NAMAZA DÂVET: EZAN
NAMAZA DÂVET: EZAN
NAMAZA DÂVET: EZAN
İslâm’ın ilk yıllarında namaz vakitleri olunca Ashâb-ı Kirâm kendiliklerinden gelip toplanırlardı. Namaz için dâvet yoktu. Sonradan Resûlullah Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), Ashâb-ı Kiramla istişâre edip: “Halkı namaza ne şekilde dâvet edelim?” diye sordular.
Bazıları “Biz de Hıristiyanlar gibi çan kullanalım.” dediler. Bazıları da “Yahûdîlerin âdeti üzere boru çalınsın.” dediler. Kimisi “Namaz vaktinde ateş yakıp yukarı kaldıralım. Halk görüp mescide gelsinler.” dediler. Resûlullah Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) bunların hiçbirisini, kâfir âdeti olduğu için kabul etmediler.
Ondan sonra Abdullah bin Zeyd (radıyallâhu anh) Hazretlerine Cebrâil Aleyhisselâm rüyasında ezan ve kâmeti öğretti. Hazret-i Abdullah, sabah olur olmaz Resûlullah Efendimizin huzuruna geldi: “Yâ Resûlallah, bu gece bir rüyâ gördüm. Bir kimse geldi. Yeşil elbiseler giymişti. Bana şöyle şöyle öğretti. Ben öyle bir haldeydim ki, uyumuyordum desem doğru söylemiş olurum.” dedi.
Ezanı ve kâmeti rüyâsında öğrendiği gibi Resûlullah Efendimize okudu. Resûlullah Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem): “İnşâallâhü Teâlâ hak rüyâ görmüşsün. Kalk Bilâl’e de öğret. Onun sesi seninkinden gürdür.” buyurdular.
Abdullah bin Zeyd Hazretleri der ki: “Ben de kalkıp Bilâl’e öğrettim, o da ezanı okudu. Hazret-i Ömer (radıyallâhu anh) evindeydi; ezanı işitince hemen geldi: “Yâ Resûlallah, seni hak peygamber olarak gönderen Allah hakkı için ben rüyamda nasıl gördümse, Bilâl de ezanı öyle okudu.” dedi. Meğer Hazret-i Ömer de rüyâsında, Hazret-i Abdullâh’ın gördüğünü ayniyle görmüş.
Bu hususta Resûlullah Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) Hazretlerine vahiy gelmeyip Ashâb-ı Kirâmdan bâzı kimseye rüyada gösterilmesinin sebebi şu olsa gerektir ki, bâzı halleri ümmetin kendisi bizzat müşâhede edince diğer tâatler, ibâdetler ve dînî hükümlerin Allah katından olduğuna inançları sağlam, kat’i ve kuvvetlenmiş olur. Allâh’a itâat hususunda gevşeklik gösterme ihtimâli kalmaz, dâima şevk üzere olurlar. Bu da büyük bir nimettir. (Mevâhib-i Ledünniyye
İslâm’ın ilk yıllarında namaz vakitleri olunca Ashâb-ı Kirâm kendiliklerinden gelip toplanırlardı. Namaz için dâvet yoktu. Sonradan Resûlullah Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), Ashâb-ı Kiramla istişâre edip: “Halkı namaza ne şekilde dâvet edelim?” diye sordular.
Bazıları “Biz de Hıristiyanlar gibi çan kullanalım.” dediler. Bazıları da “Yahûdîlerin âdeti üzere boru çalınsın.” dediler. Kimisi “Namaz vaktinde ateş yakıp yukarı kaldıralım. Halk görüp mescide gelsinler.” dediler. Resûlullah Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) bunların hiçbirisini, kâfir âdeti olduğu için kabul etmediler.
Ondan sonra Abdullah bin Zeyd (radıyallâhu anh) Hazretlerine Cebrâil Aleyhisselâm rüyasında ezan ve kâmeti öğretti. Hazret-i Abdullah, sabah olur olmaz Resûlullah Efendimizin huzuruna geldi: “Yâ Resûlallah, bu gece bir rüyâ gördüm. Bir kimse geldi. Yeşil elbiseler giymişti. Bana şöyle şöyle öğretti. Ben öyle bir haldeydim ki, uyumuyordum desem doğru söylemiş olurum.” dedi.
Ezanı ve kâmeti rüyâsında öğrendiği gibi Resûlullah Efendimize okudu. Resûlullah Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem): “İnşâallâhü Teâlâ hak rüyâ görmüşsün. Kalk Bilâl’e de öğret. Onun sesi seninkinden gürdür.” buyurdular.
Abdullah bin Zeyd Hazretleri der ki: “Ben de kalkıp Bilâl’e öğrettim, o da ezanı okudu. Hazret-i Ömer (radıyallâhu anh) evindeydi; ezanı işitince hemen geldi: “Yâ Resûlallah, seni hak peygamber olarak gönderen Allah hakkı için ben rüyamda nasıl gördümse, Bilâl de ezanı öyle okudu.” dedi. Meğer Hazret-i Ömer de rüyâsında, Hazret-i Abdullâh’ın gördüğünü ayniyle görmüş.
Bu hususta Resûlullah Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) Hazretlerine vahiy gelmeyip Ashâb-ı Kirâmdan bâzı kimseye rüyada gösterilmesinin sebebi şu olsa gerektir ki, bâzı halleri ümmetin kendisi bizzat müşâhede edince diğer tâatler, ibâdetler ve dînî hükümlerin Allah katından olduğuna inançları sağlam, kat’i ve kuvvetlenmiş olur. Allâh’a itâat hususunda gevşeklik gösterme ihtimâli kalmaz, dâima şevk üzere olurlar. Bu da büyük bir nimettir. (Mevâhib-i Ledünniyye
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz