ZEKAT, CİMRİLİK VE KÖTÜ AHLAKI TEMİZLER
1 sayfadaki 1 sayfası
ZEKAT, CİMRİLİK VE KÖTÜ AHLAKI TEMİZLER
ZEKAT, CİMRİLİK VE KÖTÜ AHLAKI TEMİZLER
İslâm'ın şartlarından biri de malının zekâtını vermektir. Ticâret malları ile altın, gümüş ve nakit paraların kırkta biri zekât olarak verilir.
Zekât, hicretin ikinci senesi farz kılınmıştır. Fıtır sadakası ve bayram namazı da o sene emrolundu.
Zekât, temizlik ve üreyip çoğalmak mânâsınadır. Malın zekâtını vermek kalan mala çok bereket getirir, zekât verenin malı gittikçe artar. Lâkin bu faydayı elde etmek için zekâtı gönül hoşluğu ile vermek lâzımdır.
Allâhü Teâlâ, gönülden istemeyerek yapılan ameli kabul etmez ve ondan râzı olmaz. Velî (Allah'ın sevgili bir kulu) olmak mal ve canı Allah yolunda fedâ etmeye bağlıdır. Cimri olan velî olamaz. Zekât, nefsi cimrilik gibi kötü ahlâktan temizler.
Allâhü Teâlâ güzel amel işleyenin ecir ve mükâfâtını zâyi' etmez, mutlaka karşılığını verir. Malını onun rızası için verene ondan hayırlısını, canını ve fânî vücûdunu fedâ edene ondan hayırlı olan ebedî hayâtı ve cennette cemâlini görmeyi nasîb eder. Kur'ân-ı Kerîm'de -meâlen-: “Allâhü Teâlâ'nın rızâsına muvâfık güzel ameller yapanlara ondan daha güzeli ve bir de ziyâde var.” (Yûnus Sûresi, âyet 26)” buyurulmuştur.
Buradaki ziyâde rü'yetullah (Allâh'ın cemâlini görmek) olarak tefsir edilmiştir.
Yine âyet-i celîlede -meâlen-: “...Hakkında sizi tasarrufa salahiyetli kıldığı şeylerden infak eyleyin.” (Hadîd Sûresi, âyet 7) buyurulmuştur.
Yani insanların ellerinde olan mallar hakîkatte Allâhü Teâlâ'nındır, halka emânet olarak vermiştir. Nisâba mâlik olan herkesin o maldan zekât ve sadaka vermesi lâzımdır.
Fetvâ kitaplarında şöyle geçer: Okuma veya okutma ile meşgul ilim ehlinin zengin de olsa- zekât almaları câizdir. (Tenvîru'l-ebsâr ve Tefsîr-i Semerkandî)
Hadîs-i şerîfte: “Kırk senelik nafakası da olsa ilim talebesine zekât verilir.” buyurulmuştur.
İsmâil Hakkı Bursevî Hazretleri diyor ki: “Burada ilimden maksad: Peygamberlerin ve evliyânın ilmi olan dîn ilimleridir. Yoksa yalnız felsefî ve aklî ilimleri tahsîl edenler değildir.
DÜNYADA İNSANLARIN EFENDİLERİ CÖMERTLERDİR
İyilik: Bir karşılık beklemeksizin malını dînin güzel gördüğü yerlere infak etmektir. Bu iyiliğe nefsin anlayışlı ve cömert olması vesîle olduğu gibi bu iyilikten men eden de yine nefsin kendi cimriliğidir. Allâhü Teâlâ Haşr Sûresi’nin 9. âyet-i kerîmesinde (meâlen):
“Her kim de nefsinin şuhhundan (hırsından, cimriliğinden) korunursa işte kurtuluşa ermiş olanlar onlardır.” buyurmuştur.
Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) hadîs-i şerîflerinde şöyle buyurmuşlardır:
“Cennet cömertlerin evidir.”
“Cömert kişi Allâhü Teâlâ’ya yakındır, cennete yakındır, insanlara yakındır ve cehennemden uzaktır. Cimri kimse ise Allâhü Teâlâ’dan uzaktır, cennetten uzaktır, insanlardan uzaktır, cehenneme yakındır.”
“Cömertlik, cennette bir ağaçtır. Dalları dünyaya sarkmıştır. Kim o ağacın dallarından birine yapışırsa onu cennete götürür. Cimrilik de cehennemde bir ağaçtır. Dalları dünyaya sarkmıştır. Kim o ağacın dallarından birine yapışırsa onu cehenneme götürür.”
İbn-i Abbâs (radıyallâhü anhümâ) buyurdu ki: “Dünyada insanların efendileri en cömert olanlarıdır. Âhirette efendileri ise en takvâlı olanlarıdır.”
Araplar, “Cömertlik olmadan servet ve riyâset sahibi olmak, askeri bulunmayan hükümdar gibi olmaktır” demişlerdir.
Cömertlik îmânın kemâlâtına ve kalpten dünya sevgisinin çıkarıldığına işârettir.
En güzel hasletlerden olan cömertliğin de bir hududu vardır; ihtiyaç halinde ve yeterli miktârı israf etmeden hak eden kimselere vermektir. (Edebü’d-Dünyâ ve’d-Din: El-Bahru’l-Medid)
(Hadîs-i Erbaîn terc. ve şerh, İ. Hakkı Bursevî)
İslâm'ın şartlarından biri de malının zekâtını vermektir. Ticâret malları ile altın, gümüş ve nakit paraların kırkta biri zekât olarak verilir.
Zekât, hicretin ikinci senesi farz kılınmıştır. Fıtır sadakası ve bayram namazı da o sene emrolundu.
Zekât, temizlik ve üreyip çoğalmak mânâsınadır. Malın zekâtını vermek kalan mala çok bereket getirir, zekât verenin malı gittikçe artar. Lâkin bu faydayı elde etmek için zekâtı gönül hoşluğu ile vermek lâzımdır.
Allâhü Teâlâ, gönülden istemeyerek yapılan ameli kabul etmez ve ondan râzı olmaz. Velî (Allah'ın sevgili bir kulu) olmak mal ve canı Allah yolunda fedâ etmeye bağlıdır. Cimri olan velî olamaz. Zekât, nefsi cimrilik gibi kötü ahlâktan temizler.
Allâhü Teâlâ güzel amel işleyenin ecir ve mükâfâtını zâyi' etmez, mutlaka karşılığını verir. Malını onun rızası için verene ondan hayırlısını, canını ve fânî vücûdunu fedâ edene ondan hayırlı olan ebedî hayâtı ve cennette cemâlini görmeyi nasîb eder. Kur'ân-ı Kerîm'de -meâlen-: “Allâhü Teâlâ'nın rızâsına muvâfık güzel ameller yapanlara ondan daha güzeli ve bir de ziyâde var.” (Yûnus Sûresi, âyet 26)” buyurulmuştur.
Buradaki ziyâde rü'yetullah (Allâh'ın cemâlini görmek) olarak tefsir edilmiştir.
Yine âyet-i celîlede -meâlen-: “...Hakkında sizi tasarrufa salahiyetli kıldığı şeylerden infak eyleyin.” (Hadîd Sûresi, âyet 7) buyurulmuştur.
Yani insanların ellerinde olan mallar hakîkatte Allâhü Teâlâ'nındır, halka emânet olarak vermiştir. Nisâba mâlik olan herkesin o maldan zekât ve sadaka vermesi lâzımdır.
Fetvâ kitaplarında şöyle geçer: Okuma veya okutma ile meşgul ilim ehlinin zengin de olsa- zekât almaları câizdir. (Tenvîru'l-ebsâr ve Tefsîr-i Semerkandî)
Hadîs-i şerîfte: “Kırk senelik nafakası da olsa ilim talebesine zekât verilir.” buyurulmuştur.
İsmâil Hakkı Bursevî Hazretleri diyor ki: “Burada ilimden maksad: Peygamberlerin ve evliyânın ilmi olan dîn ilimleridir. Yoksa yalnız felsefî ve aklî ilimleri tahsîl edenler değildir.
DÜNYADA İNSANLARIN EFENDİLERİ CÖMERTLERDİR
İyilik: Bir karşılık beklemeksizin malını dînin güzel gördüğü yerlere infak etmektir. Bu iyiliğe nefsin anlayışlı ve cömert olması vesîle olduğu gibi bu iyilikten men eden de yine nefsin kendi cimriliğidir. Allâhü Teâlâ Haşr Sûresi’nin 9. âyet-i kerîmesinde (meâlen):
“Her kim de nefsinin şuhhundan (hırsından, cimriliğinden) korunursa işte kurtuluşa ermiş olanlar onlardır.” buyurmuştur.
Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) hadîs-i şerîflerinde şöyle buyurmuşlardır:
“Cennet cömertlerin evidir.”
“Cömert kişi Allâhü Teâlâ’ya yakındır, cennete yakındır, insanlara yakındır ve cehennemden uzaktır. Cimri kimse ise Allâhü Teâlâ’dan uzaktır, cennetten uzaktır, insanlardan uzaktır, cehenneme yakındır.”
“Cömertlik, cennette bir ağaçtır. Dalları dünyaya sarkmıştır. Kim o ağacın dallarından birine yapışırsa onu cennete götürür. Cimrilik de cehennemde bir ağaçtır. Dalları dünyaya sarkmıştır. Kim o ağacın dallarından birine yapışırsa onu cehenneme götürür.”
İbn-i Abbâs (radıyallâhü anhümâ) buyurdu ki: “Dünyada insanların efendileri en cömert olanlarıdır. Âhirette efendileri ise en takvâlı olanlarıdır.”
Araplar, “Cömertlik olmadan servet ve riyâset sahibi olmak, askeri bulunmayan hükümdar gibi olmaktır” demişlerdir.
Cömertlik îmânın kemâlâtına ve kalpten dünya sevgisinin çıkarıldığına işârettir.
En güzel hasletlerden olan cömertliğin de bir hududu vardır; ihtiyaç halinde ve yeterli miktârı israf etmeden hak eden kimselere vermektir. (Edebü’d-Dünyâ ve’d-Din: El-Bahru’l-Medid)
(Hadîs-i Erbaîn terc. ve şerh, İ. Hakkı Bursevî)
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz