BİR HAC HİKÂYESİ
1 sayfadaki 1 sayfası
Abdülhamit Han'dan:
Abdülhamit Han'dan:
Sultan Abdülhamid Han, Beylerbeyi Sarayı’nda tutulurken, bir gece bir polis memuru burada nöbet tutmaktadır. Bu polis geçim sıkıntısı içindeymiş. Bütün gece düşünmüş, sonunda sabah nöbet bitince denize atlayıp intihar etmeye karar vermiş. Ertesi sabah, nöbetini devretmeye birkaç dakika kalınca sarayın üst pencerelerinden biri açılır. Pencereden Sultan, “Evladım şu keseyi al!” diye seslenir bir kese altın atar. Arkasından da ilave eder: “Sakın intihar etmeye kalkışma, intihar çok büyük günahtır!”
Sultan Abdülhamid Han, Beylerbeyi Sarayı’nda tutulurken, bir gece bir polis memuru burada nöbet tutmaktadır. Bu polis geçim sıkıntısı içindeymiş. Bütün gece düşünmüş, sonunda sabah nöbet bitince denize atlayıp intihar etmeye karar vermiş. Ertesi sabah, nöbetini devretmeye birkaç dakika kalınca sarayın üst pencerelerinden biri açılır. Pencereden Sultan, “Evladım şu keseyi al!” diye seslenir bir kese altın atar. Arkasından da ilave eder: “Sakın intihar etmeye kalkışma, intihar çok büyük günahtır!”
BİR HAC HİKÂYESİ
BİR HAC HİKÂYESİ
Sultan Abdülhamit hacca gitti mi?
Osmanlılar zamanında 1900'lü yıllarda, mukaddes topraklarda bugünkü gibi Otel sistemi yokmuş!.. Çünkü, buralarda (mübârek belde de "Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere) yaşayan halk günlerce önceden Şehir dışına çıkar, hiç tanımadığı bir yerden Hac yapmak maksadı ile gelen kişileri karşılar, Evinde misafir eder, her türlü ihtiyacını karşılar! ve bundan da büyük şeref duyarlarmış!!!..
İşte böyle bir hac mevsiminde (Takriben 1903-1904 yılları) Mekke halkı yine Hacıları karşılamak üzere Şehir dışına çıkmış!.
Bunlardan biri, gözüne kestirdiği uzun boylu, endamlı, sakallı, normal giyimli birisinin yanına yaklaşarak, kendisini Evinde misafir etmek istediğini bildirip, eğer gelirse büyük şeref duyacağını söyleyerek rica minnet evine davet etmiş!!!..
Gelen zat Hac müddeti boyunca o kişinin Evinde kalmış!.
Hac zamanı bitiminde bu iki kişi helâlleşerek ayrılmışlar!.
Ayrılırken, Hacı olan zat, Hane sahibine bir Kese Altun hediye etmek istemiş!.
Hane sahibi bu Altunları kabul etmek istememişse! de, Hacı olan zat fevkalâde ısrar edince, Ev sahibi kabul etmek zorunda kalmış.
Bir de mektup bırakıp ev sahibine demiş ki:
“Bu mektubu ben gittikten en az bir gün sonra Mekke Emiri’ne teslim et!!!..”
Hacı gittikten bir müddet sonra Hane sahibi kendi kendine:
“Allah, Allah! Ben kiiim, koskoca Mekke Emiri kim, bu mektubu yazan o Hacı kim(!)” diye düşünmüş. Derken Hanımı mektubu Mekke Emiri’ne muhakkak vermesi gerektiğini, aksi hâlde vebâl altında kalacağını söyleyerek Bey'ini ikna etmiş!.
Neticede çeşitli mercilerden geçerek mektubu Mekke Emiri'ne vermiş.
Emir mektubu açınca hemen ayağa kalmış!, Selâm durmuş! ve Hane sahibine sormuş:
- Şimdi nerede bu Misafir ettiğin zat-ı muhterem?
- Efendim, Haccını tamamlayıp memleketine döndü!.
- Bak mektup nasıl başlıyor: “Ben Harem-i Şerîfin Hâdim'i Halîfe-i Müslimîn Sultan Abdülhamid Hân-ı Sani ki...”
Bunu duyan adam bayılmış ve 2 gün kendisine gelememiş!!!...
İşte Cennet mekân Sultan Abdülhamid Hân, devletinin bekasını ve belki de mütevâzı bir Hac yapamayacağını düşünerek, kimseye haber vermeden Hac vazifesini yerine getirmiş ve Efendimizi ziyaret ile şereflenmiştir!!!.
Similar topics
» Hamamcının Kızı Hikayesi
» HİKAYELER Arı ile Papatya Hikayesi
» İki salkım Üzüm Hikayesi
» “Mutlu insanın hikayesi olmaz”
» DEMANS HASTASI AMCANIN HİKAYESİ
» HİKAYELER Arı ile Papatya Hikayesi
» İki salkım Üzüm Hikayesi
» “Mutlu insanın hikayesi olmaz”
» DEMANS HASTASI AMCANIN HİKAYESİ
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz