Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Kim ümmetimden bir kimseyi sevindirmek maksadıyla bir ihtiyacını görürse
Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Kim ümmetimden bir kimseyi sevindirmek maksadıyla bir ihtiyacını görürse
قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ قَضَى لِأَحَدٍ مِنْ أُمَّتِي حَاجَةً يُرِيدُ أَنْ يَسُرَّهُ بِهَا فَقَدْ سَرَّنيِ وَمَنْ سَرَّنِي فَقَدْ سَرَّ اللهَ وَمَنْ سَرَّ اللهَ أَدْخَلَهُ اللهُ الْجنَّةَ. (مشكاة)
Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Kim ümmetimden bir kimseyi sevindirmek maksadıyla bir ihtiyacını görürse muhakkak beni sevindirmiş olur. Ve beni sevindiren muhakkak Allâhü Teâlâ’yı sevindirmiş (râzı etmiş) olur. Kim de Allâh’ı sevindirirse (râzı ederse) Allâhü Teâlâ onu cennetine girdirir.” (Mişkâtü’l-Mesâbih)
ÂHİRETTE KURTULUŞUN YOLU:
Resûlullah Efendimiz (s.a.v.), Muâz bin Cebel’e (r.a.) buyurdular: “Yâ Muâz, muhakkak Allâhü Teâlâ yerleri ve gökleri yaratmazdan evvel yedi melek yarattı. Bu yedi melekten her birini gök kapılarının birine bekçi kıldı… Bu melekler, içinde gıybet, öğünme, kibir, kendini beğenmek, hased, süm‘a (işittirme) ve riyâ (gösteriş) bulunan amelin, merhametsiz kimsenin yaptığı amelin ve ihlâs ile işlenmemiş olan amelin Allâhü Teâlâ’nın huzuruna çıkmasına müsâade etmezler. Sonra (melekler) bunlardan biri ile bozulmamış (olarak gördükleri) bir ameli getirip, arz ederler de Allâhü Teâlâ “Ben kulumu sizden iyi bilirim. O, amelini benim için işlememiştir.” buyurur ve kabûl etmez.
Bunun üzerine Muâz bin Cebel (r.a.) çok ağladı. Sonra “Yâ Resûlallâh, sen Allâh’ın Resûlüsün, günahtan korunmuşsun. Ben ise Muâz’ım, günahtan korunmuş değilim. Benim için kurtuluş nasıl olur?” dedi.
Peygamberimiz (s.a.v.) buyurdular: “Yâ Muâz, amelin noksan olsa da dâimâ bana -benim sünnetime- uyarsın. Dilini (bütün insanları) husûsi ile de Kur’ân ehlini gıybetten tutarsın. Günahlarının tamamını kendinden bilir, dîn kardeşlerinden bilmezsin. Onları kötüleyerek kendini temize çıkarmaz, kibirlenip onları kendinden alçak görmezsin. Dînî ilimlerin tahsîli gibi âhiret amellerine dünya menfaati ve arzusu karıştırmazsın. Riyâ karışmaması için amelini (nâfile ibâdetlerini), gizli işlersin. Kardeşlerinle bir araya geldiğinde dîne ve edebe aykırı söz etme. Zîra bunlar kötü ahlâktandır. Arkadaşınla aranızda gizli olan bir husûsu, yanında başka bir kimse varken söyleme. Kat’iyen kendini -ilmin yâhut malın ile- insanlardan büyük görme, yoksa dünya ve âhiret hayırları senden kesilir. İnsanları gıybet ederek yahut kötüleyerek yaralama, yoksa seni de kıyâmet günü cehennemde canavarlar parçalar…”
Hz. Muâz (r.a.) sordu: “Yâ Resûlallah, bu hasletleri yerine getirmeye ve bu azaptan kurtulmaya kimin gücü yeter?”
Peygamberimiz (s.a.v.): “Yâ Muâz, Allâhü Teâlâ’nın kendisine kolaylaştırdığı kimseye bu hususlar pek kolaydır. Sana şunu bilhassa tavsiye ederim ki bunu yaparsan kurtulursun: Kendi nefsin için sevdiğini insanlar için de sev,
kendin için hoş görmediğini insanlara da revâ görme.”
Bir gün mescitte Bilal-i Habeşi hazretleri oynuyordu
Ehl-i sünnet vel-cemaat itikadındaki bir Müslüman, bu yolun büyüklerini tanıyan, seven, onların yolunda olan bir Müslüman, Peygamber efendimize ulaştıran, Ona kavuşturan yolu bulmuştur. .Bir gün mescitte Bilal-i Habeşi hazretleri oynuyordu. Hazret-i Ömer, (Ya Bilal, burası mescid, ne yapıyorsun, burada oynanır mı?) dedi. Bilal-i Habeşi hazretleri, Resulullahı göstererek, (Buranın sahibi var, sen çık aradan) dedi. Hazret-i Ömer, taaccüp edip, (Ya Resulallah, Bilal mescidin içinde oynuyor) dedi. Peygamber efendimiz onu çağırarak, (Ya Bilal, bu ne hâl, niye oynuyorsun?) diye sordular. (Anam babam sana feda olsun ya Resulallah) dedi, (Bu benim Allahü teâlâya özel teşekkürüm. Allahü teâlâ, her şeyi senin için yarattı, sana her şeyi verdi, sadece bir şeyi vermedi. İşte bu sebepten sevincimden oynuyorum) dedi. Peygamber efendimiz tebessüm buyurup, (O sebep nedir ki ya Bilal, seni sevinçten oynatıyor?) diye sordular. (Anam babam sana feda olsun ya Resulallah, Cenab-ı Hak sana, hidayet verme yetkisi vermedi dedi. Kalbe iman bahşetmeyi sana bıraksaydı, sen önce yakınlarını, bildiklerini, tanıdıklarını hidayete erdirirdin, bu garip Bilal, tâ Habeşistan’da nasıl Müslüman olurdu, onun için oynuyorum) dedi. Peygamber efendimiz yine tebessüm edip, (Oyna ya Bilal!) buyurdular.
Kerem sahibi
Üç şey, kişinin kerem sahibi olduğunu gösterir: güzel ahlak, öfkeyi yenmek, haramlara bakmaktan kaçınmak. Cafer-i Sadık (r.a.)
Similar topics
» Peygamber efendimiz buyurdular ki: Dünyanızdan bana üç şey sevdirildi
» Peygamber efendimiz buyurdular ki: DÜNYANIZDAN BANA 3 ŞEY SEVDİRİLDİ
» MESCİDİ NEBEVİ DEKİ MİHRAB-I RESULULLAH EFENDİMİZ
» İnsanları Sevindirmek Üzerine
» MÜ’MİN KARDEŞİNİN İHTİYACINI GİDERMEK
» Peygamber efendimiz buyurdular ki: DÜNYANIZDAN BANA 3 ŞEY SEVDİRİLDİ
» MESCİDİ NEBEVİ DEKİ MİHRAB-I RESULULLAH EFENDİMİZ
» İnsanları Sevindirmek Üzerine
» MÜ’MİN KARDEŞİNİN İHTİYACINI GİDERMEK
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz