MÜSÂFİRE İKRÂMIN FAZÎLETİ
1 sayfadaki 1 sayfası
MÜSÂFİRE İKRÂMIN FAZÎLETİ
MÜSÂFİRE İKRÂMIN FAZÎLETİ
Resûlullah Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem): “Kim Allâh’a ve âhiret gününe îmân ediyorsa, müsâfirine ikrâm etsin. Kim Allâh’a ve âhiret gününe îmân ediyorsa komşusuna eziyet etmesin” buyurmuşlardır.
Elinde olandan insanlara yedirmek, ‘Allâhü Teâlâ bana yine verir’ mânâsına geldiğinden Cenâb-ı Hakk’a tevekkül demektir. Yine Müslümanlara şefkattir, ikram edenin bu sebeple müttakîlerden olması umulur. Zîra âyet-i celîlede:
“Elbet sizler sevdiğiniz şeyden sadaka vermedikçe Cenâb-ı Hakk’ın takvâ sâhiplerine verdiği büyük sevâba nâil olamazsınız” (Âli İmrân sûresi, âyet 92) buyurulmuştur.
Tâbiînden Saîd bin Müseyyeb’in (radıyallâhü anh) beyânına göre, müsâfirlere ilk ziyâfet veren İbrâhim Aleyhisselâm’dır.
Ensâr’ın reîsleri hep cömertti. Onlar cömertliği müsâfir ağırlamak ve yemek yedirmek olarak kabul ederler, yedirmeyeni cömert saymazlardı. Hatta bir yahut iki mil kadar uzak mesâfeye çıkıp ziyâfet verecek müsâfir ararlardı.
Akıllı kimse müsâfir ağırlamayı, ziyâfet vermeyi ganîmet bilmelidir. Zîrâ Hz. Allâh’ın ihsân ettiği nimet, hakkı yerine getirilmezse geldiği gibi gider, geri de gelmez. Bundan sonra hayıflanmak da kâr etmez. Nîmetin hakkı, yemek yedirmektir. Hakkı yerine getirirsen hem nîmet ziyâdeleşir, artar, hem de âhirette sevâp kazanırsın.
Müsâfirine gücü yettiğince ikram etmelidir. Azı hor görmemeli, müsâfirine hazırda olanı takdim etmelidir. Zîrâ nîmeti hakîr gören ondan mahrum kalır.
Tâbiînden İmâm Evzâî Hazretlerinin beyânı üzere, müsâfire güler yüz göstermek, tatlı dille konuşmak, yaptığı ikrâma bir karşılık beklememek de bir ikrâmdır.
Kays bin Sa‘d (radıyallâhü anh) şöyle duâ etmişti: “Allâhım, bana mal ihsân eyle ve hayır işleri işlemeyi nasîb et. Çünkü hayır işlemeye ancak mal-mülk ile muvaffak olunur.” (Ravzatü’l-Ukalâ, İbn-i Hıbbân)
Resûlullah Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem): “Kim Allâh’a ve âhiret gününe îmân ediyorsa, müsâfirine ikrâm etsin. Kim Allâh’a ve âhiret gününe îmân ediyorsa komşusuna eziyet etmesin” buyurmuşlardır.
Elinde olandan insanlara yedirmek, ‘Allâhü Teâlâ bana yine verir’ mânâsına geldiğinden Cenâb-ı Hakk’a tevekkül demektir. Yine Müslümanlara şefkattir, ikram edenin bu sebeple müttakîlerden olması umulur. Zîra âyet-i celîlede:
“Elbet sizler sevdiğiniz şeyden sadaka vermedikçe Cenâb-ı Hakk’ın takvâ sâhiplerine verdiği büyük sevâba nâil olamazsınız” (Âli İmrân sûresi, âyet 92) buyurulmuştur.
Tâbiînden Saîd bin Müseyyeb’in (radıyallâhü anh) beyânına göre, müsâfirlere ilk ziyâfet veren İbrâhim Aleyhisselâm’dır.
Ensâr’ın reîsleri hep cömertti. Onlar cömertliği müsâfir ağırlamak ve yemek yedirmek olarak kabul ederler, yedirmeyeni cömert saymazlardı. Hatta bir yahut iki mil kadar uzak mesâfeye çıkıp ziyâfet verecek müsâfir ararlardı.
Akıllı kimse müsâfir ağırlamayı, ziyâfet vermeyi ganîmet bilmelidir. Zîrâ Hz. Allâh’ın ihsân ettiği nimet, hakkı yerine getirilmezse geldiği gibi gider, geri de gelmez. Bundan sonra hayıflanmak da kâr etmez. Nîmetin hakkı, yemek yedirmektir. Hakkı yerine getirirsen hem nîmet ziyâdeleşir, artar, hem de âhirette sevâp kazanırsın.
Müsâfirine gücü yettiğince ikram etmelidir. Azı hor görmemeli, müsâfirine hazırda olanı takdim etmelidir. Zîrâ nîmeti hakîr gören ondan mahrum kalır.
Tâbiînden İmâm Evzâî Hazretlerinin beyânı üzere, müsâfire güler yüz göstermek, tatlı dille konuşmak, yaptığı ikrâma bir karşılık beklememek de bir ikrâmdır.
Kays bin Sa‘d (radıyallâhü anh) şöyle duâ etmişti: “Allâhım, bana mal ihsân eyle ve hayır işleri işlemeyi nasîb et. Çünkü hayır işlemeye ancak mal-mülk ile muvaffak olunur.” (Ravzatü’l-Ukalâ, İbn-i Hıbbân)
Similar topics
» ABDESTİN FAZİLETİ
» KUR'AN TALEBESİNİN FAZİLETİ
» HÜVALLAHÜLLEZİ VE FAZİLETİ
» İstiğfarın Fazileti Büyüktür
» BAKARA SURESİNİN FAZİLETİ
» KUR'AN TALEBESİNİN FAZİLETİ
» HÜVALLAHÜLLEZİ VE FAZİLETİ
» İstiğfarın Fazileti Büyüktür
» BAKARA SURESİNİN FAZİLETİ
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz