baba oğul
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Uzman Öğretmenlik Materyalleri 6

Aşağa gitmek

Uzman Öğretmenlik Materyalleri 6 Empty Uzman Öğretmenlik Materyalleri 1-2

Mesaj  Admin Çarş. Kas. 09, 2022 3:05 pm

ÖĞRENME VE ÖĞRETME SÜREÇLERİ
TEMMUZ 2022
ANKARA
FARKLILAŞTIRILMIŞ ÖĞRETİM YAKLAŞIMI
Prof. Dr. Mehmet Akif SÖZER
1. BÖLÜM
1. Farklılaştırılmış Öğretimin Kuramsal Temelleri
Eğitimde bireysel farklılıkların öneminin artması sonucu pek çok araştırmacı tarafından
araştırma konusu olan farklılaştırılmış öğretim; alan teorisyenleri tarafından bir araç, bir tutum,
bir yaklaşım, bir felsefe, bir program uyarlama stratejisi, bir organizasyon stratejisi veya bir
sınıf yönetimi modeli olarak ifade edilmektedir. Tüm öğrenciler farklıdır ve farklılaştırmayı
destekleyen öğretmen, sınıfındaki çeşitli öğrenme ihtiyaçlarını daha iyi ele almasına ve
yönetmesine yardımcı olan farklı stratejiler kullanmalıdır. Başka bir deyişle farklılaştırılmış
öğretim, öğretim stratejilerinin çeşitliliği aracılığıyla öğrencilerin çeşitliliğine yanıt vermek
anlamına gelir. Çeşitli kuram ve teoriler, öğretmenlerin, öğrenci çeşitliliğine yanıt vermek için
öğretim stratejilerinde değişiklik yapma konusunda nasıl kararlar aldıklarını tanımlamaya
yardımcı olmaktadır. Bu bağlamda farklılaştırılmış öğretim yaklaşımı; Piaget'in bilişsel gelişim
kuramına, Vygotsky'nin yakınsal gelişim alanına ve Gardner'ın çoklu zekâ kuramına, beyin
temelli öğretim araştırmalarına ve öğrenme stillerine dayanmaktadır (Gregory & Chapman,
2007).
Öğrencilerin art arda zihinsel temsillerin parçalanması ve yeniden yapılandırılması
yoluyla nasıl öğrendiklerini ortaya çıkaran ilk kişi Jean Piaget'tir. Piaget'e göre çocuk, dünya
üzerinde hareket ederek ve dünyaya ilişkin yaptığı kavramsallaştırmaları birbirine bağlayarak
öğrenir. Vygotsky'nin çalışmalarında odaklandığı yakınsal gelişim alanı, öğrenme aşamalarına
ilişkin Piagetçi anlayışa bir şekilde atıfta bulunmaktadır. Vygotsky, yakınsal gelişim alanını,
çocuğun bağımsız çalışma yoluyla yapabildiği gerçek gelişim seviyesi ile bir yetişkin veya
akranlarıyla iş birliği içindeyken yapabileceği potansiyel gelişim seviyesi arasındaki mesafe
olarak açıklamaktadır. Farklılaştırılmış öğretimin teorik çerçevesini oluşturan Vygotsky'nin
sosyal gelişim yapılandırmacı öğrenme teorisinin ilkeleri şöyledir (Vygotsky, 1978):
• Öğretmenden öğrenciye-öğrenciden öğretmene doğru iki taraflı olarak öğrenmeyi teşvik
eden sosyal etkileşimler önem taşımaktadır.
• Öğrenme sürecinde bireyin kendisinden daha bilgili birine (öğretmen, koç veya akıl hocası)
ihtiyacı bulunmaktadır.
• Öğrenciler kendilerinin ulaşabilecekleri veya bir rehber eşliğinde başarabilecekleri bir
görev üzerinde çalıştıklarında daha etkili bir şekilde öğrenirler.
Farklılaştırılmış öğretim aynı zamanda hem Gardner'ın çoklu zekâ teorisinden hem de
Bloom'un taksonomisinden ilham almaktadır. Gardner'a göre her öğrencinin düşünme ve
öğrenme konusunda güçlü tarafları bulunmaktadır. Öğrenciler, bu güçlü taraflarını kullanırken
daha kolay öğrenir ve üretirler. Buna rağmen zekâ çeşitlerinden yalnızca birine odaklanan bir
öğretim tekniği veya programı, bu zekâ alanına sahip olmayan öğrenciler için fırsatları en aza
indirebilir. Oysa sınıfında farklılaştırılmış öğretim uygulayan bir öğretmen, sınıfını tanır ve
öğrencilerini gelişimsel olarak en üst düzeye çıkarmak için onların her birinin güçlü ve zayıf
yönlerini besler.
Farklılaştırılmış bir sınıf ortamında öğretim süreci, zekâ alanlarına göre şekillendirilir.
Bu noktada Bloom'untaksonomisi; (a)hatırlama, (b) kavrama, (c) uygulama, (d) analiz, (e)
sentez ve (f) değerlendirme olmak üzere altı üst düzey düşünme becerisinden hareketle
öğretmenlerden derslerin uygunluğunu ve karmaşıklığını göz önünde bulundurmalarını
beklemektedir. Farklılaştırmayı destekleyen öğretmen, öğretim sürecini Bloom'un taksonomisi
ile uyumlu hâle getirebilir ve süreç ilerledikçe öğrencilerin anlayışını derinleştirebilir.
1
Farklılaştırılmış Öğretim Yaklaşımının Temel İlkeleri
İlgili literatür etkili bir farklılaştırmanın en az yedi temel ilkesi olduğunu belirtmiştir. Ayrıca
bu ilkelerin isteğe bağlı olmadığını, aksine farklılaştırmanın arka planındaki felsefeyi, modeli
destekleyen araştırmaları ve farklılaştırmanın gerçek bir sınıfta gerçek öğrencilerle çalışılması
için gerekli uygulamaları yansıttığını vurgulamıştır. Bu ilkeller aşağıdaki şekilde özetlenebilir
(Tomlinson & İmbeau, 2011):
1. Güçlü bir sınıf topluluğu, grup üyelerinin her biri için öğrenmeyi destekler.
2. Nitelikli öğretim programı her sınıfa özeldir.
3. Öğrenciler için ulaşılabilir görevler, grup içerisindeki bireysel farklılıkları dengeler ve tüm
öğrencilerin kapasitesine saygı gösterir.
4. Tüm öğrenciler için yüksek öğrenme hedefleri içerir.
5. Süreç içerisinde devam eden değerlendirme duyarlı öğretim hakkında bilgi verir.
6. Farklılaştırılmış bir sınıfta, öğrencilerin kendi özel ihtiyaçları için tasarlanmış görevler
üzerinde benzer bir hazırlık düzeyine sahip akranlarıyla çalışmaları gereken zamanlar vardır.
7. Esnek sınıf yönetimi, bir sınıftaki tüm öğrenciler için farklılaştırma ve etkili öğrenme için
gerekli yapı ve açıklık dengesini sağlar.
Neden Farklılaştırılmış Öğretim?
Öğrencileri bugünden çok geleceğe hazırlarken okullardan 21. yüzyıl becerileri olaneleştirel
düşünme ve karar verme, karmaşık, multidisipliner ve açık uçlu problemleri çözme, yaratıcı ve
girişimci düşünme, iletişim kurma ve iş birliği yapma; bilgi, tecrübe ve fırsatlardan yenilikçi
bir şekilde yararlanma; finans, sağlık ve yurttaşlık sorumluluklarını üstlenme becerilerini
geliştirmeleri ve uygulamaları için öğretim programı dâhilinde fırsatlar yaratması beklenir
Ancak genellikle, sınıfların farklı kültürel geçmişleri ve tecrübeleri, öğrenme tercihleri, ilgileri
ve çoklu zekâ alanları olan farklı öğrenenlerle dolu olduğu gerçeği göz ardı edilmekte ve
öğretim programındaki standartlar öğretilmeye çalışılmaktadır. Oysaki öğrenciler sınıfa çok
çeşitli bireysel farklılıklarla girerler. Bu noktada öğretmenlerin sınıflarındaki mevcut bireysel
öğrenme ihtiyaçlarını karşılamanın bir aracı olarak farklılaştırılmış öğretim yaklaşımını
anlamaları çok önemlidir (Gregory &Chapmn, 2020).
Farklılaştırılmış öğretim, öğrencilerin öğrenme geçmişlerini, hazırbulunuşluk
düzeylerini, ilgi alanlarını ve öğrenme profillerini derslere dâhil ederek birçok öğrenci için aktif
öğrenme fırsatlarını artırır. Tomlinson (1999), farklılaştırılmış öğretimi; hazırbulunuşluk
düzeyleri, ilgi alanları ve öğrenme profillerindeki farklılıklara odaklanıldığında öğrencilerin en
iyi öğrendiği öncülüne dayanan bir öğretim felsefesi olarak tanımlamaktadır. Ayrıca Tomlinson
(1999) öğrenme deneyimini sosyal ve işbirlikçi bir süreç olarak görmekte ve sınıfta olanların
sorumluluğunu önce öğretmene, sonra da öğrenciye yüklemektedir.
“Neden farklılaştırılmış öğretim?” sorusunun yanıtı aşağıda özetlenmiştir (Tomlinson
& Imbeau, 2011):
• Farklılaşmayı destekleyen öğretmenler, sınıfta bir iş birliği atmosferi yaratmaya yardımcı
olarak zaman ve kaynakları esnek ve yaratıcı bir şekilde kullanabilirler.
• Farklılaştırılmış öğretim, farklılıkları barındıran bir topluluk olarak sınıfı destekler. Tüm
öğrencilerin başarılı olabileceği ve fayda elde edebileceği bir ortamın oluşmasına olanak
tanır.
• Farklılaştırılmış bir sınıfta öğrenciler birbirlerindenhazırbulunuşluk, ilgi alanları ve
öğrenme profillerine göre önemli ölçüde farklılaşırlar.
• Farklılaştırılmış bir sınıfta öğretmen, sınıftaki her öğrencinin öğrenme potansiyelini en üst
düzeye çıkarmak için bu farklılıkları hesaba katmak zorundadır.
2
• Farklılaştırılmış öğretim, öğretmenin öğrenme ortamındaki farklı öğrenme stillerini
destekleyerek ve öğrenci farklılıklarını dikkate alarak öğrenmenin içeriğini ve sürecini
planlamasına olanak tanır. Ayrıca grup öğrenimini teşvik eder ve bireysel ya da bağımsız
öğrenme için fırsatlar yaratılabilir.
• Öğrencilerinin öğrenme ihtiyaçlarının farkında olan öğretmenler, onların en iyi
öğrenecekleri yollar hakkında verimli seçimler yapmalarına yardımcı olur.
Farklılaştırılmış Öğretimin Temel Ögeleri
Farklılaştırılmış bir sınıfta öğrenciler; geçmiş deneyimleri, kültür, dil, cinsiyet, ilgi alanları,
hazırbulunuşlukları, öğrenme biçimleri, öğrenme hızları ile öğrenen olaraköz farkındalık,
güven, bağımsızlık özellikleri bakımından farklılık gösterirler. Bu farklılıklar, öğrencilerin
öğrenme stillerini ve öğrenme sürecinin çeşitli noktalarında ihtiyaç duyacakları yapı iskelesinin
doğasını derinden etkiler. Bütün öğrencilerinin içeriği kavramalarını sağlama sorumluluğu olan
öğretmenlerin her bir öğrenciyi temel içerikle buluşturmak için özel ve sürekli gelişen planlar
yapmaları önemlidir. Bu noktada öğretime yönelik esnek bir yaklaşım, öğrenci farklılıklarının
desteklenmesine yol açar.
Ne / Nasıl Farklılaştırılıyor?
Farklılaştırmanın amacı, tüm öğrencileri seviyelerinin en üst düzeyine çıkarmaktır.
Farklılaştırmanın uzun vadeli hedefi ise yaşam boyu öğrenmeyi geliştirmektir. Bilindiği gibi
öğrenciler okula öğrenmeyi önemli ölçüde etkileyen bireysel farklılıklar ile gelirler. Bu bireysel
farklılıkların başında hazırbulunuşluk, ilgi ve öğrenme profilleri yer alır. Farklılaştırılmış bir
sınıfta öğretmenler, bu bireysel farklılıkların öğrencilerini nasıl etkilediğine dair bir anlayış
geliştirmek için sürekli değerlendirmeden faydalanırlar. Sonrasında farklılaştırmanın temel
ögeleri olan içerik, süreç, ürün ve öğrenme ortamını öğrencilerin bireysel farklılıklarının üç
alanını (hazırbulunuşluk, ilgi ve öğrenme profilleri) kapsayacak şekilde farklılaştırırlar.
Hazırbulunuşluk, öğrencinin belirli bir öğrenme alanıyla ilgili mevcut bilgi, anlayış ve
beceri düzeyini ifade eder. Hazırbulunuşluk, yetenekten farklı olarak bir öğrencinin o günkü
konu ile ilgili belirli bir anlayış veya beceriye yönelik giriş noktasını temsil eder.
Hazırbulunuşluk düzeyine göre farklılaştırma yapmanın amacı, öncelikle öğrencilerin
gelişimlerinin belirli bir noktasında işi biraz fazla zorlaştırmak ve ardından yeni zorluk
seviyesinde başarılı olmaları için ihtiyaç duyacakları desteği sağlamaktır. Öğrencilerin
akademik açıdan gelişmesi için temel bilgi, anlayış veya becerilere net bir şekilde odaklanan ve
mevcut hazırbulunuşluk düzeylerine göre biraz zorlayıcı görevlerle tutarlı bir şekilde
çalışmaları önemlidir.
İlgi, bireyin kendisi için önemli olduğunu düşündüğü bir konuya odaklanmasına neden
olan bir duyguyu ifade eder. Bir kişi için ilginç olan konular, olaylar veya örnekler o kişinin
dikkatini çeker; merak uyandırır veya hayranlık uyandırır. Bu noktada ilgi, öğrenciler için
büyük bir motivasyon kaynağıdır.
Öğrenme profilleri, bireyin nasıl öğrendiği ile ilgilidir ve zekâ tercihleri, cinsiyet,
kültür veya öğrenme stilleri gibi unsurlardan etkilenir. Çoğu insan birçok şeyi birden fazla yolla
öğrenebilir. Ancak bununla birlikte belirli bir yaklaşım, öğrenme sürecini bir öğrenci için daha
doğal veya erişilebilir hâle getirebilirken başka bir yaklaşım öğrenme sürecini zorlaştırabilir.
Koşullara veya bağlama bağlı olarak bireysel öğrenme tercihleri değişkenlik gösterebilir.
Bununla birlikte bir öğrencinin belirli bir bağlamda en iyi nasıl öğrendiği ile öğretmenin
öğrenciden nasıl öğrenmesini beklediği arasındaki uyumsuzluk, öğrenme sürecini büyük ölçüde
olumsuz etkileyebilir (Tomlinson, 1999; Tomlinson & Imbeau, 2011).
3
2. BÖLÜM
2. Farklılaştırılmış Öğretimde Kullanılan Yöntem ve Teknikler
Sınıfında farklılaştırılmış öğretimi uygulamak isteyen bir öğretmenin yararlanabileceği çok
sayıda strateji bulunmaktadır. Bunlardan en çok bilinenleri: istasyon, merkezler, ajanda,
karmaşık öğretim, yörünge çalışmaları, giriş noktaları, öğrenme sözleşmeleri ve katlı
öğretimdir.
İstasyonlar: Öğrencilerin eş zamanlı olarak çeşitli öğrenme aktivitelerini
gerçekleştirebilecekleri merkezlerdir. Bir konunun farklı alt bölümleri farklı istasyonlarda
hazırlanır. İstasyonlar, aynı ortamdadır. Öğrenciler farklı hazırbulunuşluk düzeylerine göre
farklı öğrenme görevi ve aktivitesine yönlendirilir. Böylece bir konuda kazanmış oldukları
üzerinde durmayarak kendi açılarından boşa vakit geçirmemiş olur. Öğrenciler farklı
istasyonlardaki aktivitelerle o konuda pratik yapabilir, bazen arkadaşlarına öğretebilir, bazen
de konuyla ilgili proje hazırlayabilir. Öğrencilerin hangi istasyona gideceği öğretmen
tarafından belirlenebileceği gibi uygun yönlendirmelerle öğrenciye de bırakılabilir.
İstasyonlar; öğrenme istasyonu, uygulama istasyonu, proje istasyonu, sanat istasyonu,
müzik istasyonu olabileceği gibi öğrenci ilgi ve ihtiyaçları doğrultusunda farklı istasyonlar da
oluşturulabilir. Örneğin 4. sınıf sosyal bilgiler dersi kapsamında farklı kültürler konusunu
işleyen bir öğretmen; sınıfında öğretme, pratik, geleneksel kıyafetler, ünlü yemekler, konuşulan
diller ve karşılaştırma istasyonu oluşturabilir. Öğrenciler hazırbulunuşluk düzeylerine göre
önce öğretme ve pratik istasyonuna yönlendirilir. Sonrasında ilgileri ve öğrenme profillerine
göre diğer istasyonlara yönlendirilirler (Tomlinson & Strickland, 2005).
Merkezler: Kısmen istasyonlara benzemektedir. İstasyonlarda olduğu gibi merkezler
de aynı ortamda yer alır. Fakat merkezlerde aynı konunun farklı yollarla öğrenilmesi amaçlanır.
Bu da istasyondan ayrılan yönüdür. Pratikte, ilgi ve öğrenme olmak üzere iki merkez türü
kullanılmaktadır. Öğrenme merkezleri, öğrenciye bir konuyu öğretmek ve öğrenilmiş bir
konunun pekiştirilmesini sağlamak amacıyla sınıfların bir köşesinde hazırlanan etkinlik ve
malzemelerin oldukları yerlerdir. İlgi merkezleri ise öğrencilerin konu hakkında, kendi ilgi
alanlarında çalışma yapmalarını sağlamak amacıyla oluşturulan yerlerdir (Tomlinson& Eidson,
2003). Örneğin, 3. sınıffen bilgisi dersinde maddeyi niteleyen özellikleri anlatmak isteyen bir
öğretmen; deney yapma merkezi, eğitsel oyun hazırlama merkezi ve soruşturma merkezi
oluşturabilir.
• Deney Merkezi: Bu merkezde öğrencilerden konuya uygun olan deneysel etkinlikleri
yapılmaları istenir. Yapılan deney etkinliklerinden sonra öğrencilerden deney raporu
yazmaları beklenir.
• Eğitsel Oyun Hazırlama Merkezi: Bu merkezdeki öğrenciler konuyla ilgili olarak örnek bir
eğitsel oyun planlaması yapıp hazırlayabilirler. Öğrencilerin eğitsel oyunları planlarken
oyunun amacı, oyunun yeri, kullanılacak araç gereçler, oyunun süresi gibi hususlara dikkat
etmeleri gerekecektir.
• Soruşturma Merkezi: Bu merkezdeki öğrenciler öncelikle hep birlikte bir şarkı söyleyerek
şarkının sözleri hakkında düşünürler. Öğrenciler bu etkinlik üzerinde fikirlerini ortaya
koyduktan sonra öğretmen onlara bir araştırma sorusu sorar. Her maddeye dokunulmasının,
her maddenin tadına bakılmasının ya da koklanılmasının vücudumuza nasıl bir zararı
olabilir? Hep birlikte tahminler ve fikirler üzerinde tartışılır.
4
Öğrenme Ajandaları: Ajandalar stratejisi, her öğrenci için farklı görevlerin verildiği
bir uygulamadır. Bu uygulamada her öğrencinin bir ajandası bulunur. Öğretmen, öğrencilerin
ajandalarına çoğunlukla iki haftada tamamlanacak görevler yazar. Öğrenciler bu görevleri
sınıfta kendilerine ajanda etkinliği için verilen zamanda tamamlar. Bu stratejinin amacı derse
destek olmaktır. Ajanda stratejisi ile öğrenciler kendi öğrenme hızlarında; kendi öğrenme
stillerine, çoklu zekâlarına uygun etkinlikleri tamamlar.
Karmaşık Öğretim: Karmaşık öğretim, birçok özellik açısından birbirinden farklı
öğrencilerin grupları için geliştirilmiştir. Her türlü zekâ, malzeme, stil, içerik vb. özelliklerden
faydalanan küçük grup uygulamasıdır. Bu uygulama ile öğrenciler birbirlerinin olumlu
yönlerinin farkına varmış olur. Yani her öğrencinin farklı bir yönden çalışmaya katkı yapması
sağlanır. Karmaşık öğretimi ustaca uygulayan öğretmenler, öğrenciler çalışırken gruplar
arasında hareket ederler. Öğrencilere çalışma hakkında açık uçlu sorular sorar, öğrencilerin
düşünmelerini derinleştirir ve anlamalarını kolaylaştırırlar. Ayrıca zamanla öğretmenler
öğrencilere kendi öğrenmelerinin sorumluluğunu ve yetkisini devrederler. Daha sonra otoriteyi
iyi yönetmek için gereken becerileri geliştirmede öğrencileri desteklerler.
Yörünge Çalışmaları: Yörünge uygulaması, proje yönteminin bireysel uygulanan
şekli olarak tanımlanabilir. Yörünge ismi, hazırlanan projelerin işlenen konunun yörüngesi
etrafından seçilmesinden gelir. Yörünge çalışmaları derse destek amacıyla kullanılabilir.
Projenin içeriğinde olduğu gibi araştırmasının planlanması ve yürütülmesi ile sunumun nasıl
yapılacağı konusunda da karar öğrencilerin kendisine aittir. Öğrenci proje konusunu -mevcut
üniteden olmak kaydıyla- kendisi seçer. Proje süresi 3-6 hafta olarak belirlenir.
Giriş Noktaları: Giriş noktaları, üstbilişsel öğrenme kuramlarına dayanmaktadır.
Giriş noktaları stratejisinde öğrencilere aynı anda farklı giriş noktalarından başlama imkânı
sunulur. Bu giriş noktaları çoklu zekâ alanlarına göre tasarlanmaktadır. Öğrenci, bir giriş
noktasında konuyu okuyarak başlarken bir diğerinde bir film izleyerek veya drama yaparak
başlayabilir.
Öğrenme Sözleşmesi: Öğrencilerin eğitim sürecine aktif olarak katılmalarını
artırmak, onlara bağımsız çalışma alışkanlığı kazandırmak ve kendi öğrenmelerinden sorumlu
olmalarını sağlamak amacıyla kullanılan bir stratejidir. Öğrenme sözleşmesi,
öğrencilerinhazırbulunuşlukları, ilgileri ve öğrenme profillerine göre öğretmen ve öğrenci
arasında yapılan bir anlaşmadır. Öğrenme sözleşmeleri, öğrencilerin kendi öğrenmelerini
yapılandırmalarını ve eğitim sürecinde aktif katılımlı öğrenciler olmalarını sağlar. Dayandığı
temel ilke, öğretmenin kendileri için neyin iyi olduğunu düşündüğü ve planladığı pasif alıcı
öğrenen yerine, öğrenme-öğretme sürecinde aktif rol alan öğrencidir. Bu çalışmada, verilen
performansın ödevlerini yerine getirirken farklı kaynaklardan ilgilerine göre faydalanma, farklı
tarzlarda sunum yapma ve kedilerine uygun görevler verme yoluyla farklılaştırma
gerçekleştirmektedir.
Katlı Öğretim: Katlı öğretim; öğrencilerin hazırbulunuşluk, öğrenme hızları, ilgileri,
bilişsel yetenekleri ve öğrenme stillerindeki bireysel farklılaşmanın öğretim ortamında
meydana getireceği olumsuzluğu gidermek amacıyla kullanılmaktadır. Katlı öğretimde bu
bireysel farklılıklara göre tasarımın içerik, öğretim süreci, öğretim ürünü ve ortam boyutları
kademelendirilmektedir. Bu şekilde bir tasarımla, örneğin ön öğrenmesi düşük, orta ve yüksek
olan öğrencilerin aynı konuları, kendilerine uygun zorluk seviyesinde öğrenmeleri
sağlanmaktadır. Ön öğrenmeye göre farklılaştırmalarda öğretmen, öğrencilerin seviyelerini
belirlemekte ve buna göre öğretim sürecini düzenlemektedir.
5
Katlı öğretimde, farklı zorluk seviyelerinde ilgili görevlerden oluşan çeşitli etkinlikler
bulunur. Tüm bu etkinlikler, öğrencilerin edinmesi gereken temel bilgi ve becerilerle ilintilidir.
Katlı öğretim, farklı öğrenme ihtiyaçlarına sahip olan öğrencilerin aynı konu üzerinde fakat
farklı karmaşıklık ve soyutluk düzeyinde çalışmalarını sağlar. Bu sayede odak aynı olmasına
rağmen odak noktasına farklı zorluk seviyelerindeki yollardan ulaşılır. Böylece her öğrencinin
gerekli noktaları öğrenmesi ve yeterli zorluk seviyesinde çalışması sağlanır. Katlı öğretim
yönteminde ödevler, köşeler, etkinlikler, deneyler, materyaller, değerlendirme; öğrencilerin
ilgilerine, hazırbulunuşluklarına ve öğrenme profillerine göre farklılaştırılır (Sousa &
Tomlinson, 2011).
Öğrencilerin seviyelerine göre katlara yerleştirme anlayışına dayanan katlı öğretim
yönteminde öğretmenler sınıfta katları belirlerken farklılıklar yaratabilirler. Hedeflerin zorluk
düzeylerine göre, çalışmanın karmaşıklığına göre, kullanılan kaynağın seviyesine göre, sürecin
özelliklerine göre ve oluşturulması istenen ürünün özelliğine göre katlar oluşturularak
öğrencilerin bu katlara yerleştirilmesiyle etkinlikler gerçekleştirilir. Zorluk düzeylerine göre
katların oluşturulması, dersin hedeflerinin belirli aşamalar oluşturulmasıyla
gerçekleştirilmektedir. İlgili literatür incelemesinde uygulayıcıların zorluk düzeylerini
belirlerken Bloom taksonomisini kılavuz olarak kullanmaları önerilmektedir (Tomlinson,
1999). Bloom taksonomisine göre katlar, basitten karmaşığa doğru, kolaydan zora ve
bilinenden bilinmeyene olmak üzere birbirinin ön koşulu olacak şekilde aşamalı (taksonomik)
olarak sıralanır. Karmaşıklıklarına göre katlı etkinlikler; soyut, analitik, derinlemesine ve ileri
çalışmalar için hazır olan öğrencilere göre katların oluşturulması yoluyla farklılaştırılır.
Kaynaklara göre katlar, okuma düzeyleri, alışkanlıkları ve karmaşıklığı bakımından
kullanılan kaynaklar belirli katlardan oluşturulabilmektedir. Bir grup öğrenci temel bilgilerin
sunulduğu kaynaklara yönlendirilirken daha karmaşık ve teknolojik kaynaklar gibi daha teknik
bilgi gerektirebilecek kaynaklara ise diğer grup öğrencilerin yönlendirilmesiyle katlar
oluşturulabilir.
Grup Araştırmaları: Bu stratejide öğretmen öğrencilere konu seçimi konusunda
rehberlik eder ve ilgi alanlarına göre sınıfı gruplara ayırır. Daha sonra araştırmayı planlama,
araştırmayı yürütme, bulguları sunma ve sonuçları hem bireysel hem de grup olarak
değerlendirmede onlara yardımcı olur. Öğretmenin rolü, araştırma süresince grup üyelerine yol
gösterme amacı ile grup üyelerinin araştırma süresince ulaşabilecekleri kaynaklarla ilgili
farkındalık kazanmalarını sağlamaktır (Kılınç, 2021, s.87).
3. Farklılaştırılmış Öğretimde Değerlendirme Teknikleri
Farklılaştırılmış öğretimde öğrencilerin değerlendirilmesi önemli yer tutar. Öğrencilerin
değerlendirilmesi; öğretimin başında, öğretim sürecinde ve öğretim sonunda olmak üzere üç
aşamada gerçekleştirilir. Bu nedenle değerlendirme teknikleri öğretim öncesi, sırası ve sonu
olmak üzere üç başlık altında özetlenebilir.
Öğretim Öncesinde Kullanılan Teknikler
Öğretim öncesinde kullanılan değerlendirme tekniklerinin amacı ön değerlendirmedir. Ön
değerlendirme özellikle öğrencilerin öğretilecek olan konu ile ilgili ne bildiklerini tespit etmek
amacıyla yapılır. Bu değerlendirmeden elde edilen bilgilere göre öğrenenler için farklı öğrenme
yolları tasarlanabilir (Kılınç, 2021, s.89-91).
Köşe Kapmaca: Tekniğin uygulanmasında ilk olarak sınıfın köşelerine üzerinde “neredeyse
hiç”, “bazen”, “sıklıkla” ve “kesinlikle” ifadeleri yazan kartlar yerleştirilir. Öğrencilerden konu
ile ilgili bilgisini ifade eden köşeye gitmesi istenir. Kendi köşesine giden öğrenci, konu
hakkında ne bildiğini ve neden bu köşede olduğunu açıklar.
KutuYapma: Bu teknikte ilk olarak öğrenci bir kâğıda büyük bir kutu çizer, ardından bu
kutunun içine küçük bir kutu çizer. Dıştaki kutuya “Ne biliyorum?” içteki kutuya ise “Ne
6
bilmeliyim?” sorusunu yazar. Sonra da bu sorulara cevap arar.
Evet-Hayır Kartları: Öğrenciler bir kart alarak bu kartın bir yüzüne “evet” diğer yüzüne
“hayır” yazarlar. Öğretmen, soru sorduğu zaman bu kartlardan kendi durumlarına uygun olanı
kaldırmalarını ister.
Admin
Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 4943
Kayıt tarihi : 12/01/09
Yaş : 51

https://moral.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Uzman Öğretmenlik Materyalleri 6 Empty Uzman Öğretmenlik Materyalleri 3

Mesaj  Admin Çarş. Kas. 09, 2022 3:03 pm

BÖLÜM: 3
Öğretim Sürecinde Kullanılan Değerlendirme Teknikleri
Öğretim sırasında öğrencilere öğretmenleri, arkadaşları veya öz değerlendirme yoluyla geri
bildirim fırsatı sunulması önemlidir. Geri bildirim olmaksızın öğrencilerin ilerleme
göstermeleri zordur. Geri bildirim, öğrencilerin öğrenmesinde oluşabilecek eksikliklerin,
hataların veya amaçtan uzaklaşmanın zamanında düzeltilmesine yardımcı olur. Bu süreçte
öğrenmenin bitimine kadar beklenirse çok geç kalınmış ya da yanlış bilgi veya beceriler
kazanılmış olabilir. Öğrenme sürecinde, öğrencilere değerlendirme yapılabilecek bazı
tekniklere aşağıda yer verilmiştir.
Öğrenme sürecinde değerlendirmek yapmak için parmakla işaretleme, yumuk yapma,
gerçekle yüzleşme, sarmal oluşturma, simit, konuşma halkası gibi birçok farklı teknik vardır.
Bu teknikler aşağıda özetlenmiştir (Kılınç, 2021, s.92-93):
Parmakla İşaretleme: Öğrencilerin başparmaklarını kullanarak öğrenmenin
neresinde olduklarına ilişkin bildirim vermeleri sağlanır. Öğrencilerin konu hakkındaki bilgi
düzeylerini değerlendirmeleri amacıyla üç başparmak işaretinden birisini yapmaları istenir.
• Başparmak yukarı doğru olduğunda, konu hakkında çok şey biliyorum,
• Başparmak yana doğru olduğunda, konu hakkında biraz bilgim var,
• Başparmak aşağıya doğru olduğunda, konu hakkında çok az bilgim var anlamındadır.
Yumruk Yapma: Bu teknik bir öz değerlendirme tekniği olarak kullanılabilir.
Öğrenciler, öğrenmelerini derecelendirmek için bir elinin parmaklarını kullanarak birden beşe
kadar sıralar. Konuyu bilme derecesine göre öğrencinin parmak sayısını artırması istenir. Bu
uygulama için ilk olarak öğrencinin “Bu konuyu ne derece iyi biliyorum?” sorusunu kendi
kendine sorması istenir. Sonra parmak kaldırılır.
• 5 parmak açık olduğunda: Birisine açıklayabilecek kadar iyi biliyorum.
• 4 parmak açık olduğunda: Yalnız başıma yapabilecek kadar biliyorum.
• 3 parmak açık olduğunda: Biraz yardıma ihtiyacım var.
• 2 parmak açık olduğunda: Daha fazla pratik yapmaya ihtiyacım var.
• 1 parmak açık olduğunda: Henüz öğrenmenin başındayım, anlamına gelmektedir.
Gerçekle Yüzleşme: Bu teknikte öğrencilerden konuyla ilgili bilgi seviyelerini
duygularıyla cevaplamaları istenir. Öğrencilere 3 adet kart dağıtılır. Bu kartlara mutlu, sakin ve
üzüntülü üç adet yüz resmi çizilir. Öğrenciler konuya yönelik duygularla cevaplanabilecek
durumlarda ellerindeki bireysel kartlarda yer alan mutlu, ciddi ve üzgün yüz ifadelerinden birini
seçerek havaya kaldırırlar. Böylece öğrencilerin bilgi düzeylerinin belirlenmesinin yanı sıra
duygularını ifade etmelerine olanak tanınır.
Öğretim Sonrasında Kullanılan Değerlendirme Teknikleri
Bu değerlendirme türü, öğretmenin öğrencinin öğretilmesi istenilen hedefi, bilgi veya beceriyi
başarıyla öğrenip öğrenmediğini görmesi amacıyla yapılır. Bu değerlendirmeler
standartlaştırılmış testler, projeler, öğretmen tarafından oluşturulan sınavlar/testler veya sözlü
raporlar olabilir. Bunların dışında farklılaştırılmış öğretim süreci sonunda kullanılabilecek bazı
değerlendirme teknikleri aşağıda verilmiştir (Kılınç, 2021, s.94-95).
Sarmal Oluşturma: Öğrencilere o günün öğrenme konusuna yönelik çeşitli sorular
yöneltilir. Sorulan soruların cevaplarını öğrencilerin kâğıda yazmaları istenir. Sonrasında,
7
öğrenciler bir daire oluşturur. Dairedeki her öğrenci dönüşümsel olarak söz hakkı alır ve kâğıda
yazdıklarını okur.
SimitTekniği: Öğretmen tahtaya bir simit şekli çizer. Şeklin dış tarafına
''öğreniyorum'' ve iç tarafına ''biliyorum'' ifadeleri yazılır. Daha sonra öğrencilerden konu
hakkındaki bilgilerini paylaşmaları istenir. Gelen cevaplar simit şeklinin ilgili yerlerine not
edilir. Bu teknik farklı bir şekilde de kullanılabilir: Öğrenciler, simit şekli gibi bir iç ve dış daire
oluştururlar. Çemberin içindeki öğrenciler, dışarıdaki öğrencilerle eşleşir. Her bir öğrenci
bildiklerini paylaşır. Paylaşıma devam etmek için iç daire saat yönünde, dış daire ise saat
yönünün tersine hareket eder.
Konuşma Halkası: Bu teknikte öğrencilerden üçer kişilik gruplar oluşturulur.
Öğrencilere A, B ve C isimleri verilir. A, belirlenen konu hakkında konuşmaya başlar ve
kendisine işaret verilene kadar devam eder. Sonra B, konu hakkında konuşmaya başlar; o da
kendisine işaret verilene kadar konuşmaya devam eder. Sonra C, konu hakkında konuşur.
Bu şekilde öğrencilerin konu hakkında konuşacak bir şeyleri kalmayıncaya kadar devam edilir.
Bu sayede öğrencilerin konu hakkında ne kadar bildikleri ya da öğrendikleri tespit edilmeye
çalışılır.
Döngüsel Yansıma: Sınıfın farklı yerlerine üzerine konuların yazılı olduğu kâğıtlar
asılır. Öğrenciler küçük gruplara ayrılarak köşelere giderler ve burada bulunan kâğıtlara konu
hakkındaki düşüncelerini yazarlar. Gruplar kendilerine verilen işaretle bir sonraki konunun yer
aldığı bölüme giderler. Öğretmenin işareti ile gruplar bir sonraki köşeye geçerler. Öğrenciler
döngüsel olarak sınıfın köşelerinde hareket etmeye devam eder. Sonrasında gruplar en son
bulundukları köşedeki kâğıtları alarak kâğıttaki konu ile ilgili yazılanları sınıfta okurlar ve
tartışırlar.
Portfolyo: Portfolyolar, hedeflenen kavram ve becerilerin uygulanması ve
anlaşılmasının kanıtını destekleyen ölçütlere dayalı çok özel amaçlarla öğrenci çalışmalarının
bir araya getirilmesidir. Portfolyolar katedilen ilerlemeyi gösterebilir, başarının kanıtlarını
sunabilir, ölçme ve değerlendirmeyi destekleyebilir ve hangi ek öğrenmelerin gerçekleşmesi
gerektiğini gösteren bölümler sunabilir. Öğrenme süreci boyunca devam eden geri bildirim ve
yansıtma sürecini kolaylaştırmanın bir yoludur.
E-portfolyo; öğrencilerin çalışmalarını, projelerini, raporlarını ve hedeflere ulaşma
yollarını gösterdiği; diğer belgeleri sergileyebildiği, dijital bir koleksiyondur. Öğrenci kişisel
geri bildirimler ve düşüncelerle kendi kendini değerlendirir.
Öğretmen ve akranlar ayrıca özel geri bildirim sağlayabilirler. Öğrenciler kendi
çalışmalarını yansıtmalarla, yorumlamalarla ve yapılacak listeleriyle de öz değerlendirme
yapabilirler.
Portfolyo, elde edilen ölçme veya geri bildirimi doğrulamak için destekleyici kanıtlar
sağlar ve çok daha kapsamlı bir görünüm sunar. Ayrıca öğrencileri öğrenme hedefleri yönünde
ilerlemeleri konusunda sorumluluk ve yansıtma süreçleriyle ilgili olarak cesaretlendirir.
Portfolyolar, ilerleme süreci için ilk örnek ve periyodik olarak eklenen gelişme kanıtlarını içerir.
Portfolyo sürecinin bir kısmı; akranlar, öğrenci ve öğretmen arasında meydana gelen ayırıcı
özellikler ve nitelikler hakkında süregelen diyalogların bir bölümüdür. Bu durum, öğrencilerin
çalışmaları hakkında düşünmelerini, kaliteyi analiz etmelerini ve hedefleri belirlemelerini
sağlar.
Genellikle portfolyo, portfolyonun içine konacak ürünlerin seçiminde hem öğrencinin
hem de öğretmenin yer aldığı bir ortaklıktır. Öğretmen, seçim kriterleri belirleyecek ve
öğrencilerin çeşitli tercihlerini yapmalarına izin verecektir. Bazı öğretmenler dâhil edilen
ürünleri tanımlamak için renkli noktalar kullanır. Bu renklerin kullanımı; öğrenci tarafından
8
seçilen ürünlerde “kırmızı nokta”, öğretmen tarafından seçilen ürünlerde “sarı nokta”, öğretmen
ve öğrencinin birlikte seçtiği ürünlerde “yeşil nokta” şeklinde olabilir.
Portfolyo sürecinin ilk aşaması ürünlerin toplanması aşamasıdır. Ürünler yılın
başından itibaren toplanır. Bunlar ev ödevleri, projeler, yazılı metinler, zihin haritaları, testler,
ödevler, videolar, mektuplar, grafik düzenleyiciler, laboratuvar raporları, şiirler, eleştiriler, ses
dosyaları ve kitap incelemeleri olabilir.
Portfolyo sürecinin ikinci aşaması ürünlerin seçimidir. Öğrenciler kurallara göre
parçaları seçerler. Kriterler şunlar olabilir: gurur duyulan en iyi parça/en iyi ürün, devam
etmekte olan bir iş, öğrenci/öğretmen seçimi, en ileri düzey/zorlu ürün ve özel veya özgür
seçim.
Portfolyo sürecinin üçüncü aşamasında öğrenciler niçin bu parçanın seçildiğini ve
hangi kriterleri sağladığını açıklar. Zamanla öğrenciler son parçadan daha fazla gelişme
gösterebilecek veya diğerlerinin yerini alabilecek başka parçalar eklerler. Her ürün mutlaka en
iyi eser olmayabilir ancak ileride gelişmeyi gösterecek temel kanıt olarak dâhil edilebilir.
Dördüncü aşamada, öğrenciler bir dahaki sefer ne yapacaklarına, nelere
odaklanacaklarına, neyin iyileştirilmesi gerektiğine ve takdir edileceklerin neler olacağına karar
verebilirler. Portfolyo görüşmeleri, öğrencilerin gelişimini başkalarıyla paylaşmanın etkili
yollarıdır. Öğrenciler belirledikleri hedefleri ve öğrenmelerini arkadaşlarına ve diğer önemli
kişilere açıklarlar.
3. İÇERİK FARKLILAŞTIRMA VE DERS TASARIM ÖRNEĞİ
İçerik, öğretim sürecinin “girdisi”dir. Bu girdi, öğretilmesi beklenen konuların bütünüdür.
İçerik, öğretim programları tarafından tanımlanmaktadır. Ancak içeriğin belirlenmesindeki en
kritik faktörlerden biri öğretmenin hem konu hem de öğrencileri hakkındaki bilgisidir.
Öğretmen; öğretim programı, ders kitapları, standartlar ve kılavuzlardaki içeriği sentezler. Bu
sentezi yaparken “Burada en önemli olan konu nedir?”, "Bu konu gerçekten ne hakkında?",
"Öğrencilerim için kalıcı bir değeri olacak mı?” gibi sorular sorar. Öğretmen bu soruları
yanıtladığında; sırasıyla bir ders, bir gün, bir ünite ve bir yıl boyunca sunulacak öğretim
sonucunda öğrencilerin belirli bir konuda neleri bilmesi, anlaması ve yapabilmesi gerektiğini
belirlemeye hazır olur. Öğretmenin kapsayıcı hedefi, bütün öğrencileri için temel bilgi, anlayış
ve becerileri ulaşılabilir kılmaktır. Bu süreçte bazı öğrencilerin daha karmaşık formatlarla ve
daha fazla bağımsız çalışması gerekebildiği gibi bazı öğrencilerin de öğretmen veya akran
desteğine ihtiyacı olabilir.
İçeriğe erişimi farklılaştırma yollarından bazıları şunlardır:
• Öğrencilerin bireysel farklılığına hitap edecek farklı okuma düzeylerinde metin veya
roman kullanma,
• Bilgiyi hem bütünden parçaya hem de parçadan bütüne yaklaşımlarıyla sunma,
• Farklı seviyelerdeki okuma malzemeleri ile çalışan öğrencileri destekleme ve onları
cesaretlendirme,
• Bir konu ile ilgili desteğe ihtiyacı olan öğrencilerle aynı konuda ileri düzeyde olan
öğrencilere seviyelerine uygun çalışmalar verme,
• İçeriği hazırbulunuşluk düzeylerine göre farklılaştırmanın amacı, öğrencilerden
öğrenmeleri istenen temel bilgi ve beceriyi öğrencinin okuma ve anlama kapasitesiyle
eşleştirmektir.
• İlgi alanlarına göre farklılaştırmanın amacı, mevcut öğrenci ilgileri üzerine inşa edilen veya
öğrenci ilgi alanlarını genişletebilen fikirlerin ve öğretim araçlarının programa dâhil
edilmesidir. İçeriğin öğrenme profillerine göre farklılaştırılmasının amacı ise bir
öğrencinin tercih ettiği öğrenme yöntemine uygun öğretim araç gereç ve uygulamalarının
9
işe koşularak öğrencilerin öğrenme kapasitelerini en üst düzeye çıkarmak ve bu sayede
hem etkili hem de keyifli öğrenme ortamı oluşturmaktır.
4. BÖLÜM
4. Farklılaştırmanın Temel Ögeleri
Etkili bir farklılaştırmadan söz edebilmek için öğretmenlerin; öğrencilerin hazırbulunuşluk
düzeylerine, ilgilerine veya öğrenme profillerine göre farklılaştırabileceği çeşitli ögeler
bulunmaktadır. Bu ögeler: içerik, süreç, ürün ve öğrenme ortamıdır.
İçerik
İçerik, öğretim sürecinin “girdisi”dir. Bu girdi, öğretilmesi beklenen konuların bütünü
oluşturur. İçerik, öğretim programları tarafından tanımlanır. Ancak içeriğin belirlenmesindeki
en kritik faktörlerden biri öğretmenin hem konu hem de öğrencileri hakkındaki bilgisidir.
İçeriği öğrencilerin hazırbulunuşluk düzeylerine göre farklılaştırmanın amacı,
öğrencilerden öğrenmeleri istenen temel bilgi ve beceriyi öğrencinin okuma ve anlama
kapasitesiyle eşleştirmektir. İlgi alanlarına göre farklılaştırmanın amacı, mevcut öğrenci ilgileri
üzerine inşa edilen veya öğrenci ilgi alanlarını genişletebilen fikirlerin ve öğretim araçlarının
programa dâhiledilmesidir. İçeriğin öğrenme profillerine göre farklılaştırılmasının amacı ise bir
öğrencinin tercih ettiği öğrenme yöntemine uygun öğretim araç gereç ve uygulamalarının işe
koşularak öğrencilerin öğrenme kapasitelerini en üst düzeye çıkarmak ve bu sayede hem etkili
hem de keyifli öğrenme ortamı oluşturmaktır.
Süreç
Bir öğrenme deneyiminde, öğrencinin bilişsel olarak yapması beklenen temel kavramlar,
genellemeler ve beceriler süreç aşamasında anlamlandırılır. Süreç, öğrencilerin bilgiyi aktif
olarak işleyip anlamlandırmaya çalışmalarıyla başlar. Bu da okulda genellikle “etkinlikler”
yoluyla gerçekleştirilir. Bir öğretim döngüsünün süreç aşamasında yapılan farklılaştırma çok
önemlidir. Süreci farklılaştırmanın çeşitli yolları bulunmaktadır.
Ürün
Ürün, öğrencilerin öğrenmelerinin hedeflendiği temel bilgi ve becerileri süreç içerisinde
öğrendiklerini, anladıklarını ve yapabildiklerini göstermenin yollarıdır. Başka bir deyişle ürün,
öğrencinin bildiğini ortaya koymaya yönelik bireysel yorumudur. Öğrencilerin öğrendiklerini
ortaya koyabilecekleri deneme, makale veya diğer yazı türleri gibi ürünler yazılı ürünlerdir. Bu
ürünler özellikle dilsel zekâ odaklı öğrencilere farklılaştırılmış ürün alternatifi sunmaktadır
(Tomlinson, 1999; Tomlinson &Imbeau, 2010).
4. SINIF SOSYAL BİLGİLER FARKLILAŞTIRILMIŞ ÖĞRETİM DERS
TASARIMI ÖRNEĞİ
Ders: Sosyal Bilgiler
İlişkili Olduğu Yetkinlik: Sosyal ve vatandaşlıkla ilgili yetkinlikler
Öğrenme Alanı: Üretim, dağıtım ve tüketim
Kazanım: Ailesi ve yakın çevresindeki başlıca ekonomik faaliyetleri tanır.
Süre: 4 ders saati
Beceri: Çevre okuryazarlığı, finansal okuryazarlık, harita okuryazarlığı
Değer: Duyarlılık, sorumluluk
Kavram: Çevre, turizm, tarım, sanayi, madencilik
Yöntem/Teknik: Soru-cevap, küçük grup tartışması, büyük grup tartışması
DERS ÖNCESİ HAZIRLIK
Bir ders öncesinde öğretmen, öğrencilerin konuya ilişkin ön bilgilerini değerlendirebilmek için
ek 1’de yer alan KWL (Ne biliyorum? Ne öğrenmek istiyorum? Ne öğrendim?) etkinlik
formunu dağıtır. Öğrencilere ilk iki soruyu cevaplamaları gerektiğini, son soruyu ise ders
sonunda cevaplayacaklarını söyler. Sonrasında öğretmen gelen verilere ve daha önce öğrenme
10
stillerine yönelik gerçekleştirdiği informal gözlemlere dayalı olarak grupları belirler. Ardından
istasyon tekniğine uygun olarak aşağıdaki oturma planını hazırlar. Her bir istasyona turizm,
tarım, sanayi ve madencilik olmak üzere tematik isimler verir. İstasyon şeflerinin diğer
öğrenciler tarafından tanınabilmesi için şapka, önlük vb. ayırt edici bir kıyafet hazırlanır.
DERSİN İŞLEM BASAMAKLARI
Giriş: Öğretmen, çocuklara “Çocuklar, bildiğiniz gibi 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve
Çocuk Bayramı kapsamında farklı ülkelerden çok sayıda çocuk ülkemizi ziyarete geliyor.
Sizlerden bugün bir grup öğrencinin yaşadığımız bölgeye geleceklerini hayal etmenizi
istiyorum. Onlara yaşadığımız bölgeyi nasılanlatmaya çalışırdınız? Hangi özellikleriyle
bölgemizi tanıtırdınız? Nelerden bahsederdiniz?” diye sorar. Belirli bir süre düşünmelerine izin
verdikten sonra cevapları alır. Daha sonra çocuklara “Yaşadığımız bölgeyi daha yakından
tanımaya ne dersiniz?” diye sorar. “Sizlerle bugün yaşadığımız bölge olan Karadeniz’de uzun
bir seyahate çıkacağız. Bolu’dan Artvin’e kadar süren bu uzun yolculukta birlikte seyahat
etmeye ne dersiniz?” diyerek derse geçiş yapar.
Derse geçiş: Öğretmen “Bugün sizlerle ailemizdeki ve yakın çevremizdeki başlıca
ekonomik faaliyetleri tanıyacağız” diyerek derse başlar.
Gelişme: Öğretmen, derse girişteki örnekten yola çıkarak bölgenin yabancı
arkadaşlara tanıtımı için tarımdan, turizmden, sanayiden, madencilikten ve hayvancılıktan
yararlanılabileceğini söyler. Ardından etkileşimli harita üzerinde bölgedeki ekonomik
faaliyetlere ilişkin bir sunum gerçekleştirir. Sunumun ardından tekrar yabancı arkadaşlara
yaşanılan bölgeyi tanıtabilmek için neler yapılabileceğini sorar. Bu doğrultuda önerileri alır.
Önerilerin hayata geçmesi için istasyon tekniğinden yararlanılacaktır. Öğretmen, öğrencileri
hazırbulunuşluk düzeylerini göz önünde bulundurarak gruplar (Kimi zaman da öğrenci
tercihlerine bırakılabilir. Örneğin öğrencilerden 1’den 3’e kadar saymaları istenir. Aynı sayıyı
söyleyen öğrencilerin sınıfın üç farklı köşesinde aynı yere geçmeleri istenir.). Ardından
öğretmen, gruplara hangi istasyonda ve nasıl çalışacaklarına dair açıklama yapar. Her bir
grubun istasyonda 10 dakika çalışacağını, süre sonunda çalışma nerede kaldıysa orada bırakıp
saat yönünde bir sonraki istasyona hareket edileceğini söyler. 3. İstasyona gelindiğinde ise
etkinliğin tamamlanacağını ifade eder. Bu süreçte öğretmen, istasyonlara bir “istasyon şefi”
belirler. Yeni istasyona geçen öğrencilerin bir önceki grubun bıraktığı yerden devam edeceği
söylenir.
Turizm istasyonu: Bu istasyonda öğrencilere ilk olarak Karadeniz Bölgesi’ndeki
turistlik faaliyetleri ve yerleri listeleyecekleri, ardından Karadeniz Bölgesi’ne kışın gelecek
olan yabancı turistlerin sayısını artırmaya yönelik bir reklam filmi senaryosu hazırlayacakları
ifade edilir. Reklam filmi senaryosunun temelini kış turizmi oluşturacaktır.
Tarım istasyonu: Bu gruptaki öğrencilerden Karadeniz Bölgesi’nin üç boyutlu tarım
ürünleri haritasını yapmaları istenir. Öncelikli olarak grupta yer alan öğrencilere ülkemizin
farklı bölgelerinde yetişen çeşitli tarım ürünleri sunulur. Öğrencilerden bu ürünleri incelemeleri
ve Karadeniz Bölgesi’nde yetişenleri sınıflamaları istenir. Ardından öğrencilere boş şablon
olarak sunulan Karadeniz Bölgesi haritasına söz konusu ürünleri bölgeyle uyumlu olarak
yerleştirmeleri istenir.
Sanayi ve Madencilik İstasyonu: Bu istasyonda öğrencilere Karadeniz Bölgesi’nde
yaşanan sanayi ve maden temelli çevre sorunlarını içeren Ek 3’te yer alan gazete haberi verilir.
Öğrencilerden bu haberi okumaları istenir. Ardından haberde var olan problem durumunu
belirleyerek söz konusu çevre sorununu önleyebilecek bir proje önerisi tasarlamaları istenir.
Öğretmen süreç içerisinde her bir grubu yakından gözlemleyerek gerekli dönüt ve
düzeltmeleri gerçekleştirir. Belirli aralıklarla “başparmak” tekniğinden yararlanır.
11
ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME
Bireysel Değerlendirme: Öz değerlendirme formu
Öğretmen öğrencilerin her birine ders öncesinde dağıttığı KWL formunu göndererek
onlara “Neöğrendim?” bölümünü tamamlatır. Ek 4’te yer alan bireysel değerlendirme etkinliği
formu doldurulur.
GrupDeğerlendirme: “Kâğıdı Gönder!” Etkinliği
Öğretmen dersin sonunda önceden hazırladığı büyük bir kartona grupların ele aldığı konu
başlığını yazar. Her bir gruba kartonları gönderir ve gruplardan o gün ne öğrendiklerini
yazmalarını ister. Öğrendiklerini yazan grup, kartonu başka bir gruba gönderir. İkinci grup,
yazılmış olanları okuduktan sonra konu başlığı ile ilgili bildiği farklı şeyleri yazar. Daha sonra
farklı gruplar kartona eklemelerde bulunur. Süreç tüm gruplar katkıda bulunana kadar devam
eder. Ardından tüm kâğıtlar sınıf ortamında paylaşılır.
Öğrenme Ortamı
Öğrenme ortamını, öğrencilerin hem bireysel hem de bir bütün olarak bir arada çalışmalarını
sağlayan görünür veya görünmez bütün etmenler açısından düşünmek yararlı görülmektedir.
Etkili bir öğrenme ortamında bir sınıfın görünümü, organizasyonu ve yapısı, renklerin
çekiciliği, öğrenci çalışmalarının etkili sunumları ve hem bireysel hem de ortak çalışma için
alanlar, araç ve gereçlere kolay erişim, dikkati büyük ölçüde akran iş birliğine odaklayan
mobilya düzenlemeleri ile kaliteli çalışmayı desteklemek için görünür ipuçları; öğrencileri
öğrenmeye davet eden unsurlar arasındadır. Bunun tersine, fiziki ortamı kısır, sıkıcı, sıkışık,
öğretmen odaklı, dikkat dağıtıcı veya sınırlayıcı olan bir sınıf; öğrenmeyi azaltabilir. Ancak
burada fiziksel iklimden daha önemli olan unsur, sınıfın duygusal iklimidir. Şöyle ki öğrenciler,
ihtiyaç hâlinde yardım isteyebildikleri, sorularına yanıt alabildikleri, düşüncelerini rahatça ifade
edebildikleri ve bu süreçte hoşgörü ile karşılandıkları bir ortamda kendilerini daha güvende
hissederler.
Öğrenme; o ortamdaki her öğrenciye güvenli, onaylayıcı, zorlayıcı ve destekleyici
hissettiren bir ortam tarafından desteklenir. Etkili bir farklılaştırmadan söz edilebilmesi için
öğrencilerin öğrenme ihtiyaçlarına göre uyarlanmış bir öğrenme ortamının aşağıdaki özellikleri
içinde barındırması önemlidir.
• Öğretmen, öğrencilerin bilişsel, duyuşsal ve fiziksel ihtiyaçlarına uyum sağlar ve yanıt
verir.
• Öğrenciler hem fiziksel hem de duygusal olarak kendilerini güvende hissederler.
• Öğretmen, her öğrencinin doğasında var olan farklılıklara saygı duyar ve onları destekler.
• Bireysel farklılıklar doğal ve olumlu kabul edilir.
• Öğrenciler, öğrenenler olarak birbirlerine saygı duymayı ve birbirlerini desteklemeyi
öğrenirler.
• Öğretmen ve öğrenciler, günlük rutinler ve sınıf işleyişi hakkında karar verme sürecine
katılırlar.
• Sınıfın fiziksel düzenlemeleri esnektir ve öğrencilerin çeşitli öğrenme seçeneklerine
erişimini destekler.
Farklılaştırılmış öğretim, öğretmenlerin öğrenci çeşitliliğine yanıt olarak
değiştirebilecekleri içerik, süreç, ürün ve öğrenme ortamı olan bu dört sınıf unsuruna vurgu
yapar. Bu dört unsurun değiştirilmesi, öğrencilerin hazırbulunuşluk, ilgi alanları ve öğrenme
profilleri arasındaki farklılıklara “yer açar” (Tomlinson, 2001; Tomlinson & Imbeau, 2011).
12
5. BÖLÜM
1. Farklılaştırılmış Öğretimde Öğretmen Rolleri
Öğrenciler okula Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisinde ana hatlarıyla belirlediği hem bilişsel hem
de duyuşsal ihtiyaçlarla gelirler. Öğretmenler bu ihtiyaçlara farklı yollarla cevap verirler. Bir
öğretmenin öğrencilerin ihtiyaçlarına yönelik tepkisini ve öğrenci faydaları açısından kalitesini
belirleyici faktörlerden biri, öğretmenin eylemlerini şekillendiren felsefedir. İkinci faktör ise
öğretmenin belirli bir eylem planını oluşturma ve takip etmeye yönelik yetkinlik düzeyidir.
Genellikle bu iki faktörü "istek" ve "beceri" olarak düşünülür. Nihayetinde, öğretim felsefesi
her öğrenciye öğretme isteğine dayanır. Farklılaştırılmış bir sınıfta öğretmenlerin çeşitli
şekillerde ve zaman içinde, öğrencilerine hem bireysel olarak hem de bir bütün olarak tutarlı
bir şekilde iletmeleri beklenen belirli mesajlar vardır. Bu mesajları Kılınç (2021:96-97) şöyle
özetlemektedir:
Davet mesajı: Burada olmanızdan, sizi daha iyi tanıyacak olmaktan çok memnunum
ve sınıfa önemli deneyimler ve özellikler getirdiğinizin farkındayım. Burayı sizin için değerli
bir öğrenme ortamı yapmak için elimden geleni yapmak istiyorum.
Yatırım mesajı: Bu sınıfta ve dünyada önemli olduğunuzdan, olabildiğince hızlı ve
çok büyümenize yardımcı olmak için çok çalışacağım. Başarınız çabanızdan kaynaklanacağı
için sizden de çok çalışmanızı isteyeceğim.
Kalıcılık mesajı: Her zaman ilk denemenizde her şeyi doğru yapamayabilirsiniz. Ben
de sizin için ve sizinle birlikte başarınızı geliştirecek yaklaşımlar bulmak için çalışacağım.
Sizden asla vazgeçmeyeceğim.
Fırsat mesajı: Gençsiniz ve dünyada var olan olasılıkları yeni öğreniyorsunuz.
Kendinizi çeşitli ortamlarda, çeşitli rollerde ve çeşitli içeriklerle görmeniz için sizlere fırsatlar
sunmak istiyorum. Bu, geleceğe hazırlanmanız ve sizin için var olan olasılıkları görüp
heyecanlanmanız için bir fırsattır.
Düşünme mesajı: Sizi dinleyeceğim, sizden öğreneceğim, sizi sınıfımızda çalışırken
gözlemleyeceğim, ilerlemenizi inceleyeceğim ve rehberliğinizi isteyeceğim. İşimi ve sizin için
nasıl çalıştığımı mümkün olduğunca sık düşüneceğim. Daha bilinçli ve etkili bir öğretmen
olabilmek için kendimden bunu bekliyorum. Daha bilinçli ve etkili bir öğrenci olabilmeniz için
sizden de aynısını isteyeceğim.
Bu mesajlardan anlaşıldığı gibi farklılaştırılmış öğretim, öğretmenin, öğrencilerin
ihtiyaçlarına cevap vermesine olanak sağlayan bir yaklaşımdır. Buna göre öğretmen, bilginin
iletiminde yetersiz kalan geleneksel yöntemlerden anlamlı derecede farklı yöntemler takip
etmekte ve bu nedenle öğretmenler çok farklı roller üstlenmektedir. Bu bağlamda
farklılaştırmayı destekleyen öğretmen, esnek ve yapıcı biçimde, geleneksel olmayan yöntemleri
kullanma ve daha iyi sonuçlara ulaşma bakımından kolaylaştırıcı bir rol oynamaktadır.
2. Duygular ve Öğrenme
Tüm öğretim sürecinde olduğu gibi farklılaştırılmış öğretim sürecinde de duygular, dikkat
edilmesi gereken önemli bir konudur. Korku içerisinde yaşayan öğrenciler öğrenemez.
Öncelikli gereksinimi güvenlik olan öğrenciler, öğrenme etkinliğine katılmayabilirler. Stres
düzeyi yükseldikçe üst düşünme seviyelerine erişme azalır ve hayatta kalma tepkisi olarak
“Savaş ya da kaç!” hissi artar. Bu nedenle öğrencileri strese sokmadan kendi becerilerine uygun
seviyelerde zorlamamızı sağlayacak planlar yapmamız gerekir. Sınıftaki güvenlik, fiziksel
güvenliğin yanında düşünsel güvenliği de içerir. Stres durumunda beyindeki duygusal merkez,
bilişsel merkezi kontrolü altına alır ve böylece beynin düşünsel kısmı etkili çalışamaz ve
öğrenmeye ket vurulmuş olur. Eğer öğrenciler günlük hayatlarında dalga geçilmesine maruz
kalıyor veya zorbalığa uğruyorlarsa tüm dikkatlerini öğrenmeye veremezler. Ayrıca beceri
seviyelerinin üzerinde bir zorlukla karşılaşan öğrenciler, öğrenme konusundaki çabalarından
13
ziyade utanma duygusu ve gülünç duruma düşme konusunda endişe duyarlar. Eğer öğrenciler
başarıyı hayal etmiyor veya arzulamıyorlarsa kendilerini daha çok öğrenmeye zorlama girişimi
konusunda istekli olmamaları kaçınılmazdır.
Zihin temelli eğitim için literatürde üç temel unsur vurgulanmaktadır. Bunlar:
duygusal iklim ve ilişki veya rahatlatılmış uyanıklık ve karmaşık deneyimde öğretim veya
derinleştirmedir.
Öğrenme ya da etkin öğrenim görme becerisinin güçlendirilmesi için “rahatlatılmış
uyanıklık” diye adlandırılan duruma geçebilmek için duygusal iklim ve ilişkiler oldukça
önemlidir: Öğrenme bağlamını düzenlemek için kullanılan tüm yöntemler rahatlatılmış
uyanıklık hâlini etkiler. Araştırmalar, ödül ve ceza tarzındaki uygulamaların yaratıcılığı
engellediğini, içsel motivasyona müdahale ettiğini ve öğrenmeyi öğrenme olasılığını azalttığını
göstermektedir.
Ödüller ve cezalar, öz güdülenme şansını ve öğrenmeyi bir ödül olarak görmeyi azaltır.
Ödülleri kullanmanın beş işlevsel alternatifi şunlardır:
• Tehdidi ortadan kaldırmak
• Güçlü bir olumlu iklim yaratmak
• Geri bildirimi artırmak
• Hedefleri belirlemek
• Olumlu duyguları harekete geçirmek ve bunlara ilgi uyandırmaktır.
Duygular öğrencinin davranışını etkiler çünkü farklı zihin-beden durumları yaratır.
Durum; belirli bir duruş, solunum hızı ve vücuttaki kimyasal dengeden oluşan bir andır.
Duygusal çevre, öğretimle etkileşime girer ve bilgilerin nasıl bir araya getirildiğini etkiler. Aşırı
bir stres meydana gelirse yüksek stres/tehdit tepkisi veya otomatik karşıt tepki, bağlantıları
sabote eder ve böylece öğrenme gerçekleşemez. Böyle bir durumda daha üst düzey
düşüncelerin gerçekleşmesi neredeyse imkânsızdır.
Eğer ki öğrenci verilen görevin çok zor olmasından veya görevi anlatan yönergelerin
karmaşıklığından dolayı ne yapacağını anlamayarak başarısız olacağını düşünürse belirsizlik
hisseder. Bu, öğrencinin olumsuz bir durum oluşturmasına ve azminin kaybolmasına neden
olur. Alternatif olarak yapıcı stres veya akış durumu yaratan sınıflar, olumlu bir öğrenme ortamı
yaratır. Öğrenme konusunda seçim yapma şansı bulunan ve karşılıklı saygının olduğunu
gösteren rutinlere sahip olan sınıflar, öğrenciler için destekleyici öğrenme çevreleridir. Sınıftaki
rutin, davranış örüntüsü ve açıkça belirlenmiş beklentilere uymak; öğrencilerde bilinmeyen ve
beklenmeyen konular olduğunda ortaya çıkan beklenti endişesini azaltır (Gregory &Chapman,
2020: 20-22).
3. Sınıf İklimi
Farklılaştırılmış bir sınıfta tüm öğrenciler kendilerini, risk alma konusunda ve öğrendiklerini
veya eksikliklerini ifade edebilecek kadar emin ve güvende hissetmektedirler. Çoğu zaman
akademik olarak yetenekli olduğu görülen öğrenciler, kendilerinden tüm bilgileri bilmelerinin
beklendiğini düşünürler. Genellikle bu öğrenciler, başkalarının beklentilerine karşılık olarak
tüm cevapları biliyormuş gibidavranırlar. Bu, strese neden olabilir ve öğrenime müdahale
edebilir. Öğretmenin hayal kırıklığına uğramış bir ifadesi veya yorumu, yetenekli öğrencinin
anlamadığı hususları ifade etmesini önleyebilir. Bu öğrenciler, tıpkı diğerleri gibi tüm cevapları
bilmeseler bile sınıfta kendilerini güvende hissetmelidir. Risk altında veya düşük başarı
sergilediği düşünülen öğrenenler, çoğunlukla üzerlerindeki bu etiketin beklentilerine uygun
davranış gösterirler. Bir öğrenciye “anladığı zaman” şaşıran bir ifade ile bakmak, onun
anlamasının beklenmediği anlamına gelebilir. Genellikle bu durum, potansiyele bir sınır koyar.
Öğretmenlerin öğrencilere verdikleri sözlü ya da yazılı geri bildirim sadece övgü ya
da eleştiri için değil, aynı zamanda çaba ve kalıcılığı güçlendirir nitelikte olmalıdır. Örneğin
14
“Aferin. Gerçekten bunu bitirmek için çok uğraştın. İhtiyacın olan bilgiyi bulana kadar aramaya
devam etmen hoşuma gitti.”
Başarılı bir iyileştirmenin her anı, bir ömür boyu olumlu değişiklik yapar. Fiziksel ve
duygusal atmosfer, sınıfın fiziksel özelliklerinden etkilenir. Uygun aydınlatma, temizlik,
düzenlilik ve öğrenci çalışmalarının paylaşımı gibi şeyler olumlu bir atmosfere katkıda bulunur.
Öğrenci başarısını kolaylaştırmak için bol ve uygun kaynaklar gereklidir. Toplumsal etkileşim
ve zihinsel gelişme için fırsatlar da olmalıdır. Zenginleştirilmiş ortamlar yalnızca malzemeler
tarafından değil aynı zamanda görevlerin, zorlukların ve geri bildirimin karmaşıklığı ve
çeşitliliği ile de oluşturulur.
Sınıftaki her öğrenci çok farklıdır ve herkesin kendini güvende hissetmesi gerekir.
Sınıflarda iklim ve atmosfer öğrenme sürecinde önemli rol oynamaktadır. Öğretmenlerin,
öğrencilerin kendilerini güvende hissedebilecekleri ve gelişebilecekleri risksiz bir destekleyici
ortam yaratmak için yapabilecekleri her şey değerlendirilmeli ve uygulanmalıdır. Birbirini
önemseyen ve destekleyen bir öğrenci topluluğu oluşturmak, farklılaştırılmış bir sınıfta esastır.
Birbirlerini tanıyan ve saygı duyan öğrenciler, kendilerine verilen görevler farklı olduğunda
farklılıklara karşı daha hoşgörülü olmaktadırlar (Gregory &Chapman, 2020: 25-26).
4. Farklılaştırılmış Öğretimi Planlama
Farklılaştırılmış öğretimin planlanma aşamaları şu şekilde özetlenebilir (Kılıç, 2022:12-14):
1. İlk olarak dersin kazanımlarını göz önünde bulundurarak temel standartları belirlenir.
Öğrencilerin bilmeleri gerekenler, yapabilmeleri gerekenler veya öğrenme sonrasında
olmaları gereken durumlar açık olmalıdır. Veri toplamak için biçimlendirici
değerlendirme stratejisini belirlenir. Ayrıca öğrencilerin belirlenen kazanımlara ulaşıp
ulaşmadıklarını açıkça gösteren uygun bir final değerlendirmesi hazırlanır.
2. İçeriği, bilgi ve becerileri bütüncül bir şekilde kazandıracak şekilde yapılandırılır.
3. Öğrencilerin neyi bildikleri ve neleri öğrenmeleri gerektiği belirlenir. Bu, beyindeki
uzun süreli bellekte depo edilmiş ön bilgilere ulaşmayı sağlar. Bu biçimlendirici ön
değerlendirme, üniteden 1-2 hafta önce yapılabilir; bu sayede öğrenme etkinlikleri,
öğrencileri gruplama, yeni konu hakkında beklentiyi ve heyecanı artırmak için fazlasıyla
zaman kazanılmış olur.
4. Öğrencilerin öğrenmeleri gereken bilgi ve beceriler ile bunları kazanmaları için neler
gerektiğini belirlenir. Bu aşamada bilginin küçük grupla mı yoksa büyük grupla mı
edinileceğine; öğretimin ilgi alanı mı yoksa hazır bulunuşluk temelinde mi olacağına
karar verilmelidir. Mevcut kaynaklardan yararlanarak gereksiz olan şeyleri ayıklayarak,
öğrencilerin ihtiyaçlarını en iyi şekilde karşılayacak materyaller temin edilmelidir.
Öğrencilerin, yeni bilgiyi anlamaları ve onu kalıcı hâle getirebilmeleri amacıyla pratik
yapma ve sürekli o bilgi ile meşgul olma fırsatına ihtiyaçları vardır. Öğretim programı
ve kazanımlarda belirtilen çeşitli seviyedeki düşünce ve karmaşıklık düzeylerini ve hem
akademik hem de alana özgü kavramları kullanma fırsatlarını oluşturmaya özen
gösterilmelidir.
5. Öğrencilerin bildiklerini göstermelerine fırsat sağlanır. Bunu yaparken onlara seçenek
sunulmalıdır. Tam olarak öğrenilen bilgilerin, müdahale planına ihtiyaç duyulan ve daha
sonraki bir zamanda tekrar edilmesi gereken bilgilerin neler olduğunun en iyi kanıtını
sağlayacak kaliteli bir biçimlendirici değerlendirme aracı seçilmelidir. Ayrıca en etkili
sonuç değerlendirmenin ne olacağı ve nasıl puanlanacağı belirlenmelidir.
Tüm bu aşamalar, öğrencilerin farklılaşan derecedeki öğrenme tercihleri, çoklu zekâları ve
kişisel ilgilerini dikkate almamız gerektiğini göstermektedir. “Tek beden herkese uymaz.”
uygulama teması, farklılaştırılmış öğretiminin bir ihtiyaç olduğunu ortaya koymaktadır.
15
PROGRAM TÜRLERİ VE PROGRAM GELİŞTİRME
Dr. Öğr. Üyesi Dilruba KÜRÜM YAPICIOĞLU
1. Giriş
Eğitim, eski çağlardan günümüze filozofları ve bilim insanlarını uğraştıran, oldukça tartışmalı
bir kavramdır. İnsanların temel bir etkinliği olarak eğitim, toplumsal ve kültürel yapıyla
yakından ilişkilidir ve birçok disiplini etkilediği gibi aynı zamanda bu disiplinlerden etkilenen
bir özelliğe sahiptir. Taşıdığı bu özellikler açısından eğitimin temel amaçlarının bireyin kendini
gerçekleştirmesi ve de topluma yararlı olmasını, bir diğer deyişle toplumsallaşmasını sağlamak
olduğu söylenebilir. Toplumlar eğitim yoluyla kültürel mirasını yaşatır ve böylece
devamlılığını sağlar. Gutek’in (2001: 5, Akt. Tatar, 2018) de belirttiği gibi eğitim, en genel
anlamıyla bireyi kültürel yaşama hazırlayan tüm sosyal süreçleri içerir.
Eğitimin işlevlerinin gerçekleştirilmesinde eğitim programları önemli bir role sahiptir.
Eğitim programı, insan, toplum ve onun bir çıktısı olan kültür ile sürekli ilişki içinde olan
dinamik bir nitelik taşır. Toplumun ulaşmak istediği genel hedefler, hükûmet politikaları, birey
ve toplumun gereksinimleri ve bu gereksinimlerdeki değişim, buna etki eden bilimsel ve
teknolojik gelişmeler ve benzeri birçok durum eğitim programlarının şekillenmesini etkileyen
önemli etmenlerdir.
Bu ünitede öncelikle eğitim programı kavramına yönelik yapılan tanımlar irdelenecek,
ardından program türlerine ilişkin yapılan sınıflandırmalara yer verilecek ve son olarak program
geliştirme süreci üzerinde durulacaktır.
2. Eğitim Programının Tanımı
Eğitim programının ne olduğu konusunda alanyazında çok sayıda tanıma rastlamak
mümkündür. Eğitim programının temel sorunları üzerine değinen ve bu konuyla ilgili 1918
yılında ilk kitabı yazan Bobbit (2017), Latince “yarış alanı” ve “yarış” anlamından yola çıkarak
eğitim programını “çocuk ve gençlerin yetişkin yaşamında yapılması gereken şeyleri iyice
yapabilme becerisi geliştirmek ve her açıdan yetişkinlerin olması gerektiği gibi olmak için
yapmaları ve deneyimlemeleri gereken şeylerin toplamı” biçiminde ele almıştır. Eğitim
programları alanındaki önemli çalışmalarıyla tanınan Tyler (1948) bu kavramı, geçmişte ya da
şu andaki uygulamalar ile bilimsel ve kuramsal çalışmalardan elde edilen amaçlar
doğrultusunda biçimlenmiş öğrenci yaşantılarının bütünü olarak tanımlamıştır. English’e
(1992) göre program, okul ya da okul sistemi içinde en azından öğretmenlerin öğrencilere
öğretmesi gereken içeriği ve kullanabilecekleri yöntemleri içeren bir doküman ya da plandır.
Posner (2004) ise hem öğretmene hem de değerlendirme sürecine karar vermeye olanak
sağlayan öğrenme ürünleri dizisi olarak ele almaktadır. Ornstein ve Hunkins (2009) ise eğitim
programını kendine özgü temelleri, bilgi alanları, araştırma yaklaşımları, kuramları, ilkeleri ve
uzmanları olan bir çalışma alanı olarak tanımlamışlardır.
Eğitim programı kavramı Türkiye’deki araştırmacı ve düşünürler tarafından da çeşitli
biçimlerde tanımlanmaktadır. Eğitim programları alanının öncüsü Varış’a (1994: 18) göre
eğitim programı, “Bir eğitim kurumunun, çocuklar, gençler ve yetişkinler için sağladığı millî
eğitimin ve kurumun amaçlarının gerçekleşmesine dönük tüm faaliyetleri kapsar.” Yine
program geliştirme alanına önemli katkılar sağlamış olan Ertürk (1979: 14) eğitim programını,
“yetişek” kavramını kullanarak açıklamaktadır ve yetişeği “Belli öğrencileri belli bir zaman
süresi içinde yetiştirmeye yönelik düzenli eğitim durumlarının tümü.” olarak tanımlamaktadır.
Sönmez (2015: 11) de eğitim programı kavramı yerine “yetişek” kavramını kullanır ve ona göre
“Yetişekler, öğrencide gözlenmeye karar verilen hedef ve davranışları, onların içerikle
bağlantısını, eğitim ve sınama durumlarını kapsar.”
16
Yukarıda bir kısmına yer verilen tanımlar incelendiğinde eğitim programının kimi
zaman öngörüsel kimi zaman tanımlayıcı kimi zaman da her ikisini kapsayıcı biçimlerde
tanımlandığı görülmektedir. Öngörüsel tanımlar, genel olarak bir reçete gibi neyin olması
gerektiğini ele alan tanımlardır. Tanımlayıcı ya da betimsel tanımlar ise çoğunlukla edinilmiş
yaşantılara, bir diğer deyişle geçmişe vurgu yapar (Ellis, 2015).
Toplumların temel değerleri, anlayışları ve beklentileri üzerine temellendirilen eğitim
programı, Demeuse ve Strauven’in (2016) de belirttiği gibi planlı bir biçimde ulaşılması
beklenen sonuçlara göre öğretimin düzenlenerek uygulanmasına yol gösteren bütüncül bir bakış
açısı sunar.
Programı tanımlama çabalarının çeşitliliği yanında kimi zaman ne olduğuna ilişkin
yorumlamalarda da bulunulduğu söylenebilir. Program kavramıyla ilgili yapılan yorumlardan
bazıları şunlardır (Hewitt, 2018; Demeuse ve Strauven, 2016; Ellis, 2015; Ornstein ve Hunkins,
2009; Oliva, 2005):
Program;
• Siyasi bir araçtır. Bu görüşe göre eğitim programı dünyada topluma bağlılığı artırmaya
çalışan bir araç olarak görülmektedir.
• Hizmet etmekte olduğu toplum ve kültürünün bir yansımasıdır.
• Toplumsal etkinliklerin bir sonucudur.
• Aralıksız çalışan bir yeniden düzenleme sürecidir.
• Ne öğrenildiğidir.
• Okulda alınan tüm derslerdir.
• Öğretme ve öğrenmeyi aydınlığa kavuşturan yapıdır.
• Öğretmen ve öğrencinin ellerinde hayat bulan bir varlıktır.
• Eğitimin kalbidir.
• Okullaşmanın özüdür ve okulun varoluş sebebidir.
Eğitim programı ile ilgili yapılan tüm tanımlar, eğitim programının sınırlarıçizilmesi zor
bir kavram olduğunu göstermektedir. Ornstein ve Hunkins’e (2009) göre bir kişinin eğitim
programı kavramı ne kadar keskin ve netse öğrenme-öğretmeyle ilişkili faktörleri yok sayma
ve gözden kaçırma eğilimi o kadar büyüktür. Ancak tanımlardaki çeşitlilik ve farklılığa karşın
birtakım ortak noktaların olduğu görülmektedir. Bu ortak noktalara bakıldığında eğitim
programının bir amaç dizisini, bu amaçların kazandırılmasını sağlayacak içeriği, içeriği
kazandırmak için kullanılacak etkinlikleri ve öğrenme çıktılarını belirleyecek değerlendirme
etkinliklerini kapsayan; öğrenme-öğretme sürecini yönetecek olan öğretmenlere yol gösteren
bütüncül bir sistem olduğu görülmektedir. Buna göre genel olarak bir programın amaç/hedef
(niçin), içerik (ne), öğretme-öğrenme süreci (nasıl) ve ölçme ve değerlendirme (ne kadar) olmak
üzere dört birbiriyle sıkı ilişkili öge üzerine kurulu bir yapı olduğu söylenebilir.
Program kavramına ilişkin tanımlarda farklılıkların olması, programın oldukça
kapsamlı ve tek bir biçimde açıklanamayacağının bir göstergesidir.
3. Program Türleri
Programın dinamik bir yapıya sahip olması ve kavramsallaştırma çalışmalarının sürekliliği,
farklı araştırmacılar tarafından tanımlanmış çeşitli program türlerini gündeme getirmiştir. Bu
sınıflandırmaların kimisi işlevine odaklanırken kimisi ise hiyerarşik bir bakışı ortaya
koymaktadır. Program türlerine ilişkin yapılan sınıflandırmalardan bazıları aşağıda
sunulmuştur.
•Eisner (1985): açık program (explicit curriculum), dolaylıprogram (implicit
curriculum), örtük program (hidden curriculum), ihmaledilen program (null curriculum)
17


En son Admin tarafından Çarş. Kas. 09, 2022 3:06 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Admin
Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 4943
Kayıt tarihi : 12/01/09
Yaş : 51

https://moral.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Uzman Öğretmenlik Materyalleri 6 Empty Uzman Öğretmenlik Materyalleri 4

Mesaj  Admin Çarş. Kas. 09, 2022 3:02 pm

•Posner (2004): resmî program (the official program), uygulamadaki program (the
operational program), örtük program (the hidden curriculum), ihmal edilen program (the null
curriculum), ekstra program (the extra curriculum).
•Crawford (2011): yazılı program (curriculum), öğretilenprogram (instruction), test
edilen program (state assesment).
•English (1982): resmî program (formal curriculum), resmîolmayan program (informal
curriculum), örtük program (hidden curriculum).
•Glatthorn (2000): önerilen program (the recommended curriculum), yazılı program (the
written curriculum), öğretilenprogram (the taught curriculum), desteklenen program (the
supported curriculum), test edilen program (the tested curriculum), öğrenilenprogram (the
learned curriculum), örtük program (the hidden curriculum).
•Sönmez ve Alacapınar (2015):resmî yetişek, örtük yetişek, karşıt yetişek, ek yetişek.
Görüldüğü gibi program türleri ile ilgili çok çeşitli sınıflandırma ve adlandırmalarsöz
konusudur. Ancak sınıflandırmaların kapsamı incelendiğinde farklı isimlerle tanımlanan bazı
program türlerinin aynı işleve sahip oldukları söylenebilir (Karabacak, 2018). Bu bölümde en
çok ele alınan program türleri tanımlanmıştır.
•Resmî program: Resmî metinlerde açıkça belirtilen biçimde geliştirilen; hedefleri,
konuları ve işleniş sırasını; kullanılacak araç gereçleri ve değerlendirmeyi içeren bir programdır
(Karabacak, 2018; Demeuse ve Strauven, 2016). Ders planı hazırlama konusunda öğretmene
temel oluşturan (Posner, 2004) bu program türünün en temel özelliği, belli bir kapsamının ve
düzeninin olmasıdır. Sönmez ve Alacapınar’a (2015: 51) göre bu tür programın en geçerli olanı
devlet tarafından hazırlanıp eğitim bakanlığınca yürütülendir. Bu yönüyle eğitim programı
hukuki bir nitelik de taşır. Okul, eğitim programında neyin öğretilmesi gerektiğini önerir ve
anayasa ile ilgili yasalar temel alınarak bu program oluşturulur (Hewitt, 2018). Ülkemizde
Millî Eğitim Bakanlığı tarafından tüm eğitim basamakları için geliştirilen programlar, resmî
programa örnek gösterilebilir ve bu yönüyle de zorunlu bir özellik gösterir.
•Uygulamadaki program: Ellis (2015), uygulanması planlanan eğitim programının
uzmanlar tarafından önerildiğini ve programın uygulanması sırasında asıl kararı öğretmenin
verdiğini ifade etmektedir. Bu program uygulanan, dolaylı, işevuruk, gerçekleşen ya da
öğretilen program olarak da adlandırılmaktadır. Uygulamadaki program, resmî programın
uygulanışında ortaya çıkan ve öğretmen tarafından gerçekten uygulanan bir programdır
(Demeuse ve Strauven, 2016; Sönmez ve Alacapınar, 2015: 53). Bir başka deyişle öğretmenin
gerçekte ne öğrettiğini, önemini öğrenciye nasıl ilettiğini ve öğrencilerin gerçekte nelerden
sorumlu olduklarını kapsayan bir program türüdür (Posner, 2004).
•Test edilen program: Öğretmen, eğitim kurumları ve / veya devlet tarafından
hazırlanan sınavlarda ölçülen öğrenmeleri kapsayan program türüdür (Crawford, 2011). Bu
programın en önemli özelliği, bu sınavlardaki ölçme araçlarında hangi amaçların öngörüldüğü
ve buna dayalı olarak bunun hangi sorularla ortaya çıkarılmasının çalışıldığıdır (Glatthorn,
Boschee ve Whitehead, 2009, Akt. Karabacak, 2018).
•Örtük program: Gizli, saklanan ve informal program olarak da adlandırılan örtük
program, resmî/formal program dışında yazılı ve resmîolmayan, farklı hedeflerin kazanılmasını
sağlayan bir program türüdür. Resmîprogramda açıkça belirtilmediği hâlde öğrencilerin bilişsel
ve duyuşsal davranışlarını etkileme özelliğine sahiptir. Eğitim sistemleri, okulun yönetimi ve
yapısı, okul kuralları, disiplin anlayışı, okul ile çevre ilişkileri, öğretmen-yönetici-öğrenci
arasındaki ilişkiler vb. tutum ve davranışlar örtük programın kapsamını oluşturmaktadır. Bu
program; öğretmenin, okulun, toplumun norm ve değerlerini içermektedir (Demeuse ve
Strauven, 2016: 8; Sönmez ve Alacapınar, 2015; Yüksel, 2004).
18
• İhmal edilen program: Resmî programda yer almasına karşılık uygulamaya
konmayan, göz ardı edilen, üstünkörü geçilen ya da atlanan programdır (Tatar, 2018; Sönmez
ve Alacapınar, 2015: 53). Öğrencilere sunulmayan seçenekler, öğrencilerin bilemeyecekleri
bakış açıları ve zihinsel dağarcıklarında olmayan kavramlar ve beceriler olarak ele alınabilir
(Eisner, 1979; Akt. Tatar, 2018). Öğretilmeyen konuların neden göz ardı edildiği ile ilişkilidir.
Programın ihmal edilmesinin sınav sistemi, veli, öğretmen beklentileri, okulun fiziki olanakları,
okulun bulunduğu bölge gibi çok çeşitli nedenleri olabilir.
•Ekstra program: Okulun dışında yapılması planlanmış her türlü deneyim, etkinlik bu
programın içinde yer almaktadır. Bu tür etkinliklere spor karşılaşmaları, halk oyunları, sinema,
tiyatro, konferanslar, sergiler vb. örnek olarak verilebilir (Sönmez ve Alacapınar, 2015: 53).
Gönüllülük esasına dayanması ve öğrencilerin ilgilerine cevap verir nitelikte olması nedeniyle
de resmî program ile farklılık gösterir.
•Desteklenen program: Programın desteklenmesi için sağlanan kaynakları (ders
kitabı, ders saati, sınıf sayısı, derse ayrılan süre vb.) içeren bir program türüdür (Glatthorn,
Boschee ve Whitehead, 2009’dan akt. Karabacak, 2018).
•Önerilen program: Bilim insanları ya da meslek kuruluşlarınca hazırlanan program
türüdür. Türk Eğitim Derneği (TEDMEM, 2015) tarafından hazırlanarak sunulan “Ulusal
Eğitim Programı 2015-2022” önerilen program türüne örnek teşkil etmektedir.
•Karşıt program: Sönmez tarafından oluşturulan bu program, resmîprogramın
hedeflerinin tam karşıtını savunan kişileri yetiştirmek üzere oluşturulan bir programdır. Örtük
programdan farklı olarak bu program resmî programa tamamen karşı bir tutum ve eylemi içerir
(Sönmez ve Alacapınar, 2015: 53).
Eğitim programlarıyla ilgili bir diğer sınıflandırma ise eğitim, öğretim ve ders programı
sınıflandırması şeklindedir. Eğitim programı, genel olarak Millî Eğitim Bakanlığında ve / veya
eğitim kurumlarında yer alan kurum içi ya da kurum dışı tüm etkinlikleri kapsayan bir
programdır. Bu program türü en genel program olup öğretim ve ders programlarının çerçevesini
oluşturur. Öğretim programı, eğitim programı içinde yer alan ve özellikle öğrenme-öğretme
etkinliklerinin planlanması ve uygulanmasını kapsayan bir programdır. Ders programı ise
öğretim programı içinde yer alan matematik, Türkçe, beden eğitimi gibi bir ders ya da kursun
amaçlarını, içeriklerini, öğrenme-öğretme ve değerlendirme süreçlerini kapsayan bir program
olarak tanımlanabilir (Sönmez ve Alacapınar, 2015; Varış, 1994).
Eğitim programlarıyla ilgili alanyazında yer alan sınıflandırmalar şüphesiz bunlarla
sınırlı değildir. Ancak burada dikkate alınması gereken en önemli nokta, programın kapsamı ya
da türü ne olursa olsun, öngördüğü hedefleri gerçekleştirebilme gücü ve de program türleri
arasında uyumun sağlanabilmesidir. Programın amaçlarının gerçekleşme düzeyi ve program
uyumu, etkililiğin temel göstergeleri olarak kabul edilebilir. Bu da programların sürekli bir
biçimde geliştirilmesi gerekliliğini gündeme getirmektedir.
4. Program Geliştirme Süreci
Hewitt’e (2018) göre eğitim programı, genel olarak bir bilgi alanını oluştururken eğitim
programı geliştirme, bilgiye katkı sürecini temsil eder. Eğitim süreçlerinin planlı ve sistemli
olmalarını sağlayan programların durağan olması mümkün değildir. Ornstein ve Hunkins
(2009) programların dinamik olmaları gerektiğini ve ulaşılmaya çalışılan bir hedef olarak değil,
bir yolculuk olarak düşünülmesi gerektiğini belirtmektedirler.
Program geliştirme, en genel tanımıyla eğitim programının ögeleri olan hedef, içerik,
öğretme-öğrenme süreci ve değerlendirme boyutları arasındaki dinamik ilişkiler bütünü
(Demirel, 2020) olarak tanımlanmaktadır. Bir başka bakışa göre program geliştirme; belli bir
konuya yönelik eğitimin planlanması, uygulanması ve değerlendirilmesi, daha iyiye
19
götürülmesi olarak ele alınmaktadır. Her iki tanımda da program geliştirmenin bir süreç olduğu
ve bu sürecin de çeşitli aşamalardan oluştuğu görülmektedir.
Etkili bir program geliştirme; programı oluşturan felsefeyi, amaçları, hedefleri,
öğrenme deneyimlerini, öğretim kaynaklarını ve değerlendirmeleri yansıtmalıdır. Bu kolay bir
süreç ya da iş değildir. Bir programın geliştirilmesi öncelikle bilimsel bir etkinliktir ve
dolayısıyla araştırmaya dayalıdır. Aynı zamanda bir ekip işi olan program geliştirmeye ilişkin
birçok modelin geliştirildiği ve uygulandığı görülmektedir. Geliştirilen modeller, bir programın
nasıl bir süreçte geliştirileceği, nasıl bir yolun izlenmesi gerektiği konusunda kılavuzluk eder.
Her model, bir programı daha etkili kılma nihai amacını farklı anlayışlar çerçevesinde
yapılandırır. Bu başlık altında Türk eğitimsisteminde benimsenen, eklektik bir anlayışı içeren
Demirel (2020) tarafından geliştirilen model temel alınarak genel hatlarıyla bir programın
geliştirilme süreci üzerinde durulmuştur.
Program geliştirme süreci en genel biçimiyle planlama, tasarlama, deneme,
değerlendirme ve programa süreklilik kazandırma aşamalarından oluşur. Bu aşamalar ve
kapsamında yer alan etkinlikler aşağıda sunulmuştur.
4.1 Programın Planlanması
Programın planlanması, gerekli olacak unsurları, biçimleri belirler ve tüm etkinliğe ya da sürece
kuş bakışı bir görünüm sağlar (Hewitt, 2018; Wiles, 2016). Program geliştirmenin planlama
aşamasında geliştirilecek programa ilişkin birtakım kararların alınması beklenir. Bu süreçte
öncelikli olarak geliştirme süreçlerinde kimlerin, hangi amaçla yer alması gerektiğine karar
verilmelidir. Bu aşamada geliştirilecek programla ilgili konu alanı uzmanları, programın
geliştirilmesine karar veren yetkililer, programın tasarımında etkili olan ve kararlara yön veren
kişiler, konuyu farklı açılardan irdelemeye destek olacak danışmanlar vb. yer almaktadır
(Hewitt, 2018; Demeuse ve Strauven, 2016). Bunun yanı sıra öğretmenler, öğrenciler, sivil
toplum örgütleri üyeleri de bu çalışmalarda doğrudan ya da dolaylı bir biçimde yer
alabilmektedir. Çalışma ekibi belirlendikten sonra bu çalışmaların ne kadar sürede
gerçekleştirileceği, sürecin hangi aşamasında hangi adımların izleneceği, bu sürecin ne kadar
sürede tamamlanacağına ilişkin çeşitli kararların alındığı çalışma planının yapılması ve
ardından sürecin en kritik aşaması olan, tasarıya temel teşkil edecek biçimde gereksinimlerin
belirlenmesi süreci planlanır.
Eğitim gereksinimlerinin ortaya çıkması ya da uygulamadaki bir programın gözden
geçirilmesi gerekliliği programların geliştirilmesinde sağlam bir temel oluşturur (Demeuse ve
Strauven, 2016). Tyler tarafından gündeme getirilen gereksinim belirleme ya da diğer bir adıyla
ihtiyaç analizi, genel olarak bireysel ve kurumsal gelişimi sağlama, karşılaşılan ve
karşılaşılabilecek sorunlarla birlikte ihtiyaçları tespit ederek bu ihtiyaçlara uygun çözüm yolları
bulma olarak tanımlanmaktadır.
Maslow’un da belirttiği gibi bireyleri güdüleyen en temel şey gereksinimlerdir ve
dolayısıyla bu gereksinimler programların geliştirilmesi sürecine kaynaklık eder. Ancak bu
sadece bireylerin ya da öğrenenlerin gereksinimleri ile sınırlı bir süreç değildir. Toplumun,
konu alanının, uygulayıcıların, doğanın gereksinimleri de söz konusudur. Bu, zaman alıcı,
maliyetli ve yorucu bir süreçtir. Burada bir anlamda beklenenlerle var olanların bir
karşılaştırması yapılır. Bunun için planlama yapılması, verilerin toplanması, analiz edilmesi ve
raporlanması gerekir. Bunun için testler, konuyla ilgili raporlar, ölçekler, görüşme ve gözlemler
kullanılabilir.
4.2 Program Tasarısının Hazırlanması
Tasarının hazırlanması programın ögelerini kapsar. Bunlar: amaçlar, içerik, öğrenme-öğretme
süreci ve ölçme ve değerlendirmedir. Bu aşamada; bu çalışmanın neden yapıldığı, ulaşılmak
20
istenen çıktıların neler olduğu, sürecin nasıl işleyeceği ve amaçlara ulaşılıp ulaşılmadığının
nasıl anlaşılacağı soruları yanıtlanır (Hewitt, 2018). Tasarı hazırlama sürecinde önemli olan
gereksinimlerin iyi analiz edilmesi ve bunun üzerine programın tüm ögelerinin birbirini
destekleyecek, temel alınan felsefi görüşü yansıtacak, gelişim özelliklerini dikkate alacak bir
biçimde hazırlanmasıdır.
4.3 Programın Uygulanması
Tasarlanan eğitim programının uygulamada amaçlarını ne denli gerçekleştirebildiğini
belirlemek için bir deneme uygulamasına gereksinim vardır. Hewitt’in (2018) de belirttiği gibi
bir eğitim programının pilot uygulamasının yapılmasındaki amaç, gerçekte nasıl göründüğünü
anlayabilmektedir. Burada önemli soru, deneme uygulamasının nerede ve nasıl yapılacağına
karar verilmesi ve uygulamanın planlanmasıdır. Örneğin hazırlanan tasarı, ulusal düzeyde bir
program ise bunun pilot uygulaması için evreni temsil edecek biçimde örneklemin seçilmesi ve
okullara karar verilerek öğretmenlerin ve yöneticilerin bilgilendirilmesi yoluyla deneme
çalışması yapılabilir. Bu süreçte toplanan veriler, programın aksayan yönleri hakkında önemli
bilgiler sunabilir. Bu bilgiler, programın asıl uygulamaya hazır hâle getirilmesinde önemli bir
rol oynamaktadır. Uygulama sürecinde dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta, değişime karşı
oluşabilecek dirençleri öngörebilmek ve bu dirençleri ortadan kaldırmaya yönelik önlemleri
alabilmektir.
4.4 Programın Değerlendirilmesi
Programın etkililiği hakkında karar verme süreci olarak adlandırılan bu aşama, program
geliştirme çalışmalarının sürekliliğinin bir parçasıdır. Değerlendirme sürecinde programın tüm
ögeleri ve bu ögeler arasındaki ilişkiler değerlendirilir, uygulama süreci incelenir ve programın
çeşitli açılardan (amaçlara ulaşma düzeyi, içeriğin uygunluğu vb.) uygunluğuna karar verilir.
Bu sürecin sonunda program olduğu gibi uygulamaya konabilir, geliştirilerek uygulamaya
başlanabilir ya da sonlandırılabilir. Bu süreçte alınacak kararların uygunluğu bilimsel bir
anlayışın izlenmesiyle olanaklıdır.
4.5 Programa Süreklilik Kazandırılması
Program geliştirme, döngüsel bir süreçtir. Değişimin kaçınılmazlığı, gereksinimlerin
çeşitlenmesi ve programın dinamik bir yapıya sahip olması; sürekli geliştirilmesinin temel
gerekçelerini oluşturmaktır. Bir program, uygulamada elde edilen verilerle geliştirildikçe
etkililik kazanır. Bunun gerçekleşebilmesi ise araştırma-geliştirme çalışmaları ile mümkündür.
PROGRAM DEĞERLENDİRME
1. Giriş
Yaşamın her anında değerlendirmeler yaparız. Aldığımız bir kıyafetin güzel olup olmadığı,
trafikte sürücülerin ve yayaların davranışları, öğrencinin öğrenme başarısı gibi birçok durumda
bir karara varmaya çalışırız. Kıyafet seçimine ilişkin kararlarımızda çoğunlukla kişisel
beğenilerimiz ve yaşam biçimimiz etkili olur. Diğer bir deyişle bu kararları almada genel
geçerliği olan ölçütlere gerek duymayabiliriz. Ancak kimi konularda karar verirken birtakım
ölçütleri dikkate almamız gerekir. Örneğin bir trafik polisi, sürücü ya da yayaların
davranışlarını kişisel beğenilerine göre değerlendiremez. Davranışların uygunluğu trafik
kurallarıyla belirlenmiştir (Kürüm-Yapıcıoğlu, 2016).
Eğitim sisteminde yapılan değerlendirmeler de rastgele alınmış kararlara
dayandırılamayacak bir süreçtir. Eğitimde niteliğin artırılmasında, çağın gereklerine uygun
programların geliştirilmesi, amaçlara uygun öğretim etkinliklerinin planlanması ve
uygulanması son derece önemlidir. Hazırlanan programların, planlanan öğretim etkinliklerinin
bu gerekliliğe uygun olup olmadığı ya da ne düzeyde uygun olduğu sorularına ancak
değerlendirme sürecinde yanıt aranabilir.
21
Program değerlendirmenin irdelendiği bu çalışmada öncelikle program
değerlendirmenin amacı ve işlevi üzerinde durulacak, ardından değerlendirme süreci ele
alınacak ve son olarak değerlendirme türleri ve yaklaşımları açıklanacaktır.
2. Program Değerlendirmenin Amacı ve İşlevi
Değerlendirme, en genel tanımıyla bir karar verme sürecidir. Program değerlendirmede de
anahtar sözcük “karar verme”dir. Bu karar verme süreci birtakım sorulara yanıt aranmasını
gerektirir. Barnes (1992: 177) bu soruları şu şekilde açıklamaktadır: “Ne değerlendirilecek?
Niçin ve nasıl değerlendirilecek? Kim / kimin için değerlendirilecek? Nerede
değerlendirilecek? Ne zaman değerlendirilecek?” Bu sorulardan her birine verilen yanıtlar,
programın etkililiğini belirlemede önemli bilgiler sağlar.
Ertürk (1979) program değerlendirmeyi, programın istenen davranış değişikliğini
gerçekleştirmekte başarılı olup olmadığının belirlenmesi olarak tanımlamaktadır. Varış’a göre
program geliştirme ve değerlendirme, iç içe yürütülen bir süreçtir. Değerlendirme, bir program
geliştirme faaliyetinin önemli bir aşamasıdır ve sürekli bir yönünü oluşturur. Bu süreçte alınan
dönütler programın daha iyi geliştirilmesi için kullanılır (Varış,1994). Posner (2004) ise belirli
bir amaç doğrultusunda yapılan incelemelere dayalı olarak programın değerinin belirlenmesini
program değerlendirme olarak tanımlamaktadır. Ornstein ve Hunkins’e (2009) göre
değerlendirme, en genel tanımıyla bir konu hakkında karar vermek için bilgi toplama sürecidir
ve bu süreç nitelikli bir yargılama için standartların belirlenmesi, ilgili bilginin toplanması ve
karar verme süreci için standartların uygulanması yöntemlerini içermektedir. Oliva’ya (2005)
göre de program değerlendirme, bilimsel temelleri olan bilgi toplama sürecidir ve bu sürecin
başarısında soru sormak, doğru soru sormak ve doğru soruları doğru insanlara sormak olmak
üzere üç önemli nokta vardır.
Program değerlendirmeyi çeşitli çalışmaları kapsayan bir süreç olarak tanımlayan
Wiles ve Bondi (1998: 191-194) ise bu süreçte değerlendirilecek programa ve bu programı
değerlendirebilmek için ne tür verilerin toplanılması gerektiğine karar verilmesi, hazırlanan
programın geçerliliği hakkında veri toplanması, verilerin çözümlenmesi, sonuç çıkarılması ve
son olarak geliştirilen programın yürütülmesine ilişkin kararın alınması çalışmalarına yer
verilmesi gerektiğini belirtmektedirler. Öte yandan Melrose (2006) program değerlendirmeyi,
bir programın değeri ya da yararlılığını ya da bireye, gruba, hizmet sunulan kuruma ya da
topluluğa uygunluğunu belirleme süreci olarak ele almaktadır. Melrose’a (2006) göre bu
yargılama süreci ise toplanan kanıtlara, ilgililere yöneltilen sorulara ve bu işi
gerçekleştirilenlerin değer yargılarına bağlı olarak değişiklik göstermektedir.
Yapılan tanımlara göre program değerlendirme genel olarak eğitim kurumlarının çağın
gereklerine uygun bireylerin yetiştirilip yetiştirilmediğini, bir diğer deyişle bireylere istendik
davranışların kazandırılıp kazandırılmadığını; eğer kazandırılmamışsa nedenlerini bulmayı
amaçlayan, bu amaçla değerlendirilecek programla ilgili verilerin toplanarak bilimsel ölçütlere
göre yorumlanmasını içeren kapsamlı bir süreç olarak açıklanabilir.
Program değerlendirmenin tarihsel gelişimine bakıldığında ilk değerlendirme
çalışmalarının öğrenci başarılarının belirlenmesi amacıyla yapıldığı görülmektedir. Ancak
konuyla ilgili yapılan tanımlardan yola çıkarak program değerlendirmenin sadece öğrenci
başarına yönelik değerlendirmelerle sınırlı kalmadığı, başka amaçların da söz konusu olduğu
açıkça görülmektedir. Örneğin programın amaçlarına ulaşma düzeyini belirleme, içeriğin
uygunluğuna karar verme, uygulanan öğretim ve değerlendirme yaklaşımlarının etkililiğini
belirleme gibi programın bir ya da birden fazla ögesinin işlevselliğini tartışma, güçlü ve zayıf
yönlerini ortaya çıkarma, sorunları tanımlama, gereksinimleri ve eğitimde kullanılacak
kaynakları belirleme, karar vericileri bilgilendirme, uygulayıcılara kendi uygulamalarına ilişkin
dönüt verme, bilim ve teknolojinin yarattığı gelişmeleri takip edebilme vb. amaçlarla
22
programlar değerlendirilebilmektedir (Oliva, 2005; Akt.: Yüksel ve Sağlam, 2012). Bu sürecin
sonunda alınan karar, programın olduğu gibi sürdürülmesine, geliştirilmesine ya da
sonlandırılmasına karar vermede kritik bir öneme sahiptir.
Programların değerlendirilmesinde dikkate alınması gereken kavramlardan biri de
bağlamdır. Bir programın işlevsel olması ve gereksinimlere gerçekçi yanıt verebilmesi için
değerlendirilmesi ve geliştirilmesi sürecinde bağlamsal durumun analiz edilmesi son derece
önemlidir. Bağlam; bir olay veya durumun sosyal, kültürel, coğrafi, ekonomik, siyasal, yasal,
tarihsel, psikolojik ve felsefi ilişkiler örüntüsü olarak tanımlanabilir. Eğitim programlarının
bağlamı, programın amaç-içerik-eğitim durumları-ölçme ve değerlendirme boyutlarının esas
aldığı eğitim felsefesi, psikolojisi, sosyolojisi, öğrenme-öğretme kuramları kapsamında
belirlenir (Jonaet, Ettayebi ve Defise, 2009).
Sonuç olarak bir programın değerlendirilmesi; durumu belirleme, gözden geçirme,
karşılaştırma, gereksinimleri belirleme, amaçlara ulaşılıp ulaşılmadığını saptama gibi önemli
işlevleri yerine getirmede kullanılabilecek bir araç olarak düşünülebilir. Ancak programlar
hangi amaç için değerlendirilirse değerlendirilsin, nitelikli bir değerlendirme süreci için
değerlendirme yöntem ve yaklaşımlarının iyi bilinmesi ve doğru bir biçimde uygulanabilmesi
oldukça önemlidir. Nitekim alanyazın incelendiğinde eğitim programlarının
değerlendirilmesinde çok çeşitli yaklaşımların geliştirildiği ve uygulandığı görülmektedir.
3. Program Değerlendirme Süreci
Program değerlendirme, programın uygulanmasından sonra yapılan gelişigüzel bir işlem
değildir. Bu, programı geliştirmek amacıyla elde edilen verilerin bir araya getirildiği ve yargıya
varıldığı sistematik bir süreçtir. Bu sürecin temel aşamalarını Yüksel ve Sağlam (2012),
program değerlendirme yaklaşımlarından ve modellerinden bağımsız olarak üç aşamayı içeren
bir bakış açısıyla ele almışlardır. Bunlar; planlama, uygulama ve değerlendirme olarak
adlandırılmıştır.
• Planlama: Program değerlendirme çalışmalarının ilk basamağında sistematik bir
planlama yer alır. Bilimsel bir sürecin izlendiği bu süreçte; değerlendirme amacına karar
verilerek bağlamın tanımlanması, veri toplama yöntemlerine karar verilmesi, ölçme araçlarının
hazırlanarak nasıl ve ne şekilde uygulanacağının belirlenmesi gibi (Wiles, 2016; Yüksel ve
Sağlam, 2012; Ornstein ve Hunkins, 2009) kararların alınması söz konusudur.
Planlama aşamasında öncelikle değerlendirme amacına karar verilmesi gereklidir.
Değerlendirme için başlangıç noktası, neyin değerlendirileceğini tanımlamaktır (Hewitt, 2018;
Yüksel ve Sağlam, 2012). Değerlendirmenin hangi amaçla yapılacağının belirlenmesi ve açık
bir biçimde ortaya konması, izleyen aşamalardaki kararları etkileyen önemli bir noktadır. Bu
amaç; öğrenci başarısının izlenmesi, programın aksayan yönünün belirlenmesi, eğitim
gereksinimlerinin saptanması vb. olabilir. Amaçlar; öğretmen, öğrenci, yönetici, programın
yürütülmesinde sorumlu karar organı vb. paydaşlarca ya da değerlendirme sonuçlarını
kullanacak bireylerin gereksinimleri doğrultusunda oluşturulur. Bu sürecin en önemli kısmı;
değerlendirmenin neden yapılacağı, bulgularının hangi amaçla ve kim tarafından kullanılacağı,
daha önce değerlendirilip değerlendirilmediği, maliyeti gibi konuların açıklığa
kavuşturulmasıdır (Yüksel ve Sağlam, 2012). Bunlar yerine getirildikten sonra yine bir kritik
kararın alınması söz konusudur. Bu karar, değerlendirmeyi yürütecek değerlendirmecinin kim
olduğuyla ilgilidir.
Genel olarak program değerlendirme sürecini dış değerlendiriciler ve / veya iç
değerlendiriciler yürütmektedir. Dış değerlendiriciler, değerlendirilen bağlamın dışında olan,
projeyle ilgisi olmayan bağımsız kişiler olarak düşünülebilir. İç değerlendiriciler ise programın
içinden kişilerdir. Değerlendirilecek programın durumuna göre biri ya da her ikisi sürecin bir
parçası olabilirler (Yüksel ve Sağlam, 2012).
23
Değerlendirme yaklaşım ve modellerine karar verilmesi yine planlama aşamasında
önemli görülen boyutlardan biridir (Hewitt, 2016; Ornstein ve Hunkins, 2009). Program
değerlendirme yaklaşım ve modellerinin sürecin sistematik bir biçimde izlenmesi, bir araştırma
etkinliği olmasından dolayı kavramsal ve kuramsal çerçeve içerisinde teorik ya da kuramsal
bağlamda nelere dayandığının ortaya konması gerekir.
Planlamanın sonraki aşamasında istenen değerlendirme, soru ve ölçütlerinin
belirlenmesidir. Değerlendirme sorularının belirlenmesinde değerlendirme amacından,
kullanılacak değerlendirme yaklaşımından, uzmanların deneyimlerinden, değerlendirmecilerin
görüşlerinden yararlanılabilir.
Planlama kapsamında bilimsel anlayışın bir gereği olarak değerlendirici ya da
değerlendirmecilerin araştırma yöntemine, katılımcılara karar vermeleri gerekir. Bununla
birlikte veri kaynaklarının neler olacağı, verilerin nasıl bir süreçte toplanacağı, analizin nasıl
yapılacağı gibi kararlar alınmalıdır (Hewitt, 2016; Fitzpatrick, Sanders & Worthen, 2004).
Planlamanın son aşamasında ise değerlendirme uygulamasınınplanlanması, bu amaçla
süreci etkili bir biçimde sürdürmeye yönelik bir iş akışının oluşturulması önerilir.
• Uygulama: Program değerlendirmenin bu aşamasında, planlama aşamasında alınan
kararlar işe koşulur. Uygulama aşamasında hazırlanan veri toplama araçları kullanılarak
değerlendirilecek durumun anlaşılmasına yönelik veriler toplanır. Veri toplama araçları,
araştırma yöntemi çerçevesinde belirlenir. Bunlar; sınav sonuçları, ölçekler, testler, gözlemler
ve görüşmeler olabileceği gibi konuyla ilgili doküman inceleme de olabilir. Bu süreç tamamıyla
bilimsel anlayışa dayalı olarak geçekleştirilir.
Uygulamanın son aşaması raporlaştırmadır. Elde edilen sonuçların raporlaştırılması
değerlendirme sürecinin vazgeçilmez bir aşamasıdır (Wiles, 2016; Yüksel ve Sağlam, 2012).
• Değerlendirme: Program değerlendirmenin son aşaması yine değerlendirmedir.
Değerlendirmenin değerlendirilmesi aşamasında değerlendirme süreci analiz edilir. Meta
değerlendirme olarak da adlandırılan bu süreç, değerlendirmecilerin de öz değerlendirme
yapmalarına olanak sağlaması açısından katkı sağlayıcı bir aşamadır.
Ornstein ve Hunkins (2009: 292) de program değerlendirme yaklaşımlarından
bağımsız bir biçimde değerlendirme sürecini, çoğu araştırmacı tarafından kabul gören bir dizi
adımlar olarak açıklamaktadır. Değerlendiricinin bir eylem planı yapmasını gerektiren bu
süreçte şu adımlardan söz edilmektedir (Ornstein ve Hunkins, 2009):
• Değerlendirilecek programdaki olguya odaklanma: Bu süreçte değerlendirmecinin
neyin değerlendirileceğine ve hangi tasarımın kullanılacağına karar vermesi gerekir.
• Bilginin toplanması: Değerlendirmeci bu aşamada gerekli bilgi kaynaklarını
tanımlamalı ve buna göre bilgiyi toplamalıdır.
• Bilginin organize edilmesi: Bu adım, hedef kitlenin bilgiyi yorumlamasını ve
kullanmasını olanaklı kılacaktır.
• Bilginin analiz edilmesi: Değerlendirmenin odağına uygun analiz tekniğini seçme ve
uygulamayı içerir.
• Bilginin raporlaştırılması: Elde edilen sonuçların bilimsel ölçütlere uygun bir biçimde
bir rapor hâline dönüştürülmesini içerir.
• Bilginin sürekli olarak gözden geçirilmesi: Bu aşama ise program değerlendirmenin
sürekliliğini vurgulayan bir aşamadır.
4. Program Değerlendirme Türleri ve Yaklaşımları
Program değerlendirme süreçlerinde bir programın etkililiğine karar vermede, çeşitli
değerlendirme türlerinden ve program değerlendirme modellerinin içinde bulunduğu
yaklaşımlardan yararlanılabilmektedir.
24
4.1 Program Değerlendirme Türleri
Program değerlendirme, değerlendirme biçimine göre formal ve informal değerlendirme olarak
ikiye ayrılır. Formal değerlendirmeler, sistematik bir süreci içerir. Bu, değerlendirme için
amaçların belirlenmesi; nerede, ne zaman ve kim tarafından yapılacağına karar verilmesi;
süreçte kullanılacak tüm veri toplama araçlarının geçerliği ve güvenirliğinin incelenmesi
anlamına gelir. Formal değerlendirmeler, yapılandırılmış bir değerlendirme türüdür ve süreç
hakkında uzmanlık gerektirir (Aygören ve Er, 2020; Yüksel ve Sağlam, 2012; Fitzpatrick,
Sanders & Worthen, 2004).
İnformal değerlendirme ise sistematik olmayan bir özellik taşır. Bu, çoğunlukla günlük
yaşamda karşılaşılan olaylarda ortaya çıkar ve öznel bir nitelik taşıma durumu söz konusudur.
Ancak bu kesinlikle değersiz, geçersiz bir değerlendirme türü olarak da düşünülmemelidir.
Burada özellikle deneyimler, içgüdüler oldukça önemli verilerdir. Bazı durumlarda formal
değerlendirmeye göre daha hızlı bir biçimde veriye ulaşma söz konusudur. Ayrıca informal
değerlendirmeler formal değerlendirme yapılmasına zemin de oluşturabilir (Aygören ve Er,
2020; Yüksel ve Sağlam, 2012; Fitzpatrick, Sanders & Worthen, 2004). Öte yandan programın
etkililiğinin değerlendirilmesinde geliştirilen program ile gerçekleşen program arasındaki
ilişkiyi sorgulamada her iki değerlendirme türü birlikte kullanılabilir.
Değerlendirme amacı yönünden ise biçimlendirici ve toplam değerlendirme olarak
sınıflandırılmaktadır. Biçimlendirici değerlendirme, geliştirilen programın özellikle ilk
aşamalarında durumun gözden geçirilmesi amacıyla yapılır. Bu değerlendirme sürekli, ayrıntılı
ve konuya özgü bilgilendirme sağlar. Programın niteliğinin artırılmasının amaçlandığı bu
değerlendirme, program tamamlanmadan, diğer bir deyişle çok geçmeden sorunlara müdahale
edilmesine olanak sağlar (Hewitt, 2016; Yüksel ve Sağlam, 2012; Ornstein ve Hunkins, 2009;
Fitzpatrick, Sanders & Worthen, 2004).
Toplam değerlendirme ise programın uygulanmasından sonra yapılan bir
değerlendirme türüdür. Bu değerlendirme türü “Eğitim programı başarılı oldu mu?” sorusu
üzerinden hareket eder. Bu amaçla bir eğitim programının her bir ögesi ya da bütünü üzerindeki
toplam etkisi ile ilgili kanıtlar toplanır (Hewitt, 2016; Yüksel ve Sağlam, 2012; Ornstein ve
Hunkins, 2009). Kirkpatrick; toplam değerlendirmenin tepkiler, öğrenme, transfer etme,
sonuçlar açısından dört düzeyinin olduğunu ifade eder. Buna göre toplam değerlendirmenin
birinci düzeyinde, öğrencilerin uygulanan programa nasıl tepki gösterdikleri üzerine
odaklanılır. İkinci düzeyde, değerlendirmeciler programın hedef ve kazanımlarının gerçekleşip
gerçekleşmediğine ilişkin veri toplarlar. Üçüncü düzeyde yine değerlendirmeciler tarafından
programı deneyimleyen kişilerin görüş ve tutumlarını belirlemeye yönelik sorular sorarlar. Son
düzey ise en zorlu basamak olarak değerlendirilir. Çünkü bir programın sonuçlarına hemen
ulaşılamaz (Ornstein ve Hunkins, 2009).
4.2 Program Değerlendirme Yaklaşımları
Program değerlendirme yaklaşımları ya da tasarımları, program değerlendirme sürecinin hangi
anlayışa dayalı olarak yapılandırıldığı ve nasıl bir bakışın izlenmesi gerektiği konusunda önemli
yardımcılardır. Bu çalışmada Fitzpatrick ve arkadaşları (2004) tarafından geliştirilen beş farklı
bakış açısı ile beş farklı program değerlendirme yaklaşımları ele alınmıştır:
•Hedefe Dayalı Değerlendirme: Bu yaklaşım, programın hedeflerinin belirlenmesi ve
bu hedefler doğrultusunda gerçekleşen çıktıların değerlendirilmesini temel almaktadır. Burada
önceden belirlenen hedefler ile hedeflerin gerçekleşme düzeyini belirleyen ölçme sonuçları
karşılaştırılarak durum tanımlanmaya çalışılır. Hedeflerin belirlenmiş olması, değerlendirme
sürecinde yargıya varmak için nelere bakılması gerektiğini gösterdiği için uygulamayı kolay
kılar. Öte yandan sadece hedef odaklı olmasının yarattığı bazı sınırlılıkları da söz konusudur.
Ortaya farklı durumlar çıktığında çoğunlukla bunlar gözden kaçırılabilmektedir. Bununla
25
birlikte bu yaklaşım doğası gereği program uygulandıktan sonra kullanılabilir (Aygören ve Er,
2020; Yüksel ve Sağlam, 2012). Dolayısıyla süreç içinde olası sorunların belirlenmesi ve
gereken müdahalelerin yapılması mümkün değildir.
•Yönetime Dayalı Değerlendirme: Bu yaklaşım, yöneticilere ya da program
liderlerine bilgi sunmaya odaklanan bir nitelik taşır. Bu yaklaşım, program değerlendirme
sürecinde elde edilen bilgilerin özellikle karar vericiler, müdürler vb. yönetim basamağında yer
alan kişilerce daha etkili kullanılabileceğini savunur. Dolayısıyla burada önemli olan
yöneticilerin kararlarıdır. Bu yaklaşım içinde yer alan modellerde değerlendirmeci tasarımını
yapar, verilerini toplar ve sunar. Süreçte yöneticilerle birlikte çalışır. Program uygulanmadan
daha tasarı aşamasındayken tartışma fırsatını sunması güçlü yönlerinden biridir. Sınırlı yönleri
ise yöneticinin fark edemediği kritik durumların gözden kaçırılma tehlikesi, değerlendirmecinin
yöneticiyle uyuşmaması olarak ifade edilebilir (Aygören ve Er, 2020; Yüksel ve Sağlam, 2012).
•Uzman Odaklı Değerlendirme: En eski ve en çok kullanılan yaklaşımlarından
biridir. Programın niteliğine o program konusundaki uzman ya da uzmanların karar vermesine
odaklıdır. Örneğin eğitim kurumlarında gerçekleştirilen akreditasyon çalışmaları, proje
değerlendirme jürileri ya da hakem kurulları, programı yerinde değerlendiren uzmanların
uygulamaları bu yaklaşıma örnek gösterilebilir. Birçok alanda uygulanabilmesi, verimli olması
güçlü yönleri arasında yer alır (Aygören ve Er, 2020; Yüksel ve Sağlam, 2012).
•Tüketici / Yararlanıcı Odaklı Değerlendirme: Bu yaklaşım eğitim programları,
çalıştaylar, hizmet içi eğitimler, eğitim materyalleri gibi ürün ve hizmetler hakkında bilgi
toplamakla yükümlü birey ya da bağımsız kuruluşlar tarafından geliştirilen ve desteklenen bir
yaklaşımdır. Dolayısıyla geliştirilecek ürün ve hizmetlerden yararlananların değerlendirme
pozisyonunda olmasına dayanır. Burada öncelik verilen değerlendiricinin beklentisidir
(Aygören ve Er, 2020; Yüksel ve Sağlam, 2012).
•Katılımcı Odaklı Değerlendirme: Bu değerlendirme yaklaşımında paydaşların, bir
diğer deyişle programla ilgisi olanların değerlendirmeye yardım etmek üzere sürece katılması
söz konusudur. Çoğulcu bir bakış açısını yansıtması, programın çok yönlü değerlendirilmesine
önemli katkılar sağlar. Örneğin bir programın değerlendirilmesinde öğrencilerin,
öğretmenlerin, yöneticilerin ve / veya ailelerin katılması programın farklı açılarından ele
alınmasına katkı sağlar.
KAVRAMLAR VE KAVRAM ÖĞRETİMİ
Prof. Dr. Ahmet İlhan ŞEN
Kavram nedir?
Kavram, Türk Dil Kurumuna göre “Nesnelerin veya olayların ortak özelliklerini kapsayan ve
bir ortak ad altında toplayan genel tasarım.” olarak ifade edilmektedir.
Birçok olay, nesne belli kategoriler içerisinde kavramlaştırılarak zihnimizde soyut bir
düşünce birimi olarak düzenlenir. Kavramlar bu özellikleri ile bilgi yapı taşlarıdır. İnsanların
toplum içerisindeki iletişimleri kavramlar üzerinden sağlanır. Örneğin belirli özelliklere sahip
bir meyve için bu kavramı somutlaştırmak için herkesin aynı şeyi anlayacağını düşündüğümüz
bir kelime kullanırız. Örneğin Amasya elması veya golden elma gibi isimlerle örneklendirme
yaparız (Şekil 1).
26
Şekil 1. Örneklendirdiğimiz elma kavramı
Kavram öğretiminde bu kavramı en iyi şekilde temsil edecek örnekler kullanmalıyız.
Elma gibi somut, gözle görebileceğimiz kavramların yanı sıra dürüstlük, mutluluk, acı gibi
soyut kavramlar da vardır. Kavramlar zaman içerisinde çeşitli yaşantılar yoluyla gelişmeye
devam eder.
Kavramların beş özelliğinden bahsetmektedir (Senemoğlu, 2004):
Öğrenilebilirlik: Kavramlar deneyimler sonucu doğuştan değil sonradan öğrenilir.
Kullanılabilirlik: İsteğe bağlı kullanılmak üzere kavramların farklı çeşitte kullanım alanları
vardır.
Açıklık: Kavramlar anlaşılabilirdir ve kavramların anlamları üzerinde ortak bir fikir birliği
bulunmalıdır.
Genellik: Kavramlar hiyerarşik olarak organize edilir ve genelden başlayarak daha özel hâle
geçer.
Güçlülük: Kavram diğer kavramların anlaşılmasına yardımcı oluyorsa güçlüdür.
Kavram Öğrenimi ve Öğretimi
Kavram öğrenmede bilgilerin yapılandırılması söz konusudur.
Yaşam boyu devam eder.
Kavramlar öğrenilme aşamasında diğer kavramlarla ilişkilendirilebilmelidir.
Geliştirme Süreçleri
Kavram geliştirme sürecinde aşağıdaki yaklaşımlar öne çıkmaktadır (Yağbasan, Gülçiçek,
2003):
1. Genelleme: Nesnelerin, olayların ya da olguların var olan özelliklerinden yola
çıkarak bir genel ilkeye ulaşma sürecidir.
2. Ayrım: Benzemeyen özelliklerin vurgulanmasıdır.
3. Tümevarım: Genele ulaşma, çıkarım yapma sürecidir.
4. Tanımlama: Kavramların özelliklerini açıklamadır.
5. Tümdengelim: Örneklerden yola çıkarak genel hâlinaçıklanma sürecidir.
Kavram Öğrenmede Öğrenme Kuram ve Yaklaşımları
Bilişsel yaklaşımlar içerisinde yer alan ve öğrenmeyi şemalar ile ifade eden Jean Piaget;
özümseme, uyumsama ve dengesizlik süreçlerini ifade etmiştir. Bu süreçlerde gelen bilgiler,
var olan mevcut yapıya entegre edilir ya da var olan bilişsel yapı yeni bilgilerle değişime uğrar.
Gelen bilgi mevcut yapıda bir bilişsel çatışmaya neden olursa bu dengesizlik belirli bir süre
devam ettikten sonra nihayete erer.
Yapılandırmacı yaklaşımda öğrenme bir bilgi yığını şeklinde değil, bir örüntüdür.
Bilginin temel yapı taşları inşa edilmektedir. Bu öğrenme yaklaşımında bireyin buluş yoluyla
örnekler üzerinden bir bütüne varmasını Bruner, yapmış olduğu çalışmalarda ifade etmiştir. Bu
yaklaşımın tersine, tümdengelim olarak bilinen ve anlamlı sunuş yoluyla öğrenmeyi David
Ausubel’in araştırmalarında görmekteyiz.
Öğrenciler sınıfa geldiklerinde derste işlenen konu ile ilgili az ya da çok bir bilgiye
sahiptirler. Bu bilgileri geçmiş yaşantılarında gazete, TV gibi gerek yazılı gerekse görsel
medyadan, diğer derslerden, çevresindeki aile veya arkadaşlarından öğrenmiş
27
olabilmektedirler. Ancak bu, önceki bilgiler çoğu kez bilimsel doğru olan bilgi ile ters
düşmektedir. Bu bilgilere “kavram yanılgıları” denir. Kavram yanılgılarını basit hatalardan
ayıran temel özellik, kavram yanılgılarının uzunca bir sürede bireyin zihninde oluşması ve çoğu
kez de buna bağlı olarak bu bilgilerin değiştirilmesinin zor olmasıdır. Basit bir hatayı
kabullenmek ve bundan geri dönmek daha kolay olurken kavram yanılgılarının değişimine
öğrenciler direnç göstermektedir.
Kavram yanılgılarının çok çeşitli nedenleri vardır ve bunlardan bazıları şunlardır:
• Sınıf ve laboratuvarlarda verilen eğitim sürecince yanılgıların yeterince ele
alınmaması,
• Analoji gibi öğretim materyallerinin öğretilmesi istenen kavram yerine geçerek
genellemelerin yapılması,
• Öğretim materyali olarak ders kitaplarındaki eksik ifadeler,
• Yazılı ve görsel medya
• Günlük hayatta kullanılan dil.
Kavramsal öğrenme bir süreç içerisinde meydana gelir. Kavramlar birey için yeni
bilgilerse bunlar mevcut bilişsel yapı içerisine bağlanır. Bu bağlanma olduğu sürece de anlamlı
öğrenme meydana gelir. Var olan yapıdaki kavramların değiştirilebilmesi için aşağıdaki dört
koşulun sağlanması gerekir (Posner, Strike, Hewson ve Gertzog, 1982):
• Mevcut kavramda hoşnutsuzluk olmalıdır.
• Yeni kavramın anlaşılır olması gereklidir.
• Yeni kavram mantıklı olmalıdır.
• Yeni kavram işe yarar olmalıdır.
Kavram öğretiminde ve kavram yanılgıları tespitinde kullanılabilecek araçlar şu şekilde
olabilir:
1. Kavram haritaları
2. Zihin haritaları
3. Kavram karikatürleri
4. Metaforlar ve analojiler
5. İki / üç aşamalı testler
KAVRAM ÖĞRETİMİ
Prof. Dr. Ahmet İlhan ŞEN
Giriş
Kavramların yapı itibarıyla soyut düşünce birimleri olması ve karmaşık bir ilişkisel düzeydeki
niteliği nedeniyle öğrenmede zorluklar yaşanmaktadır. Bu sorunu gidermede görsel tasarım
araçlarının kullanılması katkı sağlayabilir. Bu bölümde eğitimde sıkça kullanılan görsel
araçlardan bazıları ele alınacaktır.
1. Kavram Haritaları
Joseph D. Novak tarafından Ausubel’in anlamlı öğrenme kuramına dayalı olarak 70’li yılların
başında Cornell Üniversitesinde geliştirilmiştir. Bilgiyi organize edip görsel bir şekilde sunar.
Ausebel’in ortaya atmış olduğu anlamlı öğrenmeye yardımcı olur. Bu manada kavramlar ve
kavramlar arası ilişkileri gösteren grafiksel bir görsel araçtır. Kavram haritaları hazırlanırken
dikkat edilecek bazı hususlar:
 Tek bir akış diyagramı şeklinde hazırlanmamalıdır.
 Özel isimler kavram değildir, yazılmaz.
 Her kavram bir defa kullanılmalıdır.
 Belli bir grup kavramlar renklendirilebilir. Ayırt edilebilirlik sağlar.
28
Tipik bir kavram haritası Şekil 1’de verilmiştir (Şen 2017).
Şekil 1. Örnek bir kavram haritası
Bir kavram haritasında kavramlar ve kavramlar arasındaki ilişkileri gösteren ifadeler
bulunmalıdır. Kavramları bağlayan çizgiler, okunacak ilk kavramdan diğerine doğru okla
işaretlenmelidir. İyi bir kavram haritasında sadece iki kavram arasında tek bir bağlantı yerine
şekilde görüldüğü gibi çapraz bağlantılar da olmalıdır. Kavram haritaları öğrenme/öğretmen
aracı olarak kullanılabileceği gibi ölçme aracı olarak da kullanılabilir.
Dersin giriş aşamasında; öğrenilecek konuyu bütün hâlindegörme imkânı sağlar.
Dersin gelişme aşamasında;
-Önceden tanımlanan kavram haritası üzerinde maskeleme yöntemiyle kavramların
diğer kavramlarla ilişkileri aşama aşama açıklanabilir.
-Öğretmen ve öğrencilerle birlikte dersin işleniş sürecinde birlikte hazırlanılabilir.
Dersin sonuç aşamasında; öğrenilen konuyu özetleyerek bütün hâlinde görme imkânı
sağlar. Ev ödevi olarak da verilebilir.
2. Zihin Haritaları
Tony Buzan tarafından geliştirilmiştir. İlk olarak not alma tekniği olarak ortaya çıkmıştır.
Olayların, fikirlerin sistematik bir şekilde görselleştirilmesidir (Şekil 2).
Şekil 2. Örnek bir zihin haritası (Şen, 2017)
3. V-Diyagramları
1980’li yıllarda D. Bob Gowin ve arkadaşları tarafından geliştirilmiştir. Başlangıçtaki amacı
özellikle fen bilimi alanında laboratuvar araştırmalarının daha etkili olması içindir. Hazırlanan
29
raporlar da öğrencilerin teorik bilgiler ile uygulamalar arasında bağlantı kurmalarına
yardımcıolmaktadır.
4. Kavram Karikatürleri
Bir kavram karikatürü hazırlarken aşağıdaki noktalara dikkat edilmelidir (Şekil 3):
 Günlük hayattan bilimsel bir olayı konu alır.
 İnsan ya da hayvan karikatürü şeklinde karakterler gösterilir ve bu karakterler
isimlendirilmelidir.
 Karakterler olayı tartışır veya diyalog hâlinde olur.
 Karakterlerin fikirleri konuşma baloncuklarında ayrı ayrı ve sırasıyla verilmediler.
 Karakterlerin görüşleri kısa, öz ve anlaşılır ifade edilmelidir.
 Öğretim kademesi ile ilgili yaygın kavram yanılgılarını içeren konuşma diyaloglarından
birisi bilimsel olarak doğru, diğerleri ise geçmiş deneyim ve sezgilerden ortaya çıkan
kavram yanılgısı düşüncelerini özellikle temsil eder.
 Karikatürler dikkat çekici tasarlanmalıdır.
 Tüm alternatif fikirler akla uygun ve eşit statüde olmalıdır.
 Poster formatında kullanılacaksa öğrencilerin tamamının görebileceği şekilde ve okunaklı
olmalıdır.
 Öneri: Konuşma balonlarına bir tane boş konuşma balonu ilave edilebilir.
Şekil 3. Örnek bir kavram karikatürü (Atasoy, 2008)
Admin
Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 4943
Kayıt tarihi : 12/01/09
Yaş : 51

https://moral.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Uzman Öğretmenlik Materyalleri 6 Empty Uzman Öğretmenlik Materyalleri 4

Mesaj  Admin Çarş. Kas. 09, 2022 3:00 pm

AKRAN ÖĞRETİMİ
Prof. Dr. Ahmet İlhan ŞEN
Akran Öğretimi
Öğrencilerin pasif bir dinleyici olmasının ötesinde, aktif olarak öğrenme sürecine katılımını
sağlayan aktif öğrenme yaklaşımlarından birisi olan akran öğretimi, her branşta uygulanabilir
bir yöntemdir. Öğrenciyi merkeze alan, onun ihtiyaçlarını göz önünde bulunduran, bir
30
eğitmenin rehberliğinin yanı sıra kendi yaş grubundan, birbirilerini çok daha iyi anlayan
“akran”larının desteğinde olan bir süreçtir. Akranlar arasındaki öğrenme sürecindeki öğrenenöğreten rol değişimi, öğrenme sürecini destekleyici niteliktedir.
Akran öğretimi yönteminin; kavramsal öğrenme, problem çözümünü artırma, öğrenme
zorluklarını giderme, öz güven üzerine olumlu etkileri olduğunu gösteren araştırmalar
mevcuttur.
Psikolojiden müziğe, bilgisayar biliminden fiziğe kadar birçok alanda akran öğretimi
yöntemi kullanılmaktadır. Bu bölümde ele alınacak akran öğretimi yaklaşımı Eric Mazur’un
Harvard Üniversitesindeki uygulamalarının ürünlerindendir. Mazur’un çıkış noktası,
öğrencilerin sayısal verilerle herhangi bir konudaki problemleri çözerken işin derinlemesine
kavramsal anlamının anlaşılmadığına yönelik bulgularıdır.
Akran Öğretiminin Adımları
Akran öğretimi aşağıdaki akış şemasında açıklandığı gibi basamak basamak ilerleyen bir döngü
içerisinde gerçekleştirilebilir (Şekil 1).
Şekil 1. Akran öğretimi akış şeması (Oktay, 2017)
Öğretmen, öncelikle konunun kısa bir anlatımını yaklaşık 5-10 dakika yapar. Konu
ana hatları ile özetlenir. Bunun hemen sonrasında anlatılan kavrama yönelik bir kavram testi
uygulanır. Öğrencilere düşünmeleri için bir dakika civarında zaman verilir. Öğrenciler bu
aşamada bireysel olarak cevaplarını verirler. Bu geri bildirim alma işi ilerleyen kısımlarda daha
ayrıntılı ele alınacaktır. Öğretmen hızlıca, geri dönüşlere göre sınıfın sorulan soruya verdiği
yanıtları değerlendirir. Bu değerlendirmede, eğer tüm sınıf tarafından verilen
31
• Doğru cevap yüzdesi çok küçük ise (%30 altı) yavaşlanır ve konuya geri dönülerek anlatım
detaylandırılır.
• Doğru cevap yüzdesi yaklaşık %30-70 arasında olursa bu, akran tartışması için idealdir ve
yukarıda verilen akış şeması aynen uygulanır.
• Doğru cevap sınıfın büyük bir kısmı tarafından verilmiş ise (%70 üstü) cevap kısaca
açıklanır ve diğer bir soru veya konuya geçiş yapılır (Mazur 1997).
Doğru cevap yüzdesi yaklaşık %30-70 arasında ise akış şemasında olduğu gibi gruplar
içerisinde tartışma ortamı oluşturulur ve akranların birbirlerini ikna etmesi sağlanır. Daha sonra
öğrenciler aynı soruyu bireysel olarak tekrar yanıtlar. Böylece ikinci tur sağlanmış olur. Bir
önceki turda olduğu gibi öğretmen yeniden yanıtları gözden geçirir ve gelen doğru cevap
yüzdesine göre sürece devam edilir.
Akran öğretimi yönteminin uygulanmasındaki en önemli aşamalardan birisi kavram
sorusudur. Kavram sorusunun bazı özellikleri Mazur (1997) tarafından aşağıdaki şekilde
sıralanmıştır:
• Sadece sayıların kullanılıp çözüme ulaşıldığı bir soru olmamalıdır.
• Soru çoktan seçmeli ve yeterli sayıda seçenek içermelidir.
• Soru öğrencinin anlayacağı dilde açık ve net olmalıdır.
• Soru ne çok zor ne de çok kolay olmalıdır.
• Soru tek bir kavram üzerinde olmalıdır.
Akran öğretiminin uygulanmasındaki teknik unsurlardan en fazla dikkat çekendurum,
öğrencilerden gelen yanıtların alınması olayıdır. Alanyazında en fazla kullanılan yöntemler
aşağıda sıralanmıştır:
1. El kaldırma: En kolay ve kısa sürede bir şekilde öğrenci yanıtlarını alıp değerlendirme
yapılabilecek yöntemdir. İşaret dili alfabesi unsurları kullanılabilir.
2. Flaş kartlar: Öğrencilere farklı renk ve formlarda A, B, C gibi kartlar önceden dağıtılarak
yapılabilir.
3. Taramaformları: Büyük gruplarda tercih edilebilir.
4. Clickers: Teknolojik bir uygulamadır. Bunun için ayrıca bir uygulama aparatı gerekir.
Derste tahta veya herhangi bir perdeye doğrudan cevap oranları yansıtılabilir.
5. Çevrim içi yanıt sistemleri: Günümüz web 2.0 araçları yardımıyla rahat bir şekilde
kullanılabilir.
Akran Öğretiminin Avantaj ve Sınırlılıkları
Uygulamadaki bazı aşamalarda teknolojik uygulamaların tercih edilmesi bir taraftan öğrencinin
ilgisini, sürece katılımını olumlu yönde etkileyebileceği gibi bazı öğretmenler için zahmetli ve
maliyetli görünebilir.
Akran Öğretimi Yönteminin Değerlendirilmesi ve Geliştirilmesi
Akran öğretimi uygulamaları gerek eğitmenlerin gerekse de öğrenenlerinsüreç içerisinde yoğun
bir şekilde etkileşimde oldukları bir yaklaşımdır. Bu nedenle karşılıklı eş güdüm önemlidir.
Uygulamaların değerlendirilmesi, bir sonraki uygulamaların niteliğini artırmada ve süreç
içerisindeki olası aksaklıkları görmede önemli rol oynayacaktır. Öncelikle bireylerin
kendilerini değerlendirmesi (öz değerlendirme) sonrasında akran ve grup değerlendirmelerini
yapmaları istenebilir (akran değerlendirme, grup değerlendirme).
Akran öğretiminin alanyazındaki ilk uygulamalarına göre günümüzdeki kullanımı
oldukça zenginleştirilmiştir. Süreçte kullanılacak gösteriler, öğrenmeye entegre edilecek
projeler ve takım temelli öğrenme yaklaşımları gibi yöntemlerin kullanılmasıyla öğrenmedeki
toplam etki artırılabilecektir.
32
OKUL DIŞI ÖĞRENME
Prof. Dr. Ahmet İlhan ŞEN
Giriş
Öğretim programını temel alan ve sınıf dışındaki alanlarda ve kurumlarda gerçekleşen
öğrenme, okul dışı öğrenme olarak bilinir. Okul süresi boyunca öğretim programına bağlı
olarak okul yapısı dışındaki alanlarda ve kurumlarda gerçekleşen öğrenme anlamına gelen okul
dışı öğrenme ile alakalı olabilecek formal öğrenme, non-formal öğrenme ve informal öğrenme
Tablo 1’de özetlenmiştir.
Tablo 1. Formal öğrenme, non-formal öğrenme ve informal öğrenmenin karşılaştırılması
(Eshach, 2007).
Okul dışı öğrenme, başka bir ifadeyle informal ortamlarda formal öğrenme
faaliyetlerinin yürütülmesidir. Yapılan çalışmalar, okul dışı ortamlarında yapılan etkinliklerin
öğrencilerin bilişsel, duyuşsal ve psikomotor yönden gelişimine katkı sağladığını ve
öğrencilerin motivasyonlarında, tutumlarında ve akademik başarılarında da olumlu yönde
değişikliğe neden olduğunu ifade etmektedir.
Öğretimin her kademesinde beklenen, sınıf içi ve okul dışı öğrenme ortamlarının bir
arada kullanılması ve bu sayede öğrenmenin zenginleştirilmesidir. Okul dışı öğrenme
etkinlikleri hazırlanırken içerik-yöntem-ortam ilişkisine dikkat etmek gerekir (Şen, 2019).
(Şekil 1).
Şekil 1. Okul dışı öğrenmede içerik-yöntem-ortam ilişkisi
33
İçerik bileşeni, “ne” sorusuna yanıt verecek niteliktedir. Etkinliğin ne konuda
olduğunu gösterir. Etkinliklerimizin içeriği öğretim programındaki kazanımlar olacaktır. Bu
nedenle “Okul dışı öğrenme ne zaman yapılmalıdır?” sorusunun yanıtı, “Öğretim programında
ilgili kazanım ne zaman işlenecekse o zamandır.” şeklindedir.
Ortam ise içeriğe yani kazanıma uygun sınıf dışı ortamdır. “Nerede” sorusunun
yanıtıdır. Her içeriğin her ortamda işlenmesi uygun veya kolay olmayabilir. Yöntem boyunda
ise içeriğe uygun bir ortamda etkinliğin nasıl gerçekleştirileceği bulunmaktadır. Bu bağlamda,
“nasıl” sorusuna karşılık gelir.
Okul dışı öğrenme ortamları yaparak-yaşayarak öğrenmede önemli bir rol
oynamaktadır. Sınıf ortamına getiremeyeceğimiz öğretim materyallerini yerinde görme,
deneme fırsatı yakalanmış olur. Aynı zamanda disiplinlerarası bir yaklaşım, okul dışı
öğrenmenin önemli bir özelliğidir (Şen, 2022). Bu tür ortamlarda sadece bir konu değil bununla
ilişkili diğer dersler de dikkate alınıp birlikte etkinlikler düzenlenmesi tavsiye edilir. Örneğin
bir tarih dersi planlamasında aynı zamanda matematik veya müzik dersi de ele alınabilir (Şen,
2021). Bu sayede hem öğrencilerin olayları bir bütün içerisinde görmesi sağlanır hem de
etkinliklerin yürütülmesi bağlamında zaman ve emekten tasarruf edilir.
OKUL DIŞI ÖĞRENME ORTAMLARI
Prof. Dr. Ahmet İlhan ŞEN
Okul dışı öğrenme sürecini nasıl organize etmeliyiz?
Okul dışı öğrenme faaliyetleri, etkinlik öncesi ve sonrası aşamaları da düşünülerek hazırlanması
gereken profesyonel bir süreçtir (Şen, 2019) (Şekil 1).
Şekil 1. Okul dışı öğrenme sürecinin organizasyonu
1. Etkinlik Öncesi Hazırlıklar
Etkinliklerin uygulanması bir hazırlık gerektirir. Dolayısıyla okul dışı ortama gitmeden önce,
gerek su, iaşe gibi organizasyon boyutunda gerekse de öğrencilerin tek tek mi, grupla mı
çalışacağı gibi akademik ön hazırlıklar yapılmalıdır. Etkinlik uygulamada dikkat edilmesi
gereken bazı hususlar aşağıda sıralanmıştır:
• Etkinlik planının hazırlanması: zaman, akış planının planlanması
• Okul yönetimi ve ailelerden izinlerin alınması
• Gidiş-dönüş ulaşımının planlanması
• Gidilecek ortamdaki iletişim kurulacak kişinin belirlenmesi: izin, uygulamanın
yapılmasının organizasyonu, ortamdaki materyallerin tespiti
• Öğrencilerin bilgilendirilmesi: gidilecekortam, kurallar, güvenlik
• Velilerin bilgilendirilmesi
34
• Öğrencilerin çalışma programının belirlenmesi: çalışmakâğıtları, fotoğraf çekme vs.
• Öğrencilerin gereksinimlerinin dikkate alınması: su, iaşe, tuvalet, engelli öğrenciler
2. Etkinliğin Uygulanması
Etkinliklere gerekli hazırlıklar yapıldıktan sonra artık sahada uygulama aşamasına geçilebilir.
Bu uygulamalarda aşağıdaki bazı önemli noktalara dikkat edilmelidir:
• Etkinlik öncesi öğrenciler organizasyon kuralları hakkında bilgilendirilmelidir.
• Gruplar hâlinde çalışılacaksa bunlar belirlenmelidir.
• Etkinliğin belirli anlarında öğrencilerin çalışma kâğıtlarınıdoldurmaları için onlara zaman
verilmelidir.
• Öğrencilere ortamı gezebilecekleri serbest zaman verilmelidir.
3. Etkinlik Sonrası Değerlendirme
Okul dışı ortamlarda yapılan faaliyetlerin de sınıf içinde olduğu gibi etkinlik sonrasında
değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu değerlendirmeler illaki not verme amaçlı olmamalıdır.
Biçimlendirici değerlendirme anlamında, kazanımların ne ölçüde öğrenildiği yoklanmalıdır.
Ayrıca derslerin uygulanma biçimleri de öğrenciler tarafından değerlendirilebilir. Böylece
etkinliğin bir sonraki seferde daha etkili uygulaması için dönütler sağlanmış olur. Aşağıda okul
dışı öğrenme faaliyetleri sonrasında kullanılabilecek bazı ölçme-değerlendirme araçları
sunulmuştur:
1. Kavram haritaları
2. Zihin haritaları
3. Etkinlik sonrası değerlendirme
3. Metin çözümlemesi
4. Bulmacalar
5. Gazete/poster/broşür hazırlama
6. Fotoğraf sergisi
7. Kompozisyon/mektup yazma
Bu araçlar sınıf seviyesine, konuların içeriğine göre öğretmen tarafından tercih
edilebilir. Eğer ziyaret edilen okul dışı ortamda vakit kalmışsa ölçme-değerlendirme aşaması
orada da yapılabilir.
Öğretim programında ele alacağımız kazanıma uygun her ortam, okul dışı öğrenme
ortamı olarak kullanılabilir (Şen, 2019). Bu açıdan bakıldığında sadece müzeler, bilim
merkezleri gibi kurumsal yapılar değil; aynı zamanda okul bahçesi, mahalledeki park, nehir
kenarı gibi açık alanlarla hastane, sanat merkezleri de okul dışı öğrenme ortamı olarak
kullanılabilir (Şen, 2022).
EĞİTİMDE ETKİLİ GERİ BİLDİRİM
Prof. Dr. Oktay Cem ADIGÜZEL
I. Öğrenmenin Doğası
Günümüzde bilgi üretiminin hızı ve değişimi bu bilgi yapılarının sınırlı sürelerde yüz yüze
eğitimlerle aktarılması için yeterli olmamaktadır. Bu nedenle çocukların yaşam boyu öğrenme
ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri için erken yaşlardan itibaren sosyal-duygusal özelliklerinin
olumlu yönde geliştirilerek öğrenme sorumluluğuna ve özerkliğine sahip bireyler olarak
yetiştirilmeleri önem kazanmaktadır. Eğitim amaçlarının gerçekleştirilmesinde; öz saygı
(Dineen, 1999; Furedi,2004; Jendouri,2002; Kramer,1991), tutum, öz güven, öğrenme özerkliği
(Belanger et Farmer, 2012; Hameline, 1999; Hoffmans-Gosset, 1987; Lahire, 2001; Lebrun,
Lenoir et Thomas, 2011; Marples, 2002), öğrenme sorumluluğu (Paturet, 2007) gibi özellikler,
öğrencileri öğrenme sürecinde etken ve aktif kılarak öğrencilerin öğrenmeye yönelik
tutumlarını ve motivasyonlarını olumlu yönde etkilemektedir.
35
Öğrenme özelliklerinin oluşmasında kalıtsal ve bağlamsal özellikler ön plandadır.
Kalıtsal olarak miras alınan özellikler, annelerin hamilelik dönemlerindeki yaşantılar ve doğum
sonrası sosyal ve kültürel bağlam, çocukların öğrenme özelliklerinin şekillenmesinde önemli
farklılıklar oluşturur. Bu unsurlar aynı evde büyüyen kardeşler arasında dahi bireysel öğrenme
farklılıklarına neden olabilir.
Öğrenme sürecine etki eden farklı değişkenler bulunmaktadır. Çocukların geçmiş
öğrenme deneyimleri, sosyal ve kültürel yaşantıları; okul, öğretmen, aile, akran gibi eğitim
paydaşlarının çocuk üzerindeki etkileri onların öğrenmeye yönelik tutum ve davranışları
üzerinde de etkilidir.
Türkiye’de gelir dağılımındaki eşitsizlikler, öğrenme güçlüğü yaşayan bireyler, özel
gereksinimli bireyler eğitim ortamlarındaki çeşitliliğin temel kaynaklarını oluşturmaktadır.
Türkiye’nin kendi bağlamı içerisinde oluşan bu farklılıklara ilave olarak özellikle 2011 yılından
itibaren çevre ülkelerde gelişen ve kronikleşen siyasi, toplumsal, ekonomik sorunlar sebebiyle
Türkiye düzenli olarak bireysel ve kitlesel dış göçe maruz kalmış; coğrafi konumu itibarıyla ise
köprü görevi görerek genellikle Asya’dan Avrupa’ya geçişi sağlayan kısa süreli ve geçici
ikamet ülkesi olmuştur. Fakat son yıllarda özellikle sınır ülkelerinde fazlaca meydana gelen
bölgesel çatışmalar ve iç savaşlar, Türkiye’yi transit ülke konumundan hedef ülke hâline
dönüştürmüştür. Türkiye, İran, Irak, Afganistan, Pakistan gibi ülkelerden düzenli/düzensiz çok
sayıda göç alırken 2011’de Suriye’de çıkan çatışmalar yoğun kitlesel bir göç akımı başlatarak
Türkiye’ye yönelik dış göç nüfusunun daha da artmasına yol açmıştır (Adıgüzel, & Aslım Yetiş,
2022). Türkiye’ye göç eden nüfusun yarıya yakınının 0-18 yaş arasında bulunan çocuklardan
oluşması, sınıflardaki çeşitliliği artırmıştır. Bu durum öğrencilerin bilişsel özelliklerinin yanı
sıra onların ilgi, tutum, motivasyon, benlik algısı ve öz güven gibi duyuşsal özelliklerini de
daha önemli hâlegetirmiştir.
Erken çocukluk eğitiminden itibaren başlayan okul öncesi, ilköğretim ve ortaöğretim
programları; öğrencilere zengin öğrenme yaşantıları sunan, onların bilişsel yeterliklerini,
duyuşsal özelliklerini, psikomotor ve sosyal becerilerini geliştiren bir ekosistemdir. Bu nedenle
öğrencileri sadece bilişsel paradigmalar ile değil; fiziksel, sosyal-duygusal ve bilişsel alanları
ile birlikte bütünsel bir bakış açısıyla ele almak, onların erken yaşlardan itibaren, öz
kavramlarını olumlu yönde geliştirmelerini sağlayarak öğrenme sorumluluğuna ve özerkliğine
sahip insanlar olarak yetişmelerini teşvik etmek, gelecekteki öğrenme ihtiyaçlarını daha iyi
tanımlayıp gerekli bilgilere ulaşma ve değerlendirme becerilerine sahip olmalarını sağlamak
büyük önem taşımaktadır. Öğrenme sürecinin belirleyici unsurları aşağıda özetlenmiştir:
Hiçbir şey istek olmadan gerçekleşmez: Öğrenme isteği olmadan gelişim sağlamak
mümkün değildir. Çocuklarda öğrenme isteği ve kararlılığı oluşturabilmek için içsel ve dışsal
motivasyon kaynakları harekete geçirilmelidir. Öğretim süreci çocuklarda; öğrenme isteği,
öğrenmekararlılığı, gönüllülük, ilgi, tutum, değerler gibi özellikleri geliştirmeyi içermelidir.
Çocuklar korku ve baskıyla değil kendi çabalarıyla daha etkili öğrenirler: Korku ve
baskı, çocuklardaki kaygıyı yükseltmesi nedeniyle çocukların öğrenme davranışlarını da
olumsuz etkilemektedir. Eğitim süreci, çocukların kendi öğrenme ihtiyaçlarını saptayarak
gelişimlerini sağlamaları, gerçek yaşam problemlerine yönelik çözüm yolları üretmeleri, yeni
fikirler geliştirmeleri, bu fikirlerin somut uygulamalarını gerçekleştirmeleri, yeni ve farklı bakış
açılarına uyum sağlamaları; eleştirel, analitik, yansıtıcı gibi düşünme becerilerine sahip
olmaları, iletişim ve iş birliği becerilerini kazanmaları doğrultusunda demokratik bir anlayış ile
tasarlanmalı ve gerçekleştirilmelidir.
Öğrenmenin en önemli itici gücü meraktır. Merakın azalması ile birlikte öğrenme
çabası da azalır: Merak etmek, öğrenme isteğini olumlu yönde etkileyen: çocukların düşünme,
araştırma, sorgulama becerilerini geliştiren önemli motivasyon unsurudur. Bu nedenle öğretim
36
programları çocukların meraklarını çekmek, onları şaşırtmak; araştırmaya, düşünmeye ve
sorgulamaya yöneltmek üzere zengin kazanım ve öğretim etkinliklerine yönelmelidir.
Öğretim, öğrencilerin bireysel öğrenme özellikleri doğrultusunda farklılaştırılmalı
ve zenginleştirilmelidir: Hazırlanacak öğretim programı farklı bağlamlarda kullanılacağından
öğrencilerin hazırbulunuşluk ve gelişim düzeylerine uygun olarak farklılaştırılması ve
zenginleştirilmesi, programın amaç ve kazanımlarına ulaşılabilmesi açısından kritik öneme
sahiptir. Bu kapsamda öğrenme ortamları öğrencilerin gerçek yaşam problemlerine çözüm
arayacakları, projeler geliştirecekleri, öğrenme ürünlerini ortaya koyabilecekleri etkinliklere
dayalı olarak tasarlanmalıdır.
Öğretmenlerinin en önemli görevi, çocuklara öğrenmeyi sevdirmek, onların
öğrenme çabalarını desteklemek ve öğrenme kararlılıklarını sürdürmelerine yardımcı
olmaktır: Çocukların meraklarını gidermek için çaba göstermeleri, deneyimlemeleri istekle ve
içsel motivasyonla gerçekleşir. İnsan nasıl sevmediği bir ortamda bulunmak istemez ve bunun
için gerekli çabayı göstermez ise çocuklar da kendileri için ilgi çekici olmayan ortamlarda
bulunmak istemezler. Bu durumdan dolayı çocukların bir derse veya bir konuya karşı ilgi
duymalarının ve olumlu tutum geliştirmelerinin sağlanması oldukça önemlidir. Bu amaca
ulaşılmasında ise okul içi ve okul dışı öğretim süreçleri önem kazanmaktadır.
En geniş tabanlı öğrenmeler, yaparak ve yaşayarak ulaşılan öğrenmelerdir:
Yaparak ve yaşayarak gerçekleşen öğrenme deneyimlerinin kalıcı izli öğrenme ürünlerinin
oluşmasında önemli bir yeri bulunmaktadır. Eğitim ortamlarının insanın bu özelliğine uygun
olarak aktif öğrenme, yaparak yaşayarak öğrenme ilkeleri ile uyumlu olması gerekmektedir.
Öğrenme ortamları öğrencilerin derslere aktif katılımını ve grup etkileşimini sağlayacak
biçimde düzenlenmeli, bilişsel ve üstbilişsel becerilerin yanı sıra sosyal-duygusal ve fiziksel
becerilerin geliştirileceği ortamlar olarak tasarlanmalıdır.
Öğretmenler, demokratik bir sınıf ortamında öğrencileri pasif alıcı olmaktan
kurtaran yöntemlere öncelik vermelidirler: Öğretmenler, öğrenme ekosisteminin önemli bir
ögesidir. Programı uygulayan, uyarlayan, farklılaştıran; öğretmendir. Bu nedenle öğretmenlerin
alan ve pedagojik yeterliklerinin üst düzey olması, demokratik tutum ve davranışlara sahip
olmaları, duyuşsal hazırbulunuşluk düzeylerinin yüksek olması beklenmektedir.
Çocukların öz güveni desteklenmelidir. Öz güven okul ekosistemindeki tüm
paydaşların o bireye dair izlenimlerinin bir toplamıdır: Öğrenci; bilişsel, duyuşsal, sosyal ve
fiziksel özellikleri ile bir bütünlük içerisinde yaşar. Bu kapsamda öğrenme ortamları,
öğrencinin kendi öğrenme sorumluluğunu aldığı, öğrenciyi bütünsel olarak ele alan, ona dair
her tür farklılığı içeren ve gelişim sürecini destekleyen etkinlikler ile tasarlanmalıdır. Öğrenme
sürecinde öğrencilerin; öğrenme topluluğunun bir parçası olarak öğrenme sorumluluğunu
almaları, içsel motivasyon kaynaklarını harekete geçirmeleri; öğrenmeye hevesli, araştıran,
sorgulayan, bilinçli, aktif, duyarlıolmaları; bireysel ve grup çalışmalarında görev alan girişimci
özelliklere sahip olmaları beklenmektedir.
Öğrenme bireyin kendi zihin şemalarını oluşturması, mevcut şemalarını
güncellemesi, dış uyarıcılardan gelen bilgiyi anlamlandırması ile gerçekleşir: Bilişsel gelişim
yaklaşımları en genel tanımıyla öğrenmenin; öğrenilen konuya ait bilgilerin organize edilmesi,
ön bilgilerin harekete geçirilmesi, bireyin öğrenme sürecine aktif olarak katılması, bilgilerin
zihinde mevcut şema içerisinde veya yeni bilgi şemaları oluşturularak anlamlandırılması ile
gerçekleştiğini göstermektedir. Öğrenme sürecinde duyu organları yoluyla alınan yeni bilgiler,
zihinde ön öğrenmeler ile ilişkilendirildiği sürece anlamlıdır. Bireyler, bilişsel şemalar yoluyla
zihinlerindeki bilgileri yapılandırır; genişletir ve detaylandırırlar.
Hatalar öğrenme sürecinin önemli deneyimleridir: Hatalar, öğrenme sürecinde geri
bildirim sağlayan önemli yaşam deneyimleridir. Hatalara yönelik düzenlenecek detaylı ve
37
düzeltme içeren geri bildirimler, çocukların öğrenmeye yönelik olumlu davranışlar
geliştirmesine yardımcı olur.
Geri bildirimlerin öğrenme sürecinde bireyin bilişsel ve duyuşsal özellikleri üzerinde
olumlu etkileri vardır: Geri bildirimler, geri bildirim türüne bağlı olarak öğrenme sürecinde
bilişsel şemaların oluşturulmasına ve düzenlenmesine, yeni bilgilerin zihinsel şemalar
içerisinde örgütlenerek ön bilgiler ile ilgilisinin kurulmasına ve bu bilgilerin
anlamlandırılmasına önemli katkı sağlar. Geri bildirimler aynı zamanda bilişsel gelişime eşlik
eden duyuşsal özelliklerin de olumlu yönde değişimine olanaksağlar. Etkili geri bildirimin
düzenlenmesi sürecinde öğretmenler, öğrencilerin bireysel farklılıklarına duyarlı olmalı; onları
öğrenmeye teşvik etmeli, onların meraklarını besleyebilmeli, dikkatlerini çekebilmeli, onlara
yapıcı geri bildirim verebilmeli, onlarda öğrenme hevesi ve kararlılığı oluşturabilmelidir.
Geri bildirim kapsamında öğrencinin öğrenme süreçlerine aktif olarak katılımının
teşvik edilmesinin yanı sıra katılımın niteliği de değerlendirilmelidir: Geri bildirimin türü,
zamanı, veriliş yolu her ne kadar önemli ise de geri bildirim sürecine öğrencinin/öğrencilerin
aktif katılımı da oldukça gereklidir. Katılımın nitelikli olarak gerçekleşmesi, öğrencilerin okul
içi ve okul dışında öğrenme sorumluluğunu üstlenebilmesi verilen geri bildirimlerin daha etkili
olmasına katkı sağlar. Bu süreç içerisinde öğretmenler de sınıf/okul koşulları ve öğrencilerin
hazırbulunuşluk düzeylerine göre programı zenginleştirebilmeli/farklılaştırabilmeli ve eğitim
ortamlarında kolaylaştırıcı bir rol üstlenebilmelidir.
II. Etkili Geri Bildirim
Öğretmenler, alan ve pedagojik yeterlikleri ve eğitsel uygulamalarıyla öğrenme-öğretme
sürecinde öğrencilerin bilişsel becerilerinin gelişiminin yanı sıra duyuşsal özelliklerine de etki
ederek önemli bir görev üstlenmektedirler.
Bloom (1979), tam öğrenme modelinde, öğrenme ürünlerini etkileyen temel unsurları;
ön koşul öğrenmeleri kapsayan öğrenci bilişsel giriş davranışları, duyuşsal giriş özellikleri ve
öğretim hizmetinin niteliği (ipuçları, katılma, pekiştirme, dönüt ve düzeltme) olarak
tanımlamıştır. Etkili bir öğrenme-öğretme süreç planlaması kapsamında; öğrencilerin ilgili
konuya ve üniteye ilişkin ön öğrenmelerinin yoklanması, eksiklerinin giderilmesi; öğrencinin
ayrıca ilgisinin, olumlu tutumunun ve akademik motivasyonunun arttırılmasına yönelik
önlemler alınması sürecin temel ögeleri olarak öne çıkmaktadır. Bunun yanı sıra öğrenme
sürecinde öğrencilerin ipuçları ile desteklenmeleri, sürece katılım durumlarının artırılması,
öğrencilere düzeltme yoluyla geri bildirimler verilmesi; öğrenmenin niteliğine ve hızına olumlu
katkılar sağlamaktadır. Duyuşsal özellikler ile bilişsel beceriler öğrenme süreci içerisinde
karşılıklı etkileşim içerisindedir. Öğrenci duyuşsal özellikleri arasında akademik başarıyı
etkileyen en önemli özelliklerden biri bireyin akademik öz güvenidir (Senemoğlu, 2018).
Akademik öz güven, bir anlamda kendi öğrenme kapasitesi ile ilgili bireyin kendine yönelik
algısı olarak tanımlanabilir. Öğrenme stratejileri kapsamında ele alınan bu duyuşsal özellik,
öğrencilerin üst düzey düşünme becerileri ile de yakın ilişkilidir. Öğrencilerin akademik öz
güvenlerini etkileyen en önemli unsurlar ise onları çevreleyen ekosistemdeki ailenin,
akranların, öğretmenlerin yargılarıdır (Senemoğlu, 2018). Bir anlamda akademik öz güveni
bireyin içinde bulunduğu ekosistemin ona yönelik algılarının bir bileşkesi olarak tanımlamak
mümkündür. Bu açıdan bakıldığında düzenli geri bildirim sürecinin sadece bilişsel süreç ile
sınırlandırılması yerine öğrenci duyuşsal özelliklerini de kapsayacak biçimde genişletilmesinin
öğrencilerin akademik öz güvenleri başta olmak üzere diğer duyuşsal özellikleri arasında
önemli bir etkiye sahip olduğu söylenebilir. Geri bildirimler, yapıcı/düzeltici/negatif veya
güçlendirici/pozitif olmak üzere farklılaşabilirler (Göker, 2015). Yapıcı ve güçlendirici geri
bildirimler öğrenme üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Geri bildirimler sadece öğrencinin
öğrenme-öğretme sürecine katılımını desteklemek ve öğrenciyi ödüllendirmek için değil aynı
38
zamanda katılımın niteliğine ilişkin unsurları da içermelidir. Performanstan bağımsız olarak
sadece katılımı destekleyen geri bildirim süreci, öğrenme niteliği üzerinde olumsuz bir etki
oluşturabilir (Schunk, 2018). Geri bildirim sürecinin etkililiği; akademik öz güvenin gelişimine
benzer biçimde, aile, akran, öğretmen tutumları başta olmak üzere sınıf yönetimi, öğretim
programları, öğrenme ortamları unsurları ile de yakından ilişkilidir. Dolayısıyla etkili bir
öğretim tasarımı içinde öğrenciye, aileye ve öğretmene sağlanacak geri bildirimler öğrenme
niteliği ve öğrenci akademik öz güveni üzerinde önemli bir etkiye sahip olabilecektir.
Higgins, Hartley ve Skelton (2002), anlamlı, nitelikli ve zamanında verilen geri
bildirimin öğrenci bilişsel özelliklerini geliştirdiğini ve öğrencilerin öğrenme sorumluluğunu
olumlu yönde etkilediğini belirtmektedir (Akt. Ertmer and all, 2007).
Etkili geri bildirim sürecinde kaynak sadece öğretmen ile sınırlı değildir. Akranlar
arası gerçekleşecek yapıcı geri bildirimler de akran etkileşiminin artması ve akran öğretimine
destek vermesi açısından önemli bir rol oynamaktadır. Farklı kaynaklardan verilen geri
bildirimin etkililiği; yönüne, içeriğine, zamanlamasına, işlevine ve amacına göre farklılık
gösterebilir.
Geri bildirimler yön açısından pozitif ve negatif olarak gerçekleşebilir. Pozitif geri
bildirimler, öğrencinin tutum ve davranışlarına yönelik olumlu ifadeler içerirken (Oldukça
başarılı, bravo, problemi çözme yaklaşımın doğru vb.); negatif geri bildirimler ise olumsuz
ifadeler içerir (Cevabın yanlış, ödevin oldukça yetersiz, verdiğin örnekler eksik vb.). Öğretim
sürecinde sürekli pozitif geri bildirim vermek mümkün olmadığından negatif geri bildirimlerin
olumlu jest ve mimikler ile desteklenmesi sağlanmalıdır. Duyguların aktarılmasında söz ötesi
davranışların önemi göz önüne alındığında negatif geri bildirime olumlu jest ve mimiklerin
eşlik etmesi, öğrencinin yapmış olduğu hatalara karşı daha duyarlı olmasını sağlayarak
öğrenmeye karşı olumsuz tutum ve davranışların geliştirmelerini engelleyebilir.
Geri bildirimler içerik açısından sınırlı veya ayrıntılı olarak gerçekleşebilir. Sınırlı
verilen geri bildirimlerin öğrenme üzerindeki olumlu etkisi de oldukça sınırlıdır (doğru, yanlış,
eksik vb.). Buna karşılık ayrıntılı geri bildirimler; öğrencinin eksikliklerinin neler olduğunu,
neyi doğru ve yanlış yaptığını, nasıl ilerlemesi gerektiğini ortaya koyarak öğrenme üzerinde
daha olumlu etkiler sağlar (“Matematiksel işlemlerde hatan var, toplama işlemini gözden
geçirmelisin.”, “Yazmış olduğun kompozisyonun başlığı uzun ve kompozisyonunda anlatım
bozuklukları var. Kelime sayısını 12 ile sınırlayarak metnin başlığını yeniden gözden
geçirmelisin.” vb.). Ayrıntılı geri bildirimler genellikle düzeltmeleri ve yönlendirmeleri de
içerir. Bu nedenle verilecek geri bildirimlerin mümkün olduğu kadar ayrıntılandırılması
gerekir.
Zamanlama açısından geri bildirimler anlık olabileceği gibi gecikmiş olarak da
verilebilir. Anlık geri bildirimler genellikle sınıf ortamlarında ve eş zamanlı gerçekleştirilen
uzaktan eğitim ortamlarında verilebilir. Söz konusu geri bildirimler otomatik olarak bir yazılım
aracılığı ile verilebildiği gibi öğretmenler veya akranlar tarafından da düzenlenebilmektedir.
Gecikmiş geri bildirimlere ise öğrenci ödevlerine, projelerine, çalışma kâğıtlarına verilen dönüt
ve düzeltmeler örnek olarak verilebilir. Gecikmiş geri bildirimlerin ayrıntılı olarak verilmesi ve
sadece yanlışları gösterme yerine düzeltme de içermesi, geri bildirimin etkililiğiniartıracaktır.
Geri bildirimler sadece bilişsel değil, aynı zamanda üstbilişsel becerileri ve duyuşsal
özellikleri geliştirmeyi de hedeflemelidir. Örnek olarak yapılan bir çalışma içerisinde eksik olan
yerlerin belirtilmesi bilişsel, kullanılacak stratejilerle öğrencinin öğrenme etkililiğinin
artmasına yönlendirme yapılması üstbilişsel; öğrencinin ilgi, tutum ve motivasyonuna yönelik
ifadeler kullanılması ise duyuşsal geri bildirimlere örnek olarak verilebilir.
Geri bildirimlerin öğretim sürecinde biçimlendirici araçlar olarak kullanılmasına
öncelik verilmelidir. Yapılandırmacı yaklaşımın temelinde biçimlendirici süreçlerin ön plana
39
çıkması verilecek geri bildirim türünün de bu yaklaşıma uygun olarak düzenlenmesini gerekli
kılmaktadır. Bu kapsamda geri bildirimin süreç odaklı olması, öğrenci gelişimini ilerlemeye ve
farka dayalı olarak göstermesi sürecin daha iyi yönetilmesine olanak sağlayacaktır.
Özetlenecek olursa geri bildirimler:
• Ayrıntılı olarak sunulmalıdır.
• Kişiye değil, ürüne yönelik olmalıdır.
• Açık ve anlaşılır olmalıdır.
• Süreç odaklı ve biçimlendirici olmalıdır.
• Bilişsel, üstbilişsel ve duyuşsal özellikleri içermelidir.
• İlerlemeyi ve farkı göstermelidir.
• Sözlü ve yazılı olmalıdır.
• Pozitif unsurları içermelidir.
• Pozitif jest ve mimikler geri bildirime eşlik etmelidir.
• Doğrudan yanıta değil, düşündürmeye yönelmelidir.
• Sadece eksikliklere ve yanlışlara yönelmemelidir, aynı zamanda düzeltme de içermelidir.
III. Etkili Geri Bildirim Sürecinde Web 2.0 Araçları
Tüm dünyayı etkisi altına alan covid-19 pandemisi ile birlikte uzaktan eğitim ve web 2.0
araçlarının kullanımı, eğitim ortamlarında daha da artmıştır. Ücretli ve ücretsiz uygulamaları
bulunan bu araçlar, okul dışı ortamlarda öğrenme-öğretme süreçlerinde sıklıkla kullanılır
olmuştur. Bunlar arasında Kahoot, Formative, Socrative, Edmodo, Actively, Google drive,
Edpuzzle, Playposite, Plicker gibi uygulamaları sayabiliriz. Bu uygulamalar farklı türlerde geri
bildirim düzenlemelerine imkân sağlamaktadır. Bu geri bildirimler anlık olabildiği gibi
gecikmiş olarak da verilebilir. Bu uygulamaların bir diğer önemli özelliği ise genel olarak
otomatik geri bildirime uygun olmaları ve aynı zamanda öğretmen ve akranlar ile etkileşime
izin verecek modüllerinin de bulunmasıdır. Örneklendirmek amacıyla bu uygulamaların
bazılarına ait özellikler aşağıda açıklanmıştır:
Kahoot: Kahoot ile öğrencilere anlık geri bildirim verilebilmektedir. Ağırlıklı olarak
hatırlama ve anlama düzeyindeki sorulara yönelik geri bildirim sağlayan sistem, sınırlı geri
bildirimler için daha uygundur (doğru, yanlış vb.).
Formative: Formative ile öğrencilere anlık geri bildirim verilebilir, onlar ile etkileşime
girilerek yanıtları görülebilir ve ayrıntılı geri bildirimler düzenlenebilir.
Socrative: Socrative’de öğrencilere yönelik çoktan seçmeli, doğru-yanlış ve kısa
cevaplı sorular hazırlanabilir, öğrencilere anında onaylayıcı ya da detaylı geri bildirimler
verilebilir.
Edmodo: Edmodo, sanal sınıf uygulaması ile öğretmen ve akran geri bildirimine
imkân sağlar. Program arayüzünde video linkleri paylaşılabilir, tartışma forumları açılabilir,
öğrencilere ödevler verilebilir, anlık ve gecikmeli geri bildirimler düzenlenebilir. Bununla
birlikte öğretmen ve öğrenciler tarafından derslere yönelik sunu materyalleri yüklenebilir ve bu
materyallere yönelik geri bildirimler sunulabilir.
Google drive: Google drive üzerinde ortak dokümanlar oluşturulabilir. Her bir öğrenci
dokümanlar üzerinde değişiklikler yapabilir ve kendi görüşlerine göre dokümanı
düzenleyebilirler. Benzer şekilde öğretmenler de bu dokümanlar üzerinden anlık olarak geri
bildirimlerini paylaşabilirler. Google drive yeni dokümanların oluşturulmasına ve/veya tek bir
doküman üzerinde öğrenci ve öğretmenlerin ortak çalışma yürütmesine olanak sağlamaktadır.
40
ÖĞRENME, ÖĞRETİM VE EĞİTİMDE GÜNCEL YAKLAŞIMLAR
Doç. Dr. Derya GİRGİN
DERS 1
Kazanımlar
Bu dersin sonunda şu kazanımları edinmiş olmanız beklenmektedir:
 Öğrenme ile ilgili temel kavramları tanımlama, farklı bakış açıları ile ortaya konan
öğrenme bileşenlerini açıklama
 Öğrenme için temel ilkeleri açıklama
Konu Örüntüsü
 Öğrenme Kavramı ve Bileşenleri
 Öğrenme İçin Temel İlkeler
ÖĞRENME KAVRAMI
Öğrenme kavramının tanımını ortaya koymak aslında öğrenmeye yönelik bakış açısına göre
farklılaşmaktadır. Öğrenmenin tüm teorisyenler, araştırmacılar ve uygulayıcılar tarafından
genel anlamda kabul edilmiş bir tanımı yoktur. Çünkü her araştırmacı, teorisyen, uygulayıcı
öğrenmenin faklı bir bileşenine odaklanarak öğrenmeyi farklı tanımlamalarla ifade
etmişlerdir.
 Öğrenme; doğuştan getirilen davranışları, eğilimleri, olgunlaşmayı, organizmanın
geçici durumlarını kapsamayan yorgunluk, ilaç vb. etkilerle meydana gelmeyen,
bireyin çevresiyle olan etkileşimleri ile davranışların oluşması ya da değiştirilmesi
sürecidir.
 Öğrenme, sadece büyüme süreci ile ele alınmayan, insanın eğilimlerinde ve
yeterliklerinde belli bir zaman diliminde oluşan bir değişmedir.
 Öğrenme, bilgide ve davranışta kalıcı değişikliklere neden olan yaşantı sürecidir.
 Öğrenme, tekrar ya da yaşantı sonucu davranışta meydana gelen genellikle devamlı
bir değişikliktir.
 Öğrenme, insan davranışında pratikten kaynaklanan göreceli sürekli bir değişimdir.
 Öğrenme, davranışlarda ya da öğrenilmiş biçimde davranabilme kapasitesinde
meydana gelen ve pratikten, deneyimin diğer şekillerine kadar çeşitli alanlarda sonuç
veren bir değişikliktir.
 Öğrenme; büyüme, vücutta değişik etkilerle oluşan geçici değişmelerle sınırlı
olmayan, yaşantı ürünü olarak meydana gelen davranışta ya da potansiyel davranıştaki
nispeten kalıcı izli değişmedir.
 Öğrenme, davranışta ya da davranış potansiyelinde göreceli, tutarlı bir değişikliğe
sebep olan tecrübeye dayalı bir süreçtir.
Öğrenmeye ilişkin birçok tanım yapılsa da öğrenme kavramı farklı bileşenler
çerçevesinde ele alınsa da öğrenme kavramının temel özellikleri olarak tüm tanımlamaların
ışığında şunları belirtebiliriz:
1. Öğrenme ile bireyin davranışlarında bir değişme meydana gelir.
2. Öğrenme ile bireyin davranışında meydana gelen değişme kalıcı ve uzun sürelidir.
3. Öğrenme, bireyin öğrenme sürecine aktif katılımı ile gerçekleşir. Öğrenme, bireyin
öğrenme sürecinde yaşantı, deneyim kazanması sonucunda oluşur.
4. Bireyde öğrenme gerçekleştiğinde öğrenilen bilgilerin başka durumlara aktarılması
ya da başka durumlarda transfer edilerek kullanılması mümkündür.
41
5. Bireyin öğrenme ile ortaya koyduğu davranış değişikliklerinin geçici olarak
meydana gelmiş yorgunluk, hastalık, ilaç kullanma gibi etkenlere bağlı olmaması
gerekir.
6. Öğrenme ile ortaya konan davranışın sadece büyüme sonucunda oluşmaması
gerekir.
Öğrenmeye ilişkin tüm tanımlamalar ve tanımlamaların ortak özellikleri
irdelendiğinde yaygın olarak kabul edilen öğrenme tanımı şu şekildedir:
Öğrenme: Bireyin davranışında ya da bireyin bir davranışı gösterme yeterliliğinde
yaşantısı yoluyla meydana gelen kalıcı izli değişimdir.
Bu tanımı incelediğimizde bireyin davranışında ya da bireyin bir davranışı gösterme
yeterliliğinde ifadeleri ile bireyin NEYİ? değiştirmesi gerekiyor sorusuna, yaşantısı yoluyla
ifadesi ile NASIL? sorusuna cevap alırken kalıcı izli ifadesi ile bu değişimin ÖLÇÜTÜ
hakkında vurgu karşımıza çıkmaktadır.
Öğrenme ile ilgili kullanılan yaygın tanım ışığında bazı kavramları ele almak gerekir:
Refleks
Refleks, bireyin doğuştan getirmiş olduğu bir uyarıcıya karşı belli ve basit bir davranış
gösterme eğilimi olarak tanımlanır. Aynı zamanda bir uyarıcıya karşı gösterilen oldukça hızlı
ve tutarlı tepki olarak da ifade edilebilir.
Refleksler bilinçli tepkiler değildir ve hayati öneme sahiptir. Ateşe değen elimizi
hemen geri çekmemiz, dizimizin belli bir noktasına vurulduğunda ayağımızın kalkması gibi.
Reflekslerin işlevi organizmayı istemli eylemlere hazırlamaktır ve bu işlev yaşam boyu sürer.
Refleksler içgüdüye göre daha basit bir yapıya sahiptir. Refleksler ertelenebilir ancak
engellenemez. İçgüdü ise ertelenemez.
Refleksin özellikleri incelendiğinde;
1. Doğuştan getirilmiştir.
2. Belli bir uyarıcısı vardır.
3. Belli bir davranıştır.
4. Basit bir davranıştır.
5. Organizmanın biyolojik donanımında yer alır.
İçgüdü
İçgüdü; doğuştan getirilen, türe özgü karmaşık ve öğrenilmemiş olan, kişiliğin
gelişiminde rol oynayan temel psikolojik bir güçtür. Gündelik yaşamda içgüdü bireyin içinden
geldiği gibi davrandığında ortaya koyduğu ve bilinçli olarak yapmadığı davranışlardır.
İnsanlarda içgüdü yoktur yalnız içgüdüye uygun şekilde gösterilen davranışlar vardır ve
bunlara da “içgüdüsel davranışlar” denir. En bilenen örneği annelik içgüdüsünün olduğu
yönündeki düşüncelerdir. Annelik bir içgüdü değil, içgüdüsel davranıştır; “prolaktin”
hormonunun etkisiyle ortaya çıkan bir davranıştır. Aynı hormon erkeklere enjekte edildiğinde
erkeğin de anne gibi davranışlar göstermeye başladığı araştırmalarca kanıtlanmıştır. İçgüdüsel
davranış, “Bir türün gelişimsel ve çevresel koşullarda, belli uyarıcılar karşısında belli bir
davranış yapısı sergilemeye yönelik tek biçimli, kalıtsal, otomatik eğilimi.” olarak
tanımlanmaktadır. Tanım incelendiğinde bir davranışın içgüdü sayılabilmesi için;
1. Doğuştan gelmesi,
2. Bir türün tüm üyelerinde bulunması,
3. Başka türlerde aynı biçimde bulunmaması,
4. Karmaşık bir davranış örüntüsü olması,
5. Belli bir biyolojik gereksinim ile ortaya çıkmamış olması gerekmektedir.
Bireyin yaşantılarından bağımsız şekilde ortaya çıkan davranışları ancak refleksif ve
içgüdüsel davranışlar olarak nitelendirebiliriz. Bu nedenle bireylerin refleksif ve içgüdüsel
42
olarak nitelendirilen davranış örüntüleri, öğrenme ürünü olarak kabul edilmemektedir. Diğer
bir ifade ile öğrenilmediklerinden dolayı içgüdüler ve refleksif davranışlar ya da bireylerin
refleksleri öğrenmenin dışında ele alınmaktadır.
Yaşantı
Öğrenme tanımından hareketle karşımıza çıkan en önemli nokta bireyin yaşantısı
yoluyla ifadesidir. Çünkü öğrenmenin gerçekleştirilmesi için yani bir davranışın öğrenilmesi
ve ortaya konulması için yaşantılar yoluyla ortaya çıkması gerekmektedir.
Bireylerin çevresiyle olan etkileşimi sonucunda bireyde kalan iz olarak tanımlanan
kavramdır. İnsan, yaşantıları ile deneyimler elde ederek yeni davranışlar öğrenir. Bireyin
yaşantıları ile elde ettikleri sonuçları irdelemesi, bu sonuçlar ışığında yaşamını düzenlemesi
ve nasıl davranacağına karar vermesi söz konusudur. Bireylerin yaşantıları ile deneyim
kazanmaları, öğrenilen davranışlara yönelik pratiklik edinme bağlamında önemlidir.
Davranış
Davranış ifadesi davranışçı kuramlar temelinde organizmanın gözlenebilen her türlü
etkinliğidir. Bilişsel kuramcılara göre ise organizmanın gözlenebilen ya da gözlenemeyen açık
ya da örtük etkinliklerinin tümünü kapsayan bir süreçtir. Öğrenme tanımında yer alan davranış
ifadesi, organizmanın gözlenebilen tepkilerini; bir davranışı gösterme yeterlilikleri ise
öğrenme stratejileri, düşünme biçimleri, tutumları, değerleri kapsar.
Öğrenilen bütün davranışlar performansa dökülemeyebilir. Ayrıca öğrenilen bir
davranış sonradan ortadan kalkabilir yani sönebilir. Davranışları genel olarak üç grupta
toplamak mümkündür:
A) Doğuştan Gelen Davranışlar: İçgüdüsel ve refleksif davranışlardan oluşur. Bu
davranışlarımızı öğrenme yoluyla değiştiremeyiz. Örneğin kalp kasımızın çalışma davranışını
öğrenme yoluyla değiştiremeyiz. Yine göz bebeğinin fazla ışıkta küçülmesi ve az ışıkta
büyümesi refleksif bir davranıştır ve bunu öğrenme yoluyla değiştiremeyiz.
B) Geçici Davranışlar: Alkol, ilaç yorgunluk, hastalık gibi etkenlerle ortaya çıkan; bu
etkiler ortadan kalkınca bir daha görülmeyen geçici davranışlardır. Örneğin bir çocuğun
yüksek ateşi olduğunda gösterdiği davranışlar veya alkollü bireyin alkolün etkisiyle yaptığı
konuşmalar gibi.
C) Sonradan Kazanılan Davranışlar ya da Öğrenme Ürünü Olan Davranışlar:
Doğuştan getirilmeyen, öğrenme yoluyla edinilen, sonradan kazanılan davranışlardan oluşur.
Örneğin parmak kaldırdığında öğretmenin kendisine söz verdiğini gören öğrenci, başka bir
zaman da söz almak istediğinde parmak kaldıracaktır. Ağladığında istediğini elde eden bir
çocuk ise başka bir zaman da bir şey istediğinde tekrar ağlama davranışı gösterecektir.
Öğrenme ürünü olan davranışlar hemen uygulanabilir ya da daha sonra gerektiğinde
uygulamak için saklanabilir. Öğrenme ürünü olan davranışlar istendik ve istendik olmayan
davranışlar olarak nitelendirilebilir.
Öğrenme ürünü olan istendik davranışlar iki yolla kazanılmaktadır:
1. Planlı eğitim yoluyla kazanılan davranışlar: Eğitim kurumlarında, örneğin
okullarda bir plan çerçevesinde kazandırılmaya çalışılan istendik nitelikteki davranışlardan
oluşur. Bunun yanında bazen de eğitimin hatalı yan ürünü olan istenmeyen davranışlar da
oluşabilir. Örneğin kopya çekme gibi.
2. Gelişigüzel kültürleme ürünü olan davranışlar: Yaşam içerisinde kendi kendine
kazanılan davranışlardır. Bireyin evde, mahallede çevresiyle etkileşimi sonucunda kazandığı
davranışları kapsar. Bu davranışlar bazen faydalı ve istendik nitelikte olabilirken bazen de
zararlı, istenmeyen davranışlar olabilir. Örneğin bir çocuğun bulunduğu çevreye göre
insanlara saygı duymayı, odasını toplamayı öğrenebilmesi gibi yankesicilik yapmayı, sigara
içmeyi de öğrenmesi mümkündür. Öğrenme ürünü olan istendik olmayan davranışlar ise
43
kötü kültürel koşullar altında kazanılan davranışlar ve eğitimin hatalı yan ürünü olan
davranışlar olarak nitelendirilebilir.
Öğretme: Bireyin öğrenmesine yardım/destek/rehberlik yapma işi. Öğrenmeye
yardım, bilgi aktarımı değildir. Bilgilerin aktarılamamasıdır. Davranışı modelleme, kaynak
sağlama, hangi sıra ile nasıl öğrenileceğini gösterme, dönüt verme; hepsi öğretme
davranışıdır.
Öğretim: Planlı/amaçlı öğretme çabası/etkinliklerine “öğretim” ismi verilir. Okul
öğrenmeleri söz konusu olduğunda öğretim etkinlikleri, öğretim programları doğrultusunda
hazırlanır.
Öğretim programları: Öğrencilere kazandırılacak özelliklere ulaşmak için planlanan
etkinlikleri içeren yazılı dokümanlara verdiğimiz isimdir.
Öğrenme İçin Temel İlkeler
1. Öğrenme hedefe yöneliktir.
2. Öğrenme ön bilgi ile yeni bilgi arasında bağ kurmaktır.
3. Öğrenme bilginin örgütlenmesidir.
4. Öğrenme doğrusal olmayan fazlar hâlinde gerçekleşir.
5. Öğrenme gelişimden etkilenir.
6. Öğrenme stratejiktir.
1.Öğrenme hedefe yöneliktir:
Bireyler öğrenme görevlerini rastgele yapmazlar. Neyi, neden yaptıklarını
bilemezlerse öğrenmek için harekete geçmezler. Öğrenme sırasında bireyin iki temel hedefi
vardır:
1. Yapılan işin anlamını kavramak
2. Kendi öğrenmesini düzenlemek
Örneğin okurken bir yandan harflerle oluşturulan kodu çözmeye çalışırız, bir yandan
da anlayıp anlamadığımızı kontrol ederiz.
2. Öğrenme ön bilgi ile yeni bilgi arasında bağ kurmaktır.
Zihnimizde hâlihazırda yer alan bilgilere “ön bilgi” denir. Öğrendiklerimiz zihnimizde
depolanmıştır. Temelde üç tip bilgi vardır. Bunlardan birincisi, dünyayı tanımlamamızı
sağlayan, tanımlayıcı bilgidir. İkincisi, iş ve işlemlerin yapılışını formüle eden, işlemsel
bilgidir. Üçüncüsü ise bir işlemsel bilgiye ne zaman başvurmamız gerektiğini ortaya koyan
koşul bilgisidir. Yeni bir öğrenmenin gerçekleşmesi için ön bilgilerin aktive edilmesi
gerekir. Bu aktivasyon ilgili bilginin üç açıdan da aktive edilmesini gerektirir. Eğer bu
bilgilerden birinde eksiklik ya da yanlışlık varsa yeni öğrenme gerçekleşmez. Bu nedenle
öğretim girişimleri öncelikle ön bilginin aktifleştirilmesi ve varsa eksikliklerin
giderilmesiyle başlar.
3. Öğrenme bilginin örgütlenmesidir.
Bilgi, dış dünyadan olduğu gibi alınıp bilişe yerleştirilmez. Bilginin kendi içinde
anlamı ortaya koyacak şekilde ana noktalarının çıkarılması, yapılandırılması,
ilişkilendirilmesi gerekir. Bu işlemler yani örgütleme kişiye özeldir. Çünkü bireylerin ön
şemaları birbirinden farklıdır. Bu ilişkilendirmenin öğrenme-öğretme sürecinde
desteklenmesi için yapılabilecekler:
A. Örgütlemeyi destekleyecek materyaller sunma: Öğrenciye okuması için verilen
materyallerde uygun başlıklandırma; ana kavramları, fikirleri dikkat çekecek şekilde yazma;
görsel ön örgütleyicilere başvurma; öğrenme hedefleri hakkında bilgi verenaçıklamalar, ön
sorular öğrencilerin örgütlemesini kolaylaştırır.
44
B. Örgütleme zaman alır. Öğrencilerin örgütlemek için bireysel özelliklerinden de
etkilenen zamana ihtiyacı vardır. Bu zamanı iyi ayarlamak, öğrenciye örgütleme zamanını
doğru kullanması için örgütleme işleri vermek gerekir.
4. Öğrenme doğrusal olmayan fazlar halinde gerçekleşir.
Öğrenme, başlayıp biten bir olay değildir. Her öğrenme bir diğerinin ön öğrenmesidir.
Temelde üç fazdan söz edilebilir: Öğrenen önce ön öğrenmeleri hatırlar, sonra yeni gelen
bilgiyi seçer; sonra yeni bilgiyle ön bilgiyi örgütler, birleştirir. Böylece yeni bir öğrenme
başlar. Bu fazların herhangi birindeki hata ya da eksiklik sonraki öğrenmeleri etkileyecektir.
5.Öğrenme gelişimden etkilenir.
Öğrenciler arasında öğrenme hızı, ön öğrenmelerdeki eksiklikler, öğrenme stilleri gibi
birçok farklılık vardır. Öğrencilerin fizyolojik gelişimleri de bireysel farklılıklar içerir.
Bunların bazıları çevresel, bazıları kalıtsal etmenlerden kaynaklanır. Her öğrenciden aynı
öğrenme performansını bekleyemeyiz. Ancak bu, durumu olduğu gibi kabullenmemiz
anlamına gelmez. Nasıl ki ön öğrenmelerinde eksiklik olan öğrencileri yetiştirmek için bir
şeyler yapıyoruz, benzer şekilde gelişimsel diğer sorunları çözmek için de yapılabilecekler
vardır. Gelişimde geri kalmış öğrenciler için öğrenme becerilerinin ve yollarının öğretiminin
fark yarattığı, birçok araştırma ile ortaya konmuştur. Örneğin dikkat süresi kısa olan
öğrencilere dikkat için uygulanan stratejiyle öğretim programlarının onların dikkat süresini
uzattığıtespit edilmiştir.
6. Öğrenme stratejiktir.
Öğrenme stratejileri; öğrencilerin yeni bilgi ve becerileri almak, anlamlandırmak,
saklamak, gerektiğinde hatırlamak için kullandıkları amaçlı eylem ve düşüncelerdir.
Öğrenme stratejilerini farklı şekillerde sınıflayabiliriz. Örneğin etkiledikleri süreçlere göre
üçe ayırabiliriz.
Bunlar:
A) Bilişsel stratejiler: Akademik işi tamamlamak amacıyla kullanılan stratejiler
(örneğin soru çözme, altını çizme, özet yazma).
B) Üstbiliş stratejiler: Öğrenmeyi planlama, izleme ve kontrol amacıyla kullanılan
stratejiler (örneğin nasıl öğrenebileceğini düşünme, öğrenip öğrenmediğini kontrol).
C) Sosyal ve duyuşsal stratejiler: Başkalarıyla etkileşimi gerektiren ya da bireyin
duyuşsal durumunu etkilemeye yönelmiş stratejiler (örneğin kendini ödüllendirme, kendisi
için önemini düşünme, arkadaşına sorma). Öğrenme stratejilerinin önemi ve değeri gün
geçtikçe daha iyi anlaşılmaktadır. Çünkü öğrenci artık pasif alıcı değil, aktif işleyen olarak
kabul edilmektedir. Ayrıca bilgi çağında bilgilerin güncelliği çok kısa sürede ortadan
kalkmaktadır. Sürekli öğrenme ihtiyacı vardır. Ayrıca öğrenme stratejilerini iyi kullanan
öğrencilerin daha başarılı, daha güdülü olduğu bilinmektedir.
DERS 2
Kazanımlar
Bu dersin sonunda aşağıdaki kazanımları edinmiş olmanız beklenmektedir:
 Öğrenmeyi dolaylı ve doğrudan etkileyen faktörleri açıklama
Konu Örüntüsü
 Öğrenmeyi Dolaylı Etkileyen Faktörler
 Öğrenmeyi Doğrudan Etkileyen Faktörler
 Öğrenmeyi Etkileyen Öğrenenden Kaynaklı Faktörler
Admin
Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 4943
Kayıt tarihi : 12/01/09
Yaş : 51

https://moral.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Uzman Öğretmenlik Materyalleri 6 Empty Uzman Öğretmenlik Materyalleri 5

Mesaj  Admin Çarş. Kas. 09, 2022 2:58 pm


45
ÖĞRENMEYİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER
Öğrenmeyi etkileyen birçok faktör vardır. Bunlar olumlu ya da olumsuz faktörler yani
öğrenmeyi kolaylaştıran veya zorlaştıran faktörler olarak karşımıza çıkmaktadır. Öğrenmeyi
doğrudan etkileyen faktörler ve dolaylı etkileyen faktörler vardır.
Öğrenmeyi Dolaylı Etkileyen Faktörler
Öğrenmeyi dolaylı etkileyen faktörler, öğreten (öğretmen) ve öğrenme ortamıdır. Öğrenme,
bir öğrenen ve bir öğreten arasında ya da bir sınıf ortamında gerçekleşiyor ise öğreten
(öğretmen) faktörü ortaya çıkar. Planlı bir öğretim etkinliği içerisinde öğreten (öğretmen)
eğitim-öğretim işini planlayan ve uygulayan kişidir. Bu durumda öğrenmenin gerçekleşmesi
için öğretenin (öğretmenin) bilgisi, tecrübesi, becerisi, yaklaşımı, iletişimi vb. gibi değişik
faktörler öğrenenin öğrenmesinde etkili bir durumdur.
Bu nedenle öğrenen (öğrenci) için uygun fiziksel koşulların sağlanması, öğrenmeyi,
eğitim alanları ve modern hayatı bilecek (etken uyum) bireyler yetiştirmektir. Bunun
yanında öğrenmeyi dolaylı olarak etkileyen öğrenme ortamı, psikolojik ortam ve fiziksel
ortam olarak genelde ikiye ayrılır. Psikolojik ortam, en genel anlamı ile öğrenme için uygun
kişiler arası ilişkilerin olup olmadığını anlatır. Bir sınıfta bu, sınıfın iklimi ya da sınıfın
havasıdır. Öğrenme ortamı, ortamda bulunan tüm bireylerin (öğrenen-öğreten) tutumlarını,
becerilerini ve ilişkilerini yansıtır. Daha geniş olarak ele alındığında bu aynı zamanda veliokul, veli-öğretmen, okul-öğretmen, okul-öğrenci, öğrenci öğretmen, öğrenci-veli
ilişkilerinden etkilenir ve bunları etkiler. Sınıf içerisinde olumlu psikolojik havayı oluşturan
ve sürdüren kişi öğretendir (öğretmen). Fiziksel ortam ise öğrenmenin gerçekleşmesini
sağlayan uygun çevresel koşulları anlatmak için kullanılır. Isı, ışık, koku, gürültü, temizlik
durumu; estetik özellikler gibi. Uygun ısı, ışık, koku, temizlik ölçütlerini taşıyan; estetik ve
gürültüsüz bir ortam, öğrenme için istenilen bir ortam olup bu tür ortamların öğrenmeyi
olumlu etkileyeceği düşünülür.
Öğrenmeyi Doğrudan Etkileyen Faktörler
Öğrenmeyi doğrudan etkileyen faktörler ise 3 gruba ayrılarak incelenebilir:
1. Öğrenmeyi etkileyen öğrenenden kaynaklı faktörler
2. Öğrenmeyi etkileyen öğrenme malzemesinden kaynaklı faktörler
3. Öğrenmeyi etkileyen öğrenme yönteminden kaynaklı faktörler
1.Öğrenmeyi Etkileyen Öğrenenden Kaynaklı Faktörler:
A) Türe Özgü Hazır Oluş: Organizmanın bir davranışı gösterebilmesi için biyolojik
donanımının yani genetik donanımının uygun olması gerekir. Aynı durumla karşılaşan bir
türün tüm üyelerinin otomatik olarak gösterdiği ve nispeten sabitleşmiş davranışlara “türe
özgü davranışlar” denilmektedir. Dünya üzerindeki her canlı kendi türüne özgü davranışları
yapabilecek kapasiteyle doğar. Papağana konuşma öğretilebilir ama kargaya öğretilemez.
Aynı şekilde insanlara kuşlar gibi uçmayı öğretemeyiz.
B) Olgunlaşma: Vücut organlarının kendinden beklenen fonksiyonları yerine
getirebilecek düzeye gelmesidir. Yaşın getirdiği belirli davranışların yaşantılar yoluyla
kazanılması için bireyin olgunlaşması gerekir. “Olgunlaşma, yaşa bağlı olarak genetik olarak
programlanmış değişimlerin ortaya çıkma sürecidir.” Algısal gelişim, bilişsel gelişim ve dil
gelişimi incelendiğinde çocukların belirli yaş dönemlerinde belirli öğrenmelere
kendiliğinden hazır hâle geldiği görülmektedir. Olgunlaşma sonucunda birey, öğrenmeyi
kolaylaştıran bir dönemde bulunmuş olur.
Olgunlaşma, öğrenmeyle kazanılacak davranışların ön koşuludur. Olgunlaşma aynı
zamanda yaş ve zekâ ile ilişkilidir.
1. Yaş: Yaşla birlikte öğrenme düzeyinde farklılıklar ortaya çıkar. İyi bir öğrenmenin
olabilmesi için organizmanın davranışı öğrenebileceği yaşa gelmesi gerekir. İnsan
46
yavrusunun yürümesi için 9 ay civarının uygun olması, kalemi düzgün tutup yazı
yazabilmesi için ise 6-7 yaş civarının uygun olması gibi. Bunun yanında yaşlı bireylerin de
hücre kayıpları nedeniyle daha yavaş öğrendikleri bilinmektedir.
2. Zekâ: Zekâ; yeni bir bilgiyi öğrenebilmek, karşılaşılan problemleri çözebilmek,
olaylar ve konularla ilgili akıl yürütebilmek, gözle görünmeyen konular hakkında
düşünebilmek gibi becerileri kapsar. Zihinsel açıdan olgunluk, zekâ kavramı ile ele alınır.
Bazı kişiler yaş olarak büyümüş olsalar da zihinsel açıdan yeterli olgunluğa
erişmediklerinden öğrenemezler. Zekâ çok farklı şekillerde tanımlanmaktadır. Ortak
noktalardan hareket edilirse zekâ, öğrenme kapasitesini, bireyin kazanabileceği toplam
bilgileri ve yeni durumlara ve genel olarak çevreye başarılı bir şekilde uyum yapabilme
yeteneğini anlatmaktadır. Öğrenmeye, bireyin karşılaştığı problemi çözüp daha üst düzeye
ulaşma ve ona uyum sağlama yeteneği olarak bakıldığında, zekâ potansiyelleri daha üstte
olanların daha iyi uyum sağlayabilecekleriböylece daha iyi ve hızlı öğrenecekleri
söylenebilir.
C) Genel Uyarılmışlık Hâli ve Kaygı:
1. Genel Uyarılmışlık Hâli: Bireyin dışarıdan gelen uyarıcıları alma derecesidir. Bir
öğrenmenin olabilmesi için bireyin uygun uyarılmışlık düzeyine gelmesi gereklidir. Bireyin
dışarıdan çok az uyarıcı alması ve uyarıcılara kapalı olması (ör.: uyku hâli) uyarılmışlık
düzeyinin düşük, çok fazla uyarıcı alması (ör.: panik hâli) uyarılmışlık düzeyinin yüksek
olduğu anlamına gelir. Her iki durum da öğrenmeyi zorlaştırır. İyi bir öğrenme için orta
düzeyde bir uyarılmışlık hâligerekmektedir.
2. Kaygı: Kaygı, nedeni belli olmayan korku ya da sürekli kötü bir şey olacağına dair
hissin baskın olduğu psikolojik durum olarak tanımlanır. Genel uyarılmışlık hâliiçin geçerli
olan durum, kaygı için de geçerlidir. Orta düzeyde bir kaygı duymak öğrenmeyi
kolaylaştırmaktadır. Kaygının öğrenmeye etkisi bireysel farklılıklar gösterir. Akademik
yetenek ve benlik saygısı gibi özellikler kaygının öğrenme üzerinde etkisini
çeşitlendirmektedir. Morgan’a (2006) göre akademik yeteneği çok yüksek ya da çok düşük
olan öğrencilerde kaygı durumu fazla etkili olmamaktadır. Ancak orta akademik yetenekteki
öğrenciler için kaygı önemli bir etkendir.
D) Eski Yaşantıların Aktarılması: Öğrenmenin gerçekleşmesinde, yeni bir bilginin ya
da yeni bir becerinin öğrenilmesi, büyük oranda öğrenilecek bu yeni bilgi veya beceriyle
ilgili olan ön (eski) yaşantılara bağlıdır. Çünkü her yeni öğrenme eski öğrenmenin üzerine
kurulur. Yani birey öğrenmeyi kolaylaştıracak başka bilgilere sahip olduğunda öğrenme
kolaylaşır. Bunun tersi de söz konusu olabilir, bu durumda bireyin önceki bilgileri yeni
bilgiler öğrenmesini zorlaştırabilir. Buna öğrenmede “aktarım” veya “transferans” denir.
Söz konusu aktarmanın yeni öğrenmeye katkısı varsa buna olumlu aktarma (pozitif
transferans), engelleyici bir özelliği varsa buna da olumsuz aktarma (negatif transferans) adı
verilmektedir. Olumlu ve olumsuz aktarmaya birer örnek vermek gerekirse
1. Olumlu Aktarma: Bisiklet kullanmayı bilen birinin motosiklet kullanmayı kolay
öğrenmesi, araba kullanmayı bilen bir bireyin yeni aldığı başka bir marka arabayı
kullanabilmesi gibi.
2. Olumsuz Aktarma: İki parmak daktilo kullanan bireyin 10 parmak daktilo
kullanırken zorlanması, Q klavye kullanan bireyin F klavyeyi öğrenmede zorlanması gibi.
Olumsuz transferle ilişkili olan bir diğer kavram da “ket vurmadır”. Ket vurma, öğrenilmiş
bir malzemenin hatırlanması sırasında ortaya çıkan bozucu etkiye denir. İkiye ayrılır:
“ileriye ket vurma” ve “geriye ket vurma”. İleriye ket vurma, öğrenilmiş iki malzemeden
daha önce öğrenilenin daha sonra (daha yeni olan) öğrenilmiş olanı hatırlamayı engellemesi
ya da bozmasıdır. Örneğin bireyin yeni aldığı bankamatik kartının şifresini eski bankamatik
47
kartının şifresiyle karıştırması ya da cep telefon numarasını değiştiren birinin numarası
sorulduğunda eski numarasını söylemesi gibi. Geriye ket vurma, yeni öğrenilmiş olan bir
malzemenin önceden (eski) öğrenilmiş olan bir malzemenin hatırlanmasını engellemesi veya
bozmasıdır. Örneğin Almanca bilen bir kişinin İngilizce öğrenmeye başladıktan sonra
Almanca kelimelerin anlamını unutması; aklına sürekli, kelimelerin İngilizce anlamlarının
gelmesi gibi. Olumlu ve olumsuz aktarmada, önceki öğrenme durumunda yer alan uyarıcı
ve davranımlarla yeni gerçekleştirilen öğrenmedeki uyarıcı ve davranımlar arasındaki
benzerlikler önem arz etmektedir. Bunlara ek olarak Solomon ve Perkins (1989) alt düzey
ve üst düzey aktarım (transferans) kavramlarından söz etmektedir. Alt düzey transferans,
spontane (kendiliğinden) veya otomatik olarak gelişmiş ve iyice yerleşmiş becerileri anlatır.
Daha önce denenmiş eylem ve becerilerde gerçekleşir. Davranışlar, durumun benzerliğinden
dolayı otomatik olarak ortaya çıkar. Bazen kişi ne yaptığından habersiz bir şekilde transferi
gerçekleştirebilir. Bir arabayı kullanmayı öğrenen kişinin diğer arabaları da kullanabilmesi;
bir kişinin farklı diş fırçaları ile dişini fırçalayabilmesi, bir matematik problemini okulda ve
evde çözebilmesi gibi. Üst düzey transferans, soyut ve zihinseldir: “Bir durumda bilinçli bir
soyutlama modeli oluşturmayı ve bu sayede diğer durumlarla bağlantı kurmayı içerir.”
Öğrenciler bir kuralı, ilkeyi, ilk örneği, şemayı vb. öğrendiklerinde ve bu öğrendiklerini daha
genel bir şekilde kullandıklarında oluşur. Öğrenciler kuralı otomatik olarak
uygulamadıklarından dolayı transfer mantıksal bir tercihtir. Öğrenme sırasında ve daha
sonrasında öğrenciler, bir problemin ana ögelerini öğrenip hangi beceri, strateji veya
davranışı kullanacaklarına karar verdiklerinde soyutlama yapmış olurlar.
E) Güdü (Motivasyon): İstekleri, arzuları, gereksinimleri, dürtüleri ve ilgileri
kapsayan genel bir ifadedir. Güdüler, organizmayı uyarır ve harekete geçirirken organizmayı
belirli bir amaca doğru yönlendirir. Açlık, susuzluk, uyku, cinsellik gibi fizyolojik kökenli
güdülere “dürtü” adı verilir. Başarı, sevgi, sosyal onay, statü gibi daha karmaşık olanlarına
“gereksinim (ihtiyaç)” denilmektedir. Güdüler bir defa ortaya çıkıp doyurulduğunda ortadan
kalkar yani doyurulmuş olur, ta ki ihtiyaçhissedilen durum (açlık, uyku vb.) tekrar ortaya
çıkana kadar. İhtiyaç hissedilen durum tekrar ortaya çıktığında ise güdülenmiş davranış
organizma tarafından tekrar gösterilmeye başlanır.
Bu durum güdülerin döngüsel olduğuna işaret etmektedir. Güdülemede 4 önemli
kavrama işaret edilmektedir:
1. İhtiyaçlar (fizyolojik ve psikolojik sağlık için gerekli olanlar),
2. Değerler (bireyin kendisi için faydalı gördüğü ve elde etmeye ve/veya sürdürmeye
çalıştıkları),
3. Amaçlar veya niyetler (davranışın amacı veya niyetin ne olduğu),
4. Duygular (Güdü, bir amaca veya değere ulaşmak için duyulan bir istek olduğundan
değerleri ve duyguları bütünleştirir.).
Güdüler içsel veya dışsal kaynaklı olabilir. İçsel güdülenmede bireyi harekete geçiren
durum, kendi içsel ödüllendirme sistemine bağlıdır. Bunlar; açlık, susuzluk gibi fizyolojik
dürtüler ya da merak, ilgi, başarma gibi sosyal güdüler olabilir. Evden okula giderken veya
okuldan eve gelirken bir çocuğun otobüste devamlı kitap okuması, uçaklara ilgisi olan
birinin uçaklar hakkında kendi kendine araştırma yapması gibi. Birey yaptığı etkinliklerden
dolayı mutluluk ve/veya hoşnutluk duyar. Genellikle başarılı hissedeceği şeyleri yapmaya
yönelerek yaptıklarından keyif alır. Aynı zamanda öz saygısı artar ve bir gruba ait olma
duygusu gelişir. İçsel güdülenme, bir öğrencinin akademik yönden başarılı olma ihtiyacını
ve kendi kararları üzerindeki kontrolünü artırır. Dışsal güdülenme ise öğrencileri öğrenme
esnasında dışsal olarak etkileyen unsurlardır. Ödül alma, cezadan kurtulma, sosyal onay gibi
bireyin dışında oluşan güdülenme durumları söz konusudur. Davranışçı kuramda yer alan
48
pekiştirmeler gibi. Bunu şöyle bir örnekle açıklayabiliriz: Ayşegül anne babasının, harçlığını
kesmemesi için veya öğretmeninin gözüne girmek için derslerine çalışır ise dışsal kaynaklı
güdülenmiş demektir. Eğer Ayşegül merak ettiği şeyleri öğrenmeye çalışıyor, bundan da
keyif alıyorsa veya derslerine çalışarak ileride hayal ettiği mesleği yapmak istiyorsa içsel
kaynaklı güdülenmiş demektir.
Bazı araştırmalarda içsel güdülenmenin başarıyı artırdığı sonucuna ulaşılmıştır.
İlköğretim ve ortaöğretim öğrencileri ile gerçekleştirilençalışmada içsel güdülenmenin
akademik başarı üzerindeki etkisi incelenmiştir. Sonuçlar, içsel güdülenmenin başarı ve
yarışma algısı ile olumlu ilişkiler gösterdiğini ancak akademik kaygı ile olumsuz ilişkisi
olduğunu ortaya koymuştur. Bireyi harekete geçiren güdüler birincil güdüler ve ikincil
güdüler olarak ikiye ayrılır. Birincil güdüler daha çok fizyolojik olup bedensel
gereksinimlerin doyurulmasına yöneliktir. Açlık, susuzluk, cinsellik, uyku, güvenlik, tuvalet
ihtiyacı gibi. İkincil güdüler ise öğrenme yaşantıları sonucunda oluşmuştur. Başarma, güç,
ait olma, yakın ilişkiler kurma, egemenlik gibi. Bunların içinde evrensel olanlar bulunurken
içinde yaşanılan toplum tarafından şekillenenler de mevcuttur. İkincil güdüler zaman zaman
da dolaylı olarak birincil güdüleri doyurma yönünde hareket eder. Örneğin para yalın hâli
ile bir kâğıt parçasıdır. Bunun yanında para ile açlığınızı giderebilir, su alabilirsiniz. Aynı
zamanda çok para kazanarak güç elde edebilir, yakın ilişkiler kurabilirsiniz. Bütün canlıların
güdülenmesi aslında yaşamı devam ettirme ve potansiyellerini ortaya çıkarma isteğiyle
ilişkilidir. Güdülenme, insan öğrenmesinde de diğer canlıların öğrenmesi kadar önemlidir.
Yeterince güdülenmeyen birey diğer koşullar sağlanmış olsa bile (yaş, zekâ, olgunluk,
hazırbulunuşluk gibi) istenilen öğrenmeyi gerçekleştiremeyebilir. Eğitim-öğretim
durumlarında öğrencileri öğrenmeye güdüleyecek ortamların oluşturulması gerekmektedir.
F) Dikkat: Dikkat, kişinin amaçlarına ulaşabilmesi ve bilişsel süreçleri harekete
geçirip sürdürmesi için harcadığı sınırlı insan kaynağıdır. Aynı zamanda dikkat, bilincin belli
bir noktada toplanması hâlidir. Dikkat, insanların algısı ve öğrenmesi üzerinde etkilidir. Bu
nedenle öğrenme için gerekli bir ön koşuldur. Duyu organları yoluyla bireyler gün içerisinde
sayılamayacak kadar çok uyarıcıyla karşı karşıya gelirler. Bunlardan hangisinin algılanacağı
yani seçileceği dikkat ile ilişkilidir. Bu açıdan dikkat, birçok potansiyel girdinin bazılarını
seçme süreci olarak tanımlanmaktadır. Birey tarafından dikkat edilen uyarıcının ise yine
bireyin ihtiyaçlarına, güdüsüne veya olgunlaşma durumu gibi unsurlara göre şekillendiği
unutulmamalıdır. Örneğin öğrenmenin beklenen düzeyde gerçekleşmesi için öğrencinin
dikkatini derse yönlendirmesigerekir. Bunun için öğretmen çeşitli pekiştireçler verme ya da
kaygılandırma gibi yolları kullanarak öğrencinin dikkatini çekmeye çalışabilir.
DERS 3
Kazanımlar
Bu dersin sonunda aşağıdaki kazanımları edinmiş olmanız beklenmektedir:
 Öğrenmeyi dolaylı ve doğrudan etkileyen faktörleri açıklama
Konu Örüntüsü
 Öğrenmeyi Etkileyen Öğrenme Yöntemleriyle İlgili Faktörler
 Öğrenmeyi Etkileyen Öğrenilecek Malzeme ile İlgili Faktörler
 Değerlendirme ve Tartışma Soruları
2.Öğrenmeyi Etkileyen Öğrenme Yöntemleriyle İlgili Faktörler
İyi bir öğrenme için kullanılan yöntemlerin öğrenmeyi kolaylaştırması ya da zorlaştırması
üzerinde durulmaktadır.
A) Öğrenmeye Ayrılan Zaman: Öğrencilerin öğrenme için ayırdıkları zaman, bireysel
farklılık gösteren ve öğrenmeyi etkileyen önemli bir faktördür. Öğrenciler “aralıklı çalışma”
49
ya da “toplu çalışma” stratejilerini kullanırlar. Aralıklı çalışma, günde birkaç saat veya
haftada birkaç saat gibi programlar yaparak öğrencinin öğrenme malzemesini (konu, ders,
kitap vb.) sistematik bir biçimde tekrar etmesi yani çalışmasıdır. Toplu çalışma, öğrenme
malzemesini (konu, ders, kitap vb.) sadece sınav zamanı “sıkışık” bir şekilde çalışan
öğrenme stratejisini anlatır. Bu öğrenciler bir dönem veya bir yıl öğrenme malzemesiyle
ilgilenmezler, sınav gününden önceki gece “sabahlayarak” sınava hazırlanırlar. Öğrenciler,
kısa zamanda yüksek notlar aldıkları bu yöntemi tercih etmektedirler. Yalnız bu bilgiler kısa
sürede unutulmaktadır. Aralıklı çalışan öğrencilerin öğrendiği bilgilerin ise daha uzun süre
hatırlandığı görülmektedir. Aralıklı çalışmada öğrenmenin daha kalıcı olduğu
görülmektedir. Bu noktada uzun süre hatırlanması istenilen bilgilerin aralıklı çalışma
yöntemiyle öğrenilmesi, daha sonra işe yaramayacağı düşünülen bilgilerin ise toplu çalışma
ile öğrenilmesi iyi sonuçlar vermektedir denilebilir.
B) Öğrenilen Konunun Yapısı: Her öğrenme malzemesinin (konu, ders, kitap vb.)
kendine özgü bir yapısı vardır. Öğrenme malzemesinin yapısına göre “parçalara bölerek
çalışma” ve “bütün hâlinde çalışma” olarak ikiye ayrılabilir. Burada da hangisinin daha
faydalı olduğu konuya, derse veya kitaba göre değişmektedir.
Parçalara bölerek öğrenme: Genel olarak eğitim sistemleri parçalara bölerek
öğrenmenin üstün olduğu bazı durumlardan söz etmektedir. Bunlardan biri, bütünü parçalara
ayırmanın kolay olması. Örneğin yabancı dildeki kelimelerin öğrenilmesi; bazı boks, golf
gibi spor becerilerinin öğrenilmesi gibi. İkincisi, öğrenilecek malzemenin aşırı uzun olması.
Bu durumda öğrenci malzemeyi baştan sona tekrarlarken toplu öğrenmenin olumsuz
etkileriyle karşı karşıya gelir. Üçüncüsü, parçalara bölerek öğrenme, öğrenenin
güdülenmesine yardımcı olmakta; bir malzemeyi iyice öğrenmenin verdiği kendini başarılı
hissetme duygusunu yaşamasını sağlamaktadır. Öğrenme malzemesi uzun ve zor ise bu kural
çok daha önemlidir. Ancak parçalara bölerek öğrenmenin iki olumsuz yönü vardır:
Bunlardanilki, öğrenilen parçaların bir araya getirilmesi için ek tekrarlara ihtiyaç
duyulmasıdır. Diğeri de parçaları birbirine karıştırma ve sıralarını bozma tehlikesidir.
Bütün hâlinde öğrenme: Bazı koşullarda da bütün hâlinde öğrenme parçalara bölerek
öğrenmeden daha verimlidir. Bunlardan birincisi, öğrenme malzemesinin tamamının
parçalara bölünemeyecek kadar kısa olduğudurumlardır. İkincisi, öğrenme malzemesinin
kolay anlaşılır ve birbirine kolay bağlanabilir olduğu durumlardır. Üçüncüsü ise öğrenenin
kendisine bağlıdır. Öğrenenin öğrenme becerisi, yeterliliği, zeki ve çabuk kavrayan biri
olması durumunda bütün hâlinde öğrenme daha verimli olacaktır. “Üniversite öğrencilerine
birçok öğrenme malzemesi (konu, ders, kitap vb.) için geçerli olabilecek şöyle bir çalışma
şekli önerilebilir; öğrenci bütün hâlinde çalışma yöntemi ile işe başlamalı, dikkat gerektiren
bölümlere daha fazla eğilmeli, üzerinde daha fazla durmalı yani parçalara bölmeli ve sonra
tekrar bütün olarak çalışma yöntemine dönmelidir. Kısaca bir ders kitabındaki bir bölümü
çalışırken bütün-parça-bütün sıralaması şeklinde çalışmak iyi bir strateji olabilir.
C) Öğrencinin Aktif Katılımı: Burada öğrencinin öğrenme malzemesi karşısındaki
duruşundan, öğrenme malzemesi ile ne kadar haşır neşir olduğundansöz edilmektedir.
Öğrencinin bir öğrenme durumunda “pasif” olmasından “aktif” olmasına doğru giden süreç
dinleme-okuma-yazma-anlatma şeklinde oluşmaktadır. Dinleme durumunda öğrenci pasif
durumdadır. Anlatmaya gelindiğinde ise aktiftir. Bir öğrencinin “dinleme” yönteminden
“anlatma” yöntemine doğru gittikçe öğrenmesi artar. Bu durumda iyi bir öğrenme için önce
dinlemek, sonra okumak, ardından yazmak ve en sonunda da anlatmak iyi bir öğrenme
yöntemi olarak sıralanabilir.
Bunlar kısaca;
1. Not tutma,
50
2. Önemli yerlerin altını çizme,
3. Gözden geçirme,
4. Ana hatları çıkarma,
5. Ana fikri çıkarma,
6. Grafik veya şema çizme,
7. Örnekleri yazma,
8. Yüksek sesletekrar yapma,
9. Başkasına anlatma şeklinde ifade edilebilir.
D) Geri Bildirim: İyi bir öğrenmenin gerçekleşebilmesi için öğrencinin öğrenip
öğrenmediği ya da ne kadar öğrendiği ile ilgili olarak bilgilendirilmesidir. Kısaca öğrenme
sonucunun hemen bilinmesidir. Öğrenci eksiklerinin ve/veya hatalarının neler olduğu
hakkında hemen dönüt alırsa genellikle çabuk öğrenir. Ne kadar gelişme gösterdiğini
bilmeyen öğrenci ise yavaş öğrenir veya hiç öğrenemeyebilir. Örneğin sınava giren
öğrencinin sınav sonuçları hakkında hemen bilgilendirilmesi, öğrenciye cevap anahtarının
verilmesi veya soruların sınıfta çözülmesi yoluyla öğrenciye dönüt verilebilir.
Geri bildirimin (dönüt) öğrenen açısından yararları şöyle sıralanabilir:
1. Ön bilgilerinin doğruluğunu test etmiş olur.
2. Aktarmayla yeni yapılandırdığı bilgilerin geçerliğine ilişkin bilgi edinir.
3. Konuya ilişkin mevcut anlayışını detaylandırmasına yardımcı olur.
4. Yeterliliğine ilişkin bilgi verir.
5. İçsel motivasyonu artırır.
3. Öğrenmeyi Etkileyen Öğrenilecek Malzeme ile İlgili Faktörler
Öğrenme malzemesi ile öğrenilecek konu, şekil, şema, grafik, kitap, formül vb.
anlatılmaktadır. Öğrenme malzemesinin taşıdığı bazı özellikler onun öğrenimini
kolaylaştırabilir veya zorlaştırabilir. Telaffuz edilebilirlik bunlardan biridir. Telaffuz
edilebilirlik, sözel öğrenme malzemesinin öğrenilme hızını etkileyen bir faktördür.
Araştırmalar, kolay telaffuz edilen sözcüklerin daha kolay öğrenildiğini ortaya koymuştur.
A) Algısal Ayırt Edilebilirlik: Genellikle etrafındaki malzemeden kolay ayırt
edilebilenler çabuk öğrenilir. Örneğin herkesin siyah takım elbise giydiği bir davette bir
kişinin beyaz takım elbise giymesi gibi. Burada önemli olan kavram, dikkattir. Ayırt
edilebilirlik dikkati çeker ve bir şeye ne kadar çok dikkat ederseniz o şeyi öğrenmeniz o
kadar kolay olur (Morgan, 2009). Evinize girmek için evinizin kapısını diğer kapılardan ayırt
etmeniz gerekir, yine çocuğunuzu okuldan almaya gittiğinizde onu diğer önlüklü/formalı
çocuklardan ayırt etmeniz gerekir. Ayırt etmede başarısız olunduğunda istenmeyen
durumlarla karşılaşılabilir ve bu durum zaman ve emek kaybına yol açar. Öğrenilmesi
gereken malzeme açısından konu ele alındığında ise öğrenilmesi gereken uyarıcının (bölüm,
paragraf, şekil, grafik, şema, formül vb.) diğer uyarıcılardan ayırt edilerek incelenmesi,
irdelenmesi, anlaşılması yani öğrenilmesi gerekmektedir.
B) Anlamsal Çağrışım: Öğrenilmesi istenen bir konu, bir kavram; bireyin önceki bilgi
birikimleriyle ve/veya geçmiş yaşantılarıyla ne kadar ilişkili ise öğrenme o kadar kolay
olmaktadır. Bir kelime söylendiğinde öğrencinin aklına, geçmiş öğrenmeleri ya da
yaşantısıyla ilişkili diğer kelimeler gelebilmektedir. Anlamsal çağrışımlar olarak
adlandırabileceğimiz bu bağlantılar arttıkça yani bir kavram diğer bir kavramı, o da başka
bir kavramı çağrıştırdıkça öğrenme olasılığı da gittikçe artacaktır. Bu çağrışımsal
basamaklar her bireyin zihninde farklı farklı olabilecektir.
Psikologlara göre bir malzeme ne kadar anlamlı ise öğrenilmesi de o kadar kolaydır.
Bu nedenle anlamsız hecelerin öğrenilmesi, anlamlı kelimelerin öğrenilmesine göre daha
zordur. Bu durumda bir malzemeyi anlamlı yapan şeylerin neler olduğu ele alınmalıdır.
51
Bunlar da “çağrışımsal”, “kavramsal” ve “basamak dizilerine ilişkin” anlamlar olarak üçe
ayrılmaktadır. Çağrışımsal anlam, sözel bir malzemeyi çalışırken nelerin hatıra geldiğini
anlatır. Sözel bir malzemeyi çalışırken çok çağrışım oluyorsa bu malzeme çok anlamlıdır
demektir. Yani bir cümlede bulunan kelimelerle ilgili sizin ne kadar çok yaşantınız varsa
cümleyi öğrenmeniz ve hatırlamanız o kadar kolay olacak demektir. Bunun öğrenen ile ilgili
faktörler olarak anlatılan aktarım (transferans) kavramıyla ilişkili olduğunu hatırlayınız. Bu
nedenle öğretmenler kendi anlamsal çağrışımlarını kullanabilmeleri için öğrencilerinden
ders kitabındaki bir bölümü, okudukları bir öyküyü/romanı vb. kendi kelimeleriyle
özetlemelerini ister.
C) Kavramsal Gruplandırma: İlk olarak kavramın ne olduğu anlaşılmalıdır. Türk Dil
Kurumunun tanımları incelendiğinde, kavram;
1. Bir nesnenin veya düşüncenin zihindeki soyut ve genel tasarımı,
2. Felsefe açısından kavramın ”Nesnelerin veya olayların ortak özelliklerini kapsayan
ve onları bir ortak ad altında toplayan genel tasarım.”, olarak tanımlandığı görülmektedir.
Bu durumda “gemi” kavramını tanımlarken onu diğer taşıtlardan, ayrıca suda giden diğer
taşıtlardan ayıran özelliklerini ve türlerini sınıflandırarak tanımlamak gerekir. Şöyle bir
tanım yapılabilir: “Gemi; su üstünde gidebilen, bir yerden bir yere insan, yük ve farklı şeyler
taşıyabilen büyük bir taşıttır. Yolcu gemisi, servis gemisi, yük gemisi, savaş gemisi gibi
türleri vardır.” Öğrenilmesi istenilen bir konunun kavramsal benzerliklere ve/veya
farklılıklara göre yani özelliklerine göre gruplandırmak konunun öğrenilmesini
kolaylaştıracaktır. Çünkü birbirine yakın veya benzer kavramları öğrenmek kolaydır. Ayrıca
birbirine yakın veya benzer olan kavramları gruplar hâline getirmek öğrenilebilirliği de
artıran bir durumdur. Bu nedenle kavramlar gruplandırıp basamaklar hâline getirilirse
öğrenme kolay gerçekleşir. Burada kavramsal basamaklar dizisinin, çağrışımsal anlam
dizisinden farklı olduğunu unutmamak gerekir. Şöyle ki çağrışımsal anlam dizisi öznel olup
bireyin geçmiş yaşantılarına dayanır. Ancak kavramsal basamaklar dizisi mantıksal birtakım
kurallara dayandığı için her yerde, her zaman, herkes tarafından aynı şekilde oluşturulabilir.
Öğretmenlere, ders başında veya sonunda, sınıflarında her öğrencinin konuyu anlamasını ve
öğrenilenleri daha uzun süre hatırlamasını sağlayacak böyle kavramsal basamaklar dizisi
oluşturması önerilebilir. Bu kavramsal basamaklar dizisi öğrencilerden, sınıfta veya ödev
olarak hazırlanmak üzere istenebilir.
Öğrenme stratejilerine atfedilen değerin artmasının nedenleri:
a) Öğrencinin öğrenme sürecindeki rolü,
b) Yaşam boyu öğrenme gereksinimi,
c) Öğrenme stratejilerinin öğrenme ürünleri üzerindeki etkisi olarak sayılabilir.
a) Öğrencinin öğrenme sürecindeki rolü:
 Öğrenci, öğrenme sürecinde etkin rolü olan, bilgiyi kendine özgü biçimde
örgütleyip işleyerek edinen bir ögedir.
 Öğrenmenin gerçekleşmesi, büyük ölçüde öğrencinin uygun öğrenme
stratejisini kullanmasına bağlıdır.
b) Yaşam boyu öğrenme gereksinimi:
 Eğitim kurumlarının en önemli hedefi:
 “Öğrenmeyi öğretme” olarak ifade edilmektedir.
c) Öğrenme stratejilerinin öğrenme ürünleri üzerindeki etkisi:
 Akademik başarı
 Duyuşsal öğrenme ürünleri (tutum, güdü, benlik algısı)
Öğrenme güçlüğü yaşayan öğrenciler;
a) Öğrenme stratejilerini kendi kendilerine geliştirmede yetersiz kalırlar.
52
b) Öğrenme stratejilerini farklı bağlamlardaki işlere uygulamada güçlük çekerler.
c) Öğrenme stratejilerini kendiliğinden kullanamazlar.
d) Kullandıkları stratejinin etkisiz olduğunu fark edipdeğiştiremezler.
e) Daha karmaşık stratejiler kullanarak öğrenme çabalarının etkililiğini en üst
düzeye çıkarabileceklerine inanmazlar.
Bu doğrultuda bilgileri, becerileri öğretirken bir yandan da öğrenme yollarını
öğretmemiz gerekmektedir. Burada öncelikle öğrencilerimizin hangi stratejileri
kullandığını, bunları ne nitelikte kullandıklarını değerlendirmemiz gerekmektedir. Bunu
mevcut ölçekler ya da gözlem yoluyla yapabiliriz. Böylece öğrencilerin gereksinim duyduğu
stratejileri belirleriz. Sonra bu stratejileri planlı bir şekilde öğretiriz. Temel olarak doğrudan
öğretim/gösterip yaptırma yolunu kullanırız. Bu arada temel olarak stratejinin öğrenciye
açıklanması, öğretmenin stratejiyi açıklayarak uygulaması, öğrencilerin uygulaması ve
öğrenmenin değerlendirilmesi aşamaları izlenir. Stratejinin doğrudan öğretimi sonrası da
öğretmen, öğrencilere model olmaya devam etmeli; öğrencilere verdiği akademik işlerle
öğrencileri stratejiyi kullanmaya yönlendirmelidir. Öğrenme stratejilerini veya bunları nasıl
kullanacağını bilmeyen öğrenciler, çok çabalasalar da başarılı olamamakta;
başarısızlıklarının nedeni olarak yetenek durumlarını ya da öğretmenlerini görmekte,
haksızlığa uğradıklarını düşünmektedirler. Bu durum onların güdülerini, benlik algılarını,
tutumlarını olumsuz yönde etkilemektedir.
Değerlendirme ve Tartışma Soruları
1. Öğrenme kavramına yönelik yapılan tanımlamaların ortak özellikleri nelerdir?
2. Öğrenme kavramının yaygın tanımında yer alan bileşenleri (birey davranışı,
bireyin bir davranışı gösterme yeterliliği, yaşantı, kalıcı izli değişim) nasıl
açıklarsınız?
3. Öğrenme, öğretme ve öğretim kavramlarının benzerlik ve farklılıkları nelerdir?
DERS 4
Kazanımlar
Bu dersin sonunda aşağıdaki kazanımları edinmiş olmanız beklenmektedir:
 Öğretim stratejilerini tanımlama
 Öğretim stratejilerine örnekler verme
Konu Örüntüsü
 Öğretim Stratejileri
 Değerlendirme ve Tartışma Soruları
Öğretim Stratejileri
1-SUNUŞ YOLUYLA ÖĞRETİM–ANLAMLI ÖĞRENME (AUSUBEL)
Temel Özellikleri: Öğretmen merkezli bir stratejidir. Konu alanının kavram, ilke ve
genellemeleri öğretmen tarafından organize edilip sunularak anlamlı öğrenme
gerçekleştirilir. Sunuş yoluyla öğretimin temel aldığı yöntem tümdengelim (bütünden
parçaya, genelden özele) yöntemidir. İçerik, öğretmen tarafından anlamlı bir yapı
bütünlüğüne getirilerek genelden özele doğru hiyerarşik bir sıra ile sunulur. Öğretmen dersin
başında öğreteceği konunun ana temasını söyler ve konuyu öğrencilere basamak basamak
anlatır. Böylece öğrenci dersin başında neyi öğreneceğini bilir ve ders süresince bunları
kazanır. Eğer bilgiler iyi düzenlenmişse az zamanda çok bilgi kazandırılabilir.
Kavramların ve soyut konuların öğrenimini sağladığı için daha çok ilköğretim 5.
sınıftan itibaren kullanılır. Sunuş yoluyla öğretimde konular işlenirken ardışıklık,
aşamalılık, bilinenden bilinmeyene ilkelerine uygun hareket edilir. Bu nedenle yeni
konuların önceki konularla ilişkilendirilmesi gerekir, bunun için de önceki öğrenilenlerin
53
tam olarak öğrenilmesi gerekir. Önceki öğrenmelerle yeni öğrenmelerin ilişkilendirilmesi
amacıyla ön örgütleyici – organize ediciler (kavram haritaları, grafik, şema) kullanılır.
Uygulama aşamaları:
1.Ön organize ediciler kullanılır (Öğrenci öğrenmeye hazır hâle getirilir.).
2.Konu tümdengelim yöntemiyle sunulur (Kavram, ilke, bilgi birimi sunulur.).
3.Farklı örnekler sunularak ilke ve kavramlar ile öğrencilerin bilişsel süreçleri aktif
hâle getirilir (Öğretmen olumlu – olumsuz örnekler sunar, öğrenci öğretmenin verdiği
örnekleri açıklar ve öğrenciler kendi farklı örneklerini verirler.).
4.Sunulan bilgiler özetlenir.
Dikkat !!! Sunuş yolu öğrenmede öğretmen – öğrenci etkileşimi yoğundur çünkü bu
stratejide anlatımın yanında soru – cevap, tartışma teknikleri de kullanılır. Öğrenci aktivitesi
düşüktür.
Yararları:
Kısa sürede çok bilgi aktarılır. Zamanın kısıtlı olduğu durumlarda kullanılır.
Kalabalık sınıflar için idealdir. Zor, soyut ve karmaşık konuların öğretiminde kullanılır.
Öğrencilerin ön bilgileri yeterli olmadığı durumlarda etkili olur.
Dersin girişinde, özetlenmesinde, tekrarında kullanılır.
Sınırlılıkları:
Sadece bilgi düzeyinde hedeflerin öğretiminde kullanılır. Üst düzey hedeflerde kullanılmaz.
Öğrenci aktivitesi düşüktür. Ezber öğrenmeler gerçekleşebilir.
Sıkıcı olabilir. Öğrencilerden dönüt almak zor olduğundan hataların düzeltilmesine imkân
olmayabilir.
2-BULUŞ YOLUYLA ÖĞRETİM – ÖRNEK KURAL (BRUNER)
Temel Özellikleri: Bruner’e göre öğrenci, bilgiye kendisi ulaşmalı ve bilgiyi
keşfetmelidir. Bu yaklaşımın öğretim sürecinin merkezinde öğrenci vardır, kural ya da
bilgi yapısını keşfeden öğrencidir. Öğrenci örnekleri inceler, deney yapar; ilke, tanım ve
genellemelere kendisi ulaşır. Tümevarım yöntemi kullanılır. Tümevarım yöntemi, olay ve
olgulardan hareket ederek sonuca ulaşma yoludur.
Bu yaklaşımda öğrenciyi buluşa götürmede sorular ve örneklerden yararlanılır.
Öğretmen gerektiğinde ipucu ve dönütler verir. Öğretmen öğrencilerin merak duygusunu
uyandıracak bir problemle derse başlar. Bu yaklaşım; belli bir problemle ilgili verileri
toplayıp analiz ederek sonuca ulaşmayı sağlayan, öğrenci etkinliğine dayalı, güdüleyici bir
yaklaşımdır. Bu yaklaşımın en önemli özelliği öğrencinin öğrenme güdüsünü
artırmasıdır.
Buluş yoluyla öğretimde öğretmenin görevi sunmak değil, daha çok öğrencilere
bilgileri buldurmaktır. Diğer bir ifadeyle öğrenciye rehberlik ederek, onu yönlendirerek
ve ona deneyimler yaşatarak onun bilgilere, genellemelere ve ilkelere ulaşmasına yardım
etmektir. Öğretmen dersin başında çözümü ya da sonucu vermez. Çözüme ya da sonuca
giden öğrencidir. Öğretmenin dersin başında sonucu ya da çözümü söylemesi bu stratejinin
etkisini ortadan kaldırır. Öğrencinin kavrama ulaşması için ön bilgilerinin olması
gerekmektedir. O nedenle daha çok kavrama düzeyindeki hedeflere uygundur.
Öğrencinin sezgisel düşünmesini gerektirir. Bruner, öğrencinin sezgisel düşünmesini
beslemek için tam olmayan kanıtlarla tahminde bulunmasını ve daha sonra da bu
tahminlerini sistemli araştırma yaparak test etmesini önermektedir. Örneğin Karadeniz
Bölgesi ile ilgili temel bilgileri öğrendikten sonra öğrenciye eski bir harita gösterilebilir ve
öğrencinin Karadeniz’deki bu limanlardan hangisinin en önemli liman hâline gelmiş
olabileceği konusundaki tahminleri alınır. Daha sonra da öğrenci bu tahminlerinin doğru
olup olmadığını bilimsel olarak araştırabilir.
54
Uygulama Aşamaları:
1.Öğretmenin örnekleri sunması
2.Öğrencilerin örnekleri açıklaması
3.Öğretmenin ek örnekler vermesi
4.Öğrencilerin ek örnekleri açıklaması
5.Öğretmenin örnekleri ve zıt örnekleri (örnek olmayan durumları) vermesi
6.Öğrencilerin bu zıt örneklerle karşılaştırma yapması
7.Öğretmenin öğrencilerin belirlediği ilkeleri ve özellikleri açıklaması, tamamlaması
8.Öğrencilerin ilke ve genellemelere ulaşması ve tanımı yapması
9.Öğrencilerin ek örnekler vermesi
Yararları:
Yaparak yaşayarak öğrenmeyi sağladığından kalıcı öğrenmeyi sağlar. Üst düzey düşünme
becerilerini geliştirir. Kavrama ve üstü hedef düzeyleri için uygundur.
Sınırlılıkları:
-Zaman alır. -Maliyeti yüksektir. -Ön bilgiler yoksa amacına ulaşmaz. -Karmaşık bazı
konularda sonuca ulaşmayabilir. Olgu öğretiminde etkili değildir.
3-ARAŞTIRMA-İNCELEME YOLUYLA ÖĞRETİM STRATEJİSİ (J.
DEWEY)
Öğrenci merkezli bir stratejidir. Öğrenci etkinliklerine dayalı bir problem çözme
sürecidir. Öğretmenin görevi: Uygun araştırma problemlerini belirlemektir. Bu problemler;
1-Gerçek hayatta karşılaşılabilecek problemler olmalı,
2-Merak uyandırmalı,
3-Birden çok çözümü olmalıdır.
Tümevarım ve tümdengelim yöntemleri kullanılır. Buluş yoluyla öğretim stratejisinde
olduğu gibi öğretmen bir yol gösterici, gerektiğinde yönlendirici bir rehber konumundadır.
Bu stratejide ele alınan problemlerin gerçek hayatta karşılaşılan problem durumları olması
gerekir. Bu strateji, öğrencinin problem çözme becerisini kullanarak bilimsel yöntem
sürecini izlemesi gerekir. Bu stratejide öğretim, öğrenci etkinliklerine dayalı bir problem
çözme sürecidir. Amaç, içeriğin aktarılması değil, öğrencilerin araştırma ve problem çözme
yönteminin farkında olması ve onu gerektiğinde kullanmasıdır.
Bu stratejinin kullanabilmesi için konunun hedef-davranış boyutu en az uygulama ve
daha üst düzeyde olmalıdır. Dolayısıyla üst düzeyli zihinsel süreçlerin (uygulama, analiz,
sentez) geliştirilmesinde en etkili stratejilerden birisidir. Bu strateji sadece sınıf içerisinde
değil aynı zamanda laboratuvar, atölye ve okul dışı doğal ortamlarda kullanılabilir.
Stratejinin Uygulanması:
• Problemi hissetme
• Problemi tanımlama
• Problemle ilgili bilgilerin toplanması
• Problemle ilgili hipotezler kurma
• Veri toplama (problemin çözümü için)
• Hipotezleri test etme (Doğru-yanlış)
• Problemin çözümü
• Sonucu raporlaştırma
Yararları: Öğrencilerin bilimsel, problem çözme, yaratıcı, eleştirel gibi üst düzey
düşünme becerisini kazanmalarını sağlar, Üst düzey hedeflerde kullanılır. İletişim, sorumluk
alma, kaynaklara ulaşma becerisi kazandırır.
55
Sınırlılıkları: Maliyeti yüksek, zaman alır, kalabalık sınıflarda uygulanması zor, ön
koşul öğrenmeleri eksik olan öğrencilerde uygulanması zor, her yaş ve her hedef düzeyi için
uygun değildir; öğretmen sınıf yönetiminde zorluk yaşayabilir.
4-TAM ÖĞRENME STRATEJİSİ (YAKLAŞIMI) ( BLOOM)
Temel Özellikleri:
1.Bilgi birimleri ünitelere ayrılmıştır ve bir ünite tam olarak öğrenilmeden diğerine
geçilmez.
2. Tam öğrenme modeli, her okulda ve sınıfta hızlı öğrenen ve öğrenemeyen
öğrencilerin bulunduğunu; her öğrencinin hazırbulunuşluk düzeyine göre öğretimin
yapılmasını, her öğrenciye ihtiyacı olan ek öğretim zamanı ve nitelikli öğretme hizmeti
(ipucu, katılım, pekiştireç, dönüt) sağlanırsa her öğrencinin öğrenebileceğini ve okulda tüm
öğrencilerin başarılı olacağını savunur. “Öğrenemeyen öğrenci yoktur, öğretemeyen
öğretmen vardır.”
3.Değiştirilmez Özellikler: zekâ, genel yetenek, öğrencilerin kişilik özellikleri,
ailenin sosyoekonomik statüsü
Değiştirilen Özellikler: ön öğrenmeler, derse karşı ilgi, tutum, başarı inancı, ipucu,
pekiştireç, katılımı, dönüt, araç gereç ve zaman gibi değiştirilebilir ögeler
zenginleştirilerek etkili öğrenme sağlanabilir. Okullar öğrencilerin değiştirilemez
özelliklerini değil, değiştirilebilir özelliklerini geliştirerek öğrenmeyi sağlamalıdır.
4. Her ünite sonunda izleme testi (formatif) uygulanır.
5. Bloom eğitimdeki normal dağılım eğrisini reddeder, sola çarpık bir grafik
oluşmasını kabul eder. %90’‘ın dışında kalan öğrencilerin de önemsenmesi gerektiğini,
onların da tam öğrenmelerinin sağlanması gerektiğini savunur. Bu bağlamda öğretmene
büyük görev düşmektedir (%95-100’ü amaçlar).
6. Tam öğrenmenin 3 ögesi (değişkeni) vardır: öğrenci nitelikleri, öğretim hizmetinin
niteliği, öğrenme ürünleri. Öğrenci nitelikleri ve öğretim hizmetleri, öğrenme ürünlerini
etkiler.
Tam Öğrenme Yaklaşımının Uygulama Basamakları:
1.Öğrenme birimlerinin üniteler şeklinde belirlenmesi
2.Ünitenin hedef-davranışlarının belirlenmesi, ulaşılacak hedef-davranış standardının
belirlenmesi (%70)
3.Ön koşul öğrenme düzeyinin belirlenmesi, varsa ön koşul öğrenmelerdeki
eksikliklerin giderilmesi
4.Öğretim ünitesinin işlenmesine geçilmesi (Etkinlikler düzenlenir.)
5.Ünite ya da konunun öğretimi bittikten sonra izlemeye dönük değerlendirmenin
(ünite, izleme testi) yapılması (formatif değerlendirme)
6.a)İstenilen öğrenme standardına (%70) ulaşmayan öğrenciler için tamamlayıcı ek
öğretim etkinliklerinin yürütülmesi
6.b)Öğrenme düzeyi iyi olan öğrenciler için zenginleştirilmiş öğretim etkinlikleri
düzenleme
7.Sınıftaki tüm öğrencilerin istenen öğrenme standardına ulaşmasından sonra bir
sonraki üniteye geçilmesi
8. Birkaç ünite işlendikten sonra summatif değerlendirme yapılması, öğrencilerin
öğrenme düzeyinin belirlenmesi
Tamamlayıcı Öğretim Etkinlikleri:
 Öğretmen veya özel öğretici tarafından bire bir eğitim (özel ders), küçük gruplarla
öğretim; okulda, evde ek öğretim (ödev)
56
 Programlı öğretim, tekrar (farklı yöntem ve tekniklerle) kaynak ve yardımcı
kitaplarla öğretim
 Eğitsel oyunlarla öğretim, bilgisayarlı öğretim
Tam öğrenmenin 3 temel değişkeni vardır. Bunların yerine getirilmesi gerekir.
Bilişsel giriş davranışları
1. Öğrenci Niteliği →GİRİŞ
Duyuşsal giriş davranışları
Pekiştirme
2. Öğretim Hizmetinin Niteliği İpucu GELİŞME
Dönüt-Düzeltme
Etkin Katılım

Bilişsel
3. Öğrenme Ürünleri → SONUÇ
Duyuşsal
NOT:Tam öğrenmenin giriş (öğrenci niteliği) ve gelişme (öğretim hizmetinin niteliği)
kısmı bağımsız değişken olarak adlandırılırken sonuç (öğrenme ürünleri) kısmı bağımlı
değişken olarak adlandırılmaktadır.
1. Öğrenci Niteliği: Öğrencinin sürecin başında taşıması gereken özelliklerdir.
a) Bilişsel Giriş Davranışları:
Daha önce öğrenilmesi gereken; *Bilgi, beceri ve yetenekler
*Ön koşul bilgiler
*Sözel ve işitsel yetenekler
*Okuduğunu anlama
*Dinleme becerisi
*Problem çözme becerisi
b) Duyuşsal Giriş Davranışları:
Öğrencinin öğrenme ünitesine karşı; *İlgisi *Tutumu *Akademik öz güveni
(benlik)
2. Öğretim Hizmetinin Niteliği:
Öğretim hizmetinin niteliğini büyük ölçüde dört öge belirlemektedir. Bunlar: ipuçları,
öğrenci katılımı, pekiştirme ve geri bildirim (dönüt) ve düzeltmedir.
a) İpucu: Öğrenciyi harekete geçiren, istenilen davranışın yapılmasına yardımcı olan
mesajlardır. Bir sınıfta hedef davranışları kazandırmada kullanılan her türlü ileti
ipucudur. Hedefe ulaşmada yol gösterir (soru sorma, açıklama, örnekleme, modeller, gerçek
varlıklar, ses tonu, jest ve mimikler, harita, şemalar, grafikler…). Ör. Türkiye’nin en büyük
gölü hangisidir (Hani canavarı olan) (Türkiye’nin doğusunda bir yer)?
b) Öğrenci Katılımı: Öğretmen sınıf içi öğretim etkinliklerini düzenlemede
öğrencileri aktif kılmak ve öğretim merkezli öğretim yapmak için etkinlikleri öğrencilerle
birlikte planlamalı ve uygulamalı, bununla birlikte öğretim sürecinde hedeflerden ve içerikten
çok yöntem ve tekniklere odaklanmalıdır. Yani farklı yöntem ve teknikler kullanmalıdır.
c) Pekiştirme: Bir davranışın ortaya çıkma olasılığını artıran uyarıcılara “pekiştireç”
denir. Öğrencilerin doğru ve beklenene yakın davranışları pekiştirilir. Öğrenme sırasında,
57
öğrencinin gösterdiği olumlu davranıştan sonra öğretmen pekiştireç verirse (aferin, çok güzel,
gülümseme, alkış) o davranış kalıcı olur.
d) Dönüt-Düzeltme (Geri Bildirim): Dönüt, öğrenciye yaptığı bir davranışın sonucu
ile ilgili bilgi vermektir. "Düzeltme" ise yanlışların ve öğrenme eksikliklerinin giderilmesi
işlemidir.
Öğretmenin “doğru, yanlış, eksik” demesi öğrenci için dönüttür. Öğretim sürecinde
dönüt kullanmanın en önemli yönü, öğrencilere yapmış oldukları davranışların düzeyi
hakkında bilgi vermesi ve gerekli uyarı ve düzeltmelerin zamanında yapılmasıdır.
Dönüt ve düzeltme, bir sınıftaki öğretim hizmetinin niteliğini ve öğrenme düzeyini
belirleyen en önemli öge olarak kabul edilir. Çünkü sınıf ortamında kullanılan ipucu,
pekiştirme ve katılma grup içerisindeki öğrencilere etki düzeyleri anlamında farklı sonuçlar
verebilir. Dönüt ve düzeltme, öğretimin bireyselleştirilmesi anlamında her öğrencinin düzeyi
ile ilgili net sonuçlar verir.
3. Öğrenme Ürünleri:
-Öğrenme düzeyini (iyi, orta, kötü)
-Öğrenme çeşidini (bilişsel, duyuşsal, psikomotor)
-Öğrenme hızını (hızlı, yavaş)
-Duyuşsal ürünleri (kendine güven, güdü)
-Bilişsel ürünleri (kavrama, analiz, sentez, değerlendirme) kapsamaktadır.
Değerlendirme ve Tartışma Soruları
1) Öğretim stratejileri nelerdir? Örneklerle açıklayınız.
2) Tam öğrenme stratejisinin üç temel değişkeni nedir?
DERS 5
Kazanımlar
Bu dersin sonunda aşağıdaki kazanımları edinmiş olmanız beklenmektedir:
 Eğitimde güncel yaklaşımları tanımlama
Konu Örüntüsü
 Eğitimde Güncel Yaklaşımlar
 Yapılandırmacı Öğrenme Yaklaşımı
 Proje Tabanlı Öğrenme Yaklaşımı
 Probleme Dayalı Öğrenme Yaklaşımı
 Beyin Temelli Öğrenme (NörofizyolojikÖğrenme)Yaklaşımı
 Hibrit-(HarmanlanmışÖğrenme)Yaklaşımı
EĞİTİMDE GÜNCEL YAKLAŞIMLAR YAPILANDIRMACI ÖĞRENME
YAKLAŞIMI (PİAGET, VYGOTSKY, DEWEY, GESTALT, BRUNER)
Yapılandırmacılıkta öğrenme, deneyime bağlı anlam oluşturma sürecidir ve bu süreçte
öğrenci aktiftir. Anlam oluşturan öğretmen değil, öğrencidir. Buna göre bilgi yaşantılarını
anlamlı bir duruma getirmeye çalışan ve öznel bilgiyi oluşturan yani bilgiyi yapılandıran
bireydir (öğrenci). Bu nedenle yapılandırmacılık nesnel bilgiyi reddeder.
Öğrencilerin ön bilgilerinin farkında olmaları, çevre ile etkileşime geçmeleri, üst
düzey düşünme becerilerini geliştirmeleri öğretmen tarafından sağlanmalıdır. Öğretmen
bunun için açık uçlu sorular sormalı, açık uçlu tartışmalar yapmalıdır. Öğretmen, öğrencilerin
yeni bakış açıları geliştirmelerine ve önceki öğrenmeleri ile bağlantı kurmalarına rehberlik
etmelidir. Öğretmen öğrencileriyle birlikte araştırır ve öğrenir. En önemli özelliği; bireyin
bilgiyi yapılandırmasına, oluşturmasına, yorumlamasına ve geliştirmesine fırsat vermesidir.
Yapılandırmacılıkta sınıflar bilgilerin aktarıldığı bir yer değil, öğrencilerin aktif
katılımlarının sağlandığı; sorgulama, araştırmanın yapıldığı; problemin çözüldüğü bir yerdir.
58
Sınıflarda etkin olan öğrencidir. Öğretmen ise asla ne öğrenileceğini söylemez, öğrenenlere
bilgiye ulaşma yollarını keşfetmede yardımcı olur. Öğretme-öğrenme sürecinde etkin bir
araştırmacıdır ve öğrenciyle birlikte öğrenir.
Ders planları esnek olmalı, öğrenci ihtiyaçlarına göre şekillenmelidir. Konular
parçalara bölünmeden bütün olarak ele alınmalıdır. Program, öğrenci sorunlarına yöneliktir ve
birincil kaynaklar (somut yaşantılar ve deneyimler) üzerinden öğrenme gerçekleştirilir.
Bireysel farklılıklara önem verilir. Öyle ki tek doğru yerine iki kişi aynı olaya farklı
anlamlar yükleyebilir. İş birliğine dayalı öğretim yöntemi kullanılarak öğrencilerin
birbirlerinden öğrenmeleri sağlanır. Öğrenmede çevre etkileşimi önemlidir.
Yapılandırmacılıkta kavram öğretimi esastır. Belirlenen kavramların kazandırılması
amaçlanmaktadır. Kavramlar tematik öğrenme yaklaşımı ile öğretilmektedir.
Değerlendirme, öğretim sonucuna değil de sürecine dönük olarak yapılır (portfolyo).
Öğrencinin öğrenme sürecinde ortaya koyduğu her şey değerlendirilir. Süreç değerlendirme,
alternatif değerlendirme, otantik değerlendirme, tümel değerlendirme olarak da tanımlanabilir.
Yapılandırmacılık, buluş yoluyla öğrenme yaklaşımının geliştirilmiş hâlidir.
Aralarındaki fark, buluş yolunda öğrenci öğretmen yönlendirmesiyle (ipuçları, soru-cevap)
düşünerek ilke ve genellemelere (nesnel gerçeklere) ulaşır. Yapılandırmacılıkta ise öğrenci,
öğretmen rehberliğinde deneyimler geçirir ve birincil bilgi kaynaklarıyla anlam (öznel
gerçeklerini) üretir.
DİPNOT-1: Yapılandırmacı öğrenme kuramı üç temel grupta ele alınabilir. Bunlar:
1-Bilişsel yapılandırmacılık (Piaget): Öğrenme zihinsel yapıda meydana gelen denge
(özümseme, uyumsama) süreçlerinden oluşur. Denge (Zihin)
2-Sosyal yapılandırmacılık (Vygotsky): Öğrenme, çocuğun çevre ile etkileşime
geçmesiyle oluşur. Öğrenme diğer bireylerle paylaşılan etkinlikler sırasında oluşur.
Merak (Çevre)
3-Radikal Yapılandırmacılık (Von Glasersfeld): Bilginin sadece birey tarafından
oluşabileceğini savunur.
Admin
Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 4943
Kayıt tarihi : 12/01/09
Yaş : 51

https://moral.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Uzman Öğretmenlik Materyalleri 6 Empty Uzman Öğretmenlik Materyalleri 6

Mesaj  Admin Çarş. Kas. 09, 2022 2:53 pm

PROJE TABANLI ÖĞRETİM YAKLAŞIMI ( JOHN DEWEY, KİLPATRİCK
VE BRUNER)
Proje tabanlı öğretim yöntemi; bilimsel düşünmenin adımlarını öğretmek,
öğrencilerin ilgilendikleri bir konuda araştırma yapmalarını, sonuçlarını bir raporla
düzenlemelerini ve sınıfta ya da yarışmada sunmalarını amaçlar.
Öğrencilerin bireysel ya da grup olarak gerçek yaşam koşullarına uygun
disiplinlerarası (konular, etkinlikler, bilimsel alanlar) bağlantı kurarak bir problem ya da
senaryo üzerinde yerine getirdiği bir problem çözme etkinliğidir. Bu etkinliğinin sonucunda
öğrencilerin bir ürün ya da performans ortaya koyması söz konusudur.
Öğrencilerin bilimsel yöntem süreç becerileri geliştirilir. Gerçek yaşamda karşılaşılan
sorunlar senaryo çerçevesinde öğrencilere verilir ve öğrencilerin bu sorunlara çözümler
bulmaları sağlanır. Öğrenciler problemlerin çözümüne ilişkin yeni, özgün, orijinal ve sentez
düzeyinde ürünler ortaya koyarlar.
Öğrencilere bir araştırma konusu verilir ve öğrenci merkezli öğrenmeyi temel alan
bu yaklaşımda öğrenci ders senaryoları içerisinde üst düzey düşünme, problem çözme,
yaratıcılık, sentezleme, eleştirel düşünme gibi çalışmalar yaparak etkin öğrenmeye ulaşır.
Bilişsel, duyuşsal, devinimsel gelişimi destekler.
Proje tasarıları; üst düzey öğrenmeye (problem çözme, eleştirel, yaratıcı düşünme),
bilimsel yöntemi kullanmaya, günlük yaşamla ilişkilendirmeye, birden fazla konu alanı ve dersi
kapsamaya, farklı kaynaklardan araştırma yapmaya yönelik olmalıdır.
59
Değerlendirme: Öğretme-öğrenme etkinlikleri ve değerlendirme, ürüne ve sürece
yönelik olarak yapılır. Sergi, drama, gazete, pano vb. hazırlanarak ürünler sunulur (Bu anlamda
proje yöntemi, sergi tekniği ile birlikte çalışır. Bilim şenlikleri, öğrenci sergileri proje yöntemi
sonucu elde edilen ürünler ile gerçekleştirilir.).
Proje tasarımlarında bulunması gerek esaslar:
-Birden çok çözüm yolu (hipotez, denence) barındırma
-Üst düzey zihinsel becerileri (yaratıcı, yansıtıcı düşünme vb.) geliştirmeye yönelik olma
-Bilimsel yöntemi (araştırma sistematiğini) kullanabilme
-Günlük yaşamla ilişkili olma
-Birden fazla dersi (disiplini) ilişkilendirme, farklı kaynaklardan araştırma yapmaya
yönelme
-Bireysel ve grupla çalışmaya uygun olma
-Yaparak ve yaşayarak öğrenme söz konusudur.
-Öğrenci kendi artı ve eksilerinden sorumludur.
-Proje tasarısı, planlama, araştırma, değerlendirme faaliyetleri öğretmen ve öğrenci
tarafından birlikte yapılır.
Sınırlılıkları:
-Zaman -Sınırın iyi çizilmesi gerekir. Ona göre hedef belirlenir. Yoksa hedeften sapma
meydana gelir. -Her zaman orijinal ürün ortaya çıkmayabilir.
NOT: Proje tabanlı öğretim yöntemi sonucunda mutlaka bir iş, ürün, performans
(proje) ortaya konmalıdır.
PROBLEME DAYALI ÖĞRENME YAKLAŞIMI (JOHN DEWEY)
Probleme dayalı öğrenme yaklaşımı, ilerlemecilik eğitim felsefesi akımı ve araştırma-inceleme
yoluyla öğretim stratejini ortaya koyan John Dewey tarafından ortaya konmuştur. Probleme
dayalı öğrenme temelini J.Dewey’in “yaparak-yaşayarak öğrenme ilkesi”nden almıştır.
Bu yöntem çözülmesi gereken bir problemle başlar. Bu problemin gerçek hayatla ilgili
olması, ilgi ve merak uyandırması ön koşuldur. Bu, öğrencinin gerçek hayattaki problemlerle
daha önceden yüz yüze gelmesini sağlar.
Problem çözme yöntemi, bilimsel araştırma sürecini temele almaktadır. Öğrencilerin
problem çözme sürecinde alternatifler geliştirerek, bilimsel yöntemi ve problem çözme
aşamalarını kullanarak öğrenmelerini sağlar.
Asıl amaç mevcut problemi çözmek değil hayat boyu karşılaşılacak olan problemlere
uygun çözüm stratejileri geliştirmektir. Burada problem araçtır. Asıl amaç belirlenen hedefe
ulaşmaktır. Bu hedef, problem çözme stratejileri geliştirmektir. Üst düzey ve karmaşık zihinsel
beceriler geliştirilir. Düşünmenin en yüksek biçimidir.
Problem Çözme Yönteminde Kullanılan İşlem Basamakları:
1.Problemi hissetme
2. Problemi tanımlama
3. Problemle ilgili bilgilerin toplanması
4. Problemle ilgili hipotezler kurma
5. Veri toplama (problem çözümü için)
6. Hipotezleri test etme (Doğru-yanlış)
7. Problemin çözümü
8. Sonucu raporlaştırma
Problem çözme yönteminde kullanılan problem durumlarında (öğrenme
senaryolarında) bulunması gereken özellikler:
- En önemli özellik: Gerçek yaşamla ilgili olmalı.
- Çok yönlü düşünmeyi gerektirmeli.
60
- İlgi ve merak uyandırmalı.
- Probleme dayalı öğrenme senaryoları, birden çok çözüm yolları içermelidir.
- Hedefe ulaştırıcı olmalıdır.
- Öğrencinin düzeyine (zihinsel yapısına) uygun olmalıdır.
- Öğretmen problem üretebilmeli ve problem, günlük yaşam ile ilgili olmalı ve gerekli
transferler yapılmalıdır.
- Üst düzey düşünmeyi, araştırma-inceleme yapmayı sağlamalıdır.
- Asıl olan problemi çözmek değil hedefe ulaşmak olmalıdır.
- Kalabalık gruplara değil küçük gruplara uygulanmalıdır (2-6 kişilik).
Probleme Dayalı Öğrenme Yaklaşımının Öğrencilere Kazandırdıkları Özellikler:
- Problem çözmeyi öğrenmek=Öğrenmeyi öğrenmektir. Çünkü kişi edindiği bilgilerle
yaşamda karşılaştığı problemleri, kendi yetenek ve bilgisini kullanarak çözer ve böylelikle
kendi kendine öğrenmiş olur.
- Yaşamla yüz yüze gelme -Araştırma, çözüm üretme -Ekip çalışması becerileri -
Bilimsel düşünmeyi öğrenme -Üst düzey düşünme becerileri geliştirme -İletişim becerileri -
İlgi ve güdülenmeyi artırma
NOT: İçeriğin ayrıntılarına fazla önem verilmez.
BEYİN TEMELLİ ÖĞRENME (HEBB, CAİNE CAİNE) (NÖROFİZYOLOJİK
KURAM):
Bu yaklaşım gerçek problemlerin çözümüyle en iyi öğrenmenin olacağını ve öğrencinin
öğrenme sürecine etkin katılımının sağlanması gerektiğini savunur. Öğretmen ise rehber
rolündedir.
Beyin temelli öğrenme, yapısalcı yaklaşım gibi yaparak-yaşayarak öğrenmeyi
savunur. Öğrenme 5 duyu organına hitap etmelidir, temeli budur. Böylelikle öğrencinin
dikkat ve güdülenmişlik düzeyi yüksek tutulur. Caine and Caine’ne (1990) göre beynin her
iki lobunun da kullanımı beynin kapasitesini iki kat değil, kat kat artırmaktadır. Hızlı ve etkili
öğrenme için beynin her iki lobunun da koordineli şekilde kullanılması gerekir.
Beyin Temelli Öğrenmenin İlkeleri
1-Beyin paralel bir işlemcidir. İnsan beyni aynı anda birçok işlemi yapabilir. Bu
yüzden çeşitli yöntem ve teknikler kullanılmalıdır.
2-Öğrenme fizyolojik bir olaydır. Beyin fizyolojik bir organdır. Öğrenme de nefes
almak kadar doğaldır, engellenebilir ve kolaylaştırılabilir. Bireyin fizyolojisini etkileyen her
şey beyni de etkiler. Stres, uykusuzluk, ilaç kullanımı beyni etkiler.
3-Beyin, parçaları ve bütünleri aynı anda algılar. Beynin farklı olan sağ ve sol
yarımküreleri birbiriyle etkileşim hâlinde olmalıdır. Hem tümevarım hem de tümdengelim
düşünmeli.
4-Öğrenme bilinçli ve bilinçsiz süreçleri içerir. Bilinçsiz süreçlerden de yararlanılmalı.
Tarihte bir şey öğretirken tarihi sevmesini de sağlayabiliriz.
5-En az iki farklı türde belleğimiz vardır: Uzamsal bellek ve ezberleyerek öğrenme.
Uzamsal belleğe kaydedilenler unutulmaz. Bilgiler ezber yoluyla değil anlamlı bir şekilde
öğretilmelidir.
6-Her beyin kendine özgü düzenlenmiştir. Her bireyin öğrenme yolu farklıdır.
7-Anlamı araştırma doğuştandır. Anlama arayışı beyin için yaşamsal bir temel ve
olgudur. Merak ve keşfetme doğuştan gelen bir özelliktir.
8-Anlamı araştırma, örüntüleme yoluyla olur. Örüntü, anlamlı organizasyon ve
bilgilerin sınıflandırılması anlamına gelir. Beyin karmaşık değil düzenli öğrenir.
9-Örüntü oluşturmada duygular önemlidir. Duygular ve biliş, birbirinden ayrılmaz ve
birbirini etkiler. Olumlu duygusal atmosfer öğrenme üzerinde etkilidir.
61
10-Öğrenme teşvikle artar, korkuyla azalır. Beynin korku hâlindeyken performansı
düşer ve uygun düzeyde teşvik edilirse performansı artar.
11. Öğrenme hem odaklanmış dikkati hem de çevresel algılamayı içerir. Beyin dikkat
ettiği ve farkında olduğu bilgiyi algılar, aynı zamanda dikkati dışında kalan bazı bilgi ve
işaretleri de alır. Öğretimde bu nedenle fiziksel uyarıcılara dikkat edilmelidir.
HARMANLANMIŞ ÖĞRENME
Harmanlanmış öğrenme, kelimenin tam anlamıyla etkileşimli bir deneyimdir. Öğrenciler, her
biri belirli bir öğrenme stiline uyacak şekilde tasarlanmış çeşitli farklı içerik ortamları
aracılığıyla çevrim içi pratik yaparak çevrim dışı dersleri pekiştirir. Öğrenciler, etkileşim
kurmak istedikleri içerik türünü seçebilir; öğrendiklerini uygulayabilir, eğitmenler ve diğer
öğrencilerle istedikleri zaman ve herhangi bir cihazda iletişim kurabilirler. Topluluk
deneyimi, öğrencilerin katılımını sağlar ve öğretmenleri ilerlemeleri ve daha fazla dikkat
gerektiren alanlar hakkında bilgilendirir.
Harmanlanmış bir öğrenme modeli, konunuzu zaman değerlendirmeleri, öğrenme
teknikleri ve hatta kişisel tercihler için kişiselleştirmenize yardımcı olabilmektedir.
Harmanlanmış öğrenme modelini uygularken web tabanlı hizmetler için titiz davranmak
önemlidir. Uzaktan eğitimleri kolayca ve hızlıca kişiselleştirmek, farklı format uygulamaları
sade bir şekilde kullanmak gerekmektedir.
Harmanlanmış öğrenme başka bir ifadeyle web destekli öğrenme ile sınıftaki
öğrenmenin avantajlı ve güçlü birkaç yönlerinin birleştirilmesidir (Horton, 2000). Yeni bir
yaklaşım olan bu öğrenme, teknolojinin öğrenme-öğretme sürecinde ve insanın hayatında
vazgeçilmez olmasıyla daha da önemli bir duruma gelmiştir. O hâlde harmanlanmış öğrenme
nedir?
Harmanlanmış öğrenme kısaca, öğrenme sonuçlarını ve paylaşılan (delivery) program
olarak öğrenme sonunda üst amaçları gerçekleştirmek amacıyla birden fazla paylaşım yolu
kullanan bir öğretim programı olarak tanımlanabilir. Bu, farklı öğrenme paylaşımlarının kendi
başına karıştırılması ve eşleştirilmesi değil; öğrenme ve mesleki sonuçlara odaklanmasıdır.
Bu yüzden bu tanımlama şöyle değiştirilebilir (Singh ve Reed, 2001):
Harmanlanmış öğrenme; doğru becerilerin, doğru kişiye, doğru zamanda
kazandırılması için doğru kişisel öğrenme şekliyle, doğru öğrenme teknolojilerinin
eşleştirilmesiyle ve öğrenme amaçlarının uygulanmasıyla en yüksek başarıyı sağlamaya
odaklanır.
Bu tanımlamada gizlenmiş prensipler şunlardır:
√ Burada paylaşma metodundan çok öğrenme amaçlarına odaklanılır.
√ Birçok kişisel öğrenme stilleri, geniş kitlelere ulaşmak için desteğe ihtiyaç duyar.
√ Her birey öğrenme olayına farklı bilgilerle katılır.
√ Birçok durumda, en etkili öğrenme stratejisi “sadece o an ihtiyaç duyulan şey”dir.
Harmanlanmış öğrenme bileşenleri
Harmanlanmış öğrenme yeni bir şey değildir. Fakat eskiden harmanlama öğrenme içeriği,
sınıf ortamı (sunular, laboratuvar, kitap vs.) sınırlılıklarına sahipti. Bugün okulların
seçebilecekleri birçok öğrenme yaklaşımları bulunmaktadır. Singh ve Reed’e (2001) göre
bunlar:
√ Eş zamanlı (synchronous) fiziksel biçim
√ Öğretmen liderliğinde sınıflar ve öğretmen
√ Katılımlı laboratuvar çalışmaları ve çalıştaylar
√ Alan gezileri
Eş zamanlı (synchronous) çevrim içi biçimler (canlı e-öğrenme):
√ e-görüşmeler/toplantılar
62
√ Sanal sınıflar
√ Web seminerleri ve radyo veya TV yayını
√ Koçluk (coaching)
√ Mesajla anında görüşme
Kişisel hızda farklı zamanlı (asynhronous) biçimler:
√ Dokümanve web sayfaları
√ Web/bilgisayar destekli eğitim modülleri
√ Değerlendirme/test ve anketler
√ Benzetişimler
√ Mesleki yardım ve elektronik performans destek sistemleri
√ Canlı olay kaydı
√ Çevrim içi öğrenme toplulukları ve tartışma forumları
Değerlendirme ve Tartışma Soruları
1. Eğitimde güncel yaklaşımlardan probleme dayalı öğrenme yaklaşımının temel
özellikleri nelerdir?
2. Eğitimde güncel yaklaşımlardan biri olan proje tabanlı öğrenme yaklaşımının
sınırlılıkları nelerdir?
3. Eğitimde güncel yaklaşımlardan yapılandırmacı öğrenme yaklaşımının temel
paradigması nedir?
DERS 6
Kazanımlar
Bu dersin sonunda aşağıdaki kazanımları edinmiş olmanız beklenmektedir:
 Eğtimde güncel yaklaşımları tanımlama
 Öğretim ilkelerini tanımlama
Konu Örüntüsü
 Eğitimde Güncel Yaklaşımlar
 Yaşam Boyu Öğrenme Yaklaşımı
 İşbirlikli Öğrenme Yaklaşımı
 Öğretim İçin Temel İlkeler
 Değerlendirme ve Tartışma Soruları
YAŞAM BOYU ÖĞRENME YAKLAŞIMI
Yaşam boyu öğrenme, örgün eğitim ve yaygın eğitimin birleştirilmesidir.
Okul, öğrenmeyi sağlayan tek kurum olamayacağı gibi yaşam boyu gerekli tüm bilgi ve
becerileri de kazandıramaz. Bu nedenle öğrenme yalnızca okulda gerçekleşmez, tüm yaşam
süresince (ev, müze, kütüphane, etkinliklerde vb.) devam eder. Öğretmenlerin yanında annebabalar, kardeşler, arkadaşlar vb. kişiler de öğrenmeyi etkiler.
Temel ilkesi, bilinçli ve amaçlı olarak yaşam boyunca öğrenmeye devam etmektir.
Yaşam boyu öğrenmenin temel amacı bireyin öğrenmeyi öğrenmesini sağlamaktır. Yaşam
boyu eğitim; bireyin kişilik alanında, sosyal ve mesleki alanda gelişimini amaçlayan, tüm
yaşam süresince devam eden çok geniş bir kavramdır.
Yaşam boyu öğrenme, teknolojik gelişmeler ve bunların yol açtığı değişime uyum
sağlayabilme, sürekli olarak kendini yenileyebilme, bilgiyi üretebilme, öğrenmeyi
öğrenebilme, iş birliği ve paylaşımı amaçlar.
Yaşam Boyu Öğrenmeye İlişkin Yanlış Anlayışlar
• Yaşam boyu öğrenme sadece yetişkinleri kapsamaz. Yaşamın tüm dönemlerinde
gerçekleşir.
63
• Yaşam boyu öğrenme sadece meslek, beceri kazandırmaz. Bireysel, sosyal, mesleki vb. her
alanı kapsar.
• Yaşam boyu öğrenme tesadüfi oluşmaz. Birey isteyerek, bilinçli, amaçlı öğrenir.
İŞBİRLİKLİ ÖĞRENME YAKLAŞIMI (J.DEWEY)
Geleneksel sınıflardaki öğrencilerin yarışına ve rekabetine son vermeyi amaçlayan ve başarıya
birlikte ulaşmayı hedefleyen bir yaklaşımdır. İş birliğine dayalı öğretim, öğrencilerin ortak bir
amaç doğrultusunda küçük gruplar hâlinde birbirinin öğrenmesine yardım ederek
çalışmalarına dayalı bir yaklaşımdır. “Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için” anlayışı
hâkimdir.
Öğretmen rehberdir, yönlendiricidir. Öğretmenlerin rolü; 2-6 kişiden oluşan heterojen
grupların oluşturulması, gruplarda iş birliği ve verimin artırılmasını sağlamak ve ürünlerin
değerlendirilmesindeki tüm aşamaları planlamaktır. Kubaşık öğrenmede paylaşılmış bir liderlik
söz konusudur. Tüm üyeler grup içerisinde liderlik etkinliklerini yerine getirmek için
sorumluluklarını paylaşırlar.
İş birliğine dayalı öğrenmeyi başarılı bir şekilde uygulamak için 6 temel ilkeye uymak
gerekir. Bunlar:
1.Olumlu bağlılık (bağımlılık): “Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için” anlayışı.
Bireyin başarısını gruba, grubun başarısını bireye endeksleme (Grup üyelerinin başarısının
bireye, bireyin başarısının gruba yarayacağını; bireysel başarı olmadan grup başarısının
olmayacağını algılama.).
2. Yüz yüze etkileşim: Öğrencilerin birbirlerin çalışmalarını desteklemeleri,
birbirlerine yardım etmeleridir.
3. Kişisel sorumluluk (ve bireysel değerlendirilebilirlik): Grubun her üyesi kendine
düşen görevi en iyi şekilde yerine getirmek zorundadır. Grup üyelerinin her biri önce kendi
sorumluluklarını yerine getirmek, sonra da ihtiyaç duyan arkadaşına yardım etmekle
yükümlüdür.
4. Sosyal beceriler: Grubun başarılı olabilmesi için kişiler arası iletişim becerilerinin
yanında diğer sosyal becerilerin de kullanılması gerekir (liderlik, iletişim, karar verme,
karşılıklı güven, uzlaşma vb.).
5. Grup sürecinin değerlendirilmesi: Bireyin ve grubun etkinlikleri değerlendirilir
ve eksiler, artılar ortaya çıkarılır. Grup çalışmalarına yön verilir.
6. Eşit başarı ilkesi: Her üyenin gruba katkısı kendi yetenek düzeyine göre
değerlendirilmelidir. Her öğrenci eşit fırsatlara, imkânlara sahip olmalıdır.
İş Birliğine Dayalı Öğretimin Uygulanması:
1. Takımların oluşturulması: 2-6 kişiden oluşan heterojen gruplar
2. Isınma teknikleri: Oyun ve etkinliklerle grup üyeleri arasında kaynaşma sağlanır.
3. Takımda konu ve görev dağılımı yapılması: Grup içerisinde görev dağılımı
yapılır (lider, raportör, yazıcı) ve konu alt dallara ayrılarak her öğrenciye bir konu verilir.
Paylaşılmış liderlik vardır.
4. Takım içi etkinlikler: Takım içerisinde başarı birbirine endeksli olduğundan,
performansı düşük öğrenciler için çalışmak, anlaşılmayan yerleri daha yaratıcı yollarla
anlatmaya çalışmak gerekir.
5. Değerlendirme: Her grup üyesi birbirinin öğrenmesinden sorumlu şekilde
değerlendirilir. Bireyin başarısı, grubun başarısına dönüştürülür ve değerlendirme ölçütlere
göre öğretmen ve grupça birlikte yapılır.
Sınırlılıkları: -Başarılı ve bireysel çalışmayı seven öğrencilerin başarısını düşürebilir.
-Değerlendirme aşaması zordur. Grup içerisinde bireyleri ayrı ayrı değerlendirmek güçtür. -
Çalışmalar bir kişi üzerinde kalabilir.
64
ÖĞRETİM İLKELERİ
1. Hedefe (Amaca) Uygunluk İlkesi: Eğitim durumları işe koşulduğu hedefe hizmet
edebilmeli, onlara ulaşılabilir olmalıdır. Bu yüzden bütün uygulamalar hedeflere ve
kazanımlara uygun olmalıdır. Aslında öğretim ilkeleri içerisinde en önemli olan ilkedir. Çünkü
bir hedefe yönelik olmayan öğretim teknikleri gerçek amaçlarını hiçbir zaman
gerçekleştiremeyecektir. Bu yüzden bütün uygulamalar hedef davranışlara uygun olmalıdır.
2. Öğrenciye Görelik İlkesi: Çağdaş eğitim anlayışında eğitim-öğretim faaliyetlerinin
öğrenciye yönelik olması gerekir. Öğretimde temel öge öğrencidir. Öğrencinin ilgi, gelişim
özellikleri, bireysel farklıkları dikkate alınmalıdır. Öğrencinin fizyolojik, psikolojik
özelliklerinin; ilgi ve ihtiyaçlarının, yeteneklerinin göz önünde tutulması öğrenciye görelik
ilkesi itibarıyla en gerekli özelliklerin başında gelmektedir. Bunun olmasını gerektiren asıl
sebep, her öğrencinin farklı özelliklere sahip olmasıdır. Bu yönüyle öğrenciye görelik ilkesi
geleneksel yöntemlere tamamen zıttır.
*Bu ilke aynı yaş grubundaki öğrencilerin farklı ilgi, zekâ ve fizyolojik özelliklere
sahip olduğunu belirtir ancak aynı yaş grubundaki öğrencilerin aynı gelişim seviyesine sahip
olduğunu belirtir. Burayı karıştırmamak gerekir.
*Öğrenciye görelik ilkesi, çoklu zekâ yöntemi ve bireyselleştirilmiş öğretimi en çok
savunan ve bunların uygulanması gerektiğini belirten ilkedir. Öğrencinin gelişim seviyesine
uygun bilgi ve materyallerin seçilmesi gerektiğini belirtir. Ayrıca bu ilke, yöntem ve tekniklerin
geliştirilmesi ve çeşitlendirilmesi gerektiğini savunur.
3. Öğrenci Düzeyine Uygunluk İlkesi: Öğrencinin hazırbulunuşluk düzeyi dikkate
alınmalıdır.
4. Hayatilik İlkesi (Yaşama Yakınlık, İşevurukluk): Eğitim-öğretimin en önemli
amacı bireyi hayata hazırlamasıdır. Okul, hayatın bir parçası olmalıdır. Ders konuları,
sorunlar, araç gereçler, örnekler yakın çevreden yani hayattan alınmalıdır. Hayatı sınıfa
taşımalıyız. “Öğretim sürecinde, bireyin gereksinim duyacağı yararlı ve kullanılabilir bilgilerin
öğretilmesi önemli bir yer tutar.” görüşünde, öğretimin “yaşama yakınlık” ilkesinin önemi
vurgulanmaktadır.
Öğretim süreci içerisinde kazandırılan davranışların gerçek hayatta kullanılabilir
olması ve gerçek hayatı kolaylaştırıcı nitelikte olmasını vurgular. Bu ilkeye göre kazandırılmak
istenilen davranış eğer öğrencinin gerçek yaşamında bir işe yaramayacaksa eksik, amaçtan
yoksun bir kazanım olacaktır.
5. Transfer İlkesi: Öğrenci derste öğrendiğini farklı durumlara ve günlük hayata
aktarabilmelidir. Sınıftakini hayata aktarmalıdır. Ör.: Öğrencinin dört işlem becerisini
alışverişte kullanması, derste “Satın alacağı ürünleri belirlenen standartlara göre değerlendirir.”
kazanımı sonrası, marketten alacağı ürünlerdeki üretim ve son kullanma tarihlerine dikkat
etmesi.
Yaşamdakini sınıfa aktarıyorsak: hayatilik
Sınıftakini yaşama aktarıyorsak: transfer
6. Yaparak Yaşayarak Öğrenme (Uygulanabilirlik, Aktivite): Bu ilke öğretimde
öğrencinin aktif olması, bizzat kendisinin etkin olması gerektiğini ifade eder. Öğrenci eğitim
sürecine ne kadar fazla katılır, süreçte ne kadar etkin olursa o kadar başarılı olur. Yaparak ve
yaşayarak öğrenme, eğitimde ezberciliği ortadan kaldırır; kalıcı ve etkili öğrenme sağlar.
Bu ilke, öğrencinin etkin hâle dönüştürülmesini ve bu sayede kalıcı öğrenmeyi
sağlamaktadır. Yine burada duyu organlarının sayısının artışı önemlidir. Ne kadar çok duyu
organı işin içindeyse öğrenci o kadar iyi anlayacaktır. Öğrencinin yapıp söylediklerinin %90’ını
unutmaması ve hatırlaması göz önüne alınırsa bu ilkenin ne kadar önemli olduğu daha da iyi
anlaşılacaktır.
65
7. Ekonomiklik İlkesi: Öğretim hedeflerinin en kısa sürede, en az emek ve maliyetle
en verimli şekilde verilmesidir. Bunun için öğretim süreci iyi planlanmalı, kullanılan araç
gereç ve materyaller amaca uygun kullanılmalıdır. Ayrıca bilişsel bir hedefi öğretirken yanında
duyuşsal bir hedefi de öğretirsek aynı anda iki hedefimizi gerçekleştirmiş oluruz.
En az çabayla en fazla hedef davranışın üretilmesini ifade eden ekonomiklik ilkesi,
süre ve emeğin minimize edilmesi gerektiğini savunur. Bu ilkeye uyum için öğretim süreci
tamamen planlanmalı, öğrencinin zaman ve enerjileri yerinde kullanılmalı; öğretim
materyalleri, içerik ve değerlendirme amaca uygun şekilde yapılandırılmalıdır.
8. Aktüalite (Güncellik) İlkesi: Çocuğun hayatın gerçekleriyle karşı karşıya
gelmelerini ve yakın çevre, ülke ve dünyada gelişen son olaylara karşı ilgi duymalarını
sağlamak için ders konularıyla aktüel (güncel) olay ve sorunlar arasında ilişki kurulmalıdır.
Ör.: Türkiye’nin nüfusu konusu işlenirken en son bilgiler öğrencilere aktarılabilir.
Doğal afetleri işleyen bir öğretmen dünyada en son yaşanan doğal afete ilişkin haberleri sınıfta
okuyabilir. Bir öğretmen, sınıfa o günkü tarihli gazeteyi getirip derse oradaki haberle başlıyorsa
o öğretmen aktüalite ilkesinden yararlanmıştır.
9. Açıklık (Ayanilik) İlkesi: Açıklık iki anlamda kullanılmaktadır. 1. Öğretmenin
kullandığı dilin açık ve anlaşılır olmasıdır. 2. Öğrenmede birden çok duyu organına hitap
edebilmektir. Öğrencinin dersi anlaması, öncelikle konuşulan dilin anlaşılır olmasına bağlıdır.
Aynı zamanda öğrenmede ne kadar çok duyu organı işe koşulursa o kadar etkili ve tam öğrenme
sağlanabilir. Ör. Anlatım yöntemini kullanan bir öğretmen tepegöz, projeksiyon cihazlarını da
kullanarak birden çok duyu organına hitap edilebilmektedir.
İki şekilde açıklanmaktadır: Anlaşılır, sade ve açık bir dilin kullanılmasıdır. Bir diğer
anlamı da öğretimde ne kadar çok duyu organı işe karışırsa o kadar nesnellik ve açıklık mümkün
olmaktadır. Bu ilkeye göre materyal kullanımı nesnellik açısından önemlidir. Ayrıca yaparakyaşayarak öğrenme bu ilkenin en çok desteklediği öğrenme şeklidir.
10. Somuttan Soyuta İlkesi: Bireyin zihinsel gelişimi somuttan soyuta doğru
olmaktadır. Somut kavramlar soyut kavramlara göre daha anlaşır kavramlardır. Bu yüzden önce
somut kavramlar daha sonra soyut kavramlar öğretilmelidir. Özellikle ilköğretim birinci
kademede uygulanır. Ör.: Derste öğretmenin araç gereçlerden yararlanarak deney yapması,
konu kavrandıktan sonra olayın formülüne yani soyuta geçilmesi… Matematik dersinde önce
çubukları kullanarak onluk-birlik kavramını göstermesi, sonra iki basamaklı sayılarla işlem
yapılması.
Bu ilke önce elle tutulan, gözle görülen; sonra bunların üzerine soyut kavramların
öğretilmesini belirtmektedir. Bu ilke de materyal kullanımını vurgulamaktadır. Burada dikkat
etmemiz gereken başka bir husus da soyut öğrenmeler devam etmektedir ancak soyut
kavramları somutlaştırma yoluna gidilmektedir.
11. Bilinenden Bilinmeyene İlkesi: Yeni öğretilecek bilginin, becerinin önceden
öğrenilenden hareket ederek öğretilmesini öngörür. Böylece öğrenme kolaylaşmakta ve yeni
öğrenilecek bilgi önceki bilgilerle ilişkilendirilerek anlamlı hâle getirilmektedir. Öğretmen
derse bir önceki derste işlediği konularla ilgili soru sorarak ya da o konuyu tekrar ederek
başlarsa bu ilkeyle hareket etmiştir.
Ön öğrenmeler ve hazırbulunuşluk göz önünde tutularak bilişsel ve duyuşsal tutumu
geliştiren ilkedir. Bildiğinin üstüne bilinmeyenin eklenmesiyle öz güven artırıcı bir ilke olarak
karşımıza çıkar. Öğrencinin eski bilgilerle yeni bilgiler arasında köprü kurmasını sağlar ve
anlamlandırma gerçekleştirilir.
12. Yakından Uzağa İlkesi: Bu ilkede öğrenmeye yakın çevreden başlanır. Konularla
ilgili örnekler yakın çevreden verilir. Çünkü çocuk yakın çevreyle daha ilgilidir. Daha sonra
uzak örneklere doğru hareket edilir. Zamansal ve mekânsal olarak yakın çevreden uzak çevreye
66
doğru giden bir yol izlenmektedir. Örneğin coğrafya dersinde dağları anlatan bir öğretmenin
önce yakın çevreden öğrencilerin bildikleri dağları göstermesi, daha sonra o ilde bulunan
dağları listelemesi ve Türkiye’de bulunan dağların özelliklerini anlatması bu ilkeye uyduğunu
göstermektedir.
13. Basitten Karmaşığa İlkesi: Öğretmen tarafından konular verilirken önce basit
konulara ve kavramlara yer verilmesi ve zaman içinde giderek zor ve karmaşık konulara
geçilmesi esasına dayanır. Ör.: Matematik dersinde önce bir bilinmeyenli denklemler verilir,
daha sonra iki bilinmeyenli denklemlere geçilir.
14. Bütünlük İlkesi: Çocuğun bedensel, duygusal, ruhsal ve sosyal; bütün yönleriyle
bir bütün olarak ele alınıp tüm yönleriyle dengeli bir biçimde geliştirilmesine dayanır. Ayrıca
konuların da bütünlük içinde öğretilmesi yani derslerin disiplinlerarası yaklaşım ve geniş alan
yaklaşımıyla işlenmesi gerekmektedir.
Bireyin bütüncül olarak gelişimini sağlayan bu ilkenin hedefi, öğrencide sadece bilgi
genişlemesi yaratmak değil; onun iradesini; duygusal, ahlaki ve sosyal yönelimlerini de
harekete geçirerek öğretimde bütünlüğü sağlamaktır. Bu ilkenin üzerinde en çok Brunner
durmuş ve bu ilkeyi desteklemiştir.
15. Anlamlılık: Öğrenciler öğrenmeye güdülendiğinde öğrenmeler daha etkili olur.
Bunun için öğrenme konularının ne zaman, ne şekilde, ne işe yarayacağı veönemi açıklanır.
Böylece öğrencilerde öğrenmeye yönelik beklenti ve istek oluşur.
16. Tümdengelim: Bir öğrenme konusu önce genel ve ortak özellikleri, sonra da özel
ve ayrıntı özellikleri ile verilir.
17. Sosyallik İlkesi: Öğretim ilkeleri konusunun son ilkesi olan sosyallik, öğretim
sürecinde insanların sosyalleşmesini ve topluma uyum sağlamasını vurgulamaktadır. Ayrıca
özgürlük konusunu da es geçmemektedir.
Değerlendirme ve Tartışma Soruları
1. Yaşama yakınlık ilkesi ile transfer ilkesinin benzerlik ve farklılıkları nelerdir?
2. Öğrenciye görelik ilkesi ile öğrenci düzeyine uygunluk ilkesinin benzerlik ve
farklılıkları nelerdir?
67

Admin
Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 4943
Kayıt tarihi : 12/01/09
Yaş : 51

https://moral.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz