baba oğul
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

SOSYAL BİLGİLER MİLLİ MÜCADELE 4.sınıf

Aşağa gitmek

SOSYAL BİLGİLER  MİLLİ  MÜCADELE  4.sınıf Empty Sivil Toplum Kuruluşu

Mesaj  Admin Salı Nis. 26, 2016 9:38 am

Sivil Toplum Kuruluşlarının Amaçları
Sivil toplum kuruluşları, resmi kurumlar dışında ve bunlardan bağımsız olarak çalışan, politik, sosyal, kültürel, hukuki ve çevresel amaçları doğrultusunda lobi çalışmaları, ikna ve eylemlerle çalışan, üyelerini ve çalışanlarını gönüllülük usulüyle alan, kâr amacı gütmeyen ve gelirlerini bağışlar ve/veya üyelik ödemeleri ile sağlayan kuruluşlardır.
Sivil toplum kuruluşları ya da sivil toplum örgütleri, resmî kurumların dışında kalan ve bunlardan bağımsız olarak çalışan, politik, sosyal, kültürel, hukukî ve çevresel amaçları doğrultusunda lobi çalışmaları, ikna ve eylemlerle çalışan, üyelerini ve çalışanlarını gönüllülük usulüyle alan, kâr amacı gütmeyen ve gelirlerini bağışlar veya üyelik ödemeleri ile sağlayan kuruluşlardır. Sivil toplum örgütleri oda sendika, vakıf ve dernek adı altında faaliyet gösterir. Vakıf ve dernekler topluma yararlı bir hizmet geliştirmek için kurulmuş yasal topluluklardır ve herkese yardım etmek için kurulmuşlardır.

Anlam ve içerik bakımından kitle örgütlerinden ayrılırlar. Sivil toplum kuruluşlarının önemli bir kısmı güdümlü bir yapılanma içerisinde belli merkezlere bağlı çalışmaktadırlar. Fakat buna karşın kitle örgütleri ise, adı üstünde, kitlelerin ürünü, sesi ve gücüdürler. Bu ürün, ses ve güç, demokratik ilkelerin örgütlenmenin omurgasına yerleşmiş olmasından meydana gelir. Burada sözü edilen demokrasi halkın doğrudan demokrasisidir. Yani halkın kendi örgütü içinde, kendisini ifade edebilme özgürlüğüdür.
  RESMİ KURUM:

Devletin, toplumun eğitim, sağlık, güvenlik, barınma, beslenme, sağlıklı bir çevre gibi temel ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla kurduğu kurumlara "resmi kurum" denir.
Resmi kurumlar;

· Cumhurbaşkanlığı,
· Bakanlıklar,
· TBMM,
· Mahkemeler,
· Devlet okulları,
· Devlet hastaneleri
· Sağlık ocakları,
· Nüfus müdürlüğü,
· Valilikler,
· Kaymakamlık,
· Belediye,
· Muhtarlık

Sosyal Grup Nedir? Sosyal Grup Çeşitleri ve Özellikleri
A. Tanımı
Belli amaçlar ve bunları gerçekleştirme çabası çerçevesinde toplanmış, belli kurallara göre belirli süre karşılıklı sosyal ilişkide bulunan, en az iki kişiden oluşan, göreli bir sürekliliği olan bireyler topluluğuna sosyal grup denir.
B. Özellikleri ve Fonksiyonları
Grup üyelerin ortak bir amaca sahip olması
İki veya daha fazla kişiden oluşması
Üyelerin karşılıklı sosyal ilişkide oluşması
Göreli bir sürekliliğin bulunması
Grup üyeleri arasında işbirliği ve iş bölümü vardır.
Grubun bireylerin beklentilerine cevap vermesi
Grup bireyleri arasında biz bilincinin olması
Grup üyeleri arasında rol ve statü dağılımı vardır.
Grup üyerine baskı yapar ve yol gösterir.
Yapı ve fonksiyon bakımından zamanla değişir.
Bireyi sosyalleştirir, tutumları değiştirir, pekiştirir.
Grup birey için bir güvencedir.
Grup, işlevini yerine getirdiği sürece vardır.
Kültür grup aracılığıyla nesilden nesile aktarılır.
BELEDİYENİN GELİRLERİ NELERDİR?
Yasalar ile belirtilen vergiler, resimler, harç ve katılma ücretleri.
– Genel bütçe vergi gelirlerinden kendilerine ayrılan pay.
– Genel ve özel bütçesi olan yönetimlerden gelecek ödeme ücretleri.
– Taşınmaz ve taşınır eşyaların kira, satım veya başka yönlerden değerlendirilme ücretleri.
– Belediye meclisince belirlenen ücretlere göre alınan hizmet bedelleri.
– Faiz ve ceza ücretlerinden gelen gelirler.
– Bağışlar.
– Tüm girişim, etkinlik ve iştirak karşılığında alınan gelir.
– Diğer gelir türleri.

Admin
Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 4942
Kayıt tarihi : 12/01/09
Yaş : 51

https://moral.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

SOSYAL BİLGİLER  MİLLİ  MÜCADELE  4.sınıf Empty Etkileşim ,Kermesler ve Dayanışma

Mesaj  Admin Salı Mart 15, 2016 10:07 am

Kermesi düzenleyen kişilerin getirdiği her türlü malzeme kermeste satılır. Kermesten elde edilen gelir bir hayır işi için kullanılır. Bu sayede sosyal etkileşim gerçekleşmiş olur.

Kermes bir amaç için yapıldığından dolayı insanlar arasında iyi ve olumlu ilişkilerin kurulmasını sağlar. Toplumun dayanışma, kardeşlik ve sevgi bağlarını güçlendirir.
Toplumun dayanışma, kardeşlik ve sevgi bağlarını güçlendiriyor.
Admin
Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 4942
Kayıt tarihi : 12/01/09
Yaş : 51

https://moral.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

SOSYAL BİLGİLER  MİLLİ  MÜCADELE  4.sınıf Empty Kızılay'ın Görevleri Ve Çalışmaları,UNICEF’in Çalışmaları

Mesaj  Admin Salı Mart 15, 2016 9:15 am

Kızılay'ın Görevleri Ve Çalışmaları
1. Doğa olaylarında zarar görenlere çadır, battaniye, giysi ve yiyecek yardımları yapar. Bunun için önceden bu maddeleri depo eder.
2. Yoksul, kimsesiz ve düşkünler için aşevleri açar.
3. Sağlık merkezleri kurar. Kurduğu kan bankası ile halkın yaptığı kan bağışlarını kabul eder, gereksinme duyanlara bu kanları verir.
4. Hemşire yetiştirmek için okullar açar.
5. Savaşta geçici sağlık merkezleri kurar.
6. Gezici hastaneler kurar.


UNICEF Nedir, UNICEF Hakkında

unıcef nedir, unicefin görevi, unicefin amacı,unicef hakkında bilgi, unicef hakkında bilgiler, unicef açılımı



Birleşmiş Milletler Çocuk Fonu UNICEF, dünyada çocuk haklarının başlıca savunucusudur. Hükümetlerle çalışarak kalıcı sonuçlar elde eden bir örgüttür. Bütün çocukların bedensel, zihinsel ve sosyal bakımdan mümkün olan en üst seviyeye erişecek şekilde gelişebilmeleri için gereken haklarını belirleyen Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi, UNICEF’in çalışmalarının temelini oluşturur.

UNICEF bugün Türkiye dahil 158 ülke ve bölgede çocukların sağlık ve beslenme, eğitim, acil yardım, korunma, temiz su ve temiz ortamda yaşama haklarını sağlamak için çalışıyor. Ortaklarla çalışan UNICEF, bütün dünyada hükümetler ile öğretmenlerden gençlere ve annelere kadar çeşitli grupların çocuklara daha iyi bir gelecek vermek için yaptığı çalışmalarda teşvik edici rol oynuyor.

Misyon beyanı UNICEF, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından, çocukların haklarının korunması ve savunulması, onların temel ihtiyaçlarının karşılanması ve onlara potansiyellerinin en üst düzeyinde gelişebilecekleri ortamların sağlanması ile görevlendirilmiştir.

UNICEF‘in rehberi Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesidir; çocuk haklarının kalıcı ahlâk ilkeleri ve uluslararası davranış standartları olarak ülkelerce benimsenmesi için uğraş verir.

UNICEF‘e göre çocukların yaşatılmaları, korunmaları ve gelişmeleri insanlığın gelişme öğesi olan evrensel kalkınmanın belirleyicileridir.

UNICEF siyasi istekliliği ve maddi kaynakları harekete geçirerek, özellikle gelişmekte olan ülkelerde çocuklara öncelik verme ilkesinin yerleşmesi için çalışır ve çocuklarla ailelerine yönelik politikaların saptanması ve hizmetlerin götürülmesinde yardımcı olur.

UNICEF kendini, özellikle en muhtaç durumdaki çocukların yardımına koşmaya adamış bir kuruluş olarak savaş, çatışma ve doğal afet ortamlarında olan çocuklara ve ailelerine yardım götürür. Aşırı yoksulluk içindeki ve her türlü şiddete, istismara maruz kalmış çucuklarla, engelli çocuklara UNICEF öncelik verir.

UNICEF, âcil durumlardaki çocukların haklarını korur. Birleşmiş Milletler bünyesindeki ortakları ve diğer insani yardım kuruluşlarıyla birlikte çocukların ve ailelerinin âcil ihtiyaçlarını temin etme ve sıkıntılarını gidermek üzere harekete geçer.

UNICEF, tarafsızdır ve işbirliğinde ayrımcılığa karşıdır. Bütün hizmet ve çalışmalarında öncelik en muhtaç durumdaki çocuklara ve ülkelere verilir.

UNICEF, ülke programları yoluyla, kız çocuklarına ve kadınlara toplumun diğer fertleriyle eşit haklar tanınmasını ve onların toplumların siyasal, sosyal ve ekonomik kalkınmalarına tam katılmalarını desteklemeyi hedefler.

UNICEF, birlikte çalıştığı diğer kuruluşlarla birlikte, dünyaca kabul edilmiş insanlığın sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşılabilmesi ve Birleşmiş Milletler Bildirgesi’nde var olan barış ve toplumsal ilerleme vizyonunun gerçekleştirilmesi için çalışır.

UNICEF’in Çalışmaları
UNICEF, yaşamlarının ilk dönemlerinde çocukların gereksinim duydukları bakım ve uyarımın sağlanmasına yardımcı olmakta, aileleri erkek çocukların yanı sıra kızların da eğitilmesine özendirmektedir. Kuruluşun amacı, çocukluk dönemi hastalıklarının ve ölümlerinin azaltılması, savaş ve doğal afet gibi durumlarda, HIV/AIDS’ten etkilenenler dahil olmak üzere çocukların korunmasıdır.

UNICEF, nerede olurlarsa olsunlar gençlere yaşamlarına ilişkin doğru kararlar verebilmeleri için destek olmakta, sonuçta bütün çocukların güvenli ortamlarda insana yakışır bir yaşam sürdürebildikleri bir dünya inşa etmeyi hedeflemektedir.

UNICEF, hükümetler, STK’lar (Sivil Toplum Kuruluşları), diğer Birleşmiş Milletler kuruluşları ve özel sektörden ortaklarla birlikte çalışmalar yürütür. Ayrıca çocukları koruma amacıyla çeşitli hizmetler ve malzemeler sağlar, siyasi gündemlerin ve bütçelerin çocukların yararına göre oluşturulmasına destek olur.

UNICEF, Birleşmiş Milletler’in 2016 yılı için belirlediği hedefler çerçevesinde, beş yıllık dönemler için öncelikli konular belirleyerek o konularda programlar hazırlar.

Erken Çocukluk Gelişimi : Her çocuğun beslenme, temiz su, temiz çevre ve korunma ihtiyaçlarının karşılanması,
Kız Çocuklarının Eğitimi : Dünyadaki her çocuğun, özellikle de kız çocuklarının kaliteli bir ilkokul eğitimi alması,
Bağışıklama ve Daha Fazlası : Bütün çocukların önlenebilir ölüm ve sakatlıklardan korunması,
HIV/AIDS : HIV virüsü ile AIDS hastalığının yayılmasının önlenmesi ve hastalıktan etkilenmiş çocuklarla gençlerin gerekli bakımı görmelerinin sağlanması,
Çocukların Korunması : Çocukların şiddet, sömürü, taciz ve ayrımcılıktan uzak güvenli bir yaşam sürebilmeleri için her çocuğun korunmasının sağlanması.


Admin
Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 4942
Kayıt tarihi : 12/01/09
Yaş : 51

https://moral.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

SOSYAL BİLGİLER  MİLLİ  MÜCADELE  4.sınıf Empty Sivil Toplum Kuruluşlarını ve Amaçları

Mesaj  Admin Salı Mart 15, 2016 9:04 am


Sivil Toplum Kuruluşlarının Amaçları

Sivil toplum kuruluşları, resmi kurumlar dışında ve bunlardan bağımsız olarak çalışan, politik, sosyal, kültürel, hukuki ve çevresel amaçları doğrultusunda lobi çalışmaları, ikna ve eylemlerle çalışan, üyelerini ve çalışanlarını gönüllülük usulüyle alan, kâr amacı gütmeyen ve gelirlerini bağışlar ve/veya üyelik ödemeleri ile sağlayan kuruluşlardır.
[​IMG]

Sivil toplum kuruluşları oda, sendika, vakıf ve dernek adı altında faaliyet gösterir. Vakıf dernekler topluma yararlı bir hizmet geliştirmek için kurulmuş yasal topluluklardır. Sivil Toplum Kuruluşları, herhangi bir devlet organından bağımsız bir şekilde özel kişilerin girişimiyle kanuni olarak kurulmuş her türlü organizasyon için kullanılan genel bir terimdir. STK’ların tamamen veya kısmen devlet organları tarafından desteklendiği durumlarda bile STK bünyesinde herhangi bir devlet yetkilisi bulunmadıkça kurumun STK olma özelliğinin devam ettiği kabul edilir.


20. yüzyıl boyunca, küreselleşme STK’ların önemini artırmıştır. Çoğu sorunların ülkelerin kendi içinde çözülmesi imkansızdır. Uluslararası antlaşmalar ve Dünya Ticaret Örgütü gibi Uluslararası Örgütler finansal alandaki büyük aktörlerin çıkarlarına odaklı olarak algılanmaktadırlar. Bu alandaki dengesizliği gidermek için STK’lar insani konular, kalkınma yardımları ve sürdürülebilir kalkınma alanlarında gelişim göstermişlerdir. Buna bir örnek olarak Dünya Ekonomik Forumuna rakip bir toplantı olarak heryıl düzenlenen Dünya Sosyal Forumunun heryıl Ocak ayında Dünya Ekonomik Forumunun düzenlendiği Davos’ta düzenlenmesi belirtilebilir. 5. Dünya Sosyal Forumu Ocak 2005 tarihinde 1.000’den fazla uluslararası STK temsilcisinin katılımı ile toplanmıştır.

Türkiye’deki Sivil Toplum Kuruluşları

Türkiye’deki Vakıflar

Vakıf statüsünde kurulmuş sivil toplum kuruluşları
Ankara Losemili Cocuklar Vakfı (LÖSEV)
Beyaz Nokta Gelişim Vakfı
Bilim ve Sanat Vakfı (BİSAV)
Çevre ve Kültür Değerlerini Koruma ve Tanıtma Vakfı (ÇEKÜL)
Çocuk Vakfı
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı (GYV)
Geleceğimizin Çocukları Vakfı (GCV)
ICEP Uluslararası Kültürel Değişim Programları Burs Vakfı
İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV)
İlköğretim Okullarına Yardım Vakfı (İLKYAR)
İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV)
Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı (KEDV)
Kafkas Vakfı
Nesin Vakfı
Nezih Danyal Karikatür Vakfı
Osmanlı Araştırmaları Vakfı
Reklamcılık Vakfı
Sağlık Vakfı
Sağlık ve Sosyal Yardım Vakfı (SSYV)
Sigarayla Savaşanlar Vakfı
Sosyal Demokrasi Vakfı (SODEV)
Su Vakfı
Tarih Vakfı
TEMA Türkiye Erozyonla Mücadele Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı
Temiz Enerji Vakfı (TEMEV)
Toplum Gönüllüleri Vakfı (TOG)
TSK Mehmetçik Vakfı
Turkiye İnsan Hakları Vakfı
Türk Demokrasi Vakfı
Türk Dış Ticaret Vakfı (TDV)
Türk Eğitim Vakfı (TEV)
Türk Kalp Vakfı
Türk Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Vakfı (TKBBV)
Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı
Türk Tanıtma Vakfı (TÜTAV)
Türkiye Aile Sağlığı ve Planlaması Vakfı (TAPV)
Türkiye Bilişim Vakfı (TBV)
Türkiye Can Çocuklar Eğitim Koruma ve Yaşam Vakfı (CANEV)
Türkiye Diyanet Vakfı
Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı (TEGV)
Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV)
Türkiye Gaziler Kültür ve Dayanışma Vakfı
Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı (TGTV)
Türkiye Infertilite Vakfı (TİVAK)
Türkiye Milli Kültür Vakfı (TMKV)
Türkiye Teknik Elemanlar Vakfı (TUTEV)
Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV)
Türkiye Zeka Vakfı (TZV)
Ulusal Politika Araştırmaları Vakfı (UPAV)
UM:AG Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı
Umut Vakfı
Vakıflar Genel Müdürlüğü
Vehbi Koç Vakfı
WWF-Türkiye Doğal Hayatı Koruma Vakfı
Yüksek Öğrenimde Rehberliği Tanıtma ve Rehber Yetiştirme Vakfı

Türkiye’deki Dernekler

Dernek statüsünde kurulmuş sivil toplum kuruluşları.
AIDS Savaşım Derneği
AKUT Arama Kurtarma Derneği
******çü Düşünce Derneği (ADD)
Bilişim Sektörü Derneği (TÜBİDER)
Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD)
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD)
Deniz Feneri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği
Gümrük Müfettişleri Derneği
Hasta ve Hasta Yakını Hakları Derneği (HAYAD)
İktisadî Girişim ve İş Ahlâkı Derneği (İGİAD)
İnsan Hakları Derneği
İş Hayatı Dayanışma Derneği (İŞHAD)
Linux Kullanıcıları Derneği
Mahalli İdareler Derneği
Otomotiv Sanayi Derneği (OSD)
Özel Dedektifler Derneği
Reklam Yaratıcıları Derneği (RYD)
Reklamcılar Derneği
Tüm Tüketicileri Koruma Derneği (TTKD)
Türk Arşivciler Derneği
Türk Dış Ticaret Derneği
Türk Farmakoloji Derneği (TFD)
Türk Hemşireler Derneği (THD)
Türk Kardiyoloji Derneği
Türk Psikologlar Derneği
Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği (PDR)
Türk Radyoloji Derneği
Türk Serbest Mimarlar Derneği
Türk Sosyal Bilimler Derneği
Türk Toraks Derneği
Türkiye Acil Tıp Derneği
Türkiye Aile Planlaması Derneği
Türkiye Bilişim Derneği (TBD)
Türkiye Diyetisyenler Derneği
Türkiye Faal Futbol Hakemleri ve Gözlemcileri Derneği
Türkiye Kızılay Derneği
Türkiye Muhasebe Uzmanları Derneği (TMUD)
Türkiye Psikiyatri Derneği
Türkiye Tabiatını Koruma Derneği (TTKD)
Türkiye Turizm Yatırımcıları Derneği (TYD)
Ulusal Franchising Derneği (UFRAD)
Uluslararası Nakliyeciler Derneği (UND)
Vergi Denetmenleri Derneği
Veteriner Sağlık Teknisyenleri Derneği
Yazılım Sanayicileri Derneği (YASAD)
A DAN Z YE


Türkiye'deki Sivil toplum kuruluşları

3K Kavimler Kapısı Sanat Derneği
A

AEGEE-Ankara
AIDS İle Mücadele Derneği
ALS - MNH Derneği
Acil Tıp Teknisyenleri Derneği
Acil İhtiyaç Projesi Vakfı
Adli Tıp Uzmanları Derneği
Alzheimer Derneği ve Vakfı
Ankara Sinema Derneği
Anne Çocuk Eğitim Vakfı
Arama Kurtarma Derneği
Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği
B

Basın Yayın ve İletişim Emekçileri Sendikası
Bağımsız Ulaşım-Sen
Bedensel Engellilerle Dayanışma Derneği (BEDD)
Berksav
Bir Dilek Tut Derneği
Birleşik İşçi Sendikası
Birlik Dayanışma Hareketi
Büro Emekçileri Sendikası
D

DenizTemiz Derneği
Devlet Tiyatrosu Opera ve Balesi Çalışanları Yardımlaşma Vakfı
Doğal Hayatı Koruma Derneği
E

Ege Çağdaş Eğitim Vakfı
Ege Çevre ve Kültür Platformu
Ekolojik Ütopyalar Derneği
Epilepsi ve Toplum Derneği
EĞİTİM SEN
F

Film Sanayii ve Tüm Sanatçıları Güçlendirme Vakfı
Film Yönetmenleri Derneği
Fişek Enstitüsü
G

Gençlik Tiyatroları Oluşumu
H

Halkevleri
Heinrich Böll Stiftung Derneği (Türkiye)
Hukukun Üstünlüğü Derneği
K

Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği
K (devam)

Kanserli Çocuklara Umut Vakfı
Kemik İliği Transplantasyon ve Onkoloji Merkezi Kurma ve Geliştirme Vakfı
Kırsal Çevre Ve Ormancılık Sorunları Araştırma Derneği
M

Mayınsız Bir Türkiye Girişimi
N

Nesin Vakfı
O

Osmanlı Araştırmaları Vakfı
R

Reklamcılar Derneği
Rock - A (festival)
S

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Sinema Emekçileri Sendikası
Sinema Yazarları Derneği
Sivil Toplum Geliştirme Merkezi
Sosyal Araştırmalar Vakfı
Sosyal Girişim Derneği
Sümer Halk Oyunları Topluluğu Gençlik Ve Spor Kulübü Derneği
Sırça Yaşamlar Derneği
T

Tarih Vakfı
Tiyatro Oyuncuları Derneği
Toplum Gönüllüleri Vakfı
Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı
Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat İçin Vakıf
Tüketiciler Birliği
Tüketiciyi Koruma Derneği
Türk Akciğer Kanseri Derneği
Türk Eczacıları Birliği
Türk Göğüs Cerrahisi Derneği
Türk Hematoloji Derneği
Türk Hemşireler Derneği
Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu Derneği
Türk Kardiyoloji Derneği
Türk Metal Sendikası
Türk Nefroloji Derneği
Türk Psikologlar Derneği
Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği
Türk Toraks Derneği
Türkiye Acil Tıp Derneği
Türkiye Aile Sağlığı ve Planlaması Vakfı
T (devam)

Türkiye Bilişim Vakfı
Türkiye Egitim, Ögretim ve Bilim Hizmetleri Kolu Kamu Çalışanları Sendikası
Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı
Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu
Türkiye Filateli Dernekleri Federasyonu
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti
Türkiye Musiki Eseri Sahipleri Meslek Birliği
Türkiye Nükleer Tıp Derneği
Türkiye Organ Nakli Derneği
Türkiye Psikiyatri Derneği
Türkiye Sakatlar Derneği
Türkiye Tanıtım Araştırma Demokrasi ve Laik Oluşum Vakfı
Türkiye Ulusal Verem Savaşı Dernekleri Federasyonu
Türkiye Yazarlar Sendikası
Türkiye Çevre Eğitim Vakfı
Türkiye Öğretmenler Sendikası
Türkiye Üçüncü Sektör Vakfı
Türkiye İnsan Hakları Kurumu
Türkiye İşitme Konuşma Rehabilitasyon Vakfı
Tıbbi Onkoloji Derneği
U

Umut Vakfı
Umut Çocukları Derneği
V

Viral Hepatitle Savaşım Derneği
Y

Yakınlarını Kaybetmiş Aileler Derneği
Ç

Çağdaş Gazeteciler Derneği
Çağdaş Sinema Oyuncuları Derneği
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği
Çevre Koruma ve Ambalaj Atıkları Değerlendirme Vakfı
Çevre Koruma ve Araştırma Vakfı
Çevre ve Kültür Değerlerini Koruma ve Tanıtma Vakfı
Çocuk Destek Grubu
Ö

Öğretim Elemanları Sendikası
İ

İnsan Hakları Gündemi Derneği
İstanbul Fotoğraf ve Sinema Amatörleri Derneği
İstanbul Kültür Sanat Vakfı
İzmir Kültür Sanat Eğitim Vakfı
İzmirli Sanatçılar Birliği Derneği

Admin
Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 4942
Kayıt tarihi : 12/01/09
Yaş : 51

https://moral.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

SOSYAL BİLGİLER  MİLLİ  MÜCADELE  4.sınıf Empty Geçmişten Günümüze Teknolojik İcatlar

Mesaj  Admin Perş. Şub. 18, 2016 9:17 am

Geçmişten Günümüze Teknolojik İcatlar
Hayatımızda önemli yer tutan ve çok kısa sürede gelişen teknolojinin ürünü olmalarına rağmen hayatımızda vazgeçilmez bir yere sahip olan icatlar ve buluşlar. İşte bunlardan pek çoğu;Bu icatlar elbette Ateşin, Tekerleğin ve Yazının, Elektriğin ve Paranın  bulunması ile başlıyor, günümüze kadar devam ediyor. İnsanoğlu varoldukça  da devam edecek.



TELGRAF : William Cooke ve Charles Wheatstone adlı iki İngiliz1837 yılında teller üzerinden elektrik akımı göndererek mesaj iletmeyi başardılar. Böylece ilk elektrikli telgraf makinesı ortaya çıktı. Elektrik akımı alıcı cihazın kadranındaki bir dizi iğneyi hareket ettirerek ulaştırılacak mesajın ekranda belirmesine yardımcı oluyordu.

MORS ALFABESİ : 1843’ te Samuel Morse telgraf mesajlarında nokta ve çizgilerden oluşan ünlü Mors Alfabesi’ ni geliştirdi. Morse Baltimore’ den Washington’ a uzanan 60 km’ lik bir telgraf hattı kurarak hattı başkanlık seçimleriyle ilgili haberleri iletmek için kullandı.

TELEFON : 1876’ da Alexander Graham Bell telefonu icat etti. Bell ve Thomas Watson adlı elektrik mühendisi bir gönderici ve bir alıcıdan oluşan bir düzenek yaptılar. Alıcı sesi belli bir elektrik akımına dönüştürüyor ve bu akım bir tel aracılığı ile ahizeye taşınıyordu. Tarihteki ilk telefon görüşmesini 10 Mart 1876‘ da Bell yapmıştır.

RADYO : 1902’ de İtalyan mucit Guglielmo Marconi kablo ya da tel olmadan bir yerden diğerlerine mesaj göndermenin yolunu keşfetti. Böylece radyo doğdu. Marconi radarın mucidi Hertz’ in yapmış olduğu deneyleri kullanarak bulunduğu yerden 9 metre uzaktaki bir kapı zilini çalmayı başarabiliyordu ve bunun için her hangi bir kabloya ihtiyaç duymuyordu. Kullandığı yönteme “elektromanyetik” adını vermişti.

FM RADYO : 1920’ de Edwin Howard Armstrong FM radyoyu geliştirdi. Elektrik mühendisi Armstrong’ un elektromanyetik ve elektrik alanında yaptığı icatlar çok önemlidir. Fakat onun belki de hepimiz tarafından bilinen icadı geniş aralıklı yayın yapan FM radyo bandıdır.

SÜPER İLETKEN : 1986’ da George Bednorz kayıp olmaksızın enerjiyi transfer edebilen bir madde geliştirdi. Böylece “süper iletken” kavramı hayatımıza girmiş oldu. Süper iletkenler “bilgi çağı” açısından çok önemli gelişmeleridir. Sıradan bir bakır telden iletildiğinde enerjinin yaklaşık % 40’ ı kaybolmaktadır. İşte bu yüzden süper iletkenler insanlığın enerjiyi doğru ve verimli kullanabilmesi açısından çok önemlidir.

UYDU : 4 Ekim 1957’ de Ruslar ilk uydu Sputnik’ i Dünya yörüngesine yerleştirdi. Dünya’ nın ilk yapay uydusu sadece bir basket topu büyüklüğünde olup 82 kg ağırlığındaydı. Bu minik uydu 98 dakika içinde yörüngeye yerleştirilmişti. Sputnik insanoğlu için uzay çağının başlangıcı demekti.

FAKS : 1843’ te üretilen ilk faks makinesi kabartma harfleri tarayarak elektrik sinyalleri gönderen bir sarkaçtan oluşuyordu. Modern faks makinelerinde ise gönderilen dokümandan yansıyan ışığı algılayan diyotlar kullanılır. 1922’ de Alman fizikçi Arthur Korn radyo dalgaları ile Avrupa’ dan Amerika’ ya fotoğraf göndermiştir.

HABERLEŞME KULELERİ : Claude Chappe tepelerin üzerine kurulmuş kulelerden oluşan bir ağ sistemi geliştirdi. Her kulenin üzerinde 49 değişik konuma ayarlanabilen iki uzun oka sahip bir makine vardı. Her konum bir harfe ya da rakama karşılık geliyordu. Operatörler böylece bir kuleden ötekine mesaj gönderebiliyorlardı. Bu sistem çok başarılı oldu ve 4.828 km’ lik bir ağ kulelerle birbirine bağlandı.

ÇENGELLİ İĞNE : Dünya 1849’ da Walter Hunt tarafından bulunan çok basit ama faydalı bir ürünle tanıştı: Çengelli İğne. Çengelli iğne Amerikalı mucit tarafından sadece 15 dolar kazanabilmek amacıyla bir iddia sonucunda ortaya çıkmıştır.

YEMEK ÇUBUKLARI : Yemek çubukları 5000 yıl önce ilk defa Çin’ de kullanılmaya başlandı. Çinliler daha iyi pişmesi için yiyecekleri çok ufak parçalara ayırıyorlardı. Bunları tutabilmek için de ağaç dallarını kullanıyorlardı. Bugün Çin Japonya Vietnam Kore gibi Uzakdoğu ülkelerinde yemek çubukları hala yaygın olarak kullanılmaktadır.

EKMEK KIZARTMA MAKİNESİ : 1909’da General Electric şirketi ilk elektrikli ekmek kızartma makinesini üretti. Dilimlenmiş ekmek elektrikle ısıtılan bir tel üzerine konuluyordu. Ayarlı bir saat süre dolduğunda elektriği kesiyor ve ekmeği dışarı doğru itiyordu. Bu sayede sabahları kahvaltı masalarını renklendiren çıtır çıtır ekmeklerin hikayesi doğdu.

MİKRODALGA FIRIN : Yiyecekleri radyo dalgaları ile ısıtan bir fırın fikrinin patentini 1945’ te Amerikalı mucit Percy L. Spencer almıştır. Yiyecekler mikrodalga adı verilen radyo dalgalarıyla bombardıman edilir bunun neticesinde moleküler titreşerek yiyeceğin ısınmasını sağlar. Mikrodalga fırınların kapağındaki metal teller ise mikrodalgaların fırından dışarıya çıkıp insanlara zarar vermesine engel olmaktadır.

KAŞIK : Paleolitik zamanlardan beri kullanılan kaşıkların atası deniz kabuklarıdır. Kaşığın Latince ve Yunanca’ daki karşılığı “spiral şekilli sümüklüböceği kabuğu” anlamına gelen “cochlea” kelimesinden türetilmiştir. Günümüzdeki formunu ise MS I. Yüzyılda Romalılar vermiştir.

BIÇAK : Tarihte kesin olarak ne zaman icat edildiği belli olmayan bıçak günümüzde mutfaklarda ve yemek masalarında dizayn edilseler de tarihin ilk dönemlerinden başlayarak yakın bir zamana kadar öncelikle silah olarak kullanıldı. Ortaçağ Avrupası’ nda ev sahibi masaya bıçak getirmezdi çünkü herkesin bıçağı belindeydi. Ancak şiddet artmaya başlayınca 1669’ da Fransa Kralı 14. Louis’ in bütün sivri uçlu bıçakların yemek masalarında kullanımını ve sokaklarda taşınmasını yasaklamıştır.

ÇATAL : Çatalı ilk kullananların Yunanlılar olduğu sanılmaktadır. Çatalın yemek masalarındaki kullanımı MS 7. yüzyılda Ortadoğu’ daki zengin ve itibarlı ailelerde görülmektedir. 13. yüzyılda Bizanslılar’ a onlardan da İtalyanlar’ a geçmiştir. Fransa da ise “gösterişe kaçıyor ” diye kabulü yavaş olmuştur. Çatal 1600’ lerin ortalarından itibaren tekrar itibar kazanmış kraliyet ailesi ve zengin sofralarının vazgeçilmez lüksü olmuştur. Günümüzde ise hepimizin vazgeçilmez ihtiyacıdır.

MEKANİK SAAT : 999’ da Gerbert insanoğlunun zamanı ölçebilme arzusuna hizmet etmek için yepyeni bir ürün sundu. Fransız keşiş ve sonrasında Papa olan Gerbert’ in ağırlıklar kullanarak çalışan ilk mekanik saati günümüze kadar pek çok kez geliştirildi.

HASSAS SARKAÇLI SAAT : Galileo’ nun sarkaç teorisini üretmesinden sonra daha kesin zaman ölçümü yapılabilir miydi? 1656’ da Christian Huygens bu noktadan hareketle sarkacın hareketini bir dizi dişli çark üzerinden saatin kollarına iletirken bir yandan da sarkacın sürekli salınım halinde tutmanın yolunu bularak ilk hassas sarkaçlı saati geliştirdi.

DİKİŞ MAKİNESİ : 1830’ da Barthelemy Thimonnier dikiş makinesini icat etti. Makinede ayak pedalıyla döndürülen bir tekerlek iğneyi kaldırıp indiriyordu. Fakat o dönemlerde pek çok terzi işini kaybedeceği korkusuyla bu makinelerin 80 tanesini tahrip etmişti.

FERMUAR : Fermuarın icadında her ne kadar tek bir mucitten söz etmek zor olsa da asıl katkıyı 1893’ de W.L. Hudson’ un yaptığı söylenebilir. Fermuarın hayatımıza girmesi oldukça zaman almıştır. İlk fermuar tasarımının o kadar ürkütücü bir görüntüsü vardı ki pek çok üretici seri üretimi yapmayı reddetmişti. Fermuar günümüze kadar gelişmiş ve hayatımızdaki pratik malzemelerden biri olarak yerini almıştır.

ELEKTRİK ISITICILI ÜTÜ : 1882’ de Henry Seely elektrik ısıtıcılı ütüyü geliştirdi. İlk ütüler içine kor halinde kömür konularak ısıtılırdı. Seely’ nin ütüsünün içinde ise elektrikli bir ısıtıcı bulunuyordu. Böylece ütü zor kullanılan bir ev aleti olmaktan çıkmıştı.

ÜTÜ MASASI : Ütü yaparken yeterince iyi sonuç alamamaktan şikayetçi olan Afrikalı Sarah Boone adlı bir ev kadını 1892 yılında kendisi için bir ütü masası geliştirdi. Böylece tarihin ilk ütü masası ortaya çıkmış oldu.

ELEKTRİKLİ SÜPÜRGE : 1901’ de Hubert Booth elektrikli süpürgeyi icat etti. Booth’ un elektrikli süpürgesi o kadar büyüktü ki atlı bir arabayla çekilmesi gerekiyordu. Fakat süpürgenin performansı gayet iyiydi; öyle ki İngiliz Kralı VII. Edward taç giyme töreninden önce salondaki halının bu süpürge ile temizlenmesini istemişti.

ELEKTRİKLİ BUZDOLABI : İlk elektrikli buzdolabı Karl Linde tarafından 1877’ de geliştirildi. Yiyeceklerin bozulmadan saklanabilmesi için gereken ortamın soğuk olması koşulu ilk defa Karl Linde tarafından yapay olarak sağlanmıştı. Linde’ nin cihazı yiyecek kabininin arkasına freon gazı yerine metil ether adlı son derece patlayıcı bir gaz pompalıyordu. Bu yüzden pek yaygınlaşmadı. Freon gazı kullanılan ilk buzdolabını ise Balzer Von Platen ve Carl Munters birlikte tasarlamıştı.

BULAŞIK MAKİNESİ : 1889’ da W. A. Cockran adındaki maharetli kadın mucit tarihin ilk elektrikle çalışan ilk bulaşık makinesini üretti. Sistem çok basitti. Bir fiskiye boru yardımıyla gelen tazyikli suyu tabakların üzerine eşit dağıtıyor ve bulaşıkları temizliyordu.

ÇAMAŞIR MAKİNESİ : 1906’ da Ala Fischer çamaşır makinesini icat etti. Makinenin içine yatay olarak yerleştirilmiş metal tambura kirli çamaşırlar konuluyordu. Tambur elektrik yardımıyla döndürülüyor ve hareket sırasında çamaşırlar sürekli suyla temas ederek temizlenmiş oluyordu. İlk kurutuculu çamaşır makinesi ise 1924’ te üretildi. Çamaşır makineleri sürekli gelişerek günümüzdeki halini aldı.

TERMOS : 1906’ da İskoçyalı J. Dewar termos adını verdiği ve içine konulan sıvının ısısını koruyan iç içe geçmiş iki kaptan oluşan bir sistem geliştirdi. Tarihin en popüler icatlarından birisi olan termos sayesinde piknik yapmak insanoğlu için daha da keyifli bir hal almaya başladı.

BLENDER : Stephen Poplawski termos benzeri cam bir kutunun tabanına metal dönen bir bıçak koyarak blender fikrini ilk ortaya atan kişidir. 1932’ de bu fikrini tasarım haline dönüştürmeyi başarmıştır. 1935’ te Fred Waring ve Frederick Osus adlı iki girişimci dostu Poplawski’ nin fikrini geliştirerek büyük bir ticari başarı kazanmışlardır.

ATAŞ : 1900’ de Johann Vaaler kağıtları sıkıca tutabilmek içiniç içe geçmiş iki halkadan oluşan metal bir telden ibaret orijinal bir ürün tasarladı. Vaaler’ in “Ataş” adını verdiği bu tasarım bugüne değin hemen hemen hiç değişmemiştir.

KALEMTIRAŞ : Bugün okur yazar hemen hemen herkesin evinde çekmecesinde bulunan kalemtıraş Amerikalı John Lee Love tarafından 1897’ de icat edildi. İlk üretimi bildiğimiz taşınabilir şekliyle tasarlanan kalemtıraş daha sonraki yıllarda geliştirildi.

KURŞUNKALEM : Kurşunkalemin bugün bildiğimiz şeklini Fransız kimyacı Nicolas Conte vermiştir. Kil ve graphite karışımını yakıp tahtadan silindir çubuklar içine koyan Conte; 1795’ te patentini almıştır. İlk kurşunkalem fabrikasını ise 1861’ de Eberhard Faber New York’ ta kurmuştur.

BİLYE UÇLU TÜKENMEZKALEM : 1938’ de Macar mucit Lazlo Biro biro da denilen günlük hayatımızın vazgeçilmez parçası olan bilye uçlu tükenmezkalemin hayata geçmesini sağladı. Tükenmezkalem öncelikle yüksek basınca maruz pilotların kullanması için üretilmişti. Zamanla kolay kullanımından dolayı geniş kitlelere ulaştı.

DOLMAKALEM : 1935’ te Fransız Jules Fagart tekrar doldurulabilen dolmakalemi geliştirdi. Bugün bizlere bir parça nostalji gibi görünse de dolmakalemler pek çok insan için hala önemli yazı araçlarından biridir.

SİLGİ : Silgiyi ilk defa 1736’ da Avrupa’ ya getiren Fransız kaşif ve bilim adamı Charles Marie de la Condamine’ dir. Bu aslında Güney Amerika’ da yerli kabilelerin oyun için ve tavuk tüyü gibi şeyleri vücutlarına yapıştırmak için kullandıkları bir maddeydi. Avrupalılar bunu kullandı fakat bir süre sonra çürüdüğü için kullanışlı olmadı. 1839’ da Charles Goodyear kauçuğu işlemenin ve dayanıklı kılmanın yolunu buldu. Bugün kullandığımız silgilere şekil vermiş oldu.
DAKSİL : 1951’ de Bette Nesmint Graham daksili icat etti. Dallaslı sekreter Graham bugün ofislerimizde hepimizin sık sık ihtiyaç duyduğu hatalı metinlerin üzerini ince beyaz tabakayla kapatan yazı düzelticiyi ilk olarak evinin mutfağında blender ile sıvı hale getirdiği kağıt olarak üretmiştir.

RAPTİYE : Raptiye ilk defa Amerikalı Edwin Moore tarafından kiralık bir odada üretildi. Bir gün önce yaptığını ertesi gün satan Moore Eastman Kodak Company’ den büyük bir sipariş alınca 1904’ te Moore Raptiye Şirketi’ ni kurdu. Şirketi hala küçük şeylerin üretimine devam etmektedir.

FOTOKOPİ MAKİNESİ : Bugün kullandığımız fotokopi makineleri ilk olarak 1942’ de Chester Carlson tarafından geliştirilmiştir. Amerikalı mucit Chester Carlson 1938’ de de elektrostatik fotokopi makinesini icat eden kişidir. Fotokopi makineleri sayesinde gerekli dokümanları çoğaltmak kolaylaşmış oluyordu. Bu da büyük bir işgücü kazanımı anlamına gelmekteydi.

MÜREKKEP : Kağıdın icadıyla paralel kullanılan mürekkep Çinliler tarafından bulunup geliştirildi. MS 400’ de yaklaşık olarak bugün kullandığımız halini aldı. Renk pigmentleri veya boyar maddelerin sıvıda çözündürülmesiyle elde edilen mürekkebin ilk dönemlerdeki hammaddesi ise yanmış çam odunu kuzu yağı eşek derisi jölesi ve miskti.

PARŞÖMEN : Eski Mısır firavunlarından biri Anadolu’ ya papirüs vermeyi reddedince parşömenin hikayesi başlar. Anadolu’ daki Bergama kitaplığının İskenderiye’ ye rakip olmasından rahatsız olununca papirüs gönderimi durmuştur. Bergama hükümdarı koyun ya da keçi derisinden papirüsün yerini tutacak ve yazı yazmaya uygun bir madde hazırlanması istedi. Yunanca “Pergament” adını taşıyan parşömen böylece doğdu.

YAPIŞKAN BANT : 1921’ de Amerikalı R. Drew yapışkan bant fikrini ortaya attı. Avrupa’ da “seloteyp” adıyla piyasaya sürülen bu bandın bir yüzü “selüloz” adı verilen ve yapışkan olan saydam bir plastik şeritten oluşuyordu.

TUTKAL : Tutkal ilk olarak 1750’ de İngiltere’ de yapıldı. Tutkal önceleri balıktan elde edilmiş daha sonraları plastik hayvan kemikleri nişasta süt proteinlerinden elde edilen türevleri ile yaygınlaşmaya başlamıştır.

YANGIN SÖNDÜRÜCÜ : 1816’ da George Manby yangın söndürmeye yönelik bir sistem geliştirerek ilk yangın söndürücünün temellerini atmış oldu. Alet su içeren metal bir silindirden oluşuyordu. İçindeki su sıkıştırılmış hava yardımıyla dışarıya püskürtülüyordu.

KİMYASAL YANGIN SÖNDÜRÜCÜ : 1905’ te Alexander Laurent kimyasal yangın söndürücüyü geliştirdi. Yangına suyla müdahale etmek her zaman doğru bir yol değildi bu yüzden Laurent bir kimyasal karışımı geliştirerek suyun yangın söndürmedeki zararlarını da yok etmiş oluyordu.

DİKENLİ TEL : 1867’ de Lucien B. Smith tarihteki ilk dikenli teli üretti. Teksas’ ta yaşayan büyük toprak sahiplerinin sayısı artmaya başlayınca sınırlar birbirine yaklaşmaya başlamıştı. İşte bu ihtiyaçtan hareketle kendisi de bir çiftçi olan Smith sınırları belirlemek ve yabancıların girişinin önüne geçebilmek için tarihteki ilk dikenli teli üretmiştir.

GAZ MASKESİ : 1914’ de Garet A. Morgan’ ın geliştirdiği gaz maskesi Erie Gölü altındaki patlamada 32 maske kullanıcısın hayatta kalmasından sonra çok tutulmuştur. Patlamadan sonra pek çok firma Morgan’ ın gaz maskelerinden sipariş vermiştir. Sonraları Amerikan ordusu gaz maskesine son halini vermiş ve resmen kullanmaya başlamıştır.

TRAFİK IŞIKLARI : 1923’ te Gervett A. Morgan elektrikli trafik ışıklarını geliştirdi. Üzerinde “dur” ve “geç” yazan trafik işaret kolları ilk kez 1868’ de kullanılmıştır. Sonraları gaz lambasıyla çalışan renkli trafik ışıkları kamu kullanımına sunuldu. İçindeki gaz lambası vasıtasıyla trafiği düzenleyen bu sistem o tarihlerde gaz lambalarından birinin patlaması sonucu bir polisin ölmesine neden olunca yeni arayışlara gidildi. Bu soruna çare arayan Morgan yeşil sarı ve kırmızı renklerden oluşan elektrikli trafik ışıklarını geliştirdi.

PARKMETRE : 1939’ da Carl C. Magee park sorununu çözebilmek amacıyla ilk parkmetreyi tasarladı. O yıllarda Amerika’ da ciddi bir park sorunu yaşanıyordu. Magee ilk parkmetre aletini caddeye yerleştirdiğinde halk büyük tepki gösterdi. Fakat park sorunu çözülemeyince parkmetrelerin kullanımı arttı.

KEDİGÖZÜ : 1933’ te Percy Shaw sisli bir gecede otomobiliyle neredeyse bir uçurumdan yuvarlanmak üzereyken bir kedinin gözlerinin parlamasıyla yolu fark edip hayatı kurtulunca kedi gözünden esinlenerek bir alet tasarlamaya karar verir. Böylece hayat kurtaran kedi gözü ortaya çıktı. Kısa bir süre sonra birçok ülkenin yollarına bu kedigözlerinden çok sayıda yerleştirilir.

GÜVENLİ TIRAŞ BIÇAĞI : 1771’ de Jean Jacques Perret cilde sadece bıçağın kenarının değdiği ilk güvenli tıraş bıçağını geliştirdi. Böylece sabahları yüzünde kesiklerle işe gitmek zorunda kalan erkek nüfusunun sayısında gözle görülür bir azalma olmaya başladı.

SABAN : 1814’ te John Jetro hayvan gücüyle kullanılan ilk sabanı geliştirdi. Toprağı insan gücüyle sürmek hem çok zordu hem de toprak sahipleri için çok maliyetliydi. Bu nedenle hayvan gücüyle kullanılabilecek bir alet tasarlamak gerekmişti. John Jetro tarımcılık için büyük öneme sahip sabanı geliştirdi ve patentini aldı.

PUSULA : MS 100 yılında Çinliler pusulayı icat etti. Manyetik bir ortamda serbest bırakılan bir objenin kuzeye yöneleceği prensibinden hareketle pusulanın keşfi gerçekleşti.

KİBRİT : 1680’ de Robert Boyle kükürtlü kibrit aracılığıyla ateşi elde etmeyi becerdi. Keşfedilmesinin üzerinden binlerce yıl geçmiş olmasına rağmen ateş pratik halde elde edilemiyordu. Önceleri bir çelik bir metal parçasına sürtülüyor ve ateş elde ediliyordu. Boyle’ nin kibriti zımpara kağıdına sürtülmek suretiyle ateş alıyordu. Ardından fosforlu kibritler de üretilmeye başlandı.

YAZAR KASA : 1879’ da James Ritty yazar kasayı icat etti. Bugünkü yazar kasaların ilham kaynağı olan ilk yazar kasaya bir klavye yardımıyla sayılar giriliyor gerekli toplamalar yapılıyor ve bunlar kağıda basılabiliyordu.

KÖR ALFABESİ : Fransız subay Barbier aklına gelen kabarık harf fikrini kendisi de kör olan arkadaşı Braille’ e anlattı. Louis Braille bu alfabe sistemini kendi yaşadığı zorlukları da değerlendirerek 1829 yılında bugün kullandığımız kör alfabesini geliştirdi. Bugün sadece Braille’ in kabartma harflerini basan özel matbaalar bulunmaktadır.

BEBEK ARABASI : 1733’ te İngiliz William Kent ilk bebek arabasını üretti. W. Kent adlı mimar Devonshire’ in III. Dükü’ nün çocukları için tarihin ilk bebek arabasını sipariş üzerine yapmak zorunda kalmıştır. Bugün geliştirilmiş benzer tasarımlar parklarda bahçelerde karşımıza çıkabilmektedir.

AYNA : 1903’ te Emil Bloch aynayı geliştirdi. Tarih boyunca parlatılmış bir metal ya da taş ayna olarak kullanılmıştır. Daha sonraları cam yüzeylerin arkasına yapıştırılan koyu renkli kumaşlar da aynı amaçla kullanılmıştır. İlk modern ayna ise Bloch tarafından düz camın gümüş veya altın folyo ile kaplanmasıyla elde edilmiştir.

POSTA PULU : 1837’ de Rowland Hill ilk posta pulunu tasarlayıp kullanımını sağladı. Hill posta pulunu yaptıktan sonra İngiltere kralı tarafından şövalyelikle ödüllendirilmiştir. Bugün halen kullandığımız her biri birer sanat eseri sayılabilecek pullar önceleri sadece kralın yazışmalarında kullanabildiği bir işaret iken zamanla tüm posta sistemlerince kabul görmüş ve yaygınlaşmıştır.

POSTA KUTUSU : 1891’ de Philip Downing posta kutusu sistemini geliştirdi. Posta sisteminin her geçen gün daha sağlıklı işleyebilmesi için günümüze kadar pek çok insan bu gelişime katkıda bulunmuştur. Bu sayede posta işaretleyicileri işlem iptal eden cihazlar posta mühürleri otomatik posta sınıflandırma cihazları yaşamımızda yerini almış mektupların daha sistematik bir şekilde sınıflandırıp gönderilmesine olanak tanımıştır.

ŞEMSİYE : 1885’ te William C. Carter şemsiyeyi geliştirdi. İlk şemsiyenin 4000 yıl önce Mısır Asya Yunanistan ve Çin’ de kullanılmış olduğunu tarihsel dokümanlar göstermektedir. Şemsiyenin patenti Carter tarafından alınmıştır.

İNGİLİZ ANAHTARI : 1835’ te Solymon Merrick ingiliz anahtarını tasarladı. İnsanoğlunun pratik zekasının bir ürünü olan ingiliz anahtarı ile vidaların büyüklüğü önemini yitiriyordu. Çünkü genişleyebilen ucu sayesinde her boyuttaki vida için kolayca kullanılabiliyordu.

CIVALI BAROMETRE : 1643’ te Evangelista Torricelli hava basıncını ölçmek için yeni bir yöntem geliştirdi. Torricelli vakum ve basınç üzerine deneyler yapmaktaydı. Yarıya kadar cıvayla doldurduğu bir kaba yine ağzına kadar cıvayla dolu bir tüpü ters çevirip batırmıştı. Havanın basıncına bağlı olarak tüpteki cıvanın oranı bir miktar azalmaktaydı. Böylece bugün “cıvalı barometre” olarak bildiğimiz cihaz ortaya çıkmış oldu.

PARA : Para ilk kez MÖ 700’ de Lidya’ da malların alımı için kullanıldı. Yoğun olarak ticaretle uğraşan ve bir Anadolu uygarlığı olan Lidya’ da paranın ilk formu değerli maddeden oluşmaktaydı. Altın ya da gümüş en çok kullanılan para hammaddesiydi. MÖ 700 yılına gelene kadar insanların ekonomik ilişkilerinde kullandıkları en yaygın metot “barter” yani değişim sistemiydi. Buğday almak isteyen yerine eşit miktarda pirinç kullanabiliyordu. Günümüzde ise para kullanımı yavaş yavaş yerini dijital ortamdaki paralara yani kredi kartlarına bırakmaktadır.

KAUÇUK : Kauçukilk olarak Kızılderililer tarafından kullanıldı. Avrupalılardan çok daha önce Kızılderililer kauçuğu işlemeyi ve kullanmayı öğrenmişlerdi. 1751’ de Fransız mühendis Fresneau G. Amerika’ daki Cayimes yerlilerinden kauçuğun nasıl elde edilip işlendiğini öğrendi. Sonra bundan kendisine bir çift ayakkabı yaptı. Ardından Goodyear ve Hancock çeşitli yöntemler kullanarak kauçuğun kullanım alanlarını genişlettiler.

KLİMA : İlk klima fikri 1906’ da Willis Haviland Carrier tarafından oluşturulmuştur. Klima denildiğinde aklımıza Carrier gelmesine rağmen klima 1906 yılında Stuart H. Cramer adındaki bir tekstil mühendisi adına tescil ettirilmiştir. Cramer klima kelimesini tekstil bitkilerinin yetiştiği ortamdaki havayı nemlendirmeye yarayan cihazı için kullanmaktaydı.

TEFLON : 1939’ da Dr. Roy J. Plunkett tarafından bulunan ana maddesi PTFE olan teflon 1940’ larda Dupont Teflon adında bugün bildiğimiz tencere ve tavalarda kullanılmaya başlanmıştır. Teflonun patenti yine Dr. Roy J. Plunkett tarafından 1941’ de alınmıştır.

PAMUK : Ne zaman kullanılmaya başlanıldığı bilinmese de gidilebilen en eski tarihlerde bile pamuk karşımıza çıkmaktadır. Kelimenin orijini Arapça’ da kullanılan “kutun”dur. Diğer Avrupa dillerine “cotton” olarak geçmiştir. 7000 yıllık bir pamuklu giysi Meksika’ da tarih öncesi döneme ait bir mağarada bulunmuştur. MÖ 3000 yıllarında Mısırlılar pamuğu işleyen ve giysi üretmeye yarayan bir sisteme sahiptiler. 1793 yılında Amerikalı Eli Whitney pamuk toplama makinesinin patentini almıştır.

TORNAVİDA : MÖ 3. yüzyılda Arşimet tornavidayı icat etti. Arşimet tornavidanın mucidi olarak bilinmesine rağmen onun yapmış olduğu tornavida bugünkünden oldukça farklıydı; daha sonraları icadını daha da geliştirip tarihin ilk hidrolik tornavidasını üretmiştir.

BULMACA : 1913 Yılında İngiliz göçmen Arthur Wynne New York World gazetesinde çalışırken editörü kendisinden Pazar eğlence sayfası için yeni bir oyun bulmasını istedi. Wynne çocukluğundan hatırladığı sihirli kareler adlı bulmacaya benzeyen kelime oyununu geliştirerek bugünkü bulmacanın temelini atmış oldu. Bulmaca yaratıcısının ülkesinde ancak 1924’ te London Times’ ta yayımlandı.

GÜNEŞ GÖZLÜĞÜ : 1752’ de James Ayscough güneş gözlüğünü icat etti. İlk güneş gözlüklerinin camları da bugünküler gibi renkliydi. Yeşil ve mavi cam kullanımı tavsiye edilmekteydi. Daha sonra Edwin H Land ilk selofenli polarize edilmiş camlı güneş gözlüklerini üreterek güneş gözlüklerinde yeni bir dönem açmış oldu.

ÇAY MAKİNESİ : 1923’ TE Arthur Large tehlike yaratmadan suyla temas edebilen bir makine geliştirdi. Böylece ilk elektrikli çay makinesi doğdu ve bir çığır açtı. Çaydanlığın tabanında bulunan elektrikli ısıtıcı suyu ısıtıyordu. Bu ısıtıcı bir boru içinden geçen bir telden oluşuyordu ve su çabucak ısınıveriyordu.

SELOFEN : 1908’ de İsveçli tekstil mühendisi Jacques E Branderberger bir gün lokantada yemek yerken başka bir müşterinin yemek yediği masanın üzerine şarabını dökmesi sonucunda aklına temiz kullanışlı ve su geçirmeyen bir maddenin yapılabileceği fikri geldi. Sonunda selüloz ile kaplanmış viskos kumaş yani selofen bulunmuş oldu.

TEKERLEK : MÖ 3500 yıllarında icat edildiği sanılmaktadır. Tekerleğin ilk olarak ne zaman ve nerede ortaya çıktığını kimse bilmemektedir. Fakat MÖ 3500 yıllarında Mezopotamya’ da veya Doğu Avrupa’ da çömlekçiler tarafından kullanıldığına inanılmaktadır. Ulaşımda kullanılan en eski tekerle MÖ 3200 yıllarına ait bir Mezopotamya resminde görülmektedir. İlginç olan ise tekerlikli ulaşımın 15. yüzyılın sonlarına kadar Güney Amerika’ da bilinmemiş olmasıdır.
MAKAS : Bugün kullandığımız makasın patenti 1893’ te Louis Austin tarafından Washington’ da alındı. Tam olarak ne zaman ve kim tarafından icat edildiği bilinmese de İskender’ in Mısır’ ı fethiyle gelişen güzel sanatlarda üstünlük sembolü olarak kullanıldığı biliniyor.

SAKLAMA KABI : 1795’ te Fracois Appert oluşturduğu kapak sistemi sayesinde kapların içine hava sızmasını önleyen ve böylece gıdanın bozulmasını geciktiren bir sistem geliştirdi. Appert’ in bulduğu ilk saklama kapları aslında zamanı için bir devrim niteliğindeydi. Çünkü gıdaların bozulmadan saklanabilmesi gerçekten zordu.

AYAKKABI MAKİNESİ : Jan Ernst Matzeliger ayakkabı yapma makinesini icat etti. 1850’ li yıllarda tüm ayakkabılar elde yapılıyor ve bu da zaman alıyordu. El yapımı olduğu için fiyatları da yüksekti. Matzeliger ayakkabı sanayiine adeta yeni bir soluk getirdi. İcat ettiği makineyle bir ayakkabı yaklaşık 3 dakika içinde makineden çıkabiliyordu. Böylece ayakkabı maliyeti de düşürülmüş oluyordu.

ELEKTROKARDİOGRAFİ CİHAZI : 1903’ te Willem Einthoven kalbin işleyişini kaydeden elektrokardiografi cihazını ( EKG ) icat etti. Einthoven’ ın 1924’ te Nobel ödülü aldığı bu icadı kalp atışlarının grafiksel çıktısını vermekteydi. EKG kalbin ürettiği elektrik sinyalleri ölçüp kaydederek kalp hastalığının belirtisi olabilecek düzensizlikleri ortaya çıkarır.

DEMİR CİĞER : 1929’ da Philip Drinker hastaların solunumuna yardım etmek için “demir ciğer” adını verdiği bir alet tasarladı. Bu aygıt vücudun boynun altında kalan kısmını içine alan hava geçirmez bir kutudan oluşuyordu. Kutunun içindeki basınç değiştirilerek ciğerlere hava girip çıkması sağlanıyordu.

ELEKTRON MİKROSKOBU : 1933’ te iki Alman bilim adamı Max Kroll ve Ernst Ruska’ nın ortak çalışması sonucunda elektron mikroskobu doğdu. Elektronların bir numunenin üzerine bombardıman edilmesiyle numunenin elektron yayması prensibi o numunenin üç boyutlu görüntüsüne ulaşmamıza neden olmuştur. Sonraları bu keşif atomların incelenmesi ve diğer büyük keşiflerde çok yararlı olmuş insanlığa yeni kapılar açmıştır.

TETANOS AŞISI : 1926’ da Fransız Ramon et Zoeller tetanos aşısını geliştirdi. 1900’lerin ilk çeyreğine kadar tetanos virüsü ölümcül olabiliyordu. Her hangi bir paslı objenin açtığı küçük bir yaradan içeri giren virüs binlerce insanın ölümüne yol açabiliyordu. Zoeller’ den sonra tetanos virüsü de insanoğlunun zekası karşısında tarihteki yerini almıştır.

RADYASYON ÖLÇÜM ALETİ : 1913’ te Alman Hans Geiger radyasyon ölçüm aleti Geiger’ i icat etti. Geiger ortamdaki radyasyon miktarını ışıma yapan parçacıklar aracılığıyla hesaplamayı başarınca insanoğlu hiçbir şekilde sonuçları baş gösterene kadar fark edilemeyen bu gizli düşmanın varlığından en azından haberdar olabilmeyi başarabilmiştir.

DNA : Tıp tarihi boyunca yapılmış en büyük keşiflerden biri olarak kabul edilen DNA 1953 yılında James Watson ve Francis Crick tarafından bulundu. İki bilim adamı çifte heliks sarmalı etrafında sıralanmış yaşamın temel yapı taşlarının varlığını bularak genetik biliminin doğmasını sağlamışlardır.

LAZER : Lazer kuramı 1958’ de Amerikalı fizikçiler Charles Townes ve Arthur Schawlow ortaya atmıştır. İlk lazeri 1960’ da Theodore Maiman yapmıştır. Günümüzde lazer ameliyatlarda dokuları kesmek ya da kılcal damarlarını kapamak amacıyla kullanılmaktadır.

HEPATİT – B : 1971‘ de Amerikalı Blumberg et Millman Hepatit-B aşısını geliştirdi. Bugün Dünya Sağlık Örgütü’ nün insanlığı tehdit eden ve en önemli virüsler listesinde yer AIDS ile birlikte en üst sıralara koyduğu Hepatit-B virüsü aşısı olmasına rağmen neden olduğu hastalık hakkında yeterli bilgiye sahip olunamaması nedeniyle yaygınlığını sürdürmektedir.

GRİP AŞISI : 1976’ da grip aşısı geliştirildi. Fakat aşısı bulunmasına rağmen halen grip mikrobundan insanoğlunun kurtulduğunu söyleyemeyiz.

YARA BANDI : 1920’ de Earle Dickson özellikle mutfak işlerini yaparken karısının çok sık elini kestiğini görüp karısı için bir gazlı bez ve selobant yardımıyla ilk yara bandını yapmış ve bu icadı zamanla çok tutulmuştur. İlginç bir hikayeye sahip olan bu icat bugün evde işte ve okulda tüm ilk yardım çantalarında bulunan bir malzeme olmuştur.

STETESKOP : 1816’ da Rene Laennec Paris sokaklarında dolaşırken oyun oynayan iki çocuğun birbirlerinin göğsünü ellerindeki tahta borularla dinlemekte olduğunu fark etti. Daha sonra Laennec bir kağıdı rulo yaparak ucuna bir ip bağladı ve bir başkasının göğsünü dinlemeyi başardı. Bu alete Yunanca “göğüs” anlamına gelen “steteskop” adını verdi.

AMBULANS : 1790’ da Dominique Larrey hastaları hastaneye yetiştirebilmek için hafif bir araba tasarladı. 1792’ de Fransa hem Avusturya hem de Prusya ile savaş halindeydi. Ağır arabaların yaralıları toplamak için cepheye ulaşamadıkları görülünce Larrey’ in bu tasarımı hayata geçmiş oldu.

BEHÇET HASTALIĞI : Çok sayıda sistemi ilgilendiren iltihabi bir hastalık olan Behçet hastalığı ilk olarak 1937 yılında Türk dermatolog Dr Hulusi Behçet tarafından tanımlanmıştır. Çoğunlukla Ortadoğu ve Japonya da görülen bu hastalıkla ilgili araştırmalar halen yürütülmektedir.

YAPAY KALP : 1982’ de Dr. Robert Jarvik ilk yapay kalbi üretti. Dr. Jarvik tarafından icat edilen ilk yapay kalp tırnak büyüklüğündeki bir motorla çalışıyordu. “Jarvik 7” olarak da bilinen alet Seattle’ lı diş hekimi Barney Clark’ ın onayı üzerine kendisine takıldı ve hasta tam 112 gün “Jarvik 7” ile yaşamını sürdürdü.

ÇOCUK FELCİ AŞISI : 1957’ de ilk çocuk felci aşısını Dr. Albert Sabin geliştirdi. Dr Sabin tarafından geliştirilen çocuk felci aşısı pek çok çocuğun skat olarak hayatına devam etmesini de önlemiş oluyordu. Sabin’ in geliştirmiş olduğu aşı tıpkı bugünkü gibi ağız yoluyla uygulanmaktaydı.

ASPİRİN : 1829’ da bilim adamlarının söğüt ağacının yaprağında bulunan “salisin” adlı kimyasal bir maddenin ağrı kesici özelliği olduğunu keşfetmelerinden sonra Charles Frederic Gerhard bu maddeyi kullanarak “salisilik asiti” geliştirmiştir. 1899’ da Alman kimyager Felix Hoffmann’ ın Gerhard’ ın formülünü geliştirmesi sonucunda Aspirin tıbbın hizmetine sunulmuştur.

DİYALİZ MAKİNESİ : 1985’ TE Willem J. Kolff diyaliz makinesini icat etti. Böbrek hastaları için en büyük icat kuşkusuz diyaliz makinesidir. Bugün bu makine sayesinde böbrek yetmezliği çeken pek çok hasta hastalıklarının seyrini yavaşlatıyor ve böbrek nakli sıralarını beklerken rahat nefes alabiliyorlar.

PENİLİSİN : 1928’ de Alexander Fleming penilisini geliştirdi. Penisilini geliştirmeden önce Fleming “lizozim” adı verilen mikrop öldüren bir maddeye ulaşmıştı. Bu sayede bakterileri öldürebilen bir maddenin varlığı fikri ilk kez doğmuş oldu. Fleming penisilini bulduğu zaman onun etrafındaki bakterileri öldürdüğünü tesadüf eseri görmüştü ve bunu tıpta kullanabileceğini düşünmüştü.

ALZHEIMER HASTALIĞI : Demans’ ın (bunama) en sık nedeni olan ve bellek bozukluğu ile karakterize Alzheimer Hastalığı ilk olarak 1906 yılında Alman nöropsikiyatrist Alois Alzheimer tarafından tanımlanmıştır.

KORTİZON : 1935’ te Percy Lavon Julian kortizonu geliştirdi. Soya filizlerinden sentetik yoldan elde edilen kortizon artrit ve diğer inflamatuar tedavisinde büyük bir gelişme olarak kabul edildi.

X IŞINLARI : 1895’ te Wilhelm Röntgen X ışınlarının varlığını saptadı. Röntgen bir gün anot ve katot üzerinde çalışmalar yaptığı sırada iki farklı yüklü ucun arsında bir etkileşim olduğunu fark eder. Böylece X ışınları bulunur. Bugün X ışınları başta tıp ve başka pek çok alanda insanlığın hizmetinde kullanılmaktadır.

İNSÜLİN : 1922’ de Sir Frederick Banting J.J.R. Mac Leod Charles Best ve J.B. Collip insülini geliştirdi. Şeker hastalarının hayatını kolaylaştıran keşiflerin başında insülin gelmektedir. Pankreasın salgıladığı bir hormon olan insülinin şeker hastalarında yetersiz düzeyde bulunduğunu fark eden Banting Mac Leod Best ve Collip maddeyi izole ederek ilaç haline getirmişlerdir.

KAN ŞEKERİ ÖLÇÜM SİSTEMİ : Kimyacı Helen Free kan şekeri ölçüm sistemini geliştirdi. Şeker hastalarının kendi kendilerine uygulayabilecekleri ilk test Free’ nin kandaki glukoz miktarına duyarlı bir enzimi laboratuar ortamında izole etmesi sonucunda bulunmuştur. Hasta test kiti içinden çıkan iğne ile parmağının ucundan bir damla kan alıyor ve kitin üzerine damlatıyordu. Enzimde oluşan renk değişimi hastanın şeker düzeyi hakkında sağlıklı bir bilgi vermekteydi.

VİTAMİN HAPI : 1942’ de Robert R. Williams vitamin haplarını geliştirdi ve patentini aldı. Williams bir telefon şirketinde araştırmacı olarak çalışmakta ve boş zamanlarında yetersiz beslenme sorunlarını ortadan kaldırabilmek amacıyla vitaminlerin sentetik olarak üretilmesi üzerinde çalışmaktaydı. İlk olarak Tiamin ve B vitaminlerini elde etmeyi başaran Williams bir şirket kurarak bunların seri üretimne başladı.

MAGNETİK REZONANS (MR) : İlk olarak 1930’ larda üzerinde çalışılan MR tekniğini 1970’ te Raymond Damadian adlı bir doktor geliştirerek insanlığın hizmetine sunmuştur. Ameliyata gerek kalmadan insan vücudunun resmini çıkarmaya yarayan MR sistemi manyetik alan ve radyo dalgaları yardımıyla insan dokusunun farklı kademelerini farklı renklerde göstermekte ve dolayısıyla kanserli dokuları tespit edebilmektedir. X ışınları ve radyasyon kullanılmadığı için MR teknolojisi sağlığa zarar vermemektedir.

HOLOGRAM : 1947’ de Dennis Gabor ilk hologramik görüntüyü oluşturdu. Macar asıllı bilim adamı Gabor elektron mikroskobunda üç boyutlu görüntüler üzerinde çalışırken aklına üç boyutlu nesnelerin görüntüsünün elde edilip edilemeyeceği sorusu geldi. İlk görüntü küçük bir kuşa aitti ve görenleri şaşkına çevirmişti. 1960 yılında hologram teknolojisinin tıp alanında kullanılabilmesi için ihtiyaç duyulan lazer keşfedildi.

ŞIRINGA : 1853’ te Charles Pravaz şırıngayı icat etti. Kan damarlarına ve kasların içine ilaç enjekte etmekte kullanılan deri altı şırıngası tıp açısından büyük bir yenilikti. 1987’ de bir başka doktor Jean-Louis Brunet kan örneği alınırken enjektöre takılan bir başka aletin patentini aldı. Alet şırınga hastadan çıkarılır çıkarılmaz şırınganın ağzını tıkıyordu. Böylece doktor ve hemşireler mikroplu kanla temas etmemiş oluyorlardı.

BİGİSAYAR YAZICISI : 1953 yılında Remington-Rand geliştirdiği yüksek hızlı bilgisayar yazıcısını “univac” adlı bir bilgisayara bağlayarak kullanmaya başladı. 1976 yılında Remington-Rand’ ın yazıcısı temel alınarak ilk mürekkep püskürtmeli yazıcı geliştirildi. 1988 yılına gelindiğinde ise yazıcılar oldukça yaygınlaşmış ve bilgisayar donanımlarının vazgeçilmez bir parçası halini almıştır.

AMPUL : 1878’ de Joseph Swan elektrik ampulünü icat etti. Cam bir ampul içinde kömürleştirilmiş bir filaman vardı. Swan ampulün içindeki havayı boşalttı. Çünkü havasız ortamda filaman yanıp tükenmiyordu.

DİNAMO : 1867’ de Werner Siemens dinamoyu icat etti. Elektriği pratik olarak ilk Siemens elde etmiştir. Siemens elektriğin ve mıknatısın birlikte kullanıldıklarında birbirlerini güçlendirdiğini fark etmiştir. Siemens bunun üzerine ilk çift T motorlu dinamo makinesini icat etmiştir. Ardından Gramme ve Tesla bu konuda Siemens’ in çalışmalarını geliştirmişlerdir.

UZAKTAN KUMANDA CİHAZI : 1950’ de Eugene Polley ilk uzaktan kumanda cihazını icat etti. Bir mühendis olan Polley ilk kablosuz kumanda cihazına “flashmatic” adını verdi. Bu cihaz 1955’ te piyasaya çıkarıldığında büyük ilgi görmüştü. Fakat bugünkü emsallerine göre bazı sınırları vardı. En önemlisi cihazın fotonlar ile işliyor olmasıydı. Şayet TV güneşe direkt maruz bırakılırsa kendiliğinde kanallar değişebiliyordu.

METAL DEDEKTÖRÜ : 1881’ de Alexsander Graham Bell metal saptayan bir cihaz geliştirdi. İlk metal dedektörü Bell tarafından tasarlandığında aslında sadece metale duyarlı bir düzeneğin ses çıkarması planlanmıştı. Herhangi bir metal düzeneğin arasından geçince devre kesiliyor ve bir ses çıkıyordu. Sonradan Graham Bell ve asistanı fark etti ki bu cihaz pek çok alanda gayet rahat kullanılabilirdi.

HESAP MAKİNESİ : 1888’ de William Seward hesap makinesini icat etti. Banka muhasebecisi olan Seward bankadaki hesap işlerini kolaylaştırmak monotonluğu kırabilmek ve belki de biraz zaman kazanabilmek amacıyla bir mekanik cihaz üzerinde çalışmaya başladı. Sonuçta 1885 yılında patentini aldığı cihaz bir hesap makinesiydi. 1898’ de Seward öldüğünde 1.000 adet hesap makinesi satılmıştı. 1926 yılına gelindiğinde ise bu sayı 1.000.000’ a ulaşmıştı.

OSİLOSKOP : Edwin Howard Armstrong osiloskop adını verdiği yüksek frekanslı bir alet geliştirdi. FM radyo bandının da mucidi olan Armstrong’ un icat ettiği “osiloskop” elektrikli cihazlardaki akım miktarını ölçen bir aletti. Osiloskop sayesinde elektrikli cihazların tamiri kolaylaşmıştır.

TRANSİSTÖR : 1947’ de John Bardeen transistörü icat etti. Elektrik dünyası için küçük ama kullanışlı bir alet olan transistör Walter Brattain ve William Shochley’ in destekleriyle John Bardeen tarafından kullanıma sokulmuştur. Bugün bilgisayar yongalarının her birinde mikroskobik boyutta milyonlarca transistör bulunabilmektedir.

ELEKTROSKOP : Bir muhasebeci ve fizikçi olan Jean Antonie Nolet ilk elektroskop cihazını üreterek elektriğin varlığını elektrostatik çekim ve itim gücü ile ispat etmiştir. Daha sonraları elektrostatik üzerine yazdığı yazılarında yüklü cisimler arasındaki çekim kuvvetini teorik olarak göstermiştir.

LCD TEKNOLOJİSİ : 1970’ te James Fergason LCD teknolojisini geliştirdi. Fergason 1971’ de hızla gelişmeye başlayan LCD teknolojisinin kullanıldığı pek çok ürünün de patentini elinde bulunduran kişidir. Hızla gelişen dijital saat bilgisayar ekranları tıbbi cihazlar gibi ürünlerde yoğun olarak LCD sistemleri kullanılmaktadır.

ROBOT : 1913’ te ilk robot Elmer Sperry tarafından üretilmiştir. İlk robot bir otomatik pilot olarak hizmet vermekteydi. Sperry uçağın hareketlerine duyarlı bir aygıt geliştirmiştir. Uçak belli bir uçuş rotasından saptığında otomatik pilot doğru rotaya yönelmesi için uçağın kontrollerini ayarlıyordu.

MODERN SİSMOGRAF : 1880’ de John Milne modern sismograf cihazını geliştirdi. İnsanoğlunun en sık karşılaştığı felaketlerden birisi depremdir. Depremin önlenemeyeceğini fark eden Milne en azından haber verebilecek ve şiddetini belirleyebilecek bir alet geliştirdi. Sismograf cihazı deprem sırasında oluşan titreşimleri kağıda döküyor ve depremin şiddetinin resmini çıkarıyordu.

VİDEO KASET KAYIT CİHAZI : 1956’ da video kaset kayıt cihazı Charles P. Ginsburg tarafından icat edildi. Ginsburg çalıştığı şirkette pratik bir video kayıt cihazı üzerinde çalışmaktaydı. Ginsburg’ un uzun uğraşlardan sonra icat ettiği makine çalıştığı firma tarafından tam 50.000 dolar karşılığında satışa sunulmuştur. İlk video kaset kayıt cihazı (VCR) ise Sony tarafından 1971’ de satılmıştır.
Admin
Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 4942
Kayıt tarihi : 12/01/09
Yaş : 51

https://moral.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

SOSYAL BİLGİLER  MİLLİ  MÜCADELE  4.sınıf Empty Tarihte kullanılan Takvim Çeşitleri nelerdir

Mesaj  Admin Perş. Şub. 18, 2016 9:10 am



JÜLYEN TAKVİMİ

Jülyen takvimi Julius Caesar tarafından M.Ö. 46 yılında kabul edilen ve batı dünyasında 16. yüzyıla kadar kullanılan takvimdir. Artık yıl hesaplamasındaki ufak bir fark sonucu yaklaşık her 128 yılda bir günlük bir kayma oluşturduğu için, yerini Gregoryen takvimi almıştır.
Jülyen Takviminin Hikayesi

Olay, Sezar döneminde geçiyor. Julius Sezar, takvimdeki karışıklıkları çözmesi için Mısırlı astronomi bilgini

Sosigenes'e emir veriyor. o zamanlarda 1 yılın 365 gün 6 saat sürdüğü biliniyor. Sosigenes de çözüyor : Her yıl 365 gün çekecek. Her yıldan 6 saat artacak, artan saatler 4 yılda bir takvime eklenecek o yıl 365 + 24 saat = 366 gün olacak. 366 gün 12 eşit parçaya bölünmediği için 6 ay 30 gün, diğer 6 ay 31 gün çekecek. Peki 365 gün çeken yıllarda aylara göre dağılım nasıl olacak ? yüce Sezar emir veriyor : 365 gün çeken yıllarda en son aydan 1 gün düşülsün. o zamanlar yılbaşı, mart ayında yani şubat, yılın son ayı. (september=7, october=8, november=9, december=10 da buradan geliyor) böylece şubat ayı, 4 yılda bir 30 gün, diğer yıllarda 29 gün olmuş. Yüce Sezar, bununla da yetinmeyip aylardan birine kendi ismini vermiş : julius, yani july(temmuz). Sonradan imparator olan Augustus, Sezar'dan aşağı kalmamış ve sonraki aya kendi ismini vermiş : augustus, yani august(ağustos). ancak Julius Sezar'in ayı 31 günken Augustus'un ayı 30 gün olur mu ? o da emir vermiş : yılın son ayından 1 gün daha alın, benim ayımı da 31 gün yapın. zavallı şubat'tan 1 gün daha alınmış ve ağustos'a eklenmiş. o gün bu gündür şubat ayı, 4 yılda bir 29 gün, diğer yıllarda 28 gün, Sezar'in ayı temmuz ve augustus'un ayı ağustos da peş peşe 31 gün çeker oluvermiş.

GREGORYEN TAKVİMİ

Gregoryen takvimi, 1926 yılından itibaren Türkiye'de de kullanılmaya başlanan ve Batı dünyasında en yaygın kullanılan takvimdir. Artık yıl hesaplamasındaki ufak bir fark dışında Jülyen takvimi ile aynıdır. Miladi takvim olarak da bilinir. Dünya'nın Güneş etrafında dönüşünü 1 yıl olarak kabul eder.

MİLADİ TAKVİM

Türkiye'de 1926 yılında kullanıma giren Gregoryen takvimine Miladi takvim denir. Hz. İsa'nın doğumunu (Milad) başlangıç olarak aldığı için bu adla anılır.

Osmanlı İmparatorluğu döneminde, önce Hicri takvim, sonra da 1 Mart'ı yılbaşı kabul eden mali takvim kullanılmıştı. Cumhuriyet'in ilanından sonra, mali 26 Kânunıevvel 1341'de (26 Aralık 1925) kabul edilen "Takvimde Tarih Mebdeinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun" ve "Günün Yirmidört Saate Taksimi Hakkında Kanun" adlı iki ayrı yasayla 1 Ocak 1926'dan başlayarak Gregoryen takvim benimsendi. Yılbaşını 1 Ocak olarak alan bu takvimin yanı sıra günü 12 saat gündüz ve 12 saat gece dilimlerine ayıran saat sistemi yerine 24 saatlik gün kabul edildi.


RUMİ TAKVİM
Tarih boyunca insanlar toplumsal ve ekonomik işlerin düzenlenmesi için sanal zaman birimlerini saat, gün, hafta, ay, mevsim, yıl başlangıç ve bitiş tarihlerini belirlediler, takvim şeklinde bunları tespit edip uyguladılar.

Zamanın belirlenmesinde güneş, dünya ve ay hareketleri esas alındı.

Tanzimata kadar Hicri takvim kullanılırken, Tanzimatta yılbaşı Mart ayına alınarak Rumi takvime geçildi. Takvimler arasında zaman farkı vardı. Hicri ile Miladi takvim arasında 11, Rumi ile Miladi arasında 13 gün fark vardı. Cumhuriyette Miladi takvime 26 Aralık 1925'de geçildi. 1 Martta başlayan Mali takvim uygulaması ise 1983'e kadar devam etti.

2006 miladi yılında, Hicri yıl 1427, Rumi yıl 1422'yi göstermektedir. Takvimlerdeki eksik yılları ilk düzelten Sezar'dır. Sezar peş peşe gelen 4 yılın ilk üçünü 365, sonuncu yılı 366 yaptı. İÖ 45 yılını 85 gün artırdı, bu takvim Jülyen takvimi olarak 1600 yıl kullanıldı. 13. Gregorius 1582'de 4 Ekimden 15 Ekime atlatarak yılı 10 gün kısalttı, artıkyılları kaldırdı, peş peşe gelen 4 yüzyılın üçünün normal ve 400 tam bölünen yüzyıl başlarının artıkyıl olacağını kararlaştırdı. Bu Gregoryen takvimine göre 1700, 1800, 1900 normal, 2000 artıkyıl oldu. 1 Ocak yılbaşı olarak tespit edildi. Evrensel, uluslararası ortak takvim Gregoryen takvimidir, İslam dünyasının bir bölümünde Hicri takvim kullanılmaktadır.

Rumi takvim, mali takvimdir. Bu, Jülyen takvimine göredir. Tanzimatta resmi olarak Rumi takvime geçildi. Yılbaşı Mart idi. 1870'e kadar Hicri takvimin de kullanılması ikiliğe yol açmıştı.

HİCRİ TAKVİM
Hicri Takvim Hz. Muhammed (sav)'in Mekke'den Medine'ye hicretini başlangıç kabul eden ve ayın dünya çevresinde dolanımını esas alan bir takvim sistemidir. Hicri Takvim; Hicri Şemsi ve Hicri Kameri Takvim olmak üzere ikiye ayrılır:
Hz. Peygamber, Safer ayının 27.günü Hz. Ebubekir ile birlikte Medine'ye hicret etmek üzere Mekke'den ayrılmış, 4 gece Sevr Mağarası'nda kalmış. 1 Rebiülevvel Pazartesi günü Sevr Mağarasından Medine'ye doğru yola çıkmışlardır. 8 Rebiülevvel / 20 Eylül 622 Pazartesi günü Kuba köyüne gelmiş. Burada Kuba Mescidi'ni inşa etmiş ve 12 Rebiülevvel Cuma günü Medine'ye doğru hareket etmişlerdir.


Hicri Şemsi Takvim

Hicrî Şemsi Takvime Türkiye'de Rumî takvim de denir. Hz. Peygamberin Kuba'ya geliş günü olan miladi 20 Eylül 622 tarihini, Hicri sene başlangıcı olarak kabul eden, Arapça'da güneş anlamına gelen Şems kelimesinden de anlaşılacağı üzere, dünyanın güneş etrafındaki dolanımını esas alan bir takvimdir.

Rumi takvim Osmanlı devletinde miladî tarihiyle 13 Mart 1840 tarihinde kabul edilmiş ve o gün karşılığı olarak Rumî takvimde 1 Mart 1256 günü olarak saptanmıştır. Rumî takvim miladî takvim gibi bir güneş yılını esas aldığı için, Rumî takvim Hicrî (Kameri=ay) takviminden farklı olarak miladi yılın sabit olarak 13 gün geride takip etmiştir. Rumî yılbaşı olarak 1 Mart günü kabul edilmiştir.

8 Şubat 1332 R. tarihinde alınan bir kararla, Julyen Takvim esaslı Rumî takvim yürürlükten kaldırılarak, yerine Gregoryen tavimi esaslı Rumî takvimi düzenine geçilmiştir. Gregoryen takviminde yılbaşı 1 Mart yerine 1 Kanunisanî (Ocak) olup, gün sayısı da 13 gün ileridedir. Alınan karar uyarınca 15 Şubat 1332 tarihinden sonra 1 Mart 1333 günü ilan edilerek, aradaki 13 günlük fark ortadan kaldırılmış oldu. 1333 yılı teknik olarak sadece 10 ay sürdü ve 31 Kanunievvel (Aralık) 1333 tarihinde sona erdi. Bu günü takip eden 1 Kanunisani (Ocak) günü 1334 yılının ilk günüydü.

Bunun için hesaplamalarda, 1334 Rumî yılından önceki tarihlerde Miladî yıla çevirim yapmak için gün sayısına 13 gün ilave edilmeli ve ilave edilen gün sayısı ile birlikte Ocak ya da Şubat aylarına tekabül ettiyse, yıl sayısında 585, diğer aylar içinse 584 yıl eklenecektir. 1334 Rumî yılı ve daha sonraki tarihler için sadece 584 sene ilave etmek yeterlidir. Gün sayısında değişiklik yapmaya gerek yoktur.

İran İslam Devleti'nde hala bir Hicri Şemsi takvimi kullanılmaktadır. Ülkenin gündemleri bu takvime göre düzenlenir ve resmî evraklarda bu takvim kullanılır.

Hicri Takvimdeki 12 ayın Farsçası:

Buna göre 1 Ocak 2006 Miladî tarihi İran'ın Hicrî Şemsî Takvimine göre 11 Daî 1384 gününe tekabül eder.

Hicri Kameri Takvim

Hz. Ömer zamanında Hicretin 17. yılında alınan bir kararla Hicretin olduğu sene Hicri Takvimin 1. yılı ve o yılın Muharrem ayı da Hicri Kameri takvimin yılbaşısı kabul edilmek suretiyle, o yıl 1 Muharrem'in rastladığı 16 Temmuz 622 tarihi de Hicri Kameri Takvimin başlangıcı olarak kabul edilmiştir. Uygulamada Hicri Takvim olarak bu bilinmektedir.

Hicri Takvimde Aylar

Muharrem
Safer
Rebiülevvel
Rebiülahir
Cemaziyelevvel
Cemaziyelahir
Recep
Şaban
Ramazan
Şevval
Zilkade
Zilhicce

Gün adları: Pazardan başlayarak ahad, isneyn, sülasa, irbia, hamis, cuma, sebt. boyle takvimmi olur.

Artık Yıl

Hicri takvimlerde de miladi takvim gibi artık yıllar mevcuttur. 30 yılda yaklaşık 11 günlük bir gerileme yapmaktadır. Bu gerilemeyi düzeltmek için 30 yıllık dönemde 2, 5, 7, 10, 13, 15, 18, 21, 24, 26 ve 29 yılları 355 gün, diğer yıllar ise 354 gün çekmektedir.

Türkiye'de yılbaşı ayının Ocak oluşu 1925, 1 Ocak'ın yılbaşı tatili olması da 1935 tarihindedir.

Kameri Sene

Ayın dünya etrafında 12 defa dönüşü yaklaşık 354.367 gündür (354 gün 8 saat 48 dakika 34.68 saniyedir). Dünyanın güneş etrafında dönüşü ise 365.2422 gündür.

Hicri yıl miladi yıldan ( 365.2422 - 354.367 =) 10.8752 gün daha kısa olduğundan aylar da bazen 29. bazen de 30 gün çekmektedir.

Takvim çevirme formülü

Hicrî yılı, milâdî yıla çevirmek için şu formül kullanılmaktadır:

Image
Image

M (Miladi takvime göre yıl), H (Hicri takvime göre yıl)

Kaynak:wikipedia...
Admin
Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 4942
Kayıt tarihi : 12/01/09
Yaş : 51

https://moral.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

SOSYAL BİLGİLER  MİLLİ  MÜCADELE  4.sınıf Empty SOSYAL BİLGİLER MİLLİ MÜCADELE 4.sınıf

Mesaj  Admin Salı Ekim 06, 2015 8:40 am




MONDROS ATEŞKES ANTLAŞMASININ MADDELERİ 30Ekim 1918

1’inci Madde ile: Çanakkale ve İstanbul boğazları açılacaktır. Karadeniz’e geçişlerin serbestçe yapılması temin edilecektir. Çanakkale ve Karadeniz tarafında Türk kuvvetleri tarafından inşa edilen istihkâmlar, İtilaf Devletleri tarafından işgal edilecektir.
7’nci Madde ile: İtilaf Devletleri güvenliklerini tehdit edecek bir burumun ortaya çıkması durumunda, herhangi bir  noktasını işgal edecek konumda bir hakka sahip olacaktır.


KURTULUŞ SAVAŞI
Mustafa Kemal 'in Bandırma Vapuru'yla Samsuna Çıkmasıyla  Kurtuluş Savaşı başlamıştır!
Türk halkı düşmanı yurttan atmak için düzenli bir ordu kurdu.
Mustafa Kemal harp akademisinden  Kurmay Yüzbaşı olarak mezun oldu.

Amasya Genelgesi (21-22 Haziran 1919):
Maddeleri:
– Vatanin bütünlüğü ve milletin bağımsızlığı tehlikededir. ( Milli mücadelenin gerekçesi belirtilmiştir.)
– İstanbul’daki hükümet, üzerine aldığı sorumluluğu yerine getirmemektedir.
– Milletin bağımsızlığını, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır. (Kurtuluş savaşının yöntemi ve amacı belirtilmiştir.)
– Milletin durumunu gözden geçirmek ve haklı sesini dünyaya duyurmak için, her türlü etkiden uzak milli bir kurulun toplanması gereklidir.
– Anadolu’nun en güvenilir yeri olan Sivas’ta milli bir kongrenin acele toplanması kararlaştırılmıştır.
– Bu amaçla bütün illerden, milletin güvenini kazanmış üçer delegenin hemen yola çıkarılması gerekmektedir.
– Bu durumun milli bir sır olarak saklı tutulması lazımdır.

Amasya Genelgesi’nin Önemi:
• İlk defa kurtuluş savaşının mücadele safhası başlamıştır.
• İlk defa kurtuluş savaşının gerekçesi, yöntemi ve amacı belirtilmiştir.
• İlk defa millet egemenliğine dayanan yönetimden bahsedilmiştir.
• İlk defa milli bir kurulun oluşturulmasından bahsedilmiştir.
• İlk defa İstanbul hükümetinin görevini yerine getiremediğinden bahsedilmiştir.
• İlk defa Erzurum ve Sivas Kongrelerinin toplanmasına karar verilmiştir.

Erzurum Kongresinde alınan kararlar şu şekildedir:23 Temmuz -7 Ağustos 1919

Milli sınırlar içinde vatan bir bütündür, parçalanamaz.
Her türlü yabancı işgaline ve müdahalesine karşı millet hep birlikte direniş ve savunmaya geçecektir.
İstanbul Hükûmeti vatanın bağımsızlığını sağlayamazsa geçici bir hükûmet kurulacaktır. Bu hükûmet milli kongre tarafından seçilecektir. Kongre toplanmamış ise, bu seçimi Temsilciler Kurulu yapacaktır.
Sivas Kongresi (4 –11 Eylül 1919)
Bütün yurttan seçilen temsilciler katıldı.
İstanbul Hükümeti Ve İngilizler engellemeye çalıştılar.
Bölünmezlik ile ilgili Erzurum Kongresi’nde alınan karar tekrar kabul edildi.
Milli cemiyetler Anadolu tek çatı altında birleştirildi.
Bu cemiyetler adına söz söyleyecek Mustafa Kemal başkanlığında bir Temsil Heyeti seçildi.
Manda ve himaye kesin reddedildi.
Osmanlı Mebusan Meclisi’nin tekrar açılması konusunda çalışmaların başlanmasına karar verildi.
İrade-i Milliye gazetesi çıkarılması kararlaştırıldı.
Önemi:
Misak-ı Milli esasları belirtilmiş, yeni devletin temelleri atılmıştır
Cemiyetler Anadolu ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adı altında birleştirildi.
Temsil Heyeti üyelerinin sayısı artırılarak, tüm yurdu temsil eder hale getirilmiştir.
Milli mücadelenin planı çizilmiştir.
Temsil Heyeti Ali Fuat Cebesoy’u Batı Anadolu Kuvay-ı Milliye komutanlığına atadı

Mustafa Kemal'in   Tobruk ve Derne'de başarıları onun yeteneklerinin  farkedilmesini sağladı.Trablusgarp  Şavaşı Mustafa Kemal'in katıldığı ilk savaştır.
1911 de Trablusgarp'ta İtalyanlarla savaşıldı.BalkanSavaşı'nın başlaması  üzerine İtalyanlarla Uşi Anlaşması yapıldı.Trablusgarp ve Bingazi  İtalyanlara bırakıldı.
Batıda Yunanlılarla
Doğuda Ermenilerle
Güneyde Fransızlarla savaştı.

Kurtuluş savaşında düşmanla 3 cephede savaşılmıştır.
Doğu Cephesi
Güney Cephesi
Batı Cephesi

      DOĞU CEPHESİ
Bu cephede Ermenilerle savaşılmıştır.

Kazım Karabekir komutanlığındaki askerlerimiz Ermenileri yenerek Kars ve çevresini düşmanlardan almıştır.

Savaş sonrasında Ermenilerle Gümrü Antlaşması imzalanmış ve Kars ve çevresi Türkiye sınırları içinde kalmıştır.

Gümrü Antlaşması TBMM’ nin ilk siyasi başarısıdır.

GÜNEY CEPHESİ

Bu cephede Fransızlarla savaşılmıştır.

Bu cephede düzenli ordumuz yoktu. Fakat bölge halkı kahramanca savaşmış ve Fransızları bölgeden kovmuştur.

Fransızlarla Ankara Antlaşması imzalanmıştır.

Bu cephedeki başarılardan sonra;
Antep’ e      GAZİ
Maraş’ a      KAHRAMAN
Urfa’ ya       ŞANLI        ünvanları verilmiştir.

BATI CEPHESİ

Bu cephede Yunanlılar ile savaşılmıştır.

En zor savaşların yaşandığı cephedir.

İnönü, 2. İnönü, Sakarya Meydan Savaşı, Büyük Taarruz ve Başkumandan Meydan Muharebesi bu cephede yaşanan savaşlardır.

ve 2. İnönü Savaşları
      Düzenli ordu ilk başarısını İnönü Savaşlarında kazanmıştır.

Bu savaşların ardından halkın düzenli orduya olan güveni arttı.

Sakarya Savaşı
      Yunanlılar hazırlıklarını yaptılar ve tekrar Türklere saldırdılar.
Yunan ordusu, Türk ordusunun yaklaşık 3 katı kadardı.
22 gün 22 gece süren zorlu savaşı Türkler kazandı.
Bu zaferden sonra Mustafa Kemal’ e “gazi” ünvanı ve “mareşal” rütbesi verildi.

Büyük Taarruz Ve Başkumandan Meydan Muharebesi

Ard arda kazanılan zaferlerden sonra orduya olan güven daha da çok arttı ve Mustafa Kemal orduyu güçlendirerek 22 Ağustos 1922’ de orduya taarruz yani savaş emrini verdi.

30 Ağustos 1922’ de bu büyük savaş kazanıldı.
Bu savaş tarihte Başkumandan Meydan Muharebesi olarak ta bilinir.

Savaşın ardından Mustafa Kemal “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’ dir, ileri.”  emrini verdi.
Bu emri alan ordumuz 9 Eylül 1922’ de İzmir’ e girdi. Burada düşman yenildi. Ordumuz Boğaz’ a ve İstanbul’ a doğru yola çıktı. İngiltere, İtalya ve Fransa savaşı göze alamadı ve ateşkes isteğinde bulundu.
Bunun üzerine Mudanya Ateşkes Antlaşması imzalandı.

Mudanya Ateşkes Antlaşması
      11 Ekim 1922

      Bu antlaşma ile savaşlar sona erdi.

Boğazlar, İstanbul ve Doğu Trakya savaş yapılmadan kazanılmış oldu.
Lozan Barış Antlaşması
24 Temmuz 1923
Barış anlaşması İsviçre’ nin Lozan kentinde yapılmıştır.
Bu antlaşma ile Türkiye’ nin bugünkü sınırları büyük ölçüde çizilmiştir.
Yeni Türk devletini bütün dünya tanımış oldu.
Bu antlaşmadan sonra düşman askerleri İstanbul’ dan ayrıldı.

Cumhuriyet’ in İlanı

Kurtuluş Savaşının kazanılmasının ardından yeni devletin başkentinin ve yönetim şeklinin belirlenmesine sıra gelmişti.

13 Ekim 1923 yılında çıkartılan yasa ile yeni devletin başkenti Ankara oldu.

Yeni kurulan devletin yönetim şeklinin cumhuriyet olduğuna karar verildi ve 29 Ekim 1923 yılında Cumhuriyet ilan edildi


MİLLİ MÜCADELE YILLARI


1. Dünya Savaşı sonrasında imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması’ ndan sonra yurdumuz ve Osmanlı Devleti’ nin başkenti İstanbul itilaf devletleri tarafından işgal edilmişti.

****** bunun üzerine “Geldikleri gibi giderler.” demiş ve milli mücadeleyi başlatacağını, düşmanın yurttan atılacağını belirtmiştir.

Bu amaçla ilk olarak 19 Mayıs 1919 yılında Samsun’ a gitti. Samsun’ a Osmanlı Devleti tarafından Ordu Müfettişi olarak gönderilmişti. Fakat ******’ ün amacı Milli Mücadeleyi başlatmaktı.

Samsun’ dan sonra ilk olarak Havza’ ya geçti ve tüm yurda telgraflar çekerek işgallere karşı miting ve protestoların yapılmasını istedi.

Havza’ dan Amasya’ ya geçerek burada Amasya Genelgesi’ ni  yayımladı.

Amasya Genelgesi


Bu genelgeye göre;

Vatanın tehlikede olduğu,
İstanbul’ da hükümetin görevini gerektiği gibi yapmadığı,
Vatanı ve milletin bağımsızlığını yine milletin kendisinin kurtaracağı,
belirtilmiştir.

Amasya Genelgesi ile Kurtuluş Savaşı’ nın nedeni, amacı ve yöntemi dile getirilmiştir.

Erzurum Kongresi

23 Temmuz 1919

Kongrede işgallere karşı halkı bilinçlendirmek ve örgütlemek adına kararlar alınmıştır.

Sivas Kongresi

4 Eylül 1919

Burada da vatanın bütün olduğu, asla bölünemeyeceği, vatanın kurtuluşuna kadar hep birlikte mücadele edileceği tekrar dile getirildi.

TBMM’ nin Açılışı

23 Nisan 1920

Sivas Kongresi’ nden sonra arkadaşları ile Ankara’ ya gelen ****** 23 Nisan 1920’ de TBMM’ yi açtı.

Meclis başkanlığına Mustafa Kemal seçildi.Mustafa Kemal ilk Cumhurbaşkanı seçildi.


Geleneksel Japon kıyafeti olan ''kimono''nın o dildeki anlamı nedir?

a) Çiçek
b) İpek
c) Giysi
d) Kumaş

Cevap: Giysi,kıyafet
******'ün kişilik özellikleri nelerdir, ******'ün kişilik özellikleri hakkında vikipedi bilgi

VATAN SEVERLİĞİ

• Vatan sevgisi ******’ün en önemli özelliğidir.Vatanın savunulması için hiçbir fedakârlıktan kaçınmamıştır.Vatan savunmasını her şeyden önemli ve her şeyden üstün gören ******’ün İstiklâl Savaşının kazanılmasında vatan sevgisi ve Türk milletine olan güveni önemli bir yer tutar.

• İDEALİSTLİĞİ

• ******’ün en büyük ideali ,Türk Milletinin ‘’ En medeni ve refah seviyesi yüksek bir millet olarak varlığını yükseltmek’’ti.Bir idealist olarak , en kısa zamanda bu hedefe ulaşmak istiyordu.

• HAKİKATİ ARAMA GÜCÜ

• Hakikati aramak ve hakikati konuşmak ******’ün yöntemiydi.O , akıl ve bilime değer verirdi.Olaylara bir bilim adamı gözüyle bakarak hakikati bulmaya çalışırdı.’’Akıl ve mantığın halledemeyeceği mesele yoktur.’’derdi

• SABIR VE DİSİPLİN ANLAYIŞI

• ****** önemli düşünceler karşısında önce düşünür , inceler , araştırır ve tartışırdı.Sonra kesin kararını verirdi.Verdiği kararın uygulanma zamanını ise sabırla beklerdi.

• İLERİ GÖRÜŞLÜLÜĞÜ

• ****** olayların gidişini değerlendirerek sonucunu tespit ederdi.Çanakkale Muharebeleri sırasında , düşman donanmasının nerden çıkarma yapabileceğini önceden sezerek gerekli tedbiri alması savaşın sonucunu değiştirmiştir.

• AÇIK SÖZLÜLÜĞÜ

• ****** , doğruyu söylemekten asla çekinmezdi.’’Ben düşündüklerimi ,daima halkın huzurunda söylemeliyim.yanlışım varsa halk beni tekzip eder.’’derdi.

• MANTIKLILIĞI

• Keskin bir mantık ve zekâ gücüne sahip olan ****** ,hayatı boyunca akıl ve mantığa büyük önem vermiştir.Bu özellik onun evrensel devlet adamı olarak tanınmasında büyük bir rol oynamıştır.’’Bizim akıl ,mantık ve zekâ ile hareket etmek en belirgin özelliğimizdir.’’ diyerek ülke sorunlarında mantık ve şuurla hareket edildiğini göstermiştir.

• ÇOK CEPHELİLİĞİ

****** çok cepheli bir liderdi.O hem fikir hem de hareket adamıdır.Yani bir taraftan Türk inkılabının hazırlayıcısı diğer taraftan da uygulayıcısı olmuştur.Hem düşünen hem de eserler veren ****** , çok yönlü bir lider olduğunu göstermiştir.

• EĞİTİMCİLİĞİ

****** toplumu çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkarmayı amaçladığı için milli eğitim ile yakından ilgilenmiştir.O , ‘’ Eğitimdir ki bir milleti ya hür , bağımsız , şanlı , yüce bir toplum olarak yaşatır ; ya da bir milleti esaret ve sefalete terk eder.

• YÖNETİCİLİĞİ

Mustafa Kemal iyi bir yönetici için gerekli bütün özelliklere sahipti.Kibar davranışları , dürüstlüğü ,emir veriş tarzıyla örnek olmuştur.Gerek devlet yönetiminde gerekse askerlik hayatı boyunca hiçbir zaman maceraya yer vermemiştir.****** ‘’Büyük kararlar vermek kâfi değildir.Bu kararları cesaret ve kesinlikle tatbik etmek lâzımdır.’’ diyerek verdiği kararlarda ısrarcı olmuş ve sonucun kendi istediği şekilde çözümlenmesi için uğraşmıştır.


En son Admin tarafından Paz Ara. 04, 2016 6:42 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 5 kere değiştirildi
Admin
Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 4942
Kayıt tarihi : 12/01/09
Yaş : 51

https://moral.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz