TÜRKÇE KONULAR
1 sayfadaki 1 sayfası
BAĞLAÇ ÇEŞİTLERİ
BAĞLAÇ ÇEŞİTLERİ
A. SIRALAMA BAĞLAÇLARI
B. EŞDEĞERLİK BAĞLAÇLARI
C. KARŞILAŞTIRMA BAĞLAÇLARI
D. KARŞITLIK BAĞLAÇLARI
E. GEREKÇE BAĞLAÇLARI
F. ÖZETLEME BAĞLAÇLARI
G. PEKİŞTİRME BAĞLAÇLARI
H. “DE, Kİ, İSE” BAĞLAÇLARI
YAPI BAKIMINDAN BAĞLAÇLAR
1. BASİT BAĞLAÇLAR
2. TÜREMİŞ BAĞLAÇLAR
3. BİRLEŞİK BAĞLAÇLAR
4. ÖBEKLEŞMİŞ BAĞLAÇLAR
Bağlaç Nedir
Tek başına anlamı olmayan, anlamca birbiriyle ilgili cümleleri veya cümlede görevdeş sözcük ve söz öbeklerini bağlamaya yarayan kelimelere bağlaç denir..
Bağlaç Örnekleri
açıkçası, ama, ancak, bile, çünkü, dahi, dE, dE.....dE, demek ki, fakat, gene, gerek...gerek(se), ha........ha, hâlbuki, hatta, hele, hem, hem de, hem.....hem (de), ile, ise, ister.....ister(se), kâh..........kâh, kısacası, ki, lâkin, madem(ki), nasıl ki, ne var ki, ne yazık ki, ne......ne (de), nitekim, oysa, oysaki, öyle ki, öyleyse, üstelik, ve, veya, veyahut, ya da, ya....ya (da), yahut, yalnız, yeter ki, yine, yoksa, zira.
Bağlaçların Özellikleri
- Edatlardan farkı, zaten var olan anlam ilgilerine dayanarak bağ kurmasıdır. Edatlar ise yeni anlam ilgileri kurarlar.
- Bağlaçların yerine noktalama işaretleri kullanılabilir.
- Bağlaçlar cümleden çıkarılınca anlam bozulmaz, ama daralabilir. Bağlaçlar (ile hariç) önceki ve sonraki kelimeden ayrı yazılır. Bitişik yazılanlar bağlaç değil, ektir.
Örnek:
Eve gittim, fakat onu bulamadım. (bağlaç)
Konuşmak üzere ayağa kalktı. (edat)
Sözlüden yine zayıf almış. (zarf)
Ben de seninle geleceğim. (bağlaç)
Evde rahat çalışamadı. (çekim eki)
Sözde Ermeni soy kırımı (yapım eki)
Sen ki hep çalışmamı isterdin... (bağlaç)
Seninki de lâf işte... (çekim eki)
Evdeki hesap (yapım eki)
BAĞLAÇ ÇEŞİTLERİ
A. SIRALAMA BAĞLAÇLARI
“ve”
Cümleleri, anlam ve görev bakımından benzer veya aynı olan kelimeleri, sözleri ve öğeleri birbirine bağlar.
Duygu ve düşünce bir olmalıdır. özneleri
Köyünü, yaşlı dedesini ve ninesini özlemişti. nesneleri
Şiir ve roman okuma alışkanlığı edinin. nesneleri
Bana baktı ve güldü. cümleleri
Anlatılanları dinliyor ve çocuğa hak veriyordu. cümleleri
Aylarca ve yıllarca sustu. benzer kelimeleri
Binlerce yerli ve yabancı turist geldi. sıfatları
- “ve” bağlacı yerine virgül veya “-İp”, “-ErEk” zarf-fiil ekleri de kullanılabilir:
Masaya yaklaştı ve kitabı aldı.
Masaya yaklaştı, kitabı aldı.
Masaya yaklaşıp kitabı aldı.
Masaya yaklaşarak kitabı aldı.
Not: “ve” bağlacından önce noktalama işareti kullanılmaz, bu bağlaçla cümle başlamaz. Çağdaş şiirde söze etki ve çekicilik katmak için kullanılmaktadır, ama doğru değildir.
“ve” bağlacı yerine & işaretini kullanmak son derece yozlaştırıcıdır.
“ile, -lE”
“ve” ile görevleri aynı olmasına rağmen her zaman birbirinin yerine kullanılamazlar. “ile”nin kullanım alanı daha dardır.
“ile” cümleleri birbirine bağlamaz; sadece aynı görevdeki kelimeleri bağlar.
Duygu ile düşünce bir olmalıdır.
Yaşlı dedesi ile ninesini özlemişti.
Edebiyatımızda en çok eser verilen türler şiir ile romandır
Not: Edat olarak kullanılan ve zarf yapan “ile”den farklıdır.
Mehmet ile Ali sinemaya gittiler. (bağlaç)
Mehmet, Ali’yle sinemaya gitti. (edat)
Mehmet heyecanla yerinden kalktı. (edat)
B. EŞDEĞERLİK BAĞLAÇLARI
“ya da, veya, yahut, veyahut”
Aynı değerde olup da birinin tercih edilmesi gereken iki seçenek arasında kullanılırlar.
Biriniz gideceksiniz: Sen ya da kardeşin.
Bisiklet veya motosiklet alacağım.
Sen, ben veya başkası...
Sen olmasan yahut (veyahut) seni görmesem dayanamam.
C. KARŞILAŞTIRMA BAĞLAÇLARI
“ya....ya”
İki seçenek sunulduğunda kullanılır.
Bunlar birbirinin zıttı olabilir
Biri yapılmadığında diğerinin yapılması gerekebilir.
Ya beni de götür ya sen de gitme.
Ya gel ya gelme.
Ya bu deveyi güdeceksin, ya bu diyardan gideceksin [1]
“hem.....hem (de)”
Her ikisi de geçerli olan iki durumu anlatır. Bunlar zıt da olabilir, eşdeğer da.
Hem çalışmıyor hem (de) yakınıyorsun.
Hem kitap okuyor hem de müzik dinliyor. Aynı anda
“ne......ne (de)”
- Aynı görevdeki kelimeleri, kelime gruplarını ve öğeleri birbirine bağlar.
Ne şiş yansın ne kebap. özneleri
Gönül ne kahve ister ne kahvehane. nesneleri
Ne İzmir’e gitmiş ve Bursa’ya. dolaylı tümleçleri
- Cümleleri de birbirine bağlar:
Üç yıldır ne bir telefon açtı, ne de bir mektup yazdı.
Onu ne gördüm ne de tanıdım.
Ne aradı ne (de) sordu.
Ne kızı verir, ne de dünürü küstürür.
Ne doğan güne hükmüm geçer,
Ne halden anlayan bulunur.
- Cümleleri -yapı bakımından olumlu oldukları hâlde- olumsuz yapar. Yüklem olumlu durumdadır.
Ne kendi rahatsız oldu ne de halkı huzursuz etti. (kendisi rahatsız olmadı, halkı da huzursuz etmedi)
Yüklem olumsuz çekimlenirse anlatım bozukluğu meydana gelir.
Ne çay ne kahve içmedi.→ “Ne çay içti ne kahve” olmalıydı.
- Zıt anlamlı iki sıfatla birlikte kullanılarak onların arasında bir durum ifade eder.
Dışarıdaki hava ne soğuk ne sıcak.
Yaptığı işe ne kolay ne de zor denebilir.
Not: “Ne zor, ne acı günler yaşadık” örneğinde “ne zor” ve “ne acı” sözleri ayrı ayrı da (biri olmadan) kullanılabileceği için buradaki “ne”ler bağlaç oluşturmaz.
“dE....dE, gerek......gerek, olsun.....olsun, kâh......kâh, ha......ha”
Öğeleri ya da cümleleri birbirine bağlarlar.
Öğretmeni de arkadaşları da onu çok merak ettiler. özneleri bağlamış.
Annesini de babasına da özlemişti. nesneleri bağlamış.
Tatil boyunca dinlenmiş de gezmiş de. yüklemleri bağlamış.
İzmir’e de Aydın’a da uğrayacağız. dolaylı tümleçleri
Fizikten de anlamam kimyadan da.
Gerek sen gerek(se) o, güzel çalıştınız.
Gerek baba gerek anne tarafından bir akrabalıkları yok.
Ali olsun, Ahmet olsun, ikisi de çalışkan ve zekîdirler.
Kâh yıkılıyor, kâh kalkıyor, ama yılmıyor.
Ha Ali ha Veli, ne fark eder?
D. KARŞITLIK BAĞLAÇLARI
“ama, fakat, lâkin, yalnız, ancak, ne var ki, ne yazık ki”
“ama, fakat, lâkin” aynı anlamlı bağlaçlardır. “yalnız, ancak, ne var ki, ne yazık ki” de bunlara yakın bağlaçlardır.
- “ama, fakat, lâkin, yalnız, ancak, ne var ki, ne yazık ki” bağlaçları, aralarında zıtlık bulunan iki ayrı ifadeyi, cümleyi birbirine bağlar.
Çok tembeldi, ama başarılı oldu.
Yemek az, ama doyurucu.
Yerinde ve zamanında konuşmaya dikkat ediyorum, ama bazen yanlış anlaşılıyorum.
Hızlı yürüdü, ancak yetişemedi.
Bu işe başlıyorum, ancak bugün bitiremem.
Hava nemliydi, fakat yağmur yağmıyordu.
Altmış yaşında, kır saçlı; fakat dinç bir adam bağırdı.
Bunları götür, yalnız diğerlerini getirmeyi unutma.
Not: Bir cümle bu bağlaçlardan biriyle başlayabilir. Bu durumda bu bağlaçlar iki bağımsız cümleyi birbirine bağlamış olur..
... Ne var ki sanatçıyı bu yüzden eleştirmek doğru olmaz.
- “ne yazık ki” bağlacı çok kötü ve acı sonları bildirir.
İnsanlara hep vefa gösterdi; ne yazık ki kendisi onlardan vefa görmedi.
- “ne var ki” bağlacı çaresizlik ifade eder.
En yüce duyguların tohumları ekildi; ne var ki dünya, insanları kendisine benzetmişti.
- “ama, fakat, lâkin, yalnız, ancak”, neden, şart, uyarma bildirir
Arkadaşının kalbini kırdı, ama çok pişman oldu.
Bizimle gelmene izin veririz, ama yolda fazla soru sormayacaksın.
- Sadece “ama” bağlacı pekiştirme anlamı katar.
Güzel, ama çok güzel eserler bırakmış atalarımız.
- Yine sadece “ama”, cümle sonunda, dikkat çekmek için kullanılır.
Bak kızarım ama!
Böyle söylersen darılırım ama!
“hiç olmazsa” ve “hiç değilse”
Çarşıdan elimiz boş döndük. Hiç olmazsa iki kaset alsaydık.
“oysa, oysaki, hâlbuki”
Aralarında zıtlık, aykırılık bulunan iki cümleyi “tersine olarak, -dİğİ hâlde” anlamlarıyla birbirine bağlar.
Onu özledim, oysa gideli çok olmadı.
Gelemeyeceğini söyledi, hâlbuki vakti vardı.
Not: Bu bağlaçlar anlam bakımından zıt olmayan cümleler arasında kullanılırsa anlatım bozukluğuna yol açar.
Her zaman birinciydi, oysa çok çalışırdı. (anlatım bozuk)
E. GEREKÇE BAĞLAÇLARI
“çünkü”
“Şundan dolayı, şu sebeple” anlamlarına gelir.
Neden bildirir.
Eve gittim, çünkü babam çağırmıştı.
Otobüse yetişemedik; çünkü evden geç çıkmıştık.
“madem(ki)”
Madem gelecektin, haber verseydin.
“zira”
“çünkü” anlamında kullanılır.
Allah'a sığın şahs-ı halîmin gazabından
Zira yumuşak huylu atın çiftesi pektir
“yoksa”
Ver diyorum, yoksa yersin dayağı.
“nasıl ki”
Acele etmez, ağırdan alır; nasıl ki bu akşam ağırdan alıyor.
“değil mi ki”
F. ÖZETLEME BAĞLAÇLARI
“kısacası, demek ki, açıkçası, öyleyse, yani, özetle, o hâlde, anlaşılıyor ki”
... Kısacası kendimizi toparlamalıyız.
... Demek ki ülkemiz bunlardan dolayı gelişmiyor.
... Açıkçası bu işi istemiyorum.
... Öyleyse gidelim arkadaşlar.
G. PEKİŞTİRME BAĞLAÇLARI
“bile, dE, hem de, dahi, üstelik, hatta, ayrıca, bundan başka”
Bu bağlaçlardan bazıları bazı durumlarda birbirlerinin yerine kullanılabilirler.
- “bile” kullanılan bir cümle daha önce kullanılmış bir cümlenin ya devamıdır ya da devamı gibi görünür.
Bunu sen bile başarabilirsin.
Bağırsan bile duymaz.
Tembel adam, olur, demiş. Demiş ama yerinden bile kalkmamış.
Hatta parasını bile ödemişti. / Hatta parasını ödemişti bile.
Çölde suyun bir damlası bile değerlidir.
- “bile” yerine “de” veya “dahi” de kullanılabilir.
Bunu sen de başarabilirsin.
Bağırsan da duymaz.
Tembel adam, olur, demiş. Demiş ama yerinden dahi kalkmamış.
Hatta parasını dahi ödemişti. / Hatta parasını ödemişti dahi.
Çölde suyun bir damlası dahi değerlidir.
- “hatta, hem de, ayrıca, üstelik”
Belle, kazmayla, hatta elleriyle kazıdılar.
Gördüm, hatta konuştum da.
Konuşmuyor; üstelik gülmüyor da.
Çalışıyor, hem de sabahtan akşama kadar.
H. “DE, Kİ, İSE” BAĞLAÇLARI
“dE”
- Her zaman kendinden önceki kelimeden ayrı ve de, da şeklinde yazılır; bitiştirilmez, te, ta şeklinde yazılmaz. “ya” ile birlikte kullanıldığında da ayrı yazılır: “ya da”
Kelimenin son hecesine kalınlık-incelik bakımından uyar.
- Genellikle “dahi, bile, üstelik, hatta” bağlaçlarıyla özdeştir.
Bu soruyu Ali de bildi dahi, bile
Artık gönlümü alsa da önemi yok. dahi, bile
- Cümleleri, aynı görevdeki kelimeleri ve sözleri birbirine bağlar ve değişik anlamlar katar:
Sorsan da söylemem asla
Erzakını hazırla da pikniğe gidelim.
Cümleleri bağlamış, burada pikniğe gitmek için erzak hazırlama şartı var.
Biraz müsaade etsen de işime baksam rica, istek, yalvarma
Büyüyecek de bana bakacak. Küçümseme, alay
Çalışıp da kazanacaksın. şart
Dün bizi bekletti de gelmedi. yakınma
Çalışayım da gör neler yapacağımı. övünme
Düzenli çalıştı da başarılı oldu. için, neden-sonuç
Koşsan da yetişemezsin. değişmezlik
Bütün yıl okumamış da şimdi kitap kurdu oluverdi.
Zıt anlamlı cümleler arasına girmiş.
- Tekrarlanan kelimelerin arasına girerek anlamı güçlendirir:
Ev de ev olsa bari küçümseme
Çalış da çalış... abartma
- “ama” bağlacının yerine kullanılabilir; cümleleri ve öğeleri birbirine bağlayabilir:
Hızlı hızlı koştu da yetişemedi. cümleleri bağlamış
- Edattan ve zarftan sonra gelerek anlamı pekiştirebilir:
O kadar da soğuk değil.
Böyle davranmanız hiç de iyi olmadı.
“ki”
Sadece “ki” biçimi vardır.
Kendinden önceki ve sonraki kelimelerden ayrı yazılır.
Türkçe değil, Farsça bir bağlaçtır ve Türkçe cümle yapısına aykırı olarak kullanılır.
- Anlam bakımından birbiriyle ilgili cümleleri birbirine bağlar.
Bir şey biliyor ki konuşuyor. (sebep-sonuç)
Baktım ki gitmiş. (şaşkınlık)
Ancak ne yazık ki böyle olmadı.
- Birisinden alıntı yapılacağı zaman kullanılır.
****** diyor ki: ... (açıklama)
- Özneyle veya tümleçlerle ilgili açıklama yapılacağı zaman kullanılır. Bazen “ki” ile başlayan bu açıklama iki kısa çizgi arasında verilir.
Ben ki hep sizin için çalıştım. (pekiştirme)
Siz ki beni tanırsınız, neden böyle düşünüyorsunuz?
O yerden -ki herkes kaçar- sen de kaç.
- ”ki” kullanılan bazı cümlelerin “ki”den sonraki kısmı söylenmez.
Sınavı kazanabilir miyim ki... (kuşku)
Bu adama güvenilmez ki! (yakınma)
Acaba çocuğa kızarlar mı ki? (endişe)
- Tekrar edilen kelimeler arasında kullanılır.
Adam belâ ki ne belâ...
- Abartma anlamı katar.
Bugün öyle yorgunum ki...
- Bu bağlaç birkaç örnekte kalıplaşarak bitişik yazılmaktadır.
Belki, çünkü (burada ünlü uyumuna girmiş), hâlbuki, mademki, meğerki, oysaki, sanki.
“ise”
Karşılaştırma ilgisi kurar, karşıtlığı güçlendirir.
Yağmur yağıyor, evim ise çok uzakta. (bağlaç)
Adam konuşuyor, çocuksa hep susuyordu. (bağlaç)
Ek-fiilin şart çekimiyle karıştırılabilir.
Çocuk başarılıysa sınıfını geçer. (ek-fiilin şartı)
Birleşik sözcük, Türemiş kelimeler,Basit kelimeler
Birleşik sözcük
Birleşik kelime, dilde yeni bir kavramı karşılamak amacıyla iki veya daha çok kelimenin kaynaşarak oluşturduğu kelimelerdir. Bu söz öbeklerini oluşturan kelimeler ses düşmesi, ses türemesi, sözcük türü kayması veya anlam kayması açısından aralarına ek giremeyecek kadar kalıplaşmıştır.[1][2]
Belirtisiz isim tamlamaları, sıfat tamlamaları, birleşik fiiller, ikilemeler, kalıplaşmış çekimli fiillerden oluşmuş ifadeler yeni bir kavramı karşılıyorsa bileşik sözcük olurlar.
Birleşik sözcüklerin yazımı
Birleşik kelimeler en az iki sözcükten oluşur.Kelimelerden en az biri anlamını kaybetmişse veya kelimeler birleştiğinde ses düşmesi veya ses türemesine uğramışsa bitişik yazılırlar.
yalıçapkını, affetmek, azletmek ,sivrisinek, açıkgöz , hanımeli , alıvermek,vb. gibi sözcüklere denir.
Türemiş kelimeler:
YAPIM EKLERİ:
İsim ya da fiil kök veya gövdelerine gelerek onlardan başka isim ya da fiil türeten eklerdir. Yapım ekleri eklendiği sözcüğün anlamını da türünü de değiştirir. Her zaman çekim eklerinden önce gelir. Yapım eki almış bir sözcüğe türemiş sözcük ya da gövde denir.Eğer sözcük yapım eki almışsa basit yapılıdır sözcük çekim eki olsa da basittir
1)İsimden İsim Yapım Ekleri: İsim kök veya gövdelerine eklenerek, yeni bir isim gövdesi oluşturan eklerdir.
Lık: kömür-lük, göz-lük , kulak-lık …
lı: Şehir-li , para-lı , ağaç-lı , baş-lı …
sız: su-suz, para-sız, ev-siz,
cü: göz-cü, sanat-çı, yol-cu, simit-çi,
ce: Türk-çe İngiliz-ce
daş:Çağ-daş, arka-daş, yol-daş
üncü: üç-üncü beş-inci
msı: acı-msı ekşi-msi
cil: et-cil ben-cil insan-cıl
şın: sarı-şın
sal: kum-sal kadın-sal
ıt: yaş-ıt
cağız: kız-cağız çocuk-cağız
cık: az-ı-cık küçük-cük
tı: horul-tı cıvıl-tı
2)İsimden Fiil Yapan Ekler: İsim köklerine veya gövdelerine gelerek onlardan fiil türetir.
la: su-la, taş-la, uğur-la
al: çok-al, az-al, dar-al
l: doğru-l, sivri-l
a: kan-a, yaş-a, tür-e, boş-a
ar: yaş-ar, mor-ar, sarı-ar
da: fısıl-da, horul-da, gürül-de
at: yön-et, göz-et
ık: geç-ik, bir-ik
ımsa: az-ımsa, benim-se,küçü(k)-mse
kır: fış-kır, hay-kır
lan: ev-len, rahat-la
laş: şaka-laş, der-leş, çocuk-laş
sa: su-sa, garip-se önem-se
3)Fiilden İsim Yapan Ekler: Fiil kök veya gövdelerine gelerek isim yapan eklere denir.
ca: düşün-ce, eğlen-ce
ocak-ecek: giyecek, yok-ocak, aç-ocak
ak: yat-ak, kaç-ak, dur-ak,
ga: böl-ge, bil-ge, süpür-ge,
gan: çalış-kan, unut-kan, kay-gan
gı: sev-gi, çal-gı, as-kı
gıç: bil-giç, dal-gıç, başlan-gıç
gın: yor-gun, bil-gin, bez-gin, bit-gin
ı,-i: yaz-ı, öl-ü, yap-ı, çat-ı, kok-u, doğ-u
ıcı-ici: yap-ıcı, gör-ücü, al-ıcı, sat-ıcı,
ık-ik: kes-ik, aç-ık, göç-ük,
ım-im: say-ım, seç-im, öl-üm, ölç-üm
ın-in: yığ-ın, ak-ın, tüt-ün, ek-in,
nç: gül-ünç, sev-inç
ıntı: es-inti, çık-ıntı, dök-üntü,
ır-er: gel-ir, gid-er, ok-ur,
ış: otur-uş, yürü-y-üş,
ıt: geç-it, yak-ıt, ölç-üt,
ma: gülmeyi severim , konuşmayı bil.
mak: gelmek, gitmek
tı: belir-ti, kızar-tı,
Fiilden Fiil Yapan Ekler: Fiil soylu kelimelerden yeniden fiil yapan eklere denir.
dır: gül-dür, yap-tır, koş-tur,
ala: kov-ala, silk-ele,
er: gider, çık-ar,
imsa: gül-ümse, an-ımsa,
ın: gez-in, gör-ün, sev-in, taşı-n,
r: kaç-ır, bat-ır, iç-ir,
ş: gör-üş, uç-uş, gül-üş,
t: uza-t, sap-ıt, korku-t, üşü-t,
ı: sev-il, kır-ıl, sat-ıl
» -im: seçim, üretim, bölüm, çözüm, verim
» -gi: vergi, sevgi, görgü, bilgi, örgü, sergi, algı, atkı
» -gın: dalgın, kızgın, bilgin, durgun, salgın
» -ı / -i: yazı, doğu, batı, gezi, tartı
» -ıcı / -ici: yırtıcı, satıcı, yapıcı, geçici, kurucu
» -ca: düşünce, eğlence
» -ecek: giyecek, yakacak, açacak
» -ak: yatak, kaçak, durak,
» -ga: bölge, bilge, süpürge,
» -gan: çalışkan, unutkan, çekingen
» -gıç: bilgiç, dalgıç, başlangıç
» -ik: kesik, açık, göçük, kırık
» -ın / -in: yığın, akın, tütün, ekin,
» -nç: gülünç, basınç,
» -ıntı: esinti, çıkıntı, döküntü,
» -(e)r: gelir, gider, okur,
» -maca: bulmaca, kesmece
» -sel: görsel, uysal, işitsel
» -anak: gelenek, görenek, olanak, seçenek
» -ış: dikiş, yürüyüş
» -ıt: geçit, yakıt, ölçüt
» -ma: dondurma, danışma
» -mak: çakmak, ekmek
» -tı: belirti, kızartı
kalemlikler
öğrenci
tahtalar
bilgili
gemiye
tuhaflık
öğretmencilik
kitapsız
bağımsız
anmak
vatandaş
yazıyorum
soygun
silgi
açacak
bilgisayar
BASİT, TÜREMİŞ, BİRLEŞİK SÖZCÜKLER İLE İLGİLİ KONU ANLATIM
Basit, türemiş, bileşik sözcüklerinin ortaya çıkmasının nedeni anlatma endişesidir.
BASİT (YALIN) (KÖK)
Yapım eki almamış olan sözcükler
Uyarı: çekim ekleri yeni sözcükler yapmadıkları için basit sözcükler çekim eki alsalar da kök durumundadırlar.
Örn:
Ses , ses – i – miz – i
a (kök) a ç.e ç.e. ç.e
yer, gök, su v.b. (basit ad)
güzel, sert v.b. (basit sıfat)
güzel, sert v.b. (basit sıfat)
dal-,gör- v.b. (yalın eylem)
Uyarı: “ikili kök / ortak kök”, hem ad kökü hem de eylem kökü olarak kullanılabilen köklerdir:
Örn:
“boya” ad kökü olduğu gibi “boya-” eylem köküdür.
“acı” ad kökü olduğu gibi “acı-” eylem köküdür.
Sabahtan beri dolaşmaktan ayaklarım ağrıdı.
Gençler köy meydanında neşeyle güreşti.
Açıkta kalan süt ekşimişti.
Koca evi, bir günde boyadılar.
Ancak, hem isim hem de fiil olarak kullanılan “yaz, yüz, yol” gibi sözcükler ikili kök değil “sesteş” tir.
TÜREMİŞ (GÖVDE)
Yapım eki almış sözcük
Yapım eki olarak yeni anlam kazanmış sözcük
Gövde kökle ilgili; ancak karışladığı varlık yönünden farklıdır.
Örn:
Uyku,boşluk, kalemlik, yolcu …(türemiş ad)
Olgunlaş-, oyna-, gülüş- … (türemiş eylem)
Yaylı, sulu, … (türemiş sıfat)
BİRLEŞİK
Birden çok sözcüğün aralarına bir ek veya sözcük germeyecek biçimde birleşmesi
Anlamca değişikliğe uğrarlar.
Örn:Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş, cumartesi, Yeşilırmak, (birleşik ad)
Açıkgöz, vurdumduymaz, uzun boylu adam, geniş bahçeli ev, boyu uzun adam (birleşik sıfat)
Konuşabilir, gelivermiş, bakakaldı, öleyazdım, yardım edelim, hasta olursun, gözden geçir, baş vurmuş (birleşik eylem)
BASİT, TÜREMİS, BİRLESİK SÖZCÜKLER
SÖZCÜĞÜN YAPISI
Sözcüğün yapısını üç grupta inceleyebiliriz: Basit sözcük, türemiş sözcük, bileşik sözcük.
Şimdi bunları ayrıntılarıyla görelim.
1. Basit Sözcük
Yapım eki almayan sözcüklerdir. Bu tür sözcükler çekim eki almış olabilir. Yapım eki almadıklarından bunlar daima kök halinde bulunur.
“Her tarafı bembeyaz karlar örtmüştü.” cümlesindeki bütün sözcükler basittir.
2. Türemiş Sözcük
Yapım eki alan sözcüklerdir. Türemiş sözcükler cümledeki görevlerine göre belli türleri karşılar. Böylece sözcük hem yapı hem görevce adlandırılır; yani türemiş isim, türemiş sıfat, türemiş fiil…. gibi.
“Bu köşeye bir kitaplık kurmak lazım.”
“Bana bir silgi verebilir misin?”
Yapım eki alan sözcüklerdir. Türemiş sözcükler cümledeki görevlerine göre belli türleri karşılar. Böylece sözcük hem yapı hem görevce adlandırılır; yani türemiş isim, türemiş sıfat, türemiş fiil…. gibi.
“Bu köşeye bir kitaplık kurmak lazım.”
“Bana bir silgi verebilir misin?”
“Sınıfımızın başkanı çok dalgın biriydi.”
“O her zaman büyük düşünürdü.”
“Yolda çok hızlı yürürdü.”
“O her zaman yanında çalışanları gözetirdi.”
“Çocuklar asla sevgisiz yaşayamaz.”
“Çok acıktım, haydi yemeğe gidelim.”
cümlelerindeki altı çizili sözcükler türemiştir.
cümlesinde altı çizili sözcük, “aç” ismine”-ık” isimden fiil yapma eki getirilerek türetilmiştir. Buna türemiş fiil diyoruz.
“Yaprakların hışırtısı, kuşların cıvıltısına karışmış, tatlı bir musıki oluşturmuştu.”
cümlesinde altı çizili sözcükler “hışır”, “cıvıl” yansıma sözcüklerine “-tı” eki getirilerek yapılmıştır ve yansımadan türeyen isim oluşturulmuştur.
* * *
Bazı pekiştirmeli sözcüklerde sözcüğün başına bir hece eklendiği görülür.
“Etraf bembeyaz olmuş, göz kamaştırıyordu.”
cümlesinde altı çizili sözcük incelendiğinde “beyaz” sözcüğünün ilk hecesinden oluşturulmuş “bem” hecesinin sözcüğün başına geldiğini görüyoruz. Bu bir ek olmadığından sözcük yapım eki almamıştır; yani basittir.
Diğer taraftan, Türkçe sondan çekimli bir dildir, ekler daima sözcüğün sonuna eklenir.
Bir sözcük sadece kökten türetilmez; gövdelerden de türetilebilir.
“Şuralarda bir gözlükçü vardı eskiden.”
cümlesinde altı çizili sözcük “göz” isminden “gözlük”, “gözlük” isminden “gözlükçü” olmuştur. Görüldüğü gibi “-lük” eki sözcüğün köküne, “-çü” eki gövdesine eklenmiştir. Elbette sözcük yine türemiş bir isimdir.
3. Bileşik Sözcük
İki farklı sözcüğün bir araya gelerek kendi anlamlarından az çok farklı bir anlam oluşturacak biçimde kaynaşmasıyla oluşan sözcüklerdir.
Bileşik sözcükler değişik şekillerde oluşur. Kimileri isim tamlamalarının, kimileri sıfat tamlamalarının, kimileri cümle özelliği gösteren söz öbeklerinin kaynaşmaları sonucunda oluşmuştur.
Bu kaynaşma sırasında sözcüklerin her ikisi anlamını kaybedebilir.
“Bahçeden çok güzel hanımeli kokusu geliyordu.”
Sözcüklerden sadece biri anlamını kaybetmiş olabilir.
“Yeryüzü yemyeşil olmuştu yine.”
Sözcüklerden hiçbiri anlamını tam olarak kaybetmemiş olabilir.
“Bu kış yeni bir ayakkabı almam gerek.”
* * *
Bileşik sözcükler yapılışlarına göre değişik özellikler gösterir. Bunları şu şekilde gruplandırabiliriz.
a. İsim Tamlaması Yoluyla
“Komşunun çocuğu kuşpalazına yakalanmış.”
“Onlar düğünden sonra balayına gidecekler.”
“Üzerinde camgöbeği renginde bir kazak vardı.”
“Bahçenin bir köşesine aslanağzı ekmişlerdi.”
cümlelerinde altı çizili bileşik sözcükler isim tamlaması yoluyla oluşmuştur. Sözcükleri ayrı düşündüğümüzde bu, açık olarak anlaşılır.
Bazen bu yolla oluşan isimlerin – özellikle yer isimleri – sonunda iyelik ekinin düştüğü görülür.
“Edirnekapısı -> Edirnekapı”
“Kadıköyü -> Kadıköy”
sözcüklerinde altı çizili eklerin düştüğünü görüyoruz.
b. Sıfat Tamlaması Yoluyla
“O ne açıkgöz adamdır bilsen.”
“Buradan Acıgöl’e gidebilir miyiz?”
“Buralarda eskiden çok sivrisinek olurdu.”
“Bu mevsim tam karatavuk avlama mevsimidir.”
cümlelerinde altı çizili bileşik sözcükler sıfat tamlamalarının kalıplaşmasıyla oluşmuştur.
c. İyelik Ekinin Kaynaştırması Yoluyla
“Burası bağrıyanık insanların diyarıdır.”
“Çocukları fazla başıboş bırakmamalıyız.”
“O sütübozuk adama güvenir miyim hiç?”
cümlelerindeki altı çizili sözcüklerde, birinci sözcük isim, ikinci sözcük sıfat özelliği gösteriyor ve isim olan sözcük iyelik eki almıştır.
d. İki Çekimli Fiilin Kaynaşması Yoluyla
“Odaya yeni bir çekyat alalım.”
“Bu denizlerde gelgit olayı pek görülmez.”
“Ekinler biçerdöverlerle biçilip ambarlara doldurulurdu.”
“Onunla uyurgezer diye dalga geçerlerdi.”
cümlelerinde her iki sözcük de çekimlidir. Birleşerek kendi anlamlarından farklı bir anlam ifade etmişler, ya da tür değişikliğine uğrayıp ad ve sıfat görevinde sözcükler oluşturmuşlardır.
f. İsim ve Fiilimsinin Kaynaşması Yoluyla
“Bu bölgede günebakan yetişmiyormuş.”
“Ahmet karakaçanın sırtına binmiş gidiyordu.”
“Böyle oyunbozanlık edersen seninle geçinemeyiz.”
“Bu limana bir dalgakıran yapmak lazım.”
“Onun gibi çöpçatan birini görmedim, doğrusu.”
cümlelerinde birincisi isim soylu sözcük, ikincisi sıfat-fiil olan bu sözcüklerden bir bileşik sözcük meydana gelmiştir.
Bunlardan başka yollarla da bileşik sözcük oluşturulabilir. Önemli olan iki ayrı sözcüğün kaynaştığını anlayabilmektir.
Bileşik sözcüklerin kimileri oluşurken ses kaybı olabilir.
“Pazartesi günü size geleceğim.”
cümlesindeki sözcüğün oluşmasına bakalım.
Pazar – ertesi -> Pazartesi
Görüldüğü gibi “er” hecesi düşmüştür.
Bazı bileşik sözcüklerin oluşumunda ise iki ayrı sözcüğün varlığı bile hissedilemez.
sütlü aş -> sütlaç
ne asıl -> nasıl
bu öyle -> böyle
Birleşik kelime, dilde yeni bir kavramı karşılamak amacıyla iki veya daha çok kelimenin kaynaşarak oluşturduğu kelimelerdir. Bu söz öbeklerini oluşturan kelimeler ses düşmesi, ses türemesi, sözcük türü kayması veya anlam kayması açısından aralarına ek giremeyecek kadar kalıplaşmıştır.[1][2]
Belirtisiz isim tamlamaları, sıfat tamlamaları, birleşik fiiller, ikilemeler, kalıplaşmış çekimli fiillerden oluşmuş ifadeler yeni bir kavramı karşılıyorsa bileşik sözcük olurlar.
Birleşik sözcüklerin yazımı
Birleşik kelimeler en az iki sözcükten oluşur.Kelimelerden en az biri anlamını kaybetmişse veya kelimeler birleştiğinde ses düşmesi veya ses türemesine uğramışsa bitişik yazılırlar.
yalıçapkını, affetmek, azletmek ,sivrisinek, açıkgöz , hanımeli , alıvermek,vb. gibi sözcüklere denir.
Türemiş kelimeler:
YAPIM EKLERİ:
İsim ya da fiil kök veya gövdelerine gelerek onlardan başka isim ya da fiil türeten eklerdir. Yapım ekleri eklendiği sözcüğün anlamını da türünü de değiştirir. Her zaman çekim eklerinden önce gelir. Yapım eki almış bir sözcüğe türemiş sözcük ya da gövde denir.Eğer sözcük yapım eki almışsa basit yapılıdır sözcük çekim eki olsa da basittir
1)İsimden İsim Yapım Ekleri: İsim kök veya gövdelerine eklenerek, yeni bir isim gövdesi oluşturan eklerdir.
Lık: kömür-lük, göz-lük , kulak-lık …
lı: Şehir-li , para-lı , ağaç-lı , baş-lı …
sız: su-suz, para-sız, ev-siz,
cü: göz-cü, sanat-çı, yol-cu, simit-çi,
ce: Türk-çe İngiliz-ce
daş:Çağ-daş, arka-daş, yol-daş
üncü: üç-üncü beş-inci
msı: acı-msı ekşi-msi
cil: et-cil ben-cil insan-cıl
şın: sarı-şın
sal: kum-sal kadın-sal
ıt: yaş-ıt
cağız: kız-cağız çocuk-cağız
cık: az-ı-cık küçük-cük
tı: horul-tı cıvıl-tı
2)İsimden Fiil Yapan Ekler: İsim köklerine veya gövdelerine gelerek onlardan fiil türetir.
la: su-la, taş-la, uğur-la
al: çok-al, az-al, dar-al
l: doğru-l, sivri-l
a: kan-a, yaş-a, tür-e, boş-a
ar: yaş-ar, mor-ar, sarı-ar
da: fısıl-da, horul-da, gürül-de
at: yön-et, göz-et
ık: geç-ik, bir-ik
ımsa: az-ımsa, benim-se,küçü(k)-mse
kır: fış-kır, hay-kır
lan: ev-len, rahat-la
laş: şaka-laş, der-leş, çocuk-laş
sa: su-sa, garip-se önem-se
3)Fiilden İsim Yapan Ekler: Fiil kök veya gövdelerine gelerek isim yapan eklere denir.
ca: düşün-ce, eğlen-ce
ocak-ecek: giyecek, yok-ocak, aç-ocak
ak: yat-ak, kaç-ak, dur-ak,
ga: böl-ge, bil-ge, süpür-ge,
gan: çalış-kan, unut-kan, kay-gan
gı: sev-gi, çal-gı, as-kı
gıç: bil-giç, dal-gıç, başlan-gıç
gın: yor-gun, bil-gin, bez-gin, bit-gin
ı,-i: yaz-ı, öl-ü, yap-ı, çat-ı, kok-u, doğ-u
ıcı-ici: yap-ıcı, gör-ücü, al-ıcı, sat-ıcı,
ık-ik: kes-ik, aç-ık, göç-ük,
ım-im: say-ım, seç-im, öl-üm, ölç-üm
ın-in: yığ-ın, ak-ın, tüt-ün, ek-in,
nç: gül-ünç, sev-inç
ıntı: es-inti, çık-ıntı, dök-üntü,
ır-er: gel-ir, gid-er, ok-ur,
ış: otur-uş, yürü-y-üş,
ıt: geç-it, yak-ıt, ölç-üt,
ma: gülmeyi severim , konuşmayı bil.
mak: gelmek, gitmek
tı: belir-ti, kızar-tı,
Fiilden Fiil Yapan Ekler: Fiil soylu kelimelerden yeniden fiil yapan eklere denir.
dır: gül-dür, yap-tır, koş-tur,
ala: kov-ala, silk-ele,
er: gider, çık-ar,
imsa: gül-ümse, an-ımsa,
ın: gez-in, gör-ün, sev-in, taşı-n,
r: kaç-ır, bat-ır, iç-ir,
ş: gör-üş, uç-uş, gül-üş,
t: uza-t, sap-ıt, korku-t, üşü-t,
ı: sev-il, kır-ıl, sat-ıl
» -im: seçim, üretim, bölüm, çözüm, verim
» -gi: vergi, sevgi, görgü, bilgi, örgü, sergi, algı, atkı
» -gın: dalgın, kızgın, bilgin, durgun, salgın
» -ı / -i: yazı, doğu, batı, gezi, tartı
» -ıcı / -ici: yırtıcı, satıcı, yapıcı, geçici, kurucu
» -ca: düşünce, eğlence
» -ecek: giyecek, yakacak, açacak
» -ak: yatak, kaçak, durak,
» -ga: bölge, bilge, süpürge,
» -gan: çalışkan, unutkan, çekingen
» -gıç: bilgiç, dalgıç, başlangıç
» -ik: kesik, açık, göçük, kırık
» -ın / -in: yığın, akın, tütün, ekin,
» -nç: gülünç, basınç,
» -ıntı: esinti, çıkıntı, döküntü,
» -(e)r: gelir, gider, okur,
» -maca: bulmaca, kesmece
» -sel: görsel, uysal, işitsel
» -anak: gelenek, görenek, olanak, seçenek
» -ış: dikiş, yürüyüş
» -ıt: geçit, yakıt, ölçüt
» -ma: dondurma, danışma
» -mak: çakmak, ekmek
» -tı: belirti, kızartı
kalemlikler
öğrenci
tahtalar
bilgili
gemiye
tuhaflık
öğretmencilik
kitapsız
bağımsız
anmak
vatandaş
yazıyorum
soygun
silgi
açacak
bilgisayar
BASİT, TÜREMİŞ, BİRLEŞİK SÖZCÜKLER İLE İLGİLİ KONU ANLATIM
Basit, türemiş, bileşik sözcüklerinin ortaya çıkmasının nedeni anlatma endişesidir.
BASİT (YALIN) (KÖK)
Yapım eki almamış olan sözcükler
Uyarı: çekim ekleri yeni sözcükler yapmadıkları için basit sözcükler çekim eki alsalar da kök durumundadırlar.
Örn:
Ses , ses – i – miz – i
a (kök) a ç.e ç.e. ç.e
yer, gök, su v.b. (basit ad)
güzel, sert v.b. (basit sıfat)
güzel, sert v.b. (basit sıfat)
dal-,gör- v.b. (yalın eylem)
Uyarı: “ikili kök / ortak kök”, hem ad kökü hem de eylem kökü olarak kullanılabilen köklerdir:
Örn:
“boya” ad kökü olduğu gibi “boya-” eylem köküdür.
“acı” ad kökü olduğu gibi “acı-” eylem köküdür.
Sabahtan beri dolaşmaktan ayaklarım ağrıdı.
Gençler köy meydanında neşeyle güreşti.
Açıkta kalan süt ekşimişti.
Koca evi, bir günde boyadılar.
Ancak, hem isim hem de fiil olarak kullanılan “yaz, yüz, yol” gibi sözcükler ikili kök değil “sesteş” tir.
TÜREMİŞ (GÖVDE)
Yapım eki almış sözcük
Yapım eki olarak yeni anlam kazanmış sözcük
Gövde kökle ilgili; ancak karışladığı varlık yönünden farklıdır.
Örn:
Uyku,boşluk, kalemlik, yolcu …(türemiş ad)
Olgunlaş-, oyna-, gülüş- … (türemiş eylem)
Yaylı, sulu, … (türemiş sıfat)
BİRLEŞİK
Birden çok sözcüğün aralarına bir ek veya sözcük germeyecek biçimde birleşmesi
Anlamca değişikliğe uğrarlar.
Örn:Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş, cumartesi, Yeşilırmak, (birleşik ad)
Açıkgöz, vurdumduymaz, uzun boylu adam, geniş bahçeli ev, boyu uzun adam (birleşik sıfat)
Konuşabilir, gelivermiş, bakakaldı, öleyazdım, yardım edelim, hasta olursun, gözden geçir, baş vurmuş (birleşik eylem)
BASİT, TÜREMİS, BİRLESİK SÖZCÜKLER
SÖZCÜĞÜN YAPISI
Sözcüğün yapısını üç grupta inceleyebiliriz: Basit sözcük, türemiş sözcük, bileşik sözcük.
Şimdi bunları ayrıntılarıyla görelim.
1. Basit Sözcük
Yapım eki almayan sözcüklerdir. Bu tür sözcükler çekim eki almış olabilir. Yapım eki almadıklarından bunlar daima kök halinde bulunur.
“Her tarafı bembeyaz karlar örtmüştü.” cümlesindeki bütün sözcükler basittir.
2. Türemiş Sözcük
Yapım eki alan sözcüklerdir. Türemiş sözcükler cümledeki görevlerine göre belli türleri karşılar. Böylece sözcük hem yapı hem görevce adlandırılır; yani türemiş isim, türemiş sıfat, türemiş fiil…. gibi.
“Bu köşeye bir kitaplık kurmak lazım.”
“Bana bir silgi verebilir misin?”
Yapım eki alan sözcüklerdir. Türemiş sözcükler cümledeki görevlerine göre belli türleri karşılar. Böylece sözcük hem yapı hem görevce adlandırılır; yani türemiş isim, türemiş sıfat, türemiş fiil…. gibi.
“Bu köşeye bir kitaplık kurmak lazım.”
“Bana bir silgi verebilir misin?”
“Sınıfımızın başkanı çok dalgın biriydi.”
“O her zaman büyük düşünürdü.”
“Yolda çok hızlı yürürdü.”
“O her zaman yanında çalışanları gözetirdi.”
“Çocuklar asla sevgisiz yaşayamaz.”
“Çok acıktım, haydi yemeğe gidelim.”
cümlelerindeki altı çizili sözcükler türemiştir.
cümlesinde altı çizili sözcük, “aç” ismine”-ık” isimden fiil yapma eki getirilerek türetilmiştir. Buna türemiş fiil diyoruz.
“Yaprakların hışırtısı, kuşların cıvıltısına karışmış, tatlı bir musıki oluşturmuştu.”
cümlesinde altı çizili sözcükler “hışır”, “cıvıl” yansıma sözcüklerine “-tı” eki getirilerek yapılmıştır ve yansımadan türeyen isim oluşturulmuştur.
* * *
Bazı pekiştirmeli sözcüklerde sözcüğün başına bir hece eklendiği görülür.
“Etraf bembeyaz olmuş, göz kamaştırıyordu.”
cümlesinde altı çizili sözcük incelendiğinde “beyaz” sözcüğünün ilk hecesinden oluşturulmuş “bem” hecesinin sözcüğün başına geldiğini görüyoruz. Bu bir ek olmadığından sözcük yapım eki almamıştır; yani basittir.
Diğer taraftan, Türkçe sondan çekimli bir dildir, ekler daima sözcüğün sonuna eklenir.
Bir sözcük sadece kökten türetilmez; gövdelerden de türetilebilir.
“Şuralarda bir gözlükçü vardı eskiden.”
cümlesinde altı çizili sözcük “göz” isminden “gözlük”, “gözlük” isminden “gözlükçü” olmuştur. Görüldüğü gibi “-lük” eki sözcüğün köküne, “-çü” eki gövdesine eklenmiştir. Elbette sözcük yine türemiş bir isimdir.
3. Bileşik Sözcük
İki farklı sözcüğün bir araya gelerek kendi anlamlarından az çok farklı bir anlam oluşturacak biçimde kaynaşmasıyla oluşan sözcüklerdir.
Bileşik sözcükler değişik şekillerde oluşur. Kimileri isim tamlamalarının, kimileri sıfat tamlamalarının, kimileri cümle özelliği gösteren söz öbeklerinin kaynaşmaları sonucunda oluşmuştur.
Bu kaynaşma sırasında sözcüklerin her ikisi anlamını kaybedebilir.
“Bahçeden çok güzel hanımeli kokusu geliyordu.”
Sözcüklerden sadece biri anlamını kaybetmiş olabilir.
“Yeryüzü yemyeşil olmuştu yine.”
Sözcüklerden hiçbiri anlamını tam olarak kaybetmemiş olabilir.
“Bu kış yeni bir ayakkabı almam gerek.”
* * *
Bileşik sözcükler yapılışlarına göre değişik özellikler gösterir. Bunları şu şekilde gruplandırabiliriz.
a. İsim Tamlaması Yoluyla
“Komşunun çocuğu kuşpalazına yakalanmış.”
“Onlar düğünden sonra balayına gidecekler.”
“Üzerinde camgöbeği renginde bir kazak vardı.”
“Bahçenin bir köşesine aslanağzı ekmişlerdi.”
cümlelerinde altı çizili bileşik sözcükler isim tamlaması yoluyla oluşmuştur. Sözcükleri ayrı düşündüğümüzde bu, açık olarak anlaşılır.
Bazen bu yolla oluşan isimlerin – özellikle yer isimleri – sonunda iyelik ekinin düştüğü görülür.
“Edirnekapısı -> Edirnekapı”
“Kadıköyü -> Kadıköy”
sözcüklerinde altı çizili eklerin düştüğünü görüyoruz.
b. Sıfat Tamlaması Yoluyla
“O ne açıkgöz adamdır bilsen.”
“Buradan Acıgöl’e gidebilir miyiz?”
“Buralarda eskiden çok sivrisinek olurdu.”
“Bu mevsim tam karatavuk avlama mevsimidir.”
cümlelerinde altı çizili bileşik sözcükler sıfat tamlamalarının kalıplaşmasıyla oluşmuştur.
c. İyelik Ekinin Kaynaştırması Yoluyla
“Burası bağrıyanık insanların diyarıdır.”
“Çocukları fazla başıboş bırakmamalıyız.”
“O sütübozuk adama güvenir miyim hiç?”
cümlelerindeki altı çizili sözcüklerde, birinci sözcük isim, ikinci sözcük sıfat özelliği gösteriyor ve isim olan sözcük iyelik eki almıştır.
d. İki Çekimli Fiilin Kaynaşması Yoluyla
“Odaya yeni bir çekyat alalım.”
“Bu denizlerde gelgit olayı pek görülmez.”
“Ekinler biçerdöverlerle biçilip ambarlara doldurulurdu.”
“Onunla uyurgezer diye dalga geçerlerdi.”
cümlelerinde her iki sözcük de çekimlidir. Birleşerek kendi anlamlarından farklı bir anlam ifade etmişler, ya da tür değişikliğine uğrayıp ad ve sıfat görevinde sözcükler oluşturmuşlardır.
f. İsim ve Fiilimsinin Kaynaşması Yoluyla
“Bu bölgede günebakan yetişmiyormuş.”
“Ahmet karakaçanın sırtına binmiş gidiyordu.”
“Böyle oyunbozanlık edersen seninle geçinemeyiz.”
“Bu limana bir dalgakıran yapmak lazım.”
“Onun gibi çöpçatan birini görmedim, doğrusu.”
cümlelerinde birincisi isim soylu sözcük, ikincisi sıfat-fiil olan bu sözcüklerden bir bileşik sözcük meydana gelmiştir.
Bunlardan başka yollarla da bileşik sözcük oluşturulabilir. Önemli olan iki ayrı sözcüğün kaynaştığını anlayabilmektir.
Bileşik sözcüklerin kimileri oluşurken ses kaybı olabilir.
“Pazartesi günü size geleceğim.”
cümlesindeki sözcüğün oluşmasına bakalım.
Pazar – ertesi -> Pazartesi
Görüldüğü gibi “er” hecesi düşmüştür.
Bazı bileşik sözcüklerin oluşumunda ise iki ayrı sözcüğün varlığı bile hissedilemez.
sütlü aş -> sütlaç
ne asıl -> nasıl
bu öyle -> böyle
ESKİ TÜRKLERDE Çocuk Oyunları
ESKİ TÜRKLERDE
Çocuk Oyunları
image00128.jpg
Oyunlar zeka, beden ve kültür gelişimine etkili olup mücadele ve kendine yeterlilik duygularını verirdi.
KARAGUNI : Yani saklambaçtır. Saklambaç oyunu gizlenme, pusuya yatma, avını bekleme, sessizlik, düşmanı aldatma ve sabırlı olmayı öğreten bir oyundur. Bu oyun bugünde oynanmaktadır. Bu durum kültür devamını göstermektedir.
MÜNÜZ (buynuz): denilen bir oyunda oynanırdı. Bu oyun şu şekilde oynanırdı. Çocuklar su kenarında toplanırlar. Bu göllerin kenarında bulunan kumların üzerine otururlar. Bacaklarının arasına kum doldururlar. Bu kumlara elleriyle vurular. Bu çocuklardan birisi ebe olur. bu ebe başında buynuz olan hayvanların isimlerini sayar. Ebenin söylediği her hayvan isminden sonra çocuklar tempolu bir şekilde tekrar ederler. Fakat ebe birdenbire buynuzsuz bir hayvan adı söyleyince bazıları şaşırıp ebenin söylediğini tekrar ederler ki bu durumda ceza alırlardı. Orda bulunan çocuklar ceza olarak bunları suya atarlardı. Bu oyunla çocukların dikkatli ve dayanıklı olmaları gerekirdi.
KUZURCUK; Bu oyun kız çocukları, insan suretinde oyuncaklar yaparak oynamaları şeklindedir. bu oyun günümüzde de devam etmektedir. bu durum Türk oyunlarının çok eskilere gittiklerini göstermektedir. Aile bağlarını güçlendiren bir oyundur.
TEPÜK; Bir nevi futbol oyunu idi. Kaşgarlı Mahmut bu oyunu eserinde şu şekilde açıklar:
Bir yuvarlak cismin etrafına hayvan kılı, keçe ya da bez şeyler sarılmak suretiyle bir büyükçe cisim yani top elde ediliyor. Çocuklar bu cismi tepikleyerek oynuyorlardı. Bedensel gelişim ve mücadele azmini güçlendiren bir oyundu.
KÖÇÜRME; Yere çizilmiş bir takım çizgiler üzerine dizilen taşları göçürme ve yer kapma dolayısıyla öbür tarafın taşlarını bir bir toplayarak kazanılan bir oyundur. Bugün beş taş veya dokuztaş denilen oyuna benzerdir.
Bugün Saka yani Yakut Türklerinin çocukları da bizim beş taş dediğimiz oyunu ve topaç dediğimiz oyunları oynamaktadır.
ÇELİK-ÇOMAK : Biri uzun diğeri kısa iki sopa ile oynanan oyundur.
AŞUK : Bugün aşık dediğimiz bir oyunda vardı. Bu aşık, bir kemiktir. Bugünkü çocukların misketlerle oynadığı gibi bir oyundur. Bu kemiğin 4 yüzeyi vardır. Bu aşık denilen kemiğin düz yüzü, sırt yüzü, çukur ve anaç denilen yüzeyleri vardır. Anaç denilen kısım avuç içini dolduran bir yüzeydir. Bu oyunda önemli olan bu aşık kemiğinin düz yüzünün yere gelmesidir. Buna tam yerine oturdu manasında Cuk oturdu denirdi.
YALNGU (SALINCAK): Çocukların çok sevdiği bir oyunda salıncakta sallanmak idi. salıncaklarda sadece çocuklar değil baharlarda bayramlarda nevruzlarda genç kızlarda sallanırdı.
CEVİZ : Divanda ceviz oyunundan iki yerden bahsetmesine rağmen nasıl oynandığı hakkında bilgi verilmemiştir. Bu oyunda;
Atıç : Çocukların ceviz oynadığı çukur
Eteçlik : Ceviz oynamak için çukur açılmış yer.
KAYNAK : DİVAN-I LÜGATÜ TÜRK
- See more at: http://www.yenidenergenekon.com/184-eski-turklerde-cocuk-oyunlari/#sthash.wwr6MKAr.dpuf
Çocuk Oyunları
image00128.jpg
Oyunlar zeka, beden ve kültür gelişimine etkili olup mücadele ve kendine yeterlilik duygularını verirdi.
KARAGUNI : Yani saklambaçtır. Saklambaç oyunu gizlenme, pusuya yatma, avını bekleme, sessizlik, düşmanı aldatma ve sabırlı olmayı öğreten bir oyundur. Bu oyun bugünde oynanmaktadır. Bu durum kültür devamını göstermektedir.
MÜNÜZ (buynuz): denilen bir oyunda oynanırdı. Bu oyun şu şekilde oynanırdı. Çocuklar su kenarında toplanırlar. Bu göllerin kenarında bulunan kumların üzerine otururlar. Bacaklarının arasına kum doldururlar. Bu kumlara elleriyle vurular. Bu çocuklardan birisi ebe olur. bu ebe başında buynuz olan hayvanların isimlerini sayar. Ebenin söylediği her hayvan isminden sonra çocuklar tempolu bir şekilde tekrar ederler. Fakat ebe birdenbire buynuzsuz bir hayvan adı söyleyince bazıları şaşırıp ebenin söylediğini tekrar ederler ki bu durumda ceza alırlardı. Orda bulunan çocuklar ceza olarak bunları suya atarlardı. Bu oyunla çocukların dikkatli ve dayanıklı olmaları gerekirdi.
KUZURCUK; Bu oyun kız çocukları, insan suretinde oyuncaklar yaparak oynamaları şeklindedir. bu oyun günümüzde de devam etmektedir. bu durum Türk oyunlarının çok eskilere gittiklerini göstermektedir. Aile bağlarını güçlendiren bir oyundur.
TEPÜK; Bir nevi futbol oyunu idi. Kaşgarlı Mahmut bu oyunu eserinde şu şekilde açıklar:
Bir yuvarlak cismin etrafına hayvan kılı, keçe ya da bez şeyler sarılmak suretiyle bir büyükçe cisim yani top elde ediliyor. Çocuklar bu cismi tepikleyerek oynuyorlardı. Bedensel gelişim ve mücadele azmini güçlendiren bir oyundu.
KÖÇÜRME; Yere çizilmiş bir takım çizgiler üzerine dizilen taşları göçürme ve yer kapma dolayısıyla öbür tarafın taşlarını bir bir toplayarak kazanılan bir oyundur. Bugün beş taş veya dokuztaş denilen oyuna benzerdir.
Bugün Saka yani Yakut Türklerinin çocukları da bizim beş taş dediğimiz oyunu ve topaç dediğimiz oyunları oynamaktadır.
ÇELİK-ÇOMAK : Biri uzun diğeri kısa iki sopa ile oynanan oyundur.
AŞUK : Bugün aşık dediğimiz bir oyunda vardı. Bu aşık, bir kemiktir. Bugünkü çocukların misketlerle oynadığı gibi bir oyundur. Bu kemiğin 4 yüzeyi vardır. Bu aşık denilen kemiğin düz yüzü, sırt yüzü, çukur ve anaç denilen yüzeyleri vardır. Anaç denilen kısım avuç içini dolduran bir yüzeydir. Bu oyunda önemli olan bu aşık kemiğinin düz yüzünün yere gelmesidir. Buna tam yerine oturdu manasında Cuk oturdu denirdi.
YALNGU (SALINCAK): Çocukların çok sevdiği bir oyunda salıncakta sallanmak idi. salıncaklarda sadece çocuklar değil baharlarda bayramlarda nevruzlarda genç kızlarda sallanırdı.
CEVİZ : Divanda ceviz oyunundan iki yerden bahsetmesine rağmen nasıl oynandığı hakkında bilgi verilmemiştir. Bu oyunda;
Atıç : Çocukların ceviz oynadığı çukur
Eteçlik : Ceviz oynamak için çukur açılmış yer.
KAYNAK : DİVAN-I LÜGATÜ TÜRK
- See more at: http://www.yenidenergenekon.com/184-eski-turklerde-cocuk-oyunlari/#sthash.wwr6MKAr.dpuf
Sözcük Durumundaki Zamirler
1. Sözcük Durumundaki Zamirler
1.1. Kişi (Şahıs) Zamirleri
İnsan isminin yerini tutan kelimelere kişi zamiri denir. Üç tekil, üç de çoğul olmak üzere toplam altı tane şahıs zamiri vardır:
1. tekil kişi → ben
2. tekil kişi → sen
3. tekil kişi → o
1. çoğul kişi → biz
2. çoğul kişi → siz
3. çoğul kişi → onlar
UYARI: Zamirler isim çekim eklerini alabilirler. Bu yüzden kişi zamirleri karşımıza çekim eki almış şekilde çıkabilir.
ben + e → bene → bana
sen + i → seni
o + (n)dan → ondan
biz + im → bizim
siz + de → sizde
onlar + ı → onları
Örnek
» Pikniğe sadece Enes katılmadı. → Pikniğe sadece o katılmadı.
» Benim taşıdığım kutu çok ağır, senin taşıdığın kutu çok hafif.
» Annem bana hediye almış.
» Sizi ben de görmek istiyorum.
» Taraftar olarak biz onlardan çok farklıyız.
NOT: “Kendi” sözcüğü de şahıs zamirleri içinde değerlendirilir ve bu zamire “dönüşlülük zamiri” adı verilir.
NOT: “Kendi” sözcüğü de şahıs zamirleri içinde değerlendirilir ve bu zamire “dönüşlülük zamiri” adı verilir.
Örnek
» Bırakın kendi işini kendi yapsın.
» İnsan kendini düşünmeli bazen.
1.2. İşaret (Gösterme) Zamirleri
Varlıkların adını söylemeden, onları işaretle göstermeye yarayan sözcüklere işaret zamiri denir. “Bu, şu, o, bunlar, şunlar, onlar, buraya, şuraya, oraya, burası, şurası, orası, öteki vb.” işaret zamirleridir.
Örnek
» Şunları arkadaşlarım için alayım.
» Ahmet Beyler buraya on yıl önce taşınmış.
» Size ait olan kitaplar orada.
» Bu, yapılacak işlerin listesi.
NOT: “O“ ve “onlar” sözcükleri hem işaret hem de kişi zamiri olarak kullanılabilirler. Bu kelimeler insan isminin yerini tutuyorsa şahıs zamiri, insan dışı varlıkların yerini tutuyorsa işaret zamiridir.
Örnek
» Onu kütüphanede çalışırken görmüşler. (İnsan ismi yerine kullanıldığı için kişi zamiri)
» Onu cüzdanıma koyarken düşürmüşüm. (İnsan dışı varlık (para, fotoğraf vb.) yerine kullanıldığı için işaret zamiri)
NOT: “Bu, şu, o” sözcükleri bir isimden önce kullanılıyor, o ismi etkiliyorsa bu sözcükler zamir olmaktan çıkar, işaret sıfatı olurlar.
Bu telefon babama ait. (“telefon” sözcüğünü işaret ettiği için işaret sıfatı)
» Bu babama ait. (bir ismin yerini tuttuğu için işaret zamiri)
1.3. Belgisiz Zamirler
Varlıkların yerini tutmalarına rağmen hangi varlığın yerine kullanıldığı tam ve açıkça belli olmayan sözcüklere belgisiz zamir denir. “Bazıları, biri, kimi, hepsi, herkes, kimse, birçoğu, birkaçı, şey vb.” sözcükler belgisiz zamirlerdir.
Örnek
» Testteki sorulardan birkaçı çok kolaydı.
» Olanları kimse anlamıyordu.
» Biri telefonuma çağrı bırakmış.
NOT: Belirsizlik bildiren sözcükler bir isimden önce kullanılıyor, o ismi etkiliyorsa bu sözcükler belgisiz sıfat, bir ismin yerini tutuyorsa belgisiz zamir olur.
Örnek
» Bazı veliler toplantıya katılmadı. (“veliler” sözcüğünü belirttiği için belgisiz sıfat)
» Bazıları toplantıya katılmadı. (bir ismin yerini tuttuğu için belgisiz zamir)
Soru Zamirleri
İsimlerin yerini soru yoluyla tutan sözcüklere soru zamiri denir. “Ne, kim, kimi, hangisi, kaçı, nereye, nerede, nereden vb.” sözcükler soru zamirleridir.
Örnek
» Dolaptaki karpuzu kim yedi?
» Marketten neler aldınız?
» Bu saate kadar nerede kaldın?
NOT: Soru bildiren sözcükler bir isimden önce kullanılıyor, o ismi etkiliyorsa bu sözcükler soru sıfatı, bir ismin yerini tutuyorsa soru zamiri olur.
Örnek
» Hangi soruyu yanlış yaptın? (“soru” sözcüğünü belirttiği için soru sıfatı)
» Hangisini yanlış yaptın? (bir ismin yerini tuttuğu için soru zamiri)
2. Ek Durumundaki Zamirler
2.1. İyelik (Aitlik) Zamirleri
Ek halinde olup getirildiği ismin hangi şahsa ait olduğunu bildirir.Bunlar aynı zamanda iyelik ekleridir.
1. tekil şahıs iyelik eki → -(i)m
2. tekil şahıs iyelik eki → -(i)n
3. tekil şahıs iyelik eki → -ı, -i, -u, -ü, -(s)ı, -(s)i, -(s)u, -(s)ü
1. çoğul şahıs iyelik eki → -(ı)mız, -(i)miz, -(u)muz, -(ü)müz
2. çoğul şahıs iyelik eki → -(ı)nız, -(i)niz, -(u)nuz, -(ü)nüz
3. çoğul şahıs iyelik eki → -ları, leri
» (benim) defterim
» (senin) defterin
» (onun) defteri
» (bizim) defterimiz
» (sizin) defteriniz
» (onların) defterleri
» Kalemim kırılmış.
» Dün evlerine misafir oldum.
UYARI: 3. tekil şahıs iyelik eki “ı, i, u, ü” ile belirtme hal eki olan “ı, i, u, ü” birbiriyle karıştırılmamalıdır.
Bu iki eki karıştırmamak için eki alan kelimenin başına “onun, onların” kelimelerinden uygun olanı getiriririz. Cümlenin anlamında herhangi bir bozulma olmuyorsa o ek iyelik ekidir, cümlenin anlamında bozulma oluyorsa hal ekidir.
Örnek
» Telefonu benim telefonumdan hızlıydı.
Bu cümlede “telefonu” sözcüğünün başına “onun” getirebiliyoruz: “Onun telefonu benim telefonumdan hızlıydı.” Bu yüzden “-u” eki iyelik ekidir.
» Telefonu yere düşürdü.
Bu cümlede “telefonu” sözcüğünün başına “onun” getiremiyoruz: “Onun telefonu yere düşürdü.” Bu yüzden “-u” eki hal ekidir.
2.2. İlgi Zamirleri
Cümlede daha önce geçmiş bir ismin yerini tutan “-ki” eki ilgi zamiridir. Bu zamir kendinden önceki kelimeye bitişik yazılır.
Örnek
» Benim kalemim kırmızı, seninki siyah.
Bu cümlede “kalem” sözcüğü iki kere tekrarlanmayarak “-ki” eki “kalem” sözcüğünün yerine kullanılmıştır. “-ki” eki ismin yerine kullanıldığı için ilgi zamiridir.
» Benimki kırıldı, senin bardağını kullanabilir miyim?
» Senin notların benimkinden yüksek.
UYARI: İlgi zamiri olan “-ki”, bağlaç olan “ki” ve sıfat yapan “-ki” eki ile karıştırılmamalıdır.
Örnek
» Evdeki hesap çarşıya uymaz. (“hesap” sözcüğünü nitelediği için sıfat yapan “-ki”)
» Şemsiyen yoksa benimkini alabilirsin. (“şemsiye” sözcüğü yerine kullanıldığı için ilgi zamiri)
» O kadar geveze ki hiç susmayacak sandım. (cümleleri birbirne bağladığı için bağlaç)
1.1. Kişi (Şahıs) Zamirleri
İnsan isminin yerini tutan kelimelere kişi zamiri denir. Üç tekil, üç de çoğul olmak üzere toplam altı tane şahıs zamiri vardır:
1. tekil kişi → ben
2. tekil kişi → sen
3. tekil kişi → o
1. çoğul kişi → biz
2. çoğul kişi → siz
3. çoğul kişi → onlar
UYARI: Zamirler isim çekim eklerini alabilirler. Bu yüzden kişi zamirleri karşımıza çekim eki almış şekilde çıkabilir.
ben + e → bene → bana
sen + i → seni
o + (n)dan → ondan
biz + im → bizim
siz + de → sizde
onlar + ı → onları
Örnek
» Pikniğe sadece Enes katılmadı. → Pikniğe sadece o katılmadı.
» Benim taşıdığım kutu çok ağır, senin taşıdığın kutu çok hafif.
» Annem bana hediye almış.
» Sizi ben de görmek istiyorum.
» Taraftar olarak biz onlardan çok farklıyız.
NOT: “Kendi” sözcüğü de şahıs zamirleri içinde değerlendirilir ve bu zamire “dönüşlülük zamiri” adı verilir.
NOT: “Kendi” sözcüğü de şahıs zamirleri içinde değerlendirilir ve bu zamire “dönüşlülük zamiri” adı verilir.
Örnek
» Bırakın kendi işini kendi yapsın.
» İnsan kendini düşünmeli bazen.
1.2. İşaret (Gösterme) Zamirleri
Varlıkların adını söylemeden, onları işaretle göstermeye yarayan sözcüklere işaret zamiri denir. “Bu, şu, o, bunlar, şunlar, onlar, buraya, şuraya, oraya, burası, şurası, orası, öteki vb.” işaret zamirleridir.
Örnek
» Şunları arkadaşlarım için alayım.
» Ahmet Beyler buraya on yıl önce taşınmış.
» Size ait olan kitaplar orada.
» Bu, yapılacak işlerin listesi.
NOT: “O“ ve “onlar” sözcükleri hem işaret hem de kişi zamiri olarak kullanılabilirler. Bu kelimeler insan isminin yerini tutuyorsa şahıs zamiri, insan dışı varlıkların yerini tutuyorsa işaret zamiridir.
Örnek
» Onu kütüphanede çalışırken görmüşler. (İnsan ismi yerine kullanıldığı için kişi zamiri)
» Onu cüzdanıma koyarken düşürmüşüm. (İnsan dışı varlık (para, fotoğraf vb.) yerine kullanıldığı için işaret zamiri)
NOT: “Bu, şu, o” sözcükleri bir isimden önce kullanılıyor, o ismi etkiliyorsa bu sözcükler zamir olmaktan çıkar, işaret sıfatı olurlar.
Bu telefon babama ait. (“telefon” sözcüğünü işaret ettiği için işaret sıfatı)
» Bu babama ait. (bir ismin yerini tuttuğu için işaret zamiri)
1.3. Belgisiz Zamirler
Varlıkların yerini tutmalarına rağmen hangi varlığın yerine kullanıldığı tam ve açıkça belli olmayan sözcüklere belgisiz zamir denir. “Bazıları, biri, kimi, hepsi, herkes, kimse, birçoğu, birkaçı, şey vb.” sözcükler belgisiz zamirlerdir.
Örnek
» Testteki sorulardan birkaçı çok kolaydı.
» Olanları kimse anlamıyordu.
» Biri telefonuma çağrı bırakmış.
NOT: Belirsizlik bildiren sözcükler bir isimden önce kullanılıyor, o ismi etkiliyorsa bu sözcükler belgisiz sıfat, bir ismin yerini tutuyorsa belgisiz zamir olur.
Örnek
» Bazı veliler toplantıya katılmadı. (“veliler” sözcüğünü belirttiği için belgisiz sıfat)
» Bazıları toplantıya katılmadı. (bir ismin yerini tuttuğu için belgisiz zamir)
Soru Zamirleri
İsimlerin yerini soru yoluyla tutan sözcüklere soru zamiri denir. “Ne, kim, kimi, hangisi, kaçı, nereye, nerede, nereden vb.” sözcükler soru zamirleridir.
Örnek
» Dolaptaki karpuzu kim yedi?
» Marketten neler aldınız?
» Bu saate kadar nerede kaldın?
NOT: Soru bildiren sözcükler bir isimden önce kullanılıyor, o ismi etkiliyorsa bu sözcükler soru sıfatı, bir ismin yerini tutuyorsa soru zamiri olur.
Örnek
» Hangi soruyu yanlış yaptın? (“soru” sözcüğünü belirttiği için soru sıfatı)
» Hangisini yanlış yaptın? (bir ismin yerini tuttuğu için soru zamiri)
2. Ek Durumundaki Zamirler
2.1. İyelik (Aitlik) Zamirleri
Ek halinde olup getirildiği ismin hangi şahsa ait olduğunu bildirir.Bunlar aynı zamanda iyelik ekleridir.
1. tekil şahıs iyelik eki → -(i)m
2. tekil şahıs iyelik eki → -(i)n
3. tekil şahıs iyelik eki → -ı, -i, -u, -ü, -(s)ı, -(s)i, -(s)u, -(s)ü
1. çoğul şahıs iyelik eki → -(ı)mız, -(i)miz, -(u)muz, -(ü)müz
2. çoğul şahıs iyelik eki → -(ı)nız, -(i)niz, -(u)nuz, -(ü)nüz
3. çoğul şahıs iyelik eki → -ları, leri
» (benim) defterim
» (senin) defterin
» (onun) defteri
» (bizim) defterimiz
» (sizin) defteriniz
» (onların) defterleri
» Kalemim kırılmış.
» Dün evlerine misafir oldum.
UYARI: 3. tekil şahıs iyelik eki “ı, i, u, ü” ile belirtme hal eki olan “ı, i, u, ü” birbiriyle karıştırılmamalıdır.
Bu iki eki karıştırmamak için eki alan kelimenin başına “onun, onların” kelimelerinden uygun olanı getiriririz. Cümlenin anlamında herhangi bir bozulma olmuyorsa o ek iyelik ekidir, cümlenin anlamında bozulma oluyorsa hal ekidir.
Örnek
» Telefonu benim telefonumdan hızlıydı.
Bu cümlede “telefonu” sözcüğünün başına “onun” getirebiliyoruz: “Onun telefonu benim telefonumdan hızlıydı.” Bu yüzden “-u” eki iyelik ekidir.
» Telefonu yere düşürdü.
Bu cümlede “telefonu” sözcüğünün başına “onun” getiremiyoruz: “Onun telefonu yere düşürdü.” Bu yüzden “-u” eki hal ekidir.
2.2. İlgi Zamirleri
Cümlede daha önce geçmiş bir ismin yerini tutan “-ki” eki ilgi zamiridir. Bu zamir kendinden önceki kelimeye bitişik yazılır.
Örnek
» Benim kalemim kırmızı, seninki siyah.
Bu cümlede “kalem” sözcüğü iki kere tekrarlanmayarak “-ki” eki “kalem” sözcüğünün yerine kullanılmıştır. “-ki” eki ismin yerine kullanıldığı için ilgi zamiridir.
» Benimki kırıldı, senin bardağını kullanabilir miyim?
» Senin notların benimkinden yüksek.
UYARI: İlgi zamiri olan “-ki”, bağlaç olan “ki” ve sıfat yapan “-ki” eki ile karıştırılmamalıdır.
Örnek
» Evdeki hesap çarşıya uymaz. (“hesap” sözcüğünü nitelediği için sıfat yapan “-ki”)
» Şemsiyen yoksa benimkini alabilirsin. (“şemsiye” sözcüğü yerine kullanıldığı için ilgi zamiri)
» O kadar geveze ki hiç susmayacak sandım. (cümleleri birbirne bağladığı için bağlaç)
SEBEP SONUÇ CÜMLELERİ
Neden-sonuç cümleleri, bir eylemin hangi gerekçeyle veya hangi sebeple yapıldığını bildiren cümlelerdir. Bu cümlelerin yüklemine “niçin?” , “neden?” soruları sorulduğunda bu sorular cevapsız kalmaz. Neden-sonuç cümleleri iki bölümden oluşur: Birinci bölüm neden (sebep), ikinci bölüm ise sonuç bildirir. Genellikle “için, -den, -diğinden, ile” gibi ekler ve edatlar kullanılır.
Hasta olduğu için okula gelememiş.
Yukarıdaki cümlede yükleme “neden gelememiş?” sorusunu yönelttiğimizde “hasta olduğu için” cevabını alıyoruz. Yüklemin yapılış sebebi bildirildiği için bu cümle sebep-sonuç cümlesidir.
» Okulların açılmasıyla masraflar arttı.
» Seni uyandırmayalım diye radyoyu açmadık.
» Yağmur yağınca maç iptal oldu.
» Malzeme yetersizliğinden inşaat yarım kaldı.
Neden-Sonuç Cümleleri ile Amaç-Sonuç Cümleleri Arasındaki Fark
Neden-sonuç ile amaç-sonuç cümleleri birbirine çok benzemekte bu yüzden sık sık karıştırılmaktadır. Sebep-sonuç cümleleri ile amaç-sonuç cümlelerini ayırt etmek için şu yolu izlemeliyiz:
Neden-sonuç ile amaç sonuç cümlelerinin karıştırılmasının en büyük sebebi iki tür cümlenin de “neden?” sorusuna cevap verebilmesidir. Eğer bir soruda birden fazla seçenekte “neden?” sorusuna cevap alabiliyorsak, öncelikle “hangi amaçla?” sorusunu sorup eleme yapmalıyız. “Hangi amaçla?” sorusunun cevabı bize amaç-sonuç cümlesini verecektir.
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde neden-sonuç ilişkisi vardır?
A) Bu akşam eve geç geldim.
B) İyi not alabilmek için çok çalışıyordu.
C) Düşmemek için kardeşinden destek alıyordu.
D) Öfkelendiği için doğru düşünemiyordu.
2) NEDEN-SONUÇ (SEBEP-SONUÇ) CÜMLELERİ:
Bir iş, oluş ve hareketin hangi gerekçeyle veya hangi nedenden dolayı yapıldığını anlatan cümlelerdir. Neden –sonuç cümlelerinde önce olay meydana gelir ve meydana gelen bu olay bir çok başka olayın sebebidir. Yani bir olay olmadan başka olaylar meydana gelmez. Bu tür cümlelerde yükleme "niçin, neden, hangi sebeple, hangi nedenle" soruları sorulur. Cevap alabiliyorsak bu cümleler neden sonuç cümleleridir.
Neden-sonuç cümleleri genellikle iki bölümden oluşur. Birinci bölüm neden (sebep), ikinci bölüm ise sonuç bildirir. Bu tür sorularda eylemin hangi nedenle meydana geldiği bizim için önemlidir. Cümlelerdeki sebep-sonuç ilişkisi daha çok "-dığı için, -dığından, -dığından dolayı, çünkü, -dı diye, yüzüden, sayesinde, nedeniyle, sebebiyle, yol açtı, -den,-mesiyle, -den ötürü " gibi edatlarla sağlanır.
Sebep-sonuç cümlelerinde bir olay birden fazla olayın nedeni olabilir.
Sebep olan olayOrtaya çıkan sonuçlar
*Okulların tatil olması
*Yolların kapanması
Kar yağması*Hayvanların aç kalması
*Arabaların kaza yapması
*İnsanların hasta olması
KONU İLE İLGİLİ AÇIKLAMALI ÖRNEKLER:
ÖRNEK 1:“Adam böbrek yetmezliğinden aylardır diyaliz makinesine bağlı yaşıyor.” Cümlesine “Adam niçin diyaliz makinesine bağlı yaşıyor?” diye sorduğumuzda alınan cevap “Böbrek yetmezliğinden.” dir. Yani cümlede sebep ve sonuç bir arada verilmiştir.
ÖRNEK 2:“Seni arayamadım, çünkü telefonun şarjı bitmişti.” Cümlesine “Hangi nedenle arayamadın?” diye sorduğumuzda alınan cevap “Çünkü telefonun şarjı bitmişti.” dir.Yani cümlede hem sebep hem de sonuç bir arada verilmiştir.
ÖRNEK 3:“Babamın eve gelmesiyle tüm dertlerimiz bitmişti.” Cümlesine “Neden dertlerimiz bitmişti?” diye sorduğumuzda alınan cevap “Babam eve geldiği için” dir.Cümlede hem sebep hem de sonuç bir arada verilmiştir.
ÖRNEK 4:“Araba yolda kaldığı için köye gidememişler.” Cümlesine “Niçin köye gidememişler?” diye sorduğumuzda alınan cevap “Araba yolda kaldığı için” dir.Yani bu cümlede hem sebep hem de sonuç bir arada verilmiştir.
ÖRNEK 5:“Parasızlık yüzünden bu sevmediği işi yapıyormuş.” Cümlesine “Hangi sebeple sevmediği işi yapıyormuş?” diye sorduğumuzda alınan cevap “parasızlık yüzünden” dir.Bu cümlede hem sebep hem de sonuç bir arada verilmiştir.
ÖRNEK 6:“Çocuk kibritle oynadığından dolayı ev tamamen yanmıştı.” Cümlesine “Hangi sebeple ev tamamen yanmıştı?” diye sorduğumuzda alınan cevap “çocuk kibritle oynadığından dolayı” dır.Bu cümlede hem sebep hem de sonuç bir arada verilmiştir.
ÖRNEK 7:“Çocuk simit çaldı diye hapse atmışlar.” Cümlesine “Niçin hapse atmışlar?” diye sorduğumuzda alınan cevap “Simit çaldı diye” dir.Bu cümlede hem sebep hem de sonuç bir arada verilmiştir.
ÖRNEK 8:“Üstün yetenekleri sayesinde işi hemen kavramıştı.” Cümlesine “Niçin işi hemen kavramıştı?” diye sorduğumuzda alınan cevap “üstün yetenekleri sayesinde” dir.Bu cümlede hem sebep hem de sonuç bir arada verilmiştir.
ÖRNEK 9:“Kalecinin dikkatsizliği takımın yenilmesine yol açtı.” Cümlesine “Hangi sebep takım yenilmesine yol açtı?” diye sorduğumuzda alınan cevap “kalecinin dikkatsizliği” dir.Bu cümlede hem sebep hem de sonuç bir arada verilmiştir.
SINAVLARDA ÇIKMIŞ KONU İLE İLGİLİ AÇIKLAMALI ÖRNEKLER:
ÖRNEK ÇIKMIŞ SORU 1)(2003-ÖSS)
Aşağıdakilerin hangisinde yargının nedeni belirtilmemiştir?
A) Ülke toprakları yanlış kullanım yüzünden yok olup gitmektedir.
B) Ülkede tarımsal üretimi geliştirmeye yönelik çalışmalar yıldan yıla azalmaktadır.
C) Tarıma yeterince önem verilmediğinden bu ülke pamuk, sebze, meyve üretiminde dünya sıralamasında gerilerde yer almaktadır.
D) Kimi ülkelerde, tarıma dayalı üretimin bilinçli bir biçimde yapılmaması, halk sağlığı bakımından tehlike oluşturmaktadır.
E) Çevre bilincinin yeterince gelişmemiş olması, hava ve su kirliliğine yol açmaktadır.
CEVAP) Sorunun doğru cevabı “B” seçeneğidir. Çünkü bu cümlede sebep-sonuç ilişkisini meydana getiren bir olay yoktur. “A” seçeneğinde “niçin ülke toprakları yok olup gitmektedir?” diye sorduğumuzda alıan cevap “yanlış kullanım yüzünden”; “C” seçeneğinde “niçin bu ülke pamuk, sebze, meyve üretiminde dünya sıralamasında gerilerde yer almaktadır?” diye sorduğumuzda alıan cevap “tarıma yeterince önem verilmediğinden”;“D” seçeneğinde “niçin halk sağlığı için tehlike oluşturmaktadır?” diye sorduğumuzda alıan cevap “tarıma dayalı üretimin bilinçli bir biçimde yapılaması”; “E” seçeneğinde “niçin hava ve su kirliliğine oluşmaktadır?” diye sorduğumuzda alıan cevap “Çevre bilincinin yeterince gelişmemiş olması” dır. Bu sebeple doğru cevap “B” seçeneğidir.
SINAVLARDA ÇIKMIŞ KONU İLE İLGİLİ AÇIKLAMALI ÖRNEKLER:
ÖRNEK ÇIKMIŞ SORU 1)(2003-ÖSS)
Aşağıdakilerin hangisinde yargının nedeni belirtilmemiştir?
A) Ülke toprakları yanlış kullanım yüzünden yok olup gitmektedir.
B) Ülkede tarımsal üretimi geliştirmeye yönelik çalışmalar yıldan yıla azalmaktadır.
C) Tarıma yeterince önem verilmediğinden bu ülke pamuk, sebze, meyve üretiminde dünya sıralamasında gerilerde yer almaktadır.
D) Kimi ülkelerde, tarıma dayalı üretimin bilinçli bir biçimde yapılmaması, halk sağlığı bakımından tehlike oluşturmaktadır.
E) Çevre bilincinin yeterince gelişmemiş olması, hava ve su kirliliğine yol açmaktadır.
CEVAP) Sorunun doğru cevabı “B” seçeneğidir. Çünkü bu cümlede sebep-sonuç ilişkisini meydana getiren bir olay yoktur. “A” seçeneğinde “niçin ülke toprakları yok olup gitmektedir?” diye sorduğumuzda alıan cevap “yanlış kullanım yüzünden”; “C” seçeneğinde “niçin bu ülke pamuk, sebze, meyve üretiminde dünya sıralamasında gerilerde yer almaktadır?” diye sorduğumuzda alıan cevap “tarıma yeterince önem verilmediğinden”;“D” seçeneğinde “niçin halk sağlığı için tehlike oluşturmaktadır?” diye sorduğumuzda alıan cevap “tarıma dayalı üretimin bilinçli bir biçimde yapılaması”; “E” seçeneğinde “niçin hava ve su kirliliğine oluşmaktadır?” diye sorduğumuzda alıan cevap “Çevre bilincinin yeterince gelişmemiş olması” dır. Bu sebeple doğru cevap “B” seçeneğidir.
ÖRNEK ÇIKMIŞ SORU 2)(1999-ÖSS)
(I) O, işlediği konuları genellikle Osmanlı imparatorluğunun çöküş döneminin başladığı 17. ve 18. yüzyıldan alır. (II) Oyunları o dönemin düşünüş biçimini, törelerini karikatürize ettiğinden değerlidir. (III) Güldürme öğesine bağlı kalarak bilgili bilgisiz, erdemli erdemsiz kişiler arasındaki çelişkileri yansıtır. (IV) Kurumların, dolayısıyla da toplumun hicvine yönelir. (V) Mizah anlayışı, geleneksel mizah anlayışımıza uyduğundan, yapıtlarından halk da hoşlanır, aydınlar da.
Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerin hangilerinde neden-sonuç ilişkisi vardır?
A) I. ve II. B) I. ve III.C) II. ve V. D) III. ve IV. E) IV. ve V.
CEVAP) Sorunun doğru cevabı “C” seçeneğidir. Çünkü II. cümleye “Oyunları niçin değerlidir?” diye sorduğumuzda aldığımız cevap “o dönemin düşünüş biçimini, törelerini karikatürize ettiğinden”dir. V. Cümlede ise “yapıtlarından halk da aydınlar da niçin hoşlanır?” diye sorduğumuzda alınan cevap “mizah anlayışı, geleneksel mizah anlayışımıza uyduğundan” cevabını alırız. Bu sebeple II. ve V. cümlelerde sebep-sonuç ilişkisi vardır.
ÖRNEK ÇIKMIŞ SORU 3)(2003-ÖSS)
Aşağıdakilerin hangisinde yargının nedeni belirtilmemiştir?
A) Ülke toprakları yanlış kullanım yüzünden yok olup gitmektedir.
B) Ülkede tarımsal üretimi geliştirmeye yönelik çalışmalar yıldan yıla azalmaktadır.
C) Tarıma yeterince önem verilmediğinden bu ülke, pamuk, sebze, meyve üretiminde dünya sıralamasında gerilerde yer almaktadır.
D) Kimi ülkelerde, tarıma dayalı üretimin bilinçli bir biçimde yapılmaması, halk sağlığı bakımından tehlike oluşturmaktadır.
E) Çevre bilincinin yeterince gelişmemiş olması, hava ve su kirliliğine yol açmaktadır.
CEVAP) Sorunun doğru cevabı “B” seçeneğidir. Çünkü “A,C,D,E” seçeneğindeki cümlelerde belirtilen yargının nedeni belirtilirken “B” seçeneğindeki cümlede belirtilen yargıya ait herhangi bir gerekçe verilmemiştir.
TÜRKÇE KONULAR
Yaşlı bir çiftçi hastalanmış. Çocuklarını yanına çağırmış:" Evlatlarım, ben bu hastalıktan belki kurtulamam. Tarlaların bir yanında altın
gömülüdür. Onları arayın,bulun",demiş.
Çiftçi ölmüş. Çocuklar tarlanın her yerini kazmışlar fakat altın bulamamışlar. Bunun üzerine ;" Bu kadar uğraşmamız boşa gitmesin,"demişler. Tarlayı bir güzelce ekmişler. O yıl tarladan bol ürün almışlar. Bu ürünü satmışlar. Çok para kazanmışlar.
Bunun üzerine çiftçinin çocukları :"Babamızın ne söylemek istediğini şimdi anladık. Çalışan kazanır," demişler.
Nurullah Ataç (Ezop Masalları)
Aşağıdaki soruları metne göre cevaplayınız.
S.1-Yaşlı çiftçi hastalandıktan sonra ne yapmıştır?
C.1-
S.2-Çocuklar altınları bulamayınca ne yapmışlar?
C.2-
S.3-Çocuklar babalarının ne söylemek istediğini ne zaman anlamışlar?
C.3-
S.4-Bu metindeki adları ve sıfatları(ön ad) sırasıyla yazınız.
C.4-
S.5-Aşağıdaki deyimleri anlamlarıyla eşleştiriniz.
C.5-
Ağzı var dili yok=
A- Ağlayacak gibi olmak.
Burnundan solumak=
B- Az konuşan, sessiz duran.
Gözleri dolmak =
C- Önem vermemek, dinlememek.
Kulak asmamak =
D- Çok sinirlenmek, çok kızmak.
Ağzı kulaklarına varmak
E- Çok sevinçli olmak, çok sevinmek
S.6-Aşağıdaki atasözlerinden boş bırakılan yerlere gelebilecek kelimeleri yazınız.
C.6-a-......................baştan kokar.
b-...........................çalan kılıfını hazırlar.
c-Ağlamayan çocuğa...................vermezler.
d-Tatlı dil,.....................deliğinden çıkarır.
e-Öfkeyle kalkan..................oturur.
S.7-Aşağıdaki kelimelerin karşıt (zıt) anlamlarını yazınız.
Yüksek acemi azalmak afacan başlamak
indirim medeni ödül neşeli ret
S.8-Aşağıdaki kelimelerin eş anlamlarını karşılarına yazınız.
Aş misafir istek buluş ilave
Yüzyıl kelime okul sınav hasret
S.9-Aşağıda verilen yanlış cümlelerin yazım ve noktalama işeretlerine göre yazınız.
C.9- suya düşen çocuk kurtarıldımı
ayşeyi ömeri antakya parkına çağırdım
trtnin galatasaray fenerbahçe maçı çok eğlenceli geçti
öğretmenimiz selami bey pazartesi salı çarşamba günleri okula gelelim dedi
29 ekim 1923 türkiye cumhuriyetinin doğum tarihi sayılır
S.10-"Bir ağaçta yedi elma,üç kuş,dokuz kurt,bir kedi,iki sincap yaşarmış " Cümlesinde kaç tane ad(isim) vardır?
A) 4 B) 5 C) 6 D) 7
Sebep Sonuç Örnek Cümleler
Şoför uykusuz kaldığı için kaza yapmış.
Evler sağlam yapılmadı , dolayısıyla depremde yıkıldı.
Selim sorumluluklarını tam olarak yerine getirmiyor , bu nedenle onunla çalışmak istemiyorum.
Sınavdan kötü not aldım çünkü çalışmamıştım.
Havalar çok soğudu sonunda hastalandım.
Meriç ranzadan düştüğü için, sağ kolunu kırdı.
İşyerinde çok çalıştım dolayısıyla çok yorgunum.
Arabanın ışıklarını açık unuttuğum için akü bitti.
Ödevimi bitirmediğim için annem bilgisayarı açmadı bana.
Hızlı koştuğum için gözlüğüm yere düşüp kırıldı.
Emniyet kemeri takmadığım için trafik polisi ceza yazdı.
Futbol oynarken fazla koştuğum için çok terledim.
Yüzme bilmediğim için denize girmek istemiyorum.
Duygu ve Abartılı İfadelerin Konu Anlatımı ve Alıştırmaları
Duygularımızı anlatan ( sevinmek,üzülmek,neşelenmek,şaşırmak vb.) sözcüklere duygusal ifadeler denir.
Gerçekleştirilemeyecek,imkansız ifadelere abartılı ifadeler denir. Okuduklarımızda ya da dinlediklerimizde abartılı ifadelere rastlarız. Abartılı ifadeler ;
Dikkat çekmek,meraklandırmak veya gülmek için kullanılır.
Örnek:
Annesini yanında göremeyince gözleri doldu.
Postacı mektubu getirince havalara zıpladı.
O kadar çok yedim ki neredeyse patlayacağım.
Bin kere söyledim yanımdan ayrılma diye.
Çocuk arkadaşları çağırınca jet gibi yerinden fırladı
Öğretmen neden ödevini yapmadığını sorunca çok utandı.
Aşağıdaki ifadeleri duygu veya abartı olarak ayırıp cümlelerin başlarına “D veya A” koyunuz.
(…) Korkudan gözleri fal taşı gibi açıldı.
(…) Sevincinden ağzı bir karış açık kaldı.
(…) Korkudan ödü patladı.
(…) Onu görünce dünyalar benim olmuştu.
(…) Taşınan arkadaşını çok özlüyordu.
(…) Dedesi ölünce çok üzülmüştü.
(…) Yazılıdan pekiyi alınca mutlu olurum.
(…) Performans ödevi yetişmediği için telaşlandı.
(…) Karnemi görünce ne kadar sevindiğimi bilemezsin.
(…) Kardeşim oyuncak alınmadığı için kıyameti kopardı.
(…) Öyle zayıflamış ki bir deri bir kemik kalmış.
(…) Salon kapısından dev gibi bir adam girdi.
(…) Öğretmen ödevini yapmayan öğrencilere çok kızdı.
(…) Gökten yumruktan büyük dolu yağdı.
(…) Trendeki ablasına el sallarken gözleri yaşardı.
(…) Gök gürültüsünden çok korkarım.
(…) Sınava girmeden önce çok heyecanlanıyorum.
(…) Bizim apartmana taşınmanıza çok sevindim.
(…) On saattir seni bekliyorum.
(…) Sinemada gülmekten öldük.
(…) Bir haftadır gece gündüz ders çalıştı.
(…) Dünya kadar işim var., Mutfakta dağ gibi bulaşık birikmiş.
(…) Zavallı kuş yuvasından düşmüş.
(…) Evin geçimini üstlenince dünyanın yükünü omuzlarında hissetti.
(…) Bu işi bitirene kadar canım çıktı.
(…) Ben onlara dünyanın kaç bucak olduğunu gösteririm.
(…) Kedi ile köpek evin içinde kardeş gibi yaşıyorlarmış.
(…) Kaplumbağa yarışta tavşanı geçer.
(…) Onu destekleyen dağ gibi babası var.
(…) Kazandım, sonunda başardım!
(…) Harika bir hediye almışsın!
(…) Benim canım yavrum!
(…) Dünya kadar ödevim var.
(…) Çocuk ateşler içinde yanıyor.
(…) Sana yüz defa söyledim, ellerini yıkamadan sofraya oturma diye.
(…) Ah, keşke şimdi yanımda olsaydı!
(…) Seninle gurur duyuyorum!
(…) Doğum gününde dağ kadar pasta yaptırmış.
(…) Canım anneciğim, doğum günümde bana çok güzel bir sürpriz yaptı.
Duygu-Abartı Cümleleri
Başarılar…
Similar topics
» 3-A Türkçe dersi Konular
» TÜRKÇE 3.SINIF ADLAR VE KONULAR
» TÜRKÇE3. SINIF KONULAR
» HAYAT BİLGİSİ 3.SINIF KONULAR
» İNSAN HAKLARI YURTTAŞLIK VE DEMOKRASİ DERSİ KONULAR
» TÜRKÇE 3.SINIF ADLAR VE KONULAR
» TÜRKÇE3. SINIF KONULAR
» HAYAT BİLGİSİ 3.SINIF KONULAR
» İNSAN HAKLARI YURTTAŞLIK VE DEMOKRASİ DERSİ KONULAR
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz