Çoban Çökerten Otunun Hikayesi
Çoban Çökerten Otunun Hikayesi
Böbrek taşını düşüren bir dikenin hikâyesi
Böbrek taşı ağrısından mustarip olanlar, bu yazıyı dikkatle okuyun…
Dikenden nimet olur mu? Diken elbette bir nimet de, faydalı diken olur mu?
Hemen cevap vereyim…
Vallahi de oldu billahi de oldu… Bir diken yaşama sevincimi artırdı… Ve şu an Seydişehir çevresinde bilmeyenler olabilir diye burada anlatalım istedik.
Bu dikenle tanışmama sebep olan bir köylü kardeşim var ki! Belki haberi yoktur ama yüzlerce hastaya derman olmuştur.. Rabbim ondan razı olsun…
...
Seydişehir yakınlarında bir köy...
Bir gariban vatandaş… Ortalama yılda bir kere böbreklerinden ameliyat oluyor.
Sebebi sürekli taş yapması... Tabiî ki basit bir olay değil ameliyat olmak… Ve sevgili dostumuz korkmaya başlıyor ama korkunun bir faydası yok ya bir çare bulacak ya da ameliyat olacak… Üçüncü bir şık yok. Ameliyat korkulu ve riski çok, tedavi süresi uzun…
Çaresiz köylü kardeşim… Ve çözümü kendince bulmaya çalışıyor… Bunun doğada mutlaka bir ilacı var. Konu komşudan bir sürü tavsiye alıyor ve bilinen şeylerden ayrık kökünden mısır püskülüne kiraz sapından yoğurt suyuna, Çiğil suyundan meyan köküne kadar hepsini denemiş belki düşürmesine faydalı olabilir, ağrıyı dindirmeye faydalı olabilir ama taşlar büyük düşmesi mümkün değil.
Bitmedi ya Yüce Rab’bimin verdikleri… Araştırmaya devam…
Ameliyat sonucu doktorun bir şişede teslim ettiği taşlar elinde… Bir taşlara bakar bir de ameliyat olmayı düşünür, sonu acı. Ve karar verir “Ben bunun ilacını bulacağım…”
Köyün etrafında önüne gelen bütün otları toplar ve ayrı ayrı hepsini kaynatır, taşı içine atar bekletir olmaz, o olmaz, bu olmaz derken sıra kuşkonmaz dikenine gelir ve bunun faydası olur mu olur deyip, ayakları ile üzerine basarak kökünden keser ve dibinden tutarak alır getirir eve…
Bir kaba koyarak kaynatır ve soğuduktan sonra şöyle bir tadar “eh fena değil” der. Bir kavanozun içine doldurduğu suya “ya Allah” deyip taşları bırakır ve sabah ne görsün taşlar erimiş “Rab’bime binlerce şükür” der ve sonrası gidip evininin köyünün önünde hayvanların bile yemediği, kuşların konmadığı dikenlerin hepsini toplar ve kaynatıp içer ve sonuç… Taşlar erimiştir ve ameliyat yoktur artık.
Hikâye bu…
Bendeniz böbrek taşı olanlardan biriyim… Bbu hikâyeyi duyunca denize düşen yılana sarılır hesabı etkilendim. Ve kullandım çok olumlu sonuçlar elde ettim…
Denize düşen bir dostuma da tavsiyede bulundum… Tıp Fakültesi’ne lazerle kırdırmak için giderken karşılaştık. Bu dostum dikeni on beş gün kaynatıp içti, baktı ki taş küçülmüş. Bir on beş gün daha içti taş diye bir şey kalmamış yüzde yüz sonuç.Alıntı
Böbrek taşı ağrısından mustarip olanlar, bu yazıyı dikkatle okuyun…
Dikenden nimet olur mu? Diken elbette bir nimet de, faydalı diken olur mu?
Hemen cevap vereyim…
Vallahi de oldu billahi de oldu… Bir diken yaşama sevincimi artırdı… Ve şu an Seydişehir çevresinde bilmeyenler olabilir diye burada anlatalım istedik.
Bu dikenle tanışmama sebep olan bir köylü kardeşim var ki! Belki haberi yoktur ama yüzlerce hastaya derman olmuştur.. Rabbim ondan razı olsun…
...
Seydişehir yakınlarında bir köy...
Bir gariban vatandaş… Ortalama yılda bir kere böbreklerinden ameliyat oluyor.
Sebebi sürekli taş yapması... Tabiî ki basit bir olay değil ameliyat olmak… Ve sevgili dostumuz korkmaya başlıyor ama korkunun bir faydası yok ya bir çare bulacak ya da ameliyat olacak… Üçüncü bir şık yok. Ameliyat korkulu ve riski çok, tedavi süresi uzun…
Çaresiz köylü kardeşim… Ve çözümü kendince bulmaya çalışıyor… Bunun doğada mutlaka bir ilacı var. Konu komşudan bir sürü tavsiye alıyor ve bilinen şeylerden ayrık kökünden mısır püskülüne kiraz sapından yoğurt suyuna, Çiğil suyundan meyan köküne kadar hepsini denemiş belki düşürmesine faydalı olabilir, ağrıyı dindirmeye faydalı olabilir ama taşlar büyük düşmesi mümkün değil.
Bitmedi ya Yüce Rab’bimin verdikleri… Araştırmaya devam…
Ameliyat sonucu doktorun bir şişede teslim ettiği taşlar elinde… Bir taşlara bakar bir de ameliyat olmayı düşünür, sonu acı. Ve karar verir “Ben bunun ilacını bulacağım…”
Köyün etrafında önüne gelen bütün otları toplar ve ayrı ayrı hepsini kaynatır, taşı içine atar bekletir olmaz, o olmaz, bu olmaz derken sıra kuşkonmaz dikenine gelir ve bunun faydası olur mu olur deyip, ayakları ile üzerine basarak kökünden keser ve dibinden tutarak alır getirir eve…
Bir kaba koyarak kaynatır ve soğuduktan sonra şöyle bir tadar “eh fena değil” der. Bir kavanozun içine doldurduğu suya “ya Allah” deyip taşları bırakır ve sabah ne görsün taşlar erimiş “Rab’bime binlerce şükür” der ve sonrası gidip evininin köyünün önünde hayvanların bile yemediği, kuşların konmadığı dikenlerin hepsini toplar ve kaynatıp içer ve sonuç… Taşlar erimiştir ve ameliyat yoktur artık.
Hikâye bu…
Bendeniz böbrek taşı olanlardan biriyim… Bbu hikâyeyi duyunca denize düşen yılana sarılır hesabı etkilendim. Ve kullandım çok olumlu sonuçlar elde ettim…
Denize düşen bir dostuma da tavsiyede bulundum… Tıp Fakültesi’ne lazerle kırdırmak için giderken karşılaştık. Bu dostum dikeni on beş gün kaynatıp içti, baktı ki taş küçülmüş. Bir on beş gün daha içti taş diye bir şey kalmamış yüzde yüz sonuç.Alıntı
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz