İngiilizce konuşma etkinlikleri
İngiilizce konuşma etkinlikleri
1. İngilizce Günlük Konuşma Diyalogları!
İşe temel ihtiyaçlarımızı karşılamakla başlamalıyız. İnsanlar sosyal varlıklardır ve bu nedenle tanışma, selamlaşma gibi İngilizce günlük konuşma diyalogları kurabilmek bizim için önemlidir. Kolay telaffuz edilen ve akılda kalan cümle kalıpları ile insanlarla güçlü bağlar kurabilir, sıkı dostlukların ya da kuvvetli iş ortaklıklarının temelini atabilirsiniz.
Hi, my name is Ezgi. What is your name?
(Merhaba, benim adım Ezgi. Senin adın ne?)
Hello, I’m Alvino. Nice to meet you.
(Merhaba, ben Alvino. Tanıştığıma memnun oldum.)
Me too. I’m from İstanbul. Where are you from?
(Ben de. Ben İstanbulluyum. Sen nerelisin?)
I’m from Madrid, but I live in Germany.
(Madridliyim fakat Almanya’da yaşıyorum.)
Why are you here? Do you study or work?
(Neden buradasın? Okuyor ya da çalışıyor musun?)
I work in a company as an engineer.
(Bir şirkette mühendis olarak çalışıyorum.)
That’s really good. Please call me if you need any help.
(Çok güzel. Yardıma ihtiyacınız olursa lütfen beni arayın.)
Oh really? That would be good.
(Gerçekten mi? Çok iyi olur.)
This is my phone number.
(Bu benim telefon numaram.)
Thank you so much.
(Çok teşekkür ederim.)
See you later.
(Sonra görüşürüz.)
Goodbye.
You are not looking good. What is the trouble with you?
(İyi görünmüyorsun. Sorunun ne?)
I have a bad backache.
(Kötü bir bel ağrım var.)
You should go to a hospital. Can you walk up to the car?
(Bir hastaneye gitmelisin. Arabaya kadar yürüyebilir misin?)
No, it hurts a lot!
(Hayır, çok canım acıyor!)
I will call an ambulance.
(Bir ambulans çağıracağım.)
Ok, thank you.
(Tamam, teşekkür ederim.)
Do you have health insurance?
(Sağlık sigortan var mı?)
Yes, I have. So we can go to any hospital.
Evet, var. Bu yüzden herhangi bir hastaneye gidebiliriz.
Sorry, could you help me go to the airport, please?
(Pardon, havaalanına gitmeme yardım eder misiniz?)
Yes, sure. How can I help you?
(Elbette. Size nasıl yardımcı olabilirim?)
I have to be at the airport at 12.30. Should I go by train or taxi?
(12:30’da havaalanında olmalıyım. Tren mi yoksa taksi ile mi gitmeliyim?)
The airport is very close. You can go by bus.
(Havaalanı buraya çok yakın. Otobüsle gidebilirsiniz.)
Could you tell me how to get to the bus station, please?
(Bana otobüs durağına nasıl gideceğimi söyler misiniz lütfen?)
You should walk straight for 200 m and then turn left on the first street. The bus station is across the hospital.
(200 metre düz yürümeli ve sonra ilk sola dönmelisiniz. Otobüs durağı hastanenin karşısında.)
Hello! How can I help you?
(Merhaba! Size nasıl yardımcı olabilirim?)
Hello, I would like to book a room, please.
(Merhaba, bir oda rezervasyonu yaptırmak istiyorum.)
How long will you be staying?
(Ne kadar kalacaksınız?)
Five nights.
(Beş gece.)
What kind of room would you like, sir?
(Ne tür bir oda istersiniz efendim?)
A room with two single beds, please. I would appreciate it if you could give me a room with a view over the sea.
(2 tek yataklı bir oda lütfen. Deniz manzaralı bir oda verebilirseniz memnun olurum.)
Would you like breakfast?
(Kahvaltı ister miydiniz?)
Yes, please.
(Evet lütfen.)
How much is it per night?
(Geceliği ne kadar?)
100 dollars.
(100 dolar.)
Who are you booking for?
(Kim için rezervasyon yapıyorsunuz?)
Jane: Leslie, may I borrow your cell phone to call my mother after we finish lunch? (Leslie, öğle yemeğimiz bittiten sonra senin telefonundan annemi arayabilir miyim?)
Leslie: Yes, of course, Jane. And please, do not forget to ask your mother whether you may go to the movies with us afterwards. (Tabii, Jane. Ve annene bizimle filme gelip gelemeyeceğini de sormayı unutma.)
Mary: Jane, could you pass the salt, please? (Jane, tuzu versene.)
Jane: Sure, here you are. (Buyur.)
Mary: And the pepper too, please. Thank you. (Karabiberi de lütfen. Teşekkürler.)
Örnek 2:
Laura: Good morning, I have an appointment with Doctor Clark at 8:30. (günaydın. Sabah 8.30’da Doktor Clark ile randevum vardı.)
Clerk: Let me pull your record. In the meantime, please sign-in and have a seat. (İsminize bakalım. Ve lütfen oturun.)
Sales clerk: — May I help you, sir? (Yardımcı olabilir miyim?
Paul Ryefield: — Yes, please. I´m looking for a cotton polo shirt. (Evet, keten bir polo tişört istiyorum.)
Sales clerk: — Any particular colour? (Bir renk belli mi?)
Paul Ryefield: — Not really. (Pek sayılmaz.)
Sales clerk: — How about this one? (Bu nasıl?)
Paul Ryefield: — I like the design, but don´t particularly care for the colour. Do you have that in other colours, too? (Dizaynı güzel ama başka rengi var mı?)
Sales clerk: — Well, they come in white, pale yellow, aqua, red and green. Will a white one do? (Bunlar beyaz, soluk sarı, mavi, kırmızı ve yeşil. Beyaz olur mu?)
Paul Ryefield: — Yes. I prefer white – and may I see a pale yellow one, too? (Evet. Soluk sarıyı da görebilir miyim?)
Sales clerk: — Why, of course. Let´s see… White… Pale yellow. Here you are, sir. (İşte burada.)
Ali: Hi, how are you doing? (Merhaba, nasılsın?)
Aslı: I’m fine. How about yourself? (İyiyim, sen?)
Ali: I’m pretty good. Thanks for asking. (Ben de iyiyim, teşekkürler.)
Aslı: No problem. So how have you been? (Ne demek. Nasıl gidiyor?)
Ali: I’ve been great. What about you? (Süper, senin?)
Aslı:: I’ve been good. I’m in school right now. (İyiyim ben de. Okula gidiyorum artık.)
Ali:What school do you go to? (Hangi okul?)
Aslı:: I go to PCC. (PCC’ye gidiyorum.)
Örnek 2:
A: Hello, how are you doing? (Selam, nasıl gidiyor?)
B: Pretty good, and you? (İyi, senin?)
A: I’m doing great. (Benim de iyi.)
B: That’s great to hear. (bunu duymak güzel.)
IELTS speaking “gift” konusunun örnek soru ve cevaplar programının 2. bölümüne hoşgeldiniz.
Yaptığımız ilk deneme bölümünü editledik ve hoşumuza gitti. Biz de yayınlamaya karar verdik. Ve bu bölümde gerçek bir tam sınav örneği yapacağız. Ben soruları soracağım, Mihriban hoca cevaplayacak. Sonra her bölümün ardından yorum yapacağız. Bu sınavdaki örnek konumuz isimler (names) ve hediyeler (gifts).
A: I don’t like riding the bus. (Otobüs sürmeyi sevmiyorum.)
B: Why not? (Neden sevmiyorsun?)
A: Number one, it’s too slow. (İlk olarak, çok yavaş.)
B: You’re right. A car is faster. (Haklısın. Araba daha hızlı.)
A: Number two, it’s usually late. (İkinci olarak, genelde geç gelir.)
B: You’re right. The buses are never on time. (Haklısın. Otobüsler asla zamanında gelmez.)
A: Number three, it doesn’t run 24 hours. (Üçüncü olarak, 24 saat hizmet vermiyor.)
B: You’re right. Buses don’t run late at night. (Haklısın. Otobüsler gece hizmet vermez.)
A: Number four, it’s too crowded. (Dördüncü olarak, çok kalabalık.)
B: You’re right. You have to stand in the aisle. (Haklısın. Koridorda durmak zorundasın.)
A: Number five, it’s unsafe. (Beşinci olarak, güvenli değil.)
B: You’re right. Bad guys might rob you. (Haklısın. Kötü insanlar seni soyabilir.)
IELTS Speaking Sınavı (PART 1)
[size=24]Hi, welcome! Can you introduce yourself?
Hello, thank you. I’m Mihriban and I’m a teacher. I live in Istanbul with my family. I have a son and I like painting and travelling.
OK, Mihriban. Who gave you your name?
My parents gave me my name, my father to be exact. Actually my mother wanted a different name but she was finally convinced because other family members also agreed on Mihriban.
Does your name have any particular (or special) meaning?
Yeah, kind of. It’s a Persian name and it means “friendly, kind and cheerful”. People say that I really represent my name because I always smile
Do you like your name?
Actually I didn’t like it when I was a child because there was a famous song called Mihriban and every person that I encounter used to sing that song when they learn my name. As you can guess, it’s annoying when you’re a kid. But now I like it, both because of its meaning and because it is a rare name.
A: You’re driving too fast. (Çok hızlı sürüyorsun.)
B: Why do you say that? (Neden öyle söyledin?)
A: The speed limit is 65. (Hız limiti 65.)
B: I know that. (Biliyorum.)
A: But you’re doing 75. (Ama sen 75 yapıyorsun.)
B: So is everyone else. (Herkes öyle yapıyor.)
A: But a cop might stop you. (Ama polis seni durdurabilir.)
B: No, he won’t. Some cars are doing 85. (Hayır, durdurmayacak. Bazı arabalar 85 yapıyor.)
A: So the cop will stop those cars? (Polisler o arabaları mı durduracak?)
B: I’ll say. (Bir de bana sor.)
A: I drove around for half an hour. (Yarım saat boyunca etrafta dolaştım.)
B: Did you find a spot? (Bir yer buldun mu?)
A: I found a spot, but someone cut in and took it from me. (Bir yer buldum, ama biri önüme geçip benden aldı.)
B: Did you yell at them? (Onlara bağırdın mı?)
A: Yes, I did. (Evt, bağırdım.)
B: And? (Sonra?)
A: And he yelled back at me. (Sonra o da bana bağırdı.)
B: How rude. (Ne kaba.)
A: But I got lucky a few minutes later. (Ama birkaç dakika sonra şansım yaver gitti.)
B: You have to be lucky to find a parking space. (Park yeri bulmak için şanslı olman gerekiyor.)
A: What college do you go to? (Hangi üniversiteye gidiyorsun?)
B: I go to Pasadena City College. (Pasadena City Üniversitesine gidiyorum.)
A: Do you like it? (Üniversiteni seviyor musun?)
B: Oh, yes, I really like it. (Ah, evet, gerçekten seviyorum.)
A: Why do you like it? (Neden seviyorsun?)
B: Because it has great teachers. (Çünkü çok iyi öğretmenleri var.)
A: What else? (Başka?)
B: I like all my classmates, too. (Bütün sınıf arkadaşlarımı da seviyorum.)
A: Anything else? (Başka herhangi bir şey var mı?)
B: Yes. It’s not expensive! (Evet. Pahalı olmaması!)
A: “What are you watching?” (Ne izliyorsun?)
B: “A football game. ” (Futbol maçı.)
A: “I never understood this game.” ( Bu oyunu hiç anlayamıyorum.)
B: “It’s not that hard. If you watch a couple of games, you’ll start to understand it.” (O kadar da zor değil. Birkaç maç izlersen anlayacaksın.)
Patient(Hasta): Sorry to bother you, but I was wondering if you could drive me to the emergency room. (Kusura bakma, ama beni acil servise götüre bilir misin?)
Nurse (Hemşire) : Of course. What is the problem? (Tabii. Sorun ne?)
Patient(Hasta):A: I am running a really high fever of 105 degrees, and I have a rash on my stomach. (Çok yüksek ateşim var, ve karnımda kızarıklık var.)
Örnek 2:
Doc: It’s better to be pale than to have skin cancer. (Soluk olmak cilt kanserinden iyidir.)
Patient:: I know that. (Biliyorum.)
Doc: So why are you arguing with me? Don’t lie in the sun too long! (Öyleyse benle niye tartışıyorsun? Güneşte çok durma!)
Örnek 2:
A: “What sports do you like to play?” (Ne tür sporları oynamaktan zevk alırsın?)
B: “I like baseball and basketball.” (Beyzbol ve basketbolu severim.)
A: “How about football?” (Peki ya futbol?)
B: “In my country football is brand new, so I never learned the game when I was younger.” (Benim ülkemde futbol çok yeni, çocukken onu pek oynamadım.)
IELTS Speaking Sınavı (PART 2)
You will have to talk about the topic for 1 to 2 minutes. We give you one minute to think about what you’re going to say. You can make some notes to help you if you wish.
Similar topics
» İngiilizce konuşma etkinlikleri
» SÖZLÜKTE SIRALAMA ETKİNLİKLERİ
» Hz.Ebubekir Sıddık R.A. ve Hz.Ali R.A. Konuşma
» 23 NİSAN KONUŞMA METNİ
» 23 NİSAN KONUŞMA METNİ 3
» SÖZLÜKTE SIRALAMA ETKİNLİKLERİ
» Hz.Ebubekir Sıddık R.A. ve Hz.Ali R.A. Konuşma
» 23 NİSAN KONUŞMA METNİ
» 23 NİSAN KONUŞMA METNİ 3
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz