Kur'an-ı Kerim Okumanın ve Öğrenmenin Faydaları
Kur'an-ı Kerim Okumanın ve Öğrenmenin Faydaları
Kur'an-ı Kerim Okumanın ve Öğrenmenin Faydaları
"Bana bir harf öğretenin 40 yıl kölesi olurum." Hz. Ali
Hz. Peygamber (S.A.V.), şöyle buyurmuştur: "Sizin en hayırlınız, Kurân-ı Kerim'i öğrenen ve öğreteninizdir." (Buhârî, Müslim, Ebû Davud, Tirmîzî, Nesâî, İbn-i Mace)
Abdullah bin Mes'ud (R.A.)'dan rivayetle, Resûlullah (S.A.V.) şöyle buyurdu: "Kim Allah'ın kitâbından bir harf okursa, ona bu sebeple bir hasene verilir Hasenenin karşılığı ise, on mislidir Size elif lâm mim bir harftir demiyorum, fakat elif bir harftir, lâm bir harftir ve mim de bir harftir." (Tirmîzî)
Ebu Ümame el-Bahili (R.A.)'den rivayetle, Resûlullah (S.A.V.) şöyle buyurmuştur: "Kurân-ı Kerim'i okuyunuz Çünkü o, kıyamet gününde okuyucularına şefaatçi olarak gelecektir." (Müslim)
Ebu Hureyre (R.A.)' den rivayetle, Resûlullah (S.A.V.) şöyle buyurdu: "Herhangi bir topluluk Allah'ın evlerinden birinde toplanır, Kurân-ı Kerim' i okurlar ve aralarında müzâkere ederlerse mutlaka üzerlerine kalp huzuru, gönül ferahlığı iner, Allah'ın rahmeti kendilerini kaplar, melekler kendilerini kuşatır ve Allah da onları kendi katındakiler içerisinde anar." (Müslim, Ebu Davud)
Ebu Musa el-Eşari (RA)' den rivayetle, Resûlullah (S.A.V.) şöyle buyurmuştur: "Kurân okuyan mü'min, kokusu hoş ve tadı güzel portakal gibidir Kurân okumayan mü'min de tadı güzel olup kokusu olmayan kuru hurma gibidir Kurân okuyan münâfık, kokusu güzel ve tadı acı olan reyhane bitkisi gibidir Kur'an okumayan münafık ise kokusu olmayan ve tadı acı olan Ebû Cehil karpuzu gibidir" Bir rivayette "münâfık" yerine "fâcir" denilmiştir (Buhari, Müslim, Nesai, İbn Mace)
İbn-i Mes'ud (R.A.) diyor ki: “Kurân, sahibi hakkında şâfi, müşeffâ, mahil ve musaddıktır Kim onu rehber edinirse onu cennete götürür Buna karşılık onu arkalarına alanları da cehenneme sürükler” Bu sözlerin anlamı şudur: Kurân, sahibi hakkında şefaat etmek ister ve ona bu yetki verilir Öte yandan Kurân, kendisini okumayanlar, emir ve nehyleri ile amel etmeyenler hakkında şehadette bulunur ve onun bu konudaki şehadeti kabul edilir. Buna göre Kurân, kendisini önder edinenleri, yani kendisini okuyup emir nehyleri ile amel edenleri cennete götürdüğü gibi onu arkalarına atanları, yani onu okumayan veya emir ve nehyleri ile amel etmeyenleri, kıyamet günü cehenneme sürükler."
Abdullah bin Amr bin As (R.A.) diyor ki: "Kurân okuyan kimse, peygamberliği kucağına indirmiş gibi olur. Şu farkla ki, ona vahiy gelmesi söz konusu değildir." Kurân okuyan kimse, eğer her hangi bir kula kendisine verilenden daha üstün bir mazhâriyet verildiği kanaatini taşırsa, Allah'ın üstün saydığı mazhâriyeti küçümsemiş ve Allah'ın küçümsediği şeyi üstün saymış olur. Kurân okuyan kimse cahillik edene karşı cahillik ile ve kibirlilik taslayana karşı kibirlilikte mukâbele etmemelidir Tersine böylelerine karşı bağışlayıcı ve hoşgörülü davranmalıdır. Muhammed bin Ka'b Kurezî; "Kur'an okuyan kimse Peygamber efendimizi görmüş gibi olur." dedikten sonra şu ayeti okudu: "Bu Kurân bana vahyedildi ki, onun sizi ve onun ulaştığı herkesi uyarayım" (En'am; 19)
Ebu Hureyre (R.A.)'den rivayetle Resûlullah (SAV) şöyle buyurmuştur: "Kurân-ı Kerim' i okuyup onunla amel eden, kıyamet gününde gelince, Kurân: 'Yâ Rabbi! Ona hulle giydir' der Bunun üzerine kendisine şeref tacı giydirilir. Sonra Kurân: 'Yâ Rabbi! ona ihsanını artır' diye duâ edince, şeref elbisesi giydirilir Daha sonra Kurân: 'Yâ Rabbi! Ondan râzı ol!' der Allah-u Tealâ da kendisinden razı olur ve kendisine: "Oku ve yüksel!" denilir. "Okuduğu her âyetten dolayı bir iyilikte fazla verir" (Tirmîzî)
Kişi, Kurân-ı Kerîm'i zahiri olarak okuduğu zaman ona ne kadar hayır nasip olacağı hadis-i şerifler ile anlaşıldı; Fakat bu azim (büyük) hayrı elde etmek için onun mânevi adaplarına da imkân dahilinde riayet etmemiz icap eder
Bu manevi adapları şu şekilde sıralayabiliriz:
Kişi Allah'ın azametini, kudretini, yüceliğini anlamalıdır Allah-u Teala kelamı olan Kurân'ı kendi fazlı ve lütfuyla levh-i mahfuzdan kendi mahlukatlarına onların anlayacakları bir şekilde nazil etmiştir
1.Bu kelâmı okuyan kişi bilmelidir ki, bu beşerin (insan) kelâmı değil, kudret ve azamet sahibi olan Allah'ın kelamıdır Kurân'ı okuyan kimse azamet ve kudret sahibi olan Allah'ın kelâmını okuyacağı için kalbini bütün mezmum (kötü) olan sıfatlardan temizlemesi lazımdır. Böyle yaparak, Kurân okuduğunda Allah-u Zülcelâl Kurân'ın nuruyla onun kalbini süsleyecektir
2.Kişinin kalbi, imkân dahilinde huzurlu olmalıdır. Kişi, kalbinin huzurunu bozacak şeylerle meşgul olmamaya gayret etmelidir.
3.Tefekkürlü (düşünmek) olmalıdır Çünkü İmam-ı Ali (R.A.) şöyle buyurur: "Fıkıh olmayan bir ibadette hayır yoktur Tefekkür olmayan bir kıraatte da hayır yoktur"
İnsan, Kurân-ı anlamasa dâhi, bu, Allah-u Teala'nın kelâmıdır diye mülâhaza (düşünmesi) etmesi gerekir.[1]
Kaynaklar
[1] www.mumsema.com
"Bana bir harf öğretenin 40 yıl kölesi olurum." Hz. Ali
Hz. Peygamber (S.A.V.), şöyle buyurmuştur: "Sizin en hayırlınız, Kurân-ı Kerim'i öğrenen ve öğreteninizdir." (Buhârî, Müslim, Ebû Davud, Tirmîzî, Nesâî, İbn-i Mace)
Abdullah bin Mes'ud (R.A.)'dan rivayetle, Resûlullah (S.A.V.) şöyle buyurdu: "Kim Allah'ın kitâbından bir harf okursa, ona bu sebeple bir hasene verilir Hasenenin karşılığı ise, on mislidir Size elif lâm mim bir harftir demiyorum, fakat elif bir harftir, lâm bir harftir ve mim de bir harftir." (Tirmîzî)
Ebu Ümame el-Bahili (R.A.)'den rivayetle, Resûlullah (S.A.V.) şöyle buyurmuştur: "Kurân-ı Kerim'i okuyunuz Çünkü o, kıyamet gününde okuyucularına şefaatçi olarak gelecektir." (Müslim)
Ebu Hureyre (R.A.)' den rivayetle, Resûlullah (S.A.V.) şöyle buyurdu: "Herhangi bir topluluk Allah'ın evlerinden birinde toplanır, Kurân-ı Kerim' i okurlar ve aralarında müzâkere ederlerse mutlaka üzerlerine kalp huzuru, gönül ferahlığı iner, Allah'ın rahmeti kendilerini kaplar, melekler kendilerini kuşatır ve Allah da onları kendi katındakiler içerisinde anar." (Müslim, Ebu Davud)
Ebu Musa el-Eşari (RA)' den rivayetle, Resûlullah (S.A.V.) şöyle buyurmuştur: "Kurân okuyan mü'min, kokusu hoş ve tadı güzel portakal gibidir Kurân okumayan mü'min de tadı güzel olup kokusu olmayan kuru hurma gibidir Kurân okuyan münâfık, kokusu güzel ve tadı acı olan reyhane bitkisi gibidir Kur'an okumayan münafık ise kokusu olmayan ve tadı acı olan Ebû Cehil karpuzu gibidir" Bir rivayette "münâfık" yerine "fâcir" denilmiştir (Buhari, Müslim, Nesai, İbn Mace)
İbn-i Mes'ud (R.A.) diyor ki: “Kurân, sahibi hakkında şâfi, müşeffâ, mahil ve musaddıktır Kim onu rehber edinirse onu cennete götürür Buna karşılık onu arkalarına alanları da cehenneme sürükler” Bu sözlerin anlamı şudur: Kurân, sahibi hakkında şefaat etmek ister ve ona bu yetki verilir Öte yandan Kurân, kendisini okumayanlar, emir ve nehyleri ile amel etmeyenler hakkında şehadette bulunur ve onun bu konudaki şehadeti kabul edilir. Buna göre Kurân, kendisini önder edinenleri, yani kendisini okuyup emir nehyleri ile amel edenleri cennete götürdüğü gibi onu arkalarına atanları, yani onu okumayan veya emir ve nehyleri ile amel etmeyenleri, kıyamet günü cehenneme sürükler."
Abdullah bin Amr bin As (R.A.) diyor ki: "Kurân okuyan kimse, peygamberliği kucağına indirmiş gibi olur. Şu farkla ki, ona vahiy gelmesi söz konusu değildir." Kurân okuyan kimse, eğer her hangi bir kula kendisine verilenden daha üstün bir mazhâriyet verildiği kanaatini taşırsa, Allah'ın üstün saydığı mazhâriyeti küçümsemiş ve Allah'ın küçümsediği şeyi üstün saymış olur. Kurân okuyan kimse cahillik edene karşı cahillik ile ve kibirlilik taslayana karşı kibirlilikte mukâbele etmemelidir Tersine böylelerine karşı bağışlayıcı ve hoşgörülü davranmalıdır. Muhammed bin Ka'b Kurezî; "Kur'an okuyan kimse Peygamber efendimizi görmüş gibi olur." dedikten sonra şu ayeti okudu: "Bu Kurân bana vahyedildi ki, onun sizi ve onun ulaştığı herkesi uyarayım" (En'am; 19)
Ebu Hureyre (R.A.)'den rivayetle Resûlullah (SAV) şöyle buyurmuştur: "Kurân-ı Kerim' i okuyup onunla amel eden, kıyamet gününde gelince, Kurân: 'Yâ Rabbi! Ona hulle giydir' der Bunun üzerine kendisine şeref tacı giydirilir. Sonra Kurân: 'Yâ Rabbi! ona ihsanını artır' diye duâ edince, şeref elbisesi giydirilir Daha sonra Kurân: 'Yâ Rabbi! Ondan râzı ol!' der Allah-u Tealâ da kendisinden razı olur ve kendisine: "Oku ve yüksel!" denilir. "Okuduğu her âyetten dolayı bir iyilikte fazla verir" (Tirmîzî)
Kişi, Kurân-ı Kerîm'i zahiri olarak okuduğu zaman ona ne kadar hayır nasip olacağı hadis-i şerifler ile anlaşıldı; Fakat bu azim (büyük) hayrı elde etmek için onun mânevi adaplarına da imkân dahilinde riayet etmemiz icap eder
Bu manevi adapları şu şekilde sıralayabiliriz:
Kişi Allah'ın azametini, kudretini, yüceliğini anlamalıdır Allah-u Teala kelamı olan Kurân'ı kendi fazlı ve lütfuyla levh-i mahfuzdan kendi mahlukatlarına onların anlayacakları bir şekilde nazil etmiştir
1.Bu kelâmı okuyan kişi bilmelidir ki, bu beşerin (insan) kelâmı değil, kudret ve azamet sahibi olan Allah'ın kelamıdır Kurân'ı okuyan kimse azamet ve kudret sahibi olan Allah'ın kelâmını okuyacağı için kalbini bütün mezmum (kötü) olan sıfatlardan temizlemesi lazımdır. Böyle yaparak, Kurân okuduğunda Allah-u Zülcelâl Kurân'ın nuruyla onun kalbini süsleyecektir
2.Kişinin kalbi, imkân dahilinde huzurlu olmalıdır. Kişi, kalbinin huzurunu bozacak şeylerle meşgul olmamaya gayret etmelidir.
3.Tefekkürlü (düşünmek) olmalıdır Çünkü İmam-ı Ali (R.A.) şöyle buyurur: "Fıkıh olmayan bir ibadette hayır yoktur Tefekkür olmayan bir kıraatte da hayır yoktur"
İnsan, Kurân-ı anlamasa dâhi, bu, Allah-u Teala'nın kelâmıdır diye mülâhaza (düşünmesi) etmesi gerekir.[1]
Kaynaklar
[1] www.mumsema.com
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz