baba oğul
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

DİN KÜLTÜRÜ Kur'an-ı Kerim HakkındaGenel Bilgiler

Aşağa gitmek

DİN KÜLTÜRÜ Kur'an-ı Kerim HakkındaGenel Bilgiler Empty DİN KÜLTÜRÜ KUR'AN-I KERİM HAKKINDAGENEL BİLGİLER

Mesaj  Admin Perş. Şub. 18, 2016 11:51 am

Peygamber (AS) şöyle buyurur:

– “Cenab-ı Allah Kur’an’a uyanları yükseltir, uymayanları alçaltır.” (Müslim: 2/817)

– “Evlerinizde Kur’an okuyun. Kur’an okunmayan evde hayır az, şer çok olur ve ev, içindekileri sıkar.” (Ramuz El Ehadis: 80/10)

– “Kur’an şefaatçidir. Şefaati makbuldür. Kendisine uymayanlara ise hasım olarak karşısına çıkacaktır. Kim ki Kur’an’ı önüne alırsa, Kur’an onu cennete götürür. Kim ki arkasına alır, sırt çevirirse onu da cehenneme sürükler.” (Age:227/9)

– Bir topluluk bir evde toplanır da Allah’ın kitabını okurlar ve onu birbirlerine öğretirlerse, üzerlerine genişlik ve huzur iner. Rahmet onları kaplar ve melekler onları sarar. Cenab-ı Allah da onları melekler arasında anar.” (Age:369/9)
Vahiy Ne Demektir Kısaca

Vahiy; Yüce Allah'ın emirlerini, yasaklarını ve öğütlerini doğrudan doğruya veya melek aracılığıyla peygamberlerine bildirmesidir. Allah, kutsal kitaplarını vahiy yolu ile bildirmiştir.


F– KUR’AN’IN HÜKMÜ GEÇER Mİ?



Kur’an’-ı Kerim kutsal kitapların sonuncusudur. Başka bir kitap gelmeyecektir.

Kur’an’ın hükmü geçmez, kıyamete kadar bâkidir.

Kur’an’ın hükmü zamana, mekana ve şartlara göre değişmez. Değiştirilemez. Onun koruyucusu Cenab-ı Allah’tır.

Cenab-ı Allah: “Kur’an’ı biz indirdik onu elbette yine biz koruyacağız.” Buyurur. (Hıcır:9)



Bir ayette de şöyle buyrulur:

– “O’na önünden de ardından da bâtıl gelmez. O, hikmet sahibi, çok övülen Allah’tan indirilmiştir.” (Fussılat:42)

– “Allah’ın kelimelerini değiştirecek hiçbir kimse yoktur.” (En’am:34)

– “Rabbin sözü, doğruluk ve adalet bakımından tamamlanmıştır. O’nun sözlerini değiştirecek kimse yoktur.” (En’am:115)

İnsanlık her zaman Kur’an’a muhtaçtır. Kur’an da insanlığın ihtiyacına cevap verebilecek güçtedir.

Kur’an, yol göstericidir. Kur’an, gönüllere şifa verir.



Kur’an, çağlar üstü bir kitaptır. Kıyamete kadar insanlığa ışık ve rehber olacaktır.

Geçmişte Kur’an’a uyanlar asr-ı saadet yaşamışlardır. Kur’an’a uymayanlar da rezil olmuştur. Şuurlu olarak inanıp, Kur’an’a uyanların çoğunun ifadesi: “Kur’an’la hayat buldum.”, “Kur’an’la dirildim” olmuştur.

G – TİLAVET SECDESİ



Kur’an’ın 14 yerinde secde ayeti vardır. Bu ayetleri okuyan veya duyan kimsenin secde etmesi vaciptir.



Niçin Secde Edilir?

Bazı ayetlerde Cenab-ı Allah secde etmemizi emreder, biz de bu emre uyup secde ederiz.

Bazı ayetlerde Cenab-ı Allah peygamber (AS)’ın secde ettiğini bildirir, biz de ona uyar secde ederiz.

Bazı ayetlerde Cenab-ı Allah kâfirlerin secde etmediğinden bahseder, biz de kâfirlere muhalefet için secde ederiz.


Secde Nasıl Yapılır?

“Niyet ettim tilavet secdesine” denilerek niyet edilir. “Allahu Ekber” diyerek secdeye varılır. Secdede üç defa “Sübhane Rabbiye’l – âla” denir ve Allah’ü Ekber” diyerek kalkılır. Semi’na ve Atâna Gufraneke Rabbene ve İleykel Masır” denir, böylece secde yapılmış olur.





H– KUR’AN’A KİMLER DOKUNAMAZ?



Cenab-ı Allah: “O’na ancak temizlenenler dokunabilir.” (Vakıa:79) buyurur.

Kur’an’a abdestsiz olan kimse dokunamaz fakat ezberden okuyabilir.

Kur’an’a cünüp olan kimse, dokunmaz ve ezbere de okuyamaz ve Kur’an’a bakamaz.

Hayız ve nifaslı olan kadın Kur’an’a dokuna-maz, Kur’an’a bakamaz ve okuyamaz. Ancak dua ayetlerini okuyabilir, okunan Kur’an’ı dinleyebilir.
*                      *                      *
Kur’an’a el basıp yemin edilebilir mi?

Kur’an yemin kitabı değildir.

Peygamber (AS) bir hadislerinde: “Bir kimse Kur’an’dan bir sûre üzerine yemin ederse, ona her ayet için bir kefaret lâzım gelir. İster doğru, ister yalan söylesin.” Buyurur.

(Ramuz El–Ehadis:417/10)

I– KUR’AN’DAKİ EMİR VE YASAKLARIN HİKMETİ


Cenab-ı Allah boş ve manasız hiçbir şey yaratmadığı gibi anlamsız bir emri ve yasağı da yoktur.

Kur’an’da Rabbimiz ne emrettiyse bizim faydamıza ve yararımıza emretmiştir. Zararımıza olan ve faydası olmayan şeyleri de yasaklamıştır.

Cenab-ı Allah’ın emir ve yasaklarında ölçü, fayda ve zarardır. Faydalı olan şey emredilmiş, faydasız olan da yasaklanmıştır.

Kur’an’daki emir ve yasaklardaki esas gaye ve hikmet, insanın dininin, canının, aklının, neslinin ve malının korunmasıdır. Yani Kur’an’a uyan sakınmış ve korunmuş olur.





FATİHA SÛRESİ



Bismillâhirrahmânirrahîm

Rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla…

“Hamd (övme ve övülme) âlemlerin Rabbı olan Allah’a mahsustur.

“O Rahmandır. (Dünyada bütün yaratıklara bol merhamet edendir.) Rahimdir. (Ahirette yalnız müminlere acıyıp, mağfiret edecek olandır.)

“Ceza gününün malikidir.”

“Rabbimiz! Ancak sana kulluk eder ve yalnız senden yardım umarız.”

“Bize doğru yolu göster.”

“Kendilerine lütuf ve ikramda bulunduğun kimselerin yoluna ilet. Gazaba uğramışların, sapmışların yoluna değil.”

Amin.
Vahiy Ne Demektir Kısaca

Vahiy; Yüce Allah'ın emirlerini, yasaklarını ve öğütlerini doğrudan doğruya veya melek aracılığıyla peygamberlerine bildirmesidir. Allah, kutsal kitaplarını vahiy yolu ile bildirmiştir.
Admin
Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 4942
Kayıt tarihi : 12/01/09
Yaş : 51

https://moral.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

DİN KÜLTÜRÜ Kur'an-ı Kerim HakkındaGenel Bilgiler Empty DİN KÜLTÜRÜ KUR'AN-I KERİM HAKKINDAGENEL BİLGİLER

Mesaj  Admin Perş. Şub. 18, 2016 11:50 am

A – KUR’AN NE DEMEKTİR?


Kur’an vahiy yolu ile Cebrail (AS) aracılığı ile Cenab-ı Allah’tan son peygamber Muhammet (AS)a indirilen kitaptır.


114 sûre, 30 cüz ve 6666 ayetten oluşur.

Kutsal kitapların sonuncusudur.

Müslümanların kutsal kitabıdır.

Dili Arapça’dır. (Rad:37 + Yusuf:2)

Allah kelamıdır.

Kur’an, “OKUMAK” demektir.


Cenab-ı Allah’tan indiği şekli ile korunmuş ve hükmü kıyamete kadar bakidir.





B – KUR’AN’IN ADLARI:



Kur’an’ın adları şunlardır:


1 – Kur’an-ı Kerim



2 – Mushaf,



3 – Furkan,



4 – Zikir,


5 – Hüdâ,



6 – Nûr,



7 – Hakim,



8 – Kadim.



C – KUR’AN NASIL BİR KİTAPTIR?

Kur’an bize Cenab-ı Allah’tan bir mektuptur, mesajdır. İnsanlara mutluluk yolunu gösteren yüce Allah’ın talimatıdır. Kur’an hayatımızın, yapacaklarımızın ve yapmayacaklarımızın plânı ve projesidir.



* * *



Kur’an, çağın gerisinde kalmamış çağları arkasından sürükleyen bir kitaptır. Her gün gelişen ilimle çatışmamış, aksine ilim, Kur’an’ın daha iyi anlaşılmasına yardımcı olmuş, Kur’an da ilimlerin gelişmesine rehber olmuştur.

* *
Kur’an lafzı ile de manası ile de mûcizedir. Kıyamete kadar mucizeler kitabı olarak kalacaktır.



* * *



Kur’an’daki geleceğin ve geçmişin bilgileri değişmemiş ve asla değiştirile-meyecektir. Ahenk yönünden Kur’an eşsiz bir kitaptır. Okuyanları hayran bırakır. Taklide kalkışanları hep aciz bırakmıştır.

“Eşeğim Müslüman olsa ben Müslüman olmam!” diyen Ömer, Kur’an’ı görünce Müslüman olmak zorunda kalmıştır.
* *

Kur’an, vahiy mahsulüdür, Allah kelamıdır, dili Arapça’dır.

* * *

Kur’an, iyiliği emreder kötülükten sakındırır.

* *
Kur’an Cenab-ı Allah’tan insanlara güzel bir öğüttür:

– “Kur’an, ancak âlemler için bir öğüttür.” (Sâd:87)



* *

Kur’an sözlerin en güzelidir:

– “Allah sözün en güzelini, birbiriyle uyumlu bıkılmadan tekrar tekrar okunan bir kitap olarak indirdi. Rablerinden korkanların, bu kitabın etkisinden tüyleri ürperir, derken hem bedenleri hem de gönülleri Allah’ın zikrine ısınıp, yumuşar. İşte bu kitap Allah’ın dilediğini kendisiyle doğru yola ilettiği hidayet rehberidir. Allah kimi de saptırırsa, artık ona yol gösteren olmaz.” (Zümer:23)



* * *



Kur’an yol göstericidir:

– “Kur’an’da asla şüphe yoktur. O, sakınanlar ve arınmak isteyenler için bir yol göstericidir.” (Bakara:2)



Kur’an Allah’ın ipidir:

– “Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı yapışın; parçalanmayın. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın…” (Al-i İmran:103)



* * *



Kur’an kendisiyle yaşamayı emreder:

– “Ey iman edenler! Allah’a ve peygamberine, peygamberine indirdiği kitaba imanda sebat ediniz…” (Nisa:136)



* * *





Kur’an Allah’a karşı gelmekten sakınmayı emreder:

– “Sizden sağlam bir söz almış, Tur dağının altında size verdiğimizi kuvvetle tutun, onda bulunanları daima hatırlayın, umulur ki, korunursunuz.” (Bakara:63)



Kur’an hak ile batılı ayırt eder:

– “Kur’an hak ile batılı ayıran bir sözdür…” (Tarık:14)



* * *



Kur’an meydan okur:

– “Eğer kulumuza indirdiğimizden herhangi bir şüpheye düşüyorsanız haydi onun benzeri bir sûre getirin. Eğer iddianızda doğru iseniz Allah’tan gayri yardımcılarınızı da çağırın.” (Bakara:23)



* * *



Kur’an kendisine sarılmayı emreder:

– “Kitaba sımsıkı sarılıp namazı dosdoğru kılanlar var ya, işte biz böyle iyiliğe çalışanların ecrini zayi etmeyiz. (A’raş:170)



*Kur’an hidayet rehberidir rahmettir ve şifadır:

– “O, herkes için, sizden doğru yolda gitmek isteyenler için bir öğüttür.” (Tekvir:27 -28)

– “Bu Kur’an iman edenler için bir rahmet ve hidayettir.” (Yusuf: 111)

– “Ey insanlar, bu Kur’an size Rabbinizden bir öğüt, gönüllerdekine bir şifa, müminler için bir hidayet ve rahmet olarak gelmiştir.” (Yunus:57)

– Şüphesiz ki bu Kur’an en doğru yola iletir; iyi davranışlarda bulunan müminlere kendileri için büyük mükafat olduğunu müjdeler.” (İsra:9)



* * *



Kur’an uyarıcıdır:

– “Alemlere uyarıcı olsun diye kulu Muhammet’e furkan’ı indiren, göklerin ve yerin hükümranlığı kendisine ait olan, hiç çocuk edinmeyen, mülkün de ortağı bulunmayan, her şeyi yaratıp, ona nizam veren ve mukadderatını tayin eden Allah, yüceler yücesidir.” (Fürkan:1-2)



* * *





Kur’an mübarek bir kitaptır:

– “Rasûlüm! Sana bu mübarek kitabı, ayetlerini düşünsünler ve aklı olanlar öğüt alsınlar diye indirdik. (Sad:29)

– “O Kur’an levhi mahfuzda bulunan şerefli Kur’an’dır.” (Bürûç:21-22)



* * *



– Kur’an, insanın yaratılışını haber verir: (59)

– Kur’an, dünyanın yaratılışından bahseder: (Şûra:5 + Enbiya:30)

– Kur’an, atmosferden bahseder: (Fussılat:11 + Zariyat:47)

– Kur’an, karadeliklerden bahseder: (Vakıa:75-76)

– Kur’an, her şeyin çift yaratıldığını haber verir: (Yasin:36)

– Kur’an, atomdan bahseder: (Tekvir:15-16)

– Kur’an, dünyanın döndüğünü haber verir: (Neml:88)

– Kur’an, gebe kalmaktan bahseder: (Fussılat:47)

– Kur’an, petrolden bahseder: (A’lâ:4-5)

– Kur’an, Cebel-i Tarık’ta iki denizin birbirine karışmadığını haber verir: (Rahman:19-20 + Fatır:12)

– Kur’an, canlıların yaratılışını haber verir. (Enbiya:30)

– Kur’an, ana karnındaki üç devreyi haber verir: (Zümer:6)

– Kur’an, oksijeni haber verir: (Yasin:80)

– Kur’an, arının bal yapmasını anlatır: (Nahl:68-69)

– Kur’an, dünyanın şeklini bildirir: (Nazirat:30)

– Kur’an, geçmiş kavimlerden bahseder: (Neml:58)

– Kur’an, kıyamet günü dirilişi haber verir: (Rum:19)

– Kur’an, yaratılıştaki ölçüyü haber verir: (Hıcır:19)

– Kur’an, rüzgârdan bahseder: (Caşiye:5)

– Kur’an, anne sütünün önemini bildirir: (Bakara:233)



Bunlar Kur’an’dan bazı örneklerdir…





D – KUR’AN’I ÖĞRENMEK VE OKUMAK



Kur’an-ı Kerim, İslâm dininin kutsal kitabıdır. Müslümanların mutluluğu ve iki cihan saadeti için indirilmiştir. Bunun için her Müslüman’ın Kur’an’ı öğrenmesi, başkalarına öğretmesi ve Kur’an-ı yaşaması üzerine farzdır.

Kur’an-ı Kerim bir Müslüman için birinci kaynaktır.

Peygamber (AS): “En hayırlınız Kur’an’ı öğrenen ve öğretendir” buyurmuştur. (Buhari:6/108)



* * *



Kur’an’ı öğrendikten sonra elden bırakmamak gerekir. Çünkü Kur’an okumak Allah’la konuşmaktır. Allah’la olmaktır. Kur’an okumak sevaptır.



Peygamber (AS) şöyle buyurmuştur:

– “Ümmetimin ibadetinin en faziletlisi Kur’an okumaktır.” (Ebu Davut, Sünen:1/336)

– “Evlerinizde Kur’an okuyun. Kur’an okun-mayan evde hayır az, şer çok olur ve o ev, ehlini sıkar. (Ramuz el – Ehadis: 80/10)

– “Bir evde Kur’an okunduğunda melekler hazır olur, şeytanlar çekilir. Ev halkına genişlik hâsıl olur. Hayır, çok, şer az olur. Bir evde Kur’an okunmazsa, orada şeytanlar hazır olur, melekler bulunmaz. Ev, içindekilere dar gelir, hayır azalır, şer çoğalır.” (Age:196/2)

Demek ki Kur’an okuyan faydasını görecektir. Az biliyorum, yanlış okurum diyerek Kur’an okumak terk edilmemelidir. Peygamber (AS) bu konuda şöyle buyurur:

– “Kur’an okuyan kimse hata etse, acemi olsa melekler onun okuyuşunu düzeltir.” (Age:57/13)



* * *



Kur’an namazda veya normal okurken acele okunmamalıdır. Tecvide önem verilmelidir.

Cenâb-ı Allah: “Kur’an-ı tane tane okuyun.” buyuruyor. (Müzzemmil:4)

Bir ayette de:

– “Allah sözün en güzelini birbiriyle uyumlu ve bıkılmadan tekrar tekrar okunan bir kitap olarak indirdi. Rablerinden korkanların bu kitabın etkisinden tüyleri ürperir. Derken hem bedenleri hem de gönülleri Allah’ın zikrine ısınıp yumuşar. İşte bu kitap, Allah’ın dilediğini, kendisiyle doğru yola ilettiği hidayet rehberidir. Allah kimi de saptırırsa, artık ona yol gösteren olmaz.” (Zümer:23) buyurmuştur.



* * *



Kur’an’ı okumaktan bir maksat da Kuran’ı anlamak ve yaşamak olmalıdır. Kur’an ölüler için değil diriler için inmiştir. Ondaki “yap”, “yapma” emirleri yerine getirilmelidir.

Altın yaldızlı Kur’an alıp torbaya koyup asmak okunmadan, yaşanmadan fayda vermez. Kur’an okunması için, anlaşılması için ve yaşanması için gönderilmiştir. Faiz ayeti okunacak faiz yemeye devam edilecekse, namazla ilgili ayetler okunacak namaza önem verilmeyecekse, böyle okumanın pek önemi yoktur.



Peygamber (AS) bir hadislerin de şöyle buyurur:

– “Benden sonra ümmetimden öyleleri olacak ki, bunlar Kur’an’ı okuyacaklar; Kur’an’ın manası ve feyzi boğazlarından aşağı geçmeyecek. Onlar okun avı delip geçmesi gibi dinden çıkacaklar ve artık tekrar dine dönmeyeceklerdir. Bunlar insanların en kötüsüdür.” (Müslim, Zekât: 147)

Kur’an saygı ile okunmalı, dinleyenler de saygı ile dinlemelidir.



Cenab-ı Allah Kur’an’da şöyle emreder:

– “Kur’an okunduğu zaman onu dinleyin ve susun ki, size merhamet edilsin.” (A’raf:204)

Müslümanların Kur’an okununca nasıl davranmaları gerektiği konusunda şöyle buyurur:

– “Kendilerine Rablerinin ayetleri hatırlatıldı-ğında sağır ve kör davranmazlar.” (Furkan:73)

– “Müminler ancak Allah anıldığı zaman yürekleri titreyen, kendilerine Allah’ın ayetleri okunduğunda imanlarını arttıran ve yalnız Rablerine dayanıp güvenen kimselerdir.” (Enfal:2)



* * *



Kur’an ücret karşılığı okunmaz. Menfaat karşılığı öğretilmez. Cenab-ı Allah: “Sakın ayetlerimi az bir karşılık ile satmayın.” (Bakara:41)

– “Allah’ın indirdiği kitaptan bir şeyi gizleyip, onu az bir paha ile değişenler yok mu, işte onların yeyip de karınlarına doldurdukları ateşten başka bir şey değildir. Kıyamet günü Allah ne kendileriyle konuşmaz ve ne de onları temize çıkarır. Orada onlar için can yakıcı bir azap vardır.” (Bakara:174) uyarısı yapılmıştır.

Peygamber (AS) zamanında bir kişi namazdan sonra birkaç ayet okur ve yardım ister. O sırada Fudayl bin Amr şöyle der: “Ben Allah Rasülünden işittim, şöyle dedi: “Yakında bir grup insan türeyecek, bunlar Kur’an’ı âlet edip dilenecekler. Bu işi yapanlara sakın bir şey vermeyin.”

Bu olaydan anlıyoruz ki, böyle durumlarda vermek de almak da veballi bir iştir.





E– KUR’AN’A KARŞI GÖREVLERİMİZ NELERDİR?



Müslüman olarak kutsal kitabımıza karşı görevlerimiz vardır. Bunları kısaca şu başlıklar altında toplayabiliriz:



– Kur’an’a karşı saygılı davranmalıyız.,

– Kur’an’ı öğrenmeliyiz. Başkalarına da öğretmeliyiz.

– Kur’an’ı güzel, tane tane, sürekli okumalıyız.

– Kur’an’ın emir ve yasaklarını doğru anlamalıyız.

– Kur’an’ın emirlerini noksansız yerine getirmeliyiz.

– Kur’an’ın yasakladığı şeylerden kaçınmalıyız.

– Kur’an’ın emirlerini başkalarına tebliğ etmeliyiz.

– Kur’an’a uymadan kurtulamayaca-ğımızı bilmeli ve on
Admin
Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 4942
Kayıt tarihi : 12/01/09
Yaş : 51

https://moral.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

DİN KÜLTÜRÜ Kur'an-ı Kerim HakkındaGenel Bilgiler Empty DİN KÜLTÜRÜ Kur'an-ı Kerim HakkındaGenel Bilgiler

Mesaj  Admin Perş. Şub. 18, 2016 11:46 am

Kuran-ı Kerim İslam’ın kutsal kitabıdır. Arapça
Hami-Sami Dil Ailesi'nin Sami koluna mensup bir lisan. Arap Yarımadası ve Kuzey Afrika'da halkın çoğunluğunca, Türkiye ve İran'da ise Arap azınlıklarca kullanılmaktadır.Tümünü oku (yeni pencerede açılır)
bir sözcük olan “kuran”, okumak, ezbere okumak, bir araya getirmek anlamına gelir. Arapça olan ve 114 surede toplanmış 6200’ün üstünde ayetten oluşan Kuran, Hz. Muhammed’e peygamberliğin verildiği 610’dan 632’deki ölümüne kadar parça parça indirilmiştir. Vahiy denen bu olayda Kuran ayetleri Cebrail adlı melek tarafından Hz. Muhammed’e iletilmiş, bazı ayetler de doğrudan Tanrı tarafından bildirilmiştir. Hz. Muhammed de gelen vahyi ezberlemiş, sonra da hangi sureye ait olduğunu belirterek vahiy katiplerine yazdırmıştır. Ayrıca bu ayetler birçok sahabi (Hz. Muhammed’in yakın çevresinde bulunanlar) tarafından da ezberlenmişti. Kuran’ın inmesi Hz. Muhammed’in yaşamı boyunca sürdüğünden kitap haline getirilmesi düşünülmemiştir. Ama Hz. Muhammed’in ölümünden sonra elindeki ayetlerin dağılıp kaybolmasını önlemek amacıyla ilk halife Hz. Ebu Bekir, vahiy katiplerinden Zeyd bin Sabit başkanlığında bir kurul oluşturdu. Bu kurulun kitaplaştırdığı ve Müslümanlar’ca da onaylanan Kuran nüshasına Mushaf (bir araya getirilmiş sayfalar) adı verildi.

Kur'an sözcüğü Arapça'da QRE (qare'e/kare'e) (okudu) sözcüğünün sülasi (üç harfli kelime kökü sistemine göre) mastarıdır. "Okumak", "okunan" "okuyuş" "okuma" anlamlarını ifade eder. Bir başka tanıma göre QRE (qare'e/kare'e) (birkaç nesneyi biriktirip birbirine kattı, ekledi, derledi) ifadesinin sülasi mastarıdır. Kerim, "soylu, asil" ve "eli açık, cömert" anlamlarına gelen Arapça kökenli bir kelimedir TDK Sözlük, kerim.

Kur'an ayrıca Kelamullah, Kitabullah, Furkan, Tenzil, Mushaf, Kitab, Nur ve Ümmülkitap isimleriyle bilinir.

İslam'a göre Allah Kuran'ı ikinci bir isim olarak “Kitap”, olarak adlandırmak suretiyle, daha en baştan itibaren, bu metnin yazılı hale getirilmesinin önemine işaret etmiştir. “Ana Hatlarıyla Kuranı Kerim”, Prof. S. Yıldırım, s.56
Mushaf
Kuran'ın bugünkü haliyle kitap halinde toplanılmış şekline Mushaf denir. “Mushaf
Mus'haf (Arapça: مصحف veya المصحف) Kur'an'ın kitap hâlindeki şeklidir. Mus'haf kelimesi Arapça olup "iki kapak arasına alınmış sayfalar" anlamına gelmektedir.Tümünü oku (yeni pencerede açılır)
”, “iki kapak arasındaki sayfalar” anlamına gelen bir kelimedir. Habeşçe mişhaf kelimesinden gelir.

Kuranın Mushaflaşması, ancak vahyin tamamlanmasından sonra mümkündü. O zamana kadar nihai düzeni içine konmamış olan bu metin, Ebu Bekir tarafından Mushaf haline getirtildi.



Özbekistan'ın Taşkent şehrinde bulunan en eski Kuran mushafı
Özbekistan'ın Taşkent şehrinde bulunan en eski Kuran mushafı
Kuran'ın bugünkü dizilişi ile mushaflaşması Halife Osman zamanında toplanan Kur'an Hey'eti'nin Kur'an'dan olmayan bütün yazılı nesneleri imha edip, geri kalanlarının da Osman'ın veziri tarafından dizilmesi ile gerçekleşmiştir. Bu dizilişe göre Kur'an 114 adet bölümden (sure) oluşur. Sureler genellikle surenin içerdiği ayetlerin konulardan birine göre verilen Arapça isimlerle anılırlar. Sureler kronolojik bir sırada düzenlenmemiştirler (nüzul/iniş sırası). Bunun yerine genelde kabaca uzunluğun azaldığı bir sıraya göre yerleştirilmiştirler. Yaygın hatanın aksine elde bulunan Mushaf Kur'an, 6666 değil, 6346 ayet} barındırır. Bu ayetlerin sayısı, Kur'an bir şiir metni gibi yorumlanmasından kaynağı alıp, kafiyeye göre belirlenmiştir. Kur'an içindeki ayetlere göre her şeyin ayrıntılı açıklaması olduğunu yazar.

İslam'a göre Kur'an son peygamber Hz. Muhammed'in mucizelerindendir. Dil bakımından da Kur'an çoğu akademisyene göre Arapça'nın en güzel örneğidir.

Rivayete göre Hz. Muhammed'in ashabından ilk halife Ebu Bekir hurma yaprakları, deri ve kemik üzerlerine yazılı olan Kur'an ayetlerini saklar sonra da toplardı. Bu ayetler bir ciltde toplanırdı. Bunu yine arkadaşlarından ikinci halife olan Ömer'in kızı ve Muhammed'in okuma-yazma bilen tek eşi Hafza muhafaza etmişti. Bu mushaf, Hafza Yesrip'te (Medine) öldüğünde vali Mervan bin Abdilhakem tarafından Hafza'nın evinden aldırtılıp imha edildi.

Cüz, sure, ayet, vahiy
Kur'an'ın bölünmüş olduğu 30 parçadan (fasikül) her birine cüz denir.

Kuran, “sure” adı verilen bazı ana bölümden oluşur. Kur'an 114 sureden müteşekkildir. Bu surelerin 86'sı Mekke'de, 28'i Medine'de gelmiştir. Medine'de gelen sureler Bakara, ali imran, enfal, ahzab, maide, mümtahine, nisa, zilzal, hadid, muhammed, rad, rahman, dehr, talak, beyyine, haşr, nasr, nur, hac, münafikun, mücadele, hucurat, tahrim, cuma, tegabun, saf, feth ve berae'dir.

Her bir sure de “ayet” adı verilen parçalardan müteşekkildir. Ayetler bir kelime ila bir sayfa arasındadır.

Tanrı tarafından peygamberlerine bildirilen buyruk ve düşüncelere vahiy denir. Vahiy peygamberlere doğrudan veya melekler gibi aracılar vasıtasıyla bildirilebilir.

İslam'a göre vahiyler peygambere Cebrail meleği aracılığıyla gönderilmiştir. Kuran metninin tamamlanması, 610 - 632 yılları arasında, yaklaşık 23 yılda gerçekleşmiştir. Kur'an peygamber hayatta iken yazılı hale getirilmemiştir. Kur'an'ı yazan Vahiy katipleri: Zeyd ibn Sabit başkanlığında Ömer, Osman, Ali, Talha, Sad, Ebu Derda
Bu konuda bilgi bulunamadı. Arama yapmak için tıklayınız.

, Mikdad, Übey ibn Kab, Ebu Musa el-Eşari ve Abdullah ibn Mesud'dur.

Vahiy, görünüşte, surelerin mevcut sırasını izlemeksizin, genellikle Müslümanların belirli bir konuda bilgi, görüş veya cevap gibi ihtiyaçları, yada önemli bir olayla ilgili olarak gerçekleştiği için, Kur'an’ın nihai şekli, ancak Allah Resulünün bu görevi bittikten sonra ortaya çıkmıştır. Buna göre, Kur'an, 114 sure ve 6346 ayetten oluşur. }
İlk ve son ayetleri
Kur'an-ı Kerim'in, Müslümanlarca Hz. Muhammed'in risaletinin başında ilk olarak 'indiği' kabul edilen ayetleri şunlardır:

"Yaratan Rabbinin adıyla oku, O insanı bir asılıp tutunandan yarattı, oku! Rabbin, kalemle öğreten, insana bilmediğini bildiren en büyük kerem sahibidir, nun/nokta ile kalem/çizgi ve satırladıkları/yazdıkları" (Alak, 96/1-5 Kalem, 68/1).

İlk inen ayetler inananları okumaya, öğrenmeye, yazmağa ve araştırmaya çağırır ve ilim için büyük teşvik mesajı taşır. Kur'an'ın son inen ayeti de şudur:

"Kafirler bugün sizden dininiz hakkında ümitsizliğe kapılmışlardır artık onlardan haşyet etmeyin, benden haşyet edin. Bugün size dinizi ikmal ettim/kabaca, anahatları ile olgunlaştırdım, size ni'metimi itmam ettim/anahatları ile tamamladım, sizin için bir din olarak islama razı oldum " (Maide, 5/3).
Hafız
Kur'an'ın bütün metnini ezberleyen ve uygun şekilde (tecvid) okuyabilen kişiye hafız denir. Hz. Muhammed ilk hafız olarak kabul edilir. Kur'an'ı uygun bir şekilde ve güzel bir tutum ve sesle okumaya tilavet denir. Müslümanlar günlük ibadet olan namazı kılabilmek için Kur'an'dan en azından küçük bir kısmı (ayet) ezberlemek, bilmek zorundadırlar.

"Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun, salatı ikamet edin/namazı kılın" (Müzzemmil Suresi 73/20)
"Kuran" kelimesinin Kuran'da kullanılması
İslam'ın kutsal kitabının özel adı olan Kur'an kelimesi, 58 ayette geçer. Ayrıca "kur'an" "okunan,okuyuş, okuma" "ekli, katlı,derli" anlamında özel ad olmayarak 12 ayette ( Yusuf Suresi 12/2, Rad Suresi 13/31, İsra Suresi 17/106, Taha Suresi 20/113, Zümer Suresi 39/28, Fussilet Suresi 41/3,44; Şura Suresi 42/7, Zuhruf Suresi 43/3, Cin Suresi 72/1, Kıyame Suresi 75/17,18) geçer.

"Biz var ya Biz onu okuyup akletmeniz için anlaşılır-sade-arı bir okuyuşla/okunuşla indirdik" (Yusuf Suresi, 12/2).

"Kur'anı okuyacağında/okuduğunda kovulmuş şeytanın şerrinden Allah'a sığın (Euzü billahi mineşeşeytan ir racim) de" (Nahl Suresi, 16/98).

"Kur'an okunduğunda/okununca onu işitin de durup düşünün ki merhamet olunasınız" (A'raf Suresi, 7/204).

"Bu Kur'an, insanlara yolu gösterir, o değişmez yoldur, unat-düzgün çalışan-iş yapan inananları onlar için olan kerim bir ecir ile müjdeler." (İsra Suresi, 17/9).

"Kur'an'dan indirir/indiriyor/indirecek olduklarımız, inananlara şifa ve rahmettir..." (İsra Suresi, 17/82).

Birçok ayette "el-Kitab" kelimesinin Kur'an-ı Kerim anlamında kullanıldığı görülür:

"Elif. Lam. Mim. İşbu içinde kuşku olmayan Kitap'tır müttakiler (Allah'tan korkan başkasından korkmayanlar) için bir yol göstericidir" (Bakara, 2/1,2).

Bundan başka çeşitli ayetlerde Kur'an için başka isimler de kullanılmıştır: el-Furkan (Furkan Suresi, 25/1), ez-Zikr (Hicr Suresi, 15/9), en-Nur (Nisa Suresi, 4/174), er-Ruh (Şura Suresi, 42/52) vb. gibi.

Kur'an'ın toplanması
Ashab-ı Kiram (peygamberin değerli arkadaşları anlamında Arapça bir tamlama), Muhammed'in sağlığında Kur'an'ı yazmamıştır. Muhammed'in öldüğü sırada 100 bin küsür arkadaşları içinde okuma-yazma bilenlerin sayısı yalnızca 33 kişi idi, okuma-yazma oranı 10 binde 4 idi. Hafızların sayısı ise yaklaşık 20 idi.

Kur'an-ı Kerim, Hz.Muhammed peygamberin devrinde bizzat vahiy meleği ve nebinin birbirlerine karşılıklı okumaları ve de sahabilerin ezberlemesiyle korunmuştur. Ancak Peygamber'in sağlığı müddetince devam eden vahyin bütün bir kitapta toplanmasına imkan yoktu. Çünkü vahyin Peygamberin ölümüne kadar devam ettiği bilinmektedir. Peygamber'in vefatından iki gün öncesine kadar devam eden vahiy Onun vefatıyla son buldu. Böylece Kur'an inen son ayetle tamamlanmış oldu.

Kur'an sureleri bazen bir bütün olarak bazen de bölümler halinde indirildi. Bazı sureleri Mekke'de inmesi dolayısıyla "Mekki", bazıları Medine'de indirildiklerinden "Medeni" diye nitelendirilmiş ve 22 yılda tamamlanmıştır.

Peygamber'in vefatını takip eden Yemame savaşlarında 70 kadar hafız (kurra)'ın şehid düşmesi müslümanları telaşa düşürmüştü. Ashabdan Ömer de hafızların toplanması için dönemin halifesi Ebu Bekir'e başvurarak konunun görüşülmesini istemişti. Bunun üzerine Ebu Bekr, Zeyd İbn Sabit başkanlığında toplanan Abdullah b. Zübeyr, Sa'd b. Ebi Vakkas, Abdurrahman b. Haris b. Hişam'ın da bulunduğu büyük bir komisyon tarafından Kur'an sahifeleri bir araya getirildiği iddia edilir. Bu Mushaf önceleri, Muhammed'in eşlerinden Ayşe'nin evinde muhafaza edilmiştir. Ayşe Sıffın Savaşı'nda bu mushafı Amir bin El-As'a vermiş, o da savaşta bunu mızraklar ucuna takarak heder etmiştir.

Üçüncü halife Osman zamanında hafız ve vahiy başkatibi olan Yemen'li Arap olmayan Zeyd bin Sabit, elinde yazılı Kur'an metni olan herkesin bu metinleri getirmesini ve getirirken de ellerindeki metinlerin bizzat Muhammed'den yazıldığına dair iki güvenilir şahid gösterilmesi istendi. Osman toplanan bu kurula "Zeyd ile imlada anlaşamazsanız, Kureyş'e göre yazın" emrini verdi, bu yüzden elimizdeki Mushaf, Mekke-Kureyş şivesinin imlası ile yazılıdır. Böylece bütün metinler toplanarak bir araya getirilmiş ve halife Osman'ın vezirine teslim edilmiştir. Daha sonra vezir ve belirlerdiği kişilerce Kur'an-ı Kerim'in asli nüshaları devletin 4 eyaletine gönderilmek üzre 4 nüsha yazılmıştır. Zeyd b. Sabitin katkılarıyla ortaya koyduğu bu asli nüshaya "İmam Mushaf" adı verilmiştir. Abdullah b. Mes'ud'un teklifiyle iki kapak arasında "İmam Mushaf" üzerinde yapılan danışma ve görüşmeler sonucunda bunun üzerinde her hangi bir noksanlık görülmemiş ve güvenirliği konusunda ittifak sağlanmıştır. Böylece Kur'an her hangi bir tahrifata uğramadan "Mushaf" haline getirilerek aynı mushaftan çoğaltılan mushafların ana kaynağını teşkil etmiştir. Mushaf adı Yemen'li Arap olmayan Abdullah bin Mes'ud'un teklifi ile Habeşçe Mişhaf kelimesi olarak kabul edilmiştir.

Ömer devrinde Kur'an öğretimine hız verildi. Gerek Medine'de gerekse sınırları günden güne genişleyen İslam Devletinin diğer merkezlerinde en sıhhatli kaynak olan hafiz sahabilerin öğretmen ve gözetmenliğinde pek çok hafız yetiştirilmiştir. Fakat zamanla fetihlerin hız kazanması ve yeni fethedilen yerlerde ortaya çıkan kavim ve kabilelerin müslüman oluşu farklı şive ve lehçelere göre okuyuş ayrılıklarını ortaya çıkarmıştır. Bu durum M.648'de Ermenistan ve Azerbaycan fethinde Şamlı ve Iraklı askerlerin yan yana gelmesi ile farklı okuyuşların su yüzüne çıkmasını sağladı. Bu tartışma ortamının daha fazla büyümesine engel olmak için Huzeyfe b. Yeman, Halife Osman'a başvurarak bu durumun düzeltilmesini, ihtilafın ortadan kaldırılmasını istedi. Bunun üzerine Halife Osman, Muhammed peygamberin diğer ashabı ile de istişare ederek, İslam dünyasında yalnızca Ebu Bekr'in emriyle derlenmiş olan onaylı Kur'an mushaflarının kullanılmasını ve bir başka lehçe yahut ağız ile yazılmış tüm diğer nüshaların kullanılmasının yasaklanmasını kararlaştırdı. Osman bir önlem olarak da gelecekte herhangi bir kargaşa yahut yanlış anlamaya meydan vermemek için başka tüm yazılı nesneleri yaktırarak ortadan kaldırma yoluna gitti. Ebu Bekir zamanında yazıları İmam Mushaf, Ömer'in ölümünden sonra kızı ve Muhammed peygamberin hanımlarından olan Hafsa'ya geçmişti. Bu nüsha Hafza ölünce vali Mervan bin Abdülhakem tarafından imha edildi.Osman zamanında çoğaltılan mushafların yedi nüsha olduğu söylenir (Muhammed Hamidullah, a.g.e., II, s.763). Bunlar Medine, Mekke, Şam, Kufe ve Basra'ya gönderilerek müslümanlar arasında çıkabilecek farklı okuyuşlar önlenmiş oldu. Hatta Ali'nin Osman için "Eğer Osman Kur'an'ın tek kitap halinde toplatılarak çoğaltılması işini yapmasaydı ben yapardım" dediği bilinmektedir.

Osman tarafından değişik vilayet merkezlerine gönderilen nüshalar asırların geçmesiyle kayboldu. Günümüzde halen onlardan bir tanesi İstanbul Topkapı müzesinde; bir diğer tam olmayan nüshası Taşkent'te bulunmaktadır. Çarlık Rus hükümeti onun faksimile ile reprodüksiyonunu (fotoğraf veya fotokopi ile tam kopyasını) yayınlamıştır. Şu anda dünyanın her yanında okunmakta olan Kuran'larla Topkapı ve Taşkent'teki mushaflar arasında Kur'an'ın Osman'ın emri ile Mekke-Kureyş şivesiyle yazılması yüzünden kısmi şive farkları, imla farkları, harflere nokta konması, ünsüzleri okutan ünlüler /harekeler konması dışında fark yoktur. (Muhammed Hamidullah, İslam'a Giriş, Ankara, t.y, s.41; Muhammed Hamidullah, İslam Peygamberi, II, s. 763).

Ebu Bekr'in (ö. 13/634) halifeliği sırasında Kur'an-ı Kerim toplanıp iki kapak arasında kitap haline getirilince, uygun bir isim aranmış, Abdullah b. Mes'ud'un (ö.32/652) "Habeşistan'da bir kitap gördüm, ona Mişhaf, Mushaf adını vermişlerdi" demesi üzerine, halife tarafından bu isim uygun bulunmuştur (Celaleddin es-Süyuti, el-İtkan fi Ulumi'l-Kur'an, terc. Sakıp Yıldız, H. Avni Çelik, İstanbul 1987, I, 124). Mushaf; sayfalardan meydana gelmiş kitap anlamına gelir.
Kur'an-ı Kerim'in Düzeni
Kur'an yaklaşık 23 yılda parça parça indirilmiştir. 13 yıl kadar süren Mekke döneminde inen ayet ve sureler daha çok İslam inanç ve ahlakı ile ilgili konuları kapsar. Allah'ın birliğine, meleklere, peygambere, kitaplara ve ahiret gününe iman gibi. Âdem'den beri gelen tevhid inancı işlenir. Allah'a ortak koşma ile mücadele edilir ve kıyamete değin Allah'a ortak katan mü'min-müslim-kafirlere tevhid inancından ayrılmış olan atalarının bu yanıldığı söylenir.

Kur'an-ı Kerim'in, Âdem'den itibaren devam eden vahiy zincirinin devamı olduğu açıklanır: "Biz var ya Biz, Nuh'a ve ondan sonra gelen nebilere/peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik. İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, Esbat'a/Sıptlar'a, İsa'ya, Eyyub'a, Yunus'a, Harun'a ve Süleyman'a da vahyettik. Davud'a Zebur'u verdik" (Nisa, 4/163)

Medine'de inen ayet ve surelerde daha çok hukuk kuralları yer almıştır. Aile ve devletin tanzimi, insanların birbiriyle veya devletle olan ilişkileri, anlaşmalar, barış ve savaş durumları bu ayetlerde açıklanır. M.S. 622 tarihinden itibaren Medine'de bu hükümleri uygulamak için yeterli güce sahip Muhammed yönetiminde bir İslam Devleti oluşmuştu.

Allah hafiften ağıra doğru bir yol izleyerek hükümler gönderiyor, resulüllah ve ashabı bunları geciktirmeksizin uyguluyordu. Kur'an dilini bilmeleri, namazlarda, mescid içinde ve dışında okunan sure ve ayetleri anlamalarını kolaylaştırıyordu. Bu devrin özelliği; iyi ve yararlı olanı almak, kötü ve zararlı olanı kaldırmak şeklinde özetlenebilir. Yükümlülükler birden ayrıntılarıyla gelmemiş, zamanla tamamlanmıştır. (bk. Bakara, 2/219; Nisa, 4/43; Maide, 5/90-91)

Kur'an'ın parça parça gelişi uygulamayı kolaylaştırıyordu. Bu sayede gelen ayetler kolayca ezberlenebiliyordu.

Ayetlerin olaylar üzerine inişi, tam ihtiyaç sırasında gelişi, toplumda gerekli etkiyi göstermesine yardımcı olmuştur. Bu yüzden, ayetlerin iniş sebepleri (esbab-ı nüzul) Kur'an tefsirlerinde önemli bir yer tutar.

Nesilden nesile nakli
Kur'an'ı gerek Mekke ve gerekse Medine döneminde peygamberden bir vahiy katipleri grubu yazmış ve bu yazılanları sahabeden bir topluluk ezberlemiştir. Tevatür yoluyla nakil ve nakledilenlerin doğruluğu konusunda İslam bilginleri arasında hiçbir görüş ayrılığı yoktur. Bu prensip gereğince Ebu Bekir'in halifeliği sırasında Kur'an toplanırken tevatür derecesini bulmayan, Abdullah b. Mesud'un kendisinin daha iyi anlaması için açıklayıcı olarak koyduğu bazı ifadeler komisyonca metne eklenmemiştir. Örneğin "Bunları yapma imkanını bulamayan kimsenin üç gün oruç tutması gerekir." (Maide, 5/89) ayetinin devamındaki "mütetabiat" (peşpeşe) ilavesi Kur'an'a eklenmemiştir. Yine Abdullah b. Mes'ud'un annelerin nafakası ile ilgili: "Mirasçı da (yukarıda) belirtildiği şekilde (nafaka ile) yükümlüdür." (Bakara, 2/233) ayetindeki mirasçı hakkında "zi'r-rahimil-mahrem" (evlenilmesi yasak olan yakın hısımlardan olan) şeklinde ilave taşıyan kıraati de Kur'an'dan sayılmaz.

Tevatür derecesine ulaşamayan bu gibi kıraatlerin hukukçular için delil olarak kullanılıp kullanılamayacağı konusunda görüş ayrılığı vardır. Hanefilere göre, bu kıraat şekillerini nakleden sahabe bunu ya Muhammed'den işitmiştir veya kendi görüşü ve ictihadı olarak ifade etmiştir. Bunun, en azından Allah'ın kitabını tefsir için varid olmuş bir sünnet olduğu açıktır. Sünnetin hüküm kaynağı olduğunda ise şüphe yoktur. İşte bunun bir sonucu olarak Hanefiler yemin kefareti olarak tutulacak orucun peş peşe üç gün tutulmasını gerekli görürler Şafii, Maliki ve Hanbelilere göre ise, mütevatir olmayan kıraatler ne Kur'an ve ne de sünnet sayılmaz ve hüküm çıkarmada delil olarak da kullanılamaz. Zekiyuddin Şa'ban, a.g.e., s.47, 48

İslam'a göre Kur'an yalnız Araplar için değil, yeryüzündeki tüm insanları doğru yola iletmek için gelmiştir: "Seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik" (Enbiya, 21/107). Bu özelliği Kur'an'ın i'caz yönlerinin de evrensel olmasını gerektirir.
Kur'an'da "bilgi"
Kur'an'ın sayfaları arasında her sorunun cevabını aramak veya din alimlerinin bilimsel konulara Kur'an ile cevap vermesini beklemek yanlıştır. Kur’an-ı Kerim bir astronomi, bir kimya ya da tıp kitabı değildir. Kutub, 1997: I, 283

Kur’ani bilginin çalışma konusu ve ilgi alanı insanın kendisi, insanın düşüncesi, inancı, duyguları, kavramları, davranışları, tutumları, ilişkileridir. Maddi bilimleri, bütün araç ve bölümleri ile maddi alemde gerçekleştirilecek bilimsel keşiflere ve icatlara gelince bu görev, insan aklına, insan tecrübesine, insan buluşuna, insanın varsayım ve teori geliştirme yeteneklerine havale edilmiştir. Çünkü insanın yeryüzündeki halifeliğinin temeli bu olduğu gibi yapısının karakteri de bu fonksiyona yatkındır.

Kur’an-ı Kerim ise insanın psikolojik yapısını, kişiliğini, vicdanını, aklını ve düşüncesini yapılandırmaya çalışır. Bunun yanı sıra insanın bu potansiyel yeteneklerini iyi bir şekilde kullanmasına uygun ortam sağlayacak olan sağlıklı bir toplum yapısı oluşturmaya gayret eder.

Bütün bilimsel, evrensel, biyolojik, psikolojik ve sosyolojik olayların nispeten daha büyük bir kesimini açıklayabilecek ya da problemlere daha ayrıntılı açıklamalar getirebilecek başka ve daha yararlı hipotezler, varsayımlar ortaya çıkana kadar geçerlidir. Bundan dolayı bu teoriler, bu varsayımlar değişmeye, başkalaşmaya, iptale ve eklemelere açıktır.

Hatta, eğer yeni bir keşif ve icat aracı bulunur ya da eski bilgi birikimini yeni bir açıdan yorumlayan değişik bir yaklaşım tarzı benimsenirse bu teori ve varsayımlar altüst olmaya açıktır Kutub, 1997: I, 286 .

Kur’an, tanrının verdiği nimetlere salt tüketim amacıyla bakılmasını istemez (Müminun 23/21).

Halife Ömer, hedefe yönelik olmayan bilgiyi elde etmekte ısrarlı davranmamıştır. Ebben kelimesinin ne anlama geldiğini bilmediğini söylemiş, sonra da kulluk ile direkt bağlantılı görmediğinden manasını öğrenmek için çaba göstermemiştir. Çünkü ayetin bağlamından onun da bir nimet olduğunu rahatlıkla çıkarmıştır. Ayetin bağlamında Allah, insanoğlunun yiyeceği hakkında söz etmekte ve gökten yağmur indirdiğinin ve bununla tahıl, üzüm, zeytin, hurma... gibi doğrudan doğruya, yine hayvanlara otlak kılmak suretiyle de dolaylı olmak üzere insanoğlu için pek çok çeşit nimet çıkardığını topluca belirtmiştir. Dolayısıyla bunların detaylarını ve hangi maddeler olduklarını öğrenmek zorunluluk olarak algılanmamalıdır Şatıbi, 1990: I, 45
Notlar
*Kuran, Arapça olarak kaleme alınan ilk mukaddes kitaptır. “Kuran Tarihi”, Prof. M. Hamidullah, s. 59
İslam'a göre Kur'an abdestsiz okunmaz.Lakin;cünüp olmamak Kur'an okumak için yeterli bir nedendir. Kur'an'da bu hususla ilgili olarak şöyle denir: " Şüphesiz bu, değerli bir Kur'an'dır. Korunmuş bir kitaptır. Ona ancak temizlenenler dokunabilir." (Vakıa Suresi, 77-79)
Kaynaklar
Vikipedi
Muhammed Hamidullah, Kur'an Tefsiri
Zekiyüddin Şaban, Usulü'l-Fıkh, Terc. İbrahim Kafi Dönmez, Ankara 1990, s. 46-47
İbn-i İshak, Es-Sire
İbn-i Sa'd, Tabakat
Mes'udi, Mürucü'z-Zeheb
İslam Ansiklopedisi , TDV Yay., İst., 1997
Beheşti, Bilmek, Çev: İbrahim Keskin, İst., Bir Yay., 1988
Arslan, Ahmet, Felsefeye Giriş, 4. bs., Ankara, Vadi Yay., 1999
Admin
Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 4942
Kayıt tarihi : 12/01/09
Yaş : 51

https://moral.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz