baba oğul
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

6.SINIF İNGİLİZCE TÜM KELİMELER

Aşağa gitmek

6.SINIF  İNGİLİZCE   TÜM KELİMELER Empty Geri: 6.SINIF İNGİLİZCE TÜM KELİMELER

Mesaj  Admin C.tesi Eyl. 14, 2019 7:10 am


6. Sınıf 1. Ünite Kelimeleri ve Anlamları LIFE 2019
arrive at school: okula varmak

arrive home: eve varmak

attend chess club: satranç kulübüne gitmek

brush teeth:diş fırçalamak

chat: sohbet etmek

clean: temizlemek

come back home: eve dönmek

cook: pişirmek

do homework: ödev apmak

do shopping:alışveriş yapmak

drink: içmek

drive: sürmek

eat: yemek

feed:beslemek

finish all homework: tüm ödevleri bitirmek

get dressed: giyinmek

get home:eve varmak

get out of the bed: yataktan kalkmak

get up: kalkmak,uyanmak

go online: internete girmek

go out: dışarı çıkmak

go shopping: alışverişe gitmek

go to bed: yatmak

hang around: gezmek

have a bath: banyo yapmak

have a busy weekend: yoğun bir haftasonu geçirmek

have a rest:dinlenmek

have a shower:duş almak

have a snack: atıştırmak

have breakfast: kahvaltı yapmak

have dinner: akşam yemeği yemek

have lunch:öğle yemeği yemek

help parents: anne babaya yardım etmek



join:katılmak

learn: öğrenmek

leave home: evden çıkmak

leave school: okuldan çıkmak

live: yaşamak

make: yapmak

meet friends: arkadaşlarla buluşmak

play game:oyun oynamak

play soccer: futbol oynamak

rest: dinlenmek

ride bike: bisiklet sürmek

run errands: ayak işleri yapmak (evle ilgili)

sleep: uyumak

start: başlamak

stay: kalmak

study lesson:ders çalışmak

surf on the net: internete takılma

take folkdance course: halkoyunları kursuna gitmek

take a nap: kestirmek, uyumak

take a shower: duş almak

take care of the pet: evcil hayvanla ilgilenmek

tidy room:odayı toparlamak

visit relatives: akrabaları ziyaret etmek

wait: beklemek

wake up: uyanmak

wash: yıkamak

watch: izlemek

wear: giymek

work: (işte)çalışmak

would like to:istemek

write diary: günlük yazmak

-2-

about: ile ilgili,hakkında

after: sonra

because: çünkü

before: önce

but: fakat

here: burada, buraya

me: ben, beni, bana

there: orada, oraya

until: -e kadar

us: biz, bizi, bize

well: iyi

with: ile



-3-

how many:kaç tane

how much:ne kadar

how:nasıl

what time: saat kaçta

when: ne zaman

where:nerede,nereye

which: hangi

who: kim

whose: kimin

why:neden



-4-

always:herzaman

at night: gece

at the weekends: haftasonları

class: ders

early:erken

everyday:hergün

free time: boş zaman

in the afternoon: öğleden sonra

in the evenings: akşamları

in the mornings: sabahları

late:geç

leisure time: boş zaman

never: hiç

often: sıksık

on weekdays: hafta içi

rarely:nadiren

sometimes: bazen

traditional: geleneksel

usually:genellikle
2. ÜNİTE

bagel: simit

baked beans: fırında fasulye

bean: fasulye

bread: ekmek

breakfast: kahvaltı

butter: tereyağı

cake: kek,pasta

cereal: mısır gevreği

cheese: peynir

croissant: kruvasan

cucumber: salatalık

dinner: akşam yemeği

drink: içecek

fast food: hamburger,cips,kola türü yiyecekler

food: yiyecek

fridge: buzdolabı

fruit juice: meyve suyu

healthy food: sağlıklı yüyecek

honey: bal

jam: reçel

juice: meyve suyu

junk food: abur cubur yiyecek

lemonade: limonata

lunch: öğle yemeği

muffin: kek, çörek

mushroom: mantar

olive: zeytin

omelette: omlet

onion: soğan

pancake: gözleme,krep

rice: pilav

salami: salam



salt: tuz

sausage: sosis

snack: hafif yemek, atıştırmalık

soup: çorba

sugar: şeker

tea: çay

toast: tost

vegetable: sebze



-2-

buy: satın almak

dislike: sevmemek

eat: yemek

enjoy: hoşlanmak

give: vermek

hate: nefret etmek

have: (yiyecekler için) almak, yemek, içmek

like: sevmek

love: sevmek

make:yapmak

mean: anlamına gelmek

need: ihtiyaç duymak

prefer: tercih etmek

put: koymak

tell: anlatmak, söylemek

think: düşünmek

want: istemek



-3-

after: sonra

before: önce

about: ile ilgili,hakkında

but: fakat

because: çünkü

with: ile, ..lı, ..li





a little: az

a lot of: çok

any: hiç

baked: fırında pişirilmiş

big: büyük

delicious: lezzetli

favourite: en sevilen

full: tok

grilled: ızgarada pişirilmiş

healthy: sağlıklı

hungry: aç

lots of: çok

nutritious: besleyici

some: biraz, birkaç

special: özel

traditional: geleneksel

unhealthy: sağlıksız

-4-

can I have....?: .... alabilirmiyim?

do you want ...?:istermisiniz

excuse me: afedersiniz

it's all gone: kalmadı,bitti

let's : haydi

want: istemek

what type of: ne tür

what kind of: ne tür

would like: istemek

would you like...: istermisiniz?
3. ÜNİTE

clean:temizlemek

climb mountain: dağa tırmanmak

compare: kıyaslamak

cook: yemek pişirmek

cook:yemek pişirmek

cycle: bisiklet sürmek

draw picture:resim çizmek

drive:sürmek

feed the animals: hayvanları beslemek

find everything: her şeyi bulmak

get:almak

give:vermek

grow vegetable and fruit: sebze meyve yetiştirmek

have a barbeque: mangal yapmak

help:yardım etmek

join:katılmak

knit: örgü örmek

learn:öğrenmek

leave:ayrılmak, çıkmak

live:yaşamak

make cake: kek yapmak

need:ihtiyaç duymak

play soccer: futbol oynamak

prefer:tercih etmek

prepare:hazırlamak

put:koymak

read newspaper: gazete okumak

rest: dinlenmek

ride horse: ata binmek

set the table: masayı hazırlamak, sofra kurmak

spend:harcamak,geçirmek

take:almak

talk:konuşmak

visit:ziyaret etmek

want:istemek

wash the dishes:bulaşıkları yıkamak

water flowers: çiçek sulamak

wear:giymek

work:çalışmak

would like:istemek



2



beautiful: güzel

better: daha iyi

big:büyük

boring:sıkıcı

busy: meşgul, yoğun

cheap:ucuz

cheerful:neşeli

clean:temiz

cold:soğuk

crowded:kalabalık

dangerous:tehlikeli

easy:kolay

enjoyable:eğlenceli

exciting:heyecan verici

expensive:pahalı

fast:hızlı

fat: şişman

funny:eğlenceli

good: iyi

handsome: yakı ş ıklı

happy: mutlu

hard:zor

hardworking:çalışkan

healthy:sağlıklı

heavy:ağır

high: yüksek

hot:sıcak

ill: hasta

important:önemli

interesting: ilgi çekici

large:geniş

late:geç

lazy:tembel

light:hafif

long:uzun

lovely:hoş,güzel

low: düşük, alçak

middle aged: orta yaşlı

noisy:gürültülü

nutritious: besleyici

old: yaşlı, eski

peaceful: huzurlu, sakin

pretty:tatlı

quiet: sessiz

ready:hazır

relaxing:rahatlatıcı

safe: güvenli

same:aynı

short:kısa

slim:ince

slow: yavaş

small:küçük

strong: güçlü

tall:uzun

thin:zayıf

tidy:düzenli

very:çok

warm:ılık

young:genç



-3-

building:bina

city life: şehir hayatı

city:şehir

country life: kırsal yaşam

country:kırsal bölge

downtown:şehir merkezi,çarşı

everybody:herkes

farm house: çiflik evi

garden:bahçe

high building:yüksek bina

important exam: önemli yazılı

kiosk:büfe,kulübe

library:kütüphane

neighbourhood:civar,çevre

shop:dükkan

shopping center: AVM

skyscraper:gökdelen

street:cadde,sokak

summer: yaz

thing:şey

ticket:bilet

town:kasaba, şehir

traffic jam:trafik yoğunluğu

winter: kış



-4-

are there: var mı

at the moment: şu anda

everything: her şey

is there: var mı

nothing: hiçbir şey

now: şimdi

right now: tam şuanda

so:bu yüzden

there are: var

there is: var

today: bugün

when:nezaman

where:nerede,nereye

which:hangi,hangisi

who: kim

why:neden

you are right: haklısın

ENJOY IT: AFİYET OLSUN
4.ÜNİTE
UNIT 4 - WEATHER AND EMOTIONS

WEATHER: HAVA

Chilly: soğuk

Cold: soğuk

Cool: serin

Dry: kuru

Fabulous: çok güzel, süper

Foggy: sisli

Freezing: dondurucu

Hailing: dolu

Hot: sıcak

Lightning: şimşek, yıldırım

Lovely: güzel, sevimli

Pleasent: hoş

Rainbow: gökkuşağı

Rainy: yağmurlu

Snowy: karlı

Spring showers: bahar yağışları

Storm: fırtına

Stormy: fırtınalı

Sunny: güneşli

Warm: ılık

Weather forecast: hava tahmini

Wet: Islak, yağmurlu, yağışlı

Windy: rüzgarlı



EMOTIONS: DUYGULAR

FEELINGS: HİSLER

Angry: Kızgın

Anxious: endişeli

Bored: sıkılmış

Excited: heyecanlı

Fine: iyi

Good: iyi

Great: harika

Happy: mutlu

Happy: mutlu

Moody: üzgün

Nervous: gergin

Nice: iyi, güzel

Sad: üzgün

Scared: korkmuş

Sleepy: uykulu, durgun

Surprised: şaşırmış

Unhappy: Mutsuz

Well: iyi









CLOTHES

Boot: bot

Coat: mont

Flip flops: parmak arası terlik, sandalet

Gloves: eldiven

Hat: şapka

Jacket: ceket

Jumper: kazak

Raincoat: yağmurluk

Scarf: atkı

Shirt: gömlek

Shorts: şort

Sunglasses: güneş gözlüğü

Sweater: süveter, kazak

Tee shirt (T-shirt): Tişört

Umbrella: şemsiye



Average temperature: ortalama sıcaklık

Beach: sahil

Desert: çöl

Garden: bahçe

Grandparents: Büyük anne baba

Outside: dışarısı

Parents: Anne baba

Place: yer

Sky: gökyüzü

Snowman: kardanadam

Temperature: sıcaklık

Today: bugün

Tomorrow: yarın





Early: erken

First: birinci

Greetings: selamlar

Late: geç

Let’s: haydi …. Yapalım

Really: gerçekten

Second: ikinci

Third: üçüncü

Very: çok

With: ile

You are right: haklısın









Feel: hissetmek

Go sightseeing: geziye çıkmak

Look at: bakmak

Look for: aramak

Look: görünmek

Make snowman: kardanadam yapmak

Make:yapmak

Need: ihtiyaç duymak

Put on: giyinmek

Rain heavily: (yoğun) yağmur yağmak

Rain: yağmur yağmak

Repeat: tekrar etmek

Ski: kayak yapmak

Snow: kar yağmak

Spend time: zaman harcamak

Stay: kalmak

Swing: sallanmak

Take: almak

Understand: anlamak
Want to: istemek
Wear: giymek
QUESTION WORDS
How do you feel:
How is the weather:
5.ÜNİTE
-1-

fair/funfair: lunapark

roller coaster: hız treni

ghost train: korku treni

ferris wheel: dönme dolap

the house of funny mirrors: komik aynalar evi

chairoplane: zincirli dönen salıncak

bumper cars: çarpışan araba

carousel: atlı karınca



-2-

amazed: şaşırmış

amazing: şaşırtıcı

anxious: endişeli

bored: sıkılmış

boring: sıkıcı

crazy: çılgın

dangerous: tehlikeli

dull: sıkıcı

enjoyable: eğlenceli

excited: heyecanlı

exciting: heyecan verici

fantastic: harika

frightened: korkmuş

frightening: korkutucu

great: harika

happy: mutlu

horrible: berbat, korkunç

nice: güzel

scared: korkmuş

sleepy: uykulu

surprised: şaşırmış

terrifying: çok korkutucu

thrilled: heyecanlı

thrilling: heyecan verici

upset: üzgün



-3-

all: hepsi

also: ayrıca

anything: hiçbir şey

both: ikisi

everything: her şey

really: gerçekten

ride: binme, tur, biniş

sign: işaret, levha

something: birşeyler

soon: yakında

thing: şey

ticket: bilet

token: jeton

very much: çok



-4-

agree: katılmak

allow: izin vermek

buy: satın almak

disagree: katılmamak

fasten seat belt: emniyet kemeri bağlamak

fasten seat belt: emniyet kemeri bağlamak

get on:binmek

hate: nefret etmek

have a rest: dinlenmek

love/like: sevmek

say: söylemek

sell: samak

think: düşünmek

try: denemek

understand: anlamak

visit: gezmek, ziyaret etmek

want to: istemek

want: istemek



-5-

I think: bence

I agree: katılıyorum

I don't agree: katılmıyorum

I agreee with you: sana katılıyorum

I don't understand: anlamadım

what do you think about......? : .... hakkında ne düşünüyorsun?

which: hangi, hangisi

why:neden

who: kim

when:ne zaman

where: nereye, nerede

which one: hangisi, hangi biri

what type of: ne tür

what kind of: ne tür

would you like.......? : .......istermisin?



O.GULTEKIN





-1-

fair/funfair: lunapark

roller coaster: hız treni

wave swinger: dönen salıncak

ghost train: korku treni

big wheel: dönmedolap

ferris wheel: dönme dolap

pirate ship: gondol

ticket booth: bilet gişesi

bumper cars: çarpışan araba

carousel: atlı karınca



-2-

horrible: berbat, korkunç

fine: iyi

nerveous: gergin

terrifying: çok korkutucu

crazy: çılgın

fantastic: harika

fearless: korkusuz

fearful: korkak

exciting: heyecan verici

excited: heyecanlı

thrilling: heyecan verici

thrilled: heyecanlı

interesting: ilgi çekici

interested: ilgili

frightening: korkutucu

frightened: korkmuş

amazing: şaşırtıcı

amazed: şaşırmış

boring: sıkıcı

bored: sıkılmış

scared: ödü kopmuş

strange: garip

dangerous: tehlikeli

allowed: izin veriliyor

not allowed: izin verilmiyor

right: doğru, haklı

close: yakın

dull: sıkıcı

nice: güzel

great: harika

expensive: pahalı

famous: ünlü





-3-

ride: binme

ticket: bilet

token: jeton

outside: dışarı

family member: aile üyesi

thing: şey

anything: hiç bir şey

something: birşeyler

everything: her şey

creature: yaratık

ghost: hayalet

monster. canavar

skeleton: iskelet

here: burada, buraya

danger: tehlike

sign: işaret, levha

child: çocuk

kid: çocuk

children/kids: çocuklar

really: gerçekten

soon: yakında

swing: salıncak

before: önce

exam: yazılı, sınav



-4-

think: düşünmek

agree: katılmak

disagree: katılmamak

hate: nefret etmek

repeat: tekrar etmek

get on:binmek

put on: giymek

sit: oturmak

visit: gezmek, ziyaret etmek

hear: duymak

look out: dışarı bakmak

look at: bakmak

say: söylemek

offer: önermek

talk about: hakkında konuşmak

understand: anlamak

insert token: jeton atmak





fasten seat belt: emniyet kemeri bağlamak

allow: izin vermek

have a rest: dinlenmek

want to: istemek

close: kapatmak



-5-

I think: bence

I agree: katılıyorum

I don't agree: katılmıyorum

I agreee with you: sana katılıyorum

I don't understand: anlamadım

what do you think about......? : .... hakkında ne düşünüyorsun?

I'm sorry: üzgünüm,

özür dilerim

which: hangi, hangisi

why:neden

who: kim

when:ne zaman

where: nereye, nerede

which one: hangisi, hangi biri

what type of: ne tür
what kind of: ne tür
would you like.......? : .......istermisin?
6. ÜNİTE
about.... : ..... ilgili, hakkında

concert: konser

dream job: hayalindeki iş

farm: çiftlik, tarla

free time: boş zaman

job: iş, meslek

occupation: iş

patient: hasta

people: insanlar

person: insan, kişi

place: yer

primary school: ilkokul

-2-

Actor: Aktör, oyuncu
Architect: Mimar.
Baker: Fırıncı.
Barber: Berber.
Businessman: İş adamı.
Butcher: Kasap.
Cleaner: Temizlikçi.
Cook: Asçı.
Dentist: Dişçi

Doctor: Doktor

Driver: Şöför.
Engineer: Mühendis.
Farmer: Çiftçi.

Fireman: İtfaiyeci.
Gardener: Bahçıvan.

Hairdresser: Kuaför.
Housewife: Ev hanımı.
Lawyer: Avukat.

Manager: Müdür.
Mechanic: Tamirci.

Pilot: Pilot.
Tailor: Terzi.

President: Başkan
Nurse: Hemsire.
Policeman: Polis memuru.

Retired: Emekli
Scientist: Bilim adamı, bilgin.
Salesperson/Salesman/ Saleswoman: Tezgahtar.

Singer: Şarkıcı.
Waiter: Garson (bay).
Waitress: Garson (bayan)
Worker: İşçi.

-3-

ask question: soru sormak

become: olmak

bring food: yiyecek getirmek

build: inşa etmek

build road, bridge and building: yol, köprü,bina yapmak

clean: temizlemek

cook meal: yemek pişirmek

cut fabric: kumaş kesmek

cut hair: saç kesmek

defend people at court: mahkemede insanları savunmak

design: tasarlamak

draw plans of buildings: bina planı çizmek

drive lorries: kamyon sürmek

dye hair: saç boyamak

examine patient: hasta tedavi etmek

Feel fine: iyi hissetmek

grow vegetables and fruit: sebze meyve yetiştirmek

look after ill people: hasta kişilere bakmak

make and sell bread: ekmek yapıp satmak

make dress: elbise yapmak

manage: yönetmek

meet: buluşmak, karşılaşmak

mend/repair: tamir etmek

pull out teeth: diş çekmek

put: koymak

reach goal: hedefe ulaşmak

repair cars: araba tamir etmek

sell clothes: kıyafet satmak

serve food: yiyecek servis etmek

sew fabric: kumaş dikmek

take order: sipariş almak

teach: öğretmek

tidy: toparlamak, düzenlemek

was born: doğmak

work: çalışmak



… ago: … önce

last … : geçen …

yesterday: dün

now: şimdi

at present: şimdi

still: hala










2017-2018

-1-

job: iş, meslek

occupation: iş

profession: iş, meslek

duty: görev

dream job: hayalindeki iş

free time: boş zaman

date: tarih

place: yer

opinion: fikir

about.... : ..... ilgili, hakkında

location:yer

lab: labaratuar

person: insan, kişi

people: insanlar

airport: hava alanı

army: ordu

farm: çiftlik, tarla

letter: mektup

apron: önlük, giysi

working hours: çalışma saatleri

construction company: inşaat şirketi

something: birşeyler

anything: hiç bir şey



-2-

Accountant: Muhasebeci.
Acrobat: Akrobat.
Actor: Aktör, oyuncu
Architect: Mimar.
Author: Yazar.
Baby-sitter: Bakıcı.
Baker: Fırıncı.
Barber: Berber.
Businessman: İş adamı.
Butcher: Kasap.
Carpenter: Marangoz.
Cashier: Kasiyer.
Chef: Aşçıbaşı.
Chemist: Eczacı.
Cleaner: Temizlikçi.
Coach: Antrenör.

Computer programmer: Bilgisayar programcısı

Cook: Asçı.
Dentist: Dişçi

Driver: Şöför.
Engineer: Mühendis.
Farmer: Çiftçi.

Fashion designer: Moda tasarımcısı
Fireman: İtfaiyeci.
Fisherman: Balıkçı.
Florist: Çiçekçi.
Football Player: Futbolcu.
Gardener: Bahçıvan.

Greengrocer: Manav.
Grocer: Bakkal.
Hairdresser: Kuaför.
House wife: Ev hanımı.
Journalist: Gazeteci.
Lawyer: Avukat.
Mechanic: Tamirci.
Merchant: Tüccar.
Nurse: Hemsire.
Painter: Ressam, boyacı.
Plumber: Muslukçu, tesisatçı.
Policeman: Polis memuru.
President: Cumhurbaskanı
Prime minister,: Basbakan.
Psychologist: Psikolog.
Retired: Emekli.
Scientist: Bilim adamı, bilgin.
Secretary: Sekreter.
Shoemaker: Ayakkabıcı.
Shop assistant: Tezgahtar.
Singer: Şarkıcı.
Soldier: Asker.
Surgeon: Cerrah.
Tailor: Terzi.

Technician: Teknisyen

Translator: tercüman
Unemployed: İşsiz.
Veterinary (Vet): Veteriner.
Waiter: Garson (bay).
Waitress: Garson (bayan)
Writer: Yazar.
Worker: İşçi.





okanelt.com

-3-

cut: kesmek

put: koymak

sell: satmak

sew fabric: kumaş dikmek

make dress: elbise yapmak

teach: öğretmek

work: çalışmak

write prescription: reçete yazmak

operate: ameliyat etmek

design: tasarlamak

draw building plan: yapı planı çizmek

build: inşa etmek

dye hair: saç boyamak

paint wall: duvar boyamak

use spaceship: uzay gemisi kullanmak

(to be)interested in: ilgi duymak

interview: röportaj yapmak

become: olmak

ask question: soru sormak

mend electrical devices: elektrik aletlerini tamir etmek

mend/repair: tamir etmek

know: bilmek

meet: buluşmak, karşılaşmak

catch: yakalamak

examine: tedavi etmek

do experiment: deney yapmak

change:değişmek

put on/wear: giymek

grow: büyütmek, yetiştirmek

look after: (birine) bakmak, bakımını üstlenmek

organize: düzenlemek

protect: korumak

answer: cevap vermek

leave: çıkmak, ayrılmak
I want to be a ..... /
I want to become a .... : ......olmak istiyorum

7. ÜNİTE
beach: kumsal, sahil

castle: kale

different experience: farklı tecrübe

diving: dalış

fishing: balık tutma

forest:orman

here: burada, buraya

hiking: (engebeli arazide) yürüyüş

holiday: tatil

ice-skating: buz pateni

lake: göl

mountain: dağ

movie: film, sinema

paragliding: yamaç paraşütü

river: ırmak

sailing: yelkencilik

sand: kumsal

scuba diving: tüplü dalış

seaside: deniz kenarı

sightseeing tour: şehir turu, gezme

skiing: kayak yapma

tent: çadır

there: orada, oraya

vacation: tatil



-2-

Climb: tırmanmak

Enjoy: hoşlanmak, eğlenmek

Join: katılmak

Learn: öğrenmek

Live: yaşamak

Make snowman: kardan adam yapmak

Pick fruit: meyve toplamak

Pick: toplamak

Rain:yağmur yağmak

Stay in a tent: çadırda kalmak

Study: okumak (okulda), çalışmak

Try: denemek

Visit: ziyaret etmek

Walk in the forest: ormanda yürümek

Want: istemek









-3-

somewhere: bir yerler

everywhere: her yer

everybody: herkes

somebody: birisi

nobody: hiç kimse

different: farklı

again: tekrar

me too: ben de

really: gerçekten

incredible: inanılmaz

great: harika

fun: eğlenceli

tiring: yorucu





how long: ne kadar süre, ne zamandır

how often: ne sıklıkla

how: nasıl

when: ne zaman

where: nereye, nerede

which: hangi

who: kim

why: neden



yesterday: dün

last .............. : geçen ...........

..............ago: ............... önce

last week: geçen hafta

two years ago: 2 yıl önce







Okan GULTEKIN




2017-2018


-1-

holiday: tatil

vacation: tatil

Pisa Tower: Pisa kulesi (Pisa - Italy)

Statue of Liberty: Özgürlük Heykeli

(New York - USA)

London Eye: Londra'daki Ünlü Dönmedolap (London-England)

Buckingham Palace: Buckingham Sarayı

(London - England)

Topkapı Palace: Topkapı Sarayı (Turkey-İstanbul)

Eiffel Tower: Eyfel Kulesi (France - Paris)

Mamure Castle: Mamure Kalesi (TR - Anamur)

castle: kale

seaside: deniz kenarı

beach: kumsal, sahil

sand: kumsal

mountain: dağ

river: ırmak

lake: göl

diving: dalış

skiing: kayak yapma

hiking: (engebeli arazide) yürüyüş

sailing: yelkencilik

ice-skating: buz pateni

snowboarding: kayak yapma

winter: sports: kış sporları

summer activities: yaz aktiviteleri

sightseeing tour: şehir turu

theatre: tiyatro

movie: film, sinema

tent: çadır



-2-

look at: bakmak

guess: tahmin etmek

cook meal: yemek pişirmek

pick blackberry: böğürtlen toplamak

visit: gezmek, ziyaret etmek

learn: öğrenmek

climb:tırmanmak

buy souvenir: hediyelik eşya satın almak

climb mountain: dağa tırmanmak

stay in a tent: çadırda kalmak

understand: anlamak

stay at a hotel: otelde kalmak

have a picnic: piknik yapmak

walk: yürümek

come back: geri gelmek

get on: binmek

enjoy: eğlenmek

make a sandcastle: kumdan kale yapmak

go with.......: ......ile gitmek

water the flowers: çiçekleri sulamak

learn: öğrenmek



-3-

somewhere: bir yer

there: orada, oraya

here: burada, buraya

different: farklı

if: eğer

again: tekrar

me too: ben de

over: bitti, üzerinde

last: geçen, en son

really: gerçekten

incredible: inanılmaz

great: harika

fun: eğlenceli

enjoyable: eğlenceli

tiring: yorucu

who: kim

why: neden

how: nasıl

how long: ne kadar süre, ne zamandır

how often: ne sıklıkla

when: ne zaman

where: nereye, nerede

say that again, please / can you repeat it please : tekrar edermisin lütfen

yesterday: dün

last .............. : geçen ...........
..............ago: ............... önce
last week: geçen hafta
two years ago: 2 yıl önce
8.ÜNİTE
basket: sepet

bed: yatak

bookshelf: kitaplık, raf

calender: takvim

clock: duvar saati

dictionary: sözlük

e-book: elektronik kitap

fox: tilki

information: bilgi

kite: uçurtman

lamp: lamba

library: kütüphane

magazine: dergi

newspaper: gazete

novel: roman

painting: tablo

pillow: yastık

racket: raket

school bag: okul çantası

story: hikaye

teddy bear: oyuncak ayı

toy: oyuncak

wall: duvar

watch: kol saati

world map: dünya haritası

B

behind: arkasında

between: arasında

in front of: önünde

in: içinde

near: yanında

next to: bitişiğinde

on: üstünde

over: üzerinde

under: altında

C

1. 2. Meaning

(Present) (Past) (Anlam)

answer answered cevaplamak

borrow borrowed ödünç almak

break broke kırmak

buy bought satın almak

call called aramak

come came gelmek

do did yapmak

fall fell düşmek

feel felt hissetmek

find found bulmak

give gave vermek

go went gitmek

happen happened olmak,meydana gel-

have had sahip olmak

help helped yardım etmek

hurt hurt acımak,incinmek

invite invited davet etmek

leave left çıkmak, bırakmak

lend lent ödünç vermek

look for looked for aramak

look up looked up bakmak

lose lost kaybetmek

make made yapmak

meet met buluşmak

organize organized düzenlemek

read read okumak

see saw görmek

sing sang şarkı söylemek

study studied çalışmak,okumak

take took almak

visit visited gezmek, ziyaret et-

walk walked yürümek

worry worried endişelenmek
9.ÜNİTE
attend: gitmek, katılmak

cause: yol açmak, sebep olmak

check: kontrol etmek

clean: temizlemek

cut down trees: ağaçları kesmek

cycle: bisiklet sürmek

damage animals habitat: hayvanların doğal yaşam alanlarına zarar vermek

destroy forest: ormanı yok etmek

destroy: yıkmak

die: ölmek

do exercise: egzersiz yapmak

drive private cars: özel araç kullanmak

drive to work: işe arabayla gitmek

forget: unutmak

harm animals: hayvanlara zarar vermek

hurry up: acele etmek

hurt animals: hayvanlara zarar vermek

keep the sea clean: denizi temiz tutmak

leave the tap on: musluğu açık bırakmak

live: yaşamak

make new farm lands: yeni ekim alanları yapmak

pick up: toplamak

plant trees: ağaç dikmek

plug: fişini takmak

pollute water and air: suyu ve havayı kirletmek

pour waste: atıkları dökmek

prevent pollution: çevreyi kirletmek

protect animals: hayvanları korumak

protect environment: çevreyi korumak

recycle batteries: pilleri geri döünştürmek

recycle litter: çöpü geri dönüştürmek

recycle paper, glass and plastic: kağıt, cam ve plastiği geri dönüştürmek

reduce the use of electricity: elektrik kullanımını azaltmak

reduce water pollution: su kirliliğini azaltmak

save energy: enerji tasarrufu etmek

save: korumak

tap is running: su akıyor

tell: söylemek, anlatmak

throw rubbish around: etrafa çöp atmak

turn off the lights: ışıkları kapatmak

turn off the tap: musluğu kapatmak

turn on the lights: ışıkları açmak

unplug TV: TV’nin fişini çekmek

use environmentally friendly products: çevre dostu ürünler kullanmak

use filter: filtre kullanmak

use less water: daha az su kullanmak

use private cars: özel araba kullanmak

use public transportation: toplu taşıma kullanmak

use solar energy: güneş enerjisi kullanmak

use wind energy: rüzgar enerjisi kullanmak

warn: uyarmak

waste energy: enerjiyi boşa harcamak

waste water: suyu boşa harcamak

wat to: istemek



B

air pollution: hava kirliliği

electrical devices: elektrikli aletler

environment: çevre

everywhere: her yer

exhaust gases: egzoz gazları

factory: fabrika

garbage / litter / rubbish: çöp

junk food: aburcubur yiyecek

light: ışık

living being: canlı

lung: ciğer

natural sources: doğal kaynaklar

noise pollution: gürültü kirliliği

tap: musluk

traffic jam: trafik sıkışıklığı

water pollution: su kirliliği

water sources: su kaynakları



C

careful: dikkatli

clean: temiz

crowded: kalabalık

dirty: kirli

important: önemli

noisy: gürültülü



D

I’m not sure: emin değilim

I’m sure: eminim
instead: yerine
moreover: dahası
regularly: düzenli bir şekilde
so: bu yüzden
wait a second: bir dakika bekle
with … : … ile
UNIT 10 – DEMOCRACY (DEMOKRASİ)



-A-

agree: katılmak

ask opinion: fikir sormak

become: olmak

choose: seçmek

create election campaign: seçim kampanyası yapmak

decide: karar vermek

find: bulmak

fold the paper: kağıt katlamak

give a speech: konuşma yapmak

know: bilmek

make a poster: poster yapmak

make a speech: konuşma yapmak

make noise: gürültü yapmak

need: ihtiyaç duymak

prepare: hazırlamak

put: koymak

respect other’s right: başkalarının hakkına saygı duymak

respect: saygı duymak

elect class president: sınıf başkanı seçmek

support: desteklemek

take: almak

think: düşünmek

vote: oy vermek

win: kazanmak

write: yazmak





-B-

fair: adil

important: önemli

kind: iyi kalpli, iyi

excited: heyecanlı

equal: eşit

respectful: saygılı

responsible: sorumlu

over: bitti, üzerinde



-C-

ballot box: seçim sandığı

cabinet: kabin

campaign: kampanya

candidate: aday

child rights: çocuk hakları

class presidency: sınıf başkanlığı

close friend: yakın arkadaş

education: eğitim

election: seçim

envelope: zarf

equality: eşitlik

fair law: adil kanun

health care: sağlık bakımı

law: yasa, kanun

other’s right: başkalarının hakkı

poll: oy verme

preparation: hazırlık

president: başkan

protection: koruma

public: halk

puclic building: kamu binası

respect: saygı

right: hak

thing: şey


diary günlük
hang asmak
hang around başıboş gezmek
hang out takılmak
neighbourhood çevre / civar
rest dinlenme
run errands ayak işleri yapmak
take almak
take a nap kestirmek (uyku)
take care of something bir şeye dikkat etmek
take course ders almak
visit ziyaret etmek
traditional geleneksel
bagel simit
bean fasulye
blueberry çayüzümü
cereal tahıl
croissant ay çöreği (kruvasan)
egg yumurta
jam reçel
junk food abur cubur
muffin kek
pancake gözleme
sausage sosis
busy yoğun
crowded kalabalık
downtown şehir merkezi
kiosk büfe
queue sıraya girmek
line sıraya girmek
rent kiralamak
sell satmak
skyscraper gökdelen
town şehir
traffic jam trafik sıkışıklığı
cloudy bulutlu
fabulous mükemmel
freezing dondurucu
hailing dolu yağışı
lightning şimşek
stormy fırtınalı
windy rüzgarlı
anxious endişeli
moody karamsar
sleepy uykulu
amazing hayret verici
bumper car çarpışan oto
carnival karnaval
carrousel atlıkarınca
crazy çılgın
dull sıkıcı
fantastic harika
ghost train korku treni
horrible korkunç
roller coaster hız treni (lunapark)
terrifying korkunç
thrilling heyecan verici
forest orman
flower çiçek
fruit meyve
lake göl
mountain dağ
pick toplamak
river nehir
seaside deniz kenarı
sightseeing gezi
ski kayak yapmak
tree ağaç
architect mimar
cook aşçı
engineer mühendis
hairdresser kuaför
lawyer avukat
manager yönetici
mechanic tamirci
salesperson tezgahtar
people insanlar
self-employed kendi işinde çalışan
waiter garson (bay)
waitress garson (bayan)
worker işçi
behind arkasında
break mola
burglar hırsız (ev)
cash nakit
chase peşinden kovalamak
drawer çekmece
fingerprint parmak izi
follow takip etmek
investigate araştırmak
magnifier büyüteç
prison hapishane
steal çalmak
thief hırsız
cut down devirmek
damage zarar vermek
garbage çöp
electrical device elektrikli cihaz
harm zarar vermek
litter çöp atmak
plug priz
unplug prizden fişi çekmek
pollution çevre kirliliği
recycle geri dönüşüm
reduce eksiltmek
save korumak
waste israf etmek
ballot box oy sandığı
campaign kampanya
candidate aday
election seçim
fair adil
law kanun
make a speech konuşma yapmak
give a speech konuşma yapmak
president başkan (devletin başı)
respect saygı
right hak
vote oy
Admin
Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 4953
Kayıt tarihi : 12/01/09
Yaş : 52

https://moral.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

6.SINIF  İNGİLİZCE   TÜM KELİMELER Empty 6.SINIF İNGİLİZCE KELİMELER

Mesaj  Admin Salı Şub. 19, 2019 2:36 pm

UNIT 4 - WEATHER AND EMOTIONS

WEATHER: HAVA

Chilly: soğuk

Cold: soğuk

Cool: serin

Dry: kuru

Fabulous: çok güzel, süper

Foggy: sisli

Freezing: dondurucu

Hailing: dolu

Hot: sıcak

Lightning: şimşek, yıldırım

Lovely: güzel, sevimli

Pleasent: hoş

Rainbow: gökkuşağı

Rainy: yağmurlu

Snowy: karlı

Spring showers: bahar yağışları

Storm: fırtına

Stormy: fırtınalı

Sunny: güneşli

Warm: ılık

Weather forecast: hava tahmini

Wet: Islak, yağmurlu, yağışlı

Windy: rüzgarlı



EMOTIONS: DUYGULAR

FEELINGS: HİSLER

Angry: Kızgın

Anxious: endişeli

Bored: sıkılmış

Excited: heyecanlı

Fine: iyi

Good: iyi

Great: harika

Happy: mutlu

Happy: mutlu

Moody: üzgün

Nervous: gergin

Nice: iyi, güzel

Sad: üzgün

Scared: korkmuş

Sleepy: uykulu, durgun

Surprised: şaşırmış

Unhappy: Mutsuz

Well: iyi

CLOTHES

Boot: bot

Coat: mont

Flip flops: parmak arası terlik, sandalet

Gloves: eldiven

Hat: şapka

Jacket: ceket

Jumper: kazak

Raincoat: yağmurluk

Scarf: atkı

Shirt: gömlek

Shorts: şort

Sunglasses: güneş gözlüğü

Sweater: süveter, kazak

Tee shirt (T-shirt): Tişört

Umbrella: şemsiye



Average temperature: ortalama sıcaklık

Beach: sahil

Desert: çöl

Garden: bahçe

Grandparents: Büyük anne baba

Outside: dışarısı

Parents: Anne baba

Place: yer

Sky: gökyüzü

Snowman: kardanadam

Temperature: sıcaklık

Today: bugün

Tomorrow: yarın

Early: erken

First: birinci

Greetings: selamlar

Late: geç

Let’s: haydi …. Yapalım

Really: gerçekten

Second: ikinci

Third: üçüncü

Very: çok

With: ile

You are right: haklısın
Feel: hissetmek

Go sightseeing: geziye çıkmak

Look at: bakmak

Look for: aramak

Look: görünmek

Make snowman: kardanadam yapmak

Make:yapmak

Need: ihtiyaç duymak

Put on: giyinmek

Rain heavily: (yoğun) yağmur yağmak

Rain: yağmur yağmak

Repeat: tekrar etmek

Ski: kayak yapmak

Snow: kar yağmak

Spend time: zaman harcamak

Stay: kalmak

Swing: sallanmak

Take: almak

Understand: anlamak

Want to: istemek

Wear: giymek

QUESTION WORDS

How do you feel:

How is the weather:

How many:

How:

What is the weather like:

When:

Where:

Which:

Who:
5.ÜNİTE

fair/funfair: lunapark

roller coaster: hız treni

ghost train: korku treni

ferris wheel: dönme dolap

the house of funny mirrors: komik aynalar evi

chairoplane: zincirli dönen salıncak

bumper cars: çarpışan araba

carousel: atlı karınca

-2-

amazed: şaşırmış

amazing: şaşırtıcı

anxious: endişeli

bored: sıkılmış

boring: sıkıcı

crazy: çılgın

dangerous: tehlikeli

dull: sıkıcı

enjoyable: eğlenceli

excited: heyecanlı

exciting: heyecan verici

fantastic: harika

frightened: korkmuş

frightening: korkutucu

great: harika

happy: mutlu

horrible: berbat, korkunç

nice: güzel

scared: korkmuş

sleepy: uykulu

surprised: şaşırmış

terrifying: çok korkutucu

thrilled: heyecanlı

thrilling: heyecan verici

upset: üzgün

               -3-

all: hepsi

also: ayrıca

anything: hiçbir şey

both: ikisi

everything: her şey

really: gerçekten

ride: binme, tur, biniş

sign: işaret, levha

something: birşeyler

soon: yakında

thing: şey

ticket: bilet

token: jeton

very much: çok

agree: katılmak

allow: izin vermek

buy: satın almak

disagree: katılmamak

fasten seat belt: emniyet kemeri bağlamak

fasten seat belt: emniyet kemeri bağlamak

get on:binmek

hate: nefret etmek

have a rest: dinlenmek

love/like: sevmek

say: söylemek

sell: samak

think: düşünmek

try: denemek

understand: anlamak

visit: gezmek, ziyaret etmek

want to: istemek

want: istemek

               -5-

I think: bence

I agree: katılıyorum

I don't agree: katılmıyorum

I agreee with you: sana katılıyorum

I don't understand: anlamadım

what do you think about......? : .... hakkında ne düşünüyorsun?

which: hangi, hangisi

why:neden

who: kim

when:ne zaman

where: nereye, nerede

which one: hangisi, hangi biri

what type of: ne tür

what kind of: ne tür

would you like.......? : .......istermisin?

-1-

fair/funfair: lunapark

roller coaster: hız treni

wave swinger: dönen salıncak

ghost train: korku treni

big wheel: dönmedolap

ferris wheel: dönme dolap

pirate ship: gondol

ticket booth: bilet gişesi

bumper cars: çarpışan araba

carousel: atlı karınca


-2-

horrible: berbat, korkunç

fine: iyi

nerveous: gergin

terrifying: çok korkutucu

crazy: çılgın

fantastic: harika

fearless: korkusuz

fearful: korkak

exciting: heyecan verici

excited: heyecanlı

thrilling: heyecan verici

thrilled: heyecanlı

interesting: ilgi çekici

interested: ilgili

frightening: korkutucu

frightened: korkmuş

amazing: şaşırtıcı

amazed: şaşırmış

boring: sıkıcı

bored: sıkılmış

scared: ödü kopmuş

strange: garip

dangerous: tehlikeli

allowed: izin veriliyor

not allowed: izin verilmiyor

right: doğru, haklı

close: yakın

dull: sıkıcı

nice: güzel

great: harika

expensive: pahalı

famous: ünlü

               -3-

ride: binme

ticket: bilet

token: jeton

outside: dışarı

family member: aile üyesi

thing: şey

anything: hiç bir şey

something: birşeyler

everything: her şey

creature: yaratık

ghost: hayalet

monster. canavar

skeleton: iskelet

here: burada, buraya

danger: tehlike

sign: işaret, levha

child: çocuk

kid: çocuk

children/kids: çocuklar

really: gerçekten

soon: yakında

swing: salıncak

before: önce

exam: yazılı, sınav
               -4-

think: düşünmek

agree: katılmak

disagree: katılmamak

hate: nefret etmek

repeat: tekrar etmek

get on:binmek

put on: giymek

sit: oturmak

visit: gezmek, ziyaret etmek

hear: duymak

look out: dışarı bakmak

look at: bakmak

say: söylemek

offer: önermek

talk about: hakkında konuşmak

understand: anlamak

insert token: jeton atmak

fasten seat belt: emniyet kemeri bağlamak

allow: izin vermek

have a rest: dinlenmek

want to: istemek

close: kapatmak



               -5-

I think: bence

I agree: katılıyorum

I don't agree: katılmıyorum

I agreee with you: sana katılıyorum

I don't understand: anlamadım

what do you think about......? : .... hakkında ne düşünüyorsun?

I'm sorry: üzgünüm,

özür dilerim

which: hangi, hangisi

why:neden

who: kim

when:ne zaman

where: nereye, nerede

which one: hangisi, hangi biri

what type of: ne tür

what kind of: ne tür

would you like.......? : .......istermisin?
Why:

6. ÜNİTE

about.... : ..... ilgili, hakkında

concert: konser

dream job: hayalindeki iş

farm: çiftlik, tarla

free time: boş zaman

job: iş, meslek

occupation: iş

patient: hasta

people: insanlar

person: insan, kişi

place: yer

primary school: ilkokul

                              -2-

Actor: Aktör, oyuncu
Architect: Mimar.
Baker: Fırıncı.
Barber: Berber.
Businessman: İş adamı.
Butcher: Kasap.
Cleaner: Temizlikçi.
Cook: Asçı.
Dentist: Dişçi

Doctor: Doktor

Driver: Şöför.
Engineer: Mühendis.
Farmer: Çiftçi.

Fireman: İtfaiyeci.
Gardener: Bahçıvan.

Hairdresser: Kuaför.
Housewife: Ev hanımı.
Lawyer: Avukat.

Manager: Müdür.
Mechanic: Tamirci.

Pilot: Pilot.
Tailor: Terzi.

President: Başkan
Nurse: Hemsire.
Policeman: Polis memuru.

Retired: Emekli
Scientist: Bilim adamı, bilgin.
Salesperson/Salesman/ Saleswoman: Tezgahtar.

Singer: Şarkıcı.
Waiter: Garson (bay).
Waitress: Garson (bayan)
Worker: İşçi.

-3-

ask question: soru sormak

become: olmak

bring food: yiyecek getirmek

build: inşa etmek

build road, bridge and building: yol, köprü,bina yapmak

clean: temizlemek

cook meal: yemek pişirmek

cut fabric: kumaş kesmek

cut hair: saç kesmek

defend people at court: mahkemede insanları savunmak

design: tasarlamak

draw plans of buildings: bina planı çizmek

drive lorries: kamyon sürmek

dye hair: saç boyamak

examine patient: hasta tedavi etmek

Feel fine: iyi hissetmek

grow vegetables and fruit: sebze meyve yetiştirmek

look after ill people: hasta kişilere bakmak

make and sell bread: ekmek yapıp satmak

make dress: elbise yapmak

manage: yönetmek

meet: buluşmak, karşılaşmak

mend/repair: tamir etmek

pull out teeth: diş çekmek

put: koymak

reach goal: hedefe ulaşmak

repair cars: araba tamir etmek

sell clothes: kıyafet satmak

serve food: yiyecek servis etmek

sew fabric: kumaş dikmek

take order: sipariş almak

teach: öğretmek

tidy: toparlamak, düzenlemek

was born: doğmak

work: çalışmak

ago: … önce

last … : geçen …

yesterday: dün

now: şimdi

at present: şimdi

still: hala
2017-2018

 -1-

job: iş, meslek

occupation: iş

profession: iş, meslek

duty: görev

dream job: hayalindeki iş

free time: boş zaman

date: tarih

place: yer

opinion: fikir

about.... : ..... ilgili, hakkında

location:yer

lab: labaratuar

person: insan, kişi

people: insanlar

airport: hava alanı

army: ordu

farm: çiftlik, tarla

letter: mektup

apron: önlük, giysi

working hours: çalışma saatleri

construction company: inşaat şirketi

something: birşeyler

anything: hiç bir şey

             

               -2-

Accountant: Muhasebeci.
Acrobat: Akrobat.
Actor: Aktör, oyuncu
Architect: Mimar.
Author: Yazar.
Baby-sitter: Bakıcı.
Baker: Fırıncı.
Barber: Berber.
Businessman: İş adamı.
Butcher: Kasap.
Carpenter: Marangoz.
Cashier: Kasiyer.
Chef: Aşçıbaşı.
Chemist: Eczacı.
Cleaner: Temizlikçi.
Coach: Antrenör.

Computer programmer: Bilgisayar programcısı

Cook: Asçı.
Dentist: Dişçi

Driver: Şöför.
Engineer: Mühendis.
Farmer: Çiftçi.

Fashion designer: Moda tasarımcısı
Fireman: İtfaiyeci.
Fisherman: Balıkçı.
Florist: Çiçekçi.
Football Player: Futbolcu.
Gardener: Bahçıvan.

Greengrocer: Manav.
Grocer: Bakkal.
Hairdresser: Kuaför.
House wife: Ev hanımı.
Journalist: Gazeteci.
Lawyer: Avukat.
Mechanic: Tamirci.
Merchant: Tüccar.
Nurse: Hemsire.
Painter: Ressam, boyacı.
Plumber: Muslukçu, tesisatçı.
Policeman: Polis memuru.
President: Cumhurbaskanı
Prime minister,: Basbakan.
Psychologist: Psikolog.
Retired: Emekli.
Scientist: Bilim adamı, bilgin.
Secretary: Sekreter.
Shoemaker: Ayakkabıcı.
Shop assistant: Tezgahtar.
Singer: Şarkıcı.
Soldier: Asker.
Surgeon: Cerrah.
Tailor: Terzi.

Technician: Teknisyen

Translator: tercüman
Unemployed: İşsiz.
Veterinary (Vet): Veteriner.
Waiter: Garson (bay).
Waitress: Garson (bayan)
Writer: Yazar.
Worker: İşçi.



             

okanelt.com

-3-

cut: kesmek

put: koymak

sell: satmak

sew fabric: kumaş dikmek

make dress: elbise yapmak

teach: öğretmek

work: çalışmak

write prescription: reçete yazmak

operate: ameliyat etmek

design: tasarlamak

draw building plan: yapı  planı çizmek

build: inşa etmek

dye hair: saç boyamak

paint wall: duvar boyamak

use spaceship: uzay gemisi kullanmak

(to be)interested in: ilgi duymak

interview: röportaj yapmak

become: olmak

ask question: soru sormak

mend electrical devices: elektrik aletlerini tamir etmek

mend/repair: tamir etmek

know: bilmek

meet: buluşmak, karşılaşmak

catch: yakalamak

examine: tedavi etmek

do experiment: deney yapmak

change:değişmek

put on/wear: giymek

grow: büyütmek, yetiştirmek

look after: (birine) bakmak, bakımını üstlenmek

organize: düzenlemek

protect: korumak

answer: cevap vermek

leave: çıkmak, ayrılmak

I want to be a .....   /

I want to become a .... : ......olmak istiyorum

7. ÜNİTE


beach: kumsal, sahil

castle: kale

different experience: farklı tecrübe

diving: dalış

fishing: balık tutma

forest:orman

here: burada, buraya

hiking: (engebeli arazide) yürüyüş

holiday: tatil

ice-skating: buz pateni

lake: göl

mountain: dağ

movie: film, sinema

paragliding: yamaç paraşütü

river: ırmak

sailing: yelkencilik

sand: kumsal

scuba diving: tüplü dalış

seaside: deniz kenarı

sightseeing tour: şehir turu, gezme

skiing: kayak yapma

tent: çadır

there: orada, oraya

vacation: tatil



-2-

Climb: tırmanmak

Enjoy: hoşlanmak, eğlenmek

Join: katılmak

Learn: öğrenmek

Live: yaşamak

Make snowman: kardan adam yapmak

Pick fruit: meyve toplamak

Pick: toplamak

Rain:yağmur yağmak

Stay in a tent: çadırda kalmak

Study: okumak (okulda), çalışmak

Try: denemek

Visit: ziyaret etmek

Walk in the forest: ormanda yürümek

Want: istemek
-3-

somewhere: bir yerler

everywhere: her yer

everybody: herkes

somebody: birisi

nobody: hiç kimse

different: farklı

again: tekrar

me too: ben de

really: gerçekten

incredible: inanılmaz

great: harika

fun: eğlenceli

tiring: yorucu


how long: ne kadar süre, ne zamandır

how often: ne sıklıkla

how: nasıl

when: ne zaman

where: nereye, nerede

which: hangi

who: kim

why: neden



yesterday: dün

last .............. : geçen ...........

..............ago: ............... önce

last week: geçen hafta

two years ago: 2 yıl önce







Okan GULTEKIN




2017-2018


-1-

holiday: tatil

vacation: tatil

Pisa Tower: Pisa kulesi (Pisa - Italy)

Statue of Liberty: Özgürlük Heykeli

(New York - USA)

London Eye: Londra'daki Ünlü Dönmedolap (London-England)

Buckingham Palace: Buckingham Sarayı

(London - England)

Topkapı Palace: Topkapı Sarayı (Turkey-İstanbul)

Eiffel Tower:  Eyfel Kulesi (France - Paris)

Mamure Castle: Mamure Kalesi (TR - Anamur)

castle: kale

seaside: deniz kenarı

beach: kumsal, sahil

sand: kumsal

mountain: dağ

river: ırmak

lake: göl

diving: dalış

skiing: kayak yapma

hiking: (engebeli arazide) yürüyüş

sailing: yelkencilik

ice-skating: buz pateni

snowboarding: kayak yapma

winter: sports: kış sporları

summer activities: yaz aktiviteleri

sightseeing tour: şehir turu

theatre: tiyatro

movie: film, sinema

tent: çadır



-2-

look at: bakmak

guess: tahmin etmek

cook meal: yemek  pişirmek

pick blackberry: böğürtlen toplamak

visit: gezmek, ziyaret etmek

learn: öğrenmek

climb:tırmanmak

buy souvenir: hediyelik eşya satın almak

climb mountain: dağa tırmanmak

stay in a tent: çadırda kalmak

understand: anlamak

stay at a hotel: otelde kalmak

have a picnic: piknik yapmak

walk: yürümek

come back: geri gelmek

get on: binmek

enjoy: eğlenmek

make a sandcastle: kumdan kale yapmak

go with.......: ......ile gitmek

water the flowers: çiçekleri sulamak

learn: öğrenmek



-3-

somewhere: bir yer

there: orada, oraya

here: burada, buraya

different: farklı

if: eğer

again: tekrar

me too: ben de

over: bitti, üzerinde

last: geçen, en son

really: gerçekten

incredible: inanılmaz

great: harika

fun: eğlenceli

enjoyable: eğlenceli

tiring: yorucu

who: kim

why: neden

how: nasıl

how long: ne kadar süre, ne zamandır

how often: ne sıklıkla

when: ne zaman

where: nereye, nerede

say that again, please / can you repeat it please : tekrar edermisin lütfen

yesterday: dün

last .............. : geçen ...........

..............ago: ............... önce

last week: geçen hafta

two years ago: 2 yıl önce

believe: inanmak

clean up: temizlemek

cut down trees: ağaçları kesmek

cycle/ride: bisiklet sürmek

drop litter: çöp atmak

feed: beslemek

forget: unutmak

leave the room: odadan çıkmak

leave water running: suyu açık bırakmak

pick up rubbish: çöp toplamak

plant trees: ağaç dikmek

plug: fişini takmak

pollute the environment: çevreyi kirletmek

protect environment: çevreyi korumak

put dead batteries out: bitmiş pilleri atmak

put into waste bin: çöp kutusuna atmak

put the rubbish in bin: çöpü çöp kutusuna atmak

recycle: geri dönüştürmek

reduce: azaltmak

save energy: enerji tasarrufu etmek

save/protect animal in danger:tehlikede olan

take care of planet: gezegenimize özen göstermek

turn off the tap: musluğu kapatmak

turn off/switch off the light: ışığı kapatmak

turn on/switch on: açmak

unplug TV:TV’nin fişi çekmek

use eco friendly bulb: tasarruflu ampül kullanmak

use: kullanmak

walk : yürümek

want: istemek

waste water: suyu boşa harcamak

water the plants: bitkileri sulamak





-2-

air pollution: hava kirliliği

can: (teneke) kutu

earth/world: dünya

electrical devices: elektrikli aletler

environment: çevre

environmentalist: çevreci

forest: orman

garbage/litter/rubbish: çöp

glass: cam

global warming: küresel ısınma

nuclear power: nükleer güç

oxygen: oksijen

ozone layer: ozon tabakası

paper: kağıt

planet: gezegen

plant: bitki

playground: oyun alanı

pollution: kirlilik

product: ürün

public transportation: toplu taşıma

recycled products: ger dönüşümlü ürünler

recycling bin: geri dönüşüm kutusu

waste bin: çöp kutusu

water pollution: su kirliliği



-3-

again: tekrar

carefully: dikkatli

clean: temiz

dangerous: tehlikeli

dirty: kirli

embarrassed: mahcup, utanmış

environmentally friendly: çevre dostu

harmful: zararlı

I agree: katılıyorum

I think so: ben de öyle düşünüyorum

recycable: geri dönüştürülebilir

right: doğru

useful: faydalı

what type of/ what kind of: ne tür

you are right: haklısın


Admin
Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 4953
Kayıt tarihi : 12/01/09
Yaş : 52

https://moral.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

6.SINIF  İNGİLİZCE   TÜM KELİMELER Empty Irregular comparatives and superlatives 6.SINIF İNGİLİZCE KELİMELER

Mesaj  Admin Cuma Kas. 16, 2018 2:24 pm



We are moving to town.The city is very noisy and crowded.
8. We are going to work by train It’s fast and comfortable.
9. The people are going to the mosque to pray.
2- My father is selling newpaper in the kiosk.
3. Mr. Smith is waiting in traffic jam .He is late for the meeting.
4. Everybody is in the downtown. It’s too crowded.
5. Look! An old woman is crossing the now. We should help her.
7. Mike and Linda are waiting in a long ...quene for buying tickets.
quene-kuyrukta
kiosk-büfe.
Give a concert
Take guitar courses
Visit relatives
Have a shower
Go to the dance class
Have dinner
Take a nap
Tidy the room
Have a snack
Meet friends
VOCABULARY
Write the correct words under the correct pictures. ( Doğru kelimeleri doğru resimlerin altına yazınız.)

have a snack-Atıştırmak
go to the dance class-dans kursuna gitmek
have a shower-duş almak
tidy the room-odayı düzenlemek
take guitar courses-gitar kursu almak
meet friends-arkadaşlarla buluşmak
Visit relatives-akrabaları ziyaret etmek
Have a shower
Go to the dance class
Have dinner
Take a nap-şekerleme yapmak
Tidy the room
Have a snack
Meet friends

We use simple present tense to tell the daily routines, habits and permanent
activities. (Simple present tense’i günlük aktivitelerimizi, alışkanlıklarımızı ve sürekli
yaptığımız eylemleri ifade ederken kullanırız.)
I brush my teeth after breakfast. (Kahvaltıdan sonra dişlerimi fırçalarım.
My dad drives to work every day. (Babam hergün işe arabayla gider.
What do you do after school?
Nena Daily routine
Nena is eleven years old and she lives in London, England. She usually
gets up at a quarter to eight. She has a shower and gets dressed. After
that, she has breakfast. For breakfast she usually has milk, toast and
orange juice. Then she brushes her teeth because she likes them white
and healthy! Then she goes to the bus stop to get on the school bus.
Her lessons start at half past eight and finish at half past four. She
usually has lunch at the school canteen at 12 o’clock. After school she
returns home and rests for a while. And she does her homework.

How often does she play computer games?
....................................................................................................................................................................
2. Does she go to school by car?
....................................................................................................................................................................
3. Where does she have lunch?
....................................................................................................................................................................
4. What does she do on Fridays?
....................................................................................................................................................................
She never plays computer games.
No, she goes to school by school bus.
She has lunch at the school canteen.
On Fridays she has a dance course

How often do you have a shower?
(often) ............................................................................................................................................................
2. How often do you walk to school?
(always) ........................................................................................................................................................
3. How often do you visit your grandparents?
(every month) .........................................................................

Complete the sentences with question words below. (Aşağıdaki soru kelimeleriyle cümleleri
tamamlayınız.)
How often What Where How Who Why What time

paint a picture- resim boyamak      daily routines- günlük alışkanlıklar
partner- eş                                   give a concert -konser vermek
play the guitar- gitar çalmak          together- birlikte
repeat tekrar etmek                      grade sınıf,derece
rest for a while bir süre dinlenmek mean anlamına gelmek
get back -geri dönmek
for a while- bir süreliğine
Complete the sentences with Some or ANY. (SOME ya da ANY) ile cümleleri tamamlayınız.
There’s ................... bread on the table.
2. There aren’t ................... apples in the basket.
3. Is there ................... milk in the bottle?
4. There are ................... rolls for dinner.
5. There isn’t ................... jam left.
6. There’s ................... fruits in the basket.
7. Are there ................... apples in the basket?
8. I haven’t got ................... butter.
9. I’ve got ................... cheese.

guess- tahminimce
soybeans -soya fasulyesi         It’s yummy- lezzetli
special- özel                          nutritious -besleyici
thirsty -susamış get almak
need- ihtiyaç duymak
cereal -kahvaltılık gevrek
bagel -simit
useful -yararlı
healthy- sağlıklı


Irregular comparatives and superlatives
Adjective Comparative Superlative
good   better         best
bad         worse          worst
little     less                least
much more                 most

FORMING REGULAR COMPARATIVES AND SUPERLATIVES
Forming comparatives and superlatives is easy. The form depends on the number of syllables in the original adjective.

ONE SYLLABLE ADJECTIVES
Add -er for the comparative and -est for the superlative. If the adjective has a consonant + single vowel + consonant spelling, the final consonant must be doubled before adding the ending.

Adjective Comparative Superlative
tall taller tallest
fat fatter fattest
big bigger biggest
sad sadder saddest
TWO SYLLABLES
Adjectives with two syllables can form the comparative either by adding -er or by preceeding the adjective with more. These adjectives form the superlative either by adding -est or by preceeding the adjective with most. In many cases, both forms are used, although one usage will be more common than the other. If you are not sure whether a two-syllable adjective can take a comparative or superlative ending, play it safe and use more and most instead. For adjectives ending in y, change the y to an i before adding the ending.

Adjective Comparative Superlative
happy happier happiest
simple simpler simplest
busy busier         busiest
tilted more tilted most tilted
tangled more tangled most tangled
THREE OR MORE SYLLABLES
Adjectives with three or more syllables form the comparative by putting more in front of the adjective, and the superlative by putting most in front.

Adjective Comparative Superlative
important more important most important
expensive more expensive most expensive
IRREGULAR COMPARATIVES AND SUPERLATIVES
These very common adjectives have completely irregular comparative and superlative forms.

Adjective Comparative Superlative
good better best
bad worse worst
little less least
much more most
far further / farther furthest / farthest

The country life is easier than city life.
I think city life is more exciting than country life.

Complete the dialogues by using present continuous form of the verb.
(Diyalogları fillerin şimdiki zaman haliyle tamamlayınız.)
1. A: .........................................you riding a bike?
B: No, .............
2. A: What ........................................(you/do) ?
B: I’m waiting for the bus.
3. A: Where .......................................... (you / go)?
B: To England.
4. A: ..................you ..................... (study) English now?

less- daha az
queue -sıra fast hızlı
ride a horse -ata binmek high -yüksek
visit -ziyaret etmek sell -satmak
river- ırmak mosque -cami
skyscraper- gökdelen
traffic jam-trafik sıtışıklığı

crowded- kalabalık

Admin
Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 4953
Kayıt tarihi : 12/01/09
Yaş : 52

https://moral.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

6.SINIF  İNGİLİZCE   TÜM KELİMELER Empty WEATHER CONDITIONS SEASONS-MONTHS-DAYS-HOURS

Mesaj  Admin Paz Mayıs 08, 2016 12:09 pm

WEATHER CONDITIONS

SEASONS-MONTHS-DAYS-HOURS

– There are 4 seasons in a year (Bir yılda 4 mevsim var);

SUMMER (yaz) / AUTUMN-FALL (sonbahar) / WINTER (kış) / SPRING (ilkbahar)

– There are 12 months in a year (Bir yılda 12 ay var);

       – JANUARY (ocak)                                                     – JULY (temmuz)

       – FEBRUARY (şubat)                                                 – AUGUST (ağustos)

       – MARCH (mart)                                                          – SEPTEMBER (eylül)

       – APRIL (nisan)                                                           – OCTOBER (ekim)

       – MAY (mayıs)                                                             – NOVEMBER (kasım)

       – JUNE (haziran)                                                        – DECEMBER (aralık)


– There are 3 months in a season (Bir mevsimde  3 ay var);

Summer months : june, july, august
Autumn /Fall months : september, october, november
Winter months : december, january, february
Spring months : march, april, may


– There are 4 weeks in a month(Bir ayda 4 hafta var)

– There are 7 days in a week(Bir haftada 7 gün var);

  – Monday (Pazartesi)                                      – Saturday (Cumartesi)

  – Tuesday (Salı)                                               – Sunday (Pazar)

   – Wednesday (Çarşamba)

   – Thursday (Perşembe)

  – Friday (Cuma)


– There are 24 hours in a day (Bir günde 24 saat vardır.)

It is four O’CLOCK—— 04.00
It is HALF  PAST four.—— 04.30
It is QUARTER  PAST four.—— 04.15
It is QUARTER  TO four.—— 03.45
It is sixteen PAST four.—— 04.16
It is ten TO four.—— 03.50

–  Ordinal numbers (sıra sayıları);

           1­st—First                              6th—Sixth                     20th—Twentieth

          2nd—Second                      7th—Seventh               21st—Twenty-first

          3rd—Third                          8th—Eighth                   30th—Thirtieth

         4th—Fourth                         9th—Ninth                     32nd—Thirty-second

         5th—Fifth                               10th—Tenth                50th—Fiftieth

  Days (Günler)
Monday is the first day of the week.
Tuesday is the second day of the week.
Wednesday is the third day of the week.
Thursday is the fourth day of the week.
Friday is the fifth day of the week.
Saturday is the sixth day of the week.
Sunday is the seventh day of the week.

-What is the first day of the week?  (haftanın birinci günü hangisidir?)

– Günlerden önce “ON” kullanılır.

                on Sunday                                on Monday morning

               on Wednesday                         on Christmas  Day

               on the 1st of May                    on New Year’s Day

               on weekdays                            on the 4th of July

– Saatlerden önce “AT” kullanılır.

               at 2 o’clock                  at 6.30                     at midnight

               at lunch time              at night                   at noon

              at Christmas                 at the weekend

– Aylardan, mevsimlerden ve yıllardan önce “IN” kullanılır.

              in April                                     in 1985                               in the spring

              in May                                        in 1998                           in the autumn

 - in the morning                        in the evening                 in the 20th century
– Yılların okunuşları;

1998-   Nineteen ninety-eight      

1900-   Nineteen hundred                      

1906-   Nineteen oh six                  

2000-  Two thousand                                      

2002-  Two thousand and two

İngilizcede at kullanımı:  At İngilizcede en basit olarak bir noktadan bahsederken kullanılır. Bahsedilen nokta bir mekan, herhangi bir olayın geçtiği yer yada herhangi bir nesne olabilir. Yer bildiren edat olarak at kullanımına örnekler:
I learned my computing skills  at school Bilgisayarı okulda öğrendim
I am waiting at the bus stop Durakda bekliyorum
There is not a non-stop flight from Sydney to İstanbul, therefore my plane had to stop at Singapore Sydey’ den İstanbula direct uçuş olmadığı için uçağım önce Singapura iniş yaptı
My sister works as a nurse at the hospital Kız kardeşim hastanede hemşire olarak çalışıyor
There is some one at the door Kapıda biri var Bununla birlikte The top, the bottom, the side, the beginning, the end gibi ifalerle birlikte at kullanılır. Örnek: I live at the top of the 10 story building (Ben 10 katlı binanın en üstünde yaşıyorum Diğer örnekler: at the front desk, at the end of the road, at the crossroads, at the top of the page, at the theatre, at breakfast. İngilizcede “In” ne demektir ? İngilizcede In bir yer bildirim edatıdır ve Türkçedeki karşılığıyla önüne geldiği kelimelere “içinde, içine, içerisinde” anlamı verir. İngilizcede In kullanımı:  In İngilizcede yer edatı olarak herhangi kapalı bir alan içerisindeki bulunan bir şeyden bahsederken kullanılır. Bahsettiğimiz şey bir şişe , kutu ,araba veya ev olabileceği gibi herhangi bir ülke yada şehirde olabilir. Yer bildiren edat olarak In kullanımına örnekler: I am a civil servant and I work in an office Ben bir memurum ve ofiste çalışıyorum There is a bug in my coffee cup Kahve fincanımda böcek var My mother is always in the kitchen Annem hep mutfaktadır I live in Amsterdam Ben Amsterdam da yaşıyorum There are a lot of poor people in Turkey Türkiye de çok fakir insan var Diğer örnekler: In a bath, in a car, in a boat, in a lift, In my head. İstisnalar: Kitap, gazete, hikaye , cadde, bulvar, sıra,rüya, gökyüzü  ve hava da bulunan birşeyden bahsederkende “in” kullanırız! • I saw your picture in the newspaper (resmini gazetede gördüm) • They married like in fairy tales (peri masallarındaki gibi evlendiler) • I live in Menderes street (Ben Menderes caddesinde oturuyorum) Not: Eğer caddede oturduğumuz evin numarasını vermemiz gerikiyorsa at kullanırız. Örnek: I live at 50 Menderes street in İzmir and my cousin lives at 45 Menderes street in İzmir.But, we never visit eachother Ben İzmirde Menderes Caddesi 50 de kuzenimde 45 oturuyor, ama birbirimizi hiç ziyaret etmeyiz • I am waiting in a queue ( Kuyrukta bekliyorum) • I saw my mother in my dream (Rüyamda annemi gördüm) • There is a plane in the air (hava uçak var) • I can not stay in the sun for a long time ( ben güneşte fazla kalamam) İngilizcede “On” ne demektir ? İngilizcede On yer bildiren bir edattır ve Türkçedeki karşılığıyla önüne geldiği kelimelere “üstünde,üzerinde” anlamı verir. . İngilizcede On kullanımı:  On İngilizcede yer edatı olarak herhangi bir şeyin üstünden veya üstünde bulunan şeylerden bahsederken kullanılır. Yer bildiren edat olarak On kullanımına örnekler: There is a cat on the roof Çatıda bir kedi var There is not any photo on the wall of my bedroom Yatak odamın duvarında hiç resim yok You are standing on my foot Ayağıma basıyorsun The boy has very nice shirt on him Çocuğun üstünde çok hoş bir gömlek var İstisnalar: Arabadan bahsederken “in a car” denilmesine karşın , otobüstde, trende,uçakta,gemide, rodyada, televizyonda, sağda/solda ve yolda derken “on” kullanırız. • I am on a plane to America • There is nothing to watch on television • I have a pain on my left arm • He is on the way to his home

1-Have got Has got ne demektir nasıl ve nerelerde kullanılır? 2- Have got / Has got’ın öznelerle kullanımı 3-Have got /Has got örnek cümleler 4-Have ile Have got / Has ile Has got has arasındaki fark nedir? Have got Has ne demektir nasıl ve nerelerde kullanılır? Have got ve has got ingilizcede sahip olduğumuz şeyleri anlatmak/nelere sahip olduğumuz söylemek için kullandığımız kalıplardır. Bu kalıpların Türkçe karşılığı genel olarak …var anlamına gelir. Örneğin Türkçede benim bir kedim var, babamın bir Jaguar arabası var yada bizim büyük bir evimiz var deriz. Bu cümleleri ingilizce olarak söylemek istediğimizde Have got /has got kalıplarını kullanırız. Örnek: I have got a cat-Benim bir kedim var My father has got a Jaguar- Babamın bir Jaguarı var We have got a big house-Bizim büyük bir evimiz var  I,we, you, they ve Ali ve Fatma, Children-Çocuklar,Students-Öğrenciler gibi çoğul şahıslarla have got formu kullanırız.  He,she, it ve Murat, My father-babam, My sister-Kız kardeşim gibi tekil şahıslarla has got formunu kullanırız. Have got / Has got’ın öznelerler kullanımı  Have got/ has got olumlu cümle yapımı Özne Have got= ‘ve got / has got=’s got I You We They Ali and Fatma Children Students Have got  /’ve got a cat He She It Murat My father Has got / ‘s got  a cat Not: Have got ‘ın kısaltılmış yazılışı ( ‘ve got) ve has got’ın kısaltılmış yazılışı (‘s got) şeklindedir. Örnek: I have got a cat  = I’ve got a cat-Bir kedim var  She has got a car = She’s got a car- Onun bir arabası var Have got/ has got olumsuz cümle yapımı Özne Have not got= haven’t got  / has got= hasn’t got I You We They Ali and Fatma Children Students Have not got / haven’t got a cat He She It Murat My father Has not got / hasn’t got a cat Not: Have not got ‘ın kısaltılmış yazılışı (haven’t got) ve has not got’ın kısaltılmış yazılışı (hasn’t got) şeklindedir. Örnek: I have not got a bike = I haven’t got a bike – Benim bisikletim yok
He has not got a mobile phone = He hasn’t got a mobile phone- Onun cep teleponu yok
Have got / Has got soru yapımı Have / Has Özne Got Have I You We They Ali and Fatma Children Students got a cat? Has He She It Murat My father got a cat? Have got /Has got örnek cümleler   Olumlu cümle Örnekleri  I have got a brother and two sisters- Bir erkek ve iki kız kardeşim var  You have got a big house- Sizin büyük bir eviniz var  He/she has got a dog –Onun bir köpeği var  It has got a Bluetooth = My computer has got a Bluetooth- Onun /bilgisayarımın bluetooth’u var  We have got a lot DVDs – Bizim çok DVD miz var  They have got a few pets- Onların bir kaç evcil hayvanı var   Olumsuz cümle örnekleri   I have not got a brother – Benim erkek kardeşim yok  You have not got a big house- Sizin büyük bir eviniz yok  He/she has not got a dog –Onun bir köpeği yok  It has not got a Bluetooth = My computer has not got a Bluetooth- Onun /bilgisayarımın bluetooth’u yok  We have not got a lot DVDs – Bizim çok DVD miz yok  They have not got any pets- Onların hiç evcil hayvanı yok





En son Admin tarafından Salı Kas. 27, 2018 2:28 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Admin
Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 4953
Kayıt tarihi : 12/01/09
Yaş : 52

https://moral.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

6.SINIF  İNGİLİZCE   TÜM KELİMELER Empty İNGİLİZCE 6.SINIF KELİMELER

Mesaj  Admin Paz Mayıs 08, 2016 10:52 am


diary: günlük
hang; asmak
hang around ;başıboş gezmek
hang out; takılmak
neighbourhood; çevre / civar
rest:dinlenme
run errands: ayak işleri yapmak
take :almak
take a nap: kestirmek (uyku)
take care of something: bir şeye dikkat etmek
take course: ders almak
visit: ziyaret etmek
traditional: geleneksel
bagel simit
bean fasulye
blueberry çayüzümü
cereal tahıl
croissant ay çöreği (kruvasan)
egg yumurta
jam reçel
junk food abur cubur
muffin: kek
pancake: gözleme
sausage: sosis
busy: yoğun
crowded :kalabalık
downtown: şehir merkezi
kiosk :büfe
queue: sıraya girmek
line sıraya girmek
rent kiralamak
sell satmak
skyscraper: gökdelen
town: şehir
traffic jam: trafik sıkışıklığı
cloudy :bulutlu
fabulous: mükemmel
freezing: dondurucu
hailing: dolu yağışı
lightning: şimşek
stormy: fırtınalı
windy: rüzgarlı
anxious :endişeli
moody: karamsar
sleepy: uykulu
amazing: hayret verici
bumper car: çarpışan oto
carnival: karnaval
carrousel: atlıkarınca
crazy :çılgın
dull: sıkıcı
fantastic: harika
ghost train: korku treni
horrible: korkunç
roller coaster:hız treni (lunapark)
terrifying: korkunç
thrilling: heyecan verici
forest: orman
flower: çiçek
fruit: meyve
lake :göl
mountain: dağ
pick :toplamak
river :nehir
seaside :deniz kenarı
sightseeing :gezi
ski :kayak yapmak
tree: ağaç
architect: mimar
cook: aşçı
engineer: mühendis
hairdresser kuaför
lawyer avukat
manager yönetici
mechanic tamirci
salesperson tezgahtar
people insanlar
self-employed kendi işinde çalışan
waiter garson (bay)
waitress garson (bayan)
worker işçi
behind arkasında
break mola
burglar hırsız (ev)
cash nakit
chase peşinden kovalamak
drawer çekmece
fingerprint parmak izi
follow takip etmek
investigate araştırmak
magnifier büyüteç
prison hapishane
steal çalmak
thief hırsız
cut down devirmek
damage zarar vermek
garbage çöp
electrical device elektrikli cihaz
harm zarar vermek
litter çöp atmak
plug priz
unplug prizden fişi çekmek
pollution çevre kirliliği
recycle geri dönüşüm
reduce eksiltmek
save korumak
waste israf etmek
ballot box oy sandığı
campaign kampanya
candidate aday
election seçim
fair adil
law kanun
make a speech konuşma yapmak
give a speech konuşma yapmak
president başkan (devletin başı)
respect saygı
right hak
vote oy

İsimler ile  kullanımı Örnek cümleler I like red- Kırmızı rengi severim.
I dislike red- Kırmızı rengi sevmem I like my teacher- Öğretmenimi seviyorum
I dislike my teacher- Öğretmenimi sevimiyorum
He likes cats- O kedileri seviyor He dislikes cats – O kedileri sevmez
She likes her job- O işini seviyor She dislikes her job – O işini sevmiyor
Fatma likes lovebirds- Fatma muhabbetkuşlarını  seviyor
Fatma dislikes lovebirds – Fatma muhabbet kuşlarını  sevmiyor
My cat likes cheese – Benim kedim peyniri seviyor
My cat dislikes cheese – Benim kedim peyniri sevmiyor
We all like  chocolate – Hepimiz çikolatayı severiz
We all dislike chocolate – Hepimiz çikolatayı sevmeyiz
Yukarıda kullanılan red, teacher, cats, lovebirds,job,  cheese ve chocolate hepsi birer isimdir. Yukarıdaki kırmızı renkli cümlelerde He / She / Fatma ve My cat den sonra Likes  ve Dislikes kullanılmıştır. Bunun nedeni bu kalıpın simple present tensde kullanılmış olmasıdır. Eylemler ile kullanımı Eğer yapmaktan hoşlandığımız yada hoşlanmadığımız eylemlerden/aktivitelerden bahsetmek istersek yapmamız gereken tek şey ilgili fiilin akasına ''–ing'' takısı eklemek olacaktır. Örnek cümleler
I like travelling – Seyahat etmeyi severim ( travel + ing = travelling)
I dislike travelling- Seyahay etmeyi sevmem
He likes cooking – O yemek yapmayı sever
He dislikes cooking- O yemek yapmayı sevmez
She likes watching TV- O televizyon izlemeyi sever
She dislikes listening music – O müzik dinlemeyi sevmez
My cat likes eating fish – Kedim balık yemeyi sever
My cat dislikes eating bread- Kedim ekmek yemeyi sevmez
We like playing football – Futbol oynamayı severiz
We dislike eating macaroni – Biz makarna yemeyi sevmeyiz
Yukarıda kullanılan travel, cook, watch, listen, eat ve play birer fiildirler. Yukarıdaki kırmızı renkli cümlelerde He / She ve My cat den sonra Likes  ve Dislikes kullanılmıştır. Bunun nedeni bu kalıbın simple present tensde kullanılmış olmasıdır.





En son Admin tarafından Salı Şub. 19, 2019 2:31 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi
Admin
Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 4953
Kayıt tarihi : 12/01/09
Yaş : 52

https://moral.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

6.SINIF  İNGİLİZCE   TÜM KELİMELER Empty İNGİLİZCEDE en çok kullanılan düzensiz fiillerin 2. ve 3. HALLERİ ve anlamları

Mesaj  Admin Paz Mart 27, 2016 11:41 am



diary günlük
hang asmak
hang around başıboş gezmek
hang out takılmak
neighbourhood çevre / civar
rest dinlenme
run errands ayak işleri yapmak
take almak
take a nap kestirmek (uyku)
take care of something bir şeye dikkat etmek
take course ders almak
visit ziyaret etmek
traditional geleneksel
bagel simit
bean fasulye
blueberry çayüzümü
cereal tahıl
croissant ay çöreği (kruvasan)
egg yumurta
jam reçel
junk food abur cubur
muffin kek
pancake gözleme
sausage sosis
busy yoğun
crowded kalabalık
downtown şehir merkezi
kiosk büfe
queue sıraya girmek
line sıraya girmek
rent kiralamak
sell satmak
skyscraper gökdelen
town şehir
traffic jam trafik sıkışıklığı
cloudy bulutlu
fabulous mükemmel
freezing dondurucu
hailing dolu yağışı
lightning şimşek
stormy fırtınalı
windy rüzgarlı
anxious endişeli
moody karamsar
sleepy uykulu
amazing hayret verici
bumper car çarpışan oto
carnival karnaval
carrousel atlıkarınca
crazy çılgın
dull sıkıcı
fantastic harika
ghost train korku treni
horrible korkunç
roller coaster hız treni (lunapark)
terrifying korkunç
thrilling heyecan verici
forest orman
flower çiçek
fruit meyve
lake göl
mountain dağ
pick toplamak
river nehir
seaside deniz kenarı
sightseeing gezi
ski kayak yapmak
tree ağaç
architect mimar
cook aşçı
engineer mühendis
hairdresser kuaför
lawyer avukat
manager yönetici
mechanic tamirci
salesperson tezgahtar
people insanlar
self-employed kendi işinde çalışan
waiter garson (bay)
waitress garson (bayan)
worker işçi
behind arkasında
break mola
burglar hırsız (ev)
cash nakit
chase peşinden kovalamak
drawer çekmece
fingerprint parmak izi
follow takip etmek
investigate araştırmak
magnifier büyüteç
prison hapishane
steal çalmak
thief hırsız
cut down devirmek
damage zarar vermek
garbage çöp
electrical device elektrikli cihaz
harm zarar vermek
litter çöp atmak
plug priz
unplug prizden fişi çekmek
pollution çevre kirliliği
recycle geri dönüşüm
reduce eksiltmek
save korumak
waste israf etmek
ballot box oy sandığı
campaign kampanya
candidate aday
election seçim
fair adil
law kanun
make a speech konuşma yapmak
give a speech konuşma yapmak
president başkan (devletin başı)
respect saygı
right hak
vote oy









Aşağıda en çok kullanılan ingilizce düzensiz fiilleri ve anlamlarını bulabilirsiniz.
1. Hali
Base Form 2. Hali
Past Simple 3. Hali
Past Participle Türkçe
Anlamı
awake awoke awoken uyanmak
be was, were been olmak
beat beat beaten vurmak
become became become olmak
begin began begun başlamak
bend bent bent bükmek
bet bet bet bahse girmek
bid bid bid emretmek
bite bit bitten ısırmak
blow blew blown esmek
break broke broken kırmak
bring brought brought getirmek
broadcast broadcast broadcast yayımlamak
build built built inşa etmek
burst burst burst patlamak
burn burned/burnt burned/burnt yakmak
buy bought bought satın almak
catch caught caught yakalamak
choose chose chosen seçmek
come came come gelmek
cost cost cost değer biçmek
creep crept crept emeklemek
cut cut cut kesmek
deal dealt dealt anlaşmak
dig dug dug kazmak
do did done yapmak
draw drew drawn çekmek
dream dreamed/dreamt dreamed/dreamt rüya görmek
drive drove driven sürmek
drink drank drunk içmek
eat ate eaten yemek yemek
fall fell fallen düşmek
feed fed fed beslemek
feel felt felt hissetmek
fight fought fought dövüşmek
find found found bulmak
flee fled fled firar etmek
fly flew flown uçmak
forbid forbade forbidden yasaklamak
forget forgot forgotten unutmak
forgive forgave forgiven affetmek
freeze froze frozen donmak
get got gotten elde etmek
give gave given vermek
go went gone gitmek
grow grew grown büyümek
hang hung hung asmak
have had had sahip olmak
hear heard heard duymak
hide hid hidden saklamak
hit hit hit vurmak
hold held held tutmak
hurt hurt hurt yaralanmak
keep kept kept saklamak
know knew known bilmek
lay laid laid yaymak
lead led led rehberlik etmek
learn learned/learnt learned/learnt öğretmek
leave left left ayrılmak
lend lent lent ödünç vermek
let let let izin vermek
lie lay lain yalan söylemek
lose lost lost kaybetmek
make made made yapmak
mean meant meant anlamına gelmek
meet met met buluşmak
pay paid paid ödemek
put put put koymak
read read read okumak
ride rode ridden binmek
ring rang rung çalmak
rise rose risen yükselmek
run ran run koşmak
say said said söylemek
see saw seen görmek
sell sold sold satmak
send sent sent göndermek
show showed showed/shown göstermek
shut shut shut kapamak
sing sang sung şarkı söylemek
sit sat sat oturmak
sleep slept slept uyumak
speak spoke spoken konuşmak
spend spent spent harcamak
stand stood stood ayakta durmak
swim swam swum yüzmek
take took taken almak
teach taught taught öğretmek
tear tore torn yırtmak
tell told told anlatmak
think thought thought düşünmek
throw threw thrown fırlatmak
understand understood understood anlamak
wake woke woken uyanmak
wear wore worn giymek
win won won kazanmak
write wrote written yazmak


En son Admin tarafından Salı Şub. 19, 2019 2:35 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi
Admin
Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 4953
Kayıt tarihi : 12/01/09
Yaş : 52

https://moral.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

6.SINIF  İNGİLİZCE   TÜM KELİMELER Empty 6.SINIF İNGİLİZCE TÜM KELİMELER

Mesaj  Admin Paz Mart 27, 2016 10:57 am


1.  Ünite   AFTER SCHOOL  Kelimeleri


snack: atıştırmalık
have a rest: soluk almak,dinlenmek
play soccer: futbol oynamak
around :etrafında
recognize: tanımak
expression :ifade/anlatım
provide :temin etmek
until: kadar
interesting: ilginç
specific:özel =special
information: bilgi
choice: tercih
idea: fikir
get :elde etmek
middle orta kısım
traditional geleneksel
grannies babaanne
overnight gecelemek
responding cevap vermek
aims ulaşmak
announcementusu ilanlar
usually genellikle
hang around gezinmek
always daima
often sıklıkla
area alan
region yöre
enroll kayıt olmak
answer yanıt vermek
member üye
suitable münasip
survey araştırma
cross karşıya geçmek
prepare hazırlanmak
feed beslemek
snowy karlı
teenager genç kız
meet buluşmak
İkinci Ünite Yummy Breakfast Kelimeleri

love sevmek
like beğenmek
butter tereyağı
tea çay
coffee kahve
bagel simit
honey bal
sausages sosis
egg yumurta
jam reçel
pancake gözleme
olivers küçük çekiç
cucumber salatalık
cereal tahıl
blackberry böğürtlen
muffin çörek
croissants kruvasan
hate nefret etmek
any hiçbir
drawing çekme
compare kıyaslamak
often sıklıkla
sometimes bazen
also ayrıca
seaweed su yosunu
similar benzer
different farklı
beans fasulyeler
decide karar vermek
creature yaratık
imaginary düşsel
cardboard karton
preference tercih yapmak
congratulations tebrikler

diary günlük
hang asmak
hang around başıboş gezmek
hang out takılmak
neighbourhood çevre / civar
rest dinlenme
run errands ayak işleri yapmak
take almak
take a nap kestirmek (uyku)
take care of something bir şeye dikkat etmek
take course ders almak
visit ziyaret etmek
traditional geleneksel
bagel simit
bean fasulye
blueberry çayüzümü
cereal tahıl
croissant ay çöreği (kruvasan)
egg yumurta
jam reçel
junk food abur cubur
muffin kek
pancake gözleme
sausage sosis
busy yoğun
crowded kalabalık
downtown şehir merkezi
kiosk büfe
queue sıraya girmek
line sıraya girmek
rent kiralamak
sell satmak
skyscraper gökdelen
town şehir
traffic jam trafik sıkışıklığı
cloudy bulutlu
fabulous mükemmel
freezing dondurucu
hailing dolu yağışı
lightning şimşek
stormy fırtınalı
windy rüzgarlı
anxious endişeli
moody karamsar
sleepy uykulu
amazing hayret verici
bumper car çarpışan oto
carnival karnaval
carrousel atlıkarınca
crazy çılgın
dull sıkıcı
fantastic harika
ghost train korku treni
horrible korkunç
roller coaster hız treni (lunapark)
terrifying korkunç
thrilling heyecan verici
forest orman
flower çiçek
fruit meyve
lake göl
mountain dağ
pick toplamak
river nehir
seaside deniz kenarı
sightseeing gezi
ski kayak yapmak
tree ağaç
architect mimar
cook aşçı
engineer mühendis
hairdresser kuaför
lawyer avukat
manager yönetici
mechanic tamirci
salesperson tezgahtar
people insanlar
self-employed kendi işinde çalışan
waiter garson (bay)
waitress garson (bayan)
worker işçi
behind arkasında
break mola
burglar hırsız (ev)
cash nakit
chase peşinden kovalamak
drawer çekmece
fingerprint parmak izi
follow takip etmek
investigate araştırmak
magnifier büyüteç
prison hapishane
steal çalmak
thief hırsız
cut down devirmek
damage zarar vermek
garbage çöp
electrical device elektrikli cihaz
harm zarar vermek
litter çöp atmak
plug priz
unplug prizden fişi çekmek
pollution çevre kirliliği
recycle geri dönüşüm
reduce eksiltmek
save korumak
waste israf etmek
ballot box oy sandığı
campaign kampanya
candidate aday
election seçim
fair adil
law kanun
make a speech konuşma yapmak
give a speech konuşma yapmak
president başkan (devletin başı)
respect saygı
right hak
vote oy
3.  ÜNİTE
A  DAY İN  MY CİTY
environment çevre
somewhere bir yer
crying ağlamak
suitcases bavullar
preparing hazılamak
hurry acele etmek
dressed giyinik
downtown şehir merkezi
noisy gürültülü
busier çok meşgul
hands eller
feeding besleme
direct yönlendirme
crowded kalabalık
relaxing rahatlatıcı
neigbourhood komşuluk

Ortaokul İngilizce 6 Dördüncü Ünite Weather and Emotions Kelimeleri
diary günlük
hang asmak
hang around başıboş gezmek
hang out takılmak
neighbourhood çevre / civar
rest dinlenme
run errands ayak işleri yapmak
take almak
take a nap kestirmek (uyku)
take care of something bir şeye dikkat etmek
take course ders almak
visit ziyaret etmek
traditional geleneksel
bagel simit
bean fasulye
blueberry çayüzümü
cereal tahıl
croissant ay çöreği (kruvasan)
egg yumurta
jam reçel
junk food abur cubur
muffin kek
pancake gözleme
sausage sosis
busy yoğun
crowded kalabalık
downtown şehir merkezi
kiosk büfe
queue sıraya girmek
line sıraya girmek
rent kiralamak
sell satmak
skyscraper gökdelen
town şehir
traffic jam trafik sıkışıklığı
cloudy bulutlu
fabulous mükemmel
freezing dondurucu
hailing dolu yağışı
lightning şimşek
stormy fırtınalı
windy rüzgarlı
anxious endişeli
moody karamsar
sleepy uykulu
amazing hayret verici
bumper car çarpışan oto
carnival karnaval
carrousel atlıkarınca
crazy çılgın
dull sıkıcı
fantastic harika
ghost train korku treni
horrible korkunç
roller coaster hız treni (lunapark)
terrifying korkunç
thrilling heyecan verici
forest orman
flower çiçek
fruit meyve
lake göl
mountain dağ
pick toplamak
river nehir
seaside deniz kenarı
sightseeing gezi
ski kayak yapmak
tree ağaç
architect mimar
cook aşçı
engineer mühendis
hairdresser kuaför
lawyer avukat
manager yönetici
mechanic tamirci
salesperson tezgahtar
people insanlar
self-employed kendi işinde çalışan
waiter garson (bay)
waitress garson (bayan)
worker işçi
behind arkasında
break mola
burglar hırsız (ev)
cash nakit
chase peşinden kovalamak
drawer çekmece
fingerprint parmak izi
follow takip etmek
investigate araştırmak
magnifier büyüteç
prison hapishane
steal çalmak
thief hırsız
cut down devirmek
damage zarar vermek
garbage çöp
electrical device elektrikli cihaz
harm zarar vermek
litter çöp atmak
plug priz
unplug prizden fişi çekmek
pollution çevre kirliliği
recycle geri dönüşüm
reduce eksiltmek
save korumak
waste israf etmek
ballot box oy sandığı
campaign kampanya
candidate aday
election seçim
fair adil
law kanun
make a speech konuşma yapmak
give a speech konuşma yapmak
president başkan (devletin başı)
respect saygı
right hak
vote oy
Dördüncü Ünite Weather and Emotions Kelimeleri


forecast: tahmin etmek
foggy: sisli
window: pencere
sunshine: güneş ışığı
mittens: tek parmalı eldiven
raincoat: yağmurluk
kite: çaylık
snowy: yağışlı
moody: kaprisli
upset : ÜZGÜN,keyfini kaçırmak
anxious: endişeli
scared: korkmuş
shining: parlayan
conditions: koşullu/şartlı
terrible: berbat
lightening: aydınlatma

İngilizce 6 Beşinci Ünite At the Fair Kelimeleri


turn dönmek
upside Üst taraf
shoulder omuz
breath nefes
hide saklamak
horrible berbat
amazing şaşırtıcı
terrifying korkutucu
fearless cesur
fearful korkunç
frightened korkan
creatures yaratıklar
İngilizce 6 ALTINCI Ünite Vacations  Kelimeleri
holiday tatil
pick berries dut toplamak
climb mountains dağa çıkmak
skating paten yapma
comfortable rahat
sunbathing güneşlenmek
snowboarding karda kaymak
hiking yürüyüş yapmak
sightseeing gezi
7.ÜNİTE OCCUPATİONS  KELİMELERİ

costumer giysici
technician teknisyen
repair tamir etmek
location yer
description betimleme
sensitive duyarlı
sociable girişken
logical makul
arts and craft sanat ve el sanatları
frequently sık sık
cockpit uçuş kabini
security emniyet
apron önlük
inside iç tara
8. ÜNİTE  DEDECTİVES  AT WORK  KELİMELERİ


immediately hemen /derhal
burglars hırsızlar
stealing hırsızlık
inspector müfettiş
robbed soyulmuş
moment nüfuz
burgled soyulmuş
jewelery takı
against karşı
reducing zayıflama
whales binalar
steps ayaklı merdiven
daughter kız evlat
suddenly aniden
trousers pantolon
scared korkmuş
investigated incelenmiş
magnifier büyüteç
fingerprints parmak izi
9. ÜNİTE SAVİNG     KELİMELERİ
garbage işe yaramaz
throw away çöpe atmak
unplug fişini çekmek
remote control uzaktan kontrol
grass otlak
turn off the taps çeşmeleri kapatmak
recyclable geri dönüşüm
keep off the grass çimlere basmayın
swimming not allowed yüzülmez
don’t feed the anımals hayvanları beslemeyin
make fire mangal yapmak
pollute kirletmek
harmful zararlı
pollution kirlenme
sulphur kükürt

10. ÜNİTE  DEMOKRACY     KELİMELERİ

research araştırmak
ballot box oy sandığı
cooperation iş birliği
career kariyer
smart board akıllı tahta
candidate aday
experiment deney
vote oy vermek
election seçim
respectful saygılı
announcing duyuru
principle ilke /prensip
wrong YANLIŞ
equal denk /eşit
public halk
president başbakan
respect saygı

Admin
Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 4953
Kayıt tarihi : 12/01/09
Yaş : 52

https://moral.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz