6.SINIF İNGİLİZCE TÜM KELİMELER
Geri: 6.SINIF İNGİLİZCE TÜM KELİMELER
6. Sınıf 1. Ünite Kelimeleri ve Anlamları LIFE 2019
arrive at school: okula varmak
arrive home: eve varmak
attend chess club: satranç kulübüne gitmek
brush teeth:diş fırçalamak
chat: sohbet etmek
clean: temizlemek
come back home: eve dönmek
cook: pişirmek
do homework: ödev apmak
do shopping:alışveriş yapmak
drink: içmek
drive: sürmek
eat: yemek
feed:beslemek
finish all homework: tüm ödevleri bitirmek
get dressed: giyinmek
get home:eve varmak
get out of the bed: yataktan kalkmak
get up: kalkmak,uyanmak
go online: internete girmek
go out: dışarı çıkmak
go shopping: alışverişe gitmek
go to bed: yatmak
hang around: gezmek
have a bath: banyo yapmak
have a busy weekend: yoğun bir haftasonu geçirmek
have a rest:dinlenmek
have a shower:duş almak
have a snack: atıştırmak
have breakfast: kahvaltı yapmak
have dinner: akşam yemeği yemek
have lunch:öğle yemeği yemek
help parents: anne babaya yardım etmek
join:katılmak
learn: öğrenmek
leave home: evden çıkmak
leave school: okuldan çıkmak
live: yaşamak
make: yapmak
meet friends: arkadaşlarla buluşmak
play game:oyun oynamak
play soccer: futbol oynamak
rest: dinlenmek
ride bike: bisiklet sürmek
run errands: ayak işleri yapmak (evle ilgili)
sleep: uyumak
start: başlamak
stay: kalmak
study lesson:ders çalışmak
surf on the net: internete takılma
take folkdance course: halkoyunları kursuna gitmek
take a nap: kestirmek, uyumak
take a shower: duş almak
take care of the pet: evcil hayvanla ilgilenmek
tidy room:odayı toparlamak
visit relatives: akrabaları ziyaret etmek
wait: beklemek
wake up: uyanmak
wash: yıkamak
watch: izlemek
wear: giymek
work: (işte)çalışmak
would like to:istemek
write diary: günlük yazmak
-2-
about: ile ilgili,hakkında
after: sonra
because: çünkü
before: önce
but: fakat
here: burada, buraya
me: ben, beni, bana
there: orada, oraya
until: -e kadar
us: biz, bizi, bize
well: iyi
with: ile
-3-
how many:kaç tane
how much:ne kadar
how:nasıl
what time: saat kaçta
when: ne zaman
where:nerede,nereye
which: hangi
who: kim
whose: kimin
why:neden
-4-
always:herzaman
at night: gece
at the weekends: haftasonları
class: ders
early:erken
everyday:hergün
free time: boş zaman
in the afternoon: öğleden sonra
in the evenings: akşamları
in the mornings: sabahları
late:geç
leisure time: boş zaman
never: hiç
often: sıksık
on weekdays: hafta içi
rarely:nadiren
sometimes: bazen
traditional: geleneksel
usually:genellikle
2. ÜNİTE
bagel: simit
baked beans: fırında fasulye
bean: fasulye
bread: ekmek
breakfast: kahvaltı
butter: tereyağı
cake: kek,pasta
cereal: mısır gevreği
cheese: peynir
croissant: kruvasan
cucumber: salatalık
dinner: akşam yemeği
drink: içecek
fast food: hamburger,cips,kola türü yiyecekler
food: yiyecek
fridge: buzdolabı
fruit juice: meyve suyu
healthy food: sağlıklı yüyecek
honey: bal
jam: reçel
juice: meyve suyu
junk food: abur cubur yiyecek
lemonade: limonata
lunch: öğle yemeği
muffin: kek, çörek
mushroom: mantar
olive: zeytin
omelette: omlet
onion: soğan
pancake: gözleme,krep
rice: pilav
salami: salam
salt: tuz
sausage: sosis
snack: hafif yemek, atıştırmalık
soup: çorba
sugar: şeker
tea: çay
toast: tost
vegetable: sebze
-2-
buy: satın almak
dislike: sevmemek
eat: yemek
enjoy: hoşlanmak
give: vermek
hate: nefret etmek
have: (yiyecekler için) almak, yemek, içmek
like: sevmek
love: sevmek
make:yapmak
mean: anlamına gelmek
need: ihtiyaç duymak
prefer: tercih etmek
put: koymak
tell: anlatmak, söylemek
think: düşünmek
want: istemek
-3-
after: sonra
before: önce
about: ile ilgili,hakkında
but: fakat
because: çünkü
with: ile, ..lı, ..li
a little: az
a lot of: çok
any: hiç
baked: fırında pişirilmiş
big: büyük
delicious: lezzetli
favourite: en sevilen
full: tok
grilled: ızgarada pişirilmiş
healthy: sağlıklı
hungry: aç
lots of: çok
nutritious: besleyici
some: biraz, birkaç
special: özel
traditional: geleneksel
unhealthy: sağlıksız
-4-
can I have....?: .... alabilirmiyim?
do you want ...?:istermisiniz
excuse me: afedersiniz
it's all gone: kalmadı,bitti
let's : haydi
want: istemek
what type of: ne tür
what kind of: ne tür
would like: istemek
would you like...: istermisiniz?
3. ÜNİTE
clean:temizlemek
climb mountain: dağa tırmanmak
compare: kıyaslamak
cook: yemek pişirmek
cook:yemek pişirmek
cycle: bisiklet sürmek
draw picture:resim çizmek
drive:sürmek
feed the animals: hayvanları beslemek
find everything: her şeyi bulmak
get:almak
give:vermek
grow vegetable and fruit: sebze meyve yetiştirmek
have a barbeque: mangal yapmak
help:yardım etmek
join:katılmak
knit: örgü örmek
learn:öğrenmek
leave:ayrılmak, çıkmak
live:yaşamak
make cake: kek yapmak
need:ihtiyaç duymak
play soccer: futbol oynamak
prefer:tercih etmek
prepare:hazırlamak
put:koymak
read newspaper: gazete okumak
rest: dinlenmek
ride horse: ata binmek
set the table: masayı hazırlamak, sofra kurmak
spend:harcamak,geçirmek
take:almak
talk:konuşmak
visit:ziyaret etmek
want:istemek
wash the dishes:bulaşıkları yıkamak
water flowers: çiçek sulamak
wear:giymek
work:çalışmak
would like:istemek
2
beautiful: güzel
better: daha iyi
big:büyük
boring:sıkıcı
busy: meşgul, yoğun
cheap:ucuz
cheerful:neşeli
clean:temiz
cold:soğuk
crowded:kalabalık
dangerous:tehlikeli
easy:kolay
enjoyable:eğlenceli
exciting:heyecan verici
expensive:pahalı
fast:hızlı
fat: şişman
funny:eğlenceli
good: iyi
handsome: yakı ş ıklı
happy: mutlu
hard:zor
hardworking:çalışkan
healthy:sağlıklı
heavy:ağır
high: yüksek
hot:sıcak
ill: hasta
important:önemli
interesting: ilgi çekici
large:geniş
late:geç
lazy:tembel
light:hafif
long:uzun
lovely:hoş,güzel
low: düşük, alçak
middle aged: orta yaşlı
noisy:gürültülü
nutritious: besleyici
old: yaşlı, eski
peaceful: huzurlu, sakin
pretty:tatlı
quiet: sessiz
ready:hazır
relaxing:rahatlatıcı
safe: güvenli
same:aynı
short:kısa
slim:ince
slow: yavaş
small:küçük
strong: güçlü
tall:uzun
thin:zayıf
tidy:düzenli
very:çok
warm:ılık
young:genç
-3-
building:bina
city life: şehir hayatı
city:şehir
country life: kırsal yaşam
country:kırsal bölge
downtown:şehir merkezi,çarşı
everybody:herkes
farm house: çiflik evi
garden:bahçe
high building:yüksek bina
important exam: önemli yazılı
kiosk:büfe,kulübe
library:kütüphane
neighbourhood:civar,çevre
shop:dükkan
shopping center: AVM
skyscraper:gökdelen
street:cadde,sokak
summer: yaz
thing:şey
ticket:bilet
town:kasaba, şehir
traffic jam:trafik yoğunluğu
winter: kış
-4-
are there: var mı
at the moment: şu anda
everything: her şey
is there: var mı
nothing: hiçbir şey
now: şimdi
right now: tam şuanda
so:bu yüzden
there are: var
there is: var
today: bugün
when:nezaman
where:nerede,nereye
which:hangi,hangisi
who: kim
why:neden
you are right: haklısın
ENJOY IT: AFİYET OLSUN
4.ÜNİTE
UNIT 4 - WEATHER AND EMOTIONS
WEATHER: HAVA
Chilly: soğuk
Cold: soğuk
Cool: serin
Dry: kuru
Fabulous: çok güzel, süper
Foggy: sisli
Freezing: dondurucu
Hailing: dolu
Hot: sıcak
Lightning: şimşek, yıldırım
Lovely: güzel, sevimli
Pleasent: hoş
Rainbow: gökkuşağı
Rainy: yağmurlu
Snowy: karlı
Spring showers: bahar yağışları
Storm: fırtına
Stormy: fırtınalı
Sunny: güneşli
Warm: ılık
Weather forecast: hava tahmini
Wet: Islak, yağmurlu, yağışlı
Windy: rüzgarlı
EMOTIONS: DUYGULAR
FEELINGS: HİSLER
Angry: Kızgın
Anxious: endişeli
Bored: sıkılmış
Excited: heyecanlı
Fine: iyi
Good: iyi
Great: harika
Happy: mutlu
Happy: mutlu
Moody: üzgün
Nervous: gergin
Nice: iyi, güzel
Sad: üzgün
Scared: korkmuş
Sleepy: uykulu, durgun
Surprised: şaşırmış
Unhappy: Mutsuz
Well: iyi
CLOTHES
Boot: bot
Coat: mont
Flip flops: parmak arası terlik, sandalet
Gloves: eldiven
Hat: şapka
Jacket: ceket
Jumper: kazak
Raincoat: yağmurluk
Scarf: atkı
Shirt: gömlek
Shorts: şort
Sunglasses: güneş gözlüğü
Sweater: süveter, kazak
Tee shirt (T-shirt): Tişört
Umbrella: şemsiye
Average temperature: ortalama sıcaklık
Beach: sahil
Desert: çöl
Garden: bahçe
Grandparents: Büyük anne baba
Outside: dışarısı
Parents: Anne baba
Place: yer
Sky: gökyüzü
Snowman: kardanadam
Temperature: sıcaklık
Today: bugün
Tomorrow: yarın
Early: erken
First: birinci
Greetings: selamlar
Late: geç
Let’s: haydi …. Yapalım
Really: gerçekten
Second: ikinci
Third: üçüncü
Very: çok
With: ile
You are right: haklısın
Feel: hissetmek
Go sightseeing: geziye çıkmak
Look at: bakmak
Look for: aramak
Look: görünmek
Make snowman: kardanadam yapmak
Make:yapmak
Need: ihtiyaç duymak
Put on: giyinmek
Rain heavily: (yoğun) yağmur yağmak
Rain: yağmur yağmak
Repeat: tekrar etmek
Ski: kayak yapmak
Snow: kar yağmak
Spend time: zaman harcamak
Stay: kalmak
Swing: sallanmak
Take: almak
Understand: anlamak
Want to: istemek
Wear: giymek
QUESTION WORDS
How do you feel:
How is the weather:
5.ÜNİTE
-1-
fair/funfair: lunapark
roller coaster: hız treni
ghost train: korku treni
ferris wheel: dönme dolap
the house of funny mirrors: komik aynalar evi
chairoplane: zincirli dönen salıncak
bumper cars: çarpışan araba
carousel: atlı karınca
-2-
amazed: şaşırmış
amazing: şaşırtıcı
anxious: endişeli
bored: sıkılmış
boring: sıkıcı
crazy: çılgın
dangerous: tehlikeli
dull: sıkıcı
enjoyable: eğlenceli
excited: heyecanlı
exciting: heyecan verici
fantastic: harika
frightened: korkmuş
frightening: korkutucu
great: harika
happy: mutlu
horrible: berbat, korkunç
nice: güzel
scared: korkmuş
sleepy: uykulu
surprised: şaşırmış
terrifying: çok korkutucu
thrilled: heyecanlı
thrilling: heyecan verici
upset: üzgün
-3-
all: hepsi
also: ayrıca
anything: hiçbir şey
both: ikisi
everything: her şey
really: gerçekten
ride: binme, tur, biniş
sign: işaret, levha
something: birşeyler
soon: yakında
thing: şey
ticket: bilet
token: jeton
very much: çok
-4-
agree: katılmak
allow: izin vermek
buy: satın almak
disagree: katılmamak
fasten seat belt: emniyet kemeri bağlamak
fasten seat belt: emniyet kemeri bağlamak
get on:binmek
hate: nefret etmek
have a rest: dinlenmek
love/like: sevmek
say: söylemek
sell: samak
think: düşünmek
try: denemek
understand: anlamak
visit: gezmek, ziyaret etmek
want to: istemek
want: istemek
-5-
I think: bence
I agree: katılıyorum
I don't agree: katılmıyorum
I agreee with you: sana katılıyorum
I don't understand: anlamadım
what do you think about......? : .... hakkında ne düşünüyorsun?
which: hangi, hangisi
why:neden
who: kim
when:ne zaman
where: nereye, nerede
which one: hangisi, hangi biri
what type of: ne tür
what kind of: ne tür
would you like.......? : .......istermisin?
O.GULTEKIN
-1-
fair/funfair: lunapark
roller coaster: hız treni
wave swinger: dönen salıncak
ghost train: korku treni
big wheel: dönmedolap
ferris wheel: dönme dolap
pirate ship: gondol
ticket booth: bilet gişesi
bumper cars: çarpışan araba
carousel: atlı karınca
-2-
horrible: berbat, korkunç
fine: iyi
nerveous: gergin
terrifying: çok korkutucu
crazy: çılgın
fantastic: harika
fearless: korkusuz
fearful: korkak
exciting: heyecan verici
excited: heyecanlı
thrilling: heyecan verici
thrilled: heyecanlı
interesting: ilgi çekici
interested: ilgili
frightening: korkutucu
frightened: korkmuş
amazing: şaşırtıcı
amazed: şaşırmış
boring: sıkıcı
bored: sıkılmış
scared: ödü kopmuş
strange: garip
dangerous: tehlikeli
allowed: izin veriliyor
not allowed: izin verilmiyor
right: doğru, haklı
close: yakın
dull: sıkıcı
nice: güzel
great: harika
expensive: pahalı
famous: ünlü
-3-
ride: binme
ticket: bilet
token: jeton
outside: dışarı
family member: aile üyesi
thing: şey
anything: hiç bir şey
something: birşeyler
everything: her şey
creature: yaratık
ghost: hayalet
monster. canavar
skeleton: iskelet
here: burada, buraya
danger: tehlike
sign: işaret, levha
child: çocuk
kid: çocuk
children/kids: çocuklar
really: gerçekten
soon: yakında
swing: salıncak
before: önce
exam: yazılı, sınav
-4-
think: düşünmek
agree: katılmak
disagree: katılmamak
hate: nefret etmek
repeat: tekrar etmek
get on:binmek
put on: giymek
sit: oturmak
visit: gezmek, ziyaret etmek
hear: duymak
look out: dışarı bakmak
look at: bakmak
say: söylemek
offer: önermek
talk about: hakkında konuşmak
understand: anlamak
insert token: jeton atmak
fasten seat belt: emniyet kemeri bağlamak
allow: izin vermek
have a rest: dinlenmek
want to: istemek
close: kapatmak
-5-
I think: bence
I agree: katılıyorum
I don't agree: katılmıyorum
I agreee with you: sana katılıyorum
I don't understand: anlamadım
what do you think about......? : .... hakkında ne düşünüyorsun?
I'm sorry: üzgünüm,
özür dilerim
which: hangi, hangisi
why:neden
who: kim
when:ne zaman
where: nereye, nerede
which one: hangisi, hangi biri
what type of: ne tür
what kind of: ne tür
would you like.......? : .......istermisin?
6. ÜNİTE
about.... : ..... ilgili, hakkında
concert: konser
dream job: hayalindeki iş
farm: çiftlik, tarla
free time: boş zaman
job: iş, meslek
occupation: iş
patient: hasta
people: insanlar
person: insan, kişi
place: yer
primary school: ilkokul
-2-
Actor: Aktör, oyuncu
Architect: Mimar.
Baker: Fırıncı.
Barber: Berber.
Businessman: İş adamı.
Butcher: Kasap.
Cleaner: Temizlikçi.
Cook: Asçı.
Dentist: Dişçi
Doctor: Doktor
Driver: Şöför.
Engineer: Mühendis.
Farmer: Çiftçi.
Fireman: İtfaiyeci.
Gardener: Bahçıvan.
Hairdresser: Kuaför.
Housewife: Ev hanımı.
Lawyer: Avukat.
Manager: Müdür.
Mechanic: Tamirci.
Pilot: Pilot.
Tailor: Terzi.
President: Başkan
Nurse: Hemsire.
Policeman: Polis memuru.
Retired: Emekli
Scientist: Bilim adamı, bilgin.
Salesperson/Salesman/ Saleswoman: Tezgahtar.
Singer: Şarkıcı.
Waiter: Garson (bay).
Waitress: Garson (bayan)
Worker: İşçi.
-3-
ask question: soru sormak
become: olmak
bring food: yiyecek getirmek
build: inşa etmek
build road, bridge and building: yol, köprü,bina yapmak
clean: temizlemek
cook meal: yemek pişirmek
cut fabric: kumaş kesmek
cut hair: saç kesmek
defend people at court: mahkemede insanları savunmak
design: tasarlamak
draw plans of buildings: bina planı çizmek
drive lorries: kamyon sürmek
dye hair: saç boyamak
examine patient: hasta tedavi etmek
Feel fine: iyi hissetmek
grow vegetables and fruit: sebze meyve yetiştirmek
look after ill people: hasta kişilere bakmak
make and sell bread: ekmek yapıp satmak
make dress: elbise yapmak
manage: yönetmek
meet: buluşmak, karşılaşmak
mend/repair: tamir etmek
pull out teeth: diş çekmek
put: koymak
reach goal: hedefe ulaşmak
repair cars: araba tamir etmek
sell clothes: kıyafet satmak
serve food: yiyecek servis etmek
sew fabric: kumaş dikmek
take order: sipariş almak
teach: öğretmek
tidy: toparlamak, düzenlemek
was born: doğmak
work: çalışmak
… ago: … önce
last … : geçen …
yesterday: dün
now: şimdi
at present: şimdi
still: hala
2017-2018
-1-
job: iş, meslek
occupation: iş
profession: iş, meslek
duty: görev
dream job: hayalindeki iş
free time: boş zaman
date: tarih
place: yer
opinion: fikir
about.... : ..... ilgili, hakkında
location:yer
lab: labaratuar
person: insan, kişi
people: insanlar
airport: hava alanı
army: ordu
farm: çiftlik, tarla
letter: mektup
apron: önlük, giysi
working hours: çalışma saatleri
construction company: inşaat şirketi
something: birşeyler
anything: hiç bir şey
-2-
Accountant: Muhasebeci.
Acrobat: Akrobat.
Actor: Aktör, oyuncu
Architect: Mimar.
Author: Yazar.
Baby-sitter: Bakıcı.
Baker: Fırıncı.
Barber: Berber.
Businessman: İş adamı.
Butcher: Kasap.
Carpenter: Marangoz.
Cashier: Kasiyer.
Chef: Aşçıbaşı.
Chemist: Eczacı.
Cleaner: Temizlikçi.
Coach: Antrenör.
Computer programmer: Bilgisayar programcısı
Cook: Asçı.
Dentist: Dişçi
Driver: Şöför.
Engineer: Mühendis.
Farmer: Çiftçi.
Fashion designer: Moda tasarımcısı
Fireman: İtfaiyeci.
Fisherman: Balıkçı.
Florist: Çiçekçi.
Football Player: Futbolcu.
Gardener: Bahçıvan.
Greengrocer: Manav.
Grocer: Bakkal.
Hairdresser: Kuaför.
House wife: Ev hanımı.
Journalist: Gazeteci.
Lawyer: Avukat.
Mechanic: Tamirci.
Merchant: Tüccar.
Nurse: Hemsire.
Painter: Ressam, boyacı.
Plumber: Muslukçu, tesisatçı.
Policeman: Polis memuru.
President: Cumhurbaskanı
Prime minister,: Basbakan.
Psychologist: Psikolog.
Retired: Emekli.
Scientist: Bilim adamı, bilgin.
Secretary: Sekreter.
Shoemaker: Ayakkabıcı.
Shop assistant: Tezgahtar.
Singer: Şarkıcı.
Soldier: Asker.
Surgeon: Cerrah.
Tailor: Terzi.
Technician: Teknisyen
Translator: tercüman
Unemployed: İşsiz.
Veterinary (Vet): Veteriner.
Waiter: Garson (bay).
Waitress: Garson (bayan)
Writer: Yazar.
Worker: İşçi.
okanelt.com
-3-
cut: kesmek
put: koymak
sell: satmak
sew fabric: kumaş dikmek
make dress: elbise yapmak
teach: öğretmek
work: çalışmak
write prescription: reçete yazmak
operate: ameliyat etmek
design: tasarlamak
draw building plan: yapı planı çizmek
build: inşa etmek
dye hair: saç boyamak
paint wall: duvar boyamak
use spaceship: uzay gemisi kullanmak
(to be)interested in: ilgi duymak
interview: röportaj yapmak
become: olmak
ask question: soru sormak
mend electrical devices: elektrik aletlerini tamir etmek
mend/repair: tamir etmek
know: bilmek
meet: buluşmak, karşılaşmak
catch: yakalamak
examine: tedavi etmek
do experiment: deney yapmak
change:değişmek
put on/wear: giymek
grow: büyütmek, yetiştirmek
look after: (birine) bakmak, bakımını üstlenmek
organize: düzenlemek
protect: korumak
answer: cevap vermek
leave: çıkmak, ayrılmak
I want to be a ..... /
I want to become a .... : ......olmak istiyorum
7. ÜNİTE
beach: kumsal, sahil
castle: kale
different experience: farklı tecrübe
diving: dalış
fishing: balık tutma
forest:orman
here: burada, buraya
hiking: (engebeli arazide) yürüyüş
holiday: tatil
ice-skating: buz pateni
lake: göl
mountain: dağ
movie: film, sinema
paragliding: yamaç paraşütü
river: ırmak
sailing: yelkencilik
sand: kumsal
scuba diving: tüplü dalış
seaside: deniz kenarı
sightseeing tour: şehir turu, gezme
skiing: kayak yapma
tent: çadır
there: orada, oraya
vacation: tatil
-2-
Climb: tırmanmak
Enjoy: hoşlanmak, eğlenmek
Join: katılmak
Learn: öğrenmek
Live: yaşamak
Make snowman: kardan adam yapmak
Pick fruit: meyve toplamak
Pick: toplamak
Rain:yağmur yağmak
Stay in a tent: çadırda kalmak
Study: okumak (okulda), çalışmak
Try: denemek
Visit: ziyaret etmek
Walk in the forest: ormanda yürümek
Want: istemek
-3-
somewhere: bir yerler
everywhere: her yer
everybody: herkes
somebody: birisi
nobody: hiç kimse
different: farklı
again: tekrar
me too: ben de
really: gerçekten
incredible: inanılmaz
great: harika
fun: eğlenceli
tiring: yorucu
how long: ne kadar süre, ne zamandır
how often: ne sıklıkla
how: nasıl
when: ne zaman
where: nereye, nerede
which: hangi
who: kim
why: neden
yesterday: dün
last .............. : geçen ...........
..............ago: ............... önce
last week: geçen hafta
two years ago: 2 yıl önce
Okan GULTEKIN
2017-2018
-1-
holiday: tatil
vacation: tatil
Pisa Tower: Pisa kulesi (Pisa - Italy)
Statue of Liberty: Özgürlük Heykeli
(New York - USA)
London Eye: Londra'daki Ünlü Dönmedolap (London-England)
Buckingham Palace: Buckingham Sarayı
(London - England)
Topkapı Palace: Topkapı Sarayı (Turkey-İstanbul)
Eiffel Tower: Eyfel Kulesi (France - Paris)
Mamure Castle: Mamure Kalesi (TR - Anamur)
castle: kale
seaside: deniz kenarı
beach: kumsal, sahil
sand: kumsal
mountain: dağ
river: ırmak
lake: göl
diving: dalış
skiing: kayak yapma
hiking: (engebeli arazide) yürüyüş
sailing: yelkencilik
ice-skating: buz pateni
snowboarding: kayak yapma
winter: sports: kış sporları
summer activities: yaz aktiviteleri
sightseeing tour: şehir turu
theatre: tiyatro
movie: film, sinema
tent: çadır
-2-
look at: bakmak
guess: tahmin etmek
cook meal: yemek pişirmek
pick blackberry: böğürtlen toplamak
visit: gezmek, ziyaret etmek
learn: öğrenmek
climb:tırmanmak
buy souvenir: hediyelik eşya satın almak
climb mountain: dağa tırmanmak
stay in a tent: çadırda kalmak
understand: anlamak
stay at a hotel: otelde kalmak
have a picnic: piknik yapmak
walk: yürümek
come back: geri gelmek
get on: binmek
enjoy: eğlenmek
make a sandcastle: kumdan kale yapmak
go with.......: ......ile gitmek
water the flowers: çiçekleri sulamak
learn: öğrenmek
-3-
somewhere: bir yer
there: orada, oraya
here: burada, buraya
different: farklı
if: eğer
again: tekrar
me too: ben de
over: bitti, üzerinde
last: geçen, en son
really: gerçekten
incredible: inanılmaz
great: harika
fun: eğlenceli
enjoyable: eğlenceli
tiring: yorucu
who: kim
why: neden
how: nasıl
how long: ne kadar süre, ne zamandır
how often: ne sıklıkla
when: ne zaman
where: nereye, nerede
say that again, please / can you repeat it please : tekrar edermisin lütfen
yesterday: dün
last .............. : geçen ...........
..............ago: ............... önce
last week: geçen hafta
two years ago: 2 yıl önce
8.ÜNİTE
basket: sepet
bed: yatak
bookshelf: kitaplık, raf
calender: takvim
clock: duvar saati
dictionary: sözlük
e-book: elektronik kitap
fox: tilki
information: bilgi
kite: uçurtman
lamp: lamba
library: kütüphane
magazine: dergi
newspaper: gazete
novel: roman
painting: tablo
pillow: yastık
racket: raket
school bag: okul çantası
story: hikaye
teddy bear: oyuncak ayı
toy: oyuncak
wall: duvar
watch: kol saati
world map: dünya haritası
B
behind: arkasında
between: arasında
in front of: önünde
in: içinde
near: yanında
next to: bitişiğinde
on: üstünde
over: üzerinde
under: altında
C
1. 2. Meaning
(Present) (Past) (Anlam)
answer answered cevaplamak
borrow borrowed ödünç almak
break broke kırmak
buy bought satın almak
call called aramak
come came gelmek
do did yapmak
fall fell düşmek
feel felt hissetmek
find found bulmak
give gave vermek
go went gitmek
happen happened olmak,meydana gel-
have had sahip olmak
help helped yardım etmek
hurt hurt acımak,incinmek
invite invited davet etmek
leave left çıkmak, bırakmak
lend lent ödünç vermek
look for looked for aramak
look up looked up bakmak
lose lost kaybetmek
make made yapmak
meet met buluşmak
organize organized düzenlemek
read read okumak
see saw görmek
sing sang şarkı söylemek
study studied çalışmak,okumak
take took almak
visit visited gezmek, ziyaret et-
walk walked yürümek
worry worried endişelenmek
9.ÜNİTE
attend: gitmek, katılmak
cause: yol açmak, sebep olmak
check: kontrol etmek
clean: temizlemek
cut down trees: ağaçları kesmek
cycle: bisiklet sürmek
damage animals habitat: hayvanların doğal yaşam alanlarına zarar vermek
destroy forest: ormanı yok etmek
destroy: yıkmak
die: ölmek
do exercise: egzersiz yapmak
drive private cars: özel araç kullanmak
drive to work: işe arabayla gitmek
forget: unutmak
harm animals: hayvanlara zarar vermek
hurry up: acele etmek
hurt animals: hayvanlara zarar vermek
keep the sea clean: denizi temiz tutmak
leave the tap on: musluğu açık bırakmak
live: yaşamak
make new farm lands: yeni ekim alanları yapmak
pick up: toplamak
plant trees: ağaç dikmek
plug: fişini takmak
pollute water and air: suyu ve havayı kirletmek
pour waste: atıkları dökmek
prevent pollution: çevreyi kirletmek
protect animals: hayvanları korumak
protect environment: çevreyi korumak
recycle batteries: pilleri geri döünştürmek
recycle litter: çöpü geri dönüştürmek
recycle paper, glass and plastic: kağıt, cam ve plastiği geri dönüştürmek
reduce the use of electricity: elektrik kullanımını azaltmak
reduce water pollution: su kirliliğini azaltmak
save energy: enerji tasarrufu etmek
save: korumak
tap is running: su akıyor
tell: söylemek, anlatmak
throw rubbish around: etrafa çöp atmak
turn off the lights: ışıkları kapatmak
turn off the tap: musluğu kapatmak
turn on the lights: ışıkları açmak
unplug TV: TV’nin fişini çekmek
use environmentally friendly products: çevre dostu ürünler kullanmak
use filter: filtre kullanmak
use less water: daha az su kullanmak
use private cars: özel araba kullanmak
use public transportation: toplu taşıma kullanmak
use solar energy: güneş enerjisi kullanmak
use wind energy: rüzgar enerjisi kullanmak
warn: uyarmak
waste energy: enerjiyi boşa harcamak
waste water: suyu boşa harcamak
wat to: istemek
B
air pollution: hava kirliliği
electrical devices: elektrikli aletler
environment: çevre
everywhere: her yer
exhaust gases: egzoz gazları
factory: fabrika
garbage / litter / rubbish: çöp
junk food: aburcubur yiyecek
light: ışık
living being: canlı
lung: ciğer
natural sources: doğal kaynaklar
noise pollution: gürültü kirliliği
tap: musluk
traffic jam: trafik sıkışıklığı
water pollution: su kirliliği
water sources: su kaynakları
C
careful: dikkatli
clean: temiz
crowded: kalabalık
dirty: kirli
important: önemli
noisy: gürültülü
D
I’m not sure: emin değilim
I’m sure: eminim
instead: yerine
moreover: dahası
regularly: düzenli bir şekilde
so: bu yüzden
wait a second: bir dakika bekle
with … : … ile
UNIT 10 – DEMOCRACY (DEMOKRASİ)
-A-
agree: katılmak
ask opinion: fikir sormak
become: olmak
choose: seçmek
create election campaign: seçim kampanyası yapmak
decide: karar vermek
find: bulmak
fold the paper: kağıt katlamak
give a speech: konuşma yapmak
know: bilmek
make a poster: poster yapmak
make a speech: konuşma yapmak
make noise: gürültü yapmak
need: ihtiyaç duymak
prepare: hazırlamak
put: koymak
respect other’s right: başkalarının hakkına saygı duymak
respect: saygı duymak
elect class president: sınıf başkanı seçmek
support: desteklemek
take: almak
think: düşünmek
vote: oy vermek
win: kazanmak
write: yazmak
-B-
fair: adil
important: önemli
kind: iyi kalpli, iyi
excited: heyecanlı
equal: eşit
respectful: saygılı
responsible: sorumlu
over: bitti, üzerinde
-C-
ballot box: seçim sandığı
cabinet: kabin
campaign: kampanya
candidate: aday
child rights: çocuk hakları
class presidency: sınıf başkanlığı
close friend: yakın arkadaş
education: eğitim
election: seçim
envelope: zarf
equality: eşitlik
fair law: adil kanun
health care: sağlık bakımı
law: yasa, kanun
other’s right: başkalarının hakkı
poll: oy verme
preparation: hazırlık
president: başkan
protection: koruma
public: halk
puclic building: kamu binası
respect: saygı
right: hak
thing: şey
diary günlük
hang asmak
hang around başıboş gezmek
hang out takılmak
neighbourhood çevre / civar
rest dinlenme
run errands ayak işleri yapmak
take almak
take a nap kestirmek (uyku)
take care of something bir şeye dikkat etmek
take course ders almak
visit ziyaret etmek
traditional geleneksel
bagel simit
bean fasulye
blueberry çayüzümü
cereal tahıl
croissant ay çöreği (kruvasan)
egg yumurta
jam reçel
junk food abur cubur
muffin kek
pancake gözleme
sausage sosis
busy yoğun
crowded kalabalık
downtown şehir merkezi
kiosk büfe
queue sıraya girmek
line sıraya girmek
rent kiralamak
sell satmak
skyscraper gökdelen
town şehir
traffic jam trafik sıkışıklığı
cloudy bulutlu
fabulous mükemmel
freezing dondurucu
hailing dolu yağışı
lightning şimşek
stormy fırtınalı
windy rüzgarlı
anxious endişeli
moody karamsar
sleepy uykulu
amazing hayret verici
bumper car çarpışan oto
carnival karnaval
carrousel atlıkarınca
crazy çılgın
dull sıkıcı
fantastic harika
ghost train korku treni
horrible korkunç
roller coaster hız treni (lunapark)
terrifying korkunç
thrilling heyecan verici
forest orman
flower çiçek
fruit meyve
lake göl
mountain dağ
pick toplamak
river nehir
seaside deniz kenarı
sightseeing gezi
ski kayak yapmak
tree ağaç
architect mimar
cook aşçı
engineer mühendis
hairdresser kuaför
lawyer avukat
manager yönetici
mechanic tamirci
salesperson tezgahtar
people insanlar
self-employed kendi işinde çalışan
waiter garson (bay)
waitress garson (bayan)
worker işçi
behind arkasında
break mola
burglar hırsız (ev)
cash nakit
chase peşinden kovalamak
drawer çekmece
fingerprint parmak izi
follow takip etmek
investigate araştırmak
magnifier büyüteç
prison hapishane
steal çalmak
thief hırsız
cut down devirmek
damage zarar vermek
garbage çöp
electrical device elektrikli cihaz
harm zarar vermek
litter çöp atmak
plug priz
unplug prizden fişi çekmek
pollution çevre kirliliği
recycle geri dönüşüm
reduce eksiltmek
save korumak
waste israf etmek
ballot box oy sandığı
campaign kampanya
candidate aday
election seçim
fair adil
law kanun
make a speech konuşma yapmak
give a speech konuşma yapmak
president başkan (devletin başı)
respect saygı
right hak
vote oy
6.SINIF İNGİLİZCE KELİMELER
UNIT 4 - WEATHER AND EMOTIONS
WEATHER: HAVA
Chilly: soğuk
Cold: soğuk
Cool: serin
Dry: kuru
Fabulous: çok güzel, süper
Foggy: sisli
Freezing: dondurucu
Hailing: dolu
Hot: sıcak
Lightning: şimşek, yıldırım
Lovely: güzel, sevimli
Pleasent: hoş
Rainbow: gökkuşağı
Rainy: yağmurlu
Snowy: karlı
Spring showers: bahar yağışları
Storm: fırtına
Stormy: fırtınalı
Sunny: güneşli
Warm: ılık
Weather forecast: hava tahmini
Wet: Islak, yağmurlu, yağışlı
Windy: rüzgarlı
EMOTIONS: DUYGULAR
FEELINGS: HİSLER
Angry: Kızgın
Anxious: endişeli
Bored: sıkılmış
Excited: heyecanlı
Fine: iyi
Good: iyi
Great: harika
Happy: mutlu
Happy: mutlu
Moody: üzgün
Nervous: gergin
Nice: iyi, güzel
Sad: üzgün
Scared: korkmuş
Sleepy: uykulu, durgun
Surprised: şaşırmış
Unhappy: Mutsuz
Well: iyi
CLOTHES
Boot: bot
Coat: mont
Flip flops: parmak arası terlik, sandalet
Gloves: eldiven
Hat: şapka
Jacket: ceket
Jumper: kazak
Raincoat: yağmurluk
Scarf: atkı
Shirt: gömlek
Shorts: şort
Sunglasses: güneş gözlüğü
Sweater: süveter, kazak
Tee shirt (T-shirt): Tişört
Umbrella: şemsiye
Average temperature: ortalama sıcaklık
Beach: sahil
Desert: çöl
Garden: bahçe
Grandparents: Büyük anne baba
Outside: dışarısı
Parents: Anne baba
Place: yer
Sky: gökyüzü
Snowman: kardanadam
Temperature: sıcaklık
Today: bugün
Tomorrow: yarın
Early: erken
First: birinci
Greetings: selamlar
Late: geç
Let’s: haydi …. Yapalım
Really: gerçekten
Second: ikinci
Third: üçüncü
Very: çok
With: ile
You are right: haklısın
Feel: hissetmek
Go sightseeing: geziye çıkmak
Look at: bakmak
Look for: aramak
Look: görünmek
Make snowman: kardanadam yapmak
Make:yapmak
Need: ihtiyaç duymak
Put on: giyinmek
Rain heavily: (yoğun) yağmur yağmak
Rain: yağmur yağmak
Repeat: tekrar etmek
Ski: kayak yapmak
Snow: kar yağmak
Spend time: zaman harcamak
Stay: kalmak
Swing: sallanmak
Take: almak
Understand: anlamak
Want to: istemek
Wear: giymek
QUESTION WORDS
How do you feel:
How is the weather:
How many:
How:
What is the weather like:
When:
Where:
Which:
Who:
5.ÜNİTE
fair/funfair: lunapark
roller coaster: hız treni
ghost train: korku treni
ferris wheel: dönme dolap
the house of funny mirrors: komik aynalar evi
chairoplane: zincirli dönen salıncak
bumper cars: çarpışan araba
carousel: atlı karınca
-2-
amazed: şaşırmış
amazing: şaşırtıcı
anxious: endişeli
bored: sıkılmış
boring: sıkıcı
crazy: çılgın
dangerous: tehlikeli
dull: sıkıcı
enjoyable: eğlenceli
excited: heyecanlı
exciting: heyecan verici
fantastic: harika
frightened: korkmuş
frightening: korkutucu
great: harika
happy: mutlu
horrible: berbat, korkunç
nice: güzel
scared: korkmuş
sleepy: uykulu
surprised: şaşırmış
terrifying: çok korkutucu
thrilled: heyecanlı
thrilling: heyecan verici
upset: üzgün
-3-
all: hepsi
also: ayrıca
anything: hiçbir şey
both: ikisi
everything: her şey
really: gerçekten
ride: binme, tur, biniş
sign: işaret, levha
something: birşeyler
soon: yakında
thing: şey
ticket: bilet
token: jeton
very much: çok
agree: katılmak
allow: izin vermek
buy: satın almak
disagree: katılmamak
fasten seat belt: emniyet kemeri bağlamak
fasten seat belt: emniyet kemeri bağlamak
get on:binmek
hate: nefret etmek
have a rest: dinlenmek
love/like: sevmek
say: söylemek
sell: samak
think: düşünmek
try: denemek
understand: anlamak
visit: gezmek, ziyaret etmek
want to: istemek
want: istemek
-5-
I think: bence
I agree: katılıyorum
I don't agree: katılmıyorum
I agreee with you: sana katılıyorum
I don't understand: anlamadım
what do you think about......? : .... hakkında ne düşünüyorsun?
which: hangi, hangisi
why:neden
who: kim
when:ne zaman
where: nereye, nerede
which one: hangisi, hangi biri
what type of: ne tür
what kind of: ne tür
would you like.......? : .......istermisin?
-1-
fair/funfair: lunapark
roller coaster: hız treni
wave swinger: dönen salıncak
ghost train: korku treni
big wheel: dönmedolap
ferris wheel: dönme dolap
pirate ship: gondol
ticket booth: bilet gişesi
bumper cars: çarpışan araba
carousel: atlı karınca
-2-
horrible: berbat, korkunç
fine: iyi
nerveous: gergin
terrifying: çok korkutucu
crazy: çılgın
fantastic: harika
fearless: korkusuz
fearful: korkak
exciting: heyecan verici
excited: heyecanlı
thrilling: heyecan verici
thrilled: heyecanlı
interesting: ilgi çekici
interested: ilgili
frightening: korkutucu
frightened: korkmuş
amazing: şaşırtıcı
amazed: şaşırmış
boring: sıkıcı
bored: sıkılmış
scared: ödü kopmuş
strange: garip
dangerous: tehlikeli
allowed: izin veriliyor
not allowed: izin verilmiyor
right: doğru, haklı
close: yakın
dull: sıkıcı
nice: güzel
great: harika
expensive: pahalı
famous: ünlü
-3-
ride: binme
ticket: bilet
token: jeton
outside: dışarı
family member: aile üyesi
thing: şey
anything: hiç bir şey
something: birşeyler
everything: her şey
creature: yaratık
ghost: hayalet
monster. canavar
skeleton: iskelet
here: burada, buraya
danger: tehlike
sign: işaret, levha
child: çocuk
kid: çocuk
children/kids: çocuklar
really: gerçekten
soon: yakında
swing: salıncak
before: önce
exam: yazılı, sınav
-4-
think: düşünmek
agree: katılmak
disagree: katılmamak
hate: nefret etmek
repeat: tekrar etmek
get on:binmek
put on: giymek
sit: oturmak
visit: gezmek, ziyaret etmek
hear: duymak
look out: dışarı bakmak
look at: bakmak
say: söylemek
offer: önermek
talk about: hakkında konuşmak
understand: anlamak
insert token: jeton atmak
fasten seat belt: emniyet kemeri bağlamak
allow: izin vermek
have a rest: dinlenmek
want to: istemek
close: kapatmak
-5-
I think: bence
I agree: katılıyorum
I don't agree: katılmıyorum
I agreee with you: sana katılıyorum
I don't understand: anlamadım
what do you think about......? : .... hakkında ne düşünüyorsun?
I'm sorry: üzgünüm,
özür dilerim
which: hangi, hangisi
why:neden
who: kim
when:ne zaman
where: nereye, nerede
which one: hangisi, hangi biri
what type of: ne tür
what kind of: ne tür
would you like.......? : .......istermisin?
Why:
6. ÜNİTE
about.... : ..... ilgili, hakkında
concert: konser
dream job: hayalindeki iş
farm: çiftlik, tarla
free time: boş zaman
job: iş, meslek
occupation: iş
patient: hasta
people: insanlar
person: insan, kişi
place: yer
primary school: ilkokul
-2-
Actor: Aktör, oyuncu
Architect: Mimar.
Baker: Fırıncı.
Barber: Berber.
Businessman: İş adamı.
Butcher: Kasap.
Cleaner: Temizlikçi.
Cook: Asçı.
Dentist: Dişçi
Doctor: Doktor
Driver: Şöför.
Engineer: Mühendis.
Farmer: Çiftçi.
Fireman: İtfaiyeci.
Gardener: Bahçıvan.
Hairdresser: Kuaför.
Housewife: Ev hanımı.
Lawyer: Avukat.
Manager: Müdür.
Mechanic: Tamirci.
Pilot: Pilot.
Tailor: Terzi.
President: Başkan
Nurse: Hemsire.
Policeman: Polis memuru.
Retired: Emekli
Scientist: Bilim adamı, bilgin.
Salesperson/Salesman/ Saleswoman: Tezgahtar.
Singer: Şarkıcı.
Waiter: Garson (bay).
Waitress: Garson (bayan)
Worker: İşçi.
-3-
ask question: soru sormak
become: olmak
bring food: yiyecek getirmek
build: inşa etmek
build road, bridge and building: yol, köprü,bina yapmak
clean: temizlemek
cook meal: yemek pişirmek
cut fabric: kumaş kesmek
cut hair: saç kesmek
defend people at court: mahkemede insanları savunmak
design: tasarlamak
draw plans of buildings: bina planı çizmek
drive lorries: kamyon sürmek
dye hair: saç boyamak
examine patient: hasta tedavi etmek
Feel fine: iyi hissetmek
grow vegetables and fruit: sebze meyve yetiştirmek
look after ill people: hasta kişilere bakmak
make and sell bread: ekmek yapıp satmak
make dress: elbise yapmak
manage: yönetmek
meet: buluşmak, karşılaşmak
mend/repair: tamir etmek
pull out teeth: diş çekmek
put: koymak
reach goal: hedefe ulaşmak
repair cars: araba tamir etmek
sell clothes: kıyafet satmak
serve food: yiyecek servis etmek
sew fabric: kumaş dikmek
take order: sipariş almak
teach: öğretmek
tidy: toparlamak, düzenlemek
was born: doğmak
work: çalışmak
ago: … önce
last … : geçen …
yesterday: dün
now: şimdi
at present: şimdi
still: hala
2017-2018
-1-
job: iş, meslek
occupation: iş
profession: iş, meslek
duty: görev
dream job: hayalindeki iş
free time: boş zaman
date: tarih
place: yer
opinion: fikir
about.... : ..... ilgili, hakkında
location:yer
lab: labaratuar
person: insan, kişi
people: insanlar
airport: hava alanı
army: ordu
farm: çiftlik, tarla
letter: mektup
apron: önlük, giysi
working hours: çalışma saatleri
construction company: inşaat şirketi
something: birşeyler
anything: hiç bir şey
-2-
Accountant: Muhasebeci.
Acrobat: Akrobat.
Actor: Aktör, oyuncu
Architect: Mimar.
Author: Yazar.
Baby-sitter: Bakıcı.
Baker: Fırıncı.
Barber: Berber.
Businessman: İş adamı.
Butcher: Kasap.
Carpenter: Marangoz.
Cashier: Kasiyer.
Chef: Aşçıbaşı.
Chemist: Eczacı.
Cleaner: Temizlikçi.
Coach: Antrenör.
Computer programmer: Bilgisayar programcısı
Cook: Asçı.
Dentist: Dişçi
Driver: Şöför.
Engineer: Mühendis.
Farmer: Çiftçi.
Fashion designer: Moda tasarımcısı
Fireman: İtfaiyeci.
Fisherman: Balıkçı.
Florist: Çiçekçi.
Football Player: Futbolcu.
Gardener: Bahçıvan.
Greengrocer: Manav.
Grocer: Bakkal.
Hairdresser: Kuaför.
House wife: Ev hanımı.
Journalist: Gazeteci.
Lawyer: Avukat.
Mechanic: Tamirci.
Merchant: Tüccar.
Nurse: Hemsire.
Painter: Ressam, boyacı.
Plumber: Muslukçu, tesisatçı.
Policeman: Polis memuru.
President: Cumhurbaskanı
Prime minister,: Basbakan.
Psychologist: Psikolog.
Retired: Emekli.
Scientist: Bilim adamı, bilgin.
Secretary: Sekreter.
Shoemaker: Ayakkabıcı.
Shop assistant: Tezgahtar.
Singer: Şarkıcı.
Soldier: Asker.
Surgeon: Cerrah.
Tailor: Terzi.
Technician: Teknisyen
Translator: tercüman
Unemployed: İşsiz.
Veterinary (Vet): Veteriner.
Waiter: Garson (bay).
Waitress: Garson (bayan)
Writer: Yazar.
Worker: İşçi.
okanelt.com
-3-
cut: kesmek
put: koymak
sell: satmak
sew fabric: kumaş dikmek
make dress: elbise yapmak
teach: öğretmek
work: çalışmak
write prescription: reçete yazmak
operate: ameliyat etmek
design: tasarlamak
draw building plan: yapı planı çizmek
build: inşa etmek
dye hair: saç boyamak
paint wall: duvar boyamak
use spaceship: uzay gemisi kullanmak
(to be)interested in: ilgi duymak
interview: röportaj yapmak
become: olmak
ask question: soru sormak
mend electrical devices: elektrik aletlerini tamir etmek
mend/repair: tamir etmek
know: bilmek
meet: buluşmak, karşılaşmak
catch: yakalamak
examine: tedavi etmek
do experiment: deney yapmak
change:değişmek
put on/wear: giymek
grow: büyütmek, yetiştirmek
look after: (birine) bakmak, bakımını üstlenmek
organize: düzenlemek
protect: korumak
answer: cevap vermek
leave: çıkmak, ayrılmak
I want to be a ..... /
I want to become a .... : ......olmak istiyorum
7. ÜNİTE
beach: kumsal, sahil
castle: kale
different experience: farklı tecrübe
diving: dalış
fishing: balık tutma
forest:orman
here: burada, buraya
hiking: (engebeli arazide) yürüyüş
holiday: tatil
ice-skating: buz pateni
lake: göl
mountain: dağ
movie: film, sinema
paragliding: yamaç paraşütü
river: ırmak
sailing: yelkencilik
sand: kumsal
scuba diving: tüplü dalış
seaside: deniz kenarı
sightseeing tour: şehir turu, gezme
skiing: kayak yapma
tent: çadır
there: orada, oraya
vacation: tatil
-2-
Climb: tırmanmak
Enjoy: hoşlanmak, eğlenmek
Join: katılmak
Learn: öğrenmek
Live: yaşamak
Make snowman: kardan adam yapmak
Pick fruit: meyve toplamak
Pick: toplamak
Rain:yağmur yağmak
Stay in a tent: çadırda kalmak
Study: okumak (okulda), çalışmak
Try: denemek
Visit: ziyaret etmek
Walk in the forest: ormanda yürümek
Want: istemek
-3-
somewhere: bir yerler
everywhere: her yer
everybody: herkes
somebody: birisi
nobody: hiç kimse
different: farklı
again: tekrar
me too: ben de
really: gerçekten
incredible: inanılmaz
great: harika
fun: eğlenceli
tiring: yorucu
how long: ne kadar süre, ne zamandır
how often: ne sıklıkla
how: nasıl
when: ne zaman
where: nereye, nerede
which: hangi
who: kim
why: neden
yesterday: dün
last .............. : geçen ...........
..............ago: ............... önce
last week: geçen hafta
two years ago: 2 yıl önce
Okan GULTEKIN
2017-2018
-1-
holiday: tatil
vacation: tatil
Pisa Tower: Pisa kulesi (Pisa - Italy)
Statue of Liberty: Özgürlük Heykeli
(New York - USA)
London Eye: Londra'daki Ünlü Dönmedolap (London-England)
Buckingham Palace: Buckingham Sarayı
(London - England)
Topkapı Palace: Topkapı Sarayı (Turkey-İstanbul)
Eiffel Tower: Eyfel Kulesi (France - Paris)
Mamure Castle: Mamure Kalesi (TR - Anamur)
castle: kale
seaside: deniz kenarı
beach: kumsal, sahil
sand: kumsal
mountain: dağ
river: ırmak
lake: göl
diving: dalış
skiing: kayak yapma
hiking: (engebeli arazide) yürüyüş
sailing: yelkencilik
ice-skating: buz pateni
snowboarding: kayak yapma
winter: sports: kış sporları
summer activities: yaz aktiviteleri
sightseeing tour: şehir turu
theatre: tiyatro
movie: film, sinema
tent: çadır
-2-
look at: bakmak
guess: tahmin etmek
cook meal: yemek pişirmek
pick blackberry: böğürtlen toplamak
visit: gezmek, ziyaret etmek
learn: öğrenmek
climb:tırmanmak
buy souvenir: hediyelik eşya satın almak
climb mountain: dağa tırmanmak
stay in a tent: çadırda kalmak
understand: anlamak
stay at a hotel: otelde kalmak
have a picnic: piknik yapmak
walk: yürümek
come back: geri gelmek
get on: binmek
enjoy: eğlenmek
make a sandcastle: kumdan kale yapmak
go with.......: ......ile gitmek
water the flowers: çiçekleri sulamak
learn: öğrenmek
-3-
somewhere: bir yer
there: orada, oraya
here: burada, buraya
different: farklı
if: eğer
again: tekrar
me too: ben de
over: bitti, üzerinde
last: geçen, en son
really: gerçekten
incredible: inanılmaz
great: harika
fun: eğlenceli
enjoyable: eğlenceli
tiring: yorucu
who: kim
why: neden
how: nasıl
how long: ne kadar süre, ne zamandır
how often: ne sıklıkla
when: ne zaman
where: nereye, nerede
say that again, please / can you repeat it please : tekrar edermisin lütfen
yesterday: dün
last .............. : geçen ...........
..............ago: ............... önce
last week: geçen hafta
two years ago: 2 yıl önce
believe: inanmak
clean up: temizlemek
cut down trees: ağaçları kesmek
cycle/ride: bisiklet sürmek
drop litter: çöp atmak
feed: beslemek
forget: unutmak
leave the room: odadan çıkmak
leave water running: suyu açık bırakmak
pick up rubbish: çöp toplamak
plant trees: ağaç dikmek
plug: fişini takmak
pollute the environment: çevreyi kirletmek
protect environment: çevreyi korumak
put dead batteries out: bitmiş pilleri atmak
put into waste bin: çöp kutusuna atmak
put the rubbish in bin: çöpü çöp kutusuna atmak
recycle: geri dönüştürmek
reduce: azaltmak
save energy: enerji tasarrufu etmek
save/protect animal in danger:tehlikede olan
take care of planet: gezegenimize özen göstermek
turn off the tap: musluğu kapatmak
turn off/switch off the light: ışığı kapatmak
turn on/switch on: açmak
unplug TV:TV’nin fişi çekmek
use eco friendly bulb: tasarruflu ampül kullanmak
use: kullanmak
walk : yürümek
want: istemek
waste water: suyu boşa harcamak
water the plants: bitkileri sulamak
-2-
air pollution: hava kirliliği
can: (teneke) kutu
earth/world: dünya
electrical devices: elektrikli aletler
environment: çevre
environmentalist: çevreci
forest: orman
garbage/litter/rubbish: çöp
glass: cam
global warming: küresel ısınma
nuclear power: nükleer güç
oxygen: oksijen
ozone layer: ozon tabakası
paper: kağıt
planet: gezegen
plant: bitki
playground: oyun alanı
pollution: kirlilik
product: ürün
public transportation: toplu taşıma
recycled products: ger dönüşümlü ürünler
recycling bin: geri dönüşüm kutusu
waste bin: çöp kutusu
water pollution: su kirliliği
-3-
again: tekrar
carefully: dikkatli
clean: temiz
dangerous: tehlikeli
dirty: kirli
embarrassed: mahcup, utanmış
environmentally friendly: çevre dostu
harmful: zararlı
I agree: katılıyorum
I think so: ben de öyle düşünüyorum
recycable: geri dönüştürülebilir
right: doğru
useful: faydalı
what type of/ what kind of: ne tür
you are right: haklısın
WEATHER: HAVA
Chilly: soğuk
Cold: soğuk
Cool: serin
Dry: kuru
Fabulous: çok güzel, süper
Foggy: sisli
Freezing: dondurucu
Hailing: dolu
Hot: sıcak
Lightning: şimşek, yıldırım
Lovely: güzel, sevimli
Pleasent: hoş
Rainbow: gökkuşağı
Rainy: yağmurlu
Snowy: karlı
Spring showers: bahar yağışları
Storm: fırtına
Stormy: fırtınalı
Sunny: güneşli
Warm: ılık
Weather forecast: hava tahmini
Wet: Islak, yağmurlu, yağışlı
Windy: rüzgarlı
EMOTIONS: DUYGULAR
FEELINGS: HİSLER
Angry: Kızgın
Anxious: endişeli
Bored: sıkılmış
Excited: heyecanlı
Fine: iyi
Good: iyi
Great: harika
Happy: mutlu
Happy: mutlu
Moody: üzgün
Nervous: gergin
Nice: iyi, güzel
Sad: üzgün
Scared: korkmuş
Sleepy: uykulu, durgun
Surprised: şaşırmış
Unhappy: Mutsuz
Well: iyi
CLOTHES
Boot: bot
Coat: mont
Flip flops: parmak arası terlik, sandalet
Gloves: eldiven
Hat: şapka
Jacket: ceket
Jumper: kazak
Raincoat: yağmurluk
Scarf: atkı
Shirt: gömlek
Shorts: şort
Sunglasses: güneş gözlüğü
Sweater: süveter, kazak
Tee shirt (T-shirt): Tişört
Umbrella: şemsiye
Average temperature: ortalama sıcaklık
Beach: sahil
Desert: çöl
Garden: bahçe
Grandparents: Büyük anne baba
Outside: dışarısı
Parents: Anne baba
Place: yer
Sky: gökyüzü
Snowman: kardanadam
Temperature: sıcaklık
Today: bugün
Tomorrow: yarın
Early: erken
First: birinci
Greetings: selamlar
Late: geç
Let’s: haydi …. Yapalım
Really: gerçekten
Second: ikinci
Third: üçüncü
Very: çok
With: ile
You are right: haklısın
Feel: hissetmek
Go sightseeing: geziye çıkmak
Look at: bakmak
Look for: aramak
Look: görünmek
Make snowman: kardanadam yapmak
Make:yapmak
Need: ihtiyaç duymak
Put on: giyinmek
Rain heavily: (yoğun) yağmur yağmak
Rain: yağmur yağmak
Repeat: tekrar etmek
Ski: kayak yapmak
Snow: kar yağmak
Spend time: zaman harcamak
Stay: kalmak
Swing: sallanmak
Take: almak
Understand: anlamak
Want to: istemek
Wear: giymek
QUESTION WORDS
How do you feel:
How is the weather:
How many:
How:
What is the weather like:
When:
Where:
Which:
Who:
5.ÜNİTE
fair/funfair: lunapark
roller coaster: hız treni
ghost train: korku treni
ferris wheel: dönme dolap
the house of funny mirrors: komik aynalar evi
chairoplane: zincirli dönen salıncak
bumper cars: çarpışan araba
carousel: atlı karınca
-2-
amazed: şaşırmış
amazing: şaşırtıcı
anxious: endişeli
bored: sıkılmış
boring: sıkıcı
crazy: çılgın
dangerous: tehlikeli
dull: sıkıcı
enjoyable: eğlenceli
excited: heyecanlı
exciting: heyecan verici
fantastic: harika
frightened: korkmuş
frightening: korkutucu
great: harika
happy: mutlu
horrible: berbat, korkunç
nice: güzel
scared: korkmuş
sleepy: uykulu
surprised: şaşırmış
terrifying: çok korkutucu
thrilled: heyecanlı
thrilling: heyecan verici
upset: üzgün
-3-
all: hepsi
also: ayrıca
anything: hiçbir şey
both: ikisi
everything: her şey
really: gerçekten
ride: binme, tur, biniş
sign: işaret, levha
something: birşeyler
soon: yakında
thing: şey
ticket: bilet
token: jeton
very much: çok
agree: katılmak
allow: izin vermek
buy: satın almak
disagree: katılmamak
fasten seat belt: emniyet kemeri bağlamak
fasten seat belt: emniyet kemeri bağlamak
get on:binmek
hate: nefret etmek
have a rest: dinlenmek
love/like: sevmek
say: söylemek
sell: samak
think: düşünmek
try: denemek
understand: anlamak
visit: gezmek, ziyaret etmek
want to: istemek
want: istemek
-5-
I think: bence
I agree: katılıyorum
I don't agree: katılmıyorum
I agreee with you: sana katılıyorum
I don't understand: anlamadım
what do you think about......? : .... hakkında ne düşünüyorsun?
which: hangi, hangisi
why:neden
who: kim
when:ne zaman
where: nereye, nerede
which one: hangisi, hangi biri
what type of: ne tür
what kind of: ne tür
would you like.......? : .......istermisin?
-1-
fair/funfair: lunapark
roller coaster: hız treni
wave swinger: dönen salıncak
ghost train: korku treni
big wheel: dönmedolap
ferris wheel: dönme dolap
pirate ship: gondol
ticket booth: bilet gişesi
bumper cars: çarpışan araba
carousel: atlı karınca
-2-
horrible: berbat, korkunç
fine: iyi
nerveous: gergin
terrifying: çok korkutucu
crazy: çılgın
fantastic: harika
fearless: korkusuz
fearful: korkak
exciting: heyecan verici
excited: heyecanlı
thrilling: heyecan verici
thrilled: heyecanlı
interesting: ilgi çekici
interested: ilgili
frightening: korkutucu
frightened: korkmuş
amazing: şaşırtıcı
amazed: şaşırmış
boring: sıkıcı
bored: sıkılmış
scared: ödü kopmuş
strange: garip
dangerous: tehlikeli
allowed: izin veriliyor
not allowed: izin verilmiyor
right: doğru, haklı
close: yakın
dull: sıkıcı
nice: güzel
great: harika
expensive: pahalı
famous: ünlü
-3-
ride: binme
ticket: bilet
token: jeton
outside: dışarı
family member: aile üyesi
thing: şey
anything: hiç bir şey
something: birşeyler
everything: her şey
creature: yaratık
ghost: hayalet
monster. canavar
skeleton: iskelet
here: burada, buraya
danger: tehlike
sign: işaret, levha
child: çocuk
kid: çocuk
children/kids: çocuklar
really: gerçekten
soon: yakında
swing: salıncak
before: önce
exam: yazılı, sınav
-4-
think: düşünmek
agree: katılmak
disagree: katılmamak
hate: nefret etmek
repeat: tekrar etmek
get on:binmek
put on: giymek
sit: oturmak
visit: gezmek, ziyaret etmek
hear: duymak
look out: dışarı bakmak
look at: bakmak
say: söylemek
offer: önermek
talk about: hakkında konuşmak
understand: anlamak
insert token: jeton atmak
fasten seat belt: emniyet kemeri bağlamak
allow: izin vermek
have a rest: dinlenmek
want to: istemek
close: kapatmak
-5-
I think: bence
I agree: katılıyorum
I don't agree: katılmıyorum
I agreee with you: sana katılıyorum
I don't understand: anlamadım
what do you think about......? : .... hakkında ne düşünüyorsun?
I'm sorry: üzgünüm,
özür dilerim
which: hangi, hangisi
why:neden
who: kim
when:ne zaman
where: nereye, nerede
which one: hangisi, hangi biri
what type of: ne tür
what kind of: ne tür
would you like.......? : .......istermisin?
Why:
6. ÜNİTE
about.... : ..... ilgili, hakkında
concert: konser
dream job: hayalindeki iş
farm: çiftlik, tarla
free time: boş zaman
job: iş, meslek
occupation: iş
patient: hasta
people: insanlar
person: insan, kişi
place: yer
primary school: ilkokul
-2-
Actor: Aktör, oyuncu
Architect: Mimar.
Baker: Fırıncı.
Barber: Berber.
Businessman: İş adamı.
Butcher: Kasap.
Cleaner: Temizlikçi.
Cook: Asçı.
Dentist: Dişçi
Doctor: Doktor
Driver: Şöför.
Engineer: Mühendis.
Farmer: Çiftçi.
Fireman: İtfaiyeci.
Gardener: Bahçıvan.
Hairdresser: Kuaför.
Housewife: Ev hanımı.
Lawyer: Avukat.
Manager: Müdür.
Mechanic: Tamirci.
Pilot: Pilot.
Tailor: Terzi.
President: Başkan
Nurse: Hemsire.
Policeman: Polis memuru.
Retired: Emekli
Scientist: Bilim adamı, bilgin.
Salesperson/Salesman/ Saleswoman: Tezgahtar.
Singer: Şarkıcı.
Waiter: Garson (bay).
Waitress: Garson (bayan)
Worker: İşçi.
-3-
ask question: soru sormak
become: olmak
bring food: yiyecek getirmek
build: inşa etmek
build road, bridge and building: yol, köprü,bina yapmak
clean: temizlemek
cook meal: yemek pişirmek
cut fabric: kumaş kesmek
cut hair: saç kesmek
defend people at court: mahkemede insanları savunmak
design: tasarlamak
draw plans of buildings: bina planı çizmek
drive lorries: kamyon sürmek
dye hair: saç boyamak
examine patient: hasta tedavi etmek
Feel fine: iyi hissetmek
grow vegetables and fruit: sebze meyve yetiştirmek
look after ill people: hasta kişilere bakmak
make and sell bread: ekmek yapıp satmak
make dress: elbise yapmak
manage: yönetmek
meet: buluşmak, karşılaşmak
mend/repair: tamir etmek
pull out teeth: diş çekmek
put: koymak
reach goal: hedefe ulaşmak
repair cars: araba tamir etmek
sell clothes: kıyafet satmak
serve food: yiyecek servis etmek
sew fabric: kumaş dikmek
take order: sipariş almak
teach: öğretmek
tidy: toparlamak, düzenlemek
was born: doğmak
work: çalışmak
ago: … önce
last … : geçen …
yesterday: dün
now: şimdi
at present: şimdi
still: hala
2017-2018
-1-
job: iş, meslek
occupation: iş
profession: iş, meslek
duty: görev
dream job: hayalindeki iş
free time: boş zaman
date: tarih
place: yer
opinion: fikir
about.... : ..... ilgili, hakkında
location:yer
lab: labaratuar
person: insan, kişi
people: insanlar
airport: hava alanı
army: ordu
farm: çiftlik, tarla
letter: mektup
apron: önlük, giysi
working hours: çalışma saatleri
construction company: inşaat şirketi
something: birşeyler
anything: hiç bir şey
-2-
Accountant: Muhasebeci.
Acrobat: Akrobat.
Actor: Aktör, oyuncu
Architect: Mimar.
Author: Yazar.
Baby-sitter: Bakıcı.
Baker: Fırıncı.
Barber: Berber.
Businessman: İş adamı.
Butcher: Kasap.
Carpenter: Marangoz.
Cashier: Kasiyer.
Chef: Aşçıbaşı.
Chemist: Eczacı.
Cleaner: Temizlikçi.
Coach: Antrenör.
Computer programmer: Bilgisayar programcısı
Cook: Asçı.
Dentist: Dişçi
Driver: Şöför.
Engineer: Mühendis.
Farmer: Çiftçi.
Fashion designer: Moda tasarımcısı
Fireman: İtfaiyeci.
Fisherman: Balıkçı.
Florist: Çiçekçi.
Football Player: Futbolcu.
Gardener: Bahçıvan.
Greengrocer: Manav.
Grocer: Bakkal.
Hairdresser: Kuaför.
House wife: Ev hanımı.
Journalist: Gazeteci.
Lawyer: Avukat.
Mechanic: Tamirci.
Merchant: Tüccar.
Nurse: Hemsire.
Painter: Ressam, boyacı.
Plumber: Muslukçu, tesisatçı.
Policeman: Polis memuru.
President: Cumhurbaskanı
Prime minister,: Basbakan.
Psychologist: Psikolog.
Retired: Emekli.
Scientist: Bilim adamı, bilgin.
Secretary: Sekreter.
Shoemaker: Ayakkabıcı.
Shop assistant: Tezgahtar.
Singer: Şarkıcı.
Soldier: Asker.
Surgeon: Cerrah.
Tailor: Terzi.
Technician: Teknisyen
Translator: tercüman
Unemployed: İşsiz.
Veterinary (Vet): Veteriner.
Waiter: Garson (bay).
Waitress: Garson (bayan)
Writer: Yazar.
Worker: İşçi.
okanelt.com
-3-
cut: kesmek
put: koymak
sell: satmak
sew fabric: kumaş dikmek
make dress: elbise yapmak
teach: öğretmek
work: çalışmak
write prescription: reçete yazmak
operate: ameliyat etmek
design: tasarlamak
draw building plan: yapı planı çizmek
build: inşa etmek
dye hair: saç boyamak
paint wall: duvar boyamak
use spaceship: uzay gemisi kullanmak
(to be)interested in: ilgi duymak
interview: röportaj yapmak
become: olmak
ask question: soru sormak
mend electrical devices: elektrik aletlerini tamir etmek
mend/repair: tamir etmek
know: bilmek
meet: buluşmak, karşılaşmak
catch: yakalamak
examine: tedavi etmek
do experiment: deney yapmak
change:değişmek
put on/wear: giymek
grow: büyütmek, yetiştirmek
look after: (birine) bakmak, bakımını üstlenmek
organize: düzenlemek
protect: korumak
answer: cevap vermek
leave: çıkmak, ayrılmak
I want to be a ..... /
I want to become a .... : ......olmak istiyorum
7. ÜNİTE
beach: kumsal, sahil
castle: kale
different experience: farklı tecrübe
diving: dalış
fishing: balık tutma
forest:orman
here: burada, buraya
hiking: (engebeli arazide) yürüyüş
holiday: tatil
ice-skating: buz pateni
lake: göl
mountain: dağ
movie: film, sinema
paragliding: yamaç paraşütü
river: ırmak
sailing: yelkencilik
sand: kumsal
scuba diving: tüplü dalış
seaside: deniz kenarı
sightseeing tour: şehir turu, gezme
skiing: kayak yapma
tent: çadır
there: orada, oraya
vacation: tatil
-2-
Climb: tırmanmak
Enjoy: hoşlanmak, eğlenmek
Join: katılmak
Learn: öğrenmek
Live: yaşamak
Make snowman: kardan adam yapmak
Pick fruit: meyve toplamak
Pick: toplamak
Rain:yağmur yağmak
Stay in a tent: çadırda kalmak
Study: okumak (okulda), çalışmak
Try: denemek
Visit: ziyaret etmek
Walk in the forest: ormanda yürümek
Want: istemek
-3-
somewhere: bir yerler
everywhere: her yer
everybody: herkes
somebody: birisi
nobody: hiç kimse
different: farklı
again: tekrar
me too: ben de
really: gerçekten
incredible: inanılmaz
great: harika
fun: eğlenceli
tiring: yorucu
how long: ne kadar süre, ne zamandır
how often: ne sıklıkla
how: nasıl
when: ne zaman
where: nereye, nerede
which: hangi
who: kim
why: neden
yesterday: dün
last .............. : geçen ...........
..............ago: ............... önce
last week: geçen hafta
two years ago: 2 yıl önce
Okan GULTEKIN
2017-2018
-1-
holiday: tatil
vacation: tatil
Pisa Tower: Pisa kulesi (Pisa - Italy)
Statue of Liberty: Özgürlük Heykeli
(New York - USA)
London Eye: Londra'daki Ünlü Dönmedolap (London-England)
Buckingham Palace: Buckingham Sarayı
(London - England)
Topkapı Palace: Topkapı Sarayı (Turkey-İstanbul)
Eiffel Tower: Eyfel Kulesi (France - Paris)
Mamure Castle: Mamure Kalesi (TR - Anamur)
castle: kale
seaside: deniz kenarı
beach: kumsal, sahil
sand: kumsal
mountain: dağ
river: ırmak
lake: göl
diving: dalış
skiing: kayak yapma
hiking: (engebeli arazide) yürüyüş
sailing: yelkencilik
ice-skating: buz pateni
snowboarding: kayak yapma
winter: sports: kış sporları
summer activities: yaz aktiviteleri
sightseeing tour: şehir turu
theatre: tiyatro
movie: film, sinema
tent: çadır
-2-
look at: bakmak
guess: tahmin etmek
cook meal: yemek pişirmek
pick blackberry: böğürtlen toplamak
visit: gezmek, ziyaret etmek
learn: öğrenmek
climb:tırmanmak
buy souvenir: hediyelik eşya satın almak
climb mountain: dağa tırmanmak
stay in a tent: çadırda kalmak
understand: anlamak
stay at a hotel: otelde kalmak
have a picnic: piknik yapmak
walk: yürümek
come back: geri gelmek
get on: binmek
enjoy: eğlenmek
make a sandcastle: kumdan kale yapmak
go with.......: ......ile gitmek
water the flowers: çiçekleri sulamak
learn: öğrenmek
-3-
somewhere: bir yer
there: orada, oraya
here: burada, buraya
different: farklı
if: eğer
again: tekrar
me too: ben de
over: bitti, üzerinde
last: geçen, en son
really: gerçekten
incredible: inanılmaz
great: harika
fun: eğlenceli
enjoyable: eğlenceli
tiring: yorucu
who: kim
why: neden
how: nasıl
how long: ne kadar süre, ne zamandır
how often: ne sıklıkla
when: ne zaman
where: nereye, nerede
say that again, please / can you repeat it please : tekrar edermisin lütfen
yesterday: dün
last .............. : geçen ...........
..............ago: ............... önce
last week: geçen hafta
two years ago: 2 yıl önce
believe: inanmak
clean up: temizlemek
cut down trees: ağaçları kesmek
cycle/ride: bisiklet sürmek
drop litter: çöp atmak
feed: beslemek
forget: unutmak
leave the room: odadan çıkmak
leave water running: suyu açık bırakmak
pick up rubbish: çöp toplamak
plant trees: ağaç dikmek
plug: fişini takmak
pollute the environment: çevreyi kirletmek
protect environment: çevreyi korumak
put dead batteries out: bitmiş pilleri atmak
put into waste bin: çöp kutusuna atmak
put the rubbish in bin: çöpü çöp kutusuna atmak
recycle: geri dönüştürmek
reduce: azaltmak
save energy: enerji tasarrufu etmek
save/protect animal in danger:tehlikede olan
take care of planet: gezegenimize özen göstermek
turn off the tap: musluğu kapatmak
turn off/switch off the light: ışığı kapatmak
turn on/switch on: açmak
unplug TV:TV’nin fişi çekmek
use eco friendly bulb: tasarruflu ampül kullanmak
use: kullanmak
walk : yürümek
want: istemek
waste water: suyu boşa harcamak
water the plants: bitkileri sulamak
-2-
air pollution: hava kirliliği
can: (teneke) kutu
earth/world: dünya
electrical devices: elektrikli aletler
environment: çevre
environmentalist: çevreci
forest: orman
garbage/litter/rubbish: çöp
glass: cam
global warming: küresel ısınma
nuclear power: nükleer güç
oxygen: oksijen
ozone layer: ozon tabakası
paper: kağıt
planet: gezegen
plant: bitki
playground: oyun alanı
pollution: kirlilik
product: ürün
public transportation: toplu taşıma
recycled products: ger dönüşümlü ürünler
recycling bin: geri dönüşüm kutusu
waste bin: çöp kutusu
water pollution: su kirliliği
-3-
again: tekrar
carefully: dikkatli
clean: temiz
dangerous: tehlikeli
dirty: kirli
embarrassed: mahcup, utanmış
environmentally friendly: çevre dostu
harmful: zararlı
I agree: katılıyorum
I think so: ben de öyle düşünüyorum
recycable: geri dönüştürülebilir
right: doğru
useful: faydalı
what type of/ what kind of: ne tür
you are right: haklısın
Irregular comparatives and superlatives 6.SINIF İNGİLİZCE KELİMELER
We are moving to town.The city is very noisy and crowded.
8. We are going to work by train It’s fast and comfortable.
9. The people are going to the mosque to pray.
2- My father is selling newpaper in the kiosk.
3. Mr. Smith is waiting in traffic jam .He is late for the meeting.
4. Everybody is in the downtown. It’s too crowded.
5. Look! An old woman is crossing the now. We should help her.
7. Mike and Linda are waiting in a long ...quene for buying tickets.
quene-kuyrukta
kiosk-büfe.
Give a concert
Take guitar courses
Visit relatives
Have a shower
Go to the dance class
Have dinner
Take a nap
Tidy the room
Have a snack
Meet friends
VOCABULARY
Write the correct words under the correct pictures. ( Doğru kelimeleri doğru resimlerin altına yazınız.)
have a snack-Atıştırmak
go to the dance class-dans kursuna gitmek
have a shower-duş almak
tidy the room-odayı düzenlemek
take guitar courses-gitar kursu almak
meet friends-arkadaşlarla buluşmak
Visit relatives-akrabaları ziyaret etmek
Have a shower
Go to the dance class
Have dinner
Take a nap-şekerleme yapmak
Tidy the room
Have a snack
Meet friends
We use simple present tense to tell the daily routines, habits and permanent
activities. (Simple present tense’i günlük aktivitelerimizi, alışkanlıklarımızı ve sürekli
yaptığımız eylemleri ifade ederken kullanırız.)
I brush my teeth after breakfast. (Kahvaltıdan sonra dişlerimi fırçalarım.
My dad drives to work every day. (Babam hergün işe arabayla gider.
What do you do after school?
Nena Daily routine
Nena is eleven years old and she lives in London, England. She usually
gets up at a quarter to eight. She has a shower and gets dressed. After
that, she has breakfast. For breakfast she usually has milk, toast and
orange juice. Then she brushes her teeth because she likes them white
and healthy! Then she goes to the bus stop to get on the school bus.
Her lessons start at half past eight and finish at half past four. She
usually has lunch at the school canteen at 12 o’clock. After school she
returns home and rests for a while. And she does her homework.
How often does she play computer games?
....................................................................................................................................................................
2. Does she go to school by car?
....................................................................................................................................................................
3. Where does she have lunch?
....................................................................................................................................................................
4. What does she do on Fridays?
....................................................................................................................................................................
She never plays computer games.
No, she goes to school by school bus.
She has lunch at the school canteen.
On Fridays she has a dance course
How often do you have a shower?
(often) ............................................................................................................................................................
2. How often do you walk to school?
(always) ........................................................................................................................................................
3. How often do you visit your grandparents?
(every month) .........................................................................
Complete the sentences with question words below. (Aşağıdaki soru kelimeleriyle cümleleri
tamamlayınız.)
How often What Where How Who Why What time
paint a picture- resim boyamak daily routines- günlük alışkanlıklar
partner- eş give a concert -konser vermek
play the guitar- gitar çalmak together- birlikte
repeat tekrar etmek grade sınıf,derece
rest for a while bir süre dinlenmek mean anlamına gelmek
get back -geri dönmek
for a while- bir süreliğine
Complete the sentences with Some or ANY. (SOME ya da ANY) ile cümleleri tamamlayınız.
There’s ................... bread on the table.
2. There aren’t ................... apples in the basket.
3. Is there ................... milk in the bottle?
4. There are ................... rolls for dinner.
5. There isn’t ................... jam left.
6. There’s ................... fruits in the basket.
7. Are there ................... apples in the basket?
8. I haven’t got ................... butter.
9. I’ve got ................... cheese.
guess- tahminimce
soybeans -soya fasulyesi It’s yummy- lezzetli
special- özel nutritious -besleyici
thirsty -susamış get almak
need- ihtiyaç duymak
cereal -kahvaltılık gevrek
bagel -simit
useful -yararlı
healthy- sağlıklı
Irregular comparatives and superlatives
Adjective Comparative Superlative
good better best
bad worse worst
little less least
much more most
FORMING REGULAR COMPARATIVES AND SUPERLATIVES
Forming comparatives and superlatives is easy. The form depends on the number of syllables in the original adjective.
ONE SYLLABLE ADJECTIVES
Add -er for the comparative and -est for the superlative. If the adjective has a consonant + single vowel + consonant spelling, the final consonant must be doubled before adding the ending.
Adjective Comparative Superlative
tall taller tallest
fat fatter fattest
big bigger biggest
sad sadder saddest
TWO SYLLABLES
Adjectives with two syllables can form the comparative either by adding -er or by preceeding the adjective with more. These adjectives form the superlative either by adding -est or by preceeding the adjective with most. In many cases, both forms are used, although one usage will be more common than the other. If you are not sure whether a two-syllable adjective can take a comparative or superlative ending, play it safe and use more and most instead. For adjectives ending in y, change the y to an i before adding the ending.
Adjective Comparative Superlative
happy happier happiest
simple simpler simplest
busy busier busiest
tilted more tilted most tilted
tangled more tangled most tangled
THREE OR MORE SYLLABLES
Adjectives with three or more syllables form the comparative by putting more in front of the adjective, and the superlative by putting most in front.
Adjective Comparative Superlative
important more important most important
expensive more expensive most expensive
IRREGULAR COMPARATIVES AND SUPERLATIVES
These very common adjectives have completely irregular comparative and superlative forms.
Adjective Comparative Superlative
good better best
bad worse worst
little less least
much more most
far further / farther furthest / farthest
The country life is easier than city life.
I think city life is more exciting than country life.
Complete the dialogues by using present continuous form of the verb.
(Diyalogları fillerin şimdiki zaman haliyle tamamlayınız.)
1. A: .........................................you riding a bike?
B: No, .............
2. A: What ........................................(you/do) ?
B: I’m waiting for the bus.
3. A: Where .......................................... (you / go)?
B: To England.
4. A: ..................you ..................... (study) English now?
less- daha az
queue -sıra fast hızlı
ride a horse -ata binmek high -yüksek
visit -ziyaret etmek sell -satmak
river- ırmak mosque -cami
skyscraper- gökdelen
traffic jam-trafik sıtışıklığı
crowded- kalabalık
WEATHER CONDITIONS SEASONS-MONTHS-DAYS-HOURS
WEATHER CONDITIONS
SEASONS-MONTHS-DAYS-HOURS
– There are 4 seasons in a year (Bir yılda 4 mevsim var);
SUMMER (yaz) / AUTUMN-FALL (sonbahar) / WINTER (kış) / SPRING (ilkbahar)
– There are 12 months in a year (Bir yılda 12 ay var);
– JANUARY (ocak) – JULY (temmuz)
– FEBRUARY (şubat) – AUGUST (ağustos)
– MARCH (mart) – SEPTEMBER (eylül)
– APRIL (nisan) – OCTOBER (ekim)
– MAY (mayıs) – NOVEMBER (kasım)
– JUNE (haziran) – DECEMBER (aralık)
– There are 3 months in a season (Bir mevsimde 3 ay var);
Summer months : june, july, august
Autumn /Fall months : september, october, november
Winter months : december, january, february
Spring months : march, april, may
– There are 4 weeks in a month(Bir ayda 4 hafta var)
– There are 7 days in a week(Bir haftada 7 gün var);
– Monday (Pazartesi) – Saturday (Cumartesi)
– Tuesday (Salı) – Sunday (Pazar)
– Wednesday (Çarşamba)
– Thursday (Perşembe)
– Friday (Cuma)
– There are 24 hours in a day (Bir günde 24 saat vardır.)
It is four O’CLOCK—— 04.00
It is HALF PAST four.—— 04.30
It is QUARTER PAST four.—— 04.15
It is QUARTER TO four.—— 03.45
It is sixteen PAST four.—— 04.16
It is ten TO four.—— 03.50
– Ordinal numbers (sıra sayıları);
1st—First 6th—Sixth 20th—Twentieth
2nd—Second 7th—Seventh 21st—Twenty-first
3rd—Third 8th—Eighth 30th—Thirtieth
4th—Fourth 9th—Ninth 32nd—Thirty-second
5th—Fifth 10th—Tenth 50th—Fiftieth
Days (Günler)
Monday is the first day of the week.
Tuesday is the second day of the week.
Wednesday is the third day of the week.
Thursday is the fourth day of the week.
Friday is the fifth day of the week.
Saturday is the sixth day of the week.
Sunday is the seventh day of the week.
-What is the first day of the week? (haftanın birinci günü hangisidir?)
– Günlerden önce “ON” kullanılır.
on Sunday on Monday morning
on Wednesday on Christmas Day
on the 1st of May on New Year’s Day
on weekdays on the 4th of July
– Saatlerden önce “AT” kullanılır.
at 2 o’clock at 6.30 at midnight
at lunch time at night at noon
at Christmas at the weekend
– Aylardan, mevsimlerden ve yıllardan önce “IN” kullanılır.
in April in 1985 in the spring
in May in 1998 in the autumn
- in the morning in the evening in the 20th century
– Yılların okunuşları;
1998- Nineteen ninety-eight
1900- Nineteen hundred
1906- Nineteen oh six
2000- Two thousand
2002- Two thousand and two
İngilizcede at kullanımı: At İngilizcede en basit olarak bir noktadan bahsederken kullanılır. Bahsedilen nokta bir mekan, herhangi bir olayın geçtiği yer yada herhangi bir nesne olabilir. Yer bildiren edat olarak at kullanımına örnekler:
I learned my computing skills at school Bilgisayarı okulda öğrendim
I am waiting at the bus stop Durakda bekliyorum
There is not a non-stop flight from Sydney to İstanbul, therefore my plane had to stop at Singapore Sydey’ den İstanbula direct uçuş olmadığı için uçağım önce Singapura iniş yaptı
My sister works as a nurse at the hospital Kız kardeşim hastanede hemşire olarak çalışıyor
There is some one at the door Kapıda biri var Bununla birlikte The top, the bottom, the side, the beginning, the end gibi ifalerle birlikte at kullanılır. Örnek: I live at the top of the 10 story building (Ben 10 katlı binanın en üstünde yaşıyorum Diğer örnekler: at the front desk, at the end of the road, at the crossroads, at the top of the page, at the theatre, at breakfast. İngilizcede “In” ne demektir ? İngilizcede In bir yer bildirim edatıdır ve Türkçedeki karşılığıyla önüne geldiği kelimelere “içinde, içine, içerisinde” anlamı verir. İngilizcede In kullanımı: In İngilizcede yer edatı olarak herhangi kapalı bir alan içerisindeki bulunan bir şeyden bahsederken kullanılır. Bahsettiğimiz şey bir şişe , kutu ,araba veya ev olabileceği gibi herhangi bir ülke yada şehirde olabilir. Yer bildiren edat olarak In kullanımına örnekler: I am a civil servant and I work in an office Ben bir memurum ve ofiste çalışıyorum There is a bug in my coffee cup Kahve fincanımda böcek var My mother is always in the kitchen Annem hep mutfaktadır I live in Amsterdam Ben Amsterdam da yaşıyorum There are a lot of poor people in Turkey Türkiye de çok fakir insan var Diğer örnekler: In a bath, in a car, in a boat, in a lift, In my head. İstisnalar: Kitap, gazete, hikaye , cadde, bulvar, sıra,rüya, gökyüzü ve hava da bulunan birşeyden bahsederkende “in” kullanırız! • I saw your picture in the newspaper (resmini gazetede gördüm) • They married like in fairy tales (peri masallarındaki gibi evlendiler) • I live in Menderes street (Ben Menderes caddesinde oturuyorum) Not: Eğer caddede oturduğumuz evin numarasını vermemiz gerikiyorsa at kullanırız. Örnek: I live at 50 Menderes street in İzmir and my cousin lives at 45 Menderes street in İzmir.But, we never visit eachother Ben İzmirde Menderes Caddesi 50 de kuzenimde 45 oturuyor, ama birbirimizi hiç ziyaret etmeyiz • I am waiting in a queue ( Kuyrukta bekliyorum) • I saw my mother in my dream (Rüyamda annemi gördüm) • There is a plane in the air (hava uçak var) • I can not stay in the sun for a long time ( ben güneşte fazla kalamam) İngilizcede “On” ne demektir ? İngilizcede On yer bildiren bir edattır ve Türkçedeki karşılığıyla önüne geldiği kelimelere “üstünde,üzerinde” anlamı verir. . İngilizcede On kullanımı: On İngilizcede yer edatı olarak herhangi bir şeyin üstünden veya üstünde bulunan şeylerden bahsederken kullanılır. Yer bildiren edat olarak On kullanımına örnekler: There is a cat on the roof Çatıda bir kedi var There is not any photo on the wall of my bedroom Yatak odamın duvarında hiç resim yok You are standing on my foot Ayağıma basıyorsun The boy has very nice shirt on him Çocuğun üstünde çok hoş bir gömlek var İstisnalar: Arabadan bahsederken “in a car” denilmesine karşın , otobüstde, trende,uçakta,gemide, rodyada, televizyonda, sağda/solda ve yolda derken “on” kullanırız. • I am on a plane to America • There is nothing to watch on television • I have a pain on my left arm • He is on the way to his home
1-Have got Has got ne demektir nasıl ve nerelerde kullanılır? 2- Have got / Has got’ın öznelerle kullanımı 3-Have got /Has got örnek cümleler 4-Have ile Have got / Has ile Has got has arasındaki fark nedir? Have got Has ne demektir nasıl ve nerelerde kullanılır? Have got ve has got ingilizcede sahip olduğumuz şeyleri anlatmak/nelere sahip olduğumuz söylemek için kullandığımız kalıplardır. Bu kalıpların Türkçe karşılığı genel olarak …var anlamına gelir. Örneğin Türkçede benim bir kedim var, babamın bir Jaguar arabası var yada bizim büyük bir evimiz var deriz. Bu cümleleri ingilizce olarak söylemek istediğimizde Have got /has got kalıplarını kullanırız. Örnek: I have got a cat-Benim bir kedim var My father has got a Jaguar- Babamın bir Jaguarı var We have got a big house-Bizim büyük bir evimiz var I,we, you, they ve Ali ve Fatma, Children-Çocuklar,Students-Öğrenciler gibi çoğul şahıslarla have got formu kullanırız. He,she, it ve Murat, My father-babam, My sister-Kız kardeşim gibi tekil şahıslarla has got formunu kullanırız. Have got / Has got’ın öznelerler kullanımı Have got/ has got olumlu cümle yapımı Özne Have got= ‘ve got / has got=’s got I You We They Ali and Fatma Children Students Have got /’ve got a cat He She It Murat My father Has got / ‘s got a cat Not: Have got ‘ın kısaltılmış yazılışı ( ‘ve got) ve has got’ın kısaltılmış yazılışı (‘s got) şeklindedir. Örnek: I have got a cat = I’ve got a cat-Bir kedim var She has got a car = She’s got a car- Onun bir arabası var Have got/ has got olumsuz cümle yapımı Özne Have not got= haven’t got / has got= hasn’t got I You We They Ali and Fatma Children Students Have not got / haven’t got a cat He She It Murat My father Has not got / hasn’t got a cat Not: Have not got ‘ın kısaltılmış yazılışı (haven’t got) ve has not got’ın kısaltılmış yazılışı (hasn’t got) şeklindedir. Örnek: I have not got a bike = I haven’t got a bike – Benim bisikletim yok
He has not got a mobile phone = He hasn’t got a mobile phone- Onun cep teleponu yok
Have got / Has got soru yapımı Have / Has Özne Got Have I You We They Ali and Fatma Children Students got a cat? Has He She It Murat My father got a cat? Have got /Has got örnek cümleler Olumlu cümle Örnekleri I have got a brother and two sisters- Bir erkek ve iki kız kardeşim var You have got a big house- Sizin büyük bir eviniz var He/she has got a dog –Onun bir köpeği var It has got a Bluetooth = My computer has got a Bluetooth- Onun /bilgisayarımın bluetooth’u var We have got a lot DVDs – Bizim çok DVD miz var They have got a few pets- Onların bir kaç evcil hayvanı var Olumsuz cümle örnekleri I have not got a brother – Benim erkek kardeşim yok You have not got a big house- Sizin büyük bir eviniz yok He/she has not got a dog –Onun bir köpeği yok It has not got a Bluetooth = My computer has not got a Bluetooth- Onun /bilgisayarımın bluetooth’u yok We have not got a lot DVDs – Bizim çok DVD miz yok They have not got any pets- Onların hiç evcil hayvanı yok
SEASONS-MONTHS-DAYS-HOURS
– There are 4 seasons in a year (Bir yılda 4 mevsim var);
SUMMER (yaz) / AUTUMN-FALL (sonbahar) / WINTER (kış) / SPRING (ilkbahar)
– There are 12 months in a year (Bir yılda 12 ay var);
– JANUARY (ocak) – JULY (temmuz)
– FEBRUARY (şubat) – AUGUST (ağustos)
– MARCH (mart) – SEPTEMBER (eylül)
– APRIL (nisan) – OCTOBER (ekim)
– MAY (mayıs) – NOVEMBER (kasım)
– JUNE (haziran) – DECEMBER (aralık)
– There are 3 months in a season (Bir mevsimde 3 ay var);
Summer months : june, july, august
Autumn /Fall months : september, october, november
Winter months : december, january, february
Spring months : march, april, may
– There are 4 weeks in a month(Bir ayda 4 hafta var)
– There are 7 days in a week(Bir haftada 7 gün var);
– Monday (Pazartesi) – Saturday (Cumartesi)
– Tuesday (Salı) – Sunday (Pazar)
– Wednesday (Çarşamba)
– Thursday (Perşembe)
– Friday (Cuma)
– There are 24 hours in a day (Bir günde 24 saat vardır.)
It is four O’CLOCK—— 04.00
It is HALF PAST four.—— 04.30
It is QUARTER PAST four.—— 04.15
It is QUARTER TO four.—— 03.45
It is sixteen PAST four.—— 04.16
It is ten TO four.—— 03.50
– Ordinal numbers (sıra sayıları);
1st—First 6th—Sixth 20th—Twentieth
2nd—Second 7th—Seventh 21st—Twenty-first
3rd—Third 8th—Eighth 30th—Thirtieth
4th—Fourth 9th—Ninth 32nd—Thirty-second
5th—Fifth 10th—Tenth 50th—Fiftieth
Days (Günler)
Monday is the first day of the week.
Tuesday is the second day of the week.
Wednesday is the third day of the week.
Thursday is the fourth day of the week.
Friday is the fifth day of the week.
Saturday is the sixth day of the week.
Sunday is the seventh day of the week.
-What is the first day of the week? (haftanın birinci günü hangisidir?)
– Günlerden önce “ON” kullanılır.
on Sunday on Monday morning
on Wednesday on Christmas Day
on the 1st of May on New Year’s Day
on weekdays on the 4th of July
– Saatlerden önce “AT” kullanılır.
at 2 o’clock at 6.30 at midnight
at lunch time at night at noon
at Christmas at the weekend
– Aylardan, mevsimlerden ve yıllardan önce “IN” kullanılır.
in April in 1985 in the spring
in May in 1998 in the autumn
- in the morning in the evening in the 20th century
– Yılların okunuşları;
1998- Nineteen ninety-eight
1900- Nineteen hundred
1906- Nineteen oh six
2000- Two thousand
2002- Two thousand and two
İngilizcede at kullanımı: At İngilizcede en basit olarak bir noktadan bahsederken kullanılır. Bahsedilen nokta bir mekan, herhangi bir olayın geçtiği yer yada herhangi bir nesne olabilir. Yer bildiren edat olarak at kullanımına örnekler:
I learned my computing skills at school Bilgisayarı okulda öğrendim
I am waiting at the bus stop Durakda bekliyorum
There is not a non-stop flight from Sydney to İstanbul, therefore my plane had to stop at Singapore Sydey’ den İstanbula direct uçuş olmadığı için uçağım önce Singapura iniş yaptı
My sister works as a nurse at the hospital Kız kardeşim hastanede hemşire olarak çalışıyor
There is some one at the door Kapıda biri var Bununla birlikte The top, the bottom, the side, the beginning, the end gibi ifalerle birlikte at kullanılır. Örnek: I live at the top of the 10 story building (Ben 10 katlı binanın en üstünde yaşıyorum Diğer örnekler: at the front desk, at the end of the road, at the crossroads, at the top of the page, at the theatre, at breakfast. İngilizcede “In” ne demektir ? İngilizcede In bir yer bildirim edatıdır ve Türkçedeki karşılığıyla önüne geldiği kelimelere “içinde, içine, içerisinde” anlamı verir. İngilizcede In kullanımı: In İngilizcede yer edatı olarak herhangi kapalı bir alan içerisindeki bulunan bir şeyden bahsederken kullanılır. Bahsettiğimiz şey bir şişe , kutu ,araba veya ev olabileceği gibi herhangi bir ülke yada şehirde olabilir. Yer bildiren edat olarak In kullanımına örnekler: I am a civil servant and I work in an office Ben bir memurum ve ofiste çalışıyorum There is a bug in my coffee cup Kahve fincanımda böcek var My mother is always in the kitchen Annem hep mutfaktadır I live in Amsterdam Ben Amsterdam da yaşıyorum There are a lot of poor people in Turkey Türkiye de çok fakir insan var Diğer örnekler: In a bath, in a car, in a boat, in a lift, In my head. İstisnalar: Kitap, gazete, hikaye , cadde, bulvar, sıra,rüya, gökyüzü ve hava da bulunan birşeyden bahsederkende “in” kullanırız! • I saw your picture in the newspaper (resmini gazetede gördüm) • They married like in fairy tales (peri masallarındaki gibi evlendiler) • I live in Menderes street (Ben Menderes caddesinde oturuyorum) Not: Eğer caddede oturduğumuz evin numarasını vermemiz gerikiyorsa at kullanırız. Örnek: I live at 50 Menderes street in İzmir and my cousin lives at 45 Menderes street in İzmir.But, we never visit eachother Ben İzmirde Menderes Caddesi 50 de kuzenimde 45 oturuyor, ama birbirimizi hiç ziyaret etmeyiz • I am waiting in a queue ( Kuyrukta bekliyorum) • I saw my mother in my dream (Rüyamda annemi gördüm) • There is a plane in the air (hava uçak var) • I can not stay in the sun for a long time ( ben güneşte fazla kalamam) İngilizcede “On” ne demektir ? İngilizcede On yer bildiren bir edattır ve Türkçedeki karşılığıyla önüne geldiği kelimelere “üstünde,üzerinde” anlamı verir. . İngilizcede On kullanımı: On İngilizcede yer edatı olarak herhangi bir şeyin üstünden veya üstünde bulunan şeylerden bahsederken kullanılır. Yer bildiren edat olarak On kullanımına örnekler: There is a cat on the roof Çatıda bir kedi var There is not any photo on the wall of my bedroom Yatak odamın duvarında hiç resim yok You are standing on my foot Ayağıma basıyorsun The boy has very nice shirt on him Çocuğun üstünde çok hoş bir gömlek var İstisnalar: Arabadan bahsederken “in a car” denilmesine karşın , otobüstde, trende,uçakta,gemide, rodyada, televizyonda, sağda/solda ve yolda derken “on” kullanırız. • I am on a plane to America • There is nothing to watch on television • I have a pain on my left arm • He is on the way to his home
1-Have got Has got ne demektir nasıl ve nerelerde kullanılır? 2- Have got / Has got’ın öznelerle kullanımı 3-Have got /Has got örnek cümleler 4-Have ile Have got / Has ile Has got has arasındaki fark nedir? Have got Has ne demektir nasıl ve nerelerde kullanılır? Have got ve has got ingilizcede sahip olduğumuz şeyleri anlatmak/nelere sahip olduğumuz söylemek için kullandığımız kalıplardır. Bu kalıpların Türkçe karşılığı genel olarak …var anlamına gelir. Örneğin Türkçede benim bir kedim var, babamın bir Jaguar arabası var yada bizim büyük bir evimiz var deriz. Bu cümleleri ingilizce olarak söylemek istediğimizde Have got /has got kalıplarını kullanırız. Örnek: I have got a cat-Benim bir kedim var My father has got a Jaguar- Babamın bir Jaguarı var We have got a big house-Bizim büyük bir evimiz var I,we, you, they ve Ali ve Fatma, Children-Çocuklar,Students-Öğrenciler gibi çoğul şahıslarla have got formu kullanırız. He,she, it ve Murat, My father-babam, My sister-Kız kardeşim gibi tekil şahıslarla has got formunu kullanırız. Have got / Has got’ın öznelerler kullanımı Have got/ has got olumlu cümle yapımı Özne Have got= ‘ve got / has got=’s got I You We They Ali and Fatma Children Students Have got /’ve got a cat He She It Murat My father Has got / ‘s got a cat Not: Have got ‘ın kısaltılmış yazılışı ( ‘ve got) ve has got’ın kısaltılmış yazılışı (‘s got) şeklindedir. Örnek: I have got a cat = I’ve got a cat-Bir kedim var She has got a car = She’s got a car- Onun bir arabası var Have got/ has got olumsuz cümle yapımı Özne Have not got= haven’t got / has got= hasn’t got I You We They Ali and Fatma Children Students Have not got / haven’t got a cat He She It Murat My father Has not got / hasn’t got a cat Not: Have not got ‘ın kısaltılmış yazılışı (haven’t got) ve has not got’ın kısaltılmış yazılışı (hasn’t got) şeklindedir. Örnek: I have not got a bike = I haven’t got a bike – Benim bisikletim yok
He has not got a mobile phone = He hasn’t got a mobile phone- Onun cep teleponu yok
Have got / Has got soru yapımı Have / Has Özne Got Have I You We They Ali and Fatma Children Students got a cat? Has He She It Murat My father got a cat? Have got /Has got örnek cümleler Olumlu cümle Örnekleri I have got a brother and two sisters- Bir erkek ve iki kız kardeşim var You have got a big house- Sizin büyük bir eviniz var He/she has got a dog –Onun bir köpeği var It has got a Bluetooth = My computer has got a Bluetooth- Onun /bilgisayarımın bluetooth’u var We have got a lot DVDs – Bizim çok DVD miz var They have got a few pets- Onların bir kaç evcil hayvanı var Olumsuz cümle örnekleri I have not got a brother – Benim erkek kardeşim yok You have not got a big house- Sizin büyük bir eviniz yok He/she has not got a dog –Onun bir köpeği yok It has not got a Bluetooth = My computer has not got a Bluetooth- Onun /bilgisayarımın bluetooth’u yok We have not got a lot DVDs – Bizim çok DVD miz yok They have not got any pets- Onların hiç evcil hayvanı yok
En son Admin tarafından Salı Kas. 27, 2018 2:28 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
İNGİLİZCE 6.SINIF KELİMELER
diary: günlük
hang; asmak
hang around ;başıboş gezmek
hang out; takılmak
neighbourhood; çevre / civar
rest:dinlenme
run errands: ayak işleri yapmak
take :almak
take a nap: kestirmek (uyku)
take care of something: bir şeye dikkat etmek
take course: ders almak
visit: ziyaret etmek
traditional: geleneksel
bagel simit
bean fasulye
blueberry çayüzümü
cereal tahıl
croissant ay çöreği (kruvasan)
egg yumurta
jam reçel
junk food abur cubur
muffin: kek
pancake: gözleme
sausage: sosis
busy: yoğun
crowded :kalabalık
downtown: şehir merkezi
kiosk :büfe
queue: sıraya girmek
line sıraya girmek
rent kiralamak
sell satmak
skyscraper: gökdelen
town: şehir
traffic jam: trafik sıkışıklığı
cloudy :bulutlu
fabulous: mükemmel
freezing: dondurucu
hailing: dolu yağışı
lightning: şimşek
stormy: fırtınalı
windy: rüzgarlı
anxious :endişeli
moody: karamsar
sleepy: uykulu
amazing: hayret verici
bumper car: çarpışan oto
carnival: karnaval
carrousel: atlıkarınca
crazy :çılgın
dull: sıkıcı
fantastic: harika
ghost train: korku treni
horrible: korkunç
roller coaster:hız treni (lunapark)
terrifying: korkunç
thrilling: heyecan verici
forest: orman
flower: çiçek
fruit: meyve
lake :göl
mountain: dağ
pick :toplamak
river :nehir
seaside :deniz kenarı
sightseeing :gezi
ski :kayak yapmak
tree: ağaç
architect: mimar
cook: aşçı
engineer: mühendis
hairdresser kuaför
lawyer avukat
manager yönetici
mechanic tamirci
salesperson tezgahtar
people insanlar
self-employed kendi işinde çalışan
waiter garson (bay)
waitress garson (bayan)
worker işçi
behind arkasında
break mola
burglar hırsız (ev)
cash nakit
chase peşinden kovalamak
drawer çekmece
fingerprint parmak izi
follow takip etmek
investigate araştırmak
magnifier büyüteç
prison hapishane
steal çalmak
thief hırsız
cut down devirmek
damage zarar vermek
garbage çöp
electrical device elektrikli cihaz
harm zarar vermek
litter çöp atmak
plug priz
unplug prizden fişi çekmek
pollution çevre kirliliği
recycle geri dönüşüm
reduce eksiltmek
save korumak
waste israf etmek
ballot box oy sandığı
campaign kampanya
candidate aday
election seçim
fair adil
law kanun
make a speech konuşma yapmak
give a speech konuşma yapmak
president başkan (devletin başı)
respect saygı
right hak
vote oy
İsimler ile kullanımı Örnek cümleler I like red- Kırmızı rengi severim.
I dislike red- Kırmızı rengi sevmem I like my teacher- Öğretmenimi seviyorum
I dislike my teacher- Öğretmenimi sevimiyorum
He likes cats- O kedileri seviyor He dislikes cats – O kedileri sevmez
She likes her job- O işini seviyor She dislikes her job – O işini sevmiyor
Fatma likes lovebirds- Fatma muhabbetkuşlarını seviyor
Fatma dislikes lovebirds – Fatma muhabbet kuşlarını sevmiyor
My cat likes cheese – Benim kedim peyniri seviyor
My cat dislikes cheese – Benim kedim peyniri sevmiyor
We all like chocolate – Hepimiz çikolatayı severiz
We all dislike chocolate – Hepimiz çikolatayı sevmeyiz
Yukarıda kullanılan red, teacher, cats, lovebirds,job, cheese ve chocolate hepsi birer isimdir. Yukarıdaki kırmızı renkli cümlelerde He / She / Fatma ve My cat den sonra Likes ve Dislikes kullanılmıştır. Bunun nedeni bu kalıpın simple present tensde kullanılmış olmasıdır. Eylemler ile kullanımı Eğer yapmaktan hoşlandığımız yada hoşlanmadığımız eylemlerden/aktivitelerden bahsetmek istersek yapmamız gereken tek şey ilgili fiilin akasına ''–ing'' takısı eklemek olacaktır. Örnek cümleler
I like travelling – Seyahat etmeyi severim ( travel + ing = travelling)
I dislike travelling- Seyahay etmeyi sevmem
He likes cooking – O yemek yapmayı sever
He dislikes cooking- O yemek yapmayı sevmez
She likes watching TV- O televizyon izlemeyi sever
She dislikes listening music – O müzik dinlemeyi sevmez
My cat likes eating fish – Kedim balık yemeyi sever
My cat dislikes eating bread- Kedim ekmek yemeyi sevmez
We like playing football – Futbol oynamayı severiz
We dislike eating macaroni – Biz makarna yemeyi sevmeyiz
Yukarıda kullanılan travel, cook, watch, listen, eat ve play birer fiildirler. Yukarıdaki kırmızı renkli cümlelerde He / She ve My cat den sonra Likes ve Dislikes kullanılmıştır. Bunun nedeni bu kalıbın simple present tensde kullanılmış olmasıdır.
En son Admin tarafından Salı Şub. 19, 2019 2:31 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi
İNGİLİZCEDE en çok kullanılan düzensiz fiillerin 2. ve 3. HALLERİ ve anlamları
diary günlük
hang asmak
hang around başıboş gezmek
hang out takılmak
neighbourhood çevre / civar
rest dinlenme
run errands ayak işleri yapmak
take almak
take a nap kestirmek (uyku)
take care of something bir şeye dikkat etmek
take course ders almak
visit ziyaret etmek
traditional geleneksel
bagel simit
bean fasulye
blueberry çayüzümü
cereal tahıl
croissant ay çöreği (kruvasan)
egg yumurta
jam reçel
junk food abur cubur
muffin kek
pancake gözleme
sausage sosis
busy yoğun
crowded kalabalık
downtown şehir merkezi
kiosk büfe
queue sıraya girmek
line sıraya girmek
rent kiralamak
sell satmak
skyscraper gökdelen
town şehir
traffic jam trafik sıkışıklığı
cloudy bulutlu
fabulous mükemmel
freezing dondurucu
hailing dolu yağışı
lightning şimşek
stormy fırtınalı
windy rüzgarlı
anxious endişeli
moody karamsar
sleepy uykulu
amazing hayret verici
bumper car çarpışan oto
carnival karnaval
carrousel atlıkarınca
crazy çılgın
dull sıkıcı
fantastic harika
ghost train korku treni
horrible korkunç
roller coaster hız treni (lunapark)
terrifying korkunç
thrilling heyecan verici
forest orman
flower çiçek
fruit meyve
lake göl
mountain dağ
pick toplamak
river nehir
seaside deniz kenarı
sightseeing gezi
ski kayak yapmak
tree ağaç
architect mimar
cook aşçı
engineer mühendis
hairdresser kuaför
lawyer avukat
manager yönetici
mechanic tamirci
salesperson tezgahtar
people insanlar
self-employed kendi işinde çalışan
waiter garson (bay)
waitress garson (bayan)
worker işçi
behind arkasında
break mola
burglar hırsız (ev)
cash nakit
chase peşinden kovalamak
drawer çekmece
fingerprint parmak izi
follow takip etmek
investigate araştırmak
magnifier büyüteç
prison hapishane
steal çalmak
thief hırsız
cut down devirmek
damage zarar vermek
garbage çöp
electrical device elektrikli cihaz
harm zarar vermek
litter çöp atmak
plug priz
unplug prizden fişi çekmek
pollution çevre kirliliği
recycle geri dönüşüm
reduce eksiltmek
save korumak
waste israf etmek
ballot box oy sandığı
campaign kampanya
candidate aday
election seçim
fair adil
law kanun
make a speech konuşma yapmak
give a speech konuşma yapmak
president başkan (devletin başı)
respect saygı
right hak
vote oy
Aşağıda en çok kullanılan ingilizce düzensiz fiilleri ve anlamlarını bulabilirsiniz.
1. Hali
Base Form 2. Hali
Past Simple 3. Hali
Past Participle Türkçe
Anlamı
awake awoke awoken uyanmak
be was, were been olmak
beat beat beaten vurmak
become became become olmak
begin began begun başlamak
bend bent bent bükmek
bet bet bet bahse girmek
bid bid bid emretmek
bite bit bitten ısırmak
blow blew blown esmek
break broke broken kırmak
bring brought brought getirmek
broadcast broadcast broadcast yayımlamak
build built built inşa etmek
burst burst burst patlamak
burn burned/burnt burned/burnt yakmak
buy bought bought satın almak
catch caught caught yakalamak
choose chose chosen seçmek
come came come gelmek
cost cost cost değer biçmek
creep crept crept emeklemek
cut cut cut kesmek
deal dealt dealt anlaşmak
dig dug dug kazmak
do did done yapmak
draw drew drawn çekmek
dream dreamed/dreamt dreamed/dreamt rüya görmek
drive drove driven sürmek
drink drank drunk içmek
eat ate eaten yemek yemek
fall fell fallen düşmek
feed fed fed beslemek
feel felt felt hissetmek
fight fought fought dövüşmek
find found found bulmak
flee fled fled firar etmek
fly flew flown uçmak
forbid forbade forbidden yasaklamak
forget forgot forgotten unutmak
forgive forgave forgiven affetmek
freeze froze frozen donmak
get got gotten elde etmek
give gave given vermek
go went gone gitmek
grow grew grown büyümek
hang hung hung asmak
have had had sahip olmak
hear heard heard duymak
hide hid hidden saklamak
hit hit hit vurmak
hold held held tutmak
hurt hurt hurt yaralanmak
keep kept kept saklamak
know knew known bilmek
lay laid laid yaymak
lead led led rehberlik etmek
learn learned/learnt learned/learnt öğretmek
leave left left ayrılmak
lend lent lent ödünç vermek
let let let izin vermek
lie lay lain yalan söylemek
lose lost lost kaybetmek
make made made yapmak
mean meant meant anlamına gelmek
meet met met buluşmak
pay paid paid ödemek
put put put koymak
read read read okumak
ride rode ridden binmek
ring rang rung çalmak
rise rose risen yükselmek
run ran run koşmak
say said said söylemek
see saw seen görmek
sell sold sold satmak
send sent sent göndermek
show showed showed/shown göstermek
shut shut shut kapamak
sing sang sung şarkı söylemek
sit sat sat oturmak
sleep slept slept uyumak
speak spoke spoken konuşmak
spend spent spent harcamak
stand stood stood ayakta durmak
swim swam swum yüzmek
take took taken almak
teach taught taught öğretmek
tear tore torn yırtmak
tell told told anlatmak
think thought thought düşünmek
throw threw thrown fırlatmak
understand understood understood anlamak
wake woke woken uyanmak
wear wore worn giymek
win won won kazanmak
write wrote written yazmak
En son Admin tarafından Salı Şub. 19, 2019 2:35 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi
6.SINIF İNGİLİZCE TÜM KELİMELER
1. Ünite AFTER SCHOOL Kelimeleri
snack: atıştırmalık
have a rest: soluk almak,dinlenmek
play soccer: futbol oynamak
around :etrafında
recognize: tanımak
expression :ifade/anlatım
provide :temin etmek
until: kadar
interesting: ilginç
specific:özel =special
information: bilgi
choice: tercih
idea: fikir
get :elde etmek
middle orta kısım
traditional geleneksel
grannies babaanne
overnight gecelemek
responding cevap vermek
aims ulaşmak
announcementusu ilanlar
usually genellikle
hang around gezinmek
always daima
often sıklıkla
area alan
region yöre
enroll kayıt olmak
answer yanıt vermek
member üye
suitable münasip
survey araştırma
cross karşıya geçmek
prepare hazırlanmak
feed beslemek
snowy karlı
teenager genç kız
meet buluşmak
İkinci Ünite Yummy Breakfast Kelimeleri
love sevmek
like beğenmek
butter tereyağı
tea çay
coffee kahve
bagel simit
honey bal
sausages sosis
egg yumurta
jam reçel
pancake gözleme
olivers küçük çekiç
cucumber salatalık
cereal tahıl
blackberry böğürtlen
muffin çörek
croissants kruvasan
hate nefret etmek
any hiçbir
drawing çekme
compare kıyaslamak
often sıklıkla
sometimes bazen
also ayrıca
seaweed su yosunu
similar benzer
different farklı
beans fasulyeler
decide karar vermek
creature yaratık
imaginary düşsel
cardboard karton
preference tercih yapmak
congratulations tebrikler
diary günlük
hang asmak
hang around başıboş gezmek
hang out takılmak
neighbourhood çevre / civar
rest dinlenme
run errands ayak işleri yapmak
take almak
take a nap kestirmek (uyku)
take care of something bir şeye dikkat etmek
take course ders almak
visit ziyaret etmek
traditional geleneksel
bagel simit
bean fasulye
blueberry çayüzümü
cereal tahıl
croissant ay çöreği (kruvasan)
egg yumurta
jam reçel
junk food abur cubur
muffin kek
pancake gözleme
sausage sosis
busy yoğun
crowded kalabalık
downtown şehir merkezi
kiosk büfe
queue sıraya girmek
line sıraya girmek
rent kiralamak
sell satmak
skyscraper gökdelen
town şehir
traffic jam trafik sıkışıklığı
cloudy bulutlu
fabulous mükemmel
freezing dondurucu
hailing dolu yağışı
lightning şimşek
stormy fırtınalı
windy rüzgarlı
anxious endişeli
moody karamsar
sleepy uykulu
amazing hayret verici
bumper car çarpışan oto
carnival karnaval
carrousel atlıkarınca
crazy çılgın
dull sıkıcı
fantastic harika
ghost train korku treni
horrible korkunç
roller coaster hız treni (lunapark)
terrifying korkunç
thrilling heyecan verici
forest orman
flower çiçek
fruit meyve
lake göl
mountain dağ
pick toplamak
river nehir
seaside deniz kenarı
sightseeing gezi
ski kayak yapmak
tree ağaç
architect mimar
cook aşçı
engineer mühendis
hairdresser kuaför
lawyer avukat
manager yönetici
mechanic tamirci
salesperson tezgahtar
people insanlar
self-employed kendi işinde çalışan
waiter garson (bay)
waitress garson (bayan)
worker işçi
behind arkasında
break mola
burglar hırsız (ev)
cash nakit
chase peşinden kovalamak
drawer çekmece
fingerprint parmak izi
follow takip etmek
investigate araştırmak
magnifier büyüteç
prison hapishane
steal çalmak
thief hırsız
cut down devirmek
damage zarar vermek
garbage çöp
electrical device elektrikli cihaz
harm zarar vermek
litter çöp atmak
plug priz
unplug prizden fişi çekmek
pollution çevre kirliliği
recycle geri dönüşüm
reduce eksiltmek
save korumak
waste israf etmek
ballot box oy sandığı
campaign kampanya
candidate aday
election seçim
fair adil
law kanun
make a speech konuşma yapmak
give a speech konuşma yapmak
president başkan (devletin başı)
respect saygı
right hak
vote oy
3. ÜNİTE
A DAY İN MY CİTY
environment çevre
somewhere bir yer
crying ağlamak
suitcases bavullar
preparing hazılamak
hurry acele etmek
dressed giyinik
downtown şehir merkezi
noisy gürültülü
busier çok meşgul
hands eller
feeding besleme
direct yönlendirme
crowded kalabalık
relaxing rahatlatıcı
neigbourhood komşuluk
Ortaokul İngilizce 6 Dördüncü Ünite Weather and Emotions Kelimeleri
diary günlük
hang asmak
hang around başıboş gezmek
hang out takılmak
neighbourhood çevre / civar
rest dinlenme
run errands ayak işleri yapmak
take almak
take a nap kestirmek (uyku)
take care of something bir şeye dikkat etmek
take course ders almak
visit ziyaret etmek
traditional geleneksel
bagel simit
bean fasulye
blueberry çayüzümü
cereal tahıl
croissant ay çöreği (kruvasan)
egg yumurta
jam reçel
junk food abur cubur
muffin kek
pancake gözleme
sausage sosis
busy yoğun
crowded kalabalık
downtown şehir merkezi
kiosk büfe
queue sıraya girmek
line sıraya girmek
rent kiralamak
sell satmak
skyscraper gökdelen
town şehir
traffic jam trafik sıkışıklığı
cloudy bulutlu
fabulous mükemmel
freezing dondurucu
hailing dolu yağışı
lightning şimşek
stormy fırtınalı
windy rüzgarlı
anxious endişeli
moody karamsar
sleepy uykulu
amazing hayret verici
bumper car çarpışan oto
carnival karnaval
carrousel atlıkarınca
crazy çılgın
dull sıkıcı
fantastic harika
ghost train korku treni
horrible korkunç
roller coaster hız treni (lunapark)
terrifying korkunç
thrilling heyecan verici
forest orman
flower çiçek
fruit meyve
lake göl
mountain dağ
pick toplamak
river nehir
seaside deniz kenarı
sightseeing gezi
ski kayak yapmak
tree ağaç
architect mimar
cook aşçı
engineer mühendis
hairdresser kuaför
lawyer avukat
manager yönetici
mechanic tamirci
salesperson tezgahtar
people insanlar
self-employed kendi işinde çalışan
waiter garson (bay)
waitress garson (bayan)
worker işçi
behind arkasında
break mola
burglar hırsız (ev)
cash nakit
chase peşinden kovalamak
drawer çekmece
fingerprint parmak izi
follow takip etmek
investigate araştırmak
magnifier büyüteç
prison hapishane
steal çalmak
thief hırsız
cut down devirmek
damage zarar vermek
garbage çöp
electrical device elektrikli cihaz
harm zarar vermek
litter çöp atmak
plug priz
unplug prizden fişi çekmek
pollution çevre kirliliği
recycle geri dönüşüm
reduce eksiltmek
save korumak
waste israf etmek
ballot box oy sandığı
campaign kampanya
candidate aday
election seçim
fair adil
law kanun
make a speech konuşma yapmak
give a speech konuşma yapmak
president başkan (devletin başı)
respect saygı
right hak
vote oy
Dördüncü Ünite Weather and Emotions Kelimeleri
forecast: tahmin etmek
foggy: sisli
window: pencere
sunshine: güneş ışığı
mittens: tek parmalı eldiven
raincoat: yağmurluk
kite: çaylık
snowy: yağışlı
moody: kaprisli
upset : ÜZGÜN,keyfini kaçırmak
anxious: endişeli
scared: korkmuş
shining: parlayan
conditions: koşullu/şartlı
terrible: berbat
lightening: aydınlatma
İngilizce 6 Beşinci Ünite At the Fair Kelimeleri
turn dönmek
upside Üst taraf
shoulder omuz
breath nefes
hide saklamak
horrible berbat
amazing şaşırtıcı
terrifying korkutucu
fearless cesur
fearful korkunç
frightened korkan
creatures yaratıklar
İngilizce 6 ALTINCI Ünite Vacations Kelimeleri
holiday tatil
pick berries dut toplamak
climb mountains dağa çıkmak
skating paten yapma
comfortable rahat
sunbathing güneşlenmek
snowboarding karda kaymak
hiking yürüyüş yapmak
sightseeing gezi
7.ÜNİTE OCCUPATİONS KELİMELERİ
costumer giysici
technician teknisyen
repair tamir etmek
location yer
description betimleme
sensitive duyarlı
sociable girişken
logical makul
arts and craft sanat ve el sanatları
frequently sık sık
cockpit uçuş kabini
security emniyet
apron önlük
inside iç tara
8. ÜNİTE DEDECTİVES AT WORK KELİMELERİ
immediately hemen /derhal
burglars hırsızlar
stealing hırsızlık
inspector müfettiş
robbed soyulmuş
moment nüfuz
burgled soyulmuş
jewelery takı
against karşı
reducing zayıflama
whales binalar
steps ayaklı merdiven
daughter kız evlat
suddenly aniden
trousers pantolon
scared korkmuş
investigated incelenmiş
magnifier büyüteç
fingerprints parmak izi
9. ÜNİTE SAVİNG KELİMELERİ
garbage işe yaramaz
throw away çöpe atmak
unplug fişini çekmek
remote control uzaktan kontrol
grass otlak
turn off the taps çeşmeleri kapatmak
recyclable geri dönüşüm
keep off the grass çimlere basmayın
swimming not allowed yüzülmez
don’t feed the anımals hayvanları beslemeyin
make fire mangal yapmak
pollute kirletmek
harmful zararlı
pollution kirlenme
sulphur kükürt
10. ÜNİTE DEMOKRACY KELİMELERİ
research araştırmak
ballot box oy sandığı
cooperation iş birliği
career kariyer
smart board akıllı tahta
candidate aday
experiment deney
vote oy vermek
election seçim
respectful saygılı
announcing duyuru
principle ilke /prensip
wrong YANLIŞ
equal denk /eşit
public halk
president başbakan
respect saygı
Similar topics
» 10.SINIF İNGİLİZCE KELİMELER ve ANLAMLARI 11.SINIF
» 5.Sınıf İngilizce Kelimeler
» 8.SINIF İNGİLİZCE KELİMELER
» Anadolu liseleri 9.sınıf 1.yazılı çıkabilecek sorular:
» 11.Sınıf İngilizce Kelimeler
» 5.Sınıf İngilizce Kelimeler
» 8.SINIF İNGİLİZCE KELİMELER
» Anadolu liseleri 9.sınıf 1.yazılı çıkabilecek sorular:
» 11.Sınıf İngilizce Kelimeler
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz