İNGİLİZCEDE LET ,AKTİF VE PASİF CÜMLELER
İNGİLİZCEDE LET ,AKTİF VE PASİF CÜMLELER
Let (me, her, him...)|bana, ona...- izin verin, müsaade edin, bırakın
Let (me, her, him...) - (bana, ona...) izin verin, müsaade edin, bırakın
Let me help you with your coat.
Müsaade edin paltonuzu tutayım.
Let her play in the garden.
Bırak bahçede oynasın.
Let him come with you.
Bırakın sizinle gelsin.
Let them show you what they brought.
Getirdiklerini size göstermelerine izin verin.
Let :
be allowed to - let fiilinin passive halidir
Present Tense :
Aktif : The lecturer lets the students ask him questions.
Konuşmacı, talebelerin kendisine soru sormasına izin veriyor.
Pasif : The students are let to ask questions.
Talebelerin soru sormasına izin veriliyor.
Aktif : You should let the boys talk to each other
Çocukların biribiriyle konuşmasına izin vermelisin.
Pasif : The boys should be let to talk to each other.
Çocukların birbiriyle konuşmasına izin verilmeli.
Soru : Would you please let me say what I’d like to say?
Söylemek istediğimi söylememe izin verirmisiniz?
Present Continous Tense :
Aktif : They are not letting me in.
Beni içeri sokmuyorlar.
Pasif : I’m not let in.
Ben içeri sokulmuyorum.
Aktif : The manager is not letting the staff read newspapers during work hours.
Müdür mesai saatleri dahilinde gazete okunmasına müsaade etmiyor.
Pasif : The staff are not being allowed to read newspapers during work hours. Elemanların mesai saatleri dahilinde gazete okumalarınaına izin verilmiyor.
Present Perfect Tense:
Aktif : We haven’t let the youngsters to be disrespectfull to elderly.
Gençlerin büyüklere karşı saygızız davranmasına izin vermedik.
Pasif : The youngsters haven’t been allowed to be disrespectfull to elderly.
Gençlerin büyüklere karşı saygısız davranmasına müsaade edilmedi.
Aktif Soru : Have they let you to borrow books from the library?
Kütüphaneden kitap ödünç almana müsaaade ettilermi?
Past Tense:
Aktif : The English teacher didn’t let the children misprounce English words.
İngilizce hocası çocukların İngilizce kelimeleri yanlış telaffuz etmesine izin vermedi.
Pasif : The children were not allowed to misprounce English words.
Çocukların İngilizce kelimeleri yanlış telaffuz etmesine izin verilmedi.
Aktif : The doctor let the patients eat nothing but vegetables.
Doktor hastaların sadece sebze yemelerine izin verdi.
Pasif: The patients were let to eat nothing but vegetables.
Hastaların (doktor taraafından) sadece sebze yemelerine izin verildi.
Aktif Soru : Did she let her neighbores make a party yesterday?
Dün komşuların parti yapmasına izin verdi mi?
Futıre Tense :
Aktif :They won’t let you do whatever you like.
Her istediğini yapmana izin vermeyecekler.
Pasif : You won’t be allowed to do whatever you like.
Her istediğini yapmana izin verilmeyecek.
Soru : Will they be let (allowed) to work on their own way.
Kendi tarzlarında çalışmalarına izin verilecekmi?
Dikkat : Örneklerde görüldüğü üzere, çok kez pasif yapıda let yerine allow
izin vermek, müsaade etmek kullanılır.
They let us leave early ( active )
We were let leave early . ( passive )
NOTE : "LET" can't normally be used in passive sentences . Instead , we use "allow to "
After questioning , he was let go . ( NOT normal )
After questioning , he was allowed to go . ( normal )
izin verme taşır (yasaklama genelde)= to be allowed
let ise allow anlamına gelir ama yasaklama felan taşımaz..
- Let : İzin vermek, müsaade etrmek, salmak anlamına gelir. Birisine bir şey yapması için izin vermeyi anlatır.
The guard let noone enter the area = Muhafız kimseyi alana sokmadı.
I won’t let anybody drive my brand-new car. = Yepyeni arabamı kimseye kullandırtmam.
Her father didn’t let her go to the party. = Babası partiye gitmesine izin vermedi.
John let me drive his new car.
to allow müsade etmek
-
to let bırakmak
Ayşe’s mother must not allow her to swim in winter.
Ayşe’nin annesi onun kışın yüzmesine müsade etmemelidir.
I let the bird fly.
Kuşu uçurdum. (salıverdim.)
I will not let them fight.
Bırakmayacağım, kavga etsinler.
Let them swim.
Bırak yüzsünler.
You always speak, let me speak a little.
Daima sen konuşursun (konuşuyorsun), bırak biraz ben konuşayım.
Let him cry.
Bırak onu, ağlasın.
Let us go.
Haydi gidelim.
(o) git-sin --> gitsin let him go (not like "allow him to go", this has the meaning that you want him to go in an imperative way)
‘Let’ eylemi edilgen çatıda yerini ‘allow’ bırakır.Bu sözcüklerden sonra ‘to’lu eylem kullanılır.
ÖRNEK
: They didn’t let use our dictionaries in the examination.
We were not allowed to use our dictionaries in the examination.
I wish he were allowed to come
Let
FORM
let + PERSON + VERB
EXAMPLES:
John let me drive his new car.
Will your parents let you go to the party?
I don't know if my boss will let me take the day off.
İfade Eden Yapılar
“Be allowed to” yapılacak olan eylemlere izin verilmesi veya verilmemesi için kullanılır. Şahıs zamirinden sonra “be allowed to ve fiil getirilerek yapılır.
he was allowed goo the party. (Partiye gitmesine izin verildi.)
You are not allowed to enter here without an identity card. (Kimlik kartı olmaksızın buraya girmenize izin verilmez.)
be allowed to - let fiilinin passive halidir.
be zamana göre çekilebilir.
I was allowed to go abroad . ( Passive)
My father let me go abroad. ( Active) dir.
be not allowed to ise bu kalıbın negative halidir.
1. I should never have let you leave this place.
2. I should never have allowed you to leave this place.
, to be allowed to
We often use to be able to or to be allowed to instead of "can". We can only form the Past of "can" (could). To put "can" into other tenses we need the phrases to be able to or to be allowed to.
'let' and 'allow'izin vermek anlamında
Both 'let' and 'allow' can be used to talk about giving and refusing permission.
Let
subject let object infinitive or prepositional phrase
They let me go out and get a drink
Allow
subject allow object infinitive with 'to'
They allowed me to go out and get a drink
She won't allow anyone to smoke in the Office
'Gaza is a jail. Nobody is allowed to leave. We are all starving now'
Gaza is a jail. They let nobody leave.We are all starving now."
You are not allowed on the airplane. (smoke)
1)I made him clean the car
2)I let him clean the car
3)I allowed him to clean the car
Let (me, her, him...) - (bana, ona...) izin verin, müsaade edin, bırakın
Let me help you with your coat.
Müsaade edin paltonuzu tutayım.
Let her play in the garden.
Bırak bahçede oynasın.
Let him come with you.
Bırakın sizinle gelsin.
Let them show you what they brought.
Getirdiklerini size göstermelerine izin verin.
Let :
be allowed to - let fiilinin passive halidir
Present Tense :
Aktif : The lecturer lets the students ask him questions.
Konuşmacı, talebelerin kendisine soru sormasına izin veriyor.
Pasif : The students are let to ask questions.
Talebelerin soru sormasına izin veriliyor.
Aktif : You should let the boys talk to each other
Çocukların biribiriyle konuşmasına izin vermelisin.
Pasif : The boys should be let to talk to each other.
Çocukların birbiriyle konuşmasına izin verilmeli.
Soru : Would you please let me say what I’d like to say?
Söylemek istediğimi söylememe izin verirmisiniz?
Present Continous Tense :
Aktif : They are not letting me in.
Beni içeri sokmuyorlar.
Pasif : I’m not let in.
Ben içeri sokulmuyorum.
Aktif : The manager is not letting the staff read newspapers during work hours.
Müdür mesai saatleri dahilinde gazete okunmasına müsaade etmiyor.
Pasif : The staff are not being allowed to read newspapers during work hours. Elemanların mesai saatleri dahilinde gazete okumalarınaına izin verilmiyor.
Present Perfect Tense:
Aktif : We haven’t let the youngsters to be disrespectfull to elderly.
Gençlerin büyüklere karşı saygızız davranmasına izin vermedik.
Pasif : The youngsters haven’t been allowed to be disrespectfull to elderly.
Gençlerin büyüklere karşı saygısız davranmasına müsaade edilmedi.
Aktif Soru : Have they let you to borrow books from the library?
Kütüphaneden kitap ödünç almana müsaaade ettilermi?
Past Tense:
Aktif : The English teacher didn’t let the children misprounce English words.
İngilizce hocası çocukların İngilizce kelimeleri yanlış telaffuz etmesine izin vermedi.
Pasif : The children were not allowed to misprounce English words.
Çocukların İngilizce kelimeleri yanlış telaffuz etmesine izin verilmedi.
Aktif : The doctor let the patients eat nothing but vegetables.
Doktor hastaların sadece sebze yemelerine izin verdi.
Pasif: The patients were let to eat nothing but vegetables.
Hastaların (doktor taraafından) sadece sebze yemelerine izin verildi.
Aktif Soru : Did she let her neighbores make a party yesterday?
Dün komşuların parti yapmasına izin verdi mi?
Futıre Tense :
Aktif :They won’t let you do whatever you like.
Her istediğini yapmana izin vermeyecekler.
Pasif : You won’t be allowed to do whatever you like.
Her istediğini yapmana izin verilmeyecek.
Soru : Will they be let (allowed) to work on their own way.
Kendi tarzlarında çalışmalarına izin verilecekmi?
Dikkat : Örneklerde görüldüğü üzere, çok kez pasif yapıda let yerine allow
izin vermek, müsaade etmek kullanılır.
They let us leave early ( active )
We were let leave early . ( passive )
NOTE : "LET" can't normally be used in passive sentences . Instead , we use "allow to "
After questioning , he was let go . ( NOT normal )
After questioning , he was allowed to go . ( normal )
izin verme taşır (yasaklama genelde)= to be allowed
let ise allow anlamına gelir ama yasaklama felan taşımaz..
- Let : İzin vermek, müsaade etrmek, salmak anlamına gelir. Birisine bir şey yapması için izin vermeyi anlatır.
The guard let noone enter the area = Muhafız kimseyi alana sokmadı.
I won’t let anybody drive my brand-new car. = Yepyeni arabamı kimseye kullandırtmam.
Her father didn’t let her go to the party. = Babası partiye gitmesine izin vermedi.
John let me drive his new car.
to allow müsade etmek
-
to let bırakmak
Ayşe’s mother must not allow her to swim in winter.
Ayşe’nin annesi onun kışın yüzmesine müsade etmemelidir.
I let the bird fly.
Kuşu uçurdum. (salıverdim.)
I will not let them fight.
Bırakmayacağım, kavga etsinler.
Let them swim.
Bırak yüzsünler.
You always speak, let me speak a little.
Daima sen konuşursun (konuşuyorsun), bırak biraz ben konuşayım.
Let him cry.
Bırak onu, ağlasın.
Let us go.
Haydi gidelim.
(o) git-sin --> gitsin let him go (not like "allow him to go", this has the meaning that you want him to go in an imperative way)
‘Let’ eylemi edilgen çatıda yerini ‘allow’ bırakır.Bu sözcüklerden sonra ‘to’lu eylem kullanılır.
ÖRNEK
: They didn’t let use our dictionaries in the examination.
We were not allowed to use our dictionaries in the examination.
I wish he were allowed to come
Let
FORM
let + PERSON + VERB
EXAMPLES:
John let me drive his new car.
Will your parents let you go to the party?
I don't know if my boss will let me take the day off.
İfade Eden Yapılar
“Be allowed to” yapılacak olan eylemlere izin verilmesi veya verilmemesi için kullanılır. Şahıs zamirinden sonra “be allowed to ve fiil getirilerek yapılır.
he was allowed goo the party. (Partiye gitmesine izin verildi.)
You are not allowed to enter here without an identity card. (Kimlik kartı olmaksızın buraya girmenize izin verilmez.)
be allowed to - let fiilinin passive halidir.
be zamana göre çekilebilir.
I was allowed to go abroad . ( Passive)
My father let me go abroad. ( Active) dir.
be not allowed to ise bu kalıbın negative halidir.
1. I should never have let you leave this place.
2. I should never have allowed you to leave this place.
, to be allowed to
We often use to be able to or to be allowed to instead of "can". We can only form the Past of "can" (could). To put "can" into other tenses we need the phrases to be able to or to be allowed to.
'let' and 'allow'izin vermek anlamında
Both 'let' and 'allow' can be used to talk about giving and refusing permission.
Let
subject let object infinitive or prepositional phrase
They let me go out and get a drink
Allow
subject allow object infinitive with 'to'
They allowed me to go out and get a drink
She won't allow anyone to smoke in the Office
'Gaza is a jail. Nobody is allowed to leave. We are all starving now'
Gaza is a jail. They let nobody leave.We are all starving now."
You are not allowed on the airplane. (smoke)
1)I made him clean the car
2)I let him clean the car
3)I allowed him to clean the car
Similar topics
» İngilizcede aktif,pasif ve zamanların kullanılışı
» İNGİLİZCEDE EN ÇOK KULLANILAN CÜMLELER
» İNGİLİZCEDE COMPERATİF VE superlatif cümleler
» İF'Lİ CÜMLELER
» 3.SINIF İNGİLİZCE KİTABININ SAYFA SAYFA İŞLENİŞİ
» İNGİLİZCEDE EN ÇOK KULLANILAN CÜMLELER
» İNGİLİZCEDE COMPERATİF VE superlatif cümleler
» İF'Lİ CÜMLELER
» 3.SINIF İNGİLİZCE KİTABININ SAYFA SAYFA İŞLENİŞİ
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz