İNGİLİZCEDE EN ÇOK KULLANILAN CÜMLELER
İNGİLİZCEDE EN ÇOK KULLANILAN CÜMLELER
Absolutely not. (Kesinlikle hayır.)
Are you coming with me? (Benimle geliyor musun?)
Are you sure? (Emin misin?)
Are we almost there? (Varmak üzere miyiz?)
As soon as possible. (Bir an önce.)
Ask Over:Davet etmek.
Competent:yeterli, yetenekli, ehil, yetkili; yasal,fransızca:adj. compétent, capable; qualifié, qui a les capacités requises
amazing:s. şaşırtıcı, şaşılacak, hayran eden, hayret verici, ilginç
Remindof:Hatırlatmak.
Keep on :Devam etmek.
words of wisdom.bilgelik dolu sözler
Believe me. (İnan bana.)
Buy it! (Satın al!)
Call me tomorrow. (Yarın beni ara.)
Can you speak slowly? (Yavaş konuşabilir misin?)
Come with me. (Benimle gel.)
Congratulations. (Tebrikler.)
Do it right! (Doğru yap!)
Do you mean it? (Bunu mu demek istiyorsunuz?)
Do you see him often? (Onu sık görüyor musun?)
Do you understand? (Anlıyor musun?)
Do you want it? (Bunu istiyor musun?)
Do you want something? (Birşeyler ister misin?)
Don’t do it. (Yapma.)
Don’t exaggerate. (Abartma.)
Don’t tell me that. (Bana bunu söyleme.)
Give me a hand. (Bana yardım et.)
Demand;istemek,talep etm,ihtiyaç,istek,gerektirmek=require
on demands:talepleri üzerine.
Go right ahead. (Doğru devam edin.)
Have a good trip. (İyi yolculuklar.)
Have a nice day. (İyi günler.)
Have another one. (Bir tane daha iste.)
Have you finished? (Bitirdin mi?)
He doesn’t have time. (Zamanı yok. (erkek birisi için))
He is on his way. (O yolda. (erkek birisi için))
How are you doing? (Ne yapıyorsun? (Nasılsın?))
How long are you staying? (Ne kadar süre konaklayacaksınız?)
How much? (Ne kadar?)
I am crazy about her. (Beni deli ediyor. (kadın birisi için))
I am wasting my time. (Vaktimi boşa harcıyorum.)
I can do it. (Bunu yapabilirim.)
I can’t believe it. (Buna inanamıyorum.)
I can’t wait. (Bekleyemem.)
I don’t have time. (Zamanım yok.)
I don’t know anybody. (Ben kimseyi tanımıyorum.)
I don’t like it. (Bunu sevmiyorum.)
I don’t think so. (Ben öyle düşünmüyorum.)
I feel much better. (Ben çok daha iyi hissediyorum.)
I found it. (Buldum.)
I hate you! (Senden nefret ediyorum!)
I hope so. (Öyle umuyorum.)
I knew it. (Biliyordum.)
I love you. (Seni seviyorum.)
I noticed that. (Onu farkettim.)
I see. (Anlıyorum.)
I think so. (Bence de.)
I want to speak with him. (Onunla konuşmak istiyorum. (erkek birisi için))
I won. (Kazandım.)
I would like a cup of coffee, please. (Bir fincan kahve, lütfen.)
I’m hungry. (Açım.)
I’m leaving. (Ayrılıyorum.)
I’m sorry. (Özür dilerim.)
I’m used to it. (Ben buna alışığım.)
I’ll miss you. (Seni özleyeceğim.)
I’ll try. (Deneyeceğim.)
I’m bored. (Sıkıldım.)
I’m busy. (Meşgulüm.)
I’m having fun. (Eğleniyorum.)
I’m ready. (Hazırım.)
I’ve got it. (Bende var.)
It’s incredible! (Bu inanılmaz!)
Is it far? (Uzak mı?)
It doesn’t matter. (Önemli değil.)
It smells good. (Bu güzel kokuyor.)
It’s about time. (Zaman gelmek üzere.)
It’s all right. (Her şey yolunda.)
It’s easy. (Bu kolay.)
It’s good. (Iyi.)
It’s near here. (Buraya yakın.)
It’s nothing. (Mühim değil.)
It’s time to go. (Gitme zamanı.)
It’s different. (Bu farklı.)
It’s funny. (Komik.)
It’s impossible. (Bu imkansız.)
It’s not bad. (Fena değil.)
It’s not difficult. (Bu zor değil.)
It’s not worth it. (Buna değmez.)
It’s obvious. (Gayet açık.)
It’s the same thing. (Aynı şey.)
It’s your turn. (Senin sıran.)
Me too. (Ben de.)
Not yet. (Henüz değil.)
Relax! (Rahatla!)
See you tomorrow. (Yarın görüşürüz.)
She is my best friend. (O benim en iyi arkadaşım. (kadın birisi için))
She is so smart. (O kadar akıllı ki. (kadın birisi için))
Slow down! (Yavaşla!)
Tell me. (Söyle bana.)
Thank you very much. (Çok teşekkür ederim.)
That happens. (Olur öyle şeyler.)
That’s enough. (Bu yeterli.)
That’s interesting. (İlginç.)
That’s right. (Doğru.)
That’s true. (Doğru.)
There are too many people here. (Burada çok kişi var.)
They like each other. (Birbirlerini sevdiler.)
Think about it. (Bunu düşün.)
Too bad! (Çok kötü!)
Wait for me. (Beni bekle.)
What did you say? (Ne dedin?)
What do you think? (Ne düşünüyorsun?)
What is he talking about? (Ne bahsediyor? (erkek birisi için))
What terrible weather! (Ne korkunç bir hava!)
What’s going on? (Neler oluyor?)
What’s the date today? (Bugünün tarihi nedir?)
Where are you going? (Nereye gidiyorsun?)
Where is he? (O nerede? (erkek birisi için))
You are impatient. (Sen sabırsızsın.)
You look tired. (Yorgun görünüyorsun.)
You surprise me. (Beni şaşırttın.)
You’re crazy. (Çılgınsın.)
You’re welcome. (Rica ederim.)
You’re always right. (Sen hep haklısın.)
You’re in a bad mood. (Sen kötüsün.)
You’re lying. (Yalan söylüyorsun.)
You’re wrong. (Yanılıyorsun.)
A
After you: Senden sonra
Allow me: Bana izin ver
A lovely day, isn’t it?: Hoş bir gün, (öyle) değil mi?
Any thing else?: Başka bir şey var mı?
Any day will do: Herhangi bir gün bana uğra
Are you kidding?: Şaka mı yapıyorsun? Kafa mı buluyorsun?
Are you sure?: Emin misin?
As for me: Bence
As soon as possible (A.S.A.P.): Mümkün olan en kısa sürede
B
Be careful!: Dikkatli ol!
Be calm!: Sakin ol!
Be patient!: Sabırlı ol!
Be quiet!: Sessiz ol
Bottoms up!: Şerefe! İçkiyi bir yudumda bitirmek. Fondip yapmak
Bless you!: Çok yasa!
By the way: Bu arada..
C
Can I help you?: Yardım edebilir miyim?
Can you repeat it?: Tekrar eder misin?
Cheer up!: Neşelen
Come on: Yapma, hadi ama
Congratulations!: Tebrikler!
Count me on, Count me in: Ben varım, beni de sayın.
D
Do l have to?: Yapmak zorunda mıyım?
Do me a favor: Bana bir iyilik yap
Do you understand?: Anladın mı?
Don’t be so childish: Çocuk olma, çocuk gibi davranma
Don’t be ridiculous: Komik olma
Don’t be so modest: Alçak gönüllü olma
Don’t keep the truth from me: Benden gerçekleri saklama
Don’t let me down: Beni hayal kırıklığına uğratma
Don’t move!: Kımıldama!
Don’t worry: Endişelenme
E
Enjoy yourself!: Eğlenmene bak!
Excuse me Sir: Affedersiniz efendim
F
Feel beter: Daha iyi hissetmek, daha iyi olmak
Follow me: Beni takip et
Forget it!: Unut onu, unut gitsin
Forgive me: Beni affet
For what?: Ne için?
G
Give me a hand!: Bana yardımcı ol, bana yardım et (şu işe bi el at).
Good job!: İyi iş
Good luck!: İyi şanslar
Guess what?: Tahmin et ne (oldu)?
H
Have fun!: İyi eğlenceler veya eğlen
He can’t take a joke: O şakadan anlamaz
He doesn’t care about me: Beni umursamıyor
He has a large income: Onun kazancı çok, iyi para kazanıyor
He is collecting (saving) Money: Para biriktiriyor
He is my age: O benim yaşımda
He is just a child: O sadece bir çocuk
He is totally exhausted: O tamamen bitmişti, tükenmişti
He looks very healthy: O çok sağlıklı gözüküyor
He paused for a reply: Cevap vermek için durdu
He repaired his house: O onun evini tamir etti
He suggested a picnic: Piknik yapmayı önerdi
He was born in New York: O New York da doğdu
Help yourself: Kendine yardım et
Here’s a gift for you: Bu senin için bir hediye, işte hediyen!
Here you are: İşte buyurun (alın), işte buradasın
Hold on: Bekle
How are things going?: İşler nasıl gidiyor?
How do I look?: Nasıl görünüyorum?
How’s it going?: Nasıl gidiyor? Ne var ne yok?
How much?: Ne kadar
How much does it cost?: O ne kadar tutuyor, maliyeti nedir?
I
I agree: Aynı fikirdeyim, sana katılıyorum
I caught the last bus: Son otobüse yetiştim
I can’t help it: Benim elimde olan bir şey değil.
I could hardly speak: Zorlukla konuşabildim
I decline!: Reddediyorum
I don’t mean it: Onu demek istemedim, onu kasdetmedim.
I dont understand: Anlamadım
I doubt it: Ondan şüpheliyim, Ondan şüphe ederim.
I have a suprise for you: Senin için bir sürprizim var
I have no idea: Hiçbir fikrim yok
I have something to tell you: Sana söyleyeceğim bir şey var
I have the right to know: Bilmeye hakkım var
I just made it!: Şimdi yaptım.
I know all about it: Bütün ayrıntılarıyla biliyorum
I know what I said: Ne dediğimi biliyorum
I love you!: Seni seviyorum.
I’ll arange everything: Herşeyi ayarlayacağım
I’ll back soon: Çok yakın zamanda geri döneceğim
I’ll be more careful: Daha dikkatli olacağım
I’ll be right there: Hemen geliyorum
I’ll have to try that: Bunu denemek zorundayım
I’ll fix you up: Sizinle ilgileneceğim
I’ll see to it: O işi hallederim ben.
I’m afraid that I have to go: Korkarım gitmem gerekiyor
I’m busy: Meşgulüm, yoğunum
I’m full: Tokum.
I’m his fan: Onun hayranıyım
I’m home: Evdeyim
I’m in a hurry!: Acelem var
I’m lost: Kayboldum.
I’m not sure I can do it: Yapabilir miyim emin değilim
I’m on a diet: Diyetteyim
I’m single: Bekârım
I’m so sorry about this: Bunun için çok üzgünüm
I’m sorry: Özür dilerim, üzgünüm
I’m sure: Eminin
I’m sure of it: Ondan eminim
I’m very proud of you: Seninle gurur duyuyorum
I need to do this: Bunu yapmaya ihtiyacım var
I saw it with my own eyes: Kendi gözlerimle gördüm
I see: Anlıyorum
I quit!: İstifa ediyorum, bırakıyorum, vazgeçiyorum.
I promise: Söz veririm
I think so: Sanırım öyle
In that case: Bu durumda
Is it true or false?: Doğru mu yanlış mı?
Is it yours?: Bu senin mi?
It doesn’t make sense: Bunun bir anlamı yok
It doesn’t matter: Fark etmez
It really takes time: Bu gerçekten zaman alır
It’s fort he best: Böylesi daha iyi
It’s her field: En iyi o bilir, onun alanı
It’s none of your business: Üstünüze vazife değil, sizi alakadar etmez, sizi ilgilendirmez
It’s not a question of that: Mesele o değil
It’s a good idea: BU iyi bir fikir
It’s a long story: Uzun hikaye
It’s just what I need: Bu tam da ihtiyacım olan şey
It’s not a good idea: Bu iyi bir fikir değil
It’s no use complaining: Şikayet etmenin anlamı yok
It’s ok: Herşey tamam, herşey yolunda
It’s on the tip of my tongue: Dilimin ucunda
It’s too good to be ture: Gerçek olamayacak kadar iyi
It’s up to you: Bu sana bağlı
It’s very thoughtful of you: Çok düşüncelisin
It’s your turne: Sen sıran
It seems all right: Tamam gibi gözüküyor
J
Just a minute: Sadece 1 dakika izin ver
Just wonderful!: Harika!
K
Keep in touch: Muhafaza et, irtibatı kesme, teması kesme
Keep it up!: Aynen devam et!
Keep your promise: Sözünü tut
L
Let me see: Bir bakayım
Let’s go!: Hadi gidelim!
Let’s not waste our time: Zamanımızı boşa harcamayalım
M
Make yourself at home: Kendini evdeymiş gibi hisset
Me too: Ben de
Mind your own business: Siz kendi işinize bakın!
More or less: Aşağı yukarı
Move out of my way!: Yolumdan çekil!
My car needs washing: Arabamın yıkamaya ihtiyacı var
My god!: Aman Tanrım
My treat: Bu benden.
N
Neither you nor he is wrong: Ne sen hatalısın ne de o
Never mind: Boş ver, zararı yok
None of your business!: Seni ilgilendirmez
No one knows: Kimse bilemez
No problem!: Sorun yok
No way!: Olamaz! Hiçbir şekilde, hiçbir yol,
Not a sound was heard: Sessizlik hâkimdi, çıt yoktu
Not bad: Kötü değil, fena değil
Not yet: Henüz değil
O
Of course!: Tabiî ki
S
See you: Görüşürüz Shut up!: Kapa çeneni
Slow down!: Yavaşla
So do I: Bence de
So it seems: Öyle görünüyor
So long: Hoşça kal, oldukça uzun
So much the beter: Daha iyi ya, Tam isabet!
Sooner or later: Er ya da geç (eninde sonunda)
So so: şöyle böyle, eh işte
Stop making such a noise: Gürültü yapmayı kes.
T
Take care!: Kendine iyi bak, dikkat et
Take it easy: Rahatına bak, kafana takma, boşver
Tell the truth: Doğruyu söyle
Thank you: Teşekkür ederim
Thank you for your advice: Önerin için teşekkür ederim
Thank you for your effort: Çabanız için teşekkür ederim.
That’s always the case: Her zaman öyledir.
That’s all!: Hepsi bu, bu kadar.
That’s all for now: Şimdilik bu kadar
That’s neat: İlginç bir şey
That’s the worst of it!: Bu olabileceğin en kötüsüdür.
The road divides here: Yol burada ayrılıyor
The whole world knows that: Bütün dünya bunu bilir
They hurt: Onlar acıtır, bu incitir
Things are getting beter: İşler iyiye gidiyor
Time after time: Zaman zaman
Time is money: Zaman paradır
Time is running out: Zaman tükeniyor
This way: Buradan ya da bu şekilde
Time is up: Zaman doldu, süre bitti.
To be careful!: Dikkatli olmak
Try again: Tekrar dene
W
Watch out!: Dikkat et!
What about you?: Peki ya sen, bu konuda senin fikrin ne, sen bu konuda ne düşünüyorsun?
What a nice day (it is)!: Ne güzel bir gün!
What a pity!: Ne yazık!
What does it mean?: Bu ne anlama geliyor?
What do you think?: Ne düşünüyorsun?
What happened?: Ne oldu?
What happened to you?: Sana ne oldu?
What’s new?: Ne haber
What’s the matter?: Ne var, ne oldu?
What’s up?: Ne haber?
What’s wrong with you?: Neyin var?
What’s your trounle?: Senin derdin ne?
Who’s calling?: Kim arıyor, kim çağırıyor
Who tall you that?: Bunu sana kim dedi?
Would you like some help?: Yardım ister misin?
Why not?: Neden olmasın
Y
Yes, I suppose so: Evet, galiba öyle
You are a chicken: Sen bir ödleksin
You are just in time: Tam zamanında geldin
You are really killing me: Beni gerçekten öldürüyorsun
You can get what you want: Ne istersen alabilirsin
You did right: Doğru yaptın
You have got a point there: İyi bir noktaya değindin
You here that?: Duydun mu?
You owe me one: Bana borçlusun
You’re welcome: Birşey değil
You set me up!: Bana tezgâh kurdun!
Similar topics
» İNGİLİZCEDE LET ,AKTİF VE PASİF CÜMLELER
» İNGİLİZCEDE COMPERATİF VE superlatif cümleler
» 6.SINIF İNGİLİZCE TÜM KELİMELER
» 3.SINIF İNGİLİZCE KİTABININ SAYFA SAYFA İŞLENİŞİ
» ingilizcede en çok kullanılan fiiller ve türkçe karşılıkları 2
» İNGİLİZCEDE COMPERATİF VE superlatif cümleler
» 6.SINIF İNGİLİZCE TÜM KELİMELER
» 3.SINIF İNGİLİZCE KİTABININ SAYFA SAYFA İŞLENİŞİ
» ingilizcede en çok kullanılan fiiller ve türkçe karşılıkları 2
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz