CENNETE GİRECEK KADIN
Allahü teâlâ katında sevgili bir kul olabilmenin on şartı olduğunu
Evliyanın büyüklerinden Ali Râmitenî hazretleri, Allahü teâlâ katında sevgili bir kul olabilmenin on şartı olduğunu bildirip bunları şöyle sıralamaktadır:
Birincisi; Zâhirin ve Bâtının temiz olması: Zâhirin temiz olması; giyecek, yiyecek, içeceklerin ve kullanılacak bütün eşyâların temiz ve helal olmasıdır. Bâtının temiz olması ise; kalbin iyi huylarla dolu olmasıdır. Hased etmemek, başkaları hakkında kötülük düşünmemek, Allahü teâlânın düşmanlarından nefret etmek, dostlarına da muhabbet etmek gibi cenâb-ı Hakkın beğendiği iyi huylardır. Kalb, Allahü teâlânın nazargâhıdır. Gönül, kalb temiz olmazsa ibâdetlerin lezzeti alınamaz, mârifete, Allahü teâlâya âit bilgilere kavuşulamaz.
İkincisi; dilin temizliğidir. Dilin zararlı,münâsebetsiz ve uygun olmayan sözleri söylemeyip susması, Kur'ân-ı kerîm okuması, emr-i ma'rûf ve nehy-i münkerde bulunması, Allahü teâlânın emirlerini yapmayı ve yasaklarından kaçınmayı bildirmesi, ilim öğretmesi gibi. Zîrâ sevgili Peygamberimiz; "İnsanlar, dilleri yüzünden Cehenneme atılırlar." buyurdu.
Üçüncü şart; mümkün olduğu kadar kötü insanlardan ve çevreden uzak durmaya çalışmalıdır. Bu sebeple göz, haram şeylere bakmamış olur. Zîrâ kalb, göze tâbidir. Her harama bakış, kalb aynasını karartır.
Dördüncü şart; oruç tutmaktır. İnsan oruç tutmak sûretiyle meleklere benzemiş ve nefsini kahretmiş olur. Hadîs-i şerîfte; "Oruç, Cehenneme kalkandır." buyuruldu.
Beşinci şart; Allahü teâlâyı çok hatırlamak, ismini çok söylemektir. En fazîletli olan zikir, "Kelime-i tevhid”dir. Lâ ilâhe illallah Muhammederresulullah diyen kimse ihlâs sâhibi olur. Allahü teâlâ, Kur'ân-ı kerîmde, Ahzâb sûresinin kırk birinci âyet-i kerîmesinde meâlen; "Ey îmân edenler! Allah'ı çok zikrediniz." buyurdu. Nefsin arzu ve isteklerinden kurtulmak için devamlı zikretmelidir. Her işinde Cenab-ı Hakkın rızasını düşünmek, hatırlamak da zikirdir.
Altıncı şart; İyi düşüncelere sahip olmaktır. İnsanın kalbine gelen düşünceler dört kısımdır. Bunlar; Rahmânî, melekânî, şeytânî, nefsânîdir. Rahmânî; gafletten uyanmak, kötü yoldan doğru yola kavuşmaktır. Melekânî; ibâdete, tâate rağbet etmektir. Şeytânî; günahı süslemekdir. Nefsânî de; dünyâyı taleb etmek, istemektir. Şeytânî ve nefsânî düşüncelerden kurtulmak gerekmektedir.
Yedinci şart; Allahü teâlânın hükmüne rızâ göstermek, irâdesine teslim olmaktır. Havf ve recâ, korku ve ümid arasında yaşamaktır. Zîrâ Allah'tan korkan kimse, günah işlemez. Ayrıca mümin, ümitsizliğe de düşmez. Allahü teâlâ, ümitsizliğe düşmemeyi emretmektedir.
Sekizinci şart; sâlihlerle, iyi insanlarla beraber olmaktır. Sâlihlerle sohbet edildiği takdirde, günahlara perde çekilir, haramlar gözüne kötü görünür.
Dokuzuncu şart; iyi ve güzel hasletlerle bezenmektir. Bu da, her şeyi yaratan Allahü teâlânın ahlâkıyla ahlâklanmaktır. Çünkü Peygamber efendimiz; "Allahü teâlânın ahlâkıyla ahlâklanınız." buyurdu.
Onuncu şart; helâl ve temiz lokma yemektir. Bu da farzlardandır. Nitekim Allahü teâlâ, Bekara sûresinin yüz altmış sekizinci ayet-i kerîmesinde meâlen; "Yeryüzündekilerden helâl ve temiz olanını yiyiniz." buyurmaktadır. Peygamber efendimiz ise; "İbâdet on cüzdür. Dokuzu helâlı taleb etmektir." Geriye kalan bütün ibâdetler bir cüzdür. Helâl yemeyen kimse, Allahü teâlâya itâat etme gücünü kendisinde bulamaz. Helâl yiyen kimse de, Allahü teâlâya isyânkâr olmaz. Helâl ve temiz yer, isrâf etmez.
Bunları yapanı Allahü teâlâ sever. Allahü teâlânın sevdiğini ise herkes sever. Çünkü, hadîs-i şerifte, "Allahü teâlâ bir kulunu severse, onun sevgisini kullarının kalbine düşürür." buyuruluyor.
Birincisi; Zâhirin ve Bâtının temiz olması: Zâhirin temiz olması; giyecek, yiyecek, içeceklerin ve kullanılacak bütün eşyâların temiz ve helal olmasıdır. Bâtının temiz olması ise; kalbin iyi huylarla dolu olmasıdır. Hased etmemek, başkaları hakkında kötülük düşünmemek, Allahü teâlânın düşmanlarından nefret etmek, dostlarına da muhabbet etmek gibi cenâb-ı Hakkın beğendiği iyi huylardır. Kalb, Allahü teâlânın nazargâhıdır. Gönül, kalb temiz olmazsa ibâdetlerin lezzeti alınamaz, mârifete, Allahü teâlâya âit bilgilere kavuşulamaz.
İkincisi; dilin temizliğidir. Dilin zararlı,münâsebetsiz ve uygun olmayan sözleri söylemeyip susması, Kur'ân-ı kerîm okuması, emr-i ma'rûf ve nehy-i münkerde bulunması, Allahü teâlânın emirlerini yapmayı ve yasaklarından kaçınmayı bildirmesi, ilim öğretmesi gibi. Zîrâ sevgili Peygamberimiz; "İnsanlar, dilleri yüzünden Cehenneme atılırlar." buyurdu.
Üçüncü şart; mümkün olduğu kadar kötü insanlardan ve çevreden uzak durmaya çalışmalıdır. Bu sebeple göz, haram şeylere bakmamış olur. Zîrâ kalb, göze tâbidir. Her harama bakış, kalb aynasını karartır.
Dördüncü şart; oruç tutmaktır. İnsan oruç tutmak sûretiyle meleklere benzemiş ve nefsini kahretmiş olur. Hadîs-i şerîfte; "Oruç, Cehenneme kalkandır." buyuruldu.
Beşinci şart; Allahü teâlâyı çok hatırlamak, ismini çok söylemektir. En fazîletli olan zikir, "Kelime-i tevhid”dir. Lâ ilâhe illallah Muhammederresulullah diyen kimse ihlâs sâhibi olur. Allahü teâlâ, Kur'ân-ı kerîmde, Ahzâb sûresinin kırk birinci âyet-i kerîmesinde meâlen; "Ey îmân edenler! Allah'ı çok zikrediniz." buyurdu. Nefsin arzu ve isteklerinden kurtulmak için devamlı zikretmelidir. Her işinde Cenab-ı Hakkın rızasını düşünmek, hatırlamak da zikirdir.
Altıncı şart; İyi düşüncelere sahip olmaktır. İnsanın kalbine gelen düşünceler dört kısımdır. Bunlar; Rahmânî, melekânî, şeytânî, nefsânîdir. Rahmânî; gafletten uyanmak, kötü yoldan doğru yola kavuşmaktır. Melekânî; ibâdete, tâate rağbet etmektir. Şeytânî; günahı süslemekdir. Nefsânî de; dünyâyı taleb etmek, istemektir. Şeytânî ve nefsânî düşüncelerden kurtulmak gerekmektedir.
Yedinci şart; Allahü teâlânın hükmüne rızâ göstermek, irâdesine teslim olmaktır. Havf ve recâ, korku ve ümid arasında yaşamaktır. Zîrâ Allah'tan korkan kimse, günah işlemez. Ayrıca mümin, ümitsizliğe de düşmez. Allahü teâlâ, ümitsizliğe düşmemeyi emretmektedir.
Sekizinci şart; sâlihlerle, iyi insanlarla beraber olmaktır. Sâlihlerle sohbet edildiği takdirde, günahlara perde çekilir, haramlar gözüne kötü görünür.
Dokuzuncu şart; iyi ve güzel hasletlerle bezenmektir. Bu da, her şeyi yaratan Allahü teâlânın ahlâkıyla ahlâklanmaktır. Çünkü Peygamber efendimiz; "Allahü teâlânın ahlâkıyla ahlâklanınız." buyurdu.
Onuncu şart; helâl ve temiz lokma yemektir. Bu da farzlardandır. Nitekim Allahü teâlâ, Bekara sûresinin yüz altmış sekizinci ayet-i kerîmesinde meâlen; "Yeryüzündekilerden helâl ve temiz olanını yiyiniz." buyurmaktadır. Peygamber efendimiz ise; "İbâdet on cüzdür. Dokuzu helâlı taleb etmektir." Geriye kalan bütün ibâdetler bir cüzdür. Helâl yemeyen kimse, Allahü teâlâya itâat etme gücünü kendisinde bulamaz. Helâl yiyen kimse de, Allahü teâlâya isyânkâr olmaz. Helâl ve temiz yer, isrâf etmez.
Bunları yapanı Allahü teâlâ sever. Allahü teâlânın sevdiğini ise herkes sever. Çünkü, hadîs-i şerifte, "Allahü teâlâ bir kulunu severse, onun sevgisini kullarının kalbine düşürür." buyuruluyor.
CENNETE GİRECEK KADIN
Bir gün Rasulallah (s.a.v) efendimiz kızı Hz.
Fatıma' ya şöyle der ;
- Cennete giren ilk kadın kimdir biliyormusun ?
Hazreti Fatıma cevap verir ;
- Ey Fahr-i Kainat ben değilmiyim ?
Rasulallah efendimiz der ki ;
- Hayır, filan yerde filan evde bir kadın var o dur.
Hazreti Fatıma şöyle der ;
- Ne amel işlemektedir de cennete giren ilk kadın olacaktır
Rasuallah efendimiz cevaben git onu ziyaret et görürsün der. Hazreti Fatıma hazırlanıp o kadının evine gider. Kapıyı çalar çok çirkin bir ses ona cevap verir.
- Kimsiniz ?
Hazreti fatıma şöyle der ;
- Ben Fatıma.
- Hangi Fatıma? Der kadın,
Hazreti Fatıma şu cevabı verir ;
- Rasualllah (s.a.v) in kızı Fatıma.
Kadın şöyle seslenir.
- Kusura bakma iki cihan serverinin kızı, Kocam şu an evde yok, kendisi
benden başka kimseye Kapıyı açma dedi, Bende söz verdim açamam ey rasulllahın kızı. İstersen yarın gel başımın üstünde Yerin var sana canım kurban, O zamana kadar kocamdan izin alırım.
- Peki, Tamam.. der Hazreti Fatıma
Ertesi gün olur, Hazreti Fatıma yine o kadına giderken yanına Hazreti
Hüseyin gelir, Beni de götür Der, Hazreti Fatıma oğlunu kıramaz ve tamam gel beraber gidelim der. O kadının evine gelirler Kapıyı çalar.
- Kimsiniz ? der kadın
Hazreti Fatıma cevap verir;
- Benim, Fatıma.
Kadın şöyle der,
- Ey cihan serverinin mübarek kızı yanında bir erkek çocuğunun sesi duyulur. Kimdir O ? der.
- Benim oğlum Hüseyindir. O da peşime takıldı gelmek istedi bende kıramadım. diye cevap verir Hazreti Fatıma.
Kadın Üzülerek şöyle der.
- Kusura bakma Ey Rasul kızı Hazreti Fatıma, Ben kocamdan sadece senin için izin istedim Oğlun Hüseyin için istemedim. Sen bugün git yarın gel o zaman Hüseyin içinde izin isterim.
- Peki, Tamam... Der Hazreti Fatıma. Evine döner.
Ertesi gün olur. Hazreti Fatıma ile Hazreti Hüseyin tam yola çıkacakken
kardeşi Hazreti Hüseyini gören Hazreti Hasan ağlamaya başlar beni de götürün der, Hazreti Fatıma oğlunun bu isteğini kıramaz ve Onu da yanına alır ve yola çıkarlar. Kadının evine gelirler.Kapıyı çalar ve yine o çirkin kadın sesi cevap verir.
- Kimsiniz ?
- Ben Fatıma. der
- Yanında kim var Ya Rasulallahın Kızı Fatıma
- Oğlum Hüseyin var birde Hasan var, Hüseyini gelirken gördü ağladı, gelmek istedi bende kıramadım.
Kadın Üzülerek cevap verir ;
- Kusura bakma Ya Rasul kızı Fatıma ben kocamdan sadece sen ve oğlun Hüseyin için izin aldım Hasan için Almadım yarın gel kocamdan Hasan içinde izin alayım. der
Hazreti Fatıma ;
- Peki, Tamam der..
Ertesi gün olur. Hazreti Fatıma, Hazreti Hasan ile Hüseyini yanına alarak o kadının evine giderler. Kapıyı Çalarlar
- Kimsiniz ? der kadın.
- Ben Fatıma.
- Yanında Hazreti Hüseyin Ve Hazreti Hasan' dan başka biri var mı Ya Rasul Kızı Fatıma.
- Hayır yok. der Hazreti Fatıma
Ve kapıyı açılır, Kapıyı açan o kadar güzel bir kadındır ki yüzünden nurlar akıyor. Çok güzel örtünmüş Çok güzel bir kadın. Ağzını açar ve bir misket büyüklüğünde taşa benzeyen bir cisim çıkarır ve ;
- Hoşgeldin Sefa getirdin Ey Rasulallahın kızı Fatıma. der
Hazreti Fatıma ilk olarak kocasına olan itikatını beğenir. Ve Şöyle der.
- Üç gündür Kimsiniz diyen yaşlı kadın senmisin ? der
- Hayır. Der kadın.
- Peki o yaşlı kadın kimdi ?
- Yaşlı kadın yoktu Ya Rasuallahın Kızı Fatıma , ağzımda taş vardı o yüzden sesimi değiştirdim
- Peki neden değiştirdin der Hazreti Fatıma
Kadın Şu Cevabı verir.
- Belki sesimi duyupta yoldan geçen bir erkek şehvetlenir, Kötü amel işler diye değiştirdim Ya Hazreti Fatıma..
Fatıma' ya şöyle der ;
- Cennete giren ilk kadın kimdir biliyormusun ?
Hazreti Fatıma cevap verir ;
- Ey Fahr-i Kainat ben değilmiyim ?
Rasulallah efendimiz der ki ;
- Hayır, filan yerde filan evde bir kadın var o dur.
Hazreti Fatıma şöyle der ;
- Ne amel işlemektedir de cennete giren ilk kadın olacaktır
Rasuallah efendimiz cevaben git onu ziyaret et görürsün der. Hazreti Fatıma hazırlanıp o kadının evine gider. Kapıyı çalar çok çirkin bir ses ona cevap verir.
- Kimsiniz ?
Hazreti fatıma şöyle der ;
- Ben Fatıma.
- Hangi Fatıma? Der kadın,
Hazreti Fatıma şu cevabı verir ;
- Rasualllah (s.a.v) in kızı Fatıma.
Kadın şöyle seslenir.
- Kusura bakma iki cihan serverinin kızı, Kocam şu an evde yok, kendisi
benden başka kimseye Kapıyı açma dedi, Bende söz verdim açamam ey rasulllahın kızı. İstersen yarın gel başımın üstünde Yerin var sana canım kurban, O zamana kadar kocamdan izin alırım.
- Peki, Tamam.. der Hazreti Fatıma
Ertesi gün olur, Hazreti Fatıma yine o kadına giderken yanına Hazreti
Hüseyin gelir, Beni de götür Der, Hazreti Fatıma oğlunu kıramaz ve tamam gel beraber gidelim der. O kadının evine gelirler Kapıyı çalar.
- Kimsiniz ? der kadın
Hazreti Fatıma cevap verir;
- Benim, Fatıma.
Kadın şöyle der,
- Ey cihan serverinin mübarek kızı yanında bir erkek çocuğunun sesi duyulur. Kimdir O ? der.
- Benim oğlum Hüseyindir. O da peşime takıldı gelmek istedi bende kıramadım. diye cevap verir Hazreti Fatıma.
Kadın Üzülerek şöyle der.
- Kusura bakma Ey Rasul kızı Hazreti Fatıma, Ben kocamdan sadece senin için izin istedim Oğlun Hüseyin için istemedim. Sen bugün git yarın gel o zaman Hüseyin içinde izin isterim.
- Peki, Tamam... Der Hazreti Fatıma. Evine döner.
Ertesi gün olur. Hazreti Fatıma ile Hazreti Hüseyin tam yola çıkacakken
kardeşi Hazreti Hüseyini gören Hazreti Hasan ağlamaya başlar beni de götürün der, Hazreti Fatıma oğlunun bu isteğini kıramaz ve Onu da yanına alır ve yola çıkarlar. Kadının evine gelirler.Kapıyı çalar ve yine o çirkin kadın sesi cevap verir.
- Kimsiniz ?
- Ben Fatıma. der
- Yanında kim var Ya Rasulallahın Kızı Fatıma
- Oğlum Hüseyin var birde Hasan var, Hüseyini gelirken gördü ağladı, gelmek istedi bende kıramadım.
Kadın Üzülerek cevap verir ;
- Kusura bakma Ya Rasul kızı Fatıma ben kocamdan sadece sen ve oğlun Hüseyin için izin aldım Hasan için Almadım yarın gel kocamdan Hasan içinde izin alayım. der
Hazreti Fatıma ;
- Peki, Tamam der..
Ertesi gün olur. Hazreti Fatıma, Hazreti Hasan ile Hüseyini yanına alarak o kadının evine giderler. Kapıyı Çalarlar
- Kimsiniz ? der kadın.
- Ben Fatıma.
- Yanında Hazreti Hüseyin Ve Hazreti Hasan' dan başka biri var mı Ya Rasul Kızı Fatıma.
- Hayır yok. der Hazreti Fatıma
Ve kapıyı açılır, Kapıyı açan o kadar güzel bir kadındır ki yüzünden nurlar akıyor. Çok güzel örtünmüş Çok güzel bir kadın. Ağzını açar ve bir misket büyüklüğünde taşa benzeyen bir cisim çıkarır ve ;
- Hoşgeldin Sefa getirdin Ey Rasulallahın kızı Fatıma. der
Hazreti Fatıma ilk olarak kocasına olan itikatını beğenir. Ve Şöyle der.
- Üç gündür Kimsiniz diyen yaşlı kadın senmisin ? der
- Hayır. Der kadın.
- Peki o yaşlı kadın kimdi ?
- Yaşlı kadın yoktu Ya Rasuallahın Kızı Fatıma , ağzımda taş vardı o yüzden sesimi değiştirdim
- Peki neden değiştirdin der Hazreti Fatıma
Kadın Şu Cevabı verir.
- Belki sesimi duyupta yoldan geçen bir erkek şehvetlenir, Kötü amel işler diye değiştirdim Ya Hazreti Fatıma..
Similar topics
» Cennete İlk Girecek Kadın 3
» CEHENNEME GİRECEK KİŞİLER
» Misafiri Güler Yüzle Karşılamak
» CENNETE NASIL AĞAÇ DİKİLİR?
» FAKİRLER ZENGİNLERDEN ÖNCE CENNETE GİRER
» CEHENNEME GİRECEK KİŞİLER
» Misafiri Güler Yüzle Karşılamak
» CENNETE NASIL AĞAÇ DİKİLİR?
» FAKİRLER ZENGİNLERDEN ÖNCE CENNETE GİRER
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz