baba oğul
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

8. Sınıf ingilizce kelimeler beşinci Ünite

Aşağa gitmek

8. Sınıf ingilizce kelimeler beşinci Ünite Empty 8. Sınıf İngilizce 1. Ünite Kelime Listesi – Friendship Kelimeleri

Mesaj  Admin Salı Kas. 10, 2020 11:09 am

İNGİLİZCE KELİME TÜRKÇE KARŞILIĞI
accept: kabul etmek
action aksiyon
adventurous: maceraperest
aggressive :sinirli
amusement park :lunapark
amusing: eğlenceli, komik
argue :tartışmak
arrogant: kibirli
attend :katılmak
attract attention: dikkatini çekmek
back up :destek olmak
bad-tempered :kötü huylu
best friend: en iyi arkadaş
book fair: kitap fuarı
bring :getirmek
buddy :kanka
busy :meşgul, yoğun
calm: sakin
caring: şefkatli
l don't care.Umurumda değil.
casual :gündelik
celebrate: kutlamak
chat: sohbet :etmek
chit-chat sohbet
close friend: yakın arkadaş
gifted:yetenekli=talented
come over: uğramak, ziyaret etmek
count on: güvenmek=depend on: güvenmek
deadline :son teslim tarihi
depend on: güvenmek
determined :azimli, kararlı
duty: görev
event :etkinlik
exciting: heyecan verici
excuse: mazeret, bahane
exhibition: sergi
fair :adil
fascinating: büyüleyici
fashion moda
follow :takip etmek
generous :cömert
get on well (with) :biriyle iyi anlaşmak
gloves :eldiven
helpful :yardımsever
hometown :memleket
honest: dürüst
information: bilgi
interested in :ilgi duymak
invitation :davet
invitation card: davetiye
invite; davet etmek
inviter: davet eden
invitee: davet edilen
jealous: kıskanç
join: katılmak
keep secret: sır tutmak
laid-back :sakin, rahat kişi
lie: yalan söylemek
loyal :sadık
mate :arkadaş, ahbap
meal: öğün, yemek
mean :cimri
meet friends :arkadaşlarla buluşmak
miss a chance: fırsatı kaçırmak
personal trait :kişilik özelliği
pick up: almak (bir yere gidip/gelip birini)
prefer: tercih etmek
refuse :reddetmek
relationship: ilişki
relaxed: rahatlamış
relaxing :dinlendirici
rely on: güvenmek
request :rica, rica etmek
response :cevap
reunion: anma toplantısı
romance: romantik film
same: aynı
science fair: bilim fuarı
science fiction: (sci-fi) bilim kurgu
secret: sır
self-centered :bencil
share: paylaşmak
shopping mall ;alışveriş merkezi
similar interests :benzer ilgi alanları
skate: paten kaymak
slumber party :pijama partisi
sneaky ;sinsi, içten pazarlıklı
stubborn: inatçı
support :desteklemek, yardım etmek
tactful :incedüşünceli, nazik
take order :sipariş almak
teenager: genç
tell lie :yalan söylemek
tell the truth :doğruyu söylemek
thriller: gerilim
ticket: bilet
tournament :turnuva
trekking :doğa yürüyüşü
true friend ;gerçek arkadaş
truthful: dürüst
trust: güvenmek
understanding :anlayışlı
unreliable: güvenilmez
western: kovboy filmi
8. Sınıf İngilizce 2. Ünite Kelime Listesi – Teen Life Kelimeleri

İNGİLİZCE KELİME TÜRKÇE KARŞILIĞI
archer: okçu
archery :okçuluk
backpack; sırt çantası
be fond of :-e düşkün olmak
be keen on :-e düşkün olmak

boring :sıkıcı
burn: yanmak, yakmak
campfire :kamp ateşi
can’t stand :tahammül edememek, katlanamamak
chat: sohbet etmek
compass: pusula
countryside;kırsal bölge
energetic: enerjik
equipment :araç-gereç, malzeme, ekipman
exciting: heyecan verici
feed: beslemek
fit:zinde
fizzy drink: gazlı içecek
fresh-squeezed: taze sıkılmış
fun: zevkli, eğlenceli
gain: kazanmak, elde etmek
go shopping: alışverişe gitmek
goal: gol, sayı, hedef
greet: selamlaşmak, selam vermek, karşılaşmak
harmonic: uyumlu
healthy: sağlıklı
in a hurry: telaş içinde
indoor activities: kapalı alan aktiviteleri
insult: hakaret etmek, aşağılamak
interested in: ilgi duymak
language: dil, lisan
lend: ödünç vermek
map: harita
on foot: yaya olarak, yürüyerek
outdoor activities: açıkhava aktiviteleri
pay attention: dikkate almak, kulak vermek
pick up: almak (bir yere gelip/gidip birini)
pitch: kurmak
pocketknife: çakı
prepare: hazırlamak
relaxing dinlendirici, rahatlatıcı
reward ödül
ridiculous :gülünç, saçma
rope; ip
serious :ciddi
set goal: hedef belirlemek
skate :paten kaymak
skydiving :hava dalışı
sleeping bag :uyku tulumu
snob :burnu havada
surf the internet / surf on the net :internette gezinmek
survey: araştırma, anket
teenager: genç, ergen
tent: çadır
terrific :müthiş, olağanüstü
torch: el feneri,
traditional meal :geleneksel yemek
training: idman, egzersiz, antrenman
trendy: modaya uyan, son moda
unbearable :katlanılmaz, dayanılmaz
vacation: tatil
what’s up? n’aber?
8. Sınıf 3. Ünite Kelime Listesi – In The Kitchen Kelimeleri

İNGİLİZCE KELİME TÜRKÇE KARŞILIĞI
a bunch of: bir demet
add :eklemek
bake fırında pişirmek
baking tray: fırın tepsisi
baking powder: kabartma tozu
basil: fesleğen
be fond of: düşkün olmak, çok sevmek
beef :sığır eti
beef broth: et suyu
bitter: acı, keskin
black pepper: kara biber
blueberry: yaban mersini
boil ;haşlamak
bowl: kase
breadcrumb: ekmek kırıntısı
butter: tereyağ, margarin
cake pan :pasta kalıbı
chocolate chips: damla çikolata
chop :doğramak
cilantro :kişniş
cinnamon :tarçın
cummin :kimyon

coconut: hindistan cevizi
cornstarch: mısır nişastası
cover :örtmek, kaplamak
crack :kırmak
cranberry :yaban mersini, kızılcık
crushed :ezilmiş, öğütülmüş
cucumber salatalık
cuisine :mutfak (Türk mutfağı,Hint mutfağı vb.)
culinary arts :mutfak sanatları
cummin :kimyon
cut: kesmek
dessert: tatlı
dice :küp küp doğramak
dish :yemek
dissolve: erimek, eritmek
dough :hamur
drain: süzmek
experience: tecrübe  experienced:tecrübeli
fatty: yağlı
freeze: dondurmak, donmak
freezer dondurucu
frying pan: kızartma tavası
gain: kazanmak, edinmek
garlic: sarımsak
ginger:zencefil
graduate: mezun olmak
grate: rendelemek
grater: rende
greasy :yağlı
grill: ızgara yapmak
handful :avuç dolusu
heat: ısı, sıcaklık, ısıtmak
homemade: ev yapımı
ingredient: malzeme
knead ;yoğurmak
knife :bıçak
lentil: mercimek
mash: ezmek, püre yapmak
marinate :marine etmek
meal: yemek (öğün)
meat; et   meatball :köfte
milky :sütlü
mince: kıyma
mix :karıştırmak mixture:karışım
mixing bowl :karıştırma kabı
oil: yağ
olive oil zeytinyağı
onion: soğan
oven: fırın
pan :tava
parsley: maydanoz
peel: kabuğunu soymak
peeler: soyma bıçağı
pepper: biber
plate :tabak
pot: demlik
pour: dökmek, boşaltmak
preheated: önceden ısıtılmış
preparation: hazırlık
prepare: hazırlamak
process :işlem, aşama, süreç
put :koymak
ready :hazır
recipe: yemek tarifi
refrigerator: buzdolabı
rice flour :pirinç unu
roast: fırında kızartmak
roll :yuvarlamak
salty: tuzlu
saucepan; tencere
season: baharat katmak
serve: servis etmek
shape: şekil vermek
slice: dilimlemek
soup :çorba
sour: ekşi
spice: baharat
spicy: baharatlı
spoon :kaşık
spread: sürmek, yaymak,yayılmak
sprinkle :serpmek, serpiştirmek
squeeze :sıkmak
steak: biftek
steam: buharda pişirmek
step :adım, basamak
stir: karıştırmak
strainer: süzgeç
sugar: şeker
sweet :tatlı
sweet tooth: tatlıya düşkünlük
tablespoon :yemek kaşığı
taco :bir çeşit Meksika yemeği
taste: tatmak, tadına bakmak
tasty: lezzetli
teaspoon :çay kaşığı
tip taktik, tüyo, nasihat
traditional dish: geleneksel yemek
vinegar: sirke
walnut :ceviz
well-known: tanınmış, meşhur
whisk: çırpmak
workshop :atölye çalışması, seminer

8. Sınıf 4. Ünite Kelime Listesi – On The Phone Kelimeleri
İNGİLİZCE KELİME TÜRKÇE KARŞILIĞI

access: erişim
addiction: bağımlılık
angry: sinirli
answer: cevap, cevap vermek
anymore: artık, bundan sonra
application: uygulama (mobil)
appointment: randevu
as soon as possible: bir an önce, olabildiğince çabuk
available: müsait, uygun
bad line: kötü hat
bill: fatura
book: ayırtmak, rezervasyon yaptırmak
bored: sıkılmış
break into: zorla girmek
burglar: hırsız
burglary :hırsızlık
call: telefonla aramak
call center: çağrı merkezi
collect :toplamak
commander: komutan
communicate: iletişim kurmak
communication: iletişim
confirm :onaylamak
connect; bağlamak, bağlanmak
contact: irtibat kurmak
carry: taşımak
cons :dezavantajlar
customer: müşteri
customer service: müşteri hizmeti
dial: aramak, telefon numarasını çevirmek
disabled: engelli, sakat
donate: bağış yapmak
doorbell: kapı zili
environment: çevre
embarrassed: mahcup, utanmış
emergency: acil vaka
engaged: meşgul (telefon)
evolve :değişmek, evrim geçirmek
face to face :yüz yüze
fire: yangın, alev
flight ticket :uçak bileti
foreign language: yabancı dil
garbage :çöp
generous: cömert
go on vacation: tatile gitmek
goldsmith: kuyumcu
hang on: beklemek
harmful :zararlı
hold on: beklemek
hang up: telefonu kapamak
history: tarih
improve: geliştirmek
in need: muhtaç
incident: olay
information: bilgi
interaction: etkileşim
invent: icat etmek
joke :şaka, şaka yapmak
keep in touch: irtibatta olmak
learn: öğrenmek
leave a message: mesaj bırakmak
letter :mektup
lovely: hoş, sevimli
medical care: sağlık yardımı, tıbbi bakım
medicine: tıp, ilaç
make a complaint: şikayetçi olmak
make a reservation: rezervasyon yapmak
meet up: buluşmak, rastlaşmak
memo: kısa not
misunderstanding: yanlış anlaşılma
movie shooting: film çekimi
municipality: belediye

neighbour: komşu
neighbourhood: civar, muhit, komşuluk
notice: fark etmek, duyuru, ihbar
old-fashioned :eski moda, demode
opinion: fikir, düşünce, görüş
order: sipariş vermek
participant: katılımcı
percent: yüzde (%)
phone call: telefon görüşmesi, telefonla arama
phone conversation: telefon görüşmesi
pick up: telefonu açmak
plant: dikmek, ekmek (bitki)
pros: avantajlar
provide: sağlamak
put through: telefonu/telefona bağlamak
printing machine: baskı makinesi
rank: aşama, kademe, sıra
refugee: mülteci
repeat: tekrarlamak
research: araştırmak
rescue: kurtarmak
response: cevap, karşılık
result: sonuç
ring: çalmak (telefon/zil), telefon etmek
scared: korkmuş
send: göndermek
share :paylaşmak
sleepy: uykulu
smart: akıllı
smartphone: akıllı telefon
smoke signal: duman işareti
social network: sosyal ağ
solve :çözmek, halletmek
stranger: yabancı
surprised: şaşırmış
talk: konuşmak
text a message: mesaj atmak
translate: tercüme etmek
urgent acil
use kullanmak
useful yararlı
warn uyarmak
wonder merak etmek
write yazmak
8. Sınıf 5. Ünite Kelime Listesi – The Internet Kelimeleri

account: hesap
addict: bağımlı
adult: yetişkin
attach: eklemek, iliştirmek
attachment: dosya eki
average: ortalama
brand: marka
broken: kırık
browser: tarayıcı
button: düğme,tuş
buy :satın almak
cardholder: kart sahibi
chat: sohbet etmek
check: kontrol etmek
choose: seçmek
click: tıklamak
comment: yorum, yorum yapmak
complainer: şikayetçi
confirm: onaylamak, doğrulamak
connection: bağlantı
content: içerik
copyright: telif hakkı
device: aygıt, cihaz
discount: indirim
download: indirmek
etiquette: görgü kuralları
expert: uzman
expiry date: son kullanma tarihi
file: dosya
flight ticket: uçak bileti
follower: takipçi
foreign language: yabancı dil
habit: alışkanlık
influencer: etkileyen
influential: etkili
information :bilgi
insert: eklemek
join:katılmak
keep in touch: irtibatta olmak
log in / log on: oturum açmak
log out / log off :oturumu kapatmak
make comment :yorum yapmak
make new friends: yeni arkadaşlar edinmek
mostly: çoğunlukla
non-refundable: iade edilemez
offline: çevrim dışı
one way ticket: tek yön bilet
online :çevrim içi
online shopping: internet alışverişi
password: şifre, parola
pay attention: dikkat etmek
pay the bill: fatura ödemek
percent :yüzde %
post: yayınlamak
practice:uygulamak, alıştırma yapmak
product: ürün
properly: düzgün bir şekilde
recognition: tanınırlık
refundable: iade edilebilir
register: kaydolmak
round trip: gidiş dönüş
screen:ekran
search: araştırmak, aramak
search engine: arama motoru
send: göndermek
setting :ayar
share: paylaşmak
sign in / sign up: kaydolmak, hesap açmak, üye olmak
smartphone: akıllı telefon
social networking sites: sosyal ağ siteleri
type: yazmak
upload: yüklemek
use: kullanmak
useful: faydalı, kullanışlı
usage: kullanım
utilitarian: faydacı
web browser: internet tarayıcısı
widespread :yaygın
worldwide :dünya çapında

8. Sınıf 6. Ünite Kelime Listesi – Adventures Kelimeleri


İNGİLİZCE KELİME TÜRKÇE ANLAMI
abroad :yurt dışında
accident: kaza
accommodation: konaklama, kalacak yer
adrenalin junkie: adrenalin tutkunu
adrenalin seeker: adrenalin tutkunu
adventure: macera
adventurer: maceraperest
adventurous: maceralı
aerobatic: hava akrobasisi
afraid: korkmuş
age range: yaş aralığı
aim: amaçlamak, amaç
aircraft: uçak
all inclusive: her şey dahil
amazing: şaşırtıcı, harika
ambitious: hırslı
amusing: eğlenceli, zevkli, komik
archery: okçuluk
armour: zırh
attend: katılmak
axe: balta
base jumping :paraşütle yüksekten atlama
beach: sahil, kumsal, plaj
blow: esmek, üflemek
bootie: patik
boring: sıkıcı
bravery: cesurluk
bridge: köprü
canoeing: kano sporu
catering: yemek hizmeti
cave pack: mağara çantası
caving: mağara yürüyüşü
challenging :zorlu
check: denetlemek,kontrol etmek
cliff: uçurum
coal miner: madenci
complete: tamamlamak
courage: cesurluk
crampon: tırmanma demiri
danger: tehlike
dangerous: tehlikeli
demonstration: gösteri
desert: çöl
destination: varış yeri
disappointing: hayal kırıklığına uğratan
distance: mesafe
social distance: sosyal mesafe.
district: semt, ilçe, bölge
elbow: pad dirseklik
entertaining: eğlendirici
equipment: araç gereç, teçhizat, donanım
excited: heyecanlı
exciting: heyecan verici
experience: deneyim, tecrübe etmek
experienced: tecrübeli
expert: uzman
extreme sports: tehlikeli sporlar
fascinating: büyüleyici, etkileyici
fearless: korkusuz
feel: hissetmek
fighter: pilot savaş pilotu
finish line: bitiş çizgisi
firefighter :itfaiyeci
flashlight :el feneri
flight suit: uçuş tulumu
freedom: özgürlük
frightening: korkutucu
frozen: donmuş
gain: kazanmak, elde etmek
glacier: buzul
glove: eldiven
goggle: gözlük
handmade :el yapımı
hang gliding :uçma sporu
hard :zor
helmet: kask, koruyucu başlık
highlining: ip üzerinde yürüme
historic :tarihi
ice screw :buz vidası
improve: geliştirmek
in my opinion: bence
individually: ayrı ayrı, tek tek, şahsen
inexpensive: ucuz, masrafsız
inexperienced tecrübesiz
instructor: eğitmen
interesting: ilginç
kayak: kayık, kano
kayaking: kanoda gitme
knee pad: dizlik
knife: bıçak
life jacket: can yeleği
location: yer, konum
magnificent :muhteşem
manoeuvre :manevra
manually: el ile
member: üye
mountainous: dağlık
movement :hareket
mysterious: esrarengiz, gizemli
nervous :gergin, sinirli
paddle: kürek
parachutist: paraşütçü
paragliding :yamaç paraşütü
perform: sergilemek, sunmak
possible: mümkün, olası
qualification: vasıf, nitelik, özellik
raft: sal
reach :ulaşmak
require: gerekmek, ihtiyacı olmak
research: incelemek, araştırmak
risky: riskli
rope: halat, ip
safe: güvenli
scientific: bilimsel
scuba diving :tüple dalış
set a record :rekor kırmak
skateboarding :kaykay
skydiver: hava dalışcısı
skydiving: hava dalışı
slow down: yavaşlamak
space: uzay, aralık, boşluk
speed: hız
stressful :stresli, gergin
structure :yapı, bina
stuntman: dublör
succeed: başarmak
survive :sağ kalmak, kurtulmak, atlatmak
take risk: risk almak
temple: tapınak
thermal clothes: termal giysi
to me :bence, bana göre
torch :el feneri
transportation: ulaşım
turkish air force :Türk hava kuvvetleri
underwater hockey :su altı hokeyi
waterfall: şelale
wind: rüzgar
wing :kanat
wrist guard: bileklik

8. Sınıf 7. Ünite Kelime Listesi – Tourism Kelimeleri


İNGİLİZCE KELİME TÜRKÇE ANLAMI
abandon :terk etmek, bırakmak
abroad :yurt dışında
accommodation: konaklama, kalacak yer
advertisement: ilan, reklam, duyuru
all-inclusive: her şey dahil
amphitheater :anfitiyatro
ancient: eski, antik
aquarium :akvaryum
architecture :mimari
artifical :yapay
attend :katılmak
attractive: cazip, çekici,göz alıcı
authentic: özgün
average: ortalama
basket: sepet
bed and breakfast :oda kahvaltı
border: sınır
bridge :köprü
budget: bütçe
bullfighting: boğa güreşi
capital city :başkent
caravansary :kervansaray
castle kale
cathedral: katedral,büyük kilise
cave: mağara
celebration :kutlama
ceremony: tören
charming alımlı, büyüleyici, hoş
climate: iklim
common: alışılmış, yaygın, sıradan
conquer: fethetmek, ele geçirmek
conquest: fetih
construct :inşa etek, kurmak
construction: yapı, inşaat, inşa etme
contain: kapsamak, içermek
countryside: kırsal kesim
cruise holiday: gemi tatili
cultural :kültürel
date back to :geçmişe dayanmak
definitely: kesinlikle, elbette
destination: varış yeri, gidilecek yer
dish :yemek
diversity:çeşitlilik
dominance :hakimiyet, üstünlük
dormitory :öğreci yurdu
earthen: topraktan yapılmış
emperor: hükümdar
empire: imparatorluk
enormous :kocaman
experience: deneyim, başından geçmek, tecrübe etmek
famous :ünlü, tanınmış, meşhur
fascinating: büyüleyici, etkileyici
fountain :çeşme
fragrant hoş kokulu
fried liver:ciğer kavurma
guesthouse :konukevi
handcraft: el sanatı, el işi
heaven: cennet
highland:dağlık arazi
historic :tarihi
incredible: inanılmaz, şaşırtıcı
inscription: kitabe
invasion: istila
island :ada
journal: dergi, seyir defteri, anı defteri, günlük
landmark :kent simgesi
landscape :manzara
location :konum
madrasa: medrese
mansion: konak, köşk
mausoleum: anıt mezar
meatball :köfte
memory: hafıza
migration :göç
monastery :manastır
monument: anıt, heykel, eser
moreover: üstelik, ayrıca
mosque:cami
mostly: çoğunlukla
must-see: görülmesi gereken
mystic: esrarlı
palace :saray
peninsula :yarımada
population :nüfus
pottery: çanak çömlek
preserve: korumak
prophet :peygamber
province :il
public: halk, kamu, umumi, halka açık
pyramid: piramit
refresh: ferahla(t)mak, tazelenmek
relax :rahatlamak, gevşemek
remarkable: göze çarpan, dikkat çekici
resort tatil yeri
rock tomb :kaya mezar
rural kırsal
seaside :deniz kenarı
settlement :yerleşim
shrine: tapınak
sightseeing: gezi
site :yerleşim
soap: sabun
souvenir: hediyelik eşya
spectator :seyirci
splendid :müthiş ,şahane
square :meydan
tradition: gelenek, görenek
taste :tat(mak)
temperature: ısı, sıcaklık
temple :tapınak
terrestrial :karasal
tomb: mezar
tourism: turizm
trade route: ticaret yolu
traditional: geleneksel
transportation :ulaşım, taşıma, nakliye
trip :seyahat, gezi
truly :tamamen, sahiden, cidden
Turkish delight: Türk lokumu
unforgettable :unutulmaz
urban: kentsel
vacation :tatil
waterway: su yolu, kanal
wealth: varlık, zenginlik, servet
weigh: tartmak, belirli bir ağırlık gelmek
wickerwork: hasır
wildebeest :afrika antilobu
worldwide: dünya çapında
worth: değer

Admin
Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 4942
Kayıt tarihi : 12/01/09
Yaş : 51

https://moral.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

8. Sınıf ingilizce kelimeler beşinci Ünite Empty 8. Sınıf ingilizce kelimeler beşinci Ünite

Mesaj  Admin Çarş. Şub. 12, 2020 1:40 pm



5.Ünite
İNGİLİZCE KELİME TÜRKÇE KARŞILIĞI

Prefer ile ilgili örnek cümleler

Tweet
Prefer ile ilgili Örnek Cümleler
I prefer tea to coffee.

He prefers apple to orange.

I prefer reading a book to (reading) a magazine.

She prefers playing basketball to watching a movie.

They prefer quiz show to news.

We prefer listening to music to listening to radio.

Do you prefer dark blue or light blue ?

Do they prefer soap opera or documentaries ?

Do we prefer drinking tea to coffee ?

I don’t prefer apartment to house.

We do not prefer motorcycle to bicycle.

She does not prefer riding a horse to a donkey.

Yukarıda ”prefer” ile ilgili örnek cümleler verilmiştir. Prefer’e yakın olan tercih edilir. I prefer tea to coffee. Çay kelimesi prefer’e yakın olduğu için onu tercih ederiz.
Would you eat some cake? (Biraz kek yer misin?)
Would you help me? (Bana yardım eder misin?)
2. Gelecek Zaman Hikayesi. (- cekti)

I would study. (Ders çalışacaktım.)
We would meet but we couldn't. (Buluşacaktık ama buluşamadık.)
3. Eski Alışkanlıklar (-rdı)

I would visit them. (Onları ziyaret ederdim.)
We would always meet once a week. (Haftada bir kere mutlaka buluşurduk.)
4. "will"in Geçmişi (-ecek)

They said they would visit us tomorrow. (Yarın bizi ziyaret edeceklerini söylediler.)
She asked if we would support her. (Onu destekleyip desteklemeyeceğimizi sordu.)
5. Eğer Cümlelerinde, Hayal Edilen Olayın Tahmini Sonucunu Söylerken (-rdi)

If you had more time, where would you go? (Daha fazla zamanın olsaydı, nereye giderdin?)
If I knew the answer, I would tell you. (Cevabı bilseydim, sana söylerdim.)
6. Tavsiye Verirken Kullanılır (rdi)

If I were you, I would tell him. (Yerinde olsam, ona söylerdim.)
I would resign if I were you. (Yerinde olsam, istifa ederdim.)
1-Would you like coffee – Kahve istermisiniz? 1.1-Yes, I would like coffee – Evet, kahve isterim 1.2-No, I would not like coffee – Hayır kahve istemem 2-What would you like to drink– Ne içmek istersiniz? 2.1-I woul like wine – Şarap almak isterim 3-Which wine would you like? – Hangi şarabı alırsınız? 3.1–I’d like red wine– Kırmızı şarap alırım Eğer bir restorantdasanız ve garson çocuğunuzun ne yemek istediğini sorarsa: 4-What would he/she like to eat? – O ne yemek ister? 4.1-He/she ‘d like a half pizza – O yarım bir pizza yemek ister Eğer bir restorantdasanız ve garson sizin ve eşinizin ne yemek istediğini sorarsa: 5-What would you like to eat? – Ne yemek isterseniz? 5.1-We would like two cheeseburgers and two cokes– Biz iki çizburger ve iki cola almak isteriz

Bu yazının alındığı kaynak https://www.abcingilizce.net/2012/11/ingilizce-would-kalibi-ozne-would-like-to-kullanimi-ornek-cumleler.html
available:mevcut  =available, present, existing, actual, existent
hazır:=ready, prepared, available, present, willing.
geçerli=valid, current, available, effective,
hazır=ready, prepared, available, present, willing,
be available:müsait olmak Fiil
account: hesap
addict :bağımlı
adult: yetişkin
attach :eklemek, iliştirmek
attachment :dosya eki
average: ortalama
brand: marka
browser: tarayıcı
button :düğme,tuş
buy :satın almak
cardholder: kart sahibi
chat :sohbet etmek
check kontrol etmek
choose seçmek
click: tıklamak
comment: yorum, yorum yapmak
complainer :şikayetçi
confirm: onaylamak, doğrulamak
connection :bağlantı
content :içerik
copyright: telif hakkı
device :aygıt, cihaz
discount :=indirim=sale
download: indirmek
etiquette :görgü kuralları
expert: uzman
expiry date: son kullanma tarihi
file: dosya
flight ticket: uçak bileti
follower :takipçi
foreign language: yabancı dil
habit: alışkanlık
influencer :etkileyen
influential: etkili
information :bilgi
insert: eklemek
join: katılmak
keep in touch: irtibatta olmak
log in / log on: oturum açmak
log out / log off :oturumu kapatmak
make comment :yorum yapmak
make new friends :yeni arkadaşlar edinmek
mostly :çoğunlukla
non-refundable :iade edilemez
offline :çevrim dışı
one way ticket: tek yön bilet
online :çevrim içi
online shopping: internet alışverişi
password :şifre, parola
pay attention :dikkat etmek
pay the bill: fatura ödemek
percent: yüzde %
post: yayınlamak
practice :uygulamak, alıştırma yapmak
product: ürün
properly :düzgün bir şekilde
recognition: tanınırlık,tanıma,recognition, identification, acknowledgment, acquaintance,
refundable: iade edilebilir
register: kaydolmak
round trip :gidiş dönüş
screen: ekran
search :araştırmak, aramak
search engine: arama motoru
send: göndermek
set up:kurmak=establish, set up, build, install
setting: ayar
share :paylaşmak
sign in / sign up: kaydolmak, hesap açmak, üye olmak
smartphone :akıllı telefon
social networking sites: sosyal ağ siteleri
surf internet:  internette gezinmek
ticket: bilet
type: yazmak
upload: yüklemek
use: kullanmak
used to:alışık olmak =accustomed, used to, trained
useful :faydalı, kullanışlı
usage: kullanım
utilitarian: faydacı
web browser: internet tarayıcısı
widespread: yaygın
spread:yayılmak,sürmek=spread, extended, outspread, effuse
attack: saldırmak
attend: gitmek, katılmak
be interested in: ilgi duymak
become: olmek
climb mountain: dağa tırmanmak
complete: tamamlamak
cost: malolmak
decide: karar vermek
develop: gelişmek, geliştirmek
dream: hayal etmek
drown: boğulmak
expect: beklemek, ummak
experience: deneyimlemek
fall down: düşmek
fly in a hot air balloon: sıcak hava balonunda uçmak
get frost bite: soğuktan donmak (bir uzuv)
get there: oraya varmak
go rafting: raftinge gitmek
grow up: büyümek, yetişmek
guess: tahmin etmek
interview: röportaj yapmak
join a tour: tura katılmak
jump off: yüksekten atlamak
land: (karaya) ayak basmak
move on the rope: ip üzerinde hareket etmek
need: ihtiyaç duymak
prefer: tercih etmek
repair: tamir etmek
set record: rekor kırmak
spend: harcamak
support: desteklemek
take a photo: fotoğraf çekmek
take lesson: ders almak
take place: meydana gelmek, olmak
travel: seyahat etmek
visit: ziyaret etmek, gezmek
walk in the space: uzayda yürümek
would rather: tercih etmek
accident: kaza
adventure: macera
base jumping: paraşüt veya özel giysi ile yüksekten atlama
best way: en iyi yol
bridge: köprü
building: bina
bungee jumping: yüksek bir yerden esnek bir halatla atlamak
canoeing: kano sporu
caving: mağaracılık
cliff: uçurum, kayalık
country: ülke, kırsal alan
danger: tehlike
desert: çöl
destination: gidilecek yer, durak
dream: hayal, rüya
equipment: ekipman
experience: deneyim
expert: uzman
extreme sports: aşırı sporlar
flashlight: flaş, el feneri
forest: orman
free fall: serbest atlama
freedom: özgürlük
gift: hediye
glacier: buzul, buz dağı
hang gliding: yelken kanat ile uçma
heli skiing: kayakçıların helikopterle dağ zirvesine bırakılması
helmet: kask
highlining: ip üzerinde yürüme
hill: tepe
historic places: tarihi yerler
history: tarih
ice climbing: buza tırmanma
ice screw: buz vidası
individual sports: bireysel sporlar
kite surfing: uçurtma sörfü
knife: bıçak
lifestyle: yaşam tarzı
magazine: dergi
member: üye
motor racing: motor yarışları
mountainous road: dağlık yol
nature: doğa
ocean: okyanus
parachutist: paraşütçü
present: hediye
qualifications: nitelikler
rate of death: ölüm oranı
reason: sebep
result: sonuç
rope: ip, halat
safe landing: güvenli iniş
safety equipment: güvenlik ekipmanları
sailing: yelkencilik
scenery: manzara
scuba diving: tüplü dalış
side: yan, taraf
skill: yetenek, beceri
skydiving: gökyüzü dalışı
special axe: özel balta
structure: yapı, bina
team sports: takım sporları
temple: tapınak
the others: diğerleri
tournament: turnuva
tower: kule
traditional food: geleneksel yiyecek
trekking route: yürüyüş yolu
underwater hockey: su altı hokeyi
waterfall: şelale
wind: rüzgar
windsurfing: rüzgâr sörfü
ADJECTIVES
adrenaline seeker: adrenalin tutkunu
adventurous: maceracı
amazing: şaşırtıcı, hayret verici
amusing: zevkli, eğlenceli
better: daha iyi
boring: sıkıcı
challenging: zorlu, zorlayıcı
craziest: en çılgın
dangerous: tehlikeli
different: farklı
easy: kolay
entertaining: eğlenceli
exciting: heyecan verici
expensive: pahalı
fascinating: büyüleyici
frightening: korkutucu
frozen: donmuş
hard: zor
healthy: sağlıklı
inexpensive: pahalı olmayan
interesting: ilgi çekici
last: en son
other: diğer
safe: güvenli
special: özel
wonderful: harika
worse: daha kötü
IMPORTANT EXPRESSIONS:ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR
exactly: aynen, kesinlikle
how long does it take …? : … ne kadar sürer
how long: ne kadar süre
how much does it cost? : ne kadara mal olur?
I expect: sanırım
I guess: tahminimce
I mean: demek istediğim, yani
in other words: başka bir deyişle
it takes …: … sürer
my pleasure: memnuniyetle
over: üzerinde
really: gerçekten
what do you mean? : ne demek istiyorsun?
what kind of: ne tür
what type of: ne tür
which one: hangisi
UNİT 6 - ADVENTURES
attract: cezbetmek, çekmek
be interested in: ilgi duymak
begin: başlamak
compare: kıyaslamak
consider: düşünmek
decide on: seçmek, karar vermek
explore: keşfetmek
have to: zorunda olmak
hiking: dağ yürüyüşü
hurt: acıtmak, acımak
ice climbing: buza tırmanma
interview: görüşmek, röportaj yapmak
jump: zıplamak
look like: gibi görünmek
move: taşınmak, hareket etmek
need to: gerekmek
perform: yerine getirmek, uygulamak
produce: üretmek
protect: korumak
reach: ulaşmak
save life: hayat kurtarmak
take part: yer almak
take risk: risk alma
talk about: hakkında konuşmak
touch: dokunmak
try: denemek, çabalamak
weigh: (kilo) gelmek, tartmak          
extreme sports: macera sporları
base jumping: paraşütle yüksekten (bina) atlama
bungee jumping:  yüksek biyerden esnek halatla bağlı şekilde atlamak
canoeing: kano yapmak
caving: mağaracılık
hang gliding: yelken kanat ile uçma
hot air balloon: sıcak hava balonu
kayaking: nehir kayağı
parachute diving: paraşütle atlayış
parkour running:  parkur koşusu (sokaklarda vs.)
pocket bike racing: cep (mini) motor yarışı
rock climbing: kayaya tırmanma
scuba diving: tüplü dalış
skateboarding: kaykay yapma
skydiving: gökyüzü dalışı(uçaktan atlayarak)
trekking: doğa yürüyüşü
white water rafting: köpüklü su raftingi
adrenalin seeker: adrenalin tutkunu, arayıcısı
adventure trip: macera gezisi
adventure: macera
aim: amaç
amusing: zevkli
bridge: köprü
building: bina
competition: yarışma
danger: tehlike
disappointing: moral bozan, hayal kırıklığı yaratan
expert: uzman
fan: taraftar, hayran
fee: ücret
fist aid: ilk yardım
free time: boş zaman
freedom: özgürlük
fun: eğlence
helmet: kask
leisure time: boş zaman
manufacturer: üretici=producer
movement: hareket
nature: doğa
prize: ödül=award
real size: gerçek boyut
reason: sebep
registration fee: kayıt ücreti
safety: güvenlik
scenery: manzara
spare time: boş zaman
stair: merdiven
tower:kule
trainer: antrenör, spor ayakkabısı
vacation: tatil
wall: duvar          
all: tüm, hepsi
another: başka bir
boring: sıkıcı
challenging: zorlu, zorlayıcı
dangerous: tehlikeli
different: farklı
difficult: zor
easy: kolay
entertaining: eğlenceli
exciting: heyecan verici
eye-catching: göz kamaştırıcı
fascinating: büyüleyici
footwear: ayakkabı
hard: zor, sıkı
harmful:zararlı
heart stopping:  aşırı heyecanlı, yüreği ağza getiren
high quality: yüksek kalite
high speed: yüksek hızlı
important: önemli
injured: yaralı
interesting: ilgi çekici
mysterious: gizem
other: başka, diğer
proper: uygun=suitable
quick: hızlı
safe: güvenli
scared: korkmuş
skillful: becerikli, hünerli
suitable: uygun
suitable: uygun=proper
tiring: yorucu
traditional: geleneksel
useful: faydalı
wrong: yanlış hatalı
around the world: tüm dünyada
as ......  as possible: mümkün olduğunca ......
just: sadece, yalnız
like .... : ..... gibi
only: tek, yalnız
prefer ................. to ..............: tercih etmek
such as...: .... gibi
that's right: bu doğru
what is it like?: nasıl bir şey, nasıl
What was it like?: Nasıldı?
would rather.......... than ..........: tercih etmek
2019-2020 8. SINIF İNGİLİZCE 7. ÜNİTE KELİMELERİ GÜNCEL
NOUNS (İSİMLER)

abroad: yurtdışı
amphitheatre: amfi tiyatro
ancient city: tarihi(antik) şehir,
artificial waterway: yapay suyolu
autumn: sonbahar
average temperature: ortalama sıcaklık
beach: sahil, kumsal
bed and breakfast hotels: kahvaltı dâhil otel
beverage: içecek, meşrubat
black sea region: karadeniz bölgesi
border: sınır
bridge: köprü
bull fighting: boğa güreşi
capital: başkent
cathedral: büyük kilise
century: yüzyıl
city sightseeing: şehir gezisi
climate: iklim
conquest: fetih
construction: inşa
cooperation: işbirliği
countryside: kırsal bölge
cruise holiday: gemi tatili
cuisine: mutfak, yemek kültürü
cultural diversity: kültürel farklılık
determination: kararlılık
dish: yemek
east: doğu
emperor: imparator
equality: eşitlik
example: örnek
experience: deneyim
extreme sports: aşırı (uç) sporlar
folk dance: halk dansı
foreign food: yabancı yiyecekler
gift: hediye
golden sand beach: altın kum sahili
handcrafts: el sanatı
highlands: dağlık bölge
historic sites: tarihi yerler
historical architecture: tarihi yapı
history: tarih
holiday: tatil
honesty: dürüstlük
hospitality: misafirperverlik
hour: saat
invasion: istila
justice: adalet
meal: öğün, yemek
meatball: köfte
mercifulness: merhametlilik
mosque: cami
natural heritage: doğal miras
nature: doğa
north: kuzey
other: diğer
palace: saray
patience: sabır
place to stay: kalacak yer
plateaus: platolar
population: nüfus
province: il, bölge
reason: sebep
respect: saygı
rich tradition: zengin gelenek
river: ırmak
rock structure: taş yapı
seaside: deniz kenarı
season: mevsim
self confidence: özgüven
south: güney
souvenir: hediyelik eşya
spectator: seyirci
spring: ilkbahar
state guest house: misafirhane, pansiyon
temple: tapınak
tourist attraction: turizm merkezi
trade route: ticaret yolu
train station: tren istasyonu
type: tür
vacation: tatil
village: köy
visitor: ziyaretçi
weather: hava
west: batı
VERBS (FİİLLER)
abandon: terk etmek, vaz geçmek
attract visitor: ziyaretçi çekmek
build: inşa etmek
buy: satın almak
choose: seçmek
compare: karşılaştırmak
conquer: fethetmek
contain: içermek
end: sonlandırmak, bitmek
get lost: kaybolmak
guide visitors: ziyaretçilere rehberlik etmek
learn: öğrenmek
leave: ayrılmak, çıkmak, bırakmak
located: yer almak
offer: önermek, teklif etmek
pass: geçmek
prefer: tercih etmek
rediscover: yeniden keşfetmek
search: araştırmak
stay: kalmak
taste: tadına bakmak
vary: değişmek, çeşitli olmak
visit: gezmek
weigh: (kilo) gelmek
would rather: tercih etmek

ADJECTIVES (SIFATLAR)

abandoned: terk edilmiş
adventurous: maceracı
ancient: eski
artificial: yapay
attractive: çekici
boring: sıkıcı
cheap: ucuz
comfortable: rahat
delicious: lezzetli
different: farklı
enormous: kocaman
exotic: tuhaf, garip
expensive: pahalı
famous: ünlü
fascinating: büyüleyici
fun: eğlenceli
great: harika
important: önemli
incredible: inanılmaz
interesting: ilgi çekici
magnificent: muhteşem
natural: doğal
public: halka açık
relaxing: rahatlatıcı
religious: dini, dinle ilgili
remarkable: dikkat çekici, göze çarpan
same: aynı
special: özel
traditional: geleneksel
understanding: anlayışlı
various: çeşitli

IMPORTANT EXPRESSIONS
above sea level: deniz seviyesinin üstünde
above: üzerinde
almost: neredeyse
also: ayrıca
else: başka
I guess: tahmin ederim
I suppose: umarım
like: gibi
most of: çoğu
per year: yılda
the most: en çok
to me: bana göre
until: -e kadar
what else: başka
what kind of: ne tür
what type of: ne tür
while:- iken
UNIT 7 - TOURISM
Accommodation: konaklama
Advertisement: reklam
Amusement park: lunapark
Ancient: eski
Art gallery: resimgalerisi
Attraction: cazibe merkezi
Beach: kumsal
Big Ben: (Londradaki) SaatKulesi
Bridge: köprü
Brochure: broşür
Cannon: (savaşlardaki) top
Capital: başkent
Castle: kale
Celebrities: ünlü
Church: kilise
Coast: sahil
Dinasour bones: dinozorkemikleri
Entertainment: eğlence
Excellent idea: harika fikir
Experiment: deney
Fairy chimneys: peribacaları
Great wall: çinsetti
Guide: rehber
Habit: alışkanlık
Hagiasophia: Ayasofya
Heritage: miras
Historic place: tarihiyer
Historic site: tarihimekan
Historical architecture: tarihimimari
History: tarih
Holiday destination: tatildurağı
London Eye: (Londradaki) dönmedolap
Madame Tussauds: (Londradaki) Balmumu Heykel Müzesi
Mosque: cami
Noise: gürültü
Open-top bus: üstüaçıkotobüs
Palace: saray
Religious statues: Dini heykeller
Resort: tatil yeri
Rock: kaya
Sandy beach: kumsal
Shopping centre: AVM=mall
Sighseeing: şehir turu, gezipgörme
Sight: Gezilecekyer, görme, gezi
Silence: sessizlik
Ski resort: kayak merkezi
Souvenir: hediyelik eşya
Spectacular view: muhteşem manzara
Square: meydan
Statue: heykel
Sunrise: güneşindoğuşu
Temple: tapınak
Tourist attraction: turistikmerkez
Tower: kule
Wonder of the World: dünyaharikası
Amazing: şaşırtıcı
Chilly: serin, soğuk
Excellent: müthiş
Famous: ünlü
Fascinating: büyüleyici
Foggy: sisli
Freezing: dondurucu
Great: harika
Huge: devasa
Humid: nemli
Icy: buzlu
Impressive: etkileyici
Incredible: inanılmaz
Interesting: ilgiçekici
Marvelous: şahane
Mild: ılıman
Pleasant: harika
Pretty: tatlı, şirin
Severe: şiddetli,ciddi
Showery: ara sıra yağmurlu
Traditional: geleneksel
Unique: eşsiz
Unsettled: değişken (hava)
Unusual: sıradaşı
Usual: olağan
Warm: ılık
Well known: iyi bilinen, ünlü
Wet: ıslak, yağışlı
Windy: rüzgarlı
Admire: hayran olmak
Buy souvenir: hediyelik eşya almak
Experience: deneyim
Explore: keşfetmek
Forget: unutmak
Keen on: (birşeye) hevesli olmak, düşkün olmak
Leave: ayrılmak, çıkmka, bırakmak
Offer: önermek,sunmak
Prefer:tercih etmek
Fancy:süslü, istemek
Learn: öğrenmek
Look: görünmek
Enjoy: hoşlanmak
Sail: denizeaçılmak, yelkenli
Put on: giyinmek
Recreate: eğlendirmek, canlandırmak
See towers: kuleleri görmek
Spend time: zamangeçirmek
Stay: kalmak
Survive: yaşamak, hayattakalmak
Take a tour: turaçıkmak, gezi yapmak
Walk around: dolaşmak
Watch wildlife: vahşi yaşamı izlemek
Would rather: tercih etmek
Want: istemek
To me: bana göre
In my opinion: bana gore
Already: çoktan, zaten
Just: az once, dahayeni
Yet: henüz
Lucky you: nekadarşanslısın
Have you ever….?:Senhiç …?
With: ile, lı, li
Without: sız, siz
Really: gerçekten
Something: birşeyler
Nothing: hiçbirşey
Eveything: her şey
Another: başkabir
UNIT 8 - CHORES (EV İŞLERİ) 2017-2018
-A-
allow: izin vermek
argue: tartişmak
arrive: varmak
attend concert: konsere katılmak
bring packed lunch: öğle yemeği getirmek(evden)
bring: getirmek
can’t stand: katlanamamak
catch: yakalamak
chew gum: sakız çiğnemek
clean the floor: yerleri temizlemek
clean the rooms: ordaları temizlemek
clean up the house: evi temizlemek
clear the table:sofrayı toplamak,masayı temizleme
collect trolley: alışveriş arabasını toplamak
cook meals: yemek pişirmek
cooperate: işbirliği yapmak
decide: karar vermek
do the grocery shopping: market alışverişi yapmak
do the ironing: ütü yapmak
do the laundry: çamaşır yıkamak
do the washing up: bulaşıkları yıkamak
do the washing: çamaşır yıkamak
do your best: elinden gelenin en iyisini yapmak
dry the dishes: bulaşıkları kurulamak
dust the furniture: mobilyaların tozunu almak
dust the shelves: rafların tozunu almak,
dust: toz almak
empty dishwasher: bulaşık makinesini boşaltmak
empty rubbish: çöpü boşaltmak
explain feeling: hisleri ifade etmek
explain the responsibilities: sorumluluları açıklamak
feed the pet: evcil hayvanı beslemek
fight: kavga etmek
find: bulmak
fix furniture: mobilyaları tamir etmek
fix: tamir etmek
follow the directions: yönergeleri izlemek
get on nerves: çok sinirlendirmek
get ready: hazırlanmak
go off in a huff: küsüp gitmek
hang out the washing: çamaşır asmak
happen: olmak
have to: zorunda olmak
help  somone  with something: birine bişeyde yardımcı olmak
iron the clothes: kıyafetleri ütülemek
keep clean: temiz tutmak
keep promise: sözünü tutmak
keep tidy: düzenli tutmak
keep: tutmak
know the responsibilities: sorumluluklarını bilmek
leave: ayrılmak, bırakmak
load dishwasher: bulaşık makinesini doldurmak
make a to-do list: yapılacak listesi hazırlamak
make bed: yatak yapmak
mess up room: odayı dağıtmak
mop the floor: yerleri paspaslamak
need to: gerekmek
obey the rules: kurallara uymak
obey the rules: kurallara uymak
pay the bills: faturaları ödemek
practice: pratik yapmak, uygulamak
prepeare breakfast: kahvaltı hazırlamak
put the rubbish out: çöp atmak
put: koymak
raise your hand: el (parmak) kaldırmak
respect: saygı duymak
set the table: sofrayı kurmak, masayı hazırlamak
share housework: ev işlerini paylaşmak
sweep the leaves: yaprakları süpürmek
take care of: bakımını üstlenmek
take out the rubbish: çöp atmak
take/have a shower: duş almak
throw rubbish: çöp atmak
tidy up the room: odayı toparlamak
tidy up toys: oyuncakları toplamak
to be responsible for: ..dan sorumlu olmak
understand: anlamak
vacuum the carpet: halıyı süpürmek
vacuum the floor: yerleri süpürmek (elektrik süpürgesiyle)
walk the dog: köpeği yürütmek
wash the dishes: bulaşık yıkamak
water the plants: bitkileri sulamak
wear make-up: makyaj yapmak
weed the garden: bahçedeki otları ayıklamak
worry about … : .. hakkında endişelenmek
bookcase: kitaplık
couch: kanepe
daily chores: günlük işler
waste of time: zaman kaybı
duty: görev
family member: aile üyesi
flat: apartman dairesi
flatmate: ev arkadaşı
household chores: ev işleri
living room: oturma odası
poem: şiir
responsibility: sorumluluk
sibling: kardeş
task: iş, vazife
things to do: yapılacak şeyler
dirty: kirli
untidy: düzensiz
disorganized: düzensiz, dağınık
during: boyunca, süresince
excited: heyecanlı
messy: dağınık
neat: düzenli
necessary: gerekli
on time: zamanında
responsible: sorumlu
tidy: düzenli
I don’t mind : aldırmam, kafaya takmam
Can you…..?
Could you…?
Do you mind…?
Do you think you could …?
UNIT 8 - CHORES (EV İŞLERİ) 2016-2017
clean the rooms: ordaları temizlemek
do the grocery shopping: market alışverişi yapmak
fold the pants: pantolonları katlamak
hang out the washing: çamaşır asmak
iron the clothes: kıyafetleri ütülemek
know the responsibilities: sorumluluklarını bilmek
load dishwasher: bulaşık makinesini doldurmak
make bed: yatak yapmak
mop the floor: yerleri paspaslamak
pay the bills: faturaları ödemek
put the rubbish out: çöp atmak
set the table: sofrayı kurmak, masayı hazırlamak
share housework: ev işlerini paylaşmak
sweep the leaves: yaprakları süpürmek
take out the garbage: çöp atmak
throw rubbish: çöp atmak
tidy up the room: odayı toparlamak
vacuum the carpet: halıyı süpürmek
water the potted plants: saksıdaki bitkileri sulamak
weed the garden: bahçedeki otları ayıklamak
cooperate: işbirliği yapmak
explain the responsibilities: sorumluluları açıklamak
fix: tamir etmek
follow the directions: yönergeleri izlemek
gather: toplanmak
get ready: hazırlanmak
have to: zorunda olmak
help  somone do with something: birine bişeyde yardımcı olmak
keep clean: temiz tutmak
keep tidy: düzenli tutmak
keep: tutmak,muhafaza etmek
leave: ayrılmak, bırakmak
need to: gerekmek
obey the rules: kurallara uymak
pick up: toplamak
practice: pratik yapmak, uygulamak
put: koymak
raise your hand: el (parmak) kaldırmak
respect: saygı göstermek
save: korumak
sweep: süpürmek
taka/have a bath: banyo yapmak
take care of: bakımını üstlenmek,bakmak
take off:  çıkarmak (elbise vs.)
take/have a shower: duş almak
to be responsible for: ..dan sorumlu olmak
understand: anlamak
write diary: günlük yazmak
bookcase: kitaplık
building blocks: logo parçaları
couch: kanepe
daily chores: günlük işler
duty: görev
flat: apartman dairesi
garbage: çöp
household chores: ev işleri
living room: oturma odası
poem: şiir
responsibility: sorumluluk
sibling: kardeş
task: iş, vazife
things to do: yapılacak şeyler
disorganized: düzensiz, dağınık
during: boyunca, süresince
excited: heyecanlı
messy: dağınık
neat: düzenli
necessary: gerekli
on time: zamanında
responsible: sorumlu
tidy: düzenli
8. SINIF 10. ÜNİTE KELİMELERİ - HUMAN IN NATURE
adventure:macera
adventurous:maceracı
affect:etkilemek
alive tourism:Canlı turizm
An Explorer’s Diary:Bir gezginin günlüğü
angry storm:Kızgın fırtına
anytime;Herhangi bir zaman
avalanche:çığ
beach:kumsal
beyond:öte
bit:biraz
blow:esmek
bursting:patlama
By the force of heavy  water  :Şiddetli suyun gücüyle
By the way:Bu arada
campfire:Kamp ateşi
care:önemsemek
catch:yakalamak
cause:Sebep olmak
climb quickly:Hızlı tırmanmak
climb tree:Ağaca tırmanmak
communication:İletişim
concluding sentence:
Sonuç cümlesi
continent:kıta
costly:masraflı
cycle:Pedal çevirmek
daily life:Günlük hayat
damage:zarar
dance around the fire:Ateşin etrafında dans etmek
day-time:gündüz
detection:buluş
Dirty river:Kirli nehir
disaster:afet
distance:mesafe
dive:dalmak
drift away:Uzağa sürüklenmek
drought:kuraklık
early ages:Erken yaşlar
Earth’s surface:yeryüzü
earthquake:deprem
Earthquake drill:Deprem tatbikatı
edge of a river:Nehir kenarı
educating:eğitme
electrical wires:Elektrik telleri
Exactly:tamamen
experience:deneyim
explorer:araştırmacı,kaşif
extensive:Geniş çaplı
extremely:Son derece
face tsunamis:Tsunamiyle yüz yüze gelmek
fall down:düşmek
falling:düşme
Feed:beslemek
female:Kadın, bayan
firefighter:itfaiyeci
fix the bike:Bisikleti tamir etmek
flood:sel
fluently:Akıcı biçimde
follow-up:Takip etmek
free from danger:Tehlikeden uzak
geographical features:Coğrafik özellikler
geothermal energy:Jeotermal enerji
government:hükümet
hard conditions:Ağır şartlar
heavy rain:Şiddetli yağmur
hunt buffaloe:Bufalo avı
hurricane:kasırga
Interviewer:röportör
image:görüntü
journey:yolculuk
keep warm:Sıcak tutmak
landslide:heyelan
large amount of snow:Büyük kar kütlüsü
large wave:Büyük dalga
learn a job easily:İşi kolay öğrenmek
let nature take its course:Olayları akışına bırakmak
live on the edge:Uçlarda yaşamak
local fire department:Yerel itfaiye
long-sleeved shirt:Uzun kollu gömlek
loudest:En gürültülü
magnitude:büyüklük
mass of rock:Kaya kütlesi
meaningful:anlamlı
natural disaster:Doğal afet
occur:Meydana gelmek
ocean:okyanus
on record:kaydedilen
outdoors:Açık hava
paint face:Yüz boyamak
park ranger:Park bekçisi
part of our lives:Hayatımızın bir parçası
put out fire:Yangını söndürmek
reason:neden
reason for adventure:Macera nedeni
regular:düzenli
regulation:düzenleme
rich in mineral:Mineral açısından zengin
risky lifestyle:Riskli yaşam tarzı
river bank:Nehir kıyısı
run fast:Hızlı koşmak
safety rules:Güvenlik kuralları
Sand storm:Kum fırtınası
sandy land:Kumlu toprak
scary:korkutucu
seem:görünmek
set up:kurmak
shine:parlamak
Shoot a documentary:Belgesel çekmek
soil moving:Toprak hareketi
solid piece of furniture:Mobilyanın katı parçası
solution:çözüm
somehow:Bir şekilde
stay away:uzak durmak
strike:vurmak,grev
sudden explosion:Ani patlama
suddenly and quickly:Aniden ve hızlıca.
supporting idea:Destekleyici fikir
take off:çıkarmak
take shelter:Siper almak
take the subject seriously:Konuyu ciddiye almak
tent:çadır
things fly in the air:Bir şeylerin havada uçuşması
topic sentence:Konu cümlesi
travel alone:Yalnız seyahat etmek
tribal:kabile
typhoon:tayfun
unfortunately:maalesef
unusual ability:Sıradışı yetenek
violent movement:Ani şiddetli hareketler
volcanic eruption:Volkanik patlama
warning system:
Uyarı sistemi
without a diving tank:Dalış tüpü olmadan
zoo keeper:Hayvanat bahçesi bakıcısı
UNIT 10 – NATURAL FORCES 10. Ünite Kelimeleri ve Türkçeleri

active volcano: aktif yaradağ
aftershock: artçı deprem
air pollution: hava kirliliği
avalanche: çığ
burning tree: yanan ağaç
cars underwater:su altındaki arabalar
cause of problem: problemin sebebi
cholera epidemic:  kolera salgını
climate change: iklim değişikliği
collapsed building: çökmüş bina
crime: suç
crops in the field: tarladaki mahsul
damage: zarar
death: ölüm
deforestation: ormanı yok etme
disease: hastalık
drought: kuraklık
dry soil: kuru toprak
earthquake: deprem
effect: etki
emergency service: acil servis
epidemic: salgın
extinction of species:  türlerin soyunun tükenmesi
famine: kıtlık, açlık
flame: alev
flood: sel
forest fire: orman yangını
garbage bin: çöp kutusu
global warming: küresel ısınma
ground: yer
heavy rain: yoğun yağış
homelessness: evsizlik
huge wave: devasa dalga
hurricane:  kasırga
illiteracy: cehalet
injury: sakatlık
landslide: toprak kayması
lightning: şimşek
loss of biodiversity: biyolojik çeşitliliğin yok olması
medical supplies: tıbbi  malzemeler
natural disaster: doğal afet
natural resource depletion:  doğal kaynağın tükenmesi
overpopulation: nüfus yoğunluğu, fazlalığı
ozone layer depletion: ozon tabakasının yok olması
petrol shortage: petrol kıtlığı
pollution: kirlilik
poverty: yoksulluk
prediction: tahmin
rescue team: kurtarma ekibi
result : sonuç
running water: akar su, musluk suyu
shelter: barınak
shortage: kıtlık
solution: çözüm
storm: fırtına
strong wind: güçlü rüzgar
tent: çadır
terrifying speed: korktucu hız
tornado: hortum, kasırga
toxic materials: zehirli materyaller
volcanic eruption: yanardağ patlaması
volunteer team: gönüllü ekip
war: savaş
water shortage: su kıtlığı
affect: etkilemek
be careful: dikkatli olmak
be prepared: hazırlıklı olmak
carry: taşımak
cause flood: sele sebep olmak
cause: sebep olmak
collect donation: yardım toplamak
cover: kapatmak, örtmek
destroy: yok etmek
drop, cover, hold on: çök, başını koru, bekle
erupt: patlamak, püskürmek (yanardağ)
escape: kaçmak
fall: düşmek
fasten shelves: rafları sabitlemek
get better iyileşmek
happen: olmak
keep clean: temiz tutmak
last:sürmek
leave the village: köyü terk etmek
leave: ayrılmak, çıkmak, bırakmak
lose live: yaşamı kaybetmek
move: harket etmek
pollute river and lake: ırmak ve gölü kirletmek
prepare leaflet: broşür hazırlamak
protect: korumak
put litter: çöp atmak
reach shore: sahile ulaşmak
reach: ulaşmak
repair electric wire: elektrik telini onarmak
rush into: akmak
save water: su tasarrufu yapmak
shake: sallanma
slide down: kaymak
spread: yayılmak
stay away: uzak durmak
stay indoor: içerde kalmak
survive: hayatta kalmak
take action: önlem almak
use elevator: asansör kullanmak
use less water: daha az su kullanmak
use public transport: toplu taşıma kullanmak
warn: uyarmak
waste: boşa harcamak
as a result of this: bunun sonucunda
because of: den dolayı
bottom: alt
dry: kuru
enough: yeterince
environmentally friendly: çevre dostu
future: gelecek
huge amount of: çok miktarda
threatening: tehdit eden
top: tepe, zirve
8. Sınıf İngilizce Atlantik Yayınları 11.Ünite Kelimeleri ve Anlamları
ambitious : hırslı
architecture : mimari
attitude : davranış, tutum
blind : kör
burden : yük
creature : yaratık
destination: kader
enrich : zenginleştirmek
fatal: ölümcül
foundation : vakıf
humanity : insanlık
inspirational : ilham
intention : niyet
merchant : tüccar
obstacle : engel
peasant : köylü
pharmacy  : eczane
postpone : ertelemek
rough : kaba
sparkle : pırıltı, parlama
Admin
Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 4942
Kayıt tarihi : 12/01/09
Yaş : 51

https://moral.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz