İNGİLİZCE 8.SINIF TÜM ÜNİTELERİN KELİMELERİ
8.SINIF İNGİLİZCE ÇALIŞMALAR
2015-2016 Eğitim öğretim yılı 8. (sekizinci) sınıflar 3. (üçüncü) ünite COOKING kelimelerinin İngilizce ve Türkçeleri aşağıda verilmiştir. UPTURN in English kitabı kelimeleridir.
Lesson 1
cooking :yemek pişirme
cook: yemek pişirmek
method: yöntem, yol
bake: fırınlamak
twirl-burmak,fırıl fırıl döndürmek.
boil :haşlamak (kaynatmak)
roast:Fırında pişirmek, kızartmak
steam :buğulamak, buharda pişirmek
grill :ızgarada, mangalda pişirmek
fry: yağda kızartmak
fish: balık
chicken: tavuk
meat: et
mushroom: mantar
onion: soğan
eggplant: patlıcan
carrot: havuç
Lesson 2
slice: dilimlemek
peel :kabuğunu soymak
cut: kesmek
chop :doğramak
spread :sürmek
dice: küp şeklinde doğramak
process: süreç, işlem
first: ilk önce, öncelikli olarak, en başta
oven: fırın
bread: ekmek
red :kırmızı
toaster :tost makinesi
turn sth on: bir şeyi açmak (elektrikli aletler için)
take out: çıkarmak
butter: yağ (tereyağı)
jam: reçel
vegetable: sebze
next: daha sonra,yanında
after that:daha sonra
finally :son olarak
explain :açıklamak
snacks :atıştırmalıklar, abur cuburlar
Lesson 3
ingredients: malzemeler, içindekiler
cabbage: lahana
green pepper: yeşil biber
tomato: domates
tablespoon :yemek kaşığı
pizza bread :pizza hamuru
frying pan:kızartma tavası
on top :üzerine, üstüne
microwave: mikro dalga fırın
enjoy it: afiyet olsun
recipe: tarif
tasty: lezzetli
Lesson 4
guess: tahmin etmek
meaning: anlam
yeast :maya
pour: dökmek (sıvıyı bir kaba vb.)
mixing bowl: karıştırma kabı
flour: un
rolling pin: oklava, merdane
knead :yoğurmak
loaf pan: somum ekmeği
a glass of x: bir bardak x
sugar: şeker
teaspoon :çay kaşığı
package: paket
add:eklemeki katmak
warm :ılık, soğuk olmayan
mixture: karışım
large :büyük, geniş
stir well: iyice karıştırın
dough: hamur
lightly floured :hafif unlu
shape sth into x :bir şeye x şekil vermek, şekle sokmak
tea towel :küçük bez, kurulama havlusu
roll :yuvarlama
loaf pan :ekmek tavası
hour: saat
about :yaklaşık, civarı
let it cool: soğumaya bırakın
sequencing :sıralama
Lesson 5
rice: pirinç
orzo: arpa şehriye
hot :sıcak
melt: eritmek
rinse :suyla yıkayarak temizlemek,durulamak.
take x off the heat: bir şeyi ateşten, ocaktan almak
turn down x: bir şeyi kapatmak (ocak, fırın vb. elektrikli aletler)
continuously :devamlı olarak
absorb :emmek, içine çekmek
cool down: soğumak
discuss: tartışmak
pasta: makarna
healthy :sağlıklı
dish :yemek
Lesson 6
country: ülke
belong to x: x’e ait olmak
consist of x Mad’den oluşmak
lentil: mercimek
lamb :kuzu (eti)
national :milli, ulusal
beef :sığır eti
top sth with x :bir şeyin üzerine x koymak
nuts :sert kabuklu yemişler, fındık fıstık vb. için genel isim
pistachio: antep fıstığı
almond :badem
noodle: erişte
sauce: sos
serve :servis etmek, sunmak (yemek)
give thanks to sbd :birisine şükranlarını sunmak, teşekkür etmek
Irish: İrlanda’ya ait
mashed potatoes: patates püresi
black pepper: (kara) biber
leek :pırasa
regional variations: bölgesel farklılıklar
34. Sayfadaki Kelimeler
booklet:kitapçık, el kitabı
eye-catching: göze çarpan, ilginç, çekici
things you need :ihtiyacınız olan şeyler
step by step: adım adım
berry: yumuşak, küçük meyve (çilek, kiraz vb.)
muffin: küçük tatlı kek
baking powder: kabartma tozu
vegetable oil :çiçek yağı (sebzelerden elde edilmiş herhangi bir)
pre-heat :önceden ısıtın
muffin cups: kek kalıpları
display: göstermek, sergilemek
take a look: göz atmak, bakmak
2015-2016 Eğitim öğretim yılı 8. (sekizinci) sınıflar 4. (dördüncü) ünite COMMUNICATION kelimelerinin İngilizce ve Türkçeleri aşağıda verilmiştir.
Lesson 1
36. Sayfadaki Kelimeler
communication :iletişim
ways of communication: iletişim yolları
letter: mektup
voicemail :sesli mesaj
make a phone call: telefon görüşmesi yapmak
social network: sosyal medya
speak face-to-face :yüz yüze konuşmak
keep in touch :görüşmek, iletişim halinde olmak
Lesson 2
formal :resmi
informal :gayri resmi, resmi olmayan, samimi
hang on a minute, please:Bir dakika bekle lütfen
I’ll get x: x’i çağırayım
I’m afraid: ne yazık ki, maalesef, korkarım ki
x’s not available at the moment: x şu anda (burada) müsait değil
contact: iletişime geçmek, görüşmek
Lesson 3
who’s calling: kim arıyordu
one moment, please:bir saniye lütfen
hear: duymak
bad line :telefon çekmiyor, hat kötü
repeat: tekrar etmek
caller :arayan kişi
come to the phone: telefona gelmek, çıkmak
receiver: aranan kişi
Lesson 4
sender :gönderen kişi
receiver :alan kişi
communication technology exhibition: iletişim teknolojileri sergisi
science museum: bilim müzesi
drive sbd to smw: birsini bir yere arabayla götürmek
concern:kaygı, endişe,İlgi,ilgilendirmek,alakadar etmek,ait olmak.
sympathy: halden anlama, sempati
I hope you feel better soon :umarım yakında daha iyi olursun (hissedersin)
that’s so bad: bu kötü olmuş
we will meet up later, then :başka zaman buluşuruz o zaman
Lesson 5
board games: masa üstü (özel bir tahta üzerinde) oynanan oyunların genel ismi; satranç, dama vb.
technology stores: teknoloji mağazaları
accessory stores: takı, aksesuar mağazaları
follow the outline below :aşağıdaki taslağı takip edin
inform (about): bilgi vermek (bir şey hakkında)
Lesson 6
abbreviations: kısaltmalar
B4N (Bye for Now) şimdilik hoşça kal
SMS (Short Message Service) kısa mesaj servisi
cheap, fast and fun :ucuz, hızlı ve eğlenceli
approximately: ortalama
million: milyon
billion :milyar
combination: birleşim, karışım
numbers, words, symbols and abbreviations: numara, kelime, işaret ve kısaltmalar
negative effects: (of x) (x’in olumsuz) olumsuz etkiler
according to x: x’e göre
languages :diller
nearly: hemen hemen, neredeyse
secret: gizli
record a mock phone conversation :şakacıktan bir telefon konuşması kayıt edin
weekend activity :hafta sonu etkinliği
dial: aramak, tuşlamak (telefonda)
hang up the phone: telefonu kapatmak
simple :basit, sıradan
clarify :açıklamak, anlatmak
clarification: açıklama, netleştirme
Lesson 1
cooking :yemek pişirme
cook: yemek pişirmek
method: yöntem, yol
bake: fırınlamak
twirl-burmak,fırıl fırıl döndürmek.
boil :haşlamak (kaynatmak)
roast:Fırında pişirmek, kızartmak
steam :buğulamak, buharda pişirmek
grill :ızgarada, mangalda pişirmek
fry: yağda kızartmak
fish: balık
chicken: tavuk
meat: et
mushroom: mantar
onion: soğan
eggplant: patlıcan
carrot: havuç
Lesson 2
slice: dilimlemek
peel :kabuğunu soymak
cut: kesmek
chop :doğramak
spread :sürmek
dice: küp şeklinde doğramak
process: süreç, işlem
first: ilk önce, öncelikli olarak, en başta
oven: fırın
bread: ekmek
red :kırmızı
toaster :tost makinesi
turn sth on: bir şeyi açmak (elektrikli aletler için)
take out: çıkarmak
butter: yağ (tereyağı)
jam: reçel
vegetable: sebze
next: daha sonra,yanında
after that:daha sonra
finally :son olarak
explain :açıklamak
snacks :atıştırmalıklar, abur cuburlar
Lesson 3
ingredients: malzemeler, içindekiler
cabbage: lahana
green pepper: yeşil biber
tomato: domates
tablespoon :yemek kaşığı
pizza bread :pizza hamuru
frying pan:kızartma tavası
on top :üzerine, üstüne
microwave: mikro dalga fırın
enjoy it: afiyet olsun
recipe: tarif
tasty: lezzetli
Lesson 4
guess: tahmin etmek
meaning: anlam
yeast :maya
pour: dökmek (sıvıyı bir kaba vb.)
mixing bowl: karıştırma kabı
flour: un
rolling pin: oklava, merdane
knead :yoğurmak
loaf pan: somum ekmeği
a glass of x: bir bardak x
sugar: şeker
teaspoon :çay kaşığı
package: paket
add:eklemeki katmak
warm :ılık, soğuk olmayan
mixture: karışım
large :büyük, geniş
stir well: iyice karıştırın
dough: hamur
lightly floured :hafif unlu
shape sth into x :bir şeye x şekil vermek, şekle sokmak
tea towel :küçük bez, kurulama havlusu
roll :yuvarlama
loaf pan :ekmek tavası
hour: saat
about :yaklaşık, civarı
let it cool: soğumaya bırakın
sequencing :sıralama
Lesson 5
rice: pirinç
orzo: arpa şehriye
hot :sıcak
melt: eritmek
rinse :suyla yıkayarak temizlemek,durulamak.
take x off the heat: bir şeyi ateşten, ocaktan almak
turn down x: bir şeyi kapatmak (ocak, fırın vb. elektrikli aletler)
continuously :devamlı olarak
absorb :emmek, içine çekmek
cool down: soğumak
discuss: tartışmak
pasta: makarna
healthy :sağlıklı
dish :yemek
Lesson 6
country: ülke
belong to x: x’e ait olmak
consist of x Mad’den oluşmak
lentil: mercimek
lamb :kuzu (eti)
national :milli, ulusal
beef :sığır eti
top sth with x :bir şeyin üzerine x koymak
nuts :sert kabuklu yemişler, fındık fıstık vb. için genel isim
pistachio: antep fıstığı
almond :badem
noodle: erişte
sauce: sos
serve :servis etmek, sunmak (yemek)
give thanks to sbd :birisine şükranlarını sunmak, teşekkür etmek
Irish: İrlanda’ya ait
mashed potatoes: patates püresi
black pepper: (kara) biber
leek :pırasa
regional variations: bölgesel farklılıklar
34. Sayfadaki Kelimeler
booklet:kitapçık, el kitabı
eye-catching: göze çarpan, ilginç, çekici
things you need :ihtiyacınız olan şeyler
step by step: adım adım
berry: yumuşak, küçük meyve (çilek, kiraz vb.)
muffin: küçük tatlı kek
baking powder: kabartma tozu
vegetable oil :çiçek yağı (sebzelerden elde edilmiş herhangi bir)
pre-heat :önceden ısıtın
muffin cups: kek kalıpları
display: göstermek, sergilemek
take a look: göz atmak, bakmak
2015-2016 Eğitim öğretim yılı 8. (sekizinci) sınıflar 4. (dördüncü) ünite COMMUNICATION kelimelerinin İngilizce ve Türkçeleri aşağıda verilmiştir.
Lesson 1
36. Sayfadaki Kelimeler
communication :iletişim
ways of communication: iletişim yolları
letter: mektup
voicemail :sesli mesaj
make a phone call: telefon görüşmesi yapmak
social network: sosyal medya
speak face-to-face :yüz yüze konuşmak
keep in touch :görüşmek, iletişim halinde olmak
Lesson 2
formal :resmi
informal :gayri resmi, resmi olmayan, samimi
hang on a minute, please:Bir dakika bekle lütfen
I’ll get x: x’i çağırayım
I’m afraid: ne yazık ki, maalesef, korkarım ki
x’s not available at the moment: x şu anda (burada) müsait değil
contact: iletişime geçmek, görüşmek
Lesson 3
who’s calling: kim arıyordu
one moment, please:bir saniye lütfen
hear: duymak
bad line :telefon çekmiyor, hat kötü
repeat: tekrar etmek
caller :arayan kişi
come to the phone: telefona gelmek, çıkmak
receiver: aranan kişi
Lesson 4
sender :gönderen kişi
receiver :alan kişi
communication technology exhibition: iletişim teknolojileri sergisi
science museum: bilim müzesi
drive sbd to smw: birsini bir yere arabayla götürmek
concern:kaygı, endişe,İlgi,ilgilendirmek,alakadar etmek,ait olmak.
sympathy: halden anlama, sempati
I hope you feel better soon :umarım yakında daha iyi olursun (hissedersin)
that’s so bad: bu kötü olmuş
we will meet up later, then :başka zaman buluşuruz o zaman
Lesson 5
board games: masa üstü (özel bir tahta üzerinde) oynanan oyunların genel ismi; satranç, dama vb.
technology stores: teknoloji mağazaları
accessory stores: takı, aksesuar mağazaları
follow the outline below :aşağıdaki taslağı takip edin
inform (about): bilgi vermek (bir şey hakkında)
Lesson 6
abbreviations: kısaltmalar
B4N (Bye for Now) şimdilik hoşça kal
SMS (Short Message Service) kısa mesaj servisi
cheap, fast and fun :ucuz, hızlı ve eğlenceli
approximately: ortalama
million: milyon
billion :milyar
combination: birleşim, karışım
numbers, words, symbols and abbreviations: numara, kelime, işaret ve kısaltmalar
negative effects: (of x) (x’in olumsuz) olumsuz etkiler
according to x: x’e göre
languages :diller
nearly: hemen hemen, neredeyse
secret: gizli
record a mock phone conversation :şakacıktan bir telefon konuşması kayıt edin
weekend activity :hafta sonu etkinliği
dial: aramak, tuşlamak (telefonda)
hang up the phone: telefonu kapatmak
simple :basit, sıradan
clarify :açıklamak, anlatmak
clarification: açıklama, netleştirme
Prefer ve would rather kalıplarının Kullanılışı
1.ÜNİTE
have party parti düzenlemek
go for a walk yürüyüşe çıkmak
go to the movie / concert sinemaya / konsere gitmek
study together birlikte çalışmak
eat out dışarıya yemeğe çıkmak
play computer game bilgisayar oyunu oynama
watch movie at home evde film izlemek
chit-chat sohbet etmek
romance romantik film
comedy komedi filmi
sci-fi bilim-kurgu filmi
thriller gerilim
go out of town / city şehir dışına çıkmak
meet friend arkadaşla buluşmak
visit relatives akrabaları ziyaret etmek
go to the shopping mall alışveriş merkezine gitmek
study for exam sınava çalışmak
barbecue mangal / ızgara
birthday party doğum günü partisi
volleyball tournament voleybol turnuvası
picnic piknik
tennis match tenis maçı
nature walking doğa yürüyüşü
soccer match futbol maçı
bicycle race bisiklet yarışı
computer game tournament bilgisayar oyunu turnuvası
play soccer futbol oynama
back up = help somebody desteklemek, yardımcı olmak
buddy dost, arkadaş
count on = depend on somebody birine güvenmek
get on well with biriyle iyi geçinmek
stranger yabancı
have something in common with someone biriyle ortak noktası olmak
have the same interest aynı ilgi alanlarına sahip olmak
visit for a short time = call on kısa süreli ziyarette bulunmak
glad hoşnut, mutlu, memnun
promise söz vermek
swear and içmek, yemin etmek
imagine = think of düşünmek
depressed or sad = feel blue kederli, üzgün, keyifsiz
close friend yakın arkadaş
2. ÜNİTE
hiking yürüyüş yapmak
mountain biking dağ bisikleti sporu
bossaball şişme trambolin üzerinde oynanan bir oyun
snow shoeing kar raketi yürüyüşü
zorbing büyük şişme bir topun içerisinde eğimli bir arazide yuvarlanarak yapılan spor
snow tubing kar tüpü üzerinde kayma
cycling bisiklet sürme
exciting heyecan verici
unusual alışılmadık, olağan dışı
trendy son moda
ridiculous gülünç
boring sıkıcı
hang out with friends arkadaşlarla vakit geçirmek, takılmak
good at / bad at bir şeyde iyi olmak / kötü olmak
fix tamir etmek
rest dinlenmek
energetic enerjik
loud yüksek sesli
unbearable dayanılmaz, çekilmez, katlanılamaz
martial art dövüş sanatları
magazine dergi
interesting ilginç
bike, bicycle bisiklet
mudguard çamurluk
seat sele, koltuk
handlebar bisiklet gidonu, yönelteci, direksiyonu
pedal pedal
chain zincir
tire lastik
gear vites
brake fren
brake lever el freni, fren kolu
frame bisiklet kasası
3.ÜNİTE
cauliflower karnabahar
zucchini kabak
corn mısır
green pepper yeşil biber
eggplant patlıcan
cabbage lahana
carrot havuç
mushroom mantar
garlic sarımsak
onion soğan
rice pirinç, pilav
orzo arpa şehriye
pistachio antep fıstığı
vegetable oil bitkisel yağ
flour un
sugar şeker
salt tuz
baking powder kabartma tozu
oat yulaf
bread ekmek
butter tereyağ
jam reçel
dough hamur
chicken tavuk
sheep koyun
lamb kuzu, kuzu eti
beef sığır eti
dessert tatlı
tasty lezzetli
yeast maya
heat ısıtmak
melt erimek, eritmek
bake fırında pişirmek
roast fırında kızartmak
steam buharda pişirmek
grill ızgara yapmak
peel kabuğu soymak
slice dilimlemek
cut kesmek
chop doğramak
dice küp küp kesmek
pour dökmek
mix karıştırmak, çırpmak
fry kızartma
frying pan kızartma tavası
mixing bowl karıştırma kabı
rolling pin merdane, oklava
cattle çaydanlık
traditional dish yöresel yemekler
first ilk olarak
second ikinci olarak
then sonra
after that ondan sonra
finally son olarak
boil kaynamak, kaynatmak
4.ÜNİTE
write a letter mektup yazmak
text a message (cep telefonundan) mesaj yazmak
leave a voicemail sesli mesaj bırakmak
make a phonecall (cep telefonundan) arama yapmak
send a fax faks göndermek
send an e-mail e-posta göndermek
leave a message note mesaj bırakmak
use social networks sosyal ağları (Facebook, Twitter vb.) kullanmak
speak face to face yüz yüze konuşmak
communication iletişim
exhibition sergi
teenager genç
sign language işaret dili
mobile phone cep telefonu
smart phone akıllı telefon
touchscreen dokunmatik ekran
display ekran
translate çeviri, tercüme
contain içermek, kapsamak
gadget alet
5.ÜNİTE
upload yüklemek
login / log on (hesaba) giriş yapmak
logout / log off (hesaptan) çıkış yapmak
accept onaylamak, kabul etmek
refuse reddetmek, kabul etmemek
password şifre, parola
share photos fotoğraflar paylaşmak
register kaydolmak, hesap oluşturmak
search engine arama motoru (Google, Yandex vb.)
web browser internet tarayıcı
internet connection internet bağlantısı
web site internet sitesi
software yazılım
hardware donanım
hard disk drive sabit disk sürücüsü
processor işlemci
interaction interaktif, etkileşimli
online – offline çevrim içi – çevrim dışı
face to face yüz yüze
keep in touch irtibatta kalmak
addict bağımlı, düşkün
chart çizelge, grafik, tablo
get information bilgi almak
check sport scores spor skorlarını kontrol etmek.
6.ÜNİTE
sky diving gökyüzü dalışı, uçaktan atlama
kayaking kanoda gitme
canoeing kano gezintisi yapma
rafting rafting sporu
hang gliding Delta kanat denen kanatlarla yapılan bir hava sporu
motor racing motorsiklet yarışı
caving mağaracılık sporu
skateboarding kaykay sporu
challenging mücadeleci
dangerous tehlikeli
fascinating büyüleyici
entertaining eğlenceli
easy kolay
hard zor
extreme sports yüksek riski olan tehlikeli sporlar
vacation tatil
mysterious gizemli
scuba diving tüple dalış
trip gezi
trekking doğa yürüyüşü sporu
rock climbing kaya tırmanışı
adventure macera
tiring yorucu
boring sıkıcı
heart-stopping nefes kesen
safety güvenli
protect koruma
injured yaralı
helmet kas
first-aid ilk yardım
sightseeing turistik yerleri gezip görme
souvenir hediyelik eşya.
7.ÜNİTE
historic tarihi
ancient antik, eski
fantastic fantastik
interesting ilginç
fascinating büyüleyici
incredible inanılmaz
lovely şirin, sevimli
amazing şaşırtıcı
architecture mimari
building bina
scenery manzara
spectacular muhteşem
province eyalet
trader tüccar
focal odak
civilization medeniyet
junction kavşak
climate iklim
chilly serin
damp nem, nemli
recreation dinlence, eğlence
traditional geleneksel
all-inclusive her şey dahil
resort tatil yeri
island ada
mild yumuşak
temprature sıcaklık
memorable unutulmaz
warm sıcak
cuisine yenek pişirme sanatı
accomodation kalacak yer
budget bütçe
skyscraper gökdelen
castle kale
monastery manastır
tower kule
beach sahil
bridge köprü
palace saray
mosque cami
8.ÜNİTE
wash the dishes bulaşıkları yıkamak
make the bed yatağı toplamak
do the laundry çamaşır yıkamak
load / empty the dishwasher bulaşık makinesini doldurmak / boşaltmak
set the table sofra kurmak
clean up the house evi temizlemek
dust the shelves rafların tozunu almak
vacuum the floor yerleri (elektrikli süpürgeyle) süpürmek
cook the meals yemek pişirmek
take out the garbage çöpü atmak
do the ironing ütü yapmak
hang out the washing çamaşır asmak
mop the floors yerleri paspaslamak
water the plants çiçekleri sulamak
sweep süpürmek
tidy düzeltmek, toparlamak
responsible sorumlu
weed yabani ot.
9.ÜNİTE
discover keşfetmek
discoverer kaşif, keşfeden
discovery keşif, keşfedilen
invent icat etmek
inventor mucit, icat eden
invention icat
compass pusula
water screw su vidası
light bulb ampul
aircraft uçak
design dizayn, tasarım
develop geliştirmek
science bilim, fen
scientific bilimsel
scientist bilim adamı
patient sabırlı, hasta
outstanding göze çarpan, belirgin
experiment deney
disease hastalık
cosmonaut kozmonot
substance madde
glacier buzul
global warming küresel ısınma
physicist fizikçi
chemical kimyasal
chemist kimyager, eczane
engineer mühendis
geneticist genetik uzmanı.
10. ÜNİTE
tornado kasırga
drought kuraklık
avalanche çığ
hurricane hortum
earthquake deprem
flood sel
landslide heyelan, toprak kayması
disaster felaket, afet
eruption patlama
injury yara, hasar, zarar
damage hasar
waste atık
shortage kıtlık
reduce azalmak
greenhouse sera
public transportation toplu taşıma
pollution kirlilik
rainfall yağış miktarı
forest orman
desert çöl
river nehir
overflow taşkın
dam baraj
flashflood su baskını
volcanic eruption volkanik patlama
blizzard tipi, şiddetli kar fırtınası
recycle geri dönüşüm.
Unit 5 - The Internet
A
access internet: internete erişmek
agree: katılmak
allow: izin vermek
burn CD: CD yazdırmak
check: kontrol etmek
collect: toplamak
connect internet: internete bağlanmak
create: oluşturmak
delete: silmek
design: tasarlamak
disconnect: bağlantıyı kesmek
destroy: yok etmek, mahvetmek
download: indirmek
express opinion: fikir ifade etmek
find information: bilgi bulmak
forget: unutmak
get news: haber almak
go online: internete girmek
happen: olmak
log in/on: giriş yapmak
log off/out: çıkış yapmak
need: ihtiyaç duymak
pay the bill: fatura ödemek
post: postalamak, (ileti) göndermek
print document: belge yazdırmak
protect: korumak
publish: yayınlamak
save: kaydetmek
scan: taramak
search for information: bilgi aramak
spend: harcamak
stay: kalmak
surf the net: internette gezinmek
treat: davranmak
type: yazmak (klavyeyle)
update: güncellemek
upload: karşıya yüklemek
use: kullanmak
account: hesap
addict: bağımlı, tiryaki
bug: arıza, yanlışlık
cable modem: kablolu modem
computer tower: bilgisayar kasası
connection: bağlantı
desktop PC: masaüstü bilgisayar
excuse: mazeret
face to face interaction: yüz yüze etkileşim
file: dosya
habit: alışkanlık
headphone: kulaklık
hour: saat
keyboard: klavye
live chat: canlı sohbet
offline: çevrimdışı
online: çevrim içi, internette
other side: diğer taraf
password: şifre
PC: personal computer: kişisel bilgisayar
Permission: izin
personal information: kişisel bilgi
printer: yazıcı
safely: güvenli
search engine: arama motoru
service provider: hizmet sağlayıcı
share: paylaşmak
sign: işaret
smartphone: akıllı telefon
social networking site: sosyal ağ sitesi
sound: ses
speaker: hoparlör
telephone line: telefon hattı
tell: söylemek, anlatmak
user: kullanıcı
username: kullanıcı adı
webcam: kamera
wireless modem: kablosuz modem
according to.... : ....e göre
anything: hiçbir şey
careful: dikkatli
dangerous: tehlikeli
different: farklı
difficult: zor
easy: kolay
everyone/everybody: herkes
everything: her şey
everywhere: her yer
harmful: zararlı
safe: güvenli
same: aynı
serious: ciddi
What do you mean?: ne demek istedin?
I mean .... : demek istediğim ......
Do you mean .....?:..... mi kasttetin/demek istedin?
Why don’t we…..?: neden …. yapmıyoruz?
Would you like to…?: …….. istermisin?
How about/ What about? : … ne dersin?
Sure: tabi ki
I’d love to: isterim
I’m afraid I’m busy: maalesef meşgulum
What does it mean? : O ne demek?
Can you explain me?: Bana açıklayabilir misiniz?
Unit 5 - The Internet
use: kullanmak
confirm: onaylamak
search for information: bilgi aramak
log in/on: giriş yapmak
log off/out: çıkış yapmak
register: kaydolmak
upload: yüklemek
express opinion: fikir ifade etmek
access internet: internete erişmek
post: postalamak, (ileti) göndermek
practice: pratik yapmak
check: kontrol etmek
go online: internete girmek
spend: harcamak
solve problem: problem çözmek
ask for help: yardım istemek
affect: etkilemek
find information: bilgi bulmak
forget: unutmak
surf the net: internette gezinmek
allow: izin vermek
inform: bilgilendirmek
stay: kalmak
choose: seçmek
agree: katılmak
pretend: (yalandan)-miş gibi yapmak
get news: haber almak
research: araştırmak
state: belirtmek, bildirmek
disconnect: bağlantıyı kesmek
identify: tanımlamak
account: hesap
attachment: ekteki dosya
comment: yorum
search engine: arama motoru
browser: tarayıcı
file: dosya
personal information: kişisel bilgi
hour: saat
PC: personal computer: kişisel bilgisayar
software: yazılım
connection: bağlantı
processor: işlemci
wireless modem: kablosuz modem
cable modem: kablolu modem
telephone line: telefon hattı
sign: işaret
mobile device: taşınabilir cihaz
smartphone: akıllı telefon
addict: bağımlı, tiryaki
user: kullanıcı
password: şifre
username: kullanıcı adı
excuse: mazeret
printer: yazıcı
headphone: kulaklık
speaker: hoparlör
keyboard: klavye
system unit: (bilgisayar) kasa
online: çevrim içi, internette
offline: çevrimdışı
social networking site: sosyal ağ sitesi
safety: güvenlik
identity: kimlik
rule: kural
adult: yetişkin
other side: diğer taraf
application: app : uygulama
counselling: danışma, rehberlik
behaviour: davranış
chart: çizelge, tablo, harita
source: kaynak
region: bölge
habit: alışkanlık
fair: fuar
desktop PC: masaüstü bilgisayar
face to face interaction: yüz yüze etkileşim
live chat: canlı sohbet
webcam: kamera
trouble: zorluk
same: aynı
different: farklı
safe: güvenli
easy: kolay
difficult: zor
dangerous: tehlikeli
careful: dikkatli
uncomfortable: rahatsız, konforsuz
through: kanalıyla, vasıtasıyla, aracılığıyla
by: yaparak
according to.... : ....e göre
everyone/everybody: herkes
everywhere: her yer
everything: her şey
anything: hiç bir şey
anything: hiç bir şey
What do you mean?: ne demek istedin?
I mean .... : demek istediğim ......
Do you mean .....?:..... mi kasttetin/demek istedin?
UNİT 6 - ADVENTURES
attract: cezbetmek, çekmek
be interested in: ilgi duymak
begin: başlamak
compare: kıyaslamak
consider: düşünmek
decide on: seçmek, karar vermek
explore: keşfetmek
have to: zorunda olmak
hiking: dağ yürüyüşü
hurt: acıtmak, acımak
ice climbing: buza tırmanma
interview: görüşmek, röportaj yapmak
jump: zıplamak
look like: gibi görünmek
move: taşınmak, hareket etmek
need to: gerekmek
perform: yerine getirmek, uygulamak
produce: üretmek
protect: korumak
reach: ulaşmak
save life: hayat kurtarmak
take part: yer almak
take risk: risk almak.
talk about: hakkında konuşmak
touch: dokunmak
try: denemek, çabalamak
weigh: (kilo) gelmek, tartmak
extreme sports: macera sporları
base jumping: paraşütle yüksekten (bina) atlama
bungee jumping: yüksek biyerden esnek halatla bağlı şekilde atlamak
canoeing: kano yapmak
caving: mağaracılık
hang gliding: yelken kanat ile uçma
hot air balloon: sıcak hava balonu
kayaking: nehir kayağı
parachute diving: paraşütle atlayış
parkour running: parkur koşusu (sokaklarda vs.)
pocket bike racing: cep (mini) motor yarışı
rock climbing: kayaya tırmanma
scuba diving: tüplü dalış
skateboarding: kaykay yapma
skydiving: gökyüzü dalışı(uçaktan atlayarak)
trekking: doğa yürüyüşü
white water rafting: köpüklü su raftingi
adrenalin seeker: adrenalin tutkunu, arayıcısı
adventure trip: macera gezisi
adventure: macera
aim: amaç
amusing: zevkli
bridge: köprü
building: bina
competition: yarışma
danger: tehlike
disappointing: moral bozan, hayal kırıklığı yaratan
expert: uzman
fan: taraftar, hayran
fee: ücret
fist aid: ilk yardım
free time: boş zaman
freedom: özgürlük
fun: eğlence
helmet: kask
leisure time: boş zaman
manufacturer: üretici
movement: hareket
nature: doğa
prize: ödül
real size: gerçek boyut
reason: sebep
registration fee: kayıt ücreti
safety: güvenlik
scenery: manzara
spare time: boş zaman
stair: merdiven
tower:kule
trainer: antrenör, spor ayakkabısı
vacation: tatil
wall: duvar
all: tüm, hepsi
another: başka bir
boring: sıkıcı
challenging: zorlu, zorlayıcı
dangerous: tehlikeli
different: farklı
difficult: zor
easy: kolay
entertaining: eğlenceli
exciting: heyecan verici
eye-catching: göz kamaştırıcı
fascinating: büyüleyici
footwear: ayakkabı
hard: zor, sıkı
harmful:zararlı
heart stopping: aşırı heyecanlı, yüreği ağza getiren
high quality: yüksek kalite
high speed: yüksek hızlı
important: önemli
injured: yaralı
interesting: ilgi çekici
mysterious: gizem
other: başka, diğer
proper: uygun
quick: hızlı
safe: güvenli
scared: korkmuş
skillful: becerikli, hünerli
suitable: uygun
suitable: uygun
tiring: yorucu
traditional: geleneksel
useful: faydalı
wrong: yanlış hatalı
around the world: tüm dünyada
as ...... as possible: mümkün olduğunca ......
just: sadece, yalnız
like .... : ..... gibi
only: tek, yalnız
prefer ................. to ..............: tercih etmek
such as...: .... gibi
that's right: bu doğru
what is it like?: nasıl bir şey, nasıl
What was it like?: Nasıldı?
would rather.......... than ..........: tercih etmek
Prefer ve would rather kalıplarını tercihlerimizden bahsederken kullanırız.
EXAMPLES (ÖRNEKLER)
- I prefer to live in the country. (Köyde yaşamayı tercih ederim.)
- I prefer to play basketball rather than play football. (Futbol oynamaktansa basketbol oynamayı tercih ederim.)
● PREFER
Genel olarak hayatta neyi tercih ettiğinizi ifade ederken "prefer" kalıbı üç farklı şekilde kullanılabilir:
a) prefer something to something else (birşeyi başka birşeye tercih etmek)
- I prefer football to basketball. (Futbolu basketbola tercih ederim.)
- I prefer city to country. (Şehiri köye tercih ederim.)
- I prefer friends to family. (Arkadaşlarımı aileme tercih ederim.)
b) prefer to do something rather than do something else. (Birşeyi yapmak yerine başka birşeyi yapmayı tercih etmek.)
- I prefer to drink tea. (Çay içmeyi tercih ederim.)
- I prefer to drink tea rather than (drink) coffee. (Çay içmeyi kahve içmeye tercih ederim.)
- I prefer to stay at home rather than go out. (Dışarı çıkmaktansa evde kalmayı tercih ederim.)
- I prefer to spend time with my children rather than work. (Çalışmaktansa çocuklarla vakit geçirmeyi tercih ederim.)
c) prefer doing something to doing something else (Birşeyi yapmak yerine başka birşeyi yapmayı tercih etmek.)
- I prefer drinking tea. (Çay içmeyi tercih ederim.)
- I prefer drinking tea to drinking coffee. (Çay içmeyi kahve içmeye tercih ederim.)
- I prefer reading novels to reading comics. (Çizgi roman yerine roman okumayı tercih ederim.)
Yukarıda gösterilen üç kullanım arasında anlam bakımından herhangi bir fark yoktur.
● WOULD PREFER (I'd prefer)
"would prefer" kalıbı genel tercihelirimiz değil, belirli bir durumda neyi tercih ettiğimizi ifade ederken kullanılır.
EXAMPLES (ÖRNEKLER)
- Would you prefer coffee or tea? (Kahve mi alırsınız, çay mı?)
- I'd prefer to stay at home rather than go to the cinema tonight. (Bu gece sinemaya gitmektense, evde kalmayı tercih ederim.)
- Would you prefer watcha horror film rather than a romantic comedy? (Romantik komedi yerine bir korku filmi seyretmeyi tercih eder misin?)
● WOULD RATHER (I'd rather)
"would rather" ve "would prefer" kalıpları arasında anlam olarak fark yoktur. Sadece kullanımda yapısal olarak aşağıdaki fark vardır.
- would rather do
- would prefer to do
"would rather" kalıbından sonra doğrudan fiil gelir ve ek almaz.
EXAMPLES (ÖRNEKLER)
- I'd rather go by car. (Arabayla gitmeyi tercih ederim.)
- I'd rather stay at home. (Evde kalmayı tercih ederim.)
8.SINIF İNGİLİZCE KELİMELER YENİ 3
1.ÜNİTE
have party; parti düzenlemek
go for a walk :yürüyüşe çıkmak
go to the movie / concert :sinemaya / konsere gitmek
study together: birlikte çalışmak
eat out :dışarıya yemeğe çıkmak
play computer game: bilgisayar oyunu oynama
watch movie at home: evde film izlemek
chit-chat :sohbet etmek
romance :romantik film
comedy: komedi filmi
sci-fi: bilim-kurgu filmi
thriller: gerilim
go out of town / city: şehir dışına çıkmak
meet friend :arkadaşla buluşmak
visit relatives :akrabaları ziyaret etmek
go to the shopping mall: alışveriş merkezine gitmek
study for exam :sınava çalışmak
barbecue :mangal / ızgara
birthday party :doğum günü partisi
volleyball tournament: voleybol turnuvası
picnic :piknik
tennis match :tenis maçı
nature walking :doğa yürüyüşü
soccer match: futbol maçı
bicycle race bisiklet yarışı
computer game tournament bilgisayar oyunu turnuvası
play soccer futbol oynama
back up = help somebody desteklemek, yardımcı olmak
buddy dost, arkadaş
count on = depend on somebody birine güvenmek
get on well with: biriyle iyi geçinmek
stranger yabancı
have something in common with someone: biriyle ortak noktası olmak
have the same interest :aynı ilgi alanlarına sahip olmak
visit for a short time = call on kısa süreli ziyarette bulunmak
glad :hoşnut, mutlu, memnun
promise :söz vermek
swear and içmek, yemin etmek
imagine = think of düşünmek
depressed or sad = feel blue kederli, üzgün, keyifsiz
close friend :yakın arkadaş
2. ÜNİTE
hiking :yürüyüş yapmak
mountain biking: dağ bisikleti sporu
bossaball :şişme trambolin üzerinde oynanan bir oyun
snow shoeing: kar raketi yürüyüşü
zorbing :büyük şişme bir topun içerisinde eğimli bir arazide yuvarlanarak yapılan spor
snow tubing: kar tüpü üzerinde kayma
cycling :bisiklet sürme
exciting: heyecan verici
unusual :alışılmadık, olağan dışı
trendy :son moda
ridiculous :gülünç
boring: sıkıcı
hang out with friends :arkadaşlarla vakit geçirmek, takılmak
good at / bad at :bir şeyde iyi olmak / kötü olmak
fix :tamir etmek
rest: dinlenmek
energetic :enerjik
loud :yüksek sesli
unbearable :dayanılmaz, çekilmez, katlanılamaz
martial art: dövüş sanatları
magazine: dergi
interesting: ilginç
bike, bicycle :bisiklet
mudguard: çamurluk
seat sele, koltuk
handlebar bisiklet gidonu, yönelteci, direksiyonu
pedal: pedal
chain :zincir
tire lastik
gear: vites
brake: fren
brake lever :el freni, fren kolu
frame :bisiklet kasası
3.ÜNİTE
cauliflower: karnabahar
zucchini: kabak
corn: mısır
green pepper yeşil biber
eggplant: patlıcan
cabbage: lahana
carrot: havuç
mushroom: mantar
garlic: sarımsak
onion: soğan
rice:pirinç, pilav
orzo: arpa şehriye
pistachio: antep fıstığı
vegetable oil bitkisel yağ
flour: un
sugar: şeker
salt: tuz
baking powder: kabartma tozu
oat: yulaf
bread: ekmek
butter: tereyağ
jam: reçel
dough :hamur
chicken: tavuk
sheep :koyun
lamb: kuzu, kuzu eti
beef: sığır eti
dessert: tatlı
tasty :lezzetli=Yummy=delicious
yeast; maya
heat: ısıtmak
melt :erimek, eritmek
bake: fırında pişirmek
roast :fırında kızartmak
steam: buharda pişirmek
grill :ızgara yapmak
peel: kabuğu soymak
slice: dilimlemek
cut :kesmek
chop :doğramak
dice: küp küp kesmek
pour: dökmek
mix: karıştırmak, çırpmak
fry :kızartma
frying pan :kızartma tavası
mixing bowl :karıştırma kabı
rolling pin: merdane, oklava
cattle: çaydanlık
traditional dish :yöresel yemekler
first :ilk olarak
second :ikinci olarak
then: sonra
after that :ondan sonra
finally :son olarak
boil: kaynamak, kaynatmak
4.ÜNİTE
write a letter: mektup yazmak
text a message: (cep telefonundan) mesaj yazmak
leave a voicemail: sesli mesaj bırakmak
make a phonecall: (cep telefonundan) arama yapmak
send a fax faks göndermek
send an e-mail: e-posta göndermek
leave a message note: mesaj bırakmak
use social networks :sosyal ağları (Facebook, Twitter vb.) kullanmak
speak face to face: yüz yüze konuşmak
communication: iletişim
exhibition: sergi
teenager: genç
sign language:işaret dili
mobile phone: cep telefonu
smart phone:akıllı telefon
touchscreen :dokunmatik ekran
display: ekran
translate :çeviri, tercüme
contain :içermek, kapsamak
gadget: alet
5.ÜNİTE
upload: yüklemek
login / log on: (hesaba) giriş yapmak
logout / log off: (hesaptan) çıkış yapmak
accept: onaylamak, kabul etmek
refuse: reddetmek, kabul etmemek
password: şifre, parola
share photos :fotoğraflar paylaşmak
register: kaydolmak, hesap oluşturmak
search engine: arama motoru (Google, Yandex vb.)
web browser :internet tarayıcı
internet connection: internet bağlantısı
web site: internet sitesi
software: yazılım
hardware: donanım
hard disk drive: sabit disk sürücüsü
processor :işlemci
interaction: interaktif, etkileşimli
online – offline :çevrim içi – çevrim dışı
face to face :yüz yüze
keep in touch :irtibatta kalmak
addict :bağımlı, düşkün
chart :çizelge, grafik, tablo
get information: bilgi almak
check sport scores :spor skorlarını kontrol etmek.
6.ÜNİTE
sky diving :gökyüzü dalışı, uçaktan atlama
kayaking :kanoda gitme
canoeing :kano gezintisi yapma
rafting: rafting sporu
hang gliding: Delta kanat denen kanatlarla yapılan bir hava sporu
motor racing: motorsiklet yarışı
caving mağaracılık sporu
skateboarding :kaykay sporu
challenging: mücadeleci
dangerous :tehlikeli
fascinating: büyüleyici
entertaining :eğlenceli
easy :kolay
hard: zor
extreme sports: yüksek riski olan tehlikeli sporlar
vacation :tatil
mysterious: gizemli
scuba diving: tüple dalış
trip :gezi
trekking :doğa yürüyüşü sporu
rock climbing: kaya tırmanışı
adventure: macera
tiring: yorucu
boring :sıkıcı
heart-stopping :nefes kesen
safety :güvenli
protect: koruma
injured :yaralı
helmet: kas
first-aid :ilk yardım
sightseeing :turistik yerleri gezip görme
souvenir: hediyelik eşya.
7.ÜNİTE
historic :tarihi
ancient: antik, eski
fantastic :fantastik
interesting :ilginç
fascinating :büyüleyici
incredible :inanılmaz
lovely: şirin, sevimli=cute
amazing= şaşırtıcı
architecture =mimari
building= bina
scenery= manzara=view
spectacular :muhteşem=wonderful
province: eyalet
trader: tüccar
focal :odak
civilization :medeniyet
junction: kavşak
climate: iklim
chilly: serin
damp :nem, nemli
recreation: dinlence, eğlence
traditional: geleneksel
all-inclusive: her şey dahil
resort: tatil yeri
island: ada
mild :yumuşak
temprature: sıcaklık
memorable unutulmaz
warm sıcak
cuisine yenek pişirme sanatı
accomodation kalacak yer
budget bütçe
skyscraper gökdelen
castle kale
monastery manastır
tower kule
beach sahil
bridge köprü
palace saray
mosque cami
8.ÜNİTE
wash the dishes bulaşıkları yıkamak
make the bed yatağı toplamak
do the laundry çamaşır yıkamak
load / empty the dishwasher bulaşık makinesini doldurmak / boşaltmak
set the table sofra kurmak
clean up the house evi temizlemek
dust the shelves rafların tozunu almak
vacuum the floor yerleri (elektrikli süpürgeyle) süpürmek
cook the meals yemek pişirmek
take out the garbage çöpü atmak
do the ironing ütü yapmak
hang out the washing çamaşır asmak
mop the floors yerleri paspaslamak
water the plants çiçekleri sulamak
sweep süpürmek
tidy düzeltmek, toparlamak
responsible sorumlu
weed yabani ot.
9.ÜNİTE
discover keşfetmek
discoverer kaşif, keşfeden
discovery keşif, keşfedilen
invent icat etmek
inventor mucit, icat eden
invention icat
compass pusula
water screw su vidası
light bulb ampul
aircraft uçak
design dizayn, tasarım
develop geliştirmek
science bilim, fen
scientific bilimsel
scientist bilim adamı
patient sabırlı, hasta
outstanding göze çarpan, belirgin
experiment deney
disease hastalık
cosmonaut kozmonot
substance madde
glacier buzul
global warming küresel ısınma
physicist fizikçi
chemical kimyasal
chemist kimyager, eczane
engineer mühendis
geneticist genetik uzmanı.
10. ÜNİTE
tornado kasırga
drought kuraklık
avalanche çığ
hurricane hortum
earthquake deprem
flood sel
landslide heyelan, toprak kayması
disaster felaket, afet
eruption patlama
injury yara, hasar, zarar
damage hasar
waste atık
shortage kıtlık
reduce azalmak
greenhouse sera
public transportation toplu taşıma
pollution kirlilik
rainfall yağış miktarı
forest orman
desert çöl
river nehir
overflow taşkın
dam baraj
flashflood su baskını
volcanic eruption volkanik patlama
blizzard tipi, şiddetli kar fırtınası
recycle geri dönüşüm.
Unit 5 - The Internet
A
access internet: internete erişmek
agree: katılmak
allow: izin vermek
burn CD: CD yazdırmak
check: kontrol etmek
collect: toplamak
connect internet: internete bağlanmak
create: oluşturmak
delete: silmek
design: tasarlamak
disconnect: bağlantıyı kesmek
destroy: yok etmek, mahvetmek
download: indirmek
express opinion: fikir ifade etmek
find information: bilgi bulmak
forget: unutmak
get news: haber almak
go online: internete girmek
happen: olmak
log in/on: giriş yapmak
log off/out: çıkış yapmak
need: ihtiyaç duymak
pay the bill: fatura ödemek
post: postalamak, (ileti) göndermek
print document: belge yazdırmak
protect: korumak
publish: yayınlamak
save: kaydetmek
scan: taramak
search for information: bilgi aramak
spend: harcamak
stay: kalmak
surf the net: internette gezinmek
treat: davranmak
type: yazmak (klavyeyle)
update: güncellemek
upload: karşıya yüklemek
use: kullanmak
account: hesap
addict: bağımlı, tiryaki
bug: arıza, yanlışlık
cable modem: kablolu modem
computer tower: bilgisayar kasası
connection: bağlantı
desktop PC: masaüstü bilgisayar
excuse: mazeret
face to face interaction: yüz yüze etkileşim
file: dosya
habit: alışkanlık
headphone: kulaklık
hour: saat
keyboard: klavye
live chat: canlı sohbet
offline: çevrimdışı
online: çevrim içi, internette
other side: diğer taraf
password: şifre
PC: personal computer: kişisel bilgisayar
Permission: izin
personal information: kişisel bilgi
printer: yazıcı
safely: güvenli
search engine: arama motoru
service provider: hizmet sağlayıcı
share: paylaşmak
sign: işaret
smartphone: akıllı telefon
social networking site: sosyal ağ sitesi
sound: ses
speaker: hoparlör
telephone line: telefon hattı
tell: söylemek, anlatmak
user: kullanıcı
username: kullanıcı adı
webcam: kamera
wireless modem: kablosuz modem
according to.... : ....e göre
anything: hiçbir şey
careful: dikkatli
dangerous: tehlikeli
different: farklı
difficult: zor
easy: kolay
everyone/everybody: herkes
everything: her şey
everywhere: her yer
harmful: zararlı
safe: güvenli
same: aynı
serious: ciddi
What do you mean?: ne demek istedin?
I mean .... : demek istediğim ......
Do you mean .....?:..... mi kasttetin/demek istedin?
Why don’t we…..?: neden …. yapmıyoruz?
Would you like to…?: …….. istermisin?
How about/ What about? : … ne dersin?
Sure: tabi ki
I’d love to: isterim
I’m afraid I’m busy: maalesef meşgulum
What does it mean? : O ne demek?
Can you explain me?: Bana açıklayabilir misiniz?
Unit 5 - The Internet
use: kullanmak
confirm: onaylamak
search for information: bilgi aramak
log in/on: giriş yapmak
log off/out: çıkış yapmak
register: kaydolmak
upload: yüklemek
express opinion: fikir ifade etmek
access internet: internete erişmek
post: postalamak, (ileti) göndermek
practice: pratik yapmak
check: kontrol etmek
go online: internete girmek
spend: harcamak
solve problem: problem çözmek
ask for help: yardım istemek
affect: etkilemek
find information: bilgi bulmak
forget: unutmak
surf the net: internette gezinmek
allow: izin vermek
inform: bilgilendirmek
stay: kalmak
choose: seçmek
agree: katılmak
pretend: (yalandan)-miş gibi yapmak
get news: haber almak
research: araştırmak
state: belirtmek, bildirmek
disconnect: bağlantıyı kesmek
identify: tanımlamak
account: hesap
attachment: ekteki dosya
comment: yorum
search engine: arama motoru
browser: tarayıcı
file: dosya
personal information: kişisel bilgi
hour: saat
PC: personal computer: kişisel bilgisayar
software: yazılım
connection: bağlantı
processor: işlemci
wireless modem: kablosuz modem
cable modem: kablolu modem
telephone line: telefon hattı
sign: işaret
mobile device: taşınabilir cihaz
smartphone: akıllı telefon
addict: bağımlı, tiryaki
user: kullanıcı
password: şifre
username: kullanıcı adı
excuse: mazeret
printer: yazıcı
headphone: kulaklık
speaker: hoparlör
keyboard: klavye
system unit: (bilgisayar) kasa
online: çevrim içi, internette
offline: çevrimdışı
social networking site: sosyal ağ sitesi
safety: güvenlik
identity: kimlik
rule: kural
adult: yetişkin
other side: diğer taraf
application: app : uygulama
counselling: danışma, rehberlik
behaviour: davranış
chart: çizelge, tablo, harita
source: kaynak
region: bölge
habit: alışkanlık
fair: fuar
desktop PC: masaüstü bilgisayar
face to face interaction: yüz yüze etkileşim
live chat: canlı sohbet
webcam: kamera
trouble: zorluk
same: aynı
different: farklı
safe: güvenli
easy: kolay
difficult: zor
dangerous: tehlikeli
careful: dikkatli
uncomfortable: rahatsız, konforsuz
through: kanalıyla, vasıtasıyla, aracılığıyla
by: yaparak
according to.... : ....e göre
everyone/everybody: herkes
everywhere: her yer
everything: her şey
anything: hiç bir şey
anything: hiç bir şey
What do you mean?: ne demek istedin?
I mean .... : demek istediğim ......
Do you mean .....?:..... mi kasttetin/demek istedin?
UNİT 6 - ADVENTURES
attract: cezbetmek, çekmek
be interested in: ilgi duymak
begin: başlamak
compare: kıyaslamak
consider: düşünmek
decide on: seçmek, karar vermek
explore: keşfetmek
have to: zorunda olmak
hiking: dağ yürüyüşü
hurt: acıtmak, acımak
ice climbing: buza tırmanma
interview: görüşmek, röportaj yapmak
jump: zıplamak
look like: gibi görünmek
move: taşınmak, hareket etmek
need to: gerekmek
perform: yerine getirmek, uygulamak
produce: üretmek
protect: korumak
reach: ulaşmak
save life: hayat kurtarmak
take part: yer almak
take risk: risk almak.
talk about: hakkında konuşmak
touch: dokunmak
try: denemek, çabalamak
weigh: (kilo) gelmek, tartmak
extreme sports: macera sporları
base jumping: paraşütle yüksekten (bina) atlama
bungee jumping: yüksek biyerden esnek halatla bağlı şekilde atlamak
canoeing: kano yapmak
caving: mağaracılık
hang gliding: yelken kanat ile uçma
hot air balloon: sıcak hava balonu
kayaking: nehir kayağı
parachute diving: paraşütle atlayış
parkour running: parkur koşusu (sokaklarda vs.)
pocket bike racing: cep (mini) motor yarışı
rock climbing: kayaya tırmanma
scuba diving: tüplü dalış
skateboarding: kaykay yapma
skydiving: gökyüzü dalışı(uçaktan atlayarak)
trekking: doğa yürüyüşü
white water rafting: köpüklü su raftingi
adrenalin seeker: adrenalin tutkunu, arayıcısı
adventure trip: macera gezisi
adventure: macera
aim: amaç
amusing: zevkli
bridge: köprü
building: bina
competition: yarışma
danger: tehlike
disappointing: moral bozan, hayal kırıklığı yaratan
expert: uzman
fan: taraftar, hayran
fee: ücret
fist aid: ilk yardım
free time: boş zaman
freedom: özgürlük
fun: eğlence
helmet: kask
leisure time: boş zaman
manufacturer: üretici
movement: hareket
nature: doğa
prize: ödül
real size: gerçek boyut
reason: sebep
registration fee: kayıt ücreti
safety: güvenlik
scenery: manzara
spare time: boş zaman
stair: merdiven
tower:kule
trainer: antrenör, spor ayakkabısı
vacation: tatil
wall: duvar
all: tüm, hepsi
another: başka bir
boring: sıkıcı
challenging: zorlu, zorlayıcı
dangerous: tehlikeli
different: farklı
difficult: zor
easy: kolay
entertaining: eğlenceli
exciting: heyecan verici
eye-catching: göz kamaştırıcı
fascinating: büyüleyici
footwear: ayakkabı
hard: zor, sıkı
harmful:zararlı
heart stopping: aşırı heyecanlı, yüreği ağza getiren
high quality: yüksek kalite
high speed: yüksek hızlı
important: önemli
injured: yaralı
interesting: ilgi çekici
mysterious: gizem
other: başka, diğer
proper: uygun
quick: hızlı
safe: güvenli
scared: korkmuş
skillful: becerikli, hünerli
suitable: uygun
suitable: uygun
tiring: yorucu
traditional: geleneksel
useful: faydalı
wrong: yanlış hatalı
around the world: tüm dünyada
as ...... as possible: mümkün olduğunca ......
just: sadece, yalnız
like .... : ..... gibi
only: tek, yalnız
prefer ................. to ..............: tercih etmek
such as...: .... gibi
that's right: bu doğru
what is it like?: nasıl bir şey, nasıl
What was it like?: Nasıldı?
would rather.......... than ..........: tercih etmek
grip olmak -catch flu
egg yolk- yumurta sarısı
Your delicious pizza is ready! Lezzetli pizzanız hazır
What’s your favourite snack? En sevdiğin atıştırmalık ne?
It ‘s delicious.: Lezzetli.
It ‘s healthy to eat ……. ….’ı yemek sağlıklıdır.
How often do you eat pizza? Ne sıklıkla pizza yersin?
Let it cool. Soğumaya bırakın.
Take the pan off the heat. Tencereyi ocağın üzerinden alın.
Sprinkle some sugar :Biraz şeker serp.
Rinse / Wash the rice -pirinci durula,yıka.
Melt the butter : terelağını erit.
Put some olive oil -biraz zeytinyağı koy.
Roll the dough : Hamuru yuvarla.
Gipsy-çingene,romen.
appropriate -uygun
ridiculous- saçma
keen on- ilgili olmak, düşkün olmak
fond of- ilgili olmak, düşkün olmak
try on clothes- kıyafetler denemek
take the bus- otobüse binmek
however -ancak
add : eklemek
bake: fırında pişirmek, fırınlamak
beef: sığır eti
boil: haşlamak, kayna(t)mak
booklet: kitapçık
bowl : kase, tas, çanak
butter: tereyağ
cabbage: lahana
carrot: havuç
chop: doğramak
clear table: masayı toplamak
common: yaygın
contain: içermek
cook: pişirmek
delicious: lezzetli
describe: tarif etmek
cut: kesmek
dice: küp şeklinde doğramak
dish: yemek
dough: hamur
finally: sonunda
first: ilk önce
fish: balık
crazy about- çok sevmek try on clothes kıyafetler denemek
keen on- ilgili olmak, düşkün olmak worried endişeli
fond of -ilgili olmak, düşkün olmak take the bus otobüse binmek
flour: un
fold: katlamak
frying pan: kızartma tavası
grill: ızgarada pişirmek
heat: ısıtmak
ingredients: içindekiler
knead: hamur yoğurmak
lentil: mercimek
loaf pan: ekmek tavası
mashed potato: patates püresi
method: yöntem
pour:dökmek
shape:şekil vermek
roller pin:oklava
mixing bowl:karıştırma kabı.
peel-soymak
spread:yaymak
steam-buğulamak,buhar.
yeast-maya
shake-çalkalamak
stir-karıştırmak
table clothe-masa örtüsü
process-süreç
recipe-yemek tarifi
Yemek Pişirme Yöntemleri ile ilgili sorulabilecek sorular ve cevapları
How do you cook .........? ( ....’yı nasıl pişirirsin?)
I fry, (boil, roast, bake, steam, grill) …… it.
How can we prepare ……... ? (.....................‘yı nasıl hazırlayabiliriz? )
Yemek tarifleri ile ilgili sorulabilecek sorular
How do you make .....? (....’yı nasıl yapıyorsun?)
Can you describe me how to make.........? (..........’nın nasıl yapılacağını tarif edebilir
misin?)
Can you give me the recipe? (Bana tarifi verebilir misin?
What is in it (İçinde ne var?)
What do you put in it?
What are the ingredients? İçindekiler nelerdir?
What does it contain? O neler içeriyor?
What does it consist of?
Your delicious pizza is ready! Lezzetli pizzanız hazır
What’s your favourite snack? En sevdiğin atıştırmalık ne?
It ‘s delicious.: O lezzetlidir.
It ‘s healthy to eat ……. ….’ı yemek sağlıklıdır.
How often do you eat pizza? Ne sıklıkla pizza yersin?
Let it cool. Soğumaya bırakın.
Take the pan off the heat. Tencereyi ocağın üzerinden alın
Bitter (acı) : Do you know how to make bitter soup?
Salty (tuzlu) : Old people don’t eat too salty food .
Sweet (tatlı) : Do you know how to cook sweet potatoes ?
Spicy (baharatlı) : I need to learn how to prepare spicy popcorn?
practice : antrenman yapmak
prefer : tercih etmek
pretty : sevimli, güzel
proud of : gurur duymak
rarely : nadiren
react : tepki göstermek
relax : rahatlamak
respect : saygı, saygı duymak
traditional : geleneksel
travel : seyahat etmek
trendy : son moda
true friend : gerçek arkadaş
trust : güvenmek
try on clothes : elbise denemek
typical : tipik , bilindik
unattractive : çekici olmayan,
güzel olmayan
unbearable : katlanılmaz
unstylish : tarz olmayan
wear a uniform: üniforma giymek
weather : hava durumu
yummy : nefis, lezzetli
Does Jake’s sister love shopping?
________________________________________________________________________
4. When does she prefer going shopping?
________________________________________________________________________
5. Who can’t stand going out with friends to the mall?
_____________
Do you prefer eating pizza to chocolate?
Yes, I do. I don’t like eating sweet things.
1. What do you love doing in your free time?
1. Alfie: Do you prefer wearing casual clothes to formal
clothes?
Bill: __________________________
Which one completes the dialogue?
A) I usually buy casual clothes.
B) I never go shopping.
C I like wearing formal clothes because of my job.
D) I can’t stand wearing trendy clothes
Sheila wakes up
early in the morning.
She washes her face
and brushes her teeth
I/you/we/they don’t
buy trendy clothes.
He/She/It doesn’t buy
trendy clothes.
Question
Do I/you/we/they play basketball in the evenings?
Does he/she/it play basketbal in the evenings?
Paul, how often do you go swimming?
Well, Jessy, I rarely go swimming. I go swimming once or twice a month.
1. What kind of TV programmes does Zeynep Sena like? ________________________
2. How often does Yusuf watch cooking shows? ________________________________
3. What kind of TV shows does Yakup like? ____________________________________
4. How often does Zeynep Sena watch cartoons? ______________________________
5. Does Yusuf watch the news and reality shows? ____________________________
1. Anıl: How often do you play the piano?
Büşra: ______________________________
Which one can’t be Büşra’s answer?
A) I play the piano once a week.
B) I rarely play the piano.
C I am keen on playing the piano.
D) I seldom play the piano.
immpressive etkileyici
ridiculous saçma
argue tartişmak
add : eklemek
bake: fırında pişirmek, fırınlamak
beef: sığır eti
boil: haşlamak, kayna(t)mak
booklet: kitapçık
bowl : kase, tas, çanak
butter: tereyağ
cabbage: lahana
carrot: havuç
chop: doğramak
clear table: masayı toplamak
common: yaygın
contain: içermek
cook: pişirmek
delicious: lezzetli
describe: tarif etmek
cut: kesmek
dice: küp şeklinde doğramak
dish: yemek
dough: hamur
finally: sonunda
flour: un
fold: katlamak
frying pan: kızartma tavası
grill: ızgarada pişirmek
heat: ısıtmak
ingredients: içindekiler
knead: hamur yoğurmak
lentil: mercimek
abbreviation: kısaltma
accessory store: takı mağazası
advertisement : reklam
ancient society: antik uygarlık
answer : cevap vermek
antenna : anten
approximately: yaklaşık
ask for clarification: açıklık getirmek
argue : tartışmak
attend : katılmak
available : uygun, müsait
bad line: bozuk hat
base station : baz istasyonu
borrow : ödünç almak
broken : kırık, bozuk
call: telefonla aramak
caller: arayan kişi
call back : geri aramak
cellular phone : cep telefonu
centre : merkez
chance : şans
check : kontrol etmek
clearly : açık bir şekilde
combination: bağlanma,birleştirme
express: ifade etmek
fun: eğlenceli
frequency : frekans
give a present : hediye vermek
good wishes : iyi dilekler
hang up : telefonu kapatmak
hang on: hatta kalmak, beklemeye almak
out of order : kullanım dışı
pay phone : ankesörlü telefon
perhaps : belki
persuade : ikna etmek
phone card : telefon kartı
pick up : kaldırmak,toplamak.
send an e-mail: eposta göndermek
sender: gönderen
speak face-to-face: yüzyüze konuşmak
text a message: kısa mesaj yazma
the flu : grip
transmit : sinyal iletmek
travel : seyahat etmek
try again : tekrar denemek
technology store: teknoloji mağazası
teenager: genç, ergen
unfair : adil olmayan
unique : tek, benzersiz
unusual : olağandışı
use social networks: sosyal ağları kullanmak
worry about: endişelenmek
write a letter: mektup yazmak
walkie-talkie : telsiz telefon
ways of communication: iletişim
yolları
wedding party : düğün
whale : balina
worried : endişeli
system of government: yönetim sistemi
1.Ünite
have party- parti düzenlemek
go for a walk- yürüyüşe çıkmak
go to the movie / concert- sinemaya / konsere gitmek
study together -birlikte çalışmak
eat out -dışarıya yemeğe çıkmak
play computer game- bilgisayar oyunu oynama
watch movie at home -evde film izlemek
chit-chat -sohbet etmek
romance -romantik film
sci-fi- bilim-kurgu filmi
thriller- gerilim
go out of town / city -şehir dışına çıkmak
meet friend -arkadaşla buluşmak
visit relatives- akrabaları ziyaret etmek
go to the shopping mall- alışveriş merkezine gitmek
study for exam- sınava çalışmak
barbecue -mangal / ızgara
birthday party- doğum günü partisi
nature walking- doğa yürüyüşü
bicycle race bisiklet yarışı
computer game tournament- bilgisayar oyunu turnuvası
back up = help somebody desteklemek, yardımcı olmak
buddy -dost, arkadaş,kanka.
count on = depend on somebody- birine güvenmek
get on well with-biriyle iyi geçinmek
stranger -yabancı
have something in common with someone- biriyle ortak noktası olmak
have the same interest- aynı ilgi alanlarına sahip olmak
visit for a short time = call on kısa süreli ziyarette bulunmak
glad- hoşnut, mutlu, memnun
promise- söz vermek
swear -and içmek, yemin etmek
imagine = think of düşünmek
depressed or sad = feel blue kederli, üzgün, keyifsiz
close friend yakın arkadaş
2.ünite
hiking -yürüyüş yapmak
mountain biking- dağ bisikleti sporu
bossaball -şişme trambolin üzerinde oynanan bir oyun
snow shoeing -kar raketi yürüyüşü
zorbing -büyük şişme bir topun içerisinde eğimli bir arazide yuvarlanarak yapılan spor
snow tubing kar tüpü üzerinde kayma
cycling -bisiklet sürme
exciting -heyecan verici
unusual- alışılmadık, olağan dışı
trendy -son moda
ridiculous -gülünç
boring- sıkıcı
hang out with friends -arkadaşlarla vakit geçirmek, takılmak
good at / bad at- bir şeyde iyi olmak / kötü olmak
fix -tamir etmek
rest -dinlenmek
loud-yüksek sesli
unbearable- dayanılmaz, çekilmez, katlanılamaz
martial art- dövüş sanatları
magazine- dergi
interesting -ilginç
bike, bicycle- bisiklet
mudguard -çamurluk
seat -sele, koltuk
handlebar -bisiklet gidonu, yönelteci, direksiyonu
pedal -pedal
chain -zincir
tire- lastik
gear- vites
brake- fren
brake lever- el freni, fren kolu
frame -bisiklet kasası
3.Ünite
cauliflower- karnabahar
zucchini- kabak
corn -mısır
green pepper -yeşil biber
eggplant- patlıcan
cabbage -lahana
carrot- havuç
mushroom- mantar
garlic- sarımsak
onion- soğan
rice -pirinç, pilav
orzo -arpa şehriye
pistachio- antep fıstığı
vegetable oil- bitkisel yağ
flour- un
sugar -şeker
salt- tuz
baking powder- kabartma tozu
oat -yulaf
bread- ekmek
butter-tereyağ
jam- reçel
dough- hamur
chicken- tavuk,piliç
sheep- koyun
lamb- kuzu, kuzu eti
beef- sığır eti
dessert- tatlı
tasty- lezzetli
yeast- maya
heat -ısıtmak
melt -erimek, eritmek
bake- fırında pişirmek
roast- fırında kızartmak
steam- buharda pişirmek
grill -ızgara yapmak
peel -kabuğu soymak
slice- dilimlemek
cut -kesmek
chop- doğramak
dice- küp küp kesmek
pour- dökmek
mix- karıştırmak, çırpmak
fry -kızartma
frying pan- kızartma tavası
mixing bowl-karıştırma kabı
rolling pin- merdane, oklava
cattle- çaydanlık
traditional dish -yöresel yemekler
first -ilk olarak,birinci
second -ikinci olarak
then-sonra
after that -ondan sonra
finally- son olarak
boil -kaynamak, kaynatmak.
4.Ünite
write a letter -mektup yazmak
text a message (cep telefonundan)- mesaj yazmak
leave a voicemail -sesli mesaj bırakmak
make a phonecall (cep telefonundan) -arama yapmak
send a fax -faks göndermek
send an e-mail- e-posta göndermek
leave a message note- mesaj bırakmak
use social networks -sosyal ağları (Facebook, Twitter vb.) kullanmak
speak face to face -yüz yüze konuşmak
communication -iletişim
exhibition- sergi
teenager- genç
sign language- işaret dili
mobile phone -cep telefonu
smart phone- akıllı telefon
touchscreen- dokunmatik ekran
display -ekran
translate -çeviri, tercüme
contain- içermek, kapsamak
gadget -alet.
5.Ünite
make new friends -yeni arkadaşlar edinme
make online friends- internetten arkadaşlar edinme
search for information- bilgi edinmek için araştırma yapmak
research for school projects- okul projesi için araştırma yapmak
do shopping -alışveriş yapmak
do online shopping -İnternetten alışveriş yapmak
practice English- İngilizce çalışmak
social network- sosyal ağ (Facebook, Twitter vb.)
account- hesap
attachment- ek (iletiye eklenen dosya vb.)
comment -yorum
confirm- onaylamak
download- indirmek
upload- yüklemek
login / log on- (hesaba) giriş yapmak
logout / log off -(hesaptan) çıkış yapmak
accept- onaylamak, kabul etmek
refuse- reddetmek, kabul etmemek
password -şifre, parola
share photos- fotoğraflar paylaşmak
register- kaydolmak, hesap oluşturmak
search -engine arama motoru (Google, Yandex vb.)
web browser -internet tarayıcı
internet connection- internet bağlantısı
web site internet- sitesi
software- yazılım
hardware -donanım
hard disk drive- sabit disk sürücüsü
processor- işlemci
interaction-interaktif, etkileşimli
online – offline- çevrim içi – çevrim dışı
face to face-yüz yüze
keep in touch-irtibatta kalmak
addict- bağımlı, düşkün
chart -çizelge, grafik, tablo
get information -bilgi almak
check sport scores -spor skorlarını kontrol etmek.
6.Ünite
sky diving -gökyüzü dalışı, uçaktan atlama
kayaking -kanoda gitme
canoeing- kano gezintisi yapma
rafting -rafting sporu
hang gliding- Delta kanat denen kanatlarla yapılan bir hava sporu
motor racing -motorsiklet yarışı
caving- mağaracılık sporu
skateboarding- kaykay sporu
challenging -mücadeleci
dangerous- tehlikeli
fascinating -büyüleyici
entertaining -eğlenceli
easy -kolay
hard -zor
extreme sports- yüksek riski olan tehlikeli sporlar
vacation -tatil
mysterious- gizemli
scuba diving -tüple dalış
trip- gezi
trekking -doğa yürüyüşü sporu
rock climbing- kaya tırmanışı
adventure -macera
tiring -yorucu
boring- sıkıcı
heart-stopping- nefes kesen
safety -güvenli
protect- koruma
injured -yaralı
helmet- kas
first-aid -ilk yardım
sightseeing -turistik yerleri gezip görme
souvenir- hediyelik eşya.
7.Ünite
historic- tarihi
ancient- antik, eski
fantastic- fantastik
interesting- ilginç
fascinating -büyüleyici
incredible -inanılmaz
lovely- şirin, sevimli
amazing- şaşırtıcı
architecture- mimari
building -bina
scenery- manzara
spectacular -muhteşem
province- eyalet
trader- tüccar
focal -odak
civilization- medeniyet
junction -kavşak
climate- iklim
chilly -serin
damp -nem, nemli
recreation- dinlence, eğlence
traditional- geleneksel
all-inclusive- her şey dahil
resort- tatil yeri
island -ada
mild- yumuşak
temprature -sıcaklık
memorable- unutulmaz
warm -sıcak
cuisine -yenek pişirme sanatı
accomodation- kalacak yer
budget -bütçe
skyscraper -gökdelen
castle- kale
monastery -manastır
tower- kule
beach- sahil
bridge -köprü
palace- saray
mosque -cami.
8.Ünite
wash the dishes- bulaşıkları yıkamak
make the bed -yatağı toplamak
do the laundry -çamaşır yıkamak
load / empty the dishwasher- bulaşık makinesini doldurmak / boşaltmak
set the table- sofra kurmak
clean up the house -evi temizlemek
dust the shelves- rafların tozunu almak
vacuum the floor- yerleri (elektrikli süpürgeyle) süpürmek
cook the meals- yemek pişirmek
take out the garbage- çöpü atmak
do the ironing -ütü yapmak
hang out the washing- çamaşır asmak
mop the floors -yerleri paspaslamak
water the plants- çiçekleri sulamak
sweep süpürmek
tidy düzeltmek, toparlamak
responsible sorumlu
weed yabani ot.
9.Ünite
İNGİLİZCE KELİME
TÜRKÇE ANLAMI
discover keşfetmek
discoverer kaşif, keşfeden
discovery keşif, keşfedilen
invent icat etmek
inventor mucit, icat eden
invention icat
compass pusula
water screw su vidası
light bulb ampul
aircraft uçak
design dizayn, tasarım
develop geliştirmek
science bilim, fen
scientific bilimsel
scientist bilim adamı
patient sabırlı, hasta
outstanding göze çarpan, belirgin
experiment deney
disease hastalık
cosmonaut kozmonot
substance madde
glacier buzul
global warming küresel ısınma
physicist fizikçi
chemical kimyasal
chemist kimyager, eczane
engineer mühendis
geneticist genetik uzmanı.
10.Ünite
tornado kasırga
drought kuraklık
avalanche çığ
hurricane hortum
earthquake deprem
flood sel
landslide heyelan, toprak kayması
disaster felaket, afet
eruption patlama
injury yara, hasar, zarar
damage hasar
waste atık
shortage kıtlık
reduce azalmak
greenhouse sera
public transportation toplu taşıma
pollution kirlilik
rainfall yağış miktarı
forest orman
desert çöl
river nehir
overflow taşkın
dam baraj
flashflood su baskını
volcanic eruption volkanik patlama
blizzard tipi, şiddetli kar fırtınası
recycle geri dönüşüm.
En son Admin tarafından Salı Mart 26, 2019 2:39 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 4 kere değiştirildi
8.SINIF İNGİLİZCE KELİMELER YENİ 3
UNIT 1 (FRIENDSHIP)
buddy = mate = friend arkadaş
count on = rely on= trust in: güvenmek
tell :söylemek get on well: iyi anlaşmak
laid-back: rahat, kaygısız back up = support desteklemek, yardım etmek
help: yardım etmek relationship: ilişki promise: söz vermek
secret: sır keep secret :sır tutmak
accept :kabul etmek refuse :reddetmek
invitation :davet invite davet etmek
offer: teklif, teklif etmek Have round :davet etmek, çağırmak
barbecue / BBQ mangal have barbecue :mangal yapmak
certainly = definitely kesinlikle trainers: spor ayakkabı
bring :getirmek opinion: fikir
Teenage: genç, ergen helpline: yardım hattı
selfish = jealous kıskanç share secret: sır paylaşmak
in fact :aslında,esasen spend time :vakit geçirmek
worried endişeli worry: endişelenmek
forget :unutmak feel: hissetmek
come along: eşlik etmek go for a walk :yürüyüşe çıkmak
come round :uğramak apologise :özür dilemek
classical music: klasik müzik excuse :mazeret
miss: özlemek; kaçırmak (otobüs,tren vb.) crisps: patates kızartması
come over: uğramak excited: heyecanlı
hope: ummak
classmate: sınıf arkadaşı parent :ebeveyn
busy: meşgul intention: niyet, maksat
popcorn: patlamış mısır go shopping :alışverişe gitmek
end of term party :dönem sonu partisi beach party: plaj partisi
fancy dress party: kostüm partisi barbecue party :mangal partisi
New Year’s Eve party: yeni yıl partisi birthday party doğum günü partisi
slumber party = pyjamas party = sleepover party pijama partisi
animated film: animasyon filmi event: olay ,etkinlik
gardening :bahçe işi to join: katılmak
to organise: organize etmek
to want: istemek.Want ......to alır.
As you grow up, … büyüdükçe …
Can you back me up? Bana destek olur musun?
Cool! I’d love to -Harika, isterim
Don’t be late! Geç kalma!
Don’t worry endişelenme
Fancy joining us? bize katılmak ister misin?
Have you got any plans for the weekend? Hafta sonu için herhangi bir planın var mı?
What about….? / How about…? Ne dersin?
Sorry, I can’t make it Üzgünüm, yapamam / gelemem
I hope to see you there : seni orada görmeyi umut ediyorum
I hope…. umarım ……
I must…….. …….. yapmalıyım
I’d love to but I can’t İsterim ama yapamam
I’ll be there for sure Kesinlikle orada olacağım
I’m full Tokum
Is that OK? Olur mu?
It sounds awesome/great/fantastic kulağa harika geliyor
It’s too bad bu çok kötü
No,not at all hayır, herhangi bir şey yok
Nothing much pek bir şey yok
I’m sorry, I can’t Üzgünüm, yapamam
Really? Gerçekten mi?
Shall I bring anything? Herhangi bir şey getireyim mi?
Shame! çok yazık
Sounds good kulağa iyi geliyor
Thanks for inviting me beni davet ettiğin için teşekkürler
That sounds fun! kulağa eğlenceli geliyor
What are you doing this weekend? bu hafta sonu ne yapıyorsun?
What are you going to do? ne yapacaksın?
What is John’s opinion of BBQ parties? John’ın mangal partisi ile ilgili düşüncesi nedir?
What makes him/her special? onu özel kılan nedir?
Why don’t you come along? neden eşlik etmiyorsun?
You’re right haklısın
Do you want to….? / would you like to …. ? …….. (yapmak) ister misin?
You don’t need to bring anything Bir şey getirmene gerek yok.
8. Sınıf İngilizce 2. Ünite Kelimeleri Anlamları ve Türkçeleri - Teen Life Ünite Kelimeleri (Gençlik Hayatı Ünite Kelimeleri)
UNIT 2-TEEN LIFE (GENÇLİK HAYATI)
argue: tartışmak arrive: varmak
bad at: birşeyde kötü olmak
call: aramak, çağırmak change: değişmek,değiştirmek
check: kontrol etmek clean: temizlemek
complain about: şikayet etmek cook diner: akşam yemeği yapmak
do the washing up: bulaşık yıkamak feel sorry: üzülmek
forget: unutmak get dressed: giyinmek
go abroad: yurtdışına gitmek good at: bir şeyde iyi olmak
guess: tahmin etmek hang out: dolaşmak, gezmek
have a bath: banyo yapmak have a shower: duş almak
have a snack: atıştırmak
have breakfast: kahvaltı yapmak have dinner: akşam yemeği yemek
have lunch: öğle yemeği yemek
help: yardım etmek knit: örgü örmek
know: bilmek leave home:evden ayrılmak
live: yaşamak look like: görünmek
meet: buluşmak, tanışmak need: ihtiyaç duymak Need for speed:Hıza ihtiyaç duymak.
prefer: tercih etmek prepare: hazırlamak
ride: sürmek, binmek Ride bike-bisiklet sürmek Ride horse-ata binmek
send: göndermek
sew: dikmek
to sleep/go to bed: uyumak,yatmak
to spend: harcamak
to stay: kalmak
to study: (ders) çalışmak, okumak (bir okul veya bölümde)
surf the net: internette gezinmek
take …..to: götürmek
take a taxi/bus: taksiye otobüse binmek
take: almak
teach: öğretmek
tell: anlatmak, söylemek
think about: hakkında düşünmek
tidy room: odayı toparlamak
travel: seyahat etmek
try: denemek, çalışmak (çaba)
use: kullanmak
visit: ziyaret etmek
wake up/get up: uyanmak/kalkmak
to walk: yürümek
wash: yıkamak
watch soap opera: pembe dizi izlemek
water plants: bitkileri sulamak
wear casual clothes: rahat/günlük kıyafetler giymek
am/is/are into: sevmek, ilgi duymak
like/love: sevmek
enjoy: eğlenmek
prefer: tercih etmek
to be crazy about: bayılmak, çok sevmek
to be fond of: bayılmak, sevmek
to be keen on: hevesli olmak, düşkün olmak
to be interested in: ilgi duymak
dislike: sevmemek
hate: nefret etmek
can't stand: dayanamamak,katlanamamak.
can't bear: dayanamamak
about: hakkında,ilgili, yaklaşık
alone: yalnız
awful: berbat
fashion: moda
amazing: şaşırtıcı, inanılmaz
anxious: endişeli
casual: günlük, rahat kıyafet
awesome: harika,korkunç
bored: sıkılmış
boring: sıkıcı
close: yakın
different: farklı
entertaining: eğlendirici
excited: heyecanlı
exciting: heyecan verici
far away: uzak
free/spare/leisure time: boş zaman
fun: eğlenceli
formal: resmi
generous: cömert
habit: alışkanlık
same: aynı
impressive: etkileyici
kind: iyi kalpli
lesson: ders
lifestyle: yaşam şekli
loud: sesli, gürültülü
neighbourhood: mahalle
nerd: inek a sosyal öğrenci
outfit: kıyafet, araç gereç
outside: dışarısı
punctual: dakik
reliable/trustworthy: güvenilir
ridiculous: saçma, komik
sensitive: duyarlı
serious: ciddi
snob:kendini üstün gören
shy: utangaç
sincere: samimi, içten
stylish: şık, zarif
succesful: başarılı
supportive: destekleyici
teenager/teen: genç
terrible: berbat
terrific: müthiş, fevkalade
ticket: bilet
tidy/neat: düzenli
trendy: moda, modayı izleyen
unbearable: dayanılmaz
untidy: dağınık
unusual: olağan dışı
worried: endişeli
HOW OFTEN???
always: her zaman
usually/generally: genellikle
often: sık sık
sometimes: bazen
rarely/seldom: nadiren
hardly ever: neredeyse hiç
never: hiç, asla
once: bir kere
twice: iki kere
three times: 3 kere
four times: 4 kere
seven times: 7 kere
once a day: günde bir kere
twice a week: haftada 2kere
three times a month: ayda 3 kere
four times a year: yılda 4 kere
everyday: hergün
every week: her hafta
every month: her ay
every year: her yıl
every Sunday: her pazar
Funny → eğlenceli
Rude → kaba
Polite → kibar
Stingy → cimri
Helpful → yardımsever
Generous → cömert
Friendly → arkadaş canlısı
Trustworthy → güvenilir
Honest → dürüst
Have a good sense of humour (İyi bir espiri anlayışına sahip)
Supportive → destekleyici
Sensitive → duyarlı
Reliable → güvenilir
Nice → güzel, hoş
Sincere → samimi
Short → kısa
Tall → uzun
Anxious → gergin
Thankful → minnettar
Angry → kızgın
Worried → endişeli
Hardworking → çalışkan
Lazy → tembel
Kind → iyi kalpli
Understanding → anlayışlı
Crazy→ çılgın
Cheerful→neşeli
Medium-height→orta boylu
Slim→ince
Plumb→şişman,balık etli.
Good at → bir şeyde iyi olma
Bad at → bir şeyde kötü olma
Friendship→ arkadaşlık
Tell the truth→ doğruları söylemek
Encouragement→ cesaret Encourage:CESARETLENDİRMEK.
UNIT 2 (ROAD TO SUCCESS)
Realistic → gerçekçi
Logical → mantıklı
İntuitive → içgüdüsel
Analytical→çözümsel
Verbal→sözel
Boring → sıkıcı
Slow → yavaş
Quick → hızlı
Silent → sessiz
Loud → ses olarak yüksek
Close→yakın
Active→aktif
Quiet→sessiz
Independent→bağımsız
Careful → dikkatli
İndependent → bağımsız
Serious → ciddi
Regular → düzenli
Sensitive →duyarlı,hassas
Interpersonal Inteligence → kişisel zeka Musical Inteligence→müzikal zeka
Visual Inteligence→ görsel zeka
Verbal Linguistic Inteligence→sözel zeka
Kinaesthetic Inteligence→ bedensel zeka Mathematical Inteligence→matematiksel
Intrapersonal I. → içe dönük zeka
pair work→eşli çalışma
group work→grup çalışması
taking note→not alma
UNIT 3 (IMPROVING ONE’S LOOK)
Pretty → hoş, güzel (oldukça)
Bored → sıkılmış
Polite → kibar, nazik
Excited → heyecanlanmış
Surprised → şaşırmış
Clever → zeki, akıllı
Talkative → konuşkan
Emotion→duygu
Personal quality→kişisel özellik
Physical appearance→fiziksel görünüş
Smooth → pürüzsüz, düzgün
Junk food → abur cubur
Get rid of → bir şeyden kurtulmak
Acne→sivilce
Make-up→makyaj yapma
Scrub→sıkmak(sivilce)
Rinse→durulamak
Firstly→ilk olarak
Secondly→ikinci olarak
Also→ayrıca
Then→sonra
Hand care product→el bakım kremi
Skin care product→cilt bakım kremi
Hair care product→saç bakım ürünü
Body care product→vücut bakım ürünü
Comb→saç fırçası
Nail clipper→tırnak makası
Acne gel→sivilce jeli
Hand cream→el kremi
Shower gel→duş jeli
Body lotion→vücut losyonu
TOO SHORT (too + sıfat) (anlam olumsuz)
TALL ENOUGH (sıfat + enough) ( olumlu)Yeterince uzun.He is tall enoughto play basketball.
UNIT 4 (DREAMS)
Believe → inanmak
Daydream→hayal etmek
Amusement park→lunapark
Balance→denge
Enemy→düşman
Busy → meşgul, yoğun
Freedom → özgürlük
comfortable → rahat, komforlu
relaxed → rahat, sakin
tired → yorgun
sleepy → uykusuz
huge → büyük, kocaman
stressful→stresli
power→güç
monster→canavar
chase→takip etmek
that’s incredible→bu inanılmaz
you’re joking→şaka yapıyorsun
that’s interesting→bu ilginç
While + past continuous, past simple veya
Past continuous
When + past simple, past continuous
Lesson 3
30. Sayfadaki Kelimeler
ingredients malzemeler, içindekiler
cabbage lahana
green pepper yeşil biber
tomato domates
tablespoon yemek kaşığı
pizza bread pizza hamuru
frying pan kızartma tavası
on top üzerine, üstüne
microwave mikro dalga fırın
enjoy it afiyet olsun
recipe tarif
tasty lezzetli
Lesson 4
31. Sayfadaki Kelimeler
guess tahmin etmek
meaning anlam
yeast maya
pour dökmek (sıvıyı bir kaba vb.)
mixing bowl karıştırma kabı
flour un
rolling pin oklava, merdane
knead yoğurmak
loaf pan somum ekmeği
a glass of x bir bardak x
sugar şeker
teaspoon çay kaşığı
package paket
add eklemeki katmak
warm ılık, soğuk olmayan
mixture karışım
large büyük, geniş
stir well iyice karıştırın
dough hamur
lightly floured hafif unlu
shape sth into x bir şeye x şekil vermek, şekle sokmak
tea towel küçük bez, kurulama havlusu
roll yuvarlama
loaf pan ekmek tavası
hour saat
about yaklaşık, civarı
let it cool soğumaya bırakın
sequencing sıralama
Lesson 5
32. Sayfadaki Kelimeler
Turkish pilaf Türk pilavı
rice pirinç
orzo arpa şehriye
hot sıcak
melt eritmek
rinse suyla yıkayarak temizlemek
take x off the heat bir şeyi ateşten, ocaktan almak
turn down x bir şeyi kapatmak (ocak, fırın vb. elektrikli aletler)
continuously devamlı olarak
absorb emmek, içine çekmek
cool down soğumak
discuss tartışmak
pasta makarna
healthy sağlıklı
dish yemek
Lesson 6
33. Sayfadaki Kelimeler
country ülke
belong to x x’e ait olmak
consist of x x’den oluşmak
lentil mercimek
lamb kuzu (eti)
national milli, ulusal
beef sığır eti
top sth with x bir şeyin üzerine x koymak
nuts sert kabuklu yemişler, fındık fıstık vb. için genel isim
pistachio antep fıstığı
almond badem
noodle erişte
sauce sos
serve servis etmek, sunmak (yemek)
give thanks to sbd birisine şükranlarını sunmak, teşekkür etmek
Irish İrlanda’ya ait
mashed potatoes patates püresi
pepper (kara) biber
leek pırasa
regional variations bölgesel farklılıklar
Project
34. Sayfadaki Kelimeler
booklet kitapçık, el kitabı
eye-catching göze çarpan, ilginç, çekici
things you need ihtiyacınız olan şeyler
step by step adım adım
berry yumuşak, küçük meyve (çilek, kiraz vb.)
muffin küçük tatlı kek
baking powder kabartma tozu
vegetable oil çiçek yağı (sebzelerden elde edilmiş herhangi bir)
pre-heat önceden ısıtın
muffin cups kek kalıpları
display göstermek, sergilemek
take a look göz atmak, bakmak
UNIT 5 (ATATÜRK:THE FOUNDER OF TURKISH REPUBLIC)
Victory Day → Zafer Bayramı
Republic Day → Cumhuriyet Bayramı
National Sovereignty and Children’s Day→Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı
Youths and Sports Day→Gençlik ve Spor Bayramı
Turkish Grand National Assembly→Türkiye Büyük Millet Meclisi
Amasya Circular→Amasya Görüşmesi
Father of Turks→Türkler’in Babası
Turkish Republic → Türkiye Cumhuriyeti
Turkish State→Türk Devleti
Independence War → Kurtuluş Savaşı
President → cumhurbaşkanı
Military→askeri
Ottoman Empire→Osmanlı İmparatorluğu
force→güç, zorla ele geçirmek
Found → kurmak
Founder → kurucu
War → savaş Peace → barış
Fight → kavga etmek
Die → ölmek
Attack → saldırmak
Enemy → düşman
Commander → komutan
Justice → adalet
Independence → bağımsızlık
Occupying powers→işgal güçleri
pressurize→baskı yapmak
sign→imzalamak
treaty→anlaşma
defeat→yenilmek
spread→yayılmak
veteran→gazi;40yaşüzeri için de kullanılır.
And → VE (birbirine parallel iki ifade arasında)
But → FAKAT (birbirine zıt iki ifade arasında)
Because → ÇÜNKÜ (neden belirtir.)
UNIT 6 ( DETEVTIVE STORIES)
Appear→görünmek
Disappear→gözden kaybolmak
innocent→masum
guilty→suçlu
wealthy→zengin,varlıklı=rich
poor→fakir
single→tek
several→birçok
usual→sıradan
unusual→sıradışı
valueless→değersiz
valuable→değerli
daring→cüretkar DARE:CÜRET ETMEK:
evidence→delil
finger print→parmak izi
foot print→ayak izi
tooth impressiom→diş izi
suspect→şüpheli
on loan→ödünç
insurance→sigorta
lay a trap→tuzak kurmak
treasure chest→define sandığı
in spite of→rağmen
exhibit→sergi
interested in→ilgili olmak
necklace→kolye
possible→muhtemel,olası.
security→güvenlik
thief→hırsız
burglar→hırsız
crime→suç
UNIT 7 (PERSONAL EXPERIENCE)
talented→yetenekli
ambitious→hırslı,azimli
succesful→başarılı
give up→bırakmak (bir alışkanlığı mesela),vazgeçmek.
record→kayıt
experience→deneyim
top→zirve
summit→zirve
charming→büyüleyici
unfortunately→malesef
fornunately→ne şans, çok şükür
manage to→başarmak
achieve→başarmak
succeed in→ başarmak,muaffakolmak.
To succeed in (muvaffak olmak)
After trying a long time, they succeeded in finding a new house.
Uzun müddet uğraştıktan sonra yeni bir ev bulmağa muvaffak oldular.
This year we have succeeded in increasing our profits.
Bu yıl kazançlarımızı çoğaltmağa muvaffak olduk.
They succeeded in getting good places to watch the match.
Maçı seyretmek için iyi yer bulmağa muvaffak oldular.
fail→başaramamak
entire→tam,bütün
whole→tam,bütün
worth→değer,kıymet
envy→kıskanmak
opportunity→fırsat
make sth come true→gerçekleştirmek
wear→giymek
meet→tanışmak,karşılaşmak
kilt→İskoç eteği
hospitable→misafirperver
UNIT 8 ( COOPERATION IN THE FAMILY)
cooperation→işbirliği
errand→ayak işi
Make bed→yatak yapmak
Tidy room→odayı toplamak
Make breakfast/dinner→kahvaltıyı vs. hazırlamak
Take the dog for a walk→köpeği yürüyüşe çıkarmak
Do the washing up→bulaşıkları yıkamak
Do the shopping→alışveriş yapmak
Pay the bills→faturaları ödemek
Feed the family pet→evcil hayvanı beslemek
Put the rubbish out→çöpleri dışarıya çıkarmak
Take the dress to the dry cleaner→elbiseleri kuru temizleyyiciye götürmek
Spend time→zaman harcamak
Get ready→hazır olmak
Get better→iyileşmek
Get anxious→gerginleşmek
Get late→geç olmak
Get together→birlikte olmak
promise→söz vermek
sort out→sınıflandırmak,ayırmak
do errands→ayak işleri yapmak
UNIT 9 (SUCCESS STORIES)
scientist→bilimadamı
geologist→jeolog
philosopher→filozof
neuroscientist→nörolog
accomplishment→başarı
research→araştırma
internationally→uluslararası
prestigious→saygın,prestijli
made up my mind→ne yapacağına karar verme
familiar with→tanıdık
guess→tahmin etmek
memory→hafıza
attention→dikkat
emotional inteligence→duygusal zeka
brain-based learning→beyne dayalı öğrenme
fundamental to→önemli
effective learning→etkili öğrenme
suppress→bastırmak, duygularını gizlemek
fear→korku
anger→öfke, kızgınlık
disgust→tiksinme
surprise→şaşkınlık
happiness→mutluluk
empathy→empati
conflict→fikir ayrılığı,çatışma
productive→üretici
publish→basmak
self-awareness→kişisel farkındalık
mental function→zihinsel fonksiyon
UNIT 10 ( READING FOR ENTERTAINMENT)
entertainment→eğlence
sad→üzgün
frightening→korkutucu
romantic→romantic
die of→hastalıktan ölmek
get out of→kurtulmak
get married→evlenmek
well-known→tanınmış
scholarship→burs
stepsister→üvey kardeş
Unıte 10’un devamı!!!
invitation→davet
attend→katılmak
fall in love with→aşık olmak
accept→kabul etmek
offer→teklif
counselor→danışman
advice→öğüt
decision→karar
relationship→ilişki
progress→ilerlemek
career→kariyer
weigh→ölçüp tarmak
college→kolej
improvement→gelişme
development→gelişme
wood cutter→odun kesici, oduncu
stepmother→üvey anne
wicth→cadı
take care of→bakmak, ilgilenmek
pebble→çakıltaşı
crumbs of bread→ekmek kırıntısı
go back→geri gitmek
run away→kaçmak
UNIT 11 (PERSONAL GOALS)
goal→amaç
hope→umut
outcome→sonuç
career→kariyer
marriage→evlilik
education→eğitim
ambition→hırs
wish→istek, arzu =desire→istek, arzu
percantage→yüzde (%)
generation→nesil
teenager→gençler
nearly half→neredeyse yarısı
scarcely→neredeyse hiç
own→kendi
business→iş
secure job→güvenli meslek
take risk→risk almak
confidence→güven
key→anahtar
abroad→yurtdışı
respect→saygı duymak
esteem→itibar, saygı
traditional family→geleneksel aile
predict→tahmin etmek
main→ana, esas
mission→ideal, amaç
goodwill→temiz kalplilik
arrogant→kibirli
set out→yola çıkmak, girişmek
fund→sermaye, ödenek
focus on→bir noktada toplamak,odaklanmak.
UNIT 12 (PERSONALITY TYPES)
strength→güç
weakness→güçsüzlük
formal→resmi
informal→resmi olmayan
easygoing→uysal,kolay geçimli.
flexible→yumuşak başlı, değişken
upset→üzgün
miss small details→küçük ayrıntıları kaçırmak
candidate→aday
customer service→müşteri servisi
get stressed→streslenmek
concentrate→konsatre olmak
focused→odaklanmış
irresponsible→sorumsuz
responsible→sorumlu
unimaginative→yaratıcı olmayan
imaginative→yaratıcı
honest→dürüst
dishonest→dürüst olmayan, karaktersiz
threat→tehlike, tehdit
capable→yetenekli
get on with→geçinmek, anlaşmak
willingness→isteksizlilik
lack of→ -siz, -sız eki
belief→inanç
tend to→eğilimi olmak
terrified→dehşete düşmek
major→büyük
misunderstand→yanlış anlamak
morale→moral,ahlaki
motivation→motivasyon
mistake→hata
gain→kazanmak
punctual→dakik
tactful→ince ruhlu, düşünceli
neat→zarif
organised→planlı
sociable→sosyal
adaptable→uyumlu
outgoing→içi dışı bir, açık yürekli,sosyal.
disciplined→disiplinli
practical→pratik
UNIT 13 (LANGUAGE LEARNING)
modest→mütevazi
objective→tarafsız
point of view→açısından,bakış açısı.
language→dil
Communicate with→iletişim kurmak
Native speaker→anadili konuşan kişi
strategy→strateji
develop→geliştirmek
culture→kültür
custom→gelenek
find out→öğrenmek,keşfetmek.
classify→sınıflandırmak
information→bilgi
finally→sonunda
categorize→kategorize etmek
write down→yazmak
put together→biraraya getirmek
afraid of→...den korkmak
look up→araştırmak
approach→yaklaşım
review→yeniden gözden geçirmek
interval→ara
improve→ilerletmek
efficent→etkili
vocabulary→kelime hazinesi
difficulty→zorluk
target language→öğrenilecek dil
obviously→açıkça =clearly→açıkça
agree→katılmak (bir fikre mesela)
personally→kişisel olarak
in my opinion→benim fikrime gore, bence
interrupt→kesmek, durdurmak
for instance→örneğin
in addition→ek olarak
efficiently→etkili biçimde
UNIT 14 (PRECAUTIONARY MEASURES)
precautionary→tedbirli
precaution→tedbir
global warming→küresel ısınma
danger→tehlike
sign→işaret
climate→iklim
solar energy→güneş enerjisi
air conditioning→klima
heating→ısıtma
generate→üretmek
reduce→azaltmak
reuse→yeniden kullanmak
recycle→geri dönüştürmek
seperate→ayrı
avoid→sakınmak, kaçınmak
pollution→kirlilik
vehicle→araç
stuff→eşya, nesne
in the first place→başlangıçta
turn down→azaltmak
advice→öğüt
suggestion→öneri
warning→uyarı
sun rays→güneş ışınları
sunglasses→güneş gözlüğü
sunburn→güneş yanığı
sun cream→güneş kremi
sunlight→güneş ışığı
damage→hasar
UV rays→ultraviyole ışınları
radiation→radyasyon
provide→önlemek,Sağlamak, karşılamak, temin etmek, ihtiyacını karşılamak.
protection→koruma
protective→koruyucu
shade→gölge
in case→halinde, durumunda
sensible→duyarlı
save energy→enerjiyi koruma
desert→çöl, ıssız yer
island→ada
paradise→cennet
switch off→kapatmak
UNIT 15 (PREFERENCES)
preference→tercih
prefer→tercih etmek
cycling→bisiklete binme
beef→sığır eti
soccer→futbol
excellent→mükemmel
ensure→garantilemek
wide range→çok çeşitli
include→içermek, kapsamak
ballroom dancing→balo salonu dansı
demonstration→gösteri
cookery→aşçılık
beauty treatment→güzellik uygulaması
competition→yarışma
canoeing→kano kullanma
parasailing→paraşütlü yelken
Turkish bath→Türk hamamı
facility→imkan,kolaylık.
leisure activities→boş zaman etkinlikleri
outdoor→açık hava
Unite 15’in Devamı!!!
outdoor sports→açık hava sporları
competitive→rakip olabilen
free charge of→bedava
look after→bakmak (çocuğa mesela)
exhausted→bitkin
blow off steam→rahatlamak, nefes almak
put off→ertelemek
stand someone up→birini ekmek, planladığın görüşmeye gitmemek
over the moon→çok mutlu
look forward to→iple çekmek
would rather→tercih etmek
choice→seçenek
folk dancing→halk oyunu
spa→kaplıca
heavy workload→ağır iş yükü
UNIT 16 (EMPATHY)
argument→tartışma
absolutely→kesinlikle =exactly→kesinlikle
respectful→saygılı
sympathetic→sempatik
agreement→aynı fikirde olma, anlaşma
disagreement→anlaşmazlık
approval→onaylama
disapproval→onaylamama, itiraz
I am sure→eminim
If you ask me→eğer bana sorarsan
I am afraid I don’t agree with you→korkarım sana katılmıyorum
I agree→katılıyorum
Do you really think so? →gerçekten böyle mi düşünüyorsun?
That’s right→bu doğru
Is that right? →bu doğru mu?
emphaty→empati, başkasının duygularını anlama
sympathy→halden anlama,beğenme.
obviously→açıkça
perspective→geniş bakış açısı
point of view→bakış açısı
put yourself in other people’s shoes→kendini başkasının yerine koyma
see the situation through someone’s eyes→durumu başkasının gözüyle görebilmek
selfish→bencil
experience→tecrübe
I can understand how you felt→nasıl hissettiğini anlayabiliyorum
I can imagine how hard it was for you→senin için ne kadar zor olduğunu hayal edebiliyorum
I am sorry to hear that→bunu duyduğum için üzgünüm
Hard luck! →kötü şans
Well done!→aferin
Congratulations! →tebrikler
How wonderful!→ne muhteşem!
How exciting! →ne heyecan verici!
Oh dear! Really? →canım gerçekten mi?
Poor you!→zavallı sen!
How awful! →ne kötü!
Frightening! →korkunç!
buddy = mate = friend arkadaş
count on = rely on= trust in: güvenmek
tell :söylemek get on well: iyi anlaşmak
laid-back: rahat, kaygısız back up = support desteklemek, yardım etmek
help: yardım etmek relationship: ilişki promise: söz vermek
secret: sır keep secret :sır tutmak
accept :kabul etmek refuse :reddetmek
invitation :davet invite davet etmek
offer: teklif, teklif etmek Have round :davet etmek, çağırmak
barbecue / BBQ mangal have barbecue :mangal yapmak
certainly = definitely kesinlikle trainers: spor ayakkabı
bring :getirmek opinion: fikir
Teenage: genç, ergen helpline: yardım hattı
selfish = jealous kıskanç share secret: sır paylaşmak
in fact :aslında,esasen spend time :vakit geçirmek
worried endişeli worry: endişelenmek
forget :unutmak feel: hissetmek
come along: eşlik etmek go for a walk :yürüyüşe çıkmak
come round :uğramak apologise :özür dilemek
classical music: klasik müzik excuse :mazeret
miss: özlemek; kaçırmak (otobüs,tren vb.) crisps: patates kızartması
come over: uğramak excited: heyecanlı
hope: ummak
classmate: sınıf arkadaşı parent :ebeveyn
busy: meşgul intention: niyet, maksat
popcorn: patlamış mısır go shopping :alışverişe gitmek
end of term party :dönem sonu partisi beach party: plaj partisi
fancy dress party: kostüm partisi barbecue party :mangal partisi
New Year’s Eve party: yeni yıl partisi birthday party doğum günü partisi
slumber party = pyjamas party = sleepover party pijama partisi
animated film: animasyon filmi event: olay ,etkinlik
gardening :bahçe işi to join: katılmak
to organise: organize etmek
to want: istemek.Want ......to alır.
As you grow up, … büyüdükçe …
Can you back me up? Bana destek olur musun?
Cool! I’d love to -Harika, isterim
Don’t be late! Geç kalma!
Don’t worry endişelenme
Fancy joining us? bize katılmak ister misin?
Have you got any plans for the weekend? Hafta sonu için herhangi bir planın var mı?
What about….? / How about…? Ne dersin?
Sorry, I can’t make it Üzgünüm, yapamam / gelemem
I hope to see you there : seni orada görmeyi umut ediyorum
I hope…. umarım ……
I must…….. …….. yapmalıyım
I’d love to but I can’t İsterim ama yapamam
I’ll be there for sure Kesinlikle orada olacağım
I’m full Tokum
Is that OK? Olur mu?
It sounds awesome/great/fantastic kulağa harika geliyor
It’s too bad bu çok kötü
No,not at all hayır, herhangi bir şey yok
Nothing much pek bir şey yok
I’m sorry, I can’t Üzgünüm, yapamam
Really? Gerçekten mi?
Shall I bring anything? Herhangi bir şey getireyim mi?
Shame! çok yazık
Sounds good kulağa iyi geliyor
Thanks for inviting me beni davet ettiğin için teşekkürler
That sounds fun! kulağa eğlenceli geliyor
What are you doing this weekend? bu hafta sonu ne yapıyorsun?
What are you going to do? ne yapacaksın?
What is John’s opinion of BBQ parties? John’ın mangal partisi ile ilgili düşüncesi nedir?
What makes him/her special? onu özel kılan nedir?
Why don’t you come along? neden eşlik etmiyorsun?
You’re right haklısın
Do you want to….? / would you like to …. ? …….. (yapmak) ister misin?
You don’t need to bring anything Bir şey getirmene gerek yok.
8. Sınıf İngilizce 2. Ünite Kelimeleri Anlamları ve Türkçeleri - Teen Life Ünite Kelimeleri (Gençlik Hayatı Ünite Kelimeleri)
UNIT 2-TEEN LIFE (GENÇLİK HAYATI)
argue: tartışmak arrive: varmak
bad at: birşeyde kötü olmak
call: aramak, çağırmak change: değişmek,değiştirmek
check: kontrol etmek clean: temizlemek
complain about: şikayet etmek cook diner: akşam yemeği yapmak
do the washing up: bulaşık yıkamak feel sorry: üzülmek
forget: unutmak get dressed: giyinmek
go abroad: yurtdışına gitmek good at: bir şeyde iyi olmak
guess: tahmin etmek hang out: dolaşmak, gezmek
have a bath: banyo yapmak have a shower: duş almak
have a snack: atıştırmak
have breakfast: kahvaltı yapmak have dinner: akşam yemeği yemek
have lunch: öğle yemeği yemek
help: yardım etmek knit: örgü örmek
know: bilmek leave home:evden ayrılmak
live: yaşamak look like: görünmek
meet: buluşmak, tanışmak need: ihtiyaç duymak Need for speed:Hıza ihtiyaç duymak.
prefer: tercih etmek prepare: hazırlamak
ride: sürmek, binmek Ride bike-bisiklet sürmek Ride horse-ata binmek
send: göndermek
sew: dikmek
to sleep/go to bed: uyumak,yatmak
to spend: harcamak
to stay: kalmak
to study: (ders) çalışmak, okumak (bir okul veya bölümde)
surf the net: internette gezinmek
take …..to: götürmek
take a taxi/bus: taksiye otobüse binmek
take: almak
teach: öğretmek
tell: anlatmak, söylemek
think about: hakkında düşünmek
tidy room: odayı toparlamak
travel: seyahat etmek
try: denemek, çalışmak (çaba)
use: kullanmak
visit: ziyaret etmek
wake up/get up: uyanmak/kalkmak
to walk: yürümek
wash: yıkamak
watch soap opera: pembe dizi izlemek
water plants: bitkileri sulamak
wear casual clothes: rahat/günlük kıyafetler giymek
am/is/are into: sevmek, ilgi duymak
like/love: sevmek
enjoy: eğlenmek
prefer: tercih etmek
to be crazy about: bayılmak, çok sevmek
to be fond of: bayılmak, sevmek
to be keen on: hevesli olmak, düşkün olmak
to be interested in: ilgi duymak
dislike: sevmemek
hate: nefret etmek
can't stand: dayanamamak,katlanamamak.
can't bear: dayanamamak
about: hakkında,ilgili, yaklaşık
alone: yalnız
awful: berbat
fashion: moda
amazing: şaşırtıcı, inanılmaz
anxious: endişeli
casual: günlük, rahat kıyafet
awesome: harika,korkunç
bored: sıkılmış
boring: sıkıcı
close: yakın
different: farklı
entertaining: eğlendirici
excited: heyecanlı
exciting: heyecan verici
far away: uzak
free/spare/leisure time: boş zaman
fun: eğlenceli
formal: resmi
generous: cömert
habit: alışkanlık
same: aynı
impressive: etkileyici
kind: iyi kalpli
lesson: ders
lifestyle: yaşam şekli
loud: sesli, gürültülü
neighbourhood: mahalle
nerd: inek a sosyal öğrenci
outfit: kıyafet, araç gereç
outside: dışarısı
punctual: dakik
reliable/trustworthy: güvenilir
ridiculous: saçma, komik
sensitive: duyarlı
serious: ciddi
snob:kendini üstün gören
shy: utangaç
sincere: samimi, içten
stylish: şık, zarif
succesful: başarılı
supportive: destekleyici
teenager/teen: genç
terrible: berbat
terrific: müthiş, fevkalade
ticket: bilet
tidy/neat: düzenli
trendy: moda, modayı izleyen
unbearable: dayanılmaz
untidy: dağınık
unusual: olağan dışı
worried: endişeli
HOW OFTEN???
always: her zaman
usually/generally: genellikle
often: sık sık
sometimes: bazen
rarely/seldom: nadiren
hardly ever: neredeyse hiç
never: hiç, asla
once: bir kere
twice: iki kere
three times: 3 kere
four times: 4 kere
seven times: 7 kere
once a day: günde bir kere
twice a week: haftada 2kere
three times a month: ayda 3 kere
four times a year: yılda 4 kere
everyday: hergün
every week: her hafta
every month: her ay
every year: her yıl
every Sunday: her pazar
Funny → eğlenceli
Rude → kaba
Polite → kibar
Stingy → cimri
Helpful → yardımsever
Generous → cömert
Friendly → arkadaş canlısı
Trustworthy → güvenilir
Honest → dürüst
Have a good sense of humour (İyi bir espiri anlayışına sahip)
Supportive → destekleyici
Sensitive → duyarlı
Reliable → güvenilir
Nice → güzel, hoş
Sincere → samimi
Short → kısa
Tall → uzun
Anxious → gergin
Thankful → minnettar
Angry → kızgın
Worried → endişeli
Hardworking → çalışkan
Lazy → tembel
Kind → iyi kalpli
Understanding → anlayışlı
Crazy→ çılgın
Cheerful→neşeli
Medium-height→orta boylu
Slim→ince
Plumb→şişman,balık etli.
Good at → bir şeyde iyi olma
Bad at → bir şeyde kötü olma
Friendship→ arkadaşlık
Tell the truth→ doğruları söylemek
Encouragement→ cesaret Encourage:CESARETLENDİRMEK.
UNIT 2 (ROAD TO SUCCESS)
Realistic → gerçekçi
Logical → mantıklı
İntuitive → içgüdüsel
Analytical→çözümsel
Verbal→sözel
Boring → sıkıcı
Slow → yavaş
Quick → hızlı
Silent → sessiz
Loud → ses olarak yüksek
Close→yakın
Active→aktif
Quiet→sessiz
Independent→bağımsız
Careful → dikkatli
İndependent → bağımsız
Serious → ciddi
Regular → düzenli
Sensitive →duyarlı,hassas
Interpersonal Inteligence → kişisel zeka Musical Inteligence→müzikal zeka
Visual Inteligence→ görsel zeka
Verbal Linguistic Inteligence→sözel zeka
Kinaesthetic Inteligence→ bedensel zeka Mathematical Inteligence→matematiksel
Intrapersonal I. → içe dönük zeka
pair work→eşli çalışma
group work→grup çalışması
taking note→not alma
UNIT 3 (IMPROVING ONE’S LOOK)
Pretty → hoş, güzel (oldukça)
Bored → sıkılmış
Polite → kibar, nazik
Excited → heyecanlanmış
Surprised → şaşırmış
Clever → zeki, akıllı
Talkative → konuşkan
Emotion→duygu
Personal quality→kişisel özellik
Physical appearance→fiziksel görünüş
Smooth → pürüzsüz, düzgün
Junk food → abur cubur
Get rid of → bir şeyden kurtulmak
Acne→sivilce
Make-up→makyaj yapma
Scrub→sıkmak(sivilce)
Rinse→durulamak
Firstly→ilk olarak
Secondly→ikinci olarak
Also→ayrıca
Then→sonra
Hand care product→el bakım kremi
Skin care product→cilt bakım kremi
Hair care product→saç bakım ürünü
Body care product→vücut bakım ürünü
Comb→saç fırçası
Nail clipper→tırnak makası
Acne gel→sivilce jeli
Hand cream→el kremi
Shower gel→duş jeli
Body lotion→vücut losyonu
TOO SHORT (too + sıfat) (anlam olumsuz)
TALL ENOUGH (sıfat + enough) ( olumlu)Yeterince uzun.He is tall enoughto play basketball.
UNIT 4 (DREAMS)
Believe → inanmak
Daydream→hayal etmek
Amusement park→lunapark
Balance→denge
Enemy→düşman
Busy → meşgul, yoğun
Freedom → özgürlük
comfortable → rahat, komforlu
relaxed → rahat, sakin
tired → yorgun
sleepy → uykusuz
huge → büyük, kocaman
stressful→stresli
power→güç
monster→canavar
chase→takip etmek
that’s incredible→bu inanılmaz
you’re joking→şaka yapıyorsun
that’s interesting→bu ilginç
While + past continuous, past simple veya
Past continuous
When + past simple, past continuous
Lesson 3
30. Sayfadaki Kelimeler
ingredients malzemeler, içindekiler
cabbage lahana
green pepper yeşil biber
tomato domates
tablespoon yemek kaşığı
pizza bread pizza hamuru
frying pan kızartma tavası
on top üzerine, üstüne
microwave mikro dalga fırın
enjoy it afiyet olsun
recipe tarif
tasty lezzetli
Lesson 4
31. Sayfadaki Kelimeler
guess tahmin etmek
meaning anlam
yeast maya
pour dökmek (sıvıyı bir kaba vb.)
mixing bowl karıştırma kabı
flour un
rolling pin oklava, merdane
knead yoğurmak
loaf pan somum ekmeği
a glass of x bir bardak x
sugar şeker
teaspoon çay kaşığı
package paket
add eklemeki katmak
warm ılık, soğuk olmayan
mixture karışım
large büyük, geniş
stir well iyice karıştırın
dough hamur
lightly floured hafif unlu
shape sth into x bir şeye x şekil vermek, şekle sokmak
tea towel küçük bez, kurulama havlusu
roll yuvarlama
loaf pan ekmek tavası
hour saat
about yaklaşık, civarı
let it cool soğumaya bırakın
sequencing sıralama
Lesson 5
32. Sayfadaki Kelimeler
Turkish pilaf Türk pilavı
rice pirinç
orzo arpa şehriye
hot sıcak
melt eritmek
rinse suyla yıkayarak temizlemek
take x off the heat bir şeyi ateşten, ocaktan almak
turn down x bir şeyi kapatmak (ocak, fırın vb. elektrikli aletler)
continuously devamlı olarak
absorb emmek, içine çekmek
cool down soğumak
discuss tartışmak
pasta makarna
healthy sağlıklı
dish yemek
Lesson 6
33. Sayfadaki Kelimeler
country ülke
belong to x x’e ait olmak
consist of x x’den oluşmak
lentil mercimek
lamb kuzu (eti)
national milli, ulusal
beef sığır eti
top sth with x bir şeyin üzerine x koymak
nuts sert kabuklu yemişler, fındık fıstık vb. için genel isim
pistachio antep fıstığı
almond badem
noodle erişte
sauce sos
serve servis etmek, sunmak (yemek)
give thanks to sbd birisine şükranlarını sunmak, teşekkür etmek
Irish İrlanda’ya ait
mashed potatoes patates püresi
pepper (kara) biber
leek pırasa
regional variations bölgesel farklılıklar
Project
34. Sayfadaki Kelimeler
booklet kitapçık, el kitabı
eye-catching göze çarpan, ilginç, çekici
things you need ihtiyacınız olan şeyler
step by step adım adım
berry yumuşak, küçük meyve (çilek, kiraz vb.)
muffin küçük tatlı kek
baking powder kabartma tozu
vegetable oil çiçek yağı (sebzelerden elde edilmiş herhangi bir)
pre-heat önceden ısıtın
muffin cups kek kalıpları
display göstermek, sergilemek
take a look göz atmak, bakmak
UNIT 5 (ATATÜRK:THE FOUNDER OF TURKISH REPUBLIC)
Victory Day → Zafer Bayramı
Republic Day → Cumhuriyet Bayramı
National Sovereignty and Children’s Day→Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı
Youths and Sports Day→Gençlik ve Spor Bayramı
Turkish Grand National Assembly→Türkiye Büyük Millet Meclisi
Amasya Circular→Amasya Görüşmesi
Father of Turks→Türkler’in Babası
Turkish Republic → Türkiye Cumhuriyeti
Turkish State→Türk Devleti
Independence War → Kurtuluş Savaşı
President → cumhurbaşkanı
Military→askeri
Ottoman Empire→Osmanlı İmparatorluğu
force→güç, zorla ele geçirmek
Found → kurmak
Founder → kurucu
War → savaş Peace → barış
Fight → kavga etmek
Die → ölmek
Attack → saldırmak
Enemy → düşman
Commander → komutan
Justice → adalet
Independence → bağımsızlık
Occupying powers→işgal güçleri
pressurize→baskı yapmak
sign→imzalamak
treaty→anlaşma
defeat→yenilmek
spread→yayılmak
veteran→gazi;40yaşüzeri için de kullanılır.
And → VE (birbirine parallel iki ifade arasında)
But → FAKAT (birbirine zıt iki ifade arasında)
Because → ÇÜNKÜ (neden belirtir.)
UNIT 6 ( DETEVTIVE STORIES)
Appear→görünmek
Disappear→gözden kaybolmak
innocent→masum
guilty→suçlu
wealthy→zengin,varlıklı=rich
poor→fakir
single→tek
several→birçok
usual→sıradan
unusual→sıradışı
valueless→değersiz
valuable→değerli
daring→cüretkar DARE:CÜRET ETMEK:
evidence→delil
finger print→parmak izi
foot print→ayak izi
tooth impressiom→diş izi
suspect→şüpheli
on loan→ödünç
insurance→sigorta
lay a trap→tuzak kurmak
treasure chest→define sandığı
in spite of→rağmen
exhibit→sergi
interested in→ilgili olmak
necklace→kolye
possible→muhtemel,olası.
security→güvenlik
thief→hırsız
burglar→hırsız
crime→suç
UNIT 7 (PERSONAL EXPERIENCE)
talented→yetenekli
ambitious→hırslı,azimli
succesful→başarılı
give up→bırakmak (bir alışkanlığı mesela),vazgeçmek.
record→kayıt
experience→deneyim
top→zirve
summit→zirve
charming→büyüleyici
unfortunately→malesef
fornunately→ne şans, çok şükür
manage to→başarmak
achieve→başarmak
succeed in→ başarmak,muaffakolmak.
To succeed in (muvaffak olmak)
After trying a long time, they succeeded in finding a new house.
Uzun müddet uğraştıktan sonra yeni bir ev bulmağa muvaffak oldular.
This year we have succeeded in increasing our profits.
Bu yıl kazançlarımızı çoğaltmağa muvaffak olduk.
They succeeded in getting good places to watch the match.
Maçı seyretmek için iyi yer bulmağa muvaffak oldular.
fail→başaramamak
entire→tam,bütün
whole→tam,bütün
worth→değer,kıymet
envy→kıskanmak
opportunity→fırsat
make sth come true→gerçekleştirmek
wear→giymek
meet→tanışmak,karşılaşmak
kilt→İskoç eteği
hospitable→misafirperver
UNIT 8 ( COOPERATION IN THE FAMILY)
cooperation→işbirliği
errand→ayak işi
Make bed→yatak yapmak
Tidy room→odayı toplamak
Make breakfast/dinner→kahvaltıyı vs. hazırlamak
Take the dog for a walk→köpeği yürüyüşe çıkarmak
Do the washing up→bulaşıkları yıkamak
Do the shopping→alışveriş yapmak
Pay the bills→faturaları ödemek
Feed the family pet→evcil hayvanı beslemek
Put the rubbish out→çöpleri dışarıya çıkarmak
Take the dress to the dry cleaner→elbiseleri kuru temizleyyiciye götürmek
Spend time→zaman harcamak
Get ready→hazır olmak
Get better→iyileşmek
Get anxious→gerginleşmek
Get late→geç olmak
Get together→birlikte olmak
promise→söz vermek
sort out→sınıflandırmak,ayırmak
do errands→ayak işleri yapmak
UNIT 9 (SUCCESS STORIES)
scientist→bilimadamı
geologist→jeolog
philosopher→filozof
neuroscientist→nörolog
accomplishment→başarı
research→araştırma
internationally→uluslararası
prestigious→saygın,prestijli
made up my mind→ne yapacağına karar verme
familiar with→tanıdık
guess→tahmin etmek
memory→hafıza
attention→dikkat
emotional inteligence→duygusal zeka
brain-based learning→beyne dayalı öğrenme
fundamental to→önemli
effective learning→etkili öğrenme
suppress→bastırmak, duygularını gizlemek
fear→korku
anger→öfke, kızgınlık
disgust→tiksinme
surprise→şaşkınlık
happiness→mutluluk
empathy→empati
conflict→fikir ayrılığı,çatışma
productive→üretici
publish→basmak
self-awareness→kişisel farkındalık
mental function→zihinsel fonksiyon
UNIT 10 ( READING FOR ENTERTAINMENT)
entertainment→eğlence
sad→üzgün
frightening→korkutucu
romantic→romantic
die of→hastalıktan ölmek
get out of→kurtulmak
get married→evlenmek
well-known→tanınmış
scholarship→burs
stepsister→üvey kardeş
Unıte 10’un devamı!!!
invitation→davet
attend→katılmak
fall in love with→aşık olmak
accept→kabul etmek
offer→teklif
counselor→danışman
advice→öğüt
decision→karar
relationship→ilişki
progress→ilerlemek
career→kariyer
weigh→ölçüp tarmak
college→kolej
improvement→gelişme
development→gelişme
wood cutter→odun kesici, oduncu
stepmother→üvey anne
wicth→cadı
take care of→bakmak, ilgilenmek
pebble→çakıltaşı
crumbs of bread→ekmek kırıntısı
go back→geri gitmek
run away→kaçmak
UNIT 11 (PERSONAL GOALS)
goal→amaç
hope→umut
outcome→sonuç
career→kariyer
marriage→evlilik
education→eğitim
ambition→hırs
wish→istek, arzu =desire→istek, arzu
percantage→yüzde (%)
generation→nesil
teenager→gençler
nearly half→neredeyse yarısı
scarcely→neredeyse hiç
own→kendi
business→iş
secure job→güvenli meslek
take risk→risk almak
confidence→güven
key→anahtar
abroad→yurtdışı
respect→saygı duymak
esteem→itibar, saygı
traditional family→geleneksel aile
predict→tahmin etmek
main→ana, esas
mission→ideal, amaç
goodwill→temiz kalplilik
arrogant→kibirli
set out→yola çıkmak, girişmek
fund→sermaye, ödenek
focus on→bir noktada toplamak,odaklanmak.
UNIT 12 (PERSONALITY TYPES)
strength→güç
weakness→güçsüzlük
formal→resmi
informal→resmi olmayan
easygoing→uysal,kolay geçimli.
flexible→yumuşak başlı, değişken
upset→üzgün
miss small details→küçük ayrıntıları kaçırmak
candidate→aday
customer service→müşteri servisi
get stressed→streslenmek
concentrate→konsatre olmak
focused→odaklanmış
irresponsible→sorumsuz
responsible→sorumlu
unimaginative→yaratıcı olmayan
imaginative→yaratıcı
honest→dürüst
dishonest→dürüst olmayan, karaktersiz
threat→tehlike, tehdit
capable→yetenekli
get on with→geçinmek, anlaşmak
willingness→isteksizlilik
lack of→ -siz, -sız eki
belief→inanç
tend to→eğilimi olmak
terrified→dehşete düşmek
major→büyük
misunderstand→yanlış anlamak
morale→moral,ahlaki
motivation→motivasyon
mistake→hata
gain→kazanmak
punctual→dakik
tactful→ince ruhlu, düşünceli
neat→zarif
organised→planlı
sociable→sosyal
adaptable→uyumlu
outgoing→içi dışı bir, açık yürekli,sosyal.
disciplined→disiplinli
practical→pratik
UNIT 13 (LANGUAGE LEARNING)
modest→mütevazi
objective→tarafsız
point of view→açısından,bakış açısı.
language→dil
Communicate with→iletişim kurmak
Native speaker→anadili konuşan kişi
strategy→strateji
develop→geliştirmek
culture→kültür
custom→gelenek
find out→öğrenmek,keşfetmek.
classify→sınıflandırmak
information→bilgi
finally→sonunda
categorize→kategorize etmek
write down→yazmak
put together→biraraya getirmek
afraid of→...den korkmak
look up→araştırmak
approach→yaklaşım
review→yeniden gözden geçirmek
interval→ara
improve→ilerletmek
efficent→etkili
vocabulary→kelime hazinesi
difficulty→zorluk
target language→öğrenilecek dil
obviously→açıkça =clearly→açıkça
agree→katılmak (bir fikre mesela)
personally→kişisel olarak
in my opinion→benim fikrime gore, bence
interrupt→kesmek, durdurmak
for instance→örneğin
in addition→ek olarak
efficiently→etkili biçimde
UNIT 14 (PRECAUTIONARY MEASURES)
precautionary→tedbirli
precaution→tedbir
global warming→küresel ısınma
danger→tehlike
sign→işaret
climate→iklim
solar energy→güneş enerjisi
air conditioning→klima
heating→ısıtma
generate→üretmek
reduce→azaltmak
reuse→yeniden kullanmak
recycle→geri dönüştürmek
seperate→ayrı
avoid→sakınmak, kaçınmak
pollution→kirlilik
vehicle→araç
stuff→eşya, nesne
in the first place→başlangıçta
turn down→azaltmak
advice→öğüt
suggestion→öneri
warning→uyarı
sun rays→güneş ışınları
sunglasses→güneş gözlüğü
sunburn→güneş yanığı
sun cream→güneş kremi
sunlight→güneş ışığı
damage→hasar
UV rays→ultraviyole ışınları
radiation→radyasyon
provide→önlemek,Sağlamak, karşılamak, temin etmek, ihtiyacını karşılamak.
protection→koruma
protective→koruyucu
shade→gölge
in case→halinde, durumunda
sensible→duyarlı
save energy→enerjiyi koruma
desert→çöl, ıssız yer
island→ada
paradise→cennet
switch off→kapatmak
UNIT 15 (PREFERENCES)
preference→tercih
prefer→tercih etmek
cycling→bisiklete binme
beef→sığır eti
soccer→futbol
excellent→mükemmel
ensure→garantilemek
wide range→çok çeşitli
include→içermek, kapsamak
ballroom dancing→balo salonu dansı
demonstration→gösteri
cookery→aşçılık
beauty treatment→güzellik uygulaması
competition→yarışma
canoeing→kano kullanma
parasailing→paraşütlü yelken
Turkish bath→Türk hamamı
facility→imkan,kolaylık.
leisure activities→boş zaman etkinlikleri
outdoor→açık hava
Unite 15’in Devamı!!!
outdoor sports→açık hava sporları
competitive→rakip olabilen
free charge of→bedava
look after→bakmak (çocuğa mesela)
exhausted→bitkin
blow off steam→rahatlamak, nefes almak
put off→ertelemek
stand someone up→birini ekmek, planladığın görüşmeye gitmemek
over the moon→çok mutlu
look forward to→iple çekmek
would rather→tercih etmek
choice→seçenek
folk dancing→halk oyunu
spa→kaplıca
heavy workload→ağır iş yükü
UNIT 16 (EMPATHY)
argument→tartışma
absolutely→kesinlikle =exactly→kesinlikle
respectful→saygılı
sympathetic→sempatik
agreement→aynı fikirde olma, anlaşma
disagreement→anlaşmazlık
approval→onaylama
disapproval→onaylamama, itiraz
I am sure→eminim
If you ask me→eğer bana sorarsan
I am afraid I don’t agree with you→korkarım sana katılmıyorum
I agree→katılıyorum
Do you really think so? →gerçekten böyle mi düşünüyorsun?
That’s right→bu doğru
Is that right? →bu doğru mu?
emphaty→empati, başkasının duygularını anlama
sympathy→halden anlama,beğenme.
obviously→açıkça
perspective→geniş bakış açısı
point of view→bakış açısı
put yourself in other people’s shoes→kendini başkasının yerine koyma
see the situation through someone’s eyes→durumu başkasının gözüyle görebilmek
selfish→bencil
experience→tecrübe
I can understand how you felt→nasıl hissettiğini anlayabiliyorum
I can imagine how hard it was for you→senin için ne kadar zor olduğunu hayal edebiliyorum
I am sorry to hear that→bunu duyduğum için üzgünüm
Hard luck! →kötü şans
Well done!→aferin
Congratulations! →tebrikler
How wonderful!→ne muhteşem!
How exciting! →ne heyecan verici!
Oh dear! Really? →canım gerçekten mi?
Poor you!→zavallı sen!
How awful! →ne kötü!
Frightening! →korkunç!
Either,Neither,While
"While" bağlacı genellikle, temel cümledeki eylem sırasında devam etmekte olan bir başka eylemi anlatmak için kullanılır. Bu nedenle, "while" in bağlı bulunduğu cümle Past Continuous, temel cümle ise Simple Past'dır.
- While I was studying, he came in. (Ben ders çalışırken o geldi.)
adverbial main
- I left home while my parents were sleeping. (Annem babam uyurken evden çıktım.)
I took a photograph while you weren't looking. (Sen uyurken, fotoğraf çektim.)
While bağlacının yukarıdaki cümlelerde kullanılışı, "While + Past Continuous, Simple Past" şeklinde formülize edilebilir.
NOTE: Bu tür cümlelerde "while" yerine "when" kullanmak da mümkündür, ancak "while" kullanımı daha yaygındır.
- When/While I was walking home from work, I bumped into an old friend on the street.
(İşten eve doğru yürürken, caddede eski bir arkadaşımla karşılaştım.)
- Yesterday, a stray dog was nearly hit by a car when/while it was crossing the street.
(Dün bir sokak köpeği karşıdan karşıya geçerken az daha bir arabanın altında kalıyordu.)
► "While" cümleciği, temel cümledeki eylemle aynı anda olan bir eylemi anlatmak için de kullanılır. Bu durumda her iki cümle de Simple Past Tense ile kurulur.
- I sang while I washed the dishes. (Bulaşıkları yıkarken şarkı söyledim.)
- She watched me while I made the cake. (Ben kek yaparken o beni izledi.)
- I waited outside while she had an interview. (O görüşme yaparken ben dışarıda bekledim.)
While bağlacının yukarıdaki cümlelerde kullanılışı, "While + Simple Past, Simple Past" şeklinde formülize edilebilir.
► "While" birbirine paralel devam eden iki eylemi anlatmak için de kullanılır. Bu durumda her iki cümlede de Past Continuous Tense kullanılır. "While"ın bu biçimde kullanımıyla genellikle yakınma, içerleme gibi duygular ifade edilir.
- While the teacher was lecturing, the students were talking among themselves. (Öğretmen ders anlatırken öğrenciler kendi aralarında konuşuyorlardı.)
- I was studying while everybody at home was sleeping. (Evde herkes uyurken ben ders çalışıyordum.)
While bağlacının yukarıdaki cümlelerde kullanılışı, "While + Past Continuous, Past Continuous" şeklinde formülize edilebilir.
► While ile aynı anlamda kullanılan diğer bağlaç "as" dir.
- While/As I was coming here, I ran into an old friend. (Buraya gelirken eski bir arkadaşa rastladım.)
- I had a look at the old magazines while/as I waited at the doctor's. (Doktorda beklerken, eski dergilere bir göz attım.)
► "Just as", daha vurgulu bir anlatımdır.
- The postman came Just as I was leaving home. (Tam ben evden çıkarken, postacı geldi.)
- Just as I sat down at the table, the phone rang. (Tam masaya oturdum ki telefon çaldı.)
ADVERBS OF PLACE (Yer zarfları)
ADVERBS OF PLACE (Yer zarfları)
Yer zarfları yer ya da yön bildiren kelimelerdir. Genellikle cümle içinde fiilden sonra gelir
abroad(yurt disinda),
anywhere(hiçbir yere/ herhangi bir yere),
above(yukarıda),
away(uzağa),
back(geriye),
backwards(geriye doğru),
behind(arkaya),
below(aşağıda),
forward(öne doğru),
far away(uzakta)
everywhere(her yerde)
nowhere(hiçbir yere)
there(orada oraya),
here(burada/buraya),
right(sağa left(sola),
downstairs aşağı katta),
upstairs(üst katta),
ahead(ilerde)
My mother has just come from abroad: (Annem yurt dışından henüz geldi.)
She lives downstairs.
(O aşağı katta oturuyor.)
If she wants to go somewhere, take her there.
(Eğer bir yere gitmek isterse, onu oraya götür)
Yer zarflarının cümlenin neresinde kullanılacağından emin olamadığınız durumlarda şu kuralı aklınızdan çıkarmayın: Cümlede hal zarfı ve zaman zarf varsa yer zarfı bunların ortasına getirilmelidir.
She spoke loudly in the meeting room two days ago.
(İki gün önce toplantı odasında yüksek sesle konuştu.
Each Both Either Neither Konu Anlatımı
Üleştirme zamirleri each, both, either ve neither olarak sıralanabilir. Her biri, her ikisi, iki şeyden hiçbiri anlamlarına gelmektedir. Tek tek incelersek;
Each : İki şeyden Her biri anlamında kullanılmaktadır. Üleştirme zamirlerinden biridir.
Cümle de tekil olarak kullanılır.
Each Örnek Cümleler
I saw two men. Each had a car.
İki adam gördüm. Her birinin bir arabası vardı.
I bought a few pants. Each is blue. Bir kaç pantolon aldım. Her biri mavidir.
She paid 50 tl for each. Her biri için 50 tl ödedi.
Either :İki şeyden Her biri anlamına gelmektedir.
Either Örnek Cümleler
Either of them are too expensive for buying.
Onların her biri satın almak için çok pahalıdır.
Either of them are red.
Onların her biri kırmızıdır.
Either of these stories should be read .
Bu hikayelerin her biri okunmalıdır.
Either of these apples are sour.
Bu elmaların her biri ekşidir.
Either students knows the answer. Herbir öğrenci cevabı bilir.
Neither : İki şeyden hiçbiri anlamına gelmektedir.
I cared for neither of them.images (1)
Onların hiçbirini sevmedim.
I recieved neither of them.
Onların hiç birini almadım.
Neither of us is happy. Hiçbirimiz mutlu değiliz.
Which countries have you been ? (Hangi ülkelere gittin?)
I have been neither. Hiç birinde bulunmadım. (gitmedim.)
Neither car is fast. İki arabadan hiçbiri hızlı değildir.
Both : İki şeyden Her ikisi anlamındadır.
Both of them are too heavy to carry.
Onların her ikisi taşımak için çok ağır.both
Both of them are from Kayseri.
Onların her ikisi Kayserilidir.
Both are intelligent students.
Her ikisi zeki öğrencilerdir.
I bought both of them.
Onların her ikisini de satın aldım.
İNGİLİZCE 8.SINIF TEOG HAZIRLIKLARI TÜM ÜNİTELERİN ÇIKABİLECEK KELİMELERİ YENİ
Chores :Evin günlük işleri
Wash the dishes :Bulaşıkları yıkamak
Make the bed: Yatağı düzenlemek
Do the laundry: Çamaşırları yıkamak
Do the grocery shopping: Market alışverişi yapmak
Load the dishwasher: Bulaşık makinesini yerleştirmek
Empty the dishwasher :Bulaşık makinesini boşaltmak
Set the table :Masayı hazırlamak
Clean up the house: Evi tertemiz yapmak
Dust the shelves:Rafların tozunu almak
Vacuum the floor: Yerleri elektrikli süpürge ile temizlemek
Cook the meals :Yemekler pişirmek
Take out the garbage: Çöpü dışarı çıkartmak
Tidy up the room :Odayı derleyip toparlamak
Hang out the washing: Çamaşırları dışarı sermek
Do the ironing :Ütü yapmak
Feed the cat: Kediyi beslemek
Who does the ironing at home? Evde ütüyü kim yapar?
I'm Responsible for dusting: Ben toz almaktan Sorumluyum
Get ready: Hazırlanmak
Mild:ılık,ılıman.
Sweep the leaves Yaprakları süpürmek
Dust the table and chairs Masanın ve sandalyelerin tozunu almak
Duty = task Görev
Share :Paylaşmak
Tired: Yorgun
Wash the car: Arabayı yıkamak
Read the newspaper Gazete okumak
Cycle around Etrafta bisiklet sürmek
Write a diary Günlük yazmak
What do you think about sharing? Paylaşım hakkında ne düşünüyorsun?
Hate :Nefret etmek
Has to = have to = must Zorunda olmak
Dry the dishes :Bulaşıkları kurulamak
Clean the bathroom: Banyoyu temizlemek
Clean the windows: Pencereleri temizlemek
Have you made your beds? Yataklarınızı topladınız mı?
Put the dishes in the cupboard :Tabakları dolaba koymak
Sure :Tabii ki,emin.
Are you sure? Emin misin?
Deal? Anlaştık mı?
Let's start! Hadi başlayalım
Don't eat in the bedroom :Yatak odasında yemek yeme
Be a good listener .İyi bir dinleyici ol
Follow the directions. Talimatları, yönergeleri takip et
Wash your hands before the meals .Yemeklerden önce ellerinizi yıkayın
Take off your shoes when entering. Girerken ayakkabılarınızı çıkarın
Do your best and work hard .Elinden geleni yap ve sıkı çalış
Did you do your best? Elinden gelen en iyisini yaptın mı?
Clean your room before leaving.Ayrılmadan önce odanı temizle
To leave:Ayrılmak,terketmek.
He left me. O beni terketti.
The train left the station. Tren istasyondan ayrıldı.
Keep your desk tidy and neat Sıranı temiz ve düzenli tut
Be kind to your friends Arkadaşlarına karşı kibar ol
Don't jump on the couches Çekyatların üzerinde zıplama
Use your quiet voice Alçak sesle konuş
Be nice to your siblings Kardeşlerine karşı iyi davran
Raise your hands to speak Konuşmak için elini kaldır
House rules Ev kuralları
Classroom rules Sınıf kuralları
Mop the floors Yerleri paspaslamak
Carpet Halı
Walk the dog Köpeği yürüyüşe çıkartmak
Take a bath Banyo yapmak
Pick up my building blocks Legoları toparlamak
Put away my shoes and socks Ayakkabı ve çoraplarımı kaldırmak
Fold my pants Pantolonlarımı katlamak
Water the potted plants Sasıdaki bitkileri sulamak
Take care of my brother Erkek kardeşimle ilgilenmek
Dust the furniture Mobilyanın tozunu almak
I think: Bence,düşünüyorum ki.
In my opinion: Benim fikrime göre
We should help: Yardım etmeliyiz
It is necessary to learn English: İngilizce öğrenmek gereklidir
We must go to school :Okula gitmeliyiz
First: İlk olarak
Second :İkinci olarak
Once a month Ayda bir kere
Weed the garden :Bahçedeki yabani otları temizlemek
Fix anything broken :Kırık veya bozuk olan bir şeyi tamir etmek
Timetable :Ders programı, çizelge
Get up ;kalkmak
WAKE UP:Uyanmak
Leave home: Evden ayrılmak
Start lesson: Derslere başlamak
Have lunch :Öğle yemeği yemek
Practice music Müzik pratiği yapmak
Arrive home Eve varmak
Near my house Evimin yanında
Gather Bir yerde toplanmak, buluşmak
Focus on your task Görevine odaklan
Bring your school materials Okul eşyalarını getirmek
Cooperate with the group Grup ile işbirliği yapmak
Use computers with care Bilgisayarları özenle kullanmak
Come to class late Sınıfa geç gelmek
Come to class early Sınıfa erken gelmek
Don't be disorganized Düzensiz olma
Put your rubbish in the bin Çöpünü çöp kutusuna koy
The Hagia Sophia Museum: Ayasofya Müzesi
The Kremlin Palace :Kremlin Sarayı
The Red Square: Kızıl Meydan
The Tower Bridge: Londra'da bulunan meşhur Kule Köprü
The Statue of Liberty Özgürlük Anıtı
Prefer = would rather Tercih etmek
Fantastic: Harika, muhteşem
Structure: Yapı, bina
Historic Places: Tarihi Yerler
Fascinating: Büyüleyici
Ancient :Antik
Modern: Modern, Yeni
Interesting :İlginç
Incredible: İnanılmaz=Unbelivable
Lovely :Sevimli
Architectural Style: Mimari Tarz
Visit Ziyaret etmek
Niagara Falls :Niagara Şelaleleri
Design :Tasarlamak
How long did the construction take? İnşaatı ne kadar sürdü?
What is special about Istanbul? İstanbul hakkında özel olan nedir?
How tall is the tower? Kule ne kadar yükseklikte?
tO Build :İnşa etmek
Approximately :Yaklaşık
Icon: Simge
Tomb: Anıt mezar
Where did you go for vacation? Tatil için nereye gittin?
What did you like most? En çok neyi sevdin?
Who did you go with? Kiminle gittin?
What was the weather like? Hava nasıldı?
Which one do you prefer? Hangisini tercih edersin?
Because to me... Çünkü bana göre, ........
To me ...... Bana göre.......
Vacation = Holiday Tatil
Convenient Elverişli, uygun
You can find everything you need! İhtiyacın olan her şeyi bulabilirisin!
How was your vacation? Tatilin nasıldı?
This was the best vacation I've ever had! Şu ana kadarki en iyi tatilimdi!
Where did you go? Nereye gittin?
It's such an amazing city. Çok şaşırtıcı bir şehir!
Really? Geçekten mi?
Spectacular: Harika, muhteşem
You should definitely see! Kesinlikle görmelisin!
Warm and sunny! Ilık ve güneşli!
That'd be great! Bu harika olur!
Did you take any photos? Hiç fotoğraf çektin mi?
Location: Konum, mevkii
Climate :İklim
Tourist attractions:Turistik yerler
Recreational Activities: Tatildeki eğlence etkinlikleri
Dishes: Yemekler
Accommodation :Konaklama
Province :İl, vilayet
Mediterranean sea: Akdeniz
Important: Önemli
Focal point: Odak noktası
Junction point :Kesişim noktası
MUST CAN
Must:Meli,malı.Zorunluluk.
You mustn't Smoke. Sigara içmemelisin.
A — ABILITY - CAPACITY (Yetenek - Kapasite): Bu anlamda kullanıldığında CAN = BE ABLE TO olur.
Example:
1 — I am sure that you can swim well, because you live near the seaside.
2 — My sister can play the piano, but I can't.
My sister is able to play the piano, but I am not able to.
3 — I believe that my father can buy a new car next year.
I believe that my father will be able to buy a new car next year.
B — POSSIBILITY (Olasılık):
Bu anlamda kullanıldığı zaman BE ABLE TO ile yer değiştirmez.
Example:
1 — It can rain in August.(possible)
2 — It can't snow in August.(not possible)
3 — She can be here any moment. (possible)
2 — She can't be here after this hour, (not possible)
3 — This car can't be so expensive, (not possible)
MUST
Must ve have to çoğu zaman birbirinin yerlerine kullanılabilirler. Aralarında kullanım açısından ufak farklılıklar vardır. Bu dersimizde bu farklar vurgulanacaktır.
► Cümlede Must kullanıldığı zaman cümleyi söyleyen kişinin kendi otoritesini ortaya koyduğu ve kendi duygularını ve kişisel görüşünü dile getirdiği anlaşılır.
Have to kullanıldığı zaman ise, mecburiyetin cümleyi söyleyen kişiden kaynaklanmadığı ve kendi duygularını dile getirmediği, kendi yetkisi dışından kaynaklanan bir mecburiyetten kaynaklandığı anlaşılır.
- She must clean her room. (Odasını temizlemeli.)
Bu cümlede odanın temizlenmesi gerektiği söylenmektedir ve bu fikir cümleyi söyleyen kişinin şahsi fikridir.
- The students must study English at least ten hour a week. (Öğrenciler haftada en az on saat İngilizce çalışmalılar.)
Bu cümledeki mecburiyet, yine cümleyi söyleyen kişinin kendi fikridir.
- You have to wear a uniform int this school. (Bu okulda üniforma giymek zorundasın.)
Bu cümlede vurgulanan mecburiyetin, cümleyi söyleyen kişiylebir ilgisi yoktur. Yalnızca okulun kuralını, yani kendi dışında oluşmuş bir kuraldan bahsetmektedir.
- It will be very cold tomorrow. We will have to make a fire in the house. (Yarın hava çok soğuk olacak. Evde ateş yakmak zorunda kalacağız.)
Bu cümlede de görüldüğü gibi şartlardan kaynaklanan bir zorunluluktan bahsedilmektedir.
- My grandfather is too old. He has to walk with a stick. (Dedem çok yaşlıdır. Bastonla yürümek zorundadır.)
► Bazı durumlarda, mecburiyet kişinin kendi yetkisi dışında, yani harici bir kural veya yasayla ilgili bile olsa, cümleyi söyleyen kişi bu mecburiyeti benimsiyorsa "must" kullanabilir.
- People have to keep quite when they are in a mosque. (İnsanlar camideyken sessiz olmalıdırlar.)
Bu cümleyi söyleyen kişi, sadece camilerde uyulması gereken bir kuraldan bahsetmektedir.
People must keep quite when they are in a mosque. (İnsanlar camideyken sessiz olmalıdırlar.)
Bu cümleyi söyleyen kişi ise, uyulması gereken kuralı kendisi de kabul ediyor ve savunuyordur.
► Özellikle birinci tekil ve birinci çoğul şahıs kullanıldığı zaman, must ile have to arasındaki anlam farkı iyice azalır ve çoğu zaman birbirlerinin yerine kullanılabilir. Aralarındaki tek fark, “have to” alışkanlıkları ifade etmede, “must” ise önemli ve hemen yapılması gereken durumlarda kullanılır.
- I have to get into my car and go to work at a quarter to seven every morning on week days. (Hafta arası her sabah saat yediye çeyrek kala arabama binip işe gitmem lazım.)
- I have to finish a novel every month. (Her ay bir roman bitirmeliyim.)
Yukarıdaki cümlelerde bahsedilen mecburiyet, aslında bir alışkanlıktır.
- I must finish this novel till tomorrow morning. I will return it to the library. (Yarın sabaha kadar bu romanı bitirmem lazım. Kütüphaneye teslim edeceğim.)
Bu cümlede acil bir durum söz konusudur.
► Acil durumlar söz konusu olduğunda, özne ikinci ve üçüncü şahıs bile olsa “must” kullanılır. Bu tür cümlelerde mecburiyetin kişinin kendinden mi, yoksa bir kuraldan dolayı mı ortaya çıktığına bakılmadan "must" kullanılır.
- You must call the boss. He wants you urgently. (Patronu aramalısın. Hemen seni bekliyor.)
intuitive:Sezgisel
Adjectives and Adverbs (Sıfatlar ve Zarflar Karşılaştırma)
Sıfatlar ve zarflar birlikte öğrenilirse, öğrenme daha kalıcı ve etkili olur. Zarflar genellikle sıfatların ( adjectives ) sonlarına
( -ly ) takısı getirilerek elde edilir.
- He is a slow player. (O yavaş bir oyuncudur.)
- He plays slowly. (O yavaş oynar.)
- He is a brave boy. (O cesur bir çocuktur.)
- He fights bravely. (Cesurca kavga eder.)
Söylediğimiz gibi bu cümlelerde sıfatan sonuna -ly eki getirilerek zarf elde edilmiştir. Sıfat olan kelimeler ismi, zarf olan kelimeler de fiili nitelemiştir.
Aşağıda, sonuna -ly getirilerek zarf yapılan bazı sıfatlar ve örnekler verilmiştir.
►happy - happily
- She is a happy girl. (O mutlu bir kızdır.)
- She is dancing happily. (O mutlu bir şekilde dansediyor.)
► sad - sadly
- My dad is very sad today. (Babam bugün çok üzgün.)
- The singer is singing sadly. (Şarkıcı üzgün şarkı söylüyor.)
► quick - quickly
- John is a quick player. (John hızlı bir oyuncudur.)
- John plays basketball quickly. (John hızlı bir şekilde basketbol oynar.)
► bad - badly
- Some students are really bad. (Bazı öğrenciler gerçekten çok kötü.)
- Some students behave badly in the classroom. (Bazı öğrenciler sınıfta kötü davranıyorlar.)
► Yukarıda bahsedilen kural bütün zarflar için geçerli değildir. Bazı sıfatlar, bu kuralın dışında kalırlar ve düzensiz değişirler. Bu zarfların mutlaka ezberlenmesi gerekmektedir.
► good - well
- Mr. Halloway is a good teacher. (Bay Halloway iyi bir öğretmendir.)
- He teaches well. (O iyi öğretir.)
Birinci cümlede “good” ismi nitelerken "well" fiili nitelendiriyor. Standart kurala göre good sıfatı zarf olduğunda goodly olması gerekmektedir. Fakat düzensiz olduğu için tüm kurallardan bağımsız olarak değişmektedir.
► Bazı kelimeler ise hem sıfat olarak ve hem de zarf olarak kullanılabilirler. Bunların tamamen ezberlenmesi lazımdır.
fast - fast (hızlı)
hard - hard (zor, güç)
early - early (erken)
late - late (geç)
high - high (yüksek)
low - low (alçak)
near - near (yakın)
far - far (uzak)
deep - deep (derin)
much - much (çok)
little - little (az)
direct - direct (doğrudan)
wrong - wrong (yanlış)
enough - enough (yeterli)
pretty - pretty (hoş, tatlı)
straight - straight (düz, direk)
kindly - kindly (nazik)
Yukarıda belirtilenlerin dışında da hem sıfat hem zarf olarak kullanılabilen kelimeler vardır, ancak en yaygın olanlar yukarıda verilenlerdir.
EXAMPLES (ÖRNEKLER)
I want a fast car. (Hızlı bir araba istiyorum.)
My car must go fast. (Arabam hızlı gitmeli.)
There is a bus-stop near my house. (Evimin yakınında bir otobüs durağı var.)
The bus goes near my house. (Otobüs evimin yakınından geçer.)
Deep rivers are dangerous. (Derin nehirler tehlikelidir.)
Don’t dive very deep. (Fazla derine dalma.)
The traffic sign is wrong. (Levha yanlış.)
People will get it wrong. (İnsanlar onu yanlış algılayacaklar.)
The wall around the garden is high. (Bahçenin etrafındaki duvar yüksek.)
The trees near it grow high too. (Yanındaki ağaçlar da yükseliyor)
► Genelde -ly ile biten kelimeler adverb ( zarf ) olur. Fakat -ly ile biten sıfatlar da vardır. Bunların kindly (nazikçe) haricindekilerin adverb (zarf) hali yoktur. Aşağıda bu zarflara birkaç örnek verilmiştir.
lovely, lively, lonely, lowly, likely, elderly, timely, silly
► Bunların adverb ( zarf ) hali manasını verecek şekilde kullanmak icap eden durumlarda, bu manalara yakın başka adverb ( zarf ) lar kullanılır ya da zarf cümleciği şeklinde anlatılır.
- All my friends are friendly. (Arkadaşlarımın hepsi candandır.)
- They behave in a friendly way. Candan davranırlar. (Canayakın bir şekilde davranırlar )
- A new rise in salaries are likely. The government will probably give a rise in salaries.
(Maaşlarda yeni bir artış muhtemel. Yeni hükümet muhtemelen maaşlara zam yapacak.)
Yukarıdaki cümlelerde görüldüğü gibi friendly sıfattır ve zarf hali in a friendly way şeklinde anlatılmıştır. Ve “likely” sıfattır ve zarf hali “probably” olarak anlatılmıştır.
► Bazı sıfatlar -ly alınca; adverb (zarf) olurlar. Fakat bunlar sıfat oldukları zamanki anlamı zarf oldukları zaman taşımazlar ve farklı anlamlar alırlar.
Örneğin, high yüksek demektir fakat highly yüksek(çe) değil "oldukça", "ziyadesiyle" manasında kullanılmaktadır. Low alçak demektir. Fakat lowly alçak(ça) değil "alçak gönüllülükle" demektir.
İşte bunun gibi sıfat manası ile zarf manası birbirinden değişik şekillerde mana veren kelimeler vardır ve bunlar dikkate alınmalıdır. Bunların kuralları yoktur. İstisnai durumları vardır ve ezberlenmeleri gerekir. Bunlar genelde aşağıdaki kelimeledir.
high: yüksek - highly: ziyadesiyle
low: alçak - lowly : tevazuyla
near: yakın - nearly: neredeyse
late: geç - lately: son zamanlarda
hard: zor, güç - hardly: ancak, güç, bela
direct: direkt, dosdoğru - directly: dobra dobra, açıkça
warm:sıcak - warmly:samimiyetle
hot:sıcak - hotly: iştiyakla, canı gönülden
cool: soğuk - coolly : soğuk davranarak
cold:soğuk - coldly: samimiyet vermeksizin
present: hali hazırda - presently: derhal, hemen
short: kısa - shortly: hemen, özet olarak kısaca
scarce: nadir, ender - scarcely: zar zor
bare: çıplak, kıraç - barely: ancak, güç bela
sure: emin, kesin - surely: kesinlikle, emniyetle.
HARDLY EVER:gÜÇ BELA, BİNDE BİR
FRIENDSHIP RULES :ARKADAŞLIK KURALLARI
Bu konuyu anlamamız için aşağıdaki ingilizce kelimelerin anlamlarını bilmemiz lazım.
Kind:Kibar You are very kind.Çok kibarsınız.
Clever:Zeki He is very clever:O çok zekidir.
Funny:Eğlenceli ,komik. They are funny.Onlar eğlencelidir.
Stingy:Cimri You are very stingy:Siz çok cimrisiniz.
Lazy:Temel He is lazy.O tembeldir
Honest:Dürüst
Generous:Cömert
Stupborn:Aksi,dediğim dedik He is stupburn:O aksidir.
Friendly:Arkadaş canlısı
sincere:samimi
Talkative:Konuşkan They are Talkative:Onlar konuşkandır.
Proud:Gururlu
Thankfull:Müteşekkir,minnettar.
Trustworthy:dürüst,güvenilir. l'm trustworthy:Ben güvenilirim.
cheerful:Neşeli You are cheerful:Sen neşelisin.
Rude:Kaba
helpful:Yardımsever
Jealous:Kıskanç
Reliable:Güvenilir,inanılır
Serious:Ciddi
Shy:Utangaç
Optimistic:iyimser
Pessimistic:Kötümser
Punctual:Dakik
Aggresive:Agresiv,sinirli
Anxious:Tedirgin,endişeli
sensitive :Hassas
PYSİCAL DESCRİPTİON FİZİKSEL TANIMLAMA
Overweight:Kilolu
Slim:Zayıf,hoş
Muscular:Kaslı
Attactive:Çekici
Bony:Kemikli
Bald:Kel
Thin:ince
Pretty:hoş,narin
Plump:Semiz,Balık etli,etine dolgun
He is bonny:O kemiklidir
She is plump:obalıketlidir.(O semizdir.)
She is Anxious.O tedirgindir.(Endişelidir)
Supportive:Destekleyici She is supportive.O destekleyicidir.
Blonde:Sarışın Blond:erkekler için sarışın.He is blond. She is blonde.
Slanting:çekik
Hazel:ela
Fair:Kumral. She is fair.
Dark:Koyu He is dark. O esmerdir.
Tanned:Bronz
What is he like? Onasıldır? He is supportive and reliable. O destekleyici ve güvenilirdir.
What is she like? She is plump.O balıketlidir.
What was she like? O nasıldı? She was pretty.O hoştu.
What does she look like? O nasıl görünüyor? She looks like fat. O şişman görünüyor.
She has got wavy hair.Odalgalı saçlara sahiptir.
He is tall With short black hair: O uzun ve siyah saça sahiptir.
How much does she weight? O kaç kilodur?
Face:Yüz Facebook:Yüz kitabı
Shape:Şekil
Round:Yuvarlak.
What is she like? O nasıl biri? She is talkative. O konuşkandır.
What is she like? She is happy. O mutludur.
What is she like? She is reliable. O güvenilirdir.
What is she like? She is hardworking. O çalışkandır.
JUST,ALREADY,YET,EVER-NEVER,SİNCE-FOR
ALREADY-YET
“Already” şu anda, bu durumda, konuştuğumuz anda anlamına gelir. Yalnızca olumlu cümlede kullanılır. Cümledeki yeri yardımcı fiil “have” ile asıl fiil arasındadır.
“Yet” henüz anlamını taşır. Bu kelime ise soru ve olumsuz cümlelerde kullanılır. Yani “yet” kullanılarak sorulan bir soru cümlesine olumlu cevap vermek isteniyorsa “already”, olumsuz cevap vermek isteniyorsa “yet” kullanarak cevap verilir. “Yet”in cümledeki yeri sondadır.
Has the director come yet?
Henüz (Şu ana kadar) müdür geldi mi?
Yes, he has already come.
Evet, o geldi. (O halen gelmiş bulunuyor, şu anda buradadır.)
No, he has not come yet.
Hayır, o henüz gelmedi.
EVER-NEVER
Her ikisi de “hiç” anlamına gelir. “Ever” soru cümlelerinde, “never” ise olumsuz cümlelerde kullanılır.
Have you ever been to Japan?
Siz hiç Japonya’da bulundunuz mu?
Yes, I have been to Japan.
Evet, ben Japonya’da bulundum.
No, I have never been to Japan.
Hayır, ben Japonya’da hiç bulunmadım.
JUST
Henüz bitmiş bir işi ifade etmek için, cümleyi yardımcı fiil ile asıl fiil arasına “just” koyarak kurulur.
I have just locked the door.
Kapıyı tam şimdi kilitledim.
Ali has just come home.
Ali tam şimdi eve geldi.
Have they just gone out?
Onlar tam şimdi mi gittiler?
Since – For
Bu edatların ikisi de Türkçe’de “den beri” anlamına gelir. Yani Türkçe’deki, “den beri” İngilizce’de iki türlü söylenir.
“Since”den sonra daima bir zaman adı gelir. “For”dan sonra ise daima bir zaman süresi gelir. (Bir zaman ölçüsü)
since last week
geçen haftadan beri
since last summer
geçen yazdan beri
since last year
geçen seneden beri
since one o’clock
saat birden beri
since two o’clock
saat ikiden beri
since twelve o’clock
saat onikiden beri
since Sunday
pazardan beri
Veya bir sene adı, yani belli bir tarih konulur.
Since 1936
1936’dan beri
Since 1950
1950’den beri
“For” edatını kullanmak istenirse “for”dan sonra bir zaman ölçüsü koymak gerekir.
For one minute
bir dakikadan beri
For two hours
iki saatten beri
For three days
üç günden beri
For five weeks
beş haftadan beri
For ten years
on yıldan beri
I have lived in İstanbul for ten years.
On yıldan beri İstanbul’da oturdum. (yaşadım.)
I have studied at home since 6 o’clock.
Saat altıdan beri evde çalıştım.
I have studied at home for one hour.
Bir saatten beri evde çalıştım.
(Veya bir saattir evde çalıştım.)
She has painted three pictures since last month.
O, geçen aydan beri üç resim yaptı.
How long have you been in this country?
Ne kadar zamandan beri bu ülkede kaldınız?
I have been in this country since last year.
Geçen yıldan beri bu ülkede kaldım.
Let’s ile cümle kurarken özne kullanmamıza gerek kalmıyor, çünkü let kelimesinin sonuna kesme işaretiyle eklenen “us” sözcüğü bu cümlenin öznesiymiş gibi davranıyor. Bu sözcükle içinde bulunduğumuz grubu kastediyoruz. Az önce shall ile soru cümlesi şeklinde yaptığımız cümleleri şimdi let’s kullanarak olumlu cümleye çevirmeye çalışalım:
Let’s come at eight o’clock. – Saat sekizde gelelim.
Let’s play hide-and-seek in the garden. – Bahçede saklambaç oynayalım.
Let’s rent a car tomorrow. – Yarın bir araba kiralayalım.
Konuları üstünkörü anlatıp geçme heveslisi bir öğretmen olsaydım şimdi çoktan what about’a geçmiştim ama bu ilk cümlede beni rahatsız eden bir şey var ve sizinle paylaşmak istiyorum. Birinci cümle, sanki shall ile kurduğumuz cümlenin olumlu hali değilmiş gibi hissediyorum. Shall cümlesinde “geleyim mi” derken kendisini kastediyordu ama let’s cümlesinde “gelelim” derken bir grubu kastediyor. Buna yol açan şey de let kelimesinin sonundaki, “bizi, bize” anlamını veren “us” nesne zamiri. Peki o zaman us’ı kaldırıp, yerine “beni, bana” anlamına gelen “me” nesne zamirini yazarsam acaba nasıl olur:
Let me come at eight o’clock. – Saat sekizde geleyim.
Gerçekten de çok güzel oldu. O zaman demek ki let’in sonuna farklı nesne zamirleri getirerek başkaları adına önerilerde bulunmak mümkün olabiliyormuş:
Let her come at eight o’clock. – Saat sekizde gelsin.
Let them come at eight o’clock. – Saat sekizde gelsinler.
Let him live. – Bırak yaşasın.
Let it be. – Bırak olsun.
Let’s ile olumsuz cümleler de kurabiliyoruz demiştik. Yapmamız gereken tek şey, yanına “not” sözcüğünü getirmek:
Let’s not sleep here. – Burada uyumayalım.
Let’s not leave him alone. – Onu yalnız bırakmayalım.
Let’s not take it with us. – Onu yanımızda götürmeyelim.
Let’s ile bir cümle kurduktan sonra, cümlenin sonuna ”olur mu” anlamında bir onaylama sorusu eklemek istersek bunu shall ile yapabiliyoruz. Yapalım o zaman:
Let’s sleep here, shall we? – Burada uyuyalım, olur mu?
Let’s leave him alone, shall we? – Onu yalnız bırakalım, olur mu?
Let’s not take it with us, shall we? – Onu yanımızda götürmeyelim, olur mu?
What about ve how about yapılarını beraber anlatacağım çünkü aralarında anlam ve kullanım yönünden hiçbir fark yok. İkisi de “ne dersin?” anlamı katıyor ve cümleye bu ifadelerle başlıyoruz. Let’s kullanımında olduğu gibi, bunlarda da cümleye özne getirmiyoruz. Ancak, let’s ve shall’den farklı olarak, peşlerinden bir nesne veya nesneleştirilmiş fiil geliyor. Daha önceki derslerimde, fiilleri nesneleştirmek için sonlarına -ing takısı getirdiğimizden bahsetmiştim. Ing- takısının -iyor anlamının haricinde bu tür bir işlevi de var. O zaman, shall ve let’s ile yaptığımız önerileri bir de bu ifadelerle yapalım:
What/how about coming at eight o’clock? – Saat sekizde gelmeye ne dersin?
What/how about playing hide-and-seek in the garden? – Bahçede saklambaç oynamaya ne dersin?
What/how about renting a car tomorrow? – Yarın bir araba kiralamaya ne dersin?
Bu ifadelerden sonra nesne de gelebiliyor demiştik; getirelim bakalım nasıl oluyormuş:
What/how about a small and powerful laptop? – Küçük ve hızlı bir dizüstü bilgisayara ne dersin?
What/how about England or Spain? – İngiltere veya İspanya’ya ne dersin?
What/how about a house with a large pool? – Büyük havuzlu bir eve ne dersin?
Why don’t kullanımına bakalım. Her ne kadar why don’t tek yetkiliymiş gibi görünse de, bu kullanımı why doesn’t şeklinde de duyabilirsiniz. Hani şu film dublajlarında sıkça duyduğunuz “Hey dostum, neden bugün balığa gitmiyoruz?” gibi cümleleri why don’t ile kuruyorlar. Tabi bu soruyu soran kişi, balığa gitmemelerinin altında yatan sebepleri öğrenmek için bu soruyu sormuyor; öneride bulunuyor. O zaman biz de aynı örnek cümlelerimizi why don’t ile kurarak önerilerde bulunalım:
Why don’t I come at eight o’clock? – Neden saat sekizde gelmiyorum?
Why don’t we play hide-and-seek in the garden? – Neden bahçede saklambaç oynamıyoruz?
Why don’t we rent a car tomorrow? – Neden yarın bir araba kiralamıyoruz?
Why doesn’t a hak geçmesin:
Why doesn’t she see a doctor? – Neden bir doktora görünmüyor?
Why doesn’t he take a leave? – Neden izine ayrılmıyor?
Evet… Öneride bulunmayla ilgili olarak söyleyeceklerimin hepsi bu. Yine de son olarak birkaç ayrıntıdan bahsedeceğim.
What about ifadesi, “ne dersin” anlamının yanı sıra “peki ya” anlamında da sıkça kullanılan bir yapı:
What about you John? – Peki ya sen John?
What about our money? – Peki ya bizim paramız?
What about the other passengers? – Peki ya diğer yolcular?
En son Admin tarafından Paz Ocak 28, 2018 10:28 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 3 kere değiştirildi
Teok Hazırlıkları Kelimeler ve Kelime grupları
volunteer: istekli
Kind of= Sort of=
Ought to=should=ı=have to=must
Had better=r
l had better on home.
Eve gitsem iyi olur.
instead of:yerine
Explain=clarify:Açıklamak
As.......AS:e kadar Mary is old as John:MaryJohn kadar yaşlıdır.
SİMİLAR TO:benzer
Different from: den farklı
The same as:ile aynı
ago:önce
Two years ago:iki yıl önce
used to:alışık
Can:e bilmek.
Could:e bilirdi.
l believe:Trust in:
l Think:=İn my opinion:bence
l don't think so: Ben öyle düşünmüyorum.
That's right!=lt's true.
How long have you been here?
if:eğer
İf l were you:YERİNDE olsaydım
İf l were you l wouldn't eat so much junk food.
wealthy:=rich
nervous:=angry
exhausting:=Tiring
Embarrased:=Shy
CHORES:
building blocks inşaat blokları
clean up the house:
cook the mealh .
couch kanepe=sofa
empty the dishwasher .
housework =Chores
load the dishwasher.
obligation =has to= have to=must=should
poem şiir
put away kenara koymak
respect saygı
responsible sorumlu
set the table masayı hazırlamak
share paylaşmak
sibling kardeş
household ev ya da aileye ait
desk masa
neat derli toplu
plant bitki, çiçek
potted saksıda, dikili
peer yaşıt, akran
assessment değerlendirme
weed: yabani ot
sluggish=lazy=tembel,miskin
naughty.yaramaz,haylaz,afacan.
Terrific=wonderfull
be fond of: düşkün olmak, bayılmak, meraklısı olmak, sevmek
Can't stand:Katlanamamak.
l can't stand listening to metal music.
DO HOMEWORK:
Do the dishes.
Do good:İyilik yap.
Casual=daily.Günlük
old fashion:eski moda.
ridiculous:gülünç
bearable:Katlanılabilir
Unbearable:Katlanılmaz
Terrific:Harika=wonderfull
be fond of: düşkün olmak, bayılmak, meraklısı olmak, sevmek
Can't stand:Katlanamamak.
l can't stand listening to metal music.
How about:Ne dersin?
How about prepare breakfast?
Let's go!
Make an effort:Çaba sarfetmek
Make fire:Ateş yakmak
Make a joke:Şaka yapmak.
Makethe bad:Yatağı düzeltmek.
Make sure:Eminolmak
Make phone call:Telefon görüşmesiyapmak
Do drawing.Resim yap.
Do a crossword:Çapraz bulmaca çöz.
Do chores:Ev işleriniyap.
Do harm:Zarar ver.
Do your best:en iyisini yap.
Always:%100
Often: %75
Usually=generally:%50
Sometimes: %25
Rarely:Seldom:%10
Never:%0
Three times a week:
Twice a year:
Every day
Once a week:
Fourtimes a year:
Once a month:
Cook meals:
Visit parents:
Have a shower=Take shower:
Twice a week:
Get rid of anxiety:Endişelerinden kurtulmak.
What time does the train arrive?
lt .......... at half past five.
Whar time did the consert start?
lt..........at a quarter to six.
What would you like to have?
l'd ...... some tea.
How would you like your tea?
With milk please.
Could you give me the recipe?
Put somebody through:Birini telefona bağlamak
Present=gift:
That'd be great:Harika olur!
Unfortunately:malesef
in a … manner : … şekilde (zarf yerine)
I hope you treat in a suitable manner in the saloon.
manner:tavır ve hareket, tutum, davranış
in a … manner : … şekilde (zarf yerine)
I hope you treat in a suitable manner in the saloon.
tear : göz yaşı
tear : göz yaşı
Do not belive in her crocodile tears.
Onun timsah gösyaşlarına inanma.
get on with : biriyle geçinmek.
I like being in the nature.Because I am an adventurous character ,I am aware of my weaknesses and strengths .
Doğada bulunmayı seviyorum . Maceraperest bir kişiliğe sahip olduğum için zayıf ve güçlü yönlerimin farkıdayım.
ambitious : hırslı, tutkulu
easy-going : sakîn, hoşgörülü, müsamahakâr, müsamahalı, toleranslı,metanetli
An ambitious student must work hard too but they shouldn’t forget to be easy-going !
Hırslı bir öğrenci çok ders çalışmalı ama hoşgörüyüde elden bırakmamalı.
generous :cömert (madden ve manen)
unselfish : fedakâr, özverili, bencil değil (olmayan)
My strengths are being generous and unselfish.
Güçlü taraflarım cömert ve fedarkarlığımdır.
* WHEN : Anlatılan olayda zaman, ya da -de,-da anlamlarına gelmektedir.
- When I went home, my mother was outside. (Eve gittiğimde -gittiğim zaman- annem dışardaydı.)
- I was watching television when George called me. (George beni aradığı zaman televizyon izliyordum.)
* When in anlamından sonra bilinmesi gereken diğer nokta, kullanılışıdır. When den sonra gelen cümle kesinlikle past tense olmak zorundadır. Sürekli zamandan önce when kullanamayız. Cümlenin anlamına da bakıldığında when in past tense ten önce kullanılmasının ne kadar anlamlı olduğunu görebilirsiniz. Bu hatırlatmadan sonra örneklerimizi çoğaltabiliriz.
- When it started raining, we were waiting for bus. (Yağmur yağmaya başladığında otobüs bekliyorduk.)
- When she saw me, I was going to the cinema with my friends. (O beni gördüğünde, arkadaşlarım ile sinemaya gidiyordum.)
- Nilay was driving Ankara, when she had an accident. (Nilay kaza yaptığında, Ankara"ya gidiyordu.)
*When in kullanıldığı cümlenin cümlenin başında ya da ortasında olması önemli değildir, anlam değişmez, sadece when in past tense kullanılan cümleden önce kullanılması gerekmektedir.
* WHILE : Geçmişte belli bir zamanda sürekli olarak meydana gelen olayları anlatırken kullanılır. -iken anlamına gelir.- While I was going to the school, I saw my uncle. (Okula gidiyorken -giderken-, amcamı gördüm.)
- While my mother was washing the dishes, the phone rang. (Annem bulaşıkları yıkarken telefon çaldı.)
-The teacher came while the students were running in the classroom. (Öğrenciler sınıfta koşarker -koşuyorken- öğretmen geldi.)
* Böyle geçmişte biri olup biten, diğeri devam eden iki olayı anlatırken, cümlemizde ya when ya da while kullanırız, ikisi de aynı anda aynı cümlede kullanılamaz. Ama cümlelerde when de kullansak, while da kullansak anlamda bir değişme olmaz.
- While I was doing my homework, my brother went outside. (Ben ödevimi yaparken, kardeşim dışarıya çıktı.)
- I was doing my homework when my brother went outside.(Kardeşim dışarıya çıktığı zaman ödevimi yapıyordum.)
- My brother went outside, while I was doing my homework.
- When my brother went outside, I was doing my homework.
The Hagia Sophia Museum:
The Tower Bridge :Kule Köprüsü (Londra)
The Kremlin Palace and Red Square:Kremlin Sarayı ve Kızıl Meydan
The Eiffel Tower:
The Statue of Liberty:
attractions :turistik yerler
Moscow: Moskova
Russia:Rusya
France: Fransa
The USA ABD: (Amerika Birleşik Devletleri)
The UK: Birleşik Krallık (United Kingdom)
structure: yapı, mimari
historic places :
ancient :
incredible :
lovely:
Taj Mahal: Tac Mahal
architectural style:
Niagara Falls:
Blue Mosque :
Big Ben: parlamento binasındaki büyük saat çanı (İngiltere)
Great Pyramid (of Giza) :Keops Piramidi (Khufu Piramidi, Büyük Piramit)
rather ; dan, den çok; -mektense, dense
convenient: =Suitable
everything you need :
truly: =really
province: bölge
location: yer, mekân
recreational activities :hoşça vakit geçirme için yapılan aktiviteler
inland: iç, içte olan; denizden uzak
with a history going back over 6,000 years :altı bin yıldan fazlaya dayanan bir geçmişi ile
junction point: kavşak (bağlantı) noktası
Anatolia: Anadolu
Mediterranean Sea: Akdeniz
chilly: serin
damp: ıslak
Caribbean: Karayipler
island :
friendly:
smiling people:
majestic: görkemli, muhteşem, ihtişamlı
spring :bahar
mild: ılıman, orta
temperature: sıcaklık
the year around: yıl boyunca
banana trees: muz ağaçları
coconut palms: hindistancevizi ağaçları
memorable: unutulmaz
experience :deneyimlemek, yaşamak,deneyim EXPERİENCED:Deneyimli
capital: başkent
official language: resmi dil
total population:toplam nüfus
approximately: yaklaşık olarak
currency: para birimi
special/traditional dishes :özel/geleneksel yemekler
along :boyunca, yan yana
coast: sahil
north-western :kuzey batı
tomb:mezar, türbe
ski:kayak
a very rich cuisine: çok zengin bir mutfak
dessert: tatlı
candied chestnut :kestane şekeri
hostel : han, yurt, pansiyon, misafirhane
for every budget: her bütçeye uygun; için
large size paper : büyük boyutlarda kağıt
effectively: etkin; etkili bir şekilde EFFECTİVE:etkili
grammar and spelling: dilbilgisi ve yazım
punctuation and capitalization: noktalama ve büyük harf kuralları
exchange: değiştirmek, alıp-vermek
accommodation konaklama
all-inclusive resort herşey dahil tatil
architect mimar
architectural mimari
banana trees muz ağaçları
bed and breakfast yatak ve kahvaltı
bridge köprü
budget bütçe
capital sermaye, anapara, başkent
cave mağara
chilly serin, soğuk
church kilise
civilization medeniyet
climate iklim
clock tower saat kulesi
coconut palms hindistan cevizi ağaçları
construct inşa etmek
currency para birimi, döviz
damp nemli
design dizayn etmek
Egyptian Mısır
emperor imparator
empire imparatorluk
exchange information bilgi alışverişi
experience deneyim
explore keşfetmek
express preference ekspress tercihi
give reasons gerekçe
historic tarih
historic sites tarihi yerler
historical tarihi
hostel pansiyon
island ada
language dil
liberty özgürlük
location konum, yer
majestic mountains büyük dağlar
Mediterranean Akdeniz
memorable unutulmaz
mosque cami
multicultural çok kültürlü
museum müze
Ottoman Osmanlı
palace saray
population nüfus
province il, vilayet
pyramid piramit
recreational activities dinlenme etkinlikleri
sandy beaches kumlu plajlar
scene sahne
seaside sahil
sightseeing vacation gezi tatil
ski resort kayak merkezi
special özel
square kare
statue heykel
structure yapı
temperature sıcaklık, derece
the Caribbean Karayip
tomb mezar
tourist attraction turistik yerler
tower kule
trader tüccar
travel seyahatra
tropical flowers tropikal çiçekler
vacation tatil
various çeşitli
waterfall çağlayan
weather hava
wonder şaşkınlık
worker işçi
ancient antik
incredible inanılmaz
lovely çekici, harika
Niagara Falls Niagara Şelaleleri
build inşa etmek
convenient elverişli, uygun
focal point odak noktası
civilisation medeniyet
junction point kavşak
prophet peygamber
crystal-clear çok berrak
mild ılıman, orta
coast sahil
dessert tatlı
candied chestnut kestane şekeri
accommodation konaklama
all-inclusive resort herşey dahil tatil
architect mimar
architectural mimari
banana trees muz ağaçları
bed and breakfast yatak ve kahvaltı
bridge köprü
budget bütçe
capital sermaye, anapara, başkent
cave mağara
chilly serin, soğuk
church kilise
civilization medeniyet
climate iklim
clock tower saat kulesi
coconut palms hindistan cevizi ağaçları
construct inşa etmek
currency para birimi, döviz
damp nemli
design dizayn etmek
Egyptian Mısır
emperor imparator
empire imparatorluk
exchange information bilgi alışverişi
experience deneyim
explore keşfetmek
express preference ekspress tercihi
give reasons gerekçe
historic tarih
historic sites tarihi yerler
historical tarihi
hostel pansiyon
island ada
language dil
liberty özgürlük
location konum, yer
majestic mountains büyük dağlar
Mediterranean Akdeniz
memorable unutulmaz
mosque cami
multicultural çok kültürlü
museum müze
Ottoman Osmanlı
palace saray
population nüfus
province il, vilayet
pyramid piramit
recreational activities dinlenme etkinlikleri
sandy beaches kumlu plajlar
scene sahne
seaside sahil
sightseeing vacation gezi tatil
ski resort kayak merkezi
special özel
square kare
statue heykel
structure yapı
temperature sıcaklık, derece
the Caribbean Karayip
tomb mezar
tourist attraction turistik yerler
tower kule
trader tüccar
travel seyahatra
tropical flowers tropikal çiçekler
vacation tatil
various çeşitli
waterfall çağlayan
weather hava
wonder şaşkınlık
worker işçi
ancient antik
incredible inanılmaz
lovely çekici, harika
Niagara Falls Niagara Şelaleleri
build inşa etmek
convenient elverişli, uygun
focal point odak noktası
civilisation medeniyet
junction point kavşak
prophet peygamber
crystal-clear çok berrak
mild ılıman, orta
coast sahil
dessert tatlı
candied chestnut kestane şekeri
rafting rafting
trekking doğa yürüyüşü
rock–climbing kaya tırmanışı
parachute diving paraşütle dalmak
swimming yüzmek
cycling bisiklet sürmek
running koşmak
caving mağaracılık
ice–climbing buz tırmanışı
canoeing kano
hard zor
easy kolay
tiring yorucu
boring sıkıcı
entertaining eğlenceli
dangerous tehlikeli
challenging büyüleyici
fascinating etkileyici
heart-stopping kalp durması
safety güvenli
protect korumak
injured yaralı
helmet kask
first-aid ilk yardım
basic medical treatment temel tıbbı tedavi
a hard hat to protect your head başını korumak için sert şapka
the state of not being dangerous or harmful tehlikeli ya da zararlı olmama durumu
extremely shocking or exciting tamamiyle şok edici ve heyecan verici
hurt or in pain incinmek ya da acı içinde olmak
to keep someone from something dangerous or bad birini tehlikeli bir durumdan kurtarmak
adventure sport macera sporu
extreme sports sıradışı sporlar
following sıradaki
safety item güvenlik teçhizatları
ankle ayak bileği
proper footwear uygun ayakkabı
first-aid kit ilk yardım kiti
adrenalin seeker adrenalin arayanlar
brackets parantez
comparison karşılaştırma
concept kavram
consider düşünmek
decide on karar vermek
eye-catching göz alıcı
freedom özgür
hang gliding deltakanatla uçuş
hot air balloon ride sıcak hava balonuyla uçuş
kayaking kayak
manufacturer üretici
movements hareket
mysterious gizemli
narrative öykü
nature doğa
parkour runner parkur koşucusu
real size gerçek boyut
reason sebep
scenery manzara
scuba diving oksijen tüpüyle dalış
skateboarding kaykay
skillful yetenekli, kabiliyetli
suitable uygun
TOURİSM
Lesson 1
60. Sayfadaki Kelimeler
The Hagia Sophia Museum: Ayasofya Müzesi
The Tower Bridge :Kule Köprüsü (Londra)
The Kremlin Palace and Red Square:Kremlin Sarayı ve Kızıl Meydan
The Eiffel Tower: Eiffel Kulesi
The Statue of Liberty: Özgürlük Heykeli
attractions :turistik yerler
Moscow: Moskova
Russia:Rusya
France: Fransa
The USA ABD: (Amerika Birleşik Devletleri)
The UK: Birleşik Krallık (United Kingdom)
structure: yapı, mimari
historic places :tarihi yerler
ancient :antik,eski
incredible :inanılmaz, hayret verici
lovely: çekici, harika, çok hoş ve güzel
Taj Mahal: Tac Mahal
architectural style: mimari tarz
Niagara Falls: Niagara Şelaleleri
Blue Mosque :Sultanahmet Camii
Big Ben: parlamento binasındaki büyük saat çanı (İngiltere)
Great Pyramid (of Giza) :Keops Piramidi (Khufu Piramidi, Büyük Piramit)
Egyptian :Mısır’a ait; ile ilgili
workers: işçiler
to build :inşa etmek
weather: hava
what is the weather like there? Orada havalar nasıl?
seaside: deniz kenarı
historic buildings: tarihi binalar
historic sites: tarihi alanlar, yerler
to me: bana göre
rather ; dan, den çok; -mektense, dense
mountains: dağlar
convenient: elverişli, uygun=Suitable
everything you need :ihtiyacın olan her şey
truly: gerçekten=really
province: bölge
location: yer, mekân
climate: iklim
recreational activities :hoşça vakit geçirme için yapılan aktiviteler
dishes: yemekler
accommodation :konaklama
Cleopartra’s Gate: Cleopatra Kapısı
Roman Road: Roma Yolu
Grand Mosque: Büyük Camii
south: güney
central: orta, merkez
inland: iç, içte olan; denizden uzak
with a history going back over 6,000 years :altı bin yıldan fazlaya dayanan bir geçmişi ile
an important stop: önemli bir durak
traders: tüccarlar
focal point: odak noktası
civilisations: medeniyetler
Roman Empire:Roma İmparatorluğu
Cilicia: Kilikya
junction point: kavşak (bağlantı) noktası
Anatolia: Anadolu
Mediterranean Sea: Akdeniz
chilly: serin
damp: ıslak
winters: kışlar
prophet: peygamber
after a tiring day yorucu bir günün ardından
all-inclusive her şey dâhil
bed and breakfast: yalnız yatak ve kahvaltı
multicultural: çok kültürlü
Caribbean: Karayipler
island :ada
friendly: dost canlısı, cana yakın
smiling people: güler yüzlü, güleç insanlar
majestic: görkemli, muhteşem, ihtişamlı
green :yeşil
sandy: kumlu
crystal-clear: çok berrak
spring :bahar
mild: ılıman, orta
temperature: sıcaklık
the year around: yıl boyunca
banana trees: muz ağaçları
coconut palms: hindistancevizi ağaçları
memorable: unutulmaz
experience :deneyimlemek, yaşamak,deneyim EXPERİENCED:Deneyimli
capital: başkent
official language: resmi dil
total population:toplam nüfus
approximately: yaklaşık olarak
currency: para birimi
special/traditional dishes :özel/geleneksel yemekler
along :boyunca, yan yana
coast: sahil
north-western :kuzey batı
tomb:mezar, türbe
ski:kayak
a very rich cuisine: çok zengin bir mutfak
dessert: tatlı
candied chestnut :kestane şekeri
hostel : han, yurt, pansiyon, misafirhane
for every budget: her bütçeye uygun; için
large size paper : büyük boyutlarda kağıt
effectively: etkin; etkili bir şekilde EFFECTİVE:etkili
grammar and spelling: dilbilgisi ve yazım
punctuation and capitalization: noktalama ve büyük harf kuralları
exchange: değiştirmek, alıp-vermek
accommodation konaklama
all-inclusive resort herşey dahil tatil
architect mimar
architectural mimari
banana trees muz ağaçları
bed and breakfast yatak ve kahvaltı
bridge köprü
budget bütçe
capital sermaye, anapara, başkent
cave mağara
chilly serin, soğuk
church kilise
civilization medeniyet
climate iklim
clock tower saat kulesi
coconut palms hindistan cevizi ağaçları
construct inşa etmek
currency para birimi, döviz
damp nemli
design dizayn etmek
Egyptian Mısır
emperor imparator
empire imparatorluk
exchange information bilgi alışverişi
experience deneyim
explore keşfetmek
express preference ekspress tercihi
give reasons gerekçe
historic tarih
historic sites tarihi yerler
historical tarihi
hostel pansiyon
island ada
language dil
liberty özgürlük
location konum, yer
majestic mountains büyük dağlar
Mediterranean Akdeniz
memorable unutulmaz
mosque cami
multicultural çok kültürlü
museum müze
Ottoman Osmanlı
palace saray
population nüfus
province il, vilayet
pyramid piramit
recreational activities dinlenme etkinlikleri
sandy beaches kumlu plajlar
scene sahne
seaside sahil
sightseeing vacation gezi tatil
ski resort kayak merkezi
special özel
square kare
statue heykel
structure yapı
temperature sıcaklık, derece
the Caribbean Karayip
tomb mezar
tourist attraction turistik yerler
tower kule
trader tüccar
travel seyahatra
tropical flowers tropikal çiçekler
vacation tatil
various çeşitli
waterfall çağlayan
weather hava
wonder şaşkınlık
worker işçi
ancient antik
incredible inanılmaz
lovely çekici, harika
Niagara Falls Niagara Şelaleleri
build inşa etmek
convenient elverişli, uygun
focal point odak noktası
civilisation medeniyet
junction point kavşak
prophet peygamber
crystal-clear çok berrak
mild ılıman, orta
coast sahil
dessert tatlı
candied chestnut kestane şekeri
accommodation konaklama
all-inclusive resort herşey dahil tatil
architect mimar
architectural mimari
banana trees muz ağaçları
bed and breakfast yatak ve kahvaltı
bridge köprü
budget bütçe
capital sermaye, anapara, başkent
cave mağara
chilly serin, soğuk
church kilise
civilization medeniyet
climate iklim
clock tower saat kulesi
coconut palms hindistan cevizi ağaçları
construct inşa etmek
currency para birimi, döviz
damp nemli
design dizayn etmek
Egyptian Mısır
emperor imparator
empire imparatorluk
exchange information bilgi alışverişi
experience deneyim
explore keşfetmek
express preference ekspress tercihi
give reasons gerekçe
historic tarih
historic sites tarihi yerler
historical tarihi
hostel pansiyon
island ada
language dil
liberty özgürlük
location konum, yer
majestic mountains büyük dağlar
Mediterranean Akdeniz
memorable unutulmaz
mosque cami
multicultural çok kültürlü
museum müze
Ottoman Osmanlı
palace saray
population nüfus
province il, vilayet
pyramid piramit
recreational activities dinlenme etkinlikleri
sandy beaches kumlu plajlar
scene sahne
seaside sahil
sightseeing vacation gezi tatil
ski resort kayak merkezi
special özel
square kare
statue heykel
structure yapı
temperature sıcaklık, derece
the Caribbean Karayip
tomb mezar
tourist attraction turistik yerler
tower kule
trader tüccar
travel seyahatra
tropical flowers tropikal çiçekler
vacation tatil
various çeşitli
waterfall çağlayan
weather hava
wonder şaşkınlık
worker işçi
ancient antik
incredible inanılmaz
lovely çekici, harika
Niagara Falls Niagara Şelaleleri
build inşa etmek
convenient elverişli, uygun
focal point odak noktası
civilisation medeniyet
junction point kavşak
prophet peygamber
crystal-clear çok berrak
mild ılıman, orta
coast sahil
dessert tatlı
candied chestnut kestane şekeri
ADVENTURES KONUSUNDAKİ BİLİNMEYEN KELİMELER
rafting rafting
trekking doğa yürüyüşü
rock–climbing kaya tırmanışı
parachute diving paraşütle dalmak
swimming yüzmek
cycling bisiklet sürmek
running koşmak
caving mağaracılık
ice–climbing buz tırmanışı
canoeing kano
hard zor
easy kolay
tiring yorucu
boring sıkıcı
entertaining eğlenceli
dangerous tehlikeli
challenging büyüleyici
fascinating etkileyici
heart-stopping kalp durması
safety güvenli
protect korumak
injured yaralı
helmet kask
first-aid ilk yardım
basic medical treatment temel tıbbı tedavi
a hard hat to protect your head başını korumak için sert şapka
the state of not being dangerous or harmful tehlikeli ya da zararlı olmama durumu
extremely shocking or exciting tamamiyle şok edici ve heyecan verici
hurt or in pain incinmek ya da acı içinde olmak
to keep someone from something dangerous or bad birini tehlikeli bir durumdan kurtarmak
adventure sport macera sporu
extreme sports sıradışı sporlar
following sıradaki
safety item güvenlik teçhizatları
ankle ayak bileği
proper footwear uygun ayakkabı
first-aid kit ilk yardım kiti
adrenalin seeker adrenalin arayanlar
brackets parantez
comparison karşılaştırma
concept kavram
consider düşünmek
decide on karar vermek
eye-catching göz alıcı
freedom özgür
hang gliding deltakanatla uçuş
hot air balloon ride sıcak hava balonuyla uçuş
kayaking kayak
manufacturer üretici
movements hareket
mysterious gizemli
narrative öykü
nature doğa
parkour runner parkur koşucusu
real size gerçek boyut
reason sebep
scenery manzara
scuba diving oksijen tüpüyle dalış
skateboarding kaykay
skillful yetenekli, kabiliyetli
suitable uygun
En son Admin tarafından Ptsi Ocak 29, 2018 1:09 am tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi
İNGİLİZCE 8.SINIF TÜM ÜNİTELERİN KELİMELERİ
8. Sınıf 1. Ünite Friendship Kelime Listesi
İNGİLİZCE KELİME
TÜRKÇE ANLAMI
have party parti düzenlemek
go for a walk yürüyüşe çıkmak
go to the movie / concert sinemaya / konsere gitmek
study together birlikte çalışmak
eat out dışarıya yemeğe çıkmak
play computer game bilgisayar oyunu oynama
watch movie at home evde film izlemek
chit-chat sohbet etmek
romance romantik film
comedy komedi filmi
sci-fi bilim-kurgu filmi
thriller gerilim
go out of town / city şehir dışına çıkmak
meet friend arkadaşla buluşmak
visit relatives akrabaları ziyaret etmek
go to the shopping mall alışveriş merkezine gitmek
study for exam sınava çalışmak
barbecue mangal / ızgara
birthday party doğum günü partisi
volleyball tournament voleybol turnuvası
picnic piknik
tennis match tenis maçı
nature walking doğa yürüyüşü
soccer match futbol maçı
bicycle race bisiklet yarışı
computer game tournament bilgisayar oyunu turnuvası
play soccer futbol oynama
back up = help somebody desteklemek, yardımcı olmak
buddy dost, arkadaş
count on = depend on somebody birine güvenmek
get on well with biriyle iyi geçinmek
stranger yabancı
have something in common with someone biriyle ortak noktası olmak
have the same interest aynı ilgi alanlarına sahip olmak
visit for a short time = call on kısa süreli ziyarette bulunmak
glad hoşnut, mutlu, memnun
promise söz vermek
swear and içmek, yemin etmek
imagine = think of düşünmek
depressed or sad = feel blue kederli, üzgün, keyifsiz
close friend yakın arkadaş
8. Sınıf 2. Ünite Teen Life Kelime Listesi
İNGİLİZCE KELİME
TÜRKÇE ANLAMI
hiking yürüyüş yapmak
mountain biking dağ bisikleti sporu
bossaball şişme trambolin üzerinde oynanan bir oyun
snow shoeing kar raketi yürüyüşü
zorbing büyük şişme bir topun içerisinde eğimli bir arazide yuvarlanarak yapılan spor
snow tubing kar tüpü üzerinde kayma
cycling bisiklet sürme
exciting heyecan verici
unusual alışılmadık, olağan dışı
trendy son moda
ridiculous gülünç
boring sıkıcı
hang out with friends arkadaşlarla vakit geçirmek, takılmak
good at / bad at bir şeyde iyi olmak / kötü olmak
fix tamir etmek
rest dinlenmek
energetic enerjik
loud yüksek sesli
unbearable dayanılmaz, çekilmez, katlanılamaz
martial art dövüş sanatları
magazine dergi
interesting ilginç
bike, bicycle bisiklet
mudguard çamurluk
seat sele, koltuk
handlebar bisiklet gidonu, yönelteci, direksiyonu
pedal pedal
chain zincir
tire lastik
gear vites
brake fren
brake lever el freni, fren kolu
frame bisiklet kasası
8. Sınıf 3. Ünite Cooking Kelime Listesi
İNGİLİZCE KELİME
TÜRKÇE ANLAMI
cauliflower karnabahar
zucchini kabak
corn mısır
green pepper yeşil biber
eggplant patlıcan
cabbage lahana
carrot havuç
mushroom mantar
garlic sarımsak
onion soğan
rice pirinç, pilav
orzo arpa şehriye
pistachio antep fıstığı
vegetable oil bitkisel yağ
flour un
sugar şeker
salt tuz
baking powder kabartma tozu
oat yulaf
bread ekmek
butter tereyağ
jam reçel
dough hamur
chicken tavuk
sheep koyun
lamb kuzu, kuzu eti
beef sığır eti
dessert tatlı
tasty lezzetli
yeast maya
heat ısıtmak
melt erimek, eritmek
bake fırında pişirmek
roast fırında kızartmak
steam buharda pişirmek
grill ızgara yapmak
peel kabuğu soymak
slice dilimlemek
cut kesmek
chop doğramak
dice küp küp kesmek
pour dökmek
mix karıştırmak, çırpmak
fry kızartma
frying pan kızartma tavası
mixing bowl karıştırma kabı
rolling pin merdane, oklava
cattle çaydanlık
traditional dish yöresel yemekler
first ilk olarak
second ikinci olarak
then sonra
after that ondan sonra
finally son olarak
boil kaynamak, kaynatmak
8. Sınıf 4. Ünite The Communication Kelime Listesi
İNGİLİZCE KELİME
TÜRKÇE ANLAMI
write a letter mektup yazmak
text a message (cep telefonundan) mesaj yazmak
leave a voicemail sesli mesaj bırakmak
make a phonecall (cep telefonundan) arama yapmak
send a fax faks göndermek
send an e-mail e-posta göndermek
leave a message note mesaj bırakmak
use social networks sosyal ağları (Facebook, Twitter vb.) kullanmak
speak face to face yüz yüze konuşmak
communication iletişim
exhibition sergi
teenager genç
sign language işaret dili
mobile phone cep telefonu
smart phone akıllı telefon
touchscreen dokunmatik ekran
display ekran
translate çeviri, tercüme
contain içermek, kapsamak
gadget alet
8. Sınıf 5. Ünite The Internet Kelime Listesi
İNGİLİZCE KELİME
TÜRKÇE ANLAMI
make new friends yeni arkadaşlar edinme
make online friends internetten arkadaşlar edinme
search for information bilgi edinmek için araştırma yapmak
research for school projects okul projesi için araştırma yapmak
do shopping alışveriş yapmak
do online shopping İnternetten alışveriş yapmak
practice English İngilizce çalışmak
social network sosyal ağ (Facebook, Twitter vb.)
account hesap
attachment ek (iletiye eklenen dosya vb.)
comment yorum
confirm onaylamak
download indirmek
upload yüklemek
login / log on (hesaba) giriş yapmak
logout / log off (hesaptan) çıkış yapmak
accept onaylamak, kabul etmek
refuse reddetmek, kabul etmemek
password şifre, parola
share photos fotoğraflar paylaşmak
register kaydolmak, hesap oluşturmak
search engine arama motoru (Google, Yandex vb.)
web browser internet tarayıcı
internet connection internet bağlantısı
web site internet sitesi
software yazılım
hardware donanım
hard disk drive sabit disk sürücüsü
processor işlemci
interaction interaktif, etkileşimli
online – offline çevrim içi – çevrim dışı
face to face yüz yüze
keep in touch irtibatta kalmak
addict bağımlı, düşkün
chart çizelge, grafik, tablo
get information bilgi almak
check sport scores spor skorlarını kontrol etmek
8. Sınıf 6. Ünite Adventures Kelime Listesi
İNGİLİZCE KELİME
TÜRKÇE ANLAMI
sky diving gökyüzü dalışı, uçaktan atlama
kayaking kanoda gitme
canoeing kano gezintisi yapma
rafting rafting sporu
hang gliding Delta kanat denen kanatlarla yapılan bir hava sporu
motor racing motorsiklet yarışı
caving mağaracılık sporu
skateboarding kaykay sporu
challenging mücadeleci
dangerous tehlikeli
fascinating büyüleyici
entertaining eğlenceli
easy kolay
hard zor
extreme sports yüksek riski olan tehlikeli sporlar
vacation tatil
mysterious gizemli
scuba diving tüple dalış
trip gezi
trekking doğa yürüyüşü sporu
rock climbing kaya tırmanışı
adventure macera
tiring yorucu
boring sıkıcı
heart-stopping nefes kesen
safety güvenli
protect koruma
injured yaralı
helmet kas
first-aid ilk yardım
sightseeing turistik yerleri gezip görme
souvenir hediyelik eşya
8. Sınıf 7. Ünite Tourism Kelime Listesi
İNGİLİZCE KELİME
TÜRKÇE ANLAMI
historic tarihi
ancient antik, eski
fantastic fantastik
interesting ilginç
fascinating büyüleyici
incredible inanılmaz
lovely şirin, sevimli
amazing şaşırtıcı
architecture mimari
building bina
scenery manzara
spectacular muhteşem
province eyalet
trader tüccar
focal odak
civilization medeniyet
junction kavşak
climate iklim
chilly serin
damp nem, nemli
recreation dinlence, eğlence
traditional geleneksel
all-inclusive her şey dahil
resort tatil yeri
island ada
mild yumuşak
temprature sıcaklık
memorable unutulmaz
warm sıcak
cuisine yenek pişirme sanatı
accomodation kalacak yer
budget bütçe
skyscraper gökdelen
castle kale
monastery manastır
tower kule
beach sahil
bridge köprü
palace saray
mosque cami
8. Sınıf 8. Ünite Chores Kelime Listesi
İNGİLİZCE KELİME
TÜRKÇE ANLAMI
wash the dishes bulaşıkları yıkamak
make the bed yatağı toplamak
do the laundry çamaşır yıkamak
load / empty the dishwasher bulaşık makinesini doldurmak / boşaltmak
set the table sofra kurmak
clean up the house evi temizlemek
dust the shelves rafların tozunu almak
vacuum the floor yerleri (elektrikli süpürgeyle) süpürmek
cook the meals yemek pişirmek
take out the garbage çöpü atmak
do the ironing ütü yapmak
hang out the washing çamaşır asmak
mop the floors yerleri paspaslamak
water the plants çiçekleri sulamak
sweep süpürmek
tidy düzeltmek, toparlamak
responsible sorumlu
weed yabani ot
8. Sınıf 9. Ünite Science Kelime Listesi
İNGİLİZCE KELİME
TÜRKÇE ANLAMI
discover keşfetmek
discoverer kaşif, keşfeden
discovery keşif, keşfedilen
invent icat etmek
inventor mucit, icat eden
invention icat
compass pusula
water screw su vidası
light bulb ampul
aircraft uçak
design dizayn, tasarım
develop geliştirmek
science bilim, fen
scientific bilimsel
scientist bilim adamı
patient sabırlı, hasta
outstanding göze çarpan, belirgin
experiment deney
disease hastalık
cosmonaut kozmonot
substance madde
glacier buzul
global warming küresel ısınma
physicist fizikçi
chemical kimyasal
chemist kimyager, eczane
engineer mühendis
geneticist genetik uzmanı
8. Sınıf 10. Ünite Natural Forces Kelime Listesi
İNGİLİZCE KELİME
TÜRKÇE ANLAMI
tornado kasırga
drought kuraklık
avalanche çığ
hurricane hortum
earthquake deprem
flood sel
landslide heyelan, toprak kayması
disaster felaket, afet
eruption patlama
injury yara, hasar, zarar
damage hasar
waste atık
shortage kıtlık
reduce azalmak
greenhouse sera
public transportation toplu taşıma
pollution kirlilik
rainfall yağış miktarı
forest orman
desert çöl
river nehir
overflow taşkın
dam baraj
flashflood su baskını
volcanic eruption volkanik patlama
blizzard tipi, şiddetli kar fırtınası
recycle geri dönüşüm
İNGİLİZCE KELİME
TÜRKÇE ANLAMI
have party parti düzenlemek
go for a walk yürüyüşe çıkmak
go to the movie / concert sinemaya / konsere gitmek
study together birlikte çalışmak
eat out dışarıya yemeğe çıkmak
play computer game bilgisayar oyunu oynama
watch movie at home evde film izlemek
chit-chat sohbet etmek
romance romantik film
comedy komedi filmi
sci-fi bilim-kurgu filmi
thriller gerilim
go out of town / city şehir dışına çıkmak
meet friend arkadaşla buluşmak
visit relatives akrabaları ziyaret etmek
go to the shopping mall alışveriş merkezine gitmek
study for exam sınava çalışmak
barbecue mangal / ızgara
birthday party doğum günü partisi
volleyball tournament voleybol turnuvası
picnic piknik
tennis match tenis maçı
nature walking doğa yürüyüşü
soccer match futbol maçı
bicycle race bisiklet yarışı
computer game tournament bilgisayar oyunu turnuvası
play soccer futbol oynama
back up = help somebody desteklemek, yardımcı olmak
buddy dost, arkadaş
count on = depend on somebody birine güvenmek
get on well with biriyle iyi geçinmek
stranger yabancı
have something in common with someone biriyle ortak noktası olmak
have the same interest aynı ilgi alanlarına sahip olmak
visit for a short time = call on kısa süreli ziyarette bulunmak
glad hoşnut, mutlu, memnun
promise söz vermek
swear and içmek, yemin etmek
imagine = think of düşünmek
depressed or sad = feel blue kederli, üzgün, keyifsiz
close friend yakın arkadaş
8. Sınıf 2. Ünite Teen Life Kelime Listesi
İNGİLİZCE KELİME
TÜRKÇE ANLAMI
hiking yürüyüş yapmak
mountain biking dağ bisikleti sporu
bossaball şişme trambolin üzerinde oynanan bir oyun
snow shoeing kar raketi yürüyüşü
zorbing büyük şişme bir topun içerisinde eğimli bir arazide yuvarlanarak yapılan spor
snow tubing kar tüpü üzerinde kayma
cycling bisiklet sürme
exciting heyecan verici
unusual alışılmadık, olağan dışı
trendy son moda
ridiculous gülünç
boring sıkıcı
hang out with friends arkadaşlarla vakit geçirmek, takılmak
good at / bad at bir şeyde iyi olmak / kötü olmak
fix tamir etmek
rest dinlenmek
energetic enerjik
loud yüksek sesli
unbearable dayanılmaz, çekilmez, katlanılamaz
martial art dövüş sanatları
magazine dergi
interesting ilginç
bike, bicycle bisiklet
mudguard çamurluk
seat sele, koltuk
handlebar bisiklet gidonu, yönelteci, direksiyonu
pedal pedal
chain zincir
tire lastik
gear vites
brake fren
brake lever el freni, fren kolu
frame bisiklet kasası
8. Sınıf 3. Ünite Cooking Kelime Listesi
İNGİLİZCE KELİME
TÜRKÇE ANLAMI
cauliflower karnabahar
zucchini kabak
corn mısır
green pepper yeşil biber
eggplant patlıcan
cabbage lahana
carrot havuç
mushroom mantar
garlic sarımsak
onion soğan
rice pirinç, pilav
orzo arpa şehriye
pistachio antep fıstığı
vegetable oil bitkisel yağ
flour un
sugar şeker
salt tuz
baking powder kabartma tozu
oat yulaf
bread ekmek
butter tereyağ
jam reçel
dough hamur
chicken tavuk
sheep koyun
lamb kuzu, kuzu eti
beef sığır eti
dessert tatlı
tasty lezzetli
yeast maya
heat ısıtmak
melt erimek, eritmek
bake fırında pişirmek
roast fırında kızartmak
steam buharda pişirmek
grill ızgara yapmak
peel kabuğu soymak
slice dilimlemek
cut kesmek
chop doğramak
dice küp küp kesmek
pour dökmek
mix karıştırmak, çırpmak
fry kızartma
frying pan kızartma tavası
mixing bowl karıştırma kabı
rolling pin merdane, oklava
cattle çaydanlık
traditional dish yöresel yemekler
first ilk olarak
second ikinci olarak
then sonra
after that ondan sonra
finally son olarak
boil kaynamak, kaynatmak
8. Sınıf 4. Ünite The Communication Kelime Listesi
İNGİLİZCE KELİME
TÜRKÇE ANLAMI
write a letter mektup yazmak
text a message (cep telefonundan) mesaj yazmak
leave a voicemail sesli mesaj bırakmak
make a phonecall (cep telefonundan) arama yapmak
send a fax faks göndermek
send an e-mail e-posta göndermek
leave a message note mesaj bırakmak
use social networks sosyal ağları (Facebook, Twitter vb.) kullanmak
speak face to face yüz yüze konuşmak
communication iletişim
exhibition sergi
teenager genç
sign language işaret dili
mobile phone cep telefonu
smart phone akıllı telefon
touchscreen dokunmatik ekran
display ekran
translate çeviri, tercüme
contain içermek, kapsamak
gadget alet
8. Sınıf 5. Ünite The Internet Kelime Listesi
İNGİLİZCE KELİME
TÜRKÇE ANLAMI
make new friends yeni arkadaşlar edinme
make online friends internetten arkadaşlar edinme
search for information bilgi edinmek için araştırma yapmak
research for school projects okul projesi için araştırma yapmak
do shopping alışveriş yapmak
do online shopping İnternetten alışveriş yapmak
practice English İngilizce çalışmak
social network sosyal ağ (Facebook, Twitter vb.)
account hesap
attachment ek (iletiye eklenen dosya vb.)
comment yorum
confirm onaylamak
download indirmek
upload yüklemek
login / log on (hesaba) giriş yapmak
logout / log off (hesaptan) çıkış yapmak
accept onaylamak, kabul etmek
refuse reddetmek, kabul etmemek
password şifre, parola
share photos fotoğraflar paylaşmak
register kaydolmak, hesap oluşturmak
search engine arama motoru (Google, Yandex vb.)
web browser internet tarayıcı
internet connection internet bağlantısı
web site internet sitesi
software yazılım
hardware donanım
hard disk drive sabit disk sürücüsü
processor işlemci
interaction interaktif, etkileşimli
online – offline çevrim içi – çevrim dışı
face to face yüz yüze
keep in touch irtibatta kalmak
addict bağımlı, düşkün
chart çizelge, grafik, tablo
get information bilgi almak
check sport scores spor skorlarını kontrol etmek
8. Sınıf 6. Ünite Adventures Kelime Listesi
İNGİLİZCE KELİME
TÜRKÇE ANLAMI
sky diving gökyüzü dalışı, uçaktan atlama
kayaking kanoda gitme
canoeing kano gezintisi yapma
rafting rafting sporu
hang gliding Delta kanat denen kanatlarla yapılan bir hava sporu
motor racing motorsiklet yarışı
caving mağaracılık sporu
skateboarding kaykay sporu
challenging mücadeleci
dangerous tehlikeli
fascinating büyüleyici
entertaining eğlenceli
easy kolay
hard zor
extreme sports yüksek riski olan tehlikeli sporlar
vacation tatil
mysterious gizemli
scuba diving tüple dalış
trip gezi
trekking doğa yürüyüşü sporu
rock climbing kaya tırmanışı
adventure macera
tiring yorucu
boring sıkıcı
heart-stopping nefes kesen
safety güvenli
protect koruma
injured yaralı
helmet kas
first-aid ilk yardım
sightseeing turistik yerleri gezip görme
souvenir hediyelik eşya
8. Sınıf 7. Ünite Tourism Kelime Listesi
İNGİLİZCE KELİME
TÜRKÇE ANLAMI
historic tarihi
ancient antik, eski
fantastic fantastik
interesting ilginç
fascinating büyüleyici
incredible inanılmaz
lovely şirin, sevimli
amazing şaşırtıcı
architecture mimari
building bina
scenery manzara
spectacular muhteşem
province eyalet
trader tüccar
focal odak
civilization medeniyet
junction kavşak
climate iklim
chilly serin
damp nem, nemli
recreation dinlence, eğlence
traditional geleneksel
all-inclusive her şey dahil
resort tatil yeri
island ada
mild yumuşak
temprature sıcaklık
memorable unutulmaz
warm sıcak
cuisine yenek pişirme sanatı
accomodation kalacak yer
budget bütçe
skyscraper gökdelen
castle kale
monastery manastır
tower kule
beach sahil
bridge köprü
palace saray
mosque cami
8. Sınıf 8. Ünite Chores Kelime Listesi
İNGİLİZCE KELİME
TÜRKÇE ANLAMI
wash the dishes bulaşıkları yıkamak
make the bed yatağı toplamak
do the laundry çamaşır yıkamak
load / empty the dishwasher bulaşık makinesini doldurmak / boşaltmak
set the table sofra kurmak
clean up the house evi temizlemek
dust the shelves rafların tozunu almak
vacuum the floor yerleri (elektrikli süpürgeyle) süpürmek
cook the meals yemek pişirmek
take out the garbage çöpü atmak
do the ironing ütü yapmak
hang out the washing çamaşır asmak
mop the floors yerleri paspaslamak
water the plants çiçekleri sulamak
sweep süpürmek
tidy düzeltmek, toparlamak
responsible sorumlu
weed yabani ot
8. Sınıf 9. Ünite Science Kelime Listesi
İNGİLİZCE KELİME
TÜRKÇE ANLAMI
discover keşfetmek
discoverer kaşif, keşfeden
discovery keşif, keşfedilen
invent icat etmek
inventor mucit, icat eden
invention icat
compass pusula
water screw su vidası
light bulb ampul
aircraft uçak
design dizayn, tasarım
develop geliştirmek
science bilim, fen
scientific bilimsel
scientist bilim adamı
patient sabırlı, hasta
outstanding göze çarpan, belirgin
experiment deney
disease hastalık
cosmonaut kozmonot
substance madde
glacier buzul
global warming küresel ısınma
physicist fizikçi
chemical kimyasal
chemist kimyager, eczane
engineer mühendis
geneticist genetik uzmanı
8. Sınıf 10. Ünite Natural Forces Kelime Listesi
İNGİLİZCE KELİME
TÜRKÇE ANLAMI
tornado kasırga
drought kuraklık
avalanche çığ
hurricane hortum
earthquake deprem
flood sel
landslide heyelan, toprak kayması
disaster felaket, afet
eruption patlama
injury yara, hasar, zarar
damage hasar
waste atık
shortage kıtlık
reduce azalmak
greenhouse sera
public transportation toplu taşıma
pollution kirlilik
rainfall yağış miktarı
forest orman
desert çöl
river nehir
overflow taşkın
dam baraj
flashflood su baskını
volcanic eruption volkanik patlama
blizzard tipi, şiddetli kar fırtınası
recycle geri dönüşüm
Similar topics
» 8.SINIF İNGİLİZCE KELİMELER
» İngilizce 9.Sınıf Çalışmalar,Sorular,Kelimeler
» 8. Sınıf ingilizce kelimeler beşinci Ünite
» 7.Sınıf İngilizce Kelimeler
» 10.SINIF İNGİLİZCE KELİMELER ve ANLAMLARI 11.SINIF
» İngilizce 9.Sınıf Çalışmalar,Sorular,Kelimeler
» 8. Sınıf ingilizce kelimeler beşinci Ünite
» 7.Sınıf İngilizce Kelimeler
» 10.SINIF İNGİLİZCE KELİMELER ve ANLAMLARI 11.SINIF
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz